Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 26 nisan 2007 Yer: Australia Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba
Baybora benim metinden kaynaklanan sorunlari gormezlikten geldigimi soyluyorsun. Boyle bir davranisi kasitli yaptigimi ima etmen cok yanlis. Boyle bir davranisi sergiledigimi benim ifadelerimden orneklendirmeni rica ediyorum.
Sayin arkadasim ben size boyle bir yakistirmada bulunmayacagim.
Izahlarim cok acik, bircoklarinin yaptigi gibi, uzerinde ihtisas sahibi olmadigim alanlarda alimlik taslamiyorum. Cok sukur Kuran'a dair soylediklerimde azami miktarda temkinli davraniyorum. Kuran'in hakkiyla anlasilmasi benim icin cok buyuk onem tasirken, sirf hakli cikmak icin gercekleri gormezlikten gelemem.
Benim kanaatim siz kasitli olmamakla birlikte bazi hususlari karistiriyorsunuz. Kapali metin, Kuran'in tarihselligi, metinden kaynaklanan sorunlar vesaire cok yanlis tanimlamalar. Boyle degisik cagrisimlara yol acabilen ifadeleri dogru bulmuyorum. Kuran'in vahyinin ilk iletimine iliskin olarak yer ve zaman tayin edilmesi ile onun bu tarihe has kilinmasi cok ayri hususlar.
Mubin-acik olarak tanimlanan kurana her ne gaye ile olursa olsun kapali demek cok yanlistir. Kapalilik Kuran'dan degil onunla iliskiye gecen insanin yaptiklarindandir. Insan urunu olan kapatma yine insan mudahelesi ile acilir.
Metinden kaynaklanan sorunlar denilen hususlar, yine insan kaynaklidir. Metnin ozunde bunlar mevcut degildir. Tersine metnin sorunlari giderici nitelikleri mevcuttur.
Benim dusuncem, Kuran’in gecirdigi tarih seruvenindeki insan kaynakli sorunlarin, elimizdeki imkanlarla asilabilecegi yonundedir, Mubin Kuran insanliga tekrar tekrar mubin mesajlar verme kapasitesine sahiptir.
Kuran ile ilgili olarak goz onunde tutulmasi gereken onemli bir husus, onun diger tarihi metinlerden daha kolay anlasilma ozelligidir. Kuran vahyedildigi ortamdaki muhataplarinin cok kolay anlayacagi ozellikler iceren bir ifade yapisina sahiptir. Bu husus Kuran’da defalarca tekrarlanmaktadir. Kuran’in sectigi kelimeler, bu kelimelerin dizimi muhataplarinin asina oldugu bir sekilde idi. Bunlara ilaveten meseller,tekrarlar,benzetmeler,kissalar vb araciligiyla anlamak daha da kolaylastirilmistir. Kendi zamaninda cok rahat anlasilan bir metnin, tarihin ileri donemlerinde ki anlasilmasi bunun tersi nitelikte olan metinlere gore, cok daha kolay olacaktir.
Daha oncede defalarca tekrarladigimiztarihi gelismeler ve yazinin gecirdigi evrim vb sebebler inkar edilemez bazi sorunlari karsimiza koymustur. Ciddi ve tarafsiz bilimsel calismalar sonucu bu alanlarda cozum sunan gelismeler yasanacaktir.
Benim her yazimda israrla anlatmaya calistigimda, sorunlari gormezlikten gelmek degil, insan urunu olan bu sorunlarin kaldirilmasina yonelik yapilabileceklerdir.
Ben mevcut butun sorunlarin farkinda olarak yaziyorum. Otuz yildir Kuran uzerinde cok ciddi bir sekilde kafa yoran bir kimseyim. Ilk acemilik donemimizde dahi, batili yazarlarin hicbirini bile tanimadan yillar sonra onlarin uzun calismalar akabinde ulastiklari bircok sonuclara yalniz kuran okuyarak ulastik. Kuran’dan edindigim itidal yaklasim bicimini hep kendime dustur edinerek onun konularina yaklasim sergiledim. Yanlislarimi gormenin bana bir lutuf oldugu inancini tasiyarak kendimi gelistirmeye calistim ve devam ediyorum.
Uzaktan da olsa hakkimda bildiklerinle, gormezlikten gelmeyecek bir insan karakterine sahip oldugumu, bildigini tahmin ediyordum.
Son olarak, her kimsenin dusuncelerini garaz aramadan soylemesine buyuk saygi duyarim.
