Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bizler kıymetli bir eşya alırken kılı kırk yarar araştırır, soruşturur öyle alırız. Alacağımız eşyanın, malın en güzelini en sağlamını almak için azami çaba gösteririz bu iş içinde zaman harcarız. Peki dostlar, acaba dinimizin inancımızın temellerini oluşturan kuralların doğruluğunu, sağlamlığını aynı şekilde araştırıyor muyuz, onun içinde aynı zamanı harcıyor muyuz dersiniz? Hiç sanmıyorum, bizler ne yazık ki nefsimizin esiri olmuş, bu Dünyanın zevkine gözleri kapalı dalmış, onun zevkiyle sarhoş olmuş insanlar olarak, İslam’ın gerçek değerleriyle uğraşacak vakti, ona ayırma gereği bile duymuyoruz. Zaman ayırdığını iddia edenlerde genelde ne yazık ki Rabbin rehberine zaman ayırmak yerine, beşerin sözlerine genelde zaman ayırdığını görüyoruz.
Bugün sizlere, yaptığımız yanlışlara küçük bir örnek vermek istiyorum. İşin kötüsü de kur’anı rehber almayışımız sonucu, onun adaletinden habersiz oluşumuz sonucunda, peygamberimizin adını kullanarak, kasıtlı ya da istem dışı düşünmeden iyi niyetle söylenen yanlış sözleri ayıramadığımızın, çok açık bir örneğini sizlere hatırlatmak istiyorum. Kur’an adaleti emreder bizlere. Hiçbir şeyin karşılıksız kalmayacağını ne yaparsak karşılığının bulunacağı, hardal tanesi kadar yapılanın hesap günü karşımıza çıkacağı örneğini verir kur’an bizlere. Allah büyük günahlardan sakınmamız gerektiğini hatırlatarak, diğerlerini bana dua etmeniz benden yardım dilemeniz şartıyla affedebileceğinin müjdesini verir. Fakat ne yazıktır ki bizler genelde dinimizi Rabbin rehberinden öğrenmeyip, beşeri bilgilerle İslam ı yaşamayı seçtiğimiz için büyük hatalar yapar, gerçeklerden uzak yaşarız. Sizlere vermek istediğim şu örneği lütfen önce hiçbir etki altında kalmadan aklınızın ve mantığınızın, değer yargılarına göre değerlendirmenizi istiyorum. Acaba aşağıdaki sözleri peygamberimiz söylemiş midir, bu sözler kur’anın hükümlerine uyuyor mu? Ya da bu sözü söylemişse aslında nasıl söylemiş olabilir, gelin bunun üzerinde birlikte kur’an ışığında düşünelim.
—La ilahe illallah Muhammed en Resulullah diyen kimse ateşe (cehenneme) girmez. Cehennem ona haram kılınmıştır”
—La ilahe illallah diyenin günahları silinir, yerine o kadar sevap yazılır.
Yukarıdaki sözleri gerçekten peygamberimiz söylemiş olabilir mi? Gelin kur’an ışığında düşünelim, eğer onay alıyorsak rehberden o zaman doğrudur diyelim. Önce akıl ve mantık süzgecinden geçirebiliyor muyuz bu sözleri, buna bakalım. Bir insan Allaha ve peygamberine inandığını söylemekle, yaptığı tüm kötülüklerden günahlardan kurtulabilir mi? Birde üstüne üstlük bunu tekrar ederek kurtulduğu günahların yerine, o kadar sevap alabilir mi? Sanırım bunun adaletle, hukukla yakından uzaktan bir ilgisinin olamayacağını mantıkla izah etmenin bir yolu asla olamaz. Mantığın ve aklın kabul etmediğini, kur’anın da onay vermeyeceğini gelin birlikte görelim.
Şimdide gelin Yüce Rabbin kitabına bakalım, acaba bu kadar kolay mı yaptığımız yanlışlardan, sapkınlıklardan, günahlardan kurtulmanın yolu? Karşımızdaki insanın hakkını hukukunu hiçe sayacağız, ona elimizden gelen zulmü yaptıktan sonrada, La ilahe illallah Muhammed en Resulullah diyerek, bu yaptıklarımızın cezasından kurtulacağız? Sanırım bu cümleleri okurken bile siz böyle bir adaletin doğru olamayacağını düşündüğünüzü biliyorum. Peki, bu sözlere nasıl olurda inanan onca Müslüman kardeşimiz vardır dersiniz? Ben bunu şöyle değerlendiriyorum. Ya Rabbin kelamıyla hiç müşerref olmamış ona danışmamış, ya da okuyup tebliğ aldığı halde bunları görmezden gelenler için, hani birçok kez Rabbim şöyle söyler bu insanlar için; Ben onların gözlerine perde, kulaklarına ve gönlüne mühür vurmuşumdur diyor ya, sanırım böyle bir durum olsa gerek. Başka bir açıklamasını göremiyorum. Şimdide Rabbin kitabına bakalım ne diyor ve bizleri nasıl uyarıyor?
