Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Benim bir yazıma karşılık cevap veren bir kardeşimiz beni uyararak aşağıdaki cevabı yazmış. Her zaman hata yapabileceğim bilinciyle bu cevabı da ciddiye aldım ve kur’anın verdiği bilgiler doğrultusunda tekrar kendimi yargılayarak, izlediğim yolun doğruluğunu test etme, kur’an ile karşılaştırma gereği duydum. Gelin bunu birlikte yapalım. Bir kardeşimiz bakın benim yazdığım yazılara karşılık neler söylemiş.
(KURAN´i kendi ideallerinize, kafanıza veyahut ta keyfinize göre yorumlayamazsınız. Üstelik bunu meale bakarak hiç yapamazsınız. MEALDEN HÜKÜM CIKARILMAZ. HÜKÜM orijinalden ancak çıkarılabilir, bunu yapmak içinde ictihad yapacak kadar ilme sahip olmak gerekir. Bir tıp kitabini okuyarak, ameliyata giremezsiniz. Tip Fakültesini bitirmeniz, doktor olmanız gerekir.)
Yukarıdaki düşünce de bir mantığın eseri onun için dikkatle düşünüp kur’an süzgecinden geçirmeden reddetmek büyük yanlış olur. Bu sözleri birlikte düşünelim. (KURAN´i kendi ideallerinize, kafanıza veyahut ta keyfinize göre yorumlayamazsınız.) Bu söz bence çok doğru. Eğer herkes kendi düşüncesine göre yorumlar yaparsa din, din olmaktan çıkar beşerin yarattığı kendi dini olur. Bu sözlere itirazım asla olamaz. Hiçbir kitabın yazarı zor anlaşılan ve herkesin okuduğunda kendince başka manalar çıkaracak bir kitap asla yazmaz. Kitabı yazanın amacı, okunduğunda herkes tarafından anlaşılsın ve olabildiğince kitap anlaşılır olsun. İşte Rabbin kelamına söylenen sözleri de bu mantıkla değerlendirelim lütfen. Devamındaki sözler üzerinde düşünelim şimdide.
(Üstelik bunu meale bakarak hiç yapamazsınız. MEALDEN HÜKÜM CIKARILMAZ. HÜKÜM orijinalden ancak çıkarılabilir.)
Önce meal ne demek onu anlayalım. Bu kelimeyi sözlükten baktığımızda tam karşılığı olarak şöyle yazıyor. (Anlam, kavram, mefhum Ortaya çıkan şey, sonuç, netice.) Demek ki meal edilen kitabın anlamını hiç değiştirilmeden ortaya çıkan sonuç netice olduğunu görüyoruz. Demek ki mealde kendi düşünceni eklemeden bire bir çeviri olduğu çok açık. Tabi elimizdeki meallere baktığımızda onca değişik anlamların verildiğini gördükçe yapılan yanlışların vebalinin büyük olduğunu söylemek isterim. Demek ki burada bile kendi düşüncelerimize, inançlarımıza, ideallerimize uyacak sözlerle meal yapılan kur’anlar olduğu çıkıyor ortaya. Birde kur’an tefsirleri var. Tefsir sözcüğü de kapalı anlaşılmayan bir sözü açıklamak, yorumlamak anlamında kullanılmıştır. Şimdi bu bilgiler ışığında arkadaşımızın söylediği sözleri değerlendirelim. Rabbin söylediklerini meale bakarak anlamamızın mümkün olmadığını söylüyor. Hâlbuki meal hiç değişikliğe uğratılmadan sözlerin bire bir tercümesi idi. Meale bakarak hüküm çıkaramazsınız dediğinde her şeyden önce bizleri, anlayarak kur’anı okumaktan alıkoyar bu düşünce. Madem ben mealden Rabbin ne söylediğini anlayamayacağım neden anlayarak okuyayım? İşte bu düşünce bizleri kur’anı anlamamıza en büyük engel olmuştur. Önümüze birbirinden farklı mealler konunca insanlar korkmuş, ürkmüş ve tedirgin olmuşlardır. Rabbim buna sebep olanları elbette cezalandıracaktır. Şimdide mealden hüküm çıkaramazsınız sözü üzerine düşünelim. Allah sözlerini anlaşılmayacak ya da zor anlaşılacak bir şekilde mi göndermişte bizler anlayamıyoruz. Ya da Rabbim hükmünü açıkca vermemişte bizler mi hüküm çıkaracağız? İşte yapılan en büyük yanlış da buradan kaynaklanıyor zaten. Eğer Rabbin verdiği hüküm açık değil de zor anlaşılır ise, her kez kendince hükümler verecekse, nasıl olurda bu dinde birlik ve beraberlikten söz edebiliriz? Allah bizlerin hüküm çıkarması için değil verilen hükmü uygulamamız ve anlamamız için indirdiğini söylüyor kur’anı. Gelin kur’ana bakalım gerçekten Rabbim muhkem ayetleri açıkca söylememiş mi bizlere? Gerçekten kur’an herkesin anlayamayacağı zor bir kitap mı?
Enam 57: De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.
Demek ki din ve iman adına hükmü yalnız Rabbim veriyormuş. Bizlere düşende verilen hükmü uygulamak olmalıdır. Rabbin kur’anda anlaşılması zor bir hüküm verip daha sonrada bizlerin sorumlu olacağını söylemek Rabbim e karşı yapılacak en büyük saygısızlık değil midir sizce?
Arkadaşımızın sözlerinde geçen; ( HÜKÜM orijinalden ancak çıkarılabilir.) sözleri üzerine düşünelim şimdide. Bu düşüncenin doğru olduğunu kabul edersek milyarlarca insanın Arapça bilmesi gerektiği gibi bir zorunluluk çıkar ortaya. Çünkü bizim dinimizde, inancımızda diğer dinlerin kendilerince uyguladıkları bir dini sınıf yoktur. Bu durumda madem kendi inancımızı bizzat yaşayacağız o zaman herkes Arapça öğrenmelidir diye bir sonuca varmamız gerekir. Elbette bunu söylemenin mantıklı olmadığı açıktır. Eğer bunu kabul edersek dini öğrenebilmek için çok azınlık olan bir sınıfın emrine girip onların sözlerine göre iman etmiş olmuyor muyuz? Daha açıkçası İslam da ruhban sınıfı yoktur dediğimiz halde, açıkca bir ruhban sınıfı yaratmış olmuyor muyuz farkında olmadan? İşte bunun farkında bile değiliz. Bakın Allah Araplara neden Arapça bir kur’an indirdiğini ne kadar güzel anlatıyor aklı zere kadar olan, Rabbin ne demek istediğini ne anlatmak istediğini çok iyi anlayacaktır.
Fussilet 44.; Eğer biz onu başka dilde bir Kuran yapsaydık onlar mutlaka, "Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?" derlerdi….
Demek ki Yüce Rabbim o günkü topluma indirilen ayetlerin iyice anlaşılması ve itaat edilmesi için, o toplumun dilinden indirmiş kur’anı. Yoksa tüm Dünya âlem Arapça okusun anlamasa da olur dememiştir. Açıkça amacın söyleneni anlamak ve uygulamak olduğu anlaşılıyor. Buradan yola çıkarak her ırk ve millet de kur’anı anladığı dilden okumalı ve yolunu bilerek anlayarak çizmelidir. Rabbin sizler için kolaylaştırdım dediği kitap nasıl olurda başka dillere çevrilmez? Bunu Rabbim söylemiyor da birileri bize empoze ediyorsa, bunun amacını, maksadını çok iyi düşünmeliyiz. Amaç herkesin kur’ana müracaatını kesip, toplumu istediğimiz yöne çevirmek ve onları amacımız doğrultusunda kullanmak olduğu aşikârdır.
Şimdi aynı soruyu soralım kendimize Rabbim kur’anı Arapça indirip bizlerinde mecburen Arapça öğrenmesini mi istemiş olabilir, yoksa herkes anladığı dilden okusun ve öğrensin mi demek istiyor bu ayetiyle yorum sizlerin. Günümüzde dikkat edin kur’anı anlamadan okumanın sevap olduğunu söyleyenler, bizleri dini yaşamak için kur’ana değil, kendi yazdıkları tefsirlere yönlendirmiyorlar mı? Bu durumda soralım kendimize, her birisinin bir diğerinden çok çok farklı tefsirleri ve Rabbin hükümleri karşısında hangi velinin ya da âlimin, mezhebin kitaplarına uymamız en doğru seçim olur, önerisinde bulunan ve Rabbin katında en doğrusunun o olduğunu söyleyebilecek, garanti verebilecek var mı aramızda? Bakın kur’anı anlayarak okumaktan uzaklaştırıldığımızda nasıl bir ikilem ve yanlışın içinde bocaladığımız çıkıyor ortaya.