Kadir kardeşim, “görmezlikten gelmenizi” bildiğiniz halde söylemiyorsunuz anlamında kullanmadım, (kasıtlı değil). “Bunu Kur’an’a yakıştıramadığınızı veya uygun görmediğinizden” bunu yaptığınızı belirtim ve anlayışla karşılarım demiştim. Böyle anlamanıza sebeb olduğum için senden özür diliyorum.
İbrahim kardeşim, sizde böyle anladıysanız sizden de özür diliyorum,
Maksadım üzüm yemekti …
Burada bitirmeyi uygun buluyorum,
İkinizi de sevdiğimi bilmenizi isterim,
Selam ve dua ile,
rıdvan
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
kuranda peygamberden bize kadar gelen diğer verilerde hepsi tarihsel verilerdir...
hepside bizim çok yabancı olduğumuz bir çağın ve yörenin içinde söylenmiş sözler...
hiç birimiz bu sözlerin nasıl ne zaman ve hangi şartlarda söylendiğine bizzat şahit değiliz...
bu sözler bizlere değil başka insanlara söylen mişti...
şimdi bunları söylemek bir durum tesbiti yapmaktır...
bu sözler bizi ilgilendirmez nasıl olsa bize söylenmemiş demek istemiyoruz...
aklı selim sahibi her insan bu dünyaya boşu boşuna gelmediğini hissedebilir...
bu dünya da ben niye varım amacım ne nerden geldim nereye gidiyorum gibi sorular aklın sorduğu ve cevab aradığı sorular...
her akıl sahibi bu sorulara çevresinden hayattan kainattan cevablar arayıp bulmaya çalışıyor...
bizim elimize bu konuda doğru cevabları verdiği söylenen kuran ve diğer tarihi verilerde geçiyor...
kendi varoluş amacını ve gerçeğini aramakta samimi insanlar için bu çok büyük bir fırsat olarak görülür...
evet peygamberin bize intikal eden sözleri ve kuran bu temel sorunumuza bir cevab sunuyor...
dağalarda vadilerde çok aradığı bir sorunun cevabını bulan bir talip gibi kuran bizim için bulunmaz değerde bir hazinedir...
ama onu anlayıp kavramakta çok ciddi çaba gerektirmektedir...
hazineler kolay ele geçmez...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Katılma Tarihi: 17 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selamlar sevgili Rıdvan kardeşim!
Seni tanıyorum Kur’an’a duyduğun muhabbeti de
biliyorum, Allah daim etsin.
İnsanları bir-iki hareketinden ve/veya yazısından
dolayı değerlendirmeye tabi tutma huyum yoktur. Ben birini değerlendirmeye tabi
tutacaksam onun istikrarlı seyreden tutum/davranış ve düşüncesini ölçü alırım.
Özür dilemek ne demek sen benim dostumsun! Dostlar
arsında kırgınlık olmaz…
Sana saygı sevgi ve
muhabbetlerimi sunarım.
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
Ömer Özsoy da Kur'an'ın tamamının tarihsel olduğu
görüşündedir. Özsoy'a göre; anlama sürecinde peşinde olduğumuz mutlak
hakikat değil, tarihsel gerçekliktir. Yani Kur'an'ı anladığımızda
hakikati değil, tarihsel gerçekliği elde etmiş oluruz. Çünkü Kur'an'da
Allah'ın söyledikleri, O'nun bizden istedikleri değil, Hz. Muhammed'in
çağdaşlarından istedikleridir. Yani Kur'an, müstakbel muhataplarını
dikkate alarak inmemiştir. Elde mevcut haliyle çağımıza hitap
etmemektedir. Onun tarihsel bağlamını gerekirse kendimiz kurgulayarak
tekrar söz ortamına taşımalı ve günümüze hitap etmesini sağlamalıyız.
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Farklı bir boyutu ile tarihsellik ve tarihselcilik
Yanlış
anlaşılmaların, farklı yorumlamaların önünü kesmek adına kendi görüşümü
başta ifade edip, sonra konuya geçeyim; Kur'an'ın siyasi, içtimai ve
ahlaki bir zemin üzerinde nazil olduğu inkâr edilemez.
Bizim
siyasi, içtimai vs. diyerek sıraladığımız şeylere isterseniz toptan
"tarihsel zemin" de diyebilirsiniz. Fakat ayetlerin tarihsel bir zemin
üzerinde nazil ve varid olması, o değerleri tarihsel yapmaz. Aksine
onlar tarih-üstüdür ve kıyamete kadar da bu hüviyetini muhafaza
edecektir. Yeri gelmişken bir cümle ile belirteyim; tarihsel kavramının
karşıtı evrensel değil, tarih-üstüdür.