Nahl 76: Allah, şu iki kişiyi de misal verir: Onlardan biri dilsizdir, hiçbir şey beceremez ve efendisinin üstüne bir yüktür. Onu nereye gönderse bir hayır getiremez. Şimdi, bu adamla, doğru yolda yürüyerek adaleti emreden kimse eşit olur mu?
Enbiya 47: Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiç bir nefis hiç bir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak biz yeteriz.
Hicr 92–93: Rabbin hakkı için, Biz onların hepsine mutlaka ve muhakkak bütün yaptıklarını soracağız.
Değerli dostlar, sizce yukarıdaki sözlerden bir cümleyle kurtulacağımızı, hesap sorulmayacağını bağışlanacağımızı ve tüm günahlardan kurtulabileceğimizi mi anladınız? Allah her şeyden nice örnekler verdim dediği kitabında, bu türlü sözlerle kendilerini kandıranlara, oyalayanlara çok güzel sesleniyor ve bakın ne diyor iman eden kullarına ve dikkatlerini çekiyor.
Necm 32: Öyle kişilerdir ki onlar, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O'dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O'dur.
Gerçekten Yüce Rabbim İman edenlere büyük günahlardan sakının, benden af dileyenin affını kabul ederim der, ama kendi kendinizi temize çıkarmayın diye de uyarır. Demek ki kimin sakındığını, kimin takvaca üstün olduğunu rabbim yalnız ben bilirim diyorsa, bizler de kendimizce işin kolay yolunu bulmaya çalışmamalıyız. Allah bakın günah ve sevap konusundaki adaletini nasıl bildiriyor bizlere.
Enam 160: Kim bir güzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı var. Kötülükle gelene ise yaptığının kadarından fazla ceza verilmez. Onlar, haksızlığa uğratılmayacaklardır.
Şunu asla unutmamalıyız ki hesaba çekilmeyecek hiç kimsenin olmadığını çok açık bir şekilde söylüyor Rabbim ve diyor ki, gönderilen elçileri de hesaba çekeceğiz. Allahın güvenine mazhar olmuş elçilerini bile hesaba çekeceğini söylüyor da, kendi günahları için dua etmesini istiyorsa elçisinden, sanırım bizlerin işinin bu kadar kolay olmayacağını çok iyi bilmemiz gerektiğinin artık farkına varmalıyız.
Araf sur.6.ayet: Yemin olsun, kendilerine elçi gönderilenleri muhakkak hesaba çekeceğiz; gönderilen elçileri de mutlaka hesaba çekeceğiz.
Yüce rabbim Allah aşkıyla iman yolunda giden, secdelerinde Alla a duada, niyazda bulunan zamanını boş geçirmeyen kulları için bakın nasıl dua ederler diyor bizlere.
Furkan 65: Ve şöyle yakarırlar: "Rabbimiz, cehennem azabını bizden uzak tut! Doğrusu, onun azabı inatçı ve yapışkandır.66. Ne kötü bir durak yeridir o (KARARGÂH), ne kötü bir dinlenme( KONAKLAMA) yeri.
Bizler işin kolay yolunu bulmuş kendimizi inandık, iman ettik demekle temize çıkararak, bize cehennem azabının hiç dokunmayacağını söyler dururuz. Fakat bakın Rabbim gerçek iman edenler ne diyormuş ve neye inanıyormuş ve nasıl dua ediyorlarmış, ayeti anlamaya çalışalım şimdi de. Cehennem azabının insanlar üzerine adeta yapıştığını ve kurtulmanın zor olduğunun bilinciyle Rabbine yalvarıyor ve bakın cehennem hakkında ayetin sonunda ne diyor, bence dikkatle bu sözlerin üzerinde düşünelim.(Ne kötü bir durak yeridir o(KARARGÂH), ne kötü bir dinlenme ( KONAKLAMA) yeri.) Burada anlatılmak istenen iki önemli nokta var. Birincisi durak, karargâh yeri olması, diğeri ise dinlenme, konaklama yeri. Dikkat ederseniz çok farklı iki anlamı olan sözcüklerle anlatılmak isteniyor. Birincisinde kalınacak, durulacak son nokta, diğerinde ise kötü bir dinlenme, konaklama yeri. Dinlenme yeri derken de, geçici ama bir müddet kalınacak hiç istenmeyen bir yer olduğu anlaşılıyor. Burada sorulacak bir soru var sanırım. Ne kadar kalınacak. İşte Rabbim bu konuda hiçbir açıklama yapmadığı halde bizler, yine kendimizi temize çıkarmak adına kolayını bulmuş ve ne diyoruz biliyor musunuz? İman ettiğini söyleyen Müslümanlar burada hiç kalmayıp, cehennem ateşi bizleri hiç yakmayacak ve buradan geçmek ve görmek maksadıyla geçeceğimizi söyleyebiliyoruz. Allah bizleri affetsin. İşte beşerin adaleti. Yaptıkları onca kötülüklerden nede güzel sıyrılıyoruz, kurtuluyoruz. Hâlbuki bakın yine Furkan suresi 65. ayette verdiğim örnekte olduğu gibi, Rabbim ne diyordu bizlere.
Meryem 71: İçinizden oraya uğramayacak hiç kimse yoktur. Bu, Rabbin üzerinde kesinleşmiş bir hükümdür. 72 Sonra biz, korunup sakınanları kurtaracağız. Zalimleri de orada dizleri üzerinde çökmüş bırakacağız.
Yukarıdaki ayeti, Rabbin sözlerini lütfen anlamaya çalışalım. Allah içinizden hiç kimse yok ki cehenneme uğramayacak olmasın diyor ve bu bilginin kesin bir hüküm olduğunu da belirtiyor. Fakat bu hükmün devamında ise yine yüce Rabbin adaletini görüyoruz ve bakın nasıl bir müjde veriyor iman edenlere.( Sonra biz, korunup sakınanları kurtaracağız.) Demek ki iman eden, kendisini koruyan, kullarını daha sonra Rabbin kurtaracağını söylüyor. Burada ki sözcükte önemli. Dikkat ederseniz kurtarılmaktan söz ediyor Rabbim. Demek ki iman edenler bir esaret altında, zor bir durumda ki Rabbim onları kurtaracağını söylüyor bulundukları yerden, zalimleri iman etmeyenleri ise dizleri üstünde çökmüş cehennemde ebedi bırakacağını bildiriyor. Dikkat ederseniz kimin ne kadar kalacağı konusunda hiçbir bilgi vermiyor. Dikkatle düşünmemiz gereken konu iman edenlerin kurtarılacak olması. Kurtarılma sözü kimin için söylenir? Zor bir durum içinde olanlar için elbette. Bizlere düşen açıklanmayan bir konuda yorum yapmak yerine, burada en az kalmanın yolunu aramak olmalıdır. Peki, Rabbin kendi katında olan bir bilgi hakkında açıklama yapmadıysa bizler kendimizce bilmediğimiz konularda açıklama yapıp, ondan sonrada bu bilginin Allah katından olduğunu söyleyebilir miyiz? İşte yaptığımız en büyük yanlışta buradan kaynaklanıyor zaten. Rabbimin hiç açıklamadıkları bilgileri, bizler kendimizce ilaveler yaparak açıklamakla ve bunlar Allah katındandır demekle, haramın en büyüğünü işlediğimizin farkında bile değiliz. Bakın bunu yapanları Rabbim nasıl uyarıyor.
Araf 33; De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.
Ayeti dikkatle incelediğimizde, Allah hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi ve Allah katında bilmediğimiz şeyleri söylememizi HARAM kıldığını söylüyor. İşte yaptığımız yanlışın nerelere ulaştığının üzücü kanıtıdır. Haram sözcüğünü kur’anda geçen yine haram kıldım dediği konularla lütfen karşılaştırınız. İşte o zaman yaptığımız yanlışın farkına daha iyi varacağımıza inanıyorum. Allah oraya uğramayacak hiç kimse yoktur diye hüküm verdiyse, yine cehennemim çok kötü durak yeri ve kötü bir dinlenme yeri olduğu açıklamasını da yaptıktan sonra, iman eden korunan kullarını kurtaracağı müjdesini verdiyse rabbim, bizlere düşen açıklanmayan konularda fikir yürütmek olmamalıdır. Bizlerin yapması gereken, Rabbin rehberinden feyiz alarak onun yolundan yürümeye çalışıp, en az hata yapmanın yollarını arayıp, cehennemde O KÖTÜ DİNLENME YERİNDE, EN AZ KALMANIN YOLLARINI ARAMALIYIZ. Bizler Rabbin açıklamadığı konuların peşinde koşmak yerine, açıklanan ve apaçık hükümler verilen, örneklerle açıklama yapılarak, anlatılanlardan dersler çıkarıp, YÜCE RABBİM E YAKIŞIR BİR KUL OLMANIN, YOLUNU ARAMALIYIZ.
Yukarıda örnek verdiğim La ilahe illallah Muhammed en Resulullah diyen kimse ateşe (cehenneme) girmez, Cehennem ona haram kılınmıştır sözünü, acaba peygamberimiz bu şekliyle mi söylemiştir? Yoksa La ilahe illallah Muhammed en Resulullah diyen kimse bu sözü özde, benliğinde yaşadığında cehennemde en az konaklayan ümmetim olacaktır demiş olması daha büyük ihtimal değil midir sizce? Yorum sizlerin. Doğruyu gerçek doğruyu Rabbim bilir. Bizlere düşen Rabbin rehberiyle yaşamak tüm söylenenleri onun süzgecinden geçirmek ve imanımızı onun nuruyla güçlendirmek, yön vermek olmalıdır.
Dilerim Rabbimden, bizler Yüce Rabbim e yakışır bir kul olup, o kötü dinlenme yerinde en az kalan kulları arasında oluruz. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
|