Yine verilen cevapta bakın nasıl bir yöntemden bahsediliyor. (bunu yapmak içinde ictihad yapacak kadar ilme sahip olmak gerekir.) Demek ki kur’anın muhkem ayetlerini yani dinin anası, temeli olan Rabbin açıkça ve her konuda örnekler verdim dediği ayetleri anlamak öyle herkesin harcı değil, arkadaşımızın sözlerinden bu anlaşılıyor. Demek ki kur’an öyle kolay anlaşılan bir kitap değil demek ki, bu arkadaşımızın söylediğine göre. İslam ı yaşamak için bir velinin sözleri ardı sıra, imanımızı yaşamamız gerektiği çıkıyor ortaya bu sözlere inanırsak. Bakalım bu düşünce doğrumu Rabbimde onaylıyorsa neden olmasın, bizde öyle yaparız. Gelin birlikte bakalım. Önce gerçekten bir velinin ardına düşmemizi mi istiyor ona cevap arayalım, daha sonrada kur’anın açıklığı ya da detaylı olup olmadığına delil arayalım.
Araf 3: Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.
Bakar mısınız lütfen rabbim ne diyor? Size indirilene uyun sakın velilerin ardına düşmeyin. Ama bize arkadaşımız ne söylemişti hatırlayalım? (ictihad yapacak kadar ilme sahip olmak gerekir.) Demek ki kur’anın muhkem ayetlerini anlayabilmemiz için âlim olmamız gerektiği söyleniyor. Fakat Yaratan sana indirdiğime uy diyerek bizi dikkatle kur’ana özellikle yönlendiriyor, madem anlaşılması zor neden yapıyor rahman acaba bunu. Bakın Rabbin sözleri ile bizlere söylenen uyuyor mu? Madem anlayamayız demek ki kur’anı anlayan bir âlim velinin peşi sıra giderek onun yönlendirmesi ile yaşamamız söyleniyorsa din, neden açıkca Rabbim bizleri uyarıp VELİLERİN ARDINA DÜŞMEYİN diyor. Bu ayetleri hiç mi görmüyoruz da, bize söylenen ayetlerin tam tersi fikirlere inanıyoruz düşünen yok mu? Bakın Allah kur’an için neler söylüyor, acaba anlaşılması zor, açıklanmayan detaylı olmayan, özet bilgilerden oluşan bir kitaptan mı bahsediyor?
Nisa 174: Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik.
Nahl 89: Her ümmet içinde kendi nefislerinden üzerlerine bir şahit getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde bir şahit olarak getireceğiz. Biz Kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.
Aliimran 105: Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır
Hud 1: Elif, Lam, Ra. (Bu,) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından ‘birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış’ bir Kitap'tır.
Yunus 15: Onlara ayetlerimiz açık açık okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı beklemeyenler: Ya bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir! dediler…….
Hicr sur.1.ayet; Elif, Lâm, Râ. İşte sana o Kitap'ın ve açık anlatımlı Kuran'ın ayetleri.
Kamer 17. Andolsun biz, Kuran'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
Nur 34: Yemin olsun ki, size, gerçeği açık-seçik anlatan ayetler, sizden önce gelip geçmiş olanlardan örnekler, korunanlar için de bir öğüt indirdik.
İsra 89: Muhakkak ki biz, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık. Yine de insanların çoğu inkârcılıktan başkasını kabullenmediler.
Kehf 54: Andolsun ki, gerçekten Biz bu Kuran'da insanlara ibret olacak her türlü misali tekrar tekrar açıklamışızdır. İnsan ise her şeyden çok mücadelecidir (tartışmaya tutkundur).
Yukarıdaki ayetlere onlarcasını daha ilave edebiliriz. Siz bu ayetleri kur’an mealinden okuyup tebliğ aldığınızda kur’anın anlaşılması zor, herkes tarafından anlaşılamayacak bir kitap olduğunu, onun içindir ki bizler okuduğumuzda anlayamayız bunları bir veli ya da âlim bizlere anlatmalıdır düşüncesini mi çıkardınız Rabbin sözlerinden? Öyle çıkarana elbette sözüm olamaz. Çünkü kimse kimseden sorumlu değildir. Benim bu anlamı çıkarmamı da kimse beklemesin lütfen. Rabbim ayetlerinde kur’an için kesin bir delil apaçık bir nur indirdik diyorsa, kitaba sarılanlara hidayet ve rahmete ulaştıracak diyorsa, apaçık delilleri bırakıp sakın parçalanmayın başka sözlere inanmayın diyorsa, öğüt almak için yemin ederek kolaylaştırdığını söylüyorsa, bizlere gerçekleri anlatan apaçık ayetlerin olduğunu belirtiyorsa, her türlü misali değişik ifadelerle verdiğini, ibret alınacak misalleri tekrar tekrar açıkladığını söylüyorsa, lütfen artık beşerin sözlerine değil, RABBİN SÖZLERİNE İNANALIM.
Bu kadar açık Rabbin sözlerine karşı bunların tam tersini söyleyip, kur’anı her kez anlayamaz diyor da, kur’anı bizzat anladığımız dilden okumak yerine, anlamadan okumaya yönlendiriliyor ve velilerin, âlimlerin sözleriyle imanımızı şekillendirmemiz isteniyorsa, bu yolun Rahmana ulaşıp ulaşmayacağını çok iyi düşünmeliyiz. Bakın Rabbim daha o gün, yani mahşer günü gelmeden peygamberimizin şahitliğinde onun nasıl üzücü bir söz söyleyeceğini bizlere hatırlatmasını iyi analiz edelim. Dikkat edin bu ayetin gelişinde peygamberimiz yaşıyor ve bu ayet ona tebliğ ediliyor, bunu da unutmayalım. Sanırım bu ayeti okuyan ve tebliğ alan peygamberimiz çok daha fazla azimle çalışmış ve gelecekte olacakların üzüntüsü kaplamıştır benliğini bundan hiç kuşkum yok. Bakın peygamberimiz o çetin gün geldiğinde ne söyleyecekmiş?
Furkan30; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran' ı devre dışı tuttular.
Gerçektende günümüzde kur’anı devre dışı bıraktığımız çok açık anlaşılıyor affet Rabbim bizleri. Bizler eğer kur’anı anlaşılması zor herkesin anlayamayacağı bir kitap gibi görüp, onu beşerin kitapları ile karşılaştırma saygısızlığını gösterirsek nasıl olurda ona müracaat ederiz hiç düşünüyor muyuz bunu? Bana cevap yazan kardeşimiz bakın Rabbin eşi benzeri olmayan, hatta hadi bir benzerini getirsinler diyerek bizlere meydan okuduğu ayetini hatırlayın, tüm bunları görmezden gelerek, sırf beşeri inançlarımıza mesnetsiz deliller bulmak adına, beşerin yazdığı kitaplarla nasılda mukayese ettiğimizin örneğine bakın lütfen.
(Bir tıp kitabini okuyarak, ameliyata giremezsiniz. Tip Fakültesini bitirmeniz, doktor olmanız gerekir.)
Demek ki rabbin kelamı KUR’AN ile beşerin ilmi kitapları aynı kefeye konarak delil aranıyor. Yaratanın, yemin ederek kolaylaştırdım dediği kitap ile herkesin sahip olamayacağı bir ilmi karşılaştırıp, kendi inançlarına delil aranmaktadır. Dini hâlbuki Rabbin apaçık kolaylaştırdım sözlerine inatla zorlaştırmaktan ve bu yönde örnekler vererek toplumu yanlışa, kur’an dışına yönlendirmekten çekinilmemiştir. Günümüzde onca ilim ve okullar vardır ki uzaktan eğitimle yapılır ve diplomalar verilir meslekler edinilir. Bunları görmezden gelip işi yokuşa sürmek ve dini zorlaştırmak adına verilen bu örnekler acaba bana cevaben verilen sözlerin başında bahsedilen, KURAN´i kendi ideallerinize, kafanıza veyahut ta keyfinize göre yorumlamanın yolu değil de nedir sizce? Kur’anı bizler okuduğumuzda anlayamayacak isek, Rabbim aşağıdaki sözleri ne için söylüyor olabilir dersiniz?
Muhammet 24: Peki bunlar, Kur'an'ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?
Casiye 20: Bu Kur'an, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve bir rahmettir o.
İbrahim Sur.52.ayet: İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah'ın tek ilah olduğunu bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir.
Yukarıdaki ayetlerde Rahman bizlerin ayetler üzerine düşünmemizi emrediyor. Dikkat edin herkes anlayamaz bu ayetleri velilerinize götürün o size anlatır demiyor. Özellikle düşünmeyenlere aklını kullanmayanlara Rabbin söylediği söz çok önemli. Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var? İşte Allah korusun olabilecek en kötüsü de bu zaten. Kalplerimizi Rabbin mühürlemesi. Bunu da Rabbin apaçık kelamı dururken beşerin sözlerine iman edenler ve hiç iman etmeyenler için yaptığını birçok ayetinde Rabbim söylüyordu. Rabbim kur’anın kalp gözlerini açacağını, iman edenler için kılavuz ve rahmet olacağını söylüyor bizlere. Düşünün lütfen Rabbin kelamı, güneşi, rehberi nasıl olurda anlaşılması zor olur da bizlere rehberlik eder? Rabbin sözleri ile bizlere söylenenler uyuyor mu? Aklı ve gönlü işleyenlerin ibret alacağı ve bizlere rabbin gönderdiği bir tebliğ olduğunu söylüyor Rahman. Lütfen düşünün Allah bizlere bir tebliğ yapıyor ama o tebliği bizler okuduğumuzda anlayamıyor da çok özel veli ve âlimler anlıyor? Peki, yukarıda verdiğim Rabbin sözlerine uyuyor mu bu sözler? Hani bizim dinimizde ruhbanlık yoktu? Hani bizim rehberimiz kur’andan aldığımız hükümlerle, dini Allah ile kul arasına kimse girmeden yaşayacaktık? Bakın bu düşünceye de uymuyor. Düşünebiliyor musunuz kur’anı anlaşılır olmaktan çıkarıp zorlaştırdığımız da, herkesin anlayamayacağı bir kitap olarak gördüğümüzde Rahmanın nasıl bir adalet anlayışı olduğunu söylüyoruz önce ayeti yazalım daha sonrada yaptığımız yanlışın büyüklüğünü kendi nefsimizde düşünelim.
Zühruf 44: Ve muhakkak ki o (Kur'an) hem senin için, hem kavmin için bir şereftir ve ileride bundan sorulacaksınız.
Bakar mısınız Allah ileride sizleri kur’andan sorumlu tutuyorum ondan hesaba çekeceğim diyor, ama bizler okuduğumuzda anlayamadığımız zor bir kitap olduğundan bahsediyoruz. Sizce bunu söylemekle Rabbin adaleti konusunda ne demek istediğimizin farkında mıyız? Hiç sanmıyorum, çünkü aklı bir tarafa koymuş, hiç düşünmeden iman etmekle meşgulüz. Allah bizleri ıslah etsin inşallah.
Yukarıda yazdıklarımı ve kur’an delillerini bir an unutulalım ve başka bir mantıkla düşünelim bana verilen cevapları. Diyelim kur’anı herkes okuduğunda anlayamaz onu peygamberler ve veliler, âlimler anlar. Hemen soralım kendimize, madem kur’an ayetleri Rabbimden elçisine tebliğ edildiğinde anlaşılır değil (HÂŞÂ), peygamberimiz tebliği aldıktan sonra neden bizlerin anlayacağı şekilde, bizlere kur’anı yazmamışta olduğu gibi, kelimesine bile dokunmadan nakletmiştir? Madem açık ve anlaşılır değil, Allahın resulü neden açık, anlaşılır yazmamıştır? Gördüğünüz gibi bunu düşündüğümüzde ne kadar mantıksız bir yere kadar geldik. Böyle düşündüğümüzde böyle mantıksız bir sonuç elde ederiz.
Olur ya birisi şöyle bir mantıkla cevap verebilir. Allahın elçisi Rahmandan gelen ayeti değiştiremez ancak izah eder açıklar. Buda bir mantık, gelin şimdide bunu düşünelim. Hatırlayınız peygamberimiz ilk dönemlerinde sözlerinin yani hadislerinin toplum içinde dolaşmasına ses çıkarmamış, fakat sözlerine söylemediği ilavelerin eklenmeleri ve dilden dile dolaşırken anlamlarının değiştirildiğini görmesi üzerine kesin bir tavırla, hadislerin yayılması, yazılması ve söylenmesini yasaklamıştır. Düşünün birkaç yılda peygamberimizin sözleri dilden dile naklederken değiştiğini hiç ilgisi olmayan şekle büründüğünü gören peygamberimizin tavrını, birde 1400 yıl geçtikten sonra günümüze kadar gelen sözlerin ne durumda olacağının yorumunu sizlere bırakıyorum. Çok ilginçtir günümüz hadisler içinde de geçer peygamberimizin hadisleri yasakladığı bilgisi. Bir kısmı bunu kabul ettiği halde daha sonra izin verdiğine inanarak, yanlışın devamı konusunda kapı aralanır. Fakat peygamberimizin ölümünden sonra dört halifenin de hadis yazımına ve aktarılmalarına izin vermemesi hatta bunu yapanlara karşı mücadele vermesi nedense göz ardı edilir. Yasaklandığını gösteren hadislerin karşısına, inatla serbest bırakıldığını gösteren hadisler gösterilmiştir. Bu konu çok ama çok önemli bir konudur İslam âleminde. Dört halife devri bittikten, İslam dini mezheplere bölündükten sonra ne yazık ki hadisler toplanmaya başlanmış ve her mezhep kendi düşüncesine inancına göre İslam a yön vermeye çalışmıştır. Buda İslam ın nerelere gittiğinin kur’andan ne kadar uzaklarda yaşandığının göstergesidir. Şunu hatırlatmak istiyorum. Peygamberimiz devrinden sonra toplanan ve kayda alınan daha sonra imha edilen hadis sayısının yaklaşıl on bin civarlarında olduğu söylenir. Bugün ise kayıtlı hadis sayısının iki, üç milyondan fazla olduğu söyleniyor. Düşünebiliyor musunuz güzelim dinimiz ne hale gelmiş. Bu durumda içimize sokulan yalan ve uydurma hadis sayısının yüzde hesabını yapmak biraz zor olsa gerek.
Bizler din ve iman adına kur’an dışından gelen ve kur’an süzgecinden geçen her türlü bilgiyi almalı ve faydalanmalıyız bunda hiçbir sakınca olamaz. Fakat hadislerin dine hüküm koyacağını söylemek Rabbin kelamına tamamen ters düşer. Peygamberimiz bizleri kur’an ile uyarma görevi almıştır. Onun ile bizlere hükmeden, hayatını kur’ana göre yaşayan bir önderin ümmetiyiz bizler. Eğer peygamberimize sevgimizi, saygımızı göstermek onun izinden gittiğimizi haykırıyorsak, KURANIN EMRETTİĞİ YOLDAN GİTMELİYİZ. Kur’ana uyan ve onu yaşayan, başöğretmenimiz Hz. Muhammet in yolundan gidiyor demektir. Onun adına onun söylemediği sözlere, kur’anın süzgecinden geçmeyen bilgilere inanan, onun ümmeti olduğunu asla söyleyemez. Bizleri uyaran Rabbin elçisi benim sözlerimin olduğunu ancak kur’an ile karşılaştırdığınızda anlarsınız diyorsa, kur’ana uymayan onun hükümlerine ters düşen sözlerin, artık peygamberimizin sözü olmadığının farkına varalım lütfen.
Yazdığım yazıdan dolayı, beni uyarıp tekrar düşünmeme sebep olup, araştırmalarımı ve düşüncelerimi tazelediği için ve imanıma daha da güç kattığı için, o arkadaşıma şükranlarımı da sunuyorum. Rabbim cümlemizi kur’anın ışığından istifade eden, onun nuruyla nurlanmış kulları arasına alsın inşallah bizleri. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
İsra 36: Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.
|