Şimdi konuya girelim. 15 asırdır defalarca üzerinde konuşulmuş,
yazılmış, çizilmiş bir mevzudur tarihsellik bana göre. Çünkü
tarihsellik, (historicity) bizim ulaştığımız sonuca göre anlama yöntemi
ve metot manasına gelmektedir ki biz bunları başlangıçtan bu yana
sebebi nüzul, sebebi vürud, Mekki-Medeni, nasih-mensuh, makasıd-i
şeria, ed'dal bi'l iktiza, bi'l işare, bi'l ibare vb. usul-ü fıkıhta
kullandığımız kavramlarla uygulamaktayız. Fakat tarihselciliğe
(historicism) gelince o, metnin eylem ilkesinden hareketle yeniden
yasamaya gitmek manasına gelmektedir ve bizim kabul edilemez bulduğumuz
olgu da budur.
Günümüzde samimiyetlerine inandığım ama bu ayırımı yapmayan,
yapamayan veya yapmak istemeyen bazı çevrelerin olduğu muhakkaktır.
Radikal veya mutaassıp olarak tanımlanan bu kişi veya gruplar, haklı
olarak tarihselciliğe karşı çıkacağım derken, yukarıda belirttiğimiz
gibi tarihsellik kapsamı içinde mütalaa edilebilecek bizim usul-u
fıkıh, tefsir ve hadiste kullandığımız metotlara da farkında olmadan
karşı çıkmakta ve tarihin belli bir zaman dilimini adeta döndürüp
idealleştirerek, nassları değişen-değişmeyen, gelişen-gelişmeyen,
gerileyen-ilerleyen ama son tahlilde mutlaka farklılaşan tarihsel
şartları hiç hesaba katmadan anlama çabası içine girmektedirler. Hatta
onlar bu çerçevenin dışında yerini alan Müslümanları İslam'a ihanetle
suçlamaktadırlar.
"Ed-Din" olan İslam'ın ideoloji haline geldiği veya
getirildiğinin en büyük göstergesi olan bu yaklaşım, ister istemez
siyaset sahasında etkisini göstermektedir. İslam dünyasındaki
anti-demokratik, monarşik, oligarşik ve diktatoryal yapıların varlığı
bu zihniyetin yansımasından ibarettir. Daha ötesi, mevcut yapıların
varlığı ve devamı, sözünü ettiğimiz ideolojik yaklaşımın kökleşmesine
hizmet etmektedir.
Pekala bundan en çok kim istifade etmektedir? Bugün herkesin
şapkasını önüne koyup derin derin düşünmesi ve cevap araması gereken
doğru soru budur. Kim bu yapıların varlığı ve devamından
nemalanmaktadır? Özelliklerini ben sıralayayım, ismini siz koyun. İslam
dünyası üzerinde ekonomik rant elde eden devletler ve şirketler ile
siyasi hakimiyetini devam ettirmek isteyen güç ve çıkar odakları.
Neden? Çünkü, farklı bir yaklaşım onların kısa, orta ve uzun vadeli
plan ve projelerini altüst edecektir.
Eğer bu tesbitimiz doğruysa, rahatlıkla denilebilir ki İslam
dünyasındaki kurulu düzenin devamı için gayret gösteren perde önü ve
arkası güçlerle, radikal olmayan uyanışlara hayat hakkı tanımayan
güçler yukarıda iki özelliğini sayıp ismini siz koyun dediğim
devletler, şirketler, güç ve çıkar odaklarıdır.
Başarılı olabilirler mi? Tarihsellik özelinde öteden bu yana
yapılan tartışmalara, müzakerelere ve özellikle entelektüel camiada
elde ettikleri sonuçlara bakınca teorik açıdan başarılı oldukları belki
söylenebilir. Ama aynı başarının pratik hayata yansımalarını
göremiyoruz. Kim ne derse desin, halk kendi doğrularında ısrar ediyor.
Sözüne, yaşayışına inanmadığı kişilerin düşüncelerine kulak asmıyor.
Yazının başlığına 'farklı bir boyutu ile tarihsellik ve
tarihselcilik' dedik. Gerçekten bu meseleye bir de bu boyuttan bakmayı
deneseniz! Umarım zihniniz çok farklı ufuklarda seyahate çıkacak.
Deneyin, bir şey kaybetmezsiniz.. a.kurucan@zaman.com.tr
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma