Yazanlarda |
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Değerli Putdüşmanı,
Ayeti sizin dediğiniz gibi anlayıp çevirirsek:
102- Sen onların/kafirlerin içinde olnuğun zaman ve onlara/kafirlere salatı ikame ettiğinde onların (kafirlerin) bir grubu seninle bulunsun, (kafirler) yanlarına silahlarını da alsınlar. Onlar (1. grup kafirler) secde edince sizin ötenizde olsunlar. Ve salatta bulunmamış diğer kafir grup gelsin seninle salat etsinler, silahlarını da dikkatlerini de alsınlar. Kafirler isterler ki, siz silah ve mühimmatınızdan uzak düşesiniz de size ani ber saldırıda bulusunlar/üzerinize çullasınlar (ve işinizi bitirsinler)...
Bu koyu renkli kafirler hangi kafirler ola ki?
Dikkat: 101. ayette muhataplar sefere çıkmakla görevli bir inanan seriyyedir. Aralarında Resul'ün bulunmaması durumunda ikinci /muhatap şahıslar. 102'de içlerinde Resul'ün olması durumunda üçüncü şahıs konumundalar. Resul de ikinci/muhatap şahıstır. "Kafirler ister ki..." haberinden itibaren hitap, inananların hepsine ikinci/muhatap çoğul şahıs zamiriyle dönmüş oldu. Biraz dikkat edersen ayetlerdeki "hum" ve "kum" zamirlerinin tümünün de inananları işaret ettiğini görürsün.
Muhabbetle.
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamlar
Hasan kardeşim bir arap'a sordum demişsin, bunun arap'a danışılacak bir tarafı yok. Bak Yusuf Ali'nin ingilizce mealini yazıyorum bunu orta seviye ingilizce bilen biri bile çözebilir, ingilizce profesörü olmaya gerek yok.
Yusuf_Ali: When YE travel through the earth, there is no blame on YOU if ye shorten YOUR prayers, for fear the Unbelievers May attack YOU: For the Unbelievers are unto YOU open enemies.
Yusuf_Ali: When thou (O Messenger) art with THEM, and standest to lead THEM in prayer, Let one party of THEM stand up (in prayer) with thee, Taking THEIR arms with THEM: When they finish THEIR prostrations, let THEM Take their position in the rear. And let the other party come up which hath not yet prayed - and let THEM pray with thee, Taking all precaution, and bearing arms: the Unbelievers wish, if ye were negligent of your arms and your baggage, to assault you in a single rush. But there is no blame on you if ye put away your arms because of the inconvenience of rain or because ye are ill; but take (every) precaution for yourselves. For the Unbelievers Allah hath prepared a humiliating punishment.
Haktansapmaz kardeşim 4:102 zaten baştan sona nankörlerle seferde / yeryüzünde dolaşmaya çıkıldığında karşılaşıldığında neler yapılacağı ile ilgili. Kafirler diye devam etmesi gayet normal.
|
Yukarı dön |
|
|
Saffet Metin Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
putdusmani09 Yazdı:
Selamlar
Hasan kardeşim bir arap'a sordum demişsin, bunun arap'a danışılacak bir tarafı yok. Bak Yusuf Ali'nin ingilizce mealini yazıyorum bunu orta seviye ingilizce bilen biri bile çözebilir, ingilizce profesörü olmaya gerek yok.
Yusuf_Ali: When YE travel through the earth, there is no blame on YOU if ye shorten YOUR prayers, for fear the Unbelievers May attack YOU: For the Unbelievers are unto YOU open enemies.
Yusuf_Ali: When thou (O Messenger) art with THEM, and standest to lead THEM in prayer, Let one party of THEM stand up (in prayer) with thee, Taking THEIR arms with THEM: When they finish THEIR prostrations, let THEM Take their position in the rear. And let the other party come up which hath not yet prayed - and let THEM pray with thee, Taking all precaution, and bearing arms: the Unbelievers wish, if ye were negligent of your arms and your baggage, to assault you in a single rush. But there is no blame on you if ye put away your arms because of the inconvenience of rain or because ye are ill; but take (every) precaution for yourselves. For the Unbelievers Allah hath prepared a humiliating punishment.
Haktansapmaz kardeşim 4:102 zaten baştan sona nankörlerle seferde / yeryüzünde dolaşmaya çıkıldığında karşılaşıldığında neler yapılacağı ile ilgili. Kafirler diye devam etmesi gayet normal.
|
|
|
Sayın putdusmanı ,
Sen ingilizce biliyormusun. Peygamberin burada kafirlerin içinde onlara salat ettirdiğini nereden çıkardın.
Oradaki THEM, THEIR yani onlar, onların gibi zamirler peygamberle birlikte olan mü'minleri ifade ediyor.
Bu türkçe çevirilerde de böyle, İngilizce çevirilerde de böyle. Prayer : ibadet, dua, yani herhangi bir dinin ibadeti hristiyan, yahudi, müslüman, hindu, zerdüşti, putperest de prayer yapabilir. Müslümanların ibadeti namazı da ingilizcede prayer diye ifade ediyoruz.
Prostration da bildiğin secde, namazda yaptığımız secde yani. Şİmdi peygamberin yanında kafirler mi secde yapıyor. Yoksa onunla birlikte sefere çıkan müslümanlar mı. Ben o ingilizce metinde peygamberin kafirlere salat ettirdiğini görmedim.
Türkçe meallerde ki çeviri neyse Yusuf Alinin İngilizce meali birebir aynı şeyleri söylemiş. Ben kolej ve Boğaziçi mezunuyum. Tereciye tere satma. Hangi ingilizce bilene göstersen sana senin tezinin aksini söyleyecektir.
Sonra o metinlerde kafir var. Amenna. Nankör nerede. Sen nankör kelimesinin anlamını biliyormusun. İyiliğe karşı kötülük edene denir. Burada iyiliğe karşı kötülük edenler nerede. Kafirler ayrı kategori, adam kafirdir de insan ilişkilerinde çok bonkördür (nankör ün tersi) . Bu ayetlerde nankörler kim, nerede . Peygamberle birlikte salat eden veya namaz kılan mı nankör.
Sayın haktansapmaz,
Tamam biz entellektüelleri halkın bilinçsiz namaz ritüeli tatmin etmeyebilir. Salatın dua anlamı da bazı arkadaşları tatmin etmiyordu. Salat Kur'anı anlayarak okumaktır ve ona bağlılıktır. Buna da namaz kılan ve kılmayan kimsenin itirazı olamaz. Denilenlerin hepsi dini anlamada bir katkıdır. Hepsi de doğrudur.
Ama salat tekbaşına ne namaz kılmaktır (geleneksellerin anladığı gibi.) , ne duadır, ne kur'an dersidir, ne de vahye bağlılıktır. Salat bunların hepsini kapsar.
Bunun için gelin bu konuyu bu şekilde bağlayalım. Hepimizin dediği doğrudur. Ama tekbaşına eksiktir. Bu tartışma hep ümeyyenin farz namazların sayısını ve rekatlarını arttırmasından, din de güçlük yaratmasından çıkmıştır. İnsanlar bu namaz dayatmasının karşısında ben iyiyim, benim kalbim temiz falan gibi gerekçelerle karşı çıkmıştır. Yat kalk la birşey olmuyor demişlerdir. Ben 1960 dan beri bunlar yaşıyorum. Gözlemlerim budur.
Salatın ritüel şeklinde icra edilen bir formu vardır. Buna Namaz diyoruz.Biz namazın şeklini hadisten, kur'andan öğrenmedik. Anamızdan, babamızdan ameli bir gelenek olarak gördük ve öğrendik. 1500 senedir bu böyle. Hepimizin kıldığı birbirinin aynı. Nisa 102 de de peygamberin bildiğimiz namazı andıran bir ritüel yaptığını görüyorum. Nur 58 de isimlerini ve vakitlerini de görüyorum. Farz namaz sabah, akşam ve Cuma dır. Farz dan kastımız insanların kulluk sorumluluğu açısından yapması olmazsa olmaz olmasıdır. Diğerleri nafile, sünnet, revatip diye anılan namazlardır. İstediğin kadar kılarsın. sınırı yoktur. Namaz iki rekattır. Bireysel Namazda insanlar kendi milli dilleri ile ibadet edebilir, esas olan anlamaktır. Camilerde Arapça olmasında mahzur yoktur. Farklı milletlerden insanların cemaate gelme durumu nedeniyle. Muhafazakar, şekilci insanların , şekle aykırılıktan etkilenmemesi nedeniyle. Bir Türkçe ezan olayının etkilerini düşününüz. Neredeyse dinsizlik diye nitelendirildi. Esas olan bilinçtir. Din Kur'andır. Kur'an mealleri okunmalı ve buna bağlı kalınmalıdır. Taklid müslümanlığından, bilinçli müslümanlığa geçilmelidir. Bunun toplumda güzel ve hayırlı etkilerinin olacağına inanıyorum.
Herkese selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|
Yukarı dön |
|
|
el_turki Uzman Uye
Katılma Tarihi: 15 mayis 2008 Gönderilenler: 425
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
"Namaz vakitleri konusunda sayın Hasan Akçaya katılıyorum. Kur'anın
bizden istediği Farz olan Namaz fecr ve ışadır. Kur'an öğle ve ikindi
vaktini hamdetme vakti olarak belirtmiştir. Bu vakitler için Kur'an
namaz kılma farziyeti koymamıştır. İnsanlar en iyi hamdetmeyi namaz
olarak düşünmüş ve namaz kılmışlardır. Bu bir yorumdur. Sadece
Elhamdülillah demen ayetin emrini yerine getirmek için yeterlidir. Bu
vakitte peygamber namaz kıldı, kıldırdı demek o vakitlerin farziyetine
değil, nafileliğine delil olabilir......."
yapma....ALLAH ın sadecene "elhamdulillah" demen için vakit tayin edeceğini mi idda ediyorsun?bunun için vakte negerek var?bunu herzaman diyebilirsin....hamdın vaktimi olur?aldığın sağlıklı her nefese bile hamd edebilirsin...addığın her adıma bile hamd edebilirsin....bunun vakti mi olur?bunun için ALLAH bir vakit mi koyar?birşeyden bukadar basit bir nalam çıkartılırsa namazla ilgili okadar veya salat diyelim..okadar ayet niye geldi...?sen iki dersin...başkası üç...başkası 5..başkası gerekyok....beşkası sadakat-bağlılık der....fiiliyattan...soyuta doğru giden bir çıkarımlar olur.....daha öncede dediğim gibi işte bozulma böyle olur...birşey böyle bir süreç sonunda ortadan kalkar.......peki namaz ALLAH ı anmanın ve tesbih edmenin en iyi yolu değilmidir...bir insan niçin secde eder?ruku ya varır...?kimin karşısında elpençe divan durur..kıyamda bekler....boynunu büker...?bu ALLAH ı RAB edinmenin en iyi yolu değilkmidir.....burda o yolun emredilmediğine kanaatin nedir? buna ritüel adı takan insanlarada acıyorum....ritüel..belki kilise aininde olabilir ki vardır...hindu ayinlerinde olabilir..şaman ayinlerinde de olabilir..yahudi ayinlerinde de olabilir....ama islam da olamaz.islamda ki şeyler tabii şeylerdir.kul olamanın tabii sonucudur.aciz olmanın ve aczi ifade etmenin fıtri sonucudur...bazılarının dediği gibi ritüel falan değildir.....bu kelimeyle yapılan birşeyi küçümsemiş oluyorsunuz...birşeylerle kıyaslıyor..çağrışım yaptırıyorsunuz...ama ne yaparsanız yapın yanlış yaptığınız kesin...
|
Yukarı dön |
|
|
arciden Groupie
Katılma Tarihi: 26 haziran 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 66
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
"Namaz vakitleri konusunda sayın Hasan Akçaya katılmıyorum. mü'min kardeşlerim, gönderdiğim çalışmamı sabırla okumanızı ve incelemenizi temenni ediyorum. ;
İNŞAALLAH YARDIMCI OLUR,LÜTFEN YANLIŞIM VAR İSE DÜZELTİN
KURAN'DA GEÇEN NAMAZ İSİMLERİ ve VAKİTLERİ:
BAKARA 238. Namazlara, özellikle orta namaza devam edin ve kalkın Allah için divan kurun! ------------------------------------------------------------ ------------------------------------------------------------ ----------------- حَافِظُو 75; عَلَى الصَّلَو 14;اتِ وَالصَّل 14;اةِ الْوُسْط 14;ىٰ وَقُومُو 75; لِلَّهِ قَانِتِي 06;َ
Hâfizû alâs salavâti ves salâtil vustâ ve kûmû lillâhi kânitîn(kânitîne).
vaktinin geçtiği ayet:"İSRÂ suresi, 78. ayeti" ------------------------------------------------------------ ------ مَشْهُود 11;ا أَقِمِ الصَّلَا 77;َ لِدُلُوك 16; الشَّمْس 16; إِلَىٰ غَسَقِ اللَّيْل 16; وَقُرْآن 14; الْفَجْر 16; ۖ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْر 16; كَانَ
Ekımis salâte li dulûkiş şemsi ilâ gasakıl leyli ve kur’ânel fecr(fecri), inne kur’ânel fecri kâne meşhûdâ(meşhûden).
1. ekımı es salâte : namazı kıl, ikame et 2. li dulûki : dönmesi 3. eş şemsi : güneş 4. ilâ gasakı el leyli (gasaka) : gecenin kararmasına kadar (karardı) 5. ve kur'âne : ve Kur'ân-ı Kerim 6. el fecri : fecr vakti, günün ilk aydınlanmaya başladığı vakit 7. inne : muhakkak 8. kur'âne : Kur'ân-ı Kerim 9. el fecri : fecr vakti, günün ilk aydınlanmaya başladığı vakit 10. kâne : dir, idi, oldu 11. meşhûden : şahitli olan, şahit olunan, müşahede edilen
Ali Bulaç : Güneşin sarkmasından gecenin kararmasına kadar namazı kıl, fecir vakti Kur'an'ı, işte o, şahid olunandır. Edip Yüksel : Güneşin kaymasından gecenin kararmasına kadar namazı gözet. Sabah Kuran'ını da gözet. Sabahleyin Kuran tanık olunur Fizilal-il Kuran : Ey Muhammed, güneşin batmaya yöneldiği andan, gece kararıncaya kadar namaz kıl, sabahleyin Kur'an okumayı da ihmal etme. Çünkü sabahleyin okunan Kur'an'ı izleyen (melek)ler vardır. İbni Kesir : Güneşin batıya yönelmesinden gecenin kararmasına kadar namaz kıl. Sabah vakti de. Zira sabah vakti görülmesi gerekli bir ibadettir. Muhammed Esed : Güneşin doruğu aşmasından gecenin çöküşüne kadar(ki süre içinde) namazı(nı) gereği üzere yerine getir; sabah okumasını da (tam bir dikkat ve duyarlık içinde gerçekleştir); çünkü sabah okuması(nda insan) gerçekten de açıktır. Şaban Piriş : Güneşin batıya yönelmesinden, gece karanlığı bastırıncaya kadar namazı ve fecr okumasını da yerine getir. Çünkü fecir Kur’an’ının şahitleri vardır. Süleyman Ateş : Güneşin sarkmasından (aşağı kaymasından) gecenin kararmasına (yatsı vaktine) kadar namaz kıl ve sabahın Kur'ân'ın(ı, uzunca Kur'ân okunan da (unutma). Çünkü sabah Kur'ân (okuması) görülecek şeydir. Tefhim-ul Kuran : Güneşin sarkmasından gecenin kararmasına kadar namazı kıl, fecir vakti Kur'an'ını da; çünkü fecir vakti Kur'an'ı, işte o, şahid olunandır. Yaşar Nuri Öztürk : Güneşin kaymasından/aşağı sarkmasından, gecenin kararmasına kadar namazı kıl. Sabah Kur'an'ını da gözet. Çünkü sabah Kur'an'ı tanıklarca izlenmektedir.
ORTA NAMAZI;SELATİL VUSTA------GÜNEŞİN MEYLETMESİ,KAYMASI İLE BAŞLAYAN VAKİT NAMAZI-(BAKARA 238.AYETTE İSMİ GEÇİYOR) ------------------------------------------------------------ ------------------------------------------------------------ ------------------------------------ Elmalılı sadeleştirilmiş - Namazlara ve orta namaza devam edin ve Allah için boyun eğerek kalkıp namaza durun. Fizilal-il Kuran : Namazlara ve orta namaza devam edin, namaza, Allah 'a gönülden bağlı ve saygılı olarak durun. Gültekin Onan : Namazları ve (özellikle) orta namazını (üstlerine düşerek, titizlik göstererek) koruyun ve Tanrı'ya gönülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun. Hasan Basri Çantay Namazlara ve orta namaza (vakıflarında rükünleri ve şartları ile) devam edin. Allahın (dîvanına) tam huşu' ve taatle durun. İbni Kesir : Namazlara ve orta namaza devam edin. Ve Allah'ın divanına huşu ile durun. Ömer Nasuhi Bilmen Namazlara ve orta namaza devam ediniz. Ve Allah için O'nu zâkirler olarak kıyamda bulununuz. Şaban Piriş : Namazlara ve orta namaza devam edin. Gönülden bağlılık ve saygı ile Allah’ın huzuruna durun. Suat Yıldırım : Namazlara, hele salat-ı vustaya dikkat edin ve kalkıp huşû ile Allah’ın divanında durun. Süleyman Ateş : Namazları ve orta namazı koruyun, gönülden bağlılık ve saygı ile Allâh'ın huzûruna durun. Tefhim-ul Kuran : Namazları ve orta namazını (üstlerine düşerek, titizlik göstererek) koruyun ve Allah'a gönülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun. Ümit Şimşek : Namazlara, özellikle orta namaza özen gösterin ve Allah huzurunda tam bir saygı ile kıyama durun. Yaşar Nuri Öztürk Namazları ve orta namazı koruyun. Tam bir saygıyla Allah'ın huzurunda kıyam edin. Diyanet İşleri : Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun. Abdulbaki Gölpınarlı Koruyun namazları, hele orta namazına çok dikkat edin ve Allah'a itaat ederek namaz kılın. Adem Uğur : Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah'a saygı ve bağlılık içinde namaz kılın. Ali Bulaç : Namazları ve orta namazını (üstlerine düşerek, titizlik göstererek) koruyun ve Allah'a gönülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun.
SELATEN İŞA-YATSI NAMAZI----İŞA:GECENİN ERKEN VAKTİ,GECENİN İLK KARARMASI İLE BAŞLAYAN VAKİT ------------------------------------------------------------ ------------------------------------------------------------ ------------------------------------------------ SELATEN FECR-FECR NAMAZI-----FECR:TANYERİ,TANYERİNİN AĞARMASI,GÜNDÜZÜN İLK IŞIKLARI İLE BAŞLAYAN VAKİT
يَا أَيُّهَا الَّذِين 14; آمَنُوا لِيَسْتَ 71;ْذِنْكُم& #1615; الَّذِين 14; مَلَكَتْ أَيْمَان 15;كُمْ وَ الَّذِين 14; لَمْ يَبْلُغُ 08;ا الْحُلُم 14; مِنْكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ ۚ مِنْ قَبْلِ صَلَاةِ الْفَجْر 16; وَحِينَ تَضَعُون 14; ثِيَابَك 15;مْ مِنَ الظَّهِي 85;َةِ وَمِنْ بَعْدِ صَلَاةِ الْعِشَا 69;ِ ۚ ثَلَاثُ عَوْرَات 13; لَكُمْ ۚ لَيْسَ عَلَيْكُ 05;ْ وَلَا عَلَيْهِ 05;ْ جُنَاحٌ بَعْدَهُ 06;َّ ۚ طَوَّافُ 08;نَ عَلَيْكُ 05;ْ بَعْضُكُ 05;ْ عَلَىٰ بَعْضٍ ۚ كَذَٰلِك 14; يُبَيِّن 15; اللَّهُ لَكُمُ الْآيَات 16; ۗ وَاللَّه 15; عَلِيمٌ حَكِيمٌ
Yâ eyyuhellezîne âmenû li yeste’zinkumullezîne meleket eymânukum vellezîne lem yeblugûl hulume minkum selâse merrât(merrâtin), min kabli (salâtil fecri), ve hînetedaûne siyâbekum minez zahîrat(zahîrati), ve min ba’di (salâtil ışâi), selâsu avrâtin lekum, leyse aleykum ve lâ aleyhim cunâhun ba’de hunn(hunne), tavvâfûne aleykum ba’dukum alâ ba’d(ba’dın), kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyât(âyâti), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).
1. yâ eyyuhâ : ey, ya 2. ellezîne âmenû : Allah'a ulaşmayı dileyenler, âmenû olanlar 3. li yeste'zin-kum : sizden izin istesinler 4. ellezîne meleket eymânu-kum : ellerinizin altında sahip olduklarınız (köleleriniz, cariyeleriniz) 5. ve ellezîne : ve o kimseler, onlar 6. lem yeblugû : erişmemiş, ulaşmamış 7. el hulume : bulûğ çağına, erginliğe 8. min-kum : sizden 9. selâse : üç 10. merrâtin : kere, defa, kez 11. min kabli : öncesinden evvel 12. salâti : namaz 13. el fecri : fecr, sabah 14. ve hîne : ve o vakit, o zaman 15. tedaûne : çıkarırsınız 16. siyâbe-kum : elbiseniz 17. min ez zahîrati : öğle vaktinden...........................
DİKKAT:BURADA SADECE ÖĞLE VAKTİ GEÇİYOR,ÖĞLE NAMAZINDAN ÖNCE VE SONRA DİYE GEÇMİYOR,LÜTFEN DİKKATE EDİN!!!!!!!!!!!!!!!!
18. ve min ba'di : ve sonra 19. salâti : namaz 20. el ışâi : yatsı 21. selâsu : üç 22. avrâtin : muhafazasız, açık, sakınılması gereken 23. lekum : sizin için 24. leyse : değildir, yoktur 25. aleykum : sizin üzerinize 26. ve lâ aleyhim : ve onlara yoktur 27. cunâhun : günah, kusur 28. ba'de hunne : onlardan sonra 29. tavvâfûne : karşılıklı dolaşırlar, karşılıklı tavaf ederler 30. aleykum : sizin üzerinize, size 31. ba'du-kum alâ ba'dın : birbirinizi 32. kezâlike : işte böyle 33. yubeyyine allâhu: Allah beyan ediyor, açıklıyor 34. lekum : size 35. el âyâti : âyetleri 36. vallâhu (ve allâhu): ve Allah 37. alîmun : en iyi bilen 38. hakîmun : hüküm ve hikmet sahibi
Diyanet İşleri : Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlar (köleleriniz) ve sizden henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler. Bu üç vakit sizin soyunup dökündüğünüz vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında (izinsiz girme konusunda) ne size, ne onlara bir günah vardır. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. Allah, âyetlerini size işte böylece açıklar. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Ali Bulaç : Ey iman edenler, sağ ellerinizin malik olduğu ile sizden olup da henüz erginlik çağına ermemiş olan (çocuk)lar, (odalarınıza girmek için şu) üç vakitte izin istesinler: Sabah namazından önce, öğleyin üstünüzü çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra. (Bu) Üçü sizin için mahrem (vakitleri)dir. Bunların dışında size de, onlara da bir sakınca yoktur; onlar yanınızda dolaşabilirler, birbirinizin yanında olabilirsiniz. İşte Allah, size ayetleri böyle açıklamaktadır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz erginlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar mahrem halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için, ne de onlar için bir mahzur yoktur. (Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz.) İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklar. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ey imân etmiş olanlar! Mülk-i yemininiz olan kimseler ve sizden olup da henüz buluğ çağına ermemiş bulunanlar, üç defa izin istesinler. Sabah namazından önce ve öğle vaktinde esvabın çıkarmış olduğunuz sırada ve yatsı namazından sonra. (Bunlar) Sizin için üç avrettir. Bu vakitlerden sonra üzerinize bazınızın bazısı üzerine dolaşır olmalarından dolayı ne sizin üzerinize ve ne de onların üzerlerine bir günah yoktur. İşte Allah âyetlerini size böyle açıkça beyan ediyor ve Allah alîmdir, hakîmdir.
Süleyman Ateş : Ey inananlar, ellerinizin altında bulunan (köle ve hizmetçi)ler ve henüz erginliğe ermemiş çocuklarınız üç vakitte (odalarınıza girebilmek için) izin istesinler: Sabah namazından önce, öğle vakti elbisenizi çıkar(ıp yat)acağınız zaman ve yatsı namazından sonra. Bunlar sizin üstünüzün açılabileceği üç vakittir. Bunların dışında (hizmetçilerin ve çocukların, izin almadan içeri girmelerinden dolayı) ne size, ne de onlara bir günâh yoktur. (Onlar sizin) yanınızda dolaşırlar, birbirinizin yanına girip çıkarsınız. Allâh âyetleri size böyle açıklar. Allâh bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Yaşar Nuri Öztürk : Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlarla, ergenlik yaşına gelmemiş olanlarınız sizden üç durumda izin istesinler: Sabah namazından önce, öğlen vaktinde elbiselerinizi çıkardığınızda, yatsı namazından sonra... Kaygılanacağınız üç vakittir bunlar. Bunlar dışında size de onlara da bir günah yoktur. Aranızda dolaşırlar, birbirinize bakabilirsiniz. Allah, ayetleri size işte böyle açıklıyor. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.
KURAN-I KERİMDE CENABI ALLAH'IN BİLDİRDİĞİ NAMAZ VAKİTLERİNİN GEÇTİĞİ AYETLER: ------------------------------------------------------------ ------------------------------------------------------------ -------------------- NOT:3(ÜÇ)VAKİT NAMAZIN AYNI AYETTE GEÇTİĞİ HUD SURESİ 114.AYET 11/114
لِلذَّاك 16;رِينَ وَأَقِمِ الصَّلَا 77;َ طَرَفَيِ النَّهَا 85;ِ وَزُلَفً 75; مِنَ اللَّيْل 16; ۚ إِنَّ الْحَسَن 14;اتِ يُذْهِبْ 06;َ السَّيِّ 74;َاتِ ۚ ذَٰلِكَ ذِكْرَىٰ
Ve ekımis salâte tarafeyin nehâri ve zulefen minel leyl(leyli), innel hasenâti yuzhibnes seyyiât(seyyiâti), zâlike zikrâ liz zâkirîn(zâkirîne).
1. ve ekımı es salâte : ve namazı kıl, ikame et 2. tarafeyin : iki tarafında 3. nehâri : gündüz 4. ve zulefen : ve gecenin ilk saatleri 5. min el leyli : geceden 6. inne el hasenâti : muhakkak hasenat (iyilikler, kazanılan dereceler) 7. yuzhibne : giderir, yok eder 8. es seyyiâti : seyyiat, kِtülükler (kaybedilen dereceler) 9. zâlike : i؛te bu 10. zikrâ : zikir, ِğüt, hatırlatma 11. li ez zâkirîne : ِğüt alanlar, zikredenler için
Adem Uğur :Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Ali Bulaç : Gündüzün iki tarafında ve gecenin yakın saatlerinde namazı kıl. Celal Yıldırım : Hem gündüzün iki ucunda ve gecenin ilk saatlerinde namaz kıl. Diyanet Vakfi : Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Edip Yüksel : Gündüzün iki ucunda, gecenin yakın kısmında namazı gözet. Elmalılı : Gündüzün her iki tarafında ve gecenin saçaklarında namaz kıl! . Fizilal-il Kuran : Gündüzün iki ucunda ve gecenin ilk saatlerinde namaz kıl ; Gültekin Onan : Gündüzün iki tarafnda ve gecenin yakn saatlerinde namaz kıl. Hasan Basri çantay :Gündüzün iki tarafnda, gecenin de yakn saatlerinde dosdoğru namaz kl. İbni Kesir : Gündüzün iki tarafında ve gecenin de yakın saatlerinde namaz kıl. Muhammed Esed :Ve gündüzün ba؛ında ve sonunda, bir de gecenin erken saatlerinde salatta devamlı ol; şaban Piriş : Gündüzün iki ucunda ve gecenin ilk saatlerinde namaz kıl, Süleyman Ateş : Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın sâ'atlerde namaz kıl; Yaşar Nuri öztürk :Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın saatlerde namaz kıl!
CUMA GÜNÜ VE CEMAAT İLE KILINAN NAMAZ:CUMA 9.Ey iman edenler, Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında hemen Allah'ın zikrine (anılmasına) koşun ve alım satımı bırakın; eğer bilirseniz, o sizin için daha hayırlıdır.
62 / CUMA - 9 Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ nûdiye lis salâti min yevmil cumuati fes’av ilâ zikrillâhi ve zerûl bey’a, zâlikum hayrun lekum in kuntum ta’lemûn(ta’lemûne).
1. ey :yâ eyyuhâ 2. ellezîne âmenû : âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler, îmân edenler 3. izâ nûdiye : nida edildiği zaman, seslenildiği, çağrıldığı zaman 4. li es salâti : namaza, namaz için 5. min yevmi : (günlerden) ..... günü 6. el cumuati : cuma 7. fes'av (fe is'av) : o zaman, hemen koşun 8. ilâ zikri allâhi : Allah'ı zikretmeye, Allah'ın zikrine 9. ve zerû : ve bırakın 10. el bey'a : alışveriş 11. zâlikum : işte bu 12. hayrun : daha hayırlı 13. lekum : sizin için 14. in : eğer, keşke 15. kuntum : siz oldunuz 16. ta'lemûn : biliyorsunuz, bilirsiniz
Diyanet İşleri : Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Abdulbaki Gölpınarlı : Ey inananlar cumâ günü namaz için nidâ edilince size, hemen Allah'ı anmaya koşun ve bırakın alışverişi; bu, daha da hayırlıdır size bilirseniz. Adem Uğur : Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır. Ali Bulaç : Ey iman edenler, cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeye koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Ali Fikri Yavuz : Ey iman edenler! Cuma günü, namaz için ezan okunduğu zaman hemen Allah’ın zikrine, (hutbe dinlemeye ve namaz kılmaya) gidin; alışverişi bırakın. Bu (hutbe dinlemek ve namaz kılmak), sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz... Bekir Sadak : Ey inananlar! Cuma gunu namaz icin ezan okundugu zaman Allah'i anmaya kosun; alim satimi birakin; bilseniz, bu sizin icin daha iyidir. Celal Yıldırım : Ey imân edenler! Cum'a günü namaza (ezan İle) çağrıldığında hemen Allah'ı anmaya (namaz kılıp hutbe dinlemeye) koşun; alım-satımı bırakın. Bu, eğer bilirseniz sizin için çok hayırlıdır. Diyanet İşleri (eski) : Ey inananlar! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman Allah'ı anmaya koşun; alım satımı bırakın; bilseniz, bu sizin için daha iyidir. Diyanet Vakfi : Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır. Edip Yüksel : Ey inananlar, cuma (toplantı) günü namaza çağrıldığınızda ALLAH'ı anmak için acele edin ve alışverişi bırakın. Bilseniz, bu sizin için daha iyidir. Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrıldığı(nız) zaman, Allah'ı anmaya koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Fizilal-il Kuran : Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığınız zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer siz gerçeği anlayan kimseler iseniz elbette bu, sizin için daha hayırlıdır. Gültekin Onan : Ey inananlar, cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Tanrı'yı zikretmeye koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Hasan Basri Çantay : Ey îman edenler, cum'a günü namaz için çağrıldığı (nız) zaman hemen Allâhı zikretmiye gidin. Alış verişi bırakın. Bu, bilirseniz, sizin için çok hayırlıdır. İbni Kesir : Ey iman edenler; cum'a günü namaz için çağrıldığınız vakit, hemen Allah' ın zikrine koşun ve alış-verişi bırakın. Bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Muhammed Esed : Siz ey imana ermiş olanlar! Cuma günü namaz için çağrıldığınızda her türlü dünyevi alışverişi bırakıp Allah'ı anmaya koşun! Eğer bilseniz, bu sizin yararınızadır. Ömer Nasuhi Bilmen : Ey imân etmiş olanlar! Cuma günü namaz için nidâ olunduğu zaman hemen Allah'ın zikrine gidin ve alışverişi bırakın. Bu, eğer bilir kimseler oldu iseniz sizin için çok hayırlıdır. Şaban Piriş : Ey iman edenler, cuma günü namaz için çağırıldığınız zaman, alışverişi bırakıp Allah’ın zikrine koşun! Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Suat Yıldırım : Ey iman edenler! Cuma namazına ezan ile çağırıldığınız zaman derhal Allah’ı zikretmeye (hutbe ve namaza) gidin, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır. Süleyman Ateş : Ey inananlar, Cuma günü namaz için çağrıldığı(nız) zaman, Allâh'ı anmağa koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Tefhim-ul Kuran : Ey iman edenler, Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeğe koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Ümit Şimşek : Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğunda, alışverişi bırakıp Allah'ın zikrine koşun. Bilseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Yaşar Nuri Öztürk : Ey inananlar! Cuma günü, namaz için çağrı yapıldığında, Allah'ı anmaya/Allah'ın Zikri'ne koşun! Alışverişi bırakın! Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
62 / CUMA - 10 Fe izâ kudiyetıs salâtu fenteşirû fîl ardı vebtegû min fadlillâhi vezkurûllâhe kesîren leallekum tuflihûn(tuflihûne).
1. fe izâ : artık olduğu zaman 2. kudiyeti : kada edildi, kaza edildi, yerine getirdi, bitirdi 3. es salâtu : namaz 4. fe inteşirû : o zaman dağılın 5. fî el ardı : yeryüzünde 6. ve ibtegû : ve arayın, isteyin 7. min fadli allâhi : Allah'ın fazlından 8. ve uzkurû : ve zikredin 9. allâhe : Allah 10. kesîran : çok 11. lealle-kum : umulur ki böylece siz 12. tuflihûne : felâha, kurtuluşa erersiniz
CUMA GÜNÜ CEMAATLE KILINAN NAMAZIN VAKTİ:
vaktinin geçtiği ayet:"İSRÂ suresi, 78. ayeti"
1. ekımı es salâte : namazı kıl, ikame et 2. li dulûki : dönmesi 3. eş şemsi : güneş 4. ilâ gasakı el leyli (gasaka) : gecenin kararmasına kadar (karardı)
1. (2863)- Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), cumayı güneş meyl edince kılardı. [Buhârî, Cuma 16, Ebû Dâvud, Cuma 224, (1084); Tirmizî, Salât 361, (503)] 2. (2864)- Buhârî'nin bir diğer rivâyetinde şöyle gelmiştir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) soğuk şiddetlenince namazı erken (ilk vaktinde) kılardı. Sıcak şiddetlenince namazı-yani cum'a'yı serinleyince kılardı." [Buhârî, Cum'a 16.] 3. (2865)- Sehl İbnu Sa'd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Biz Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la cum'ayı kılar sonra da kaylûle yapardık." [Buhârî, Cum'a 40, 41, Hars 21, Et'ime 17, İsti'zân 16, 39; Müslim, Cuma 30, (859); Ebû Dâvud, Cuma 224, (1086); Tirmizî, Salât 378 (525).]
NOT:CUMA GÜNÜ CEMAAT İLE KILINAN NAMAZIN ''EY İMAN EDENLER''diye devam ettiğinden aslında kadın ve erkek ayırımı yapılmadan kılınacağı ayette apaçıktır,ancak din fetvaları ne yazıkki ERKEKLERİN HEGOMANYASINDA(KONTROLÜNDE) olduğu için kadınlar (evde oturur,yemek yapar,çocuklara bakar yada bu çağrıya aldırmaz)bu namazı kılmazlar Ayrıca KURAN'A baktığımızda ÖĞLE NAMAZI diye bir namaz olmadığından CUMA GÜNÜ TOPLUCA KILINAN BU NAMAZIN SELATEN VUSTA diye isimlendirilen namazın vaktinde (güneş meyledince,güneş dönünce,hava serinleyince)kılınacağı apaçıktır,ancak birileri öğle namazı diye bir namaz uydurduklarından ne yazıkkı öğle vaktinde bu namaz kılınmaktadır. CUMA GÜNÜ CEMAATLE KILINAN NAMAZIN KAÇ REKAT OLDUĞU: 2. Cumanın Farzı: Cumanın farzı iki rek'at olup cemâatle kılınır; bu mevzûuda ihtilâf yoktur.
2856 - Ubeydullah İbnu Ebî Râfî (rahimehullah) anlatıyor: "(Emevi halifelerinden) Mervân, Ebu Hüreyre, (radıyallahu anh) 'yi Medine 'ye halef tayin etti. Ebu Hüreyre, cum 'ayı kıldırdı ve birinci rek'atte, el-Hamd süresini okuduktan sonra Cum 'a suresini okudu. İkinci rek'atte ve izâ câeke'l-Münâfikun'u okudu. Dedi ki:
"Ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'ın bunları okuduğunu işittim.''
Müslim, Cum'a 61, (877); Ebu Dâvud, Salât 242, (112); Tirmizî, Salât 374,(519).
2857 - Semure İbnu Cündüb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) cum 'a 'da Sebbihismi Rabbike'l-A 'la ve Hel etâke hadîsu'l-Gâşiye sûrelerini okurdu.''
Ebu Dâvud, Salât 242, (519); Nesâî, Cum'a 39, (3, 111, 112).
2858 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) cum'a günü sabah namazında Elif lâm-mîm Tenzîl 'i birinci rek 'atte; Hel Etâ 'yı da ikinci rek'atte okurdu. Cum 'a namazında da Cum 'a ve Münâfikûn sûrelerini okurdu."
Müslim, Cum'a 64, (879); Ebu Dâvud, Salât 218, (1074); Tirmizî, Salât 375, (520); Nesâî, Cum'a 38, (3, 111).
|
Yukarı dön |
|
|
hasakcay Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 ocak 2008 Gönderilenler: 1236
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba arciden kardeşim. Aşağıdaki sorularımı lütfen ilgili Kuran ayetlerini kanıt gösterek cevaplar mısınız.
SELATEN İŞA - YATSI NAMAZI ---- İŞA: GECENİN ERKEN VAKTİ, GECENİN İLK KARARMASI İLE BAŞLAYAN VAKİT
Yatsı namazının vakti size göre (1)GECENİN İLK KARARMASI yani gasaki'l-leyl (17:78) ile başlar; peki öyle olsun...da (2)gecenin hangi anında biter?
Asıl önemlisi salâti'l-işâ = YATSI NAMAZI ise AKŞAM NAMAZI hangi kelimeyle anılır Kuran'da?
Ve akşam namazının vakti (1)hangi anda başlar, (2)hangi anda biter?
SELATEN FECR - FECR NAMAZI ----- FECR: TANYERİ, TANYERİNİN AĞARMASI, GÜNDÜZÜN İLK IŞIKLARI İLE BAŞLAYAN VAKİT
"GÜNDÜZÜN İLK IŞIKLARI"ndan kasıt nedir; "tarafeyin nehar"ın (11:114) ilki olan güneşin doğmaya başladığı an mı ya da fecrin ak ipinin kara ipinden seçildiği an (2:187) mı?
Yani "salâti'l-fecr"in vakti tam olarak sabahın (1)hangi anında başlar, (2)hangi anında biter?
DİKKAT: BURADA SADECE ÖĞLE VAKTİ GEÇİYOR, ÖĞLE NAMAZINDAN ÖNCE VE SONRA DİYE GEÇMİYOR, LÜTFEN DİKKATE EDİN!!!!!!!!!!!!!!!!
Lütfen açıklar mısınız hangi şeye dikkat edelim. Özür dilerim, zanna dayalı konuşmak istemediğim için önce bunu öğrenmek zorundayım.
NOT: 3 (ÜÇ) VAKİT NAMAZIN AYNI AYETTE GEÇTİĞİ HUD SURESİ 114. AYET 11/114
Hûd 114'ten 3 (üç) vakit namaz nasıl çıkıyor?
Yeryüzünün belli bir noktasında, örneğin benim oturduğum Pendik'te, güneş iki kere batıp iki kere mi doğar ki "zülefen mine'l leyl"in orada birden çok akşama inen ucu ve birden çok sabaha inen ucu olsun?
Lütfen dikkat! "Zülefen mine'l-ley"in gündüze inip gelen uçları ile gündüzün iki ucu "ortak bir çizgi"dir. Öyle yalnızca iki tane çizgi var.
Ve çizgi sanaldır; namaz o çizgilerde kılınamaz. Namaz o ortak çizgilerin (1)geceye bakan iki yanında, (2)gündüze bakan iki yanında kılınabilir.
Değerli arciden kardeşim, o çizgilerin gündüze bakan ikişer yanında namaz var mı yok mu, siz onu açıklayın.
--
Yerküremiz kendi ekseni etrafında dönerken onun üzerindeki bütün noktalar; örneğin Ankara, İzmit, Pendik, Edirne... güneşin önünden bir bir geçiyor. Tıpkı resimdeki iki tepe silüetinin kesiştiği nokta gibi. Say ki orası Pendik'tir.
Pendik güneşin ışınlarına gündoğumunda kavuşuyor ve günbatımında veda ediyor. Pendik için gündüze ait iki uç işte bu: gün doğumu ve gün batımı.
Pendik için bu ikisinin dışında gündüzün başka bir ucu yok. Allah'ın gökleri ve yeri yaratırkenki hükmü bu (9:36).
Allah'ın bu hükmü gözardı edilerek "11:114'te ZÜLEF deniyor; ZÜLEF en az üçtür; o halde 11:114'te üç vakit namaz var!" denemez. Çünkü 11:114'teki ZÜLEF yeryüzünün 1'den çok noktasında; örneğin Ankara, İzmit, Pendik, Edirne'de... "zülefen mine'l leyl"in günbatımına ve gündoğumuna inen ikişer ucunun toplamı demek.
Sevgi ile.
__________________ hasanakcay.net
allahindini.net
|
Yukarı dön |
|
|
Saffet Metin Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
el_turki Yazdı:
"Namaz vakitleri konusunda sayın Hasan Akçaya katılıyorum. Kur'anın
bizden istediği Farz olan Namaz fecr ve ışadır. Kur'an öğle ve ikindi
vaktini hamdetme vakti olarak belirtmiştir. Bu vakitler için Kur'an
namaz kılma farziyeti koymamıştır. İnsanlar en iyi hamdetmeyi namaz
olarak düşünmüş ve namaz kılmışlardır. Bu bir yorumdur. Sadece
Elhamdülillah demen ayetin emrini yerine getirmek için yeterlidir. Bu
vakitte peygamber namaz kıldı, kıldırdı demek o vakitlerin farziyetine
değil, nafileliğine delil olabilir......."
yapma....ALLAH ın sadecene "elhamdulillah" demen için vakit tayin edeceğini mi idda ediyorsun?bunun için vakte negerek var?bunu herzaman diyebilirsin....hamdın vaktimi olur?aldığın sağlıklı her nefese bile hamd edebilirsin...addığın her adıma bile hamd edebilirsin....bunun vakti mi olur?bunun için ALLAH bir vakit mi koyar?birşeyden bukadar basit bir nalam çıkartılırsa namazla ilgili okadar veya salat diyelim..okadar ayet niye geldi...?sen iki dersin...başkası üç...başkası 5..başkası gerekyok....beşkası sadakat-bağlılık der....fiiliyattan...soyuta doğru giden bir çıkarımlar olur.....daha öncede dediğim gibi işte bozulma böyle olur...birşey böyle bir süreç sonunda ortadan kalkar.......peki namaz ALLAH ı anmanın ve tesbih edmenin en iyi yolu değilmidir...bir insan niçin secde eder?ruku ya varır...?kimin karşısında elpençe divan durur..kıyamda bekler....boynunu büker...?bu ALLAH ı RAB edinmenin en iyi yolu değilkmidir.....burda o yolun emredilmediğine kanaatin nedir? buna ritüel adı takan insanlarada acıyorum....ritüel..belki kilise aininde olabilir ki vardır...hindu ayinlerinde olabilir..şaman ayinlerinde de olabilir..yahudi ayinlerinde de olabilir....ama islam da olamaz.islamda ki şeyler tabii şeylerdir.kul olamanın tabii sonucudur.aciz olmanın ve aczi ifade etmenin fıtri sonucudur...bazılarının dediği gibi ritüel falan değildir.....bu kelimeyle yapılan birşeyi küçümsemiş oluyorsunuz...birşeylerle kıyaslıyor..çağrışım yaptırıyorsunuz...ama ne yaparsanız yapın yanlış yaptığınız kesin...
|
|
|
SAyın el-turki ,
Öğlen ikindi namaz kılmana itirazım yok. Bunun farzlaştırılmasına itirazım var. Hamdetme kelimesinin anlamı Elhamdülillah demektir. Bir kere dersin, 100 kere dersin o senin elinde olan bir şey.
Kur'anda Kullarımdan bena hakkıyla şükreden azdır der.(sebe 13) Öğle ve İkindi vaktinin mutlaka Allaha şükredilmesi gereken bir vakit olduğunu anlıyorum. Namaz kılarak ta şükredersin ama Fecr ve Işa namazı gibi günlük farz namaz yükleyemezsin.
Bu öğle, ikindi namazını kılan kardeşlerimiz Kur'anın bu vakitleri şükretme vakti olarak belirlediğini ve şükürlerini zihin ve dille bilinçli bir şekilde eda etmeleri gerektiğini çıkarıyorum Rum 17 ayetinden.
Ritüel kelimesi ayin veya ibadet şekli demektir. Biz şimdi farklı bir dinden olsak ve camide namaz kılan müslümanları görsek, bize işte müslümanların ritüel i budur şeklinde izahat vereceklerdi. İbadet ediş şeklini ifade eden bu kelime namazı küçültmez. Türkçeyi daha düzgün kullanalım, yabancı kelimelerden kaçınalım , Müslümanların ibadet şekli budur diye ifade edelim diyorsan ona da katılırım.
Herkese selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|
Yukarı dön |
|
|
hasakcay Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 ocak 2008 Gönderilenler: 1236
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam. Meramımı anlatmama yarayacak bir şeyler ararken bu çizimi buldum. Burada zamanın aşağıdan yukarı aktığını düşünelim yani D'I çizgisinin aşağısı gündüz, yukarısı gece olsun.
Buna göre Rûm 17'deki AKŞAMA GİRDİĞİNİZDE-HÎNE TUMSÛNE ifadesi başlayış anı gün batımı olan ama bitiş anı belirlenmemiş bir vakittir. Namaz vakti olamaz bu. Çünkü Allah, inananların üzerine yazdığı namazın vakten belirli olduğunu bildiriyor, kitaben mevkûta (4:103).
SABAHA GİRDİĞİNİZDE-HÎYNE TUSBİHÛN ifadesi de öyle. Bu kez anılan vakit "fecrin ak ipinin kara ipinden seçildiği an"da başlar ama bitiş anı bakımından belirsizdir; o halde gün doğduktan sonra da sürer. Çünkü, benim bildiğim, TUSBİHÛN fiilindeki SABAH kavramı gündüzün ilk anlarını da kapsar.
Yok, eğer "SABAH günün ilk ışıkları bize ulaştığında sona erer," deniyorsa o, Hûd 114'teki sabah namazıdır. Başı: fecrin ak ipinin kara ipinden seçildiği an; sonu: leylî zülüfün, günün ilk ışıklarına kavuştuğumuz andaki ucu. Hûd 114: Gündüzün iki ucunda namaz kıl, yani gecenin zülüflerinde.
Sevgi ile.
Asıl önemlisi salâti'l-işâ = YATSI NAMAZI ise AKŞAM NAMAZI hangi kelimeyle anılır Kuran'da?DEMİŞSİN
ANCAK KURAN'DA AKŞAM NAMAZI DİYE BİRŞEY YOK akşam namazı : salatül mağrib : al-maghreb / maghrib DİYE ADLANDIRILIR,ESKİDEN KILARDIM,ŞİMDİ UNUTTUM :))) 4. Akşam Namazı (Arapça: صلاة المغرب Salatü'l Mağrib): Fıkıhçılara göre, Güneş battıktan sonra başlayıp güneşin battığı yerde meydana gelen kızıllık kayboluncaya kadar olan zamandır. http://www.turkcebilgi.net/islam/namaz/namaz-66744.html
Sayın arciden, kılınması sizce farz olan namazların vakitlerini Allah'ın ayetlerine göre açıklamanızı rica etmiştim. Siz fıkıhçılara göre diyerek açıklıyorsunuz. Lütfen!
__________________ hasanakcay.net
allahindini.net
|
Yukarı dön |
|
|
arciden Groupie
Katılma Tarihi: 26 haziran 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 66
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba Hasan Akçay kardeşim. Asıl önemlisi salâti'l-işâ = YATSI NAMAZI ise AKŞAM NAMAZI hangi kelimeyle anılır Kuran'da?DEMİŞSİN
ANCAK KURAN'DA AKŞAM NAMAZI DİYE BİRŞEY YOK akşam namazı : salatül mağrib : al-maghreb / maghrib DİYE ADLANDIRILIR,ESKİDEN KILARDIM,ŞİMDİ UNUTTUM :))) 4. Akşam Namazı (Arapça: صلاة المغرب Salatü'l Mağrib): Fıkıhçılara göre, Güneş battıktan sonra başlayıp güneşin battığı yerde meydana gelen kızıllık kayboluncaya kadar olan zamandır. http://www.turkcebilgi.net/islam/namaz/namaz-66744.html
NEDEN AKŞAM NAMAZI EZANI ÇOK HIZLI OKUNUR,İŞTE İSPATI:
AYETLERDE SAAT GEÇER,GÜN DEĞİL,YANİ CENABI ALLAH DAHA SAATİ BELLİ OLMAYAN AYETLER İNDİRMİŞ AMA NE KOMİKKİ BİRÇOK HADİS YADA LAF VAR,NEYMİŞ;AKŞAM VAKTİ KIYAMET KOPACAKMIŞ,''EY MÜEZZİN ÇABUK OKU EZNI'' ÇOK KOMİK YA,ÇOK!!!!!!!!!!!
Kıyamet-saatinin
ilmi O’na döndürülür. O’nun ilmi olmaksızın, hiç bir meyve
tomurcuğundan çıkmaz, hiç bir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Onlara:
“Benim ortaklarım nerede” diye sesleneceği gün, dediler ki: “Sana
arzettik ki, bizden hiç bir şahid yok.” (Fussilet Suresi, 47)
1. | ileyhi | : ona |
2. | yureddu | : döndürülür, reddedilir |
3. | ilmu es sâati | : o saatin ilmi |
Şüphesiz o hüküm (fasl) günü, belirlenmiş bir vakittir. (Nebe Suresi, 17)
Saatin (kıyametin) ne zaman demir atacağını (gerçekleşeceğini)
sorarlar. De ki: “Onun ilmi yalnızca Rabbimin katındadır. Onun süresini
O’ndan başkası açıklayamaz. O, göklerde ve yerde ağırlaştı. O, size
apansız bir gelişten başkası değildir.” Sanki sen, ondan tümüyle
haberdarmışsın gibi sana sorarlar. De ki: “Onun ilmi yalnızca Allah’ın
katındadır. Ancak insanların çoğu bilmezler.” (A’raf Suresi, 187)
1. | yes'elûne-ke | : sana sorarlar |
2. | an es sâati | : saatini (vaktini), o saatten, o saat hakkında |
3. | eyyâne | : ne zaman |
4. | mursâhâ | : vukua gelmesi |
5. | kul | : de |
6. | innemâ | : sadece, yalnızca |
7. | ilmu-hâ | : onun ilmi |
8. | inde rabbî | : Rabbimin yanında, Rabbimin katında |
Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. (Kıyamet) Saatin(in) emri de
yalnızca (süratli) göz açıp kapama gibidir veya daha yakındır.
Şüphesiz, Allah her şeye güç yetirendir. (Nahl Suresi, 77)
Kıyamet saatinin bilgisi, şüphesiz Allah’ın katındadır. Yağmuru
yağdırır; rahimlerde olanı bilir. Hiç kimse, yarın ne kazanacağını
bilmez. Hiç kimse de, hangi yerde öleceğini bilmez. Hiç şüphesiz Allah
bilendir, haberdârdır. (Lokman Suresi, 34)
İnsanlar, sana kıyamet-saatini sorarlar; de ki: “Onun bilgisi yalnızca
Allah’ın katındadır.” Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakın da
olabilir. (Ahzab Suresi, 63)
1. | yes'elu-ke | : sana sorarlar, soruyorlar |
2. | en nâsu | : insanlar |
3. | anis sâati (an es sâati) | : o saatten (kıyâmetten) |
4. | kul | : de, söyle |
5. | innemâ | : sadece, yalnız |
6. | ilmu-hâ | : onun ilmi, bilgisi |
7. | indallâhi (inde allâhi) | : Allah'ın katında |
Onlar: “Eğer doğru sözlü iseniz, bu va’d(ettiğiniz azab) ne zamanmışş”
derler. De ki: “Sizin için belirlenmiş bir gün vardır ki, ondan ne bir
an ertelenebilirsiniz, ne de (bir an) öne alınabilirsiniz. (Sebe
Suresi, 29-30)
Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü kendisinin olan
(Allah) ne yücedir. Kıyamet-saatinin ilmi O’nun katındadır ve O’na
döndürüleceksiniz. (Zuhruf Suresi, 85)
“O ne zaman demir atacakş” diye, sana kıyamet-saatini soruyorlar.
Onunla ilgili bilgi vermekten yana, sende ne var ki… En sonunda o (ve
onunla ilgili bilgi), Rabbine aittir. (Nazi’at Suresi, 42-44)
Derler ki: “Eğer doğru söylüyorsanız, şu tehdit (ettiğiniz azab) ne
zamanmışş” De ki: “(Bununla ilgili) Bilgi ancak Allah’ın katındadır.
Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.” (Mülk Suresi, 25-26)
O yaklaşmakta olan yaklaştı. Onu Allah’ın dışında ortaya çıkaracak başka (hiç bir güç yoktur). (Necm Suresi, 57-58)
KURAN'DA ORUÇ AKŞAMA KADAR DEĞİL GECEYE KADAR
Kuran-ı Kerim » 2 / BAKARA - 187
35. el haytu : iplik 36. ebyadu : beyaz 37. min el hayt : iplikten 38. el esvedi : siyah 39. min el fecri : 40. summe : sonra 41. etimmu : tamamlayn 42. es syâme : oruç 43. ilâ el leyli : geceye kadar
KURAN'DA GECE,GÜNDÜZ: naziat suresi 29. Gecesini kararttı, kuşluğunu çıkardı.
Ve agtaşe leylehâ ve ahrece duhâhâ.
1. ve agtaşe : ve kararttı, karanlıklaştırdı 2. leyle-hâ : onun gecesi 3. ve ahrece : ve çıkardı 4. duhâ-hâ : onun duhasını, kuşluk vaktini, aydınlığını (gündüzü)
lokman suresi 29. Görmedin mi Allah geceyi gündüze sokuyor gündüzü de geceye sokuyor.
nebe suresi 10. Geceyi bir örtü yaptık.
şems suresi 3. onu açıp ortaya çıkardığında gündüze, 4. onu sardığında geceye,
enam suresi 76. Üzerini gece kaplayınca bir yıldız gördü: "Bu imiş Rabbim!" dedi. Batıverince de: "Ben böyle batanları sevmem." dedi. 96. Tan attırıp sabahı çıkaran O'dur. Geceyi dinlenme zamanı, güneş ile ayı da vakit ölçüsü yapmıştır. İşte bu, o güçlü ve herşeyi bilenin takdiridir. yasin suresi 37. Gece de onlara bir delildir. Ondan gündüzü soyarız (çekip alırız), bir de bakarlar ki, karanlığa dalmışlar.
ARAF SURESİ 54. Gerçekte Rabbiniz gökleri ve yeri altı gün içinde yaratan sonra Arş üzerinde hükümran olan Allah'tır, geceyi gündüze bürür;
NEML SURESİ 86. Onlar, içinde istirahat etsinler diye geceyi, göz açmaları için gündüzü yarattığımızı görmediler mi? Kesinlikte bunda iman edecek bir topluluk için birçok ibretler vardır.
FURKAN SURESİ 47. Size geceyi geygi (örtü), uykuyu dinlenme, gündüzü de yeni bir hayat kılan O'dur. 62. Yine O, düşünmek veya şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getirdi. MÜMİN SURESİ 61. Allah O'durki, içinde dinlerlesiniz diye sizin için geceyi yarattı, göz açıcı olarak da gündüzü! Doğrusu Allah, insanlara karşı bir lütuf sahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
İSRA SURESİ 12. Oysa Biz geceyi, ve gündüzü iki delil yaptık; sonra gece delilini silip gündüz delilin! gösterici yaptık ki, Rabbinizden lütuf ve ihsan isteğinde bulunasınız; bir de yılların sayışım ve hesabım bilesiniz. Artık herşeyi ayrıntılı olarak anlattık.
İSRA SURESİ 78. Güneşin kaymasından, gecenin kararmasına kadar namazı güzel kıl; bir de kıraatıyle seçkin olan sabah namazını; çünkü sabah Kur'an'ı gerçekten şahitlidir.
LEYL SURESİ 1. Andolsun bürürken o geceye, 2. açıldığı zaman o gündüze,
HAC SURESİ 61. Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Ve Allah herşeyi işiten ve herşeyi görendir.
CASİYE SURESİ 5. Gece ile gündüzün değişmesinde, Allah'ın gökten rızık (kaynağı yağmuru) indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgarları çevirmesinde (yönlendirmesinde) aklı olan bir kavim için bir çok deliller vardır.
İNŞİKAK - 17 Ve geceye ve örttüğü (barındırdığı) şeylere
Vel leyli ve mâ vesak(vesaka).
1. ve el leyli : ve geceye 2. ve mâ : ve şeylere 3. vesaka : derleyip topladı, kapladı, örttü, barındırdı
Duha 93 1. Andolsun kuşluk vaktine Ved duhâ. a. ve : andolsun b. ed duhâ : kuşluk vaktine
2. ve dindiği zaman o geceye ki, Vel leyli izâ secâ. a. ve el leyli : ve gece b. izâ : olduğu zaman c. secâ : zifiri karanlık çöktü (gecenin karanlığının en derin, en sessiz zamanı)
KURANDA SABAH--AKŞAM: ------------------------------------------------- TAHA 130. O halde onların dediklerine sabret, güneşin doğmasından önce ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et. Gece saatlerinde de gündüzün uçlarında da tesbih et ki, hoşnutluğa eresin.
1. fasbir (fe ısbir) : artık sabret 2. alâ : üzerine, ...e 3. mâ yekûlûne : onların söyledikleri şey(ler) 4. ve sebbih : ve tesbih et 5. bi hamdi : hamd ile 6. rabbi-ke : senin Rabbin 7. kable : önce 8. tulûı eş şemsi & nbsp; : güneşin tulû edişi, doğuşu 9. ve kable : ve önce 10. gurûbi-hâ : onun gurub edişi, batışı 11. ve min ânâi : ve vakitlerden, saatlerden 12. el leyli : gece 13. fe : artık, böylece 14. sebbih : tesbih et 15. ve etrâfen nehâri : ve gündüz zamanı, gün boyunca, günün etrafında 16. lealleke : umulur ki, böylece 17. terdâ : rızaya ulaşırsın
kehf suresi 28. Sabah akşam Rablerine rızasını dileyerek dua eden kimselerle beraber nefsince sabret! Sen dünya hayatinin süsünü arzu ederek onlardan gözlerini ayırma. Kalbini, Bizi anmaktan gafil kıldığımız, keyfinin ardına düşmüş ve işi aşırılık olmuş kimseye uyma!
furkan suresi 5. Yine dediler ki: "Bu eskilerin masallarıdır, onları yazdırtmış da akşam sabah onlar kendisine okunuyor."
Âl-i İmrân 41 Zekeriyya: Rabbim! (Oğlum olacağına dair) bana bir alamet göster, dedi. Allah buyurdu ki: Senin için alamet, insanlara, üç gün, işaretten başka söz söylememendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et. Âl-i İmrân 72 Ehl-i kitaptan bir gurup şöyle dedi: "Müminlere indirilmiş olana sabahleyin (görünüşte) inanıp akşamleyin inkar edin. Belki onlar (böylece dinlerinden) dönerler.
En’âm 52 Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk; senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki onları kovup ta zalimlerden olasın
A’râf 205 (Mekkî 39) Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini an. Gafillerden olma.
Vezkur rabbeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel cehri minel kavli bil guduvvi vel âsâli ve lâ tekun minel gâfilîn(gâfilîne).
1. vezkur (ve uzkur) : ve zikret 2. rabbe-ke : Rabbini 3. fî nefsi-ke : kendi kendine, nefsinde 4. tedarruan : yalvararak 5. ve hîfeten : ve korkarak, ürpererek 6. ve dûne el cehri : ve sesli olmayarak (açıkça olmayarak) 7. min el kavli : sözden 8. bi el guduvvi : sabahleyin 9. ve el âsâli : ve akşamları (ikindi, akşam arası zaman) 10. ve lâ tekun : ve sen olma 11. min el gâfilîne : gâfillerden, gaflete düşenlerden
Yûsuf 16 (Mekkî 53) Akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler.
Ve câû ebâhum işâen yebkûn(yebkûne).
1. ve câû : ve geldiler 2. ebâ-hum : (onların) babaları 3. işâen : yatsı vakti 4. yebkûne : ağlıyorlar
Ra’d 15 (Mekkî 96) Göklerde ve yerde bulunanlar da onların gölgeleri de sabah akşam ister istemez sadece Allah'a secde ederler.
Ve lillâhi yescudu men fis semâvâti vel ardı tav’an ve kerhen ve zilâluhum bil guduvvi vel âsâl(âsâli). (SECDE ÂYETİ)
1. ve lillâhi (li allâhi) : ve Allah'a 2. yescudu : secde eder 3. men fî es semâvâti : semalarda olanlar 4. ve el ardı : ve yeryüzü 5. tav'an : isteyerek 6. ve kerhen : ve istemeyerek 7. ve zilâlu-hum : ve onların gölgeleri 8. bi el guduvvi : sabahleyin, sabah 9. ve el âsâli : ve akşamleyin, akşam
Nahl 6 (Mekkî 70) Sizin için onlardan ayrıca akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken bir güzellik (bir zevk) vardır.
Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn(tesrehûne).
1. ve lekum : ve sizin için 2. fî-hâ : içinde, onlarda vardır 3. cemâlun : güzellik 4. hîne : o zaman, olduğu zaman 5. turîhûne : (hayvanları) akşamleyin otlaktan döndürüyorsunuz 6. ve hîne : ve o zaman, olduğu zaman 7. tesrehûne : (hayvanları) otlatmaya çıkarıyorsunuz
Meryem 11 (Mekkî 44) Bunun üzerine Zekeriyya, mabetten kavminin karşısına çıkarak onlara: "Sabah akşam tesbihte bulunun" diye işaret verdi. * Fe harece alâ kavmihî minel mihrâbi fe evhâ ileyhim en sebbihû bukreten ve aşiyyâ(aşiyyen).
1. fe : böylece, bundan sonra 2. harece : çıktı 3. alâ : a 4. kavmi-hî : onun kavmi, kavmine 5. min el mihrâbi : mihraptan 6. fe : böylece 7. evhâ : vahyetti (konuşmadan, iç sesiyle duyurdu) 8. ileyhim : onlara 9. en sebbihû : tesbih etmeleri 10. bukreten : (erken) sabahleyin 11. ve aşiyyen : ve (günün sonu) akşamleyin
Meryem 62 (Mekkî 44) Orada boş söz değil, hoş söz duyarlar. Ve orada, sabah-akşam kendilerine ait rızıkları vardır. Lâ yesmeûne fîhâ lagven illâ selâmâ(selâmen), ve lehum rızkuhum fîhâ bukreten ve aşiyyâ(aşiyyen).
1. lâ yesmeûne : işitmezler 2. fî-hâ : orada 3. lagven : boş söz 4. illâ : ancak, sadece 5. selâmen : selâm 6. ve lehum : ve onlar için, onlara, onların vardır 7. rızku-hum : onların rızıkları 8. fîhâ : orada 9. bukreten : sabah, sabahleyin 10. ve aşiyyen : ve akşam, akşamleyin
Nûr 36 (Medenî 102) (Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam O'nu (öyle kimseler) tesbih eder ki;
Fî buyûtin ezinallâhu en turfea ve yuzkere fîhesmuhu yusebbihu lehu fîhâ bil guduvvi vel âsâl(âsâli).
1. fî : (içinde) vardır 2. buyûtin : evler 3. ezinallâhu (ezine allâhu) : Allah izin verdi 4. en turfea : yükseltilmesine, yüceltilmesine 5. ve yuzkere : ve zikredilir 6. fîhesmuhu (fîhâ ismu-hu) : orada onun ismi 7. yusebbihu : tesbih eder 8. lehu : onu 9. fîhâ : orada, onun içinde 10. bi : ile, de (dahi) 11. el guduvvi : sabah 12. ve el âsâli : ve akşam
RUM 17 Öyleyse akşama girdiğiniz vakit de, sabaha erdiğiniz vakit de Allah'ı tesbih edip (yüceltin). Fe subhânallâhi hîne tumsûne ve hîne tusbıhûn(tusbıhûne).
1. fe : artık, öyleyse 2. subhâne : tenzih et, münezzeh kıl (o sübhandır de), tesbih et 3. allâhi : Allah 4. hîne : o vakit, o zaman 5. tumsûne : akşam vaktine girdiniz 6. ve hîne : ve o vakit, o zaman 7. tusbıhûne : sabahladınız, sabah vaktine girdiniz
Rûm 18 (Mekkî 84) 17,18. Haydi siz, akşama ulaştığınızda sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah'ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur. * Ve lehul hamdu fîs semâvâti vel ardı ve aşiyyen ve hîne tuzhırûn(tuzhırûne).
1. ve lehu : ve ona aittir 2. el hamdu : hamd 3. fî : içinde 4. es semâvâti : semalar, gökler 5. ve el ardı : ve arz, yer 6. ve aşiyyen : ve gündüzün sonu, ikindi vakti 7. ve hîne : ve o vakit, o zaman 8. tuzhırûne : öğle vaktine girdiniz
Ahzâb 42 (Medenî 90) Ve O'nu sabah-akşam tesbih edin. *
Ve sebbihûhu bukreten ve asîlâ(asîlen).
1. ve sebbihû-hu : ve onu tesbih edin 2. bukreten : sabah 3. ve asîlen : ve akşam
Sebe’ 12 (Mekkî 58) Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgarı da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık.
Ve li suleymâner rîha guduvvuhâ şehrun ve revâhuhâ şehr(şehrun), ve eselnâ lehu aynel kıtr(kıtri), ve minel cinni men ya’melu beyne yedeyhi bi izni rabbih(rabbihî), ve men yezıg minhum an emrinâ nuzıkhu min azâbis saîr(saîri).
1. ve : ve 2. li : için, ... e ait 3. suleymâne : Süleyman 4. er rîha : rüzgâr 5. guduvvu-hâ : onun sabah gidişi 6. şehrun : bir ay 7. ve revâhu-hâ : ve onun akşam dönüşü 8. şehrun : bir ay 9. ve eselnâ : ve akıttık 10. lehu : ona 11. ayne : pınar, kaynak 12. el kıtri : erimiş bakır madeni 13. ve min el cinni : ve cinlerden 14. men : kim, kimse 15. ya'melu : yapar 16. beyne yedeyhi : elleri arasında, elinin altında, önünde 17. bi izni : izni ile 18. rabbi-hî : onun Rabbi 19. ve men : ve kim 20. yezıg : çıkar, sapar 21. min-hum : onlardan 22. an emri-nâ : emrimizden 23. nuzık-hu : ona tattırırız 24. min : den 25. azâbi : azap 26. es saîri : alevli ateş, cehennem ateşi
Sâd 18 (Mekkî 38) Biz, dağları onun emrine vermiştik.Akşam sabah onunla beraber tesbih ederlerdi.
İnnâ sahharnel cibâle meahu yusebbıhne bil aşiyyi vel işrâk(işrâkı).
1. innâ : muhakkak biz 2. sahharnâ : biz musahhar kıldık, emre amade kıldık 3. el cibâle : dağlar 4. mea-hu : onunla beraber 5. yusebbıhne : tesbih ediyorlar 6. bi el aşiyyi : akşamları 7. ve el işrâkı : ve işrak vakti, güneşin ışımaya başladığı zaman
Sâd 31 (Mekkî 38) Akşama doğru kendisine, üç ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken çalımlı ve safkan koşu atları sunulmuştu.
İz urıda aleyhi bil aşiyyis sâfinâtul ciyâd(ciyâdu).
1. iz : o zaman 2. urıda : sunuldu 3. aleyhi : ona 4. bi el aşiyyi : akşam vakti 5. es sâfinâtu : safinler, sufûn duran atlar (sufûn duruş; bir ayağını tırnağı üzerine kaldırıp, diğer üç ayağı üzerinde duran koşmaya hazır hayvan) 6. el ciyâdu : iyi cins, güzel koşan atlar
MU'MİN - 46 "Kıyamet koptuğu zaman Firavun ve ailesini azabın en şiddetlisine sokun denilir ve onlar sabah akşam ateşe arzolunurlar.
En nâru yu’radûne aleyhâ guduvven ve aşiyyâ(aşiyyen) ve yevme tekûmus sâah(sâatu), edhılû âle firavne eşeddel azâb(azâbi).
1. en nâru : ateş 2. yu'radûne : arz olunurlar 3. aleyhâ : ona, onun üzerine 4. guduvven : sabah 5. ve aşiyyen : ve akşam 6. ve yevme : ve gün 7. tekûmu : ikame olur, vuku bulur 8. es sâatu : saat, vakit 9. edhılû : dahil edin, sokun 10. âle firavne : firavunun ailesi 11. eşedde el azâbi : azabın (en) şiddetlisi Mü’min 55 (Mekkî 60) (Resulüm!) Şimdi sen sabret. Çünkü Allah'ın vadi gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam-sabah Rabbini hamd ile tesbih et. *
Fasbir inne va’dallâhi hakkun vestagfir li zenbike ve sebbih bi hamdi rabbike bil aşiyyi vel ibkâr(ibkâri).
1. fasbir (fe ısbir) : öyleyse sabret 2. inne : muhakkak ki 3. va'de allâhi : Allah'ın vaadi 4. hakkun : haktır 5. vestagfir (ve istagfir) : ve mağfiret dile 6. li : için 7. zenbi-ke : senin günahın 8. ve : ve 9. sebbih : tesbih et 10. bi hamdi : hamd ile 11. rabbi-ke : senin Rabbin 12. bi el aşiyyi : akşamleyin 13. ve el ibkâri : ve bâkir zaman, sabah
KAF - 39 Öyleyse sen, onların dediklerine karşılık sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile tesbih et.
Fasbir alâ mâ yekûlûne ve sebbih bi hamdi rabbike kable tulûış şemsi ve kablel gurûb(gurûbi).
1. fasbir (fe ısbir) : artık, öyleyse sabret 2. alâ : ... e 3. mâ yekûlûne : söyledikleri şey(ler), söylediklerine 4. ve sebbih : ve tesbih et 5. bi hamdi : hamd ile 6. rabbi-ke : Rabbini 7. kable : önce 8. tulûı : tulu etme, (güneşin) doğuşu 9. eş şemsi : güneş 10. ve kable : ve önce 11. el gurûbi : gurub, (güneşin) batışı
Fetih 9 (Medenî 111) Ta ki (ey müminler!) Allah'a ve Resulüne iman edesiniz, Resulüne yardım edesiniz, O'na saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah'ı tesbih edesiniz.
Li tu’minû billâhi ve resûlihî ve tuazzirûhu ve tuvakkırûh(tuvakkırûhu), ve tusebbihûhu bukreten ve asîlâ(asîlen).
1. li : için, diye 2. tû'minû : îmân edin 3. bi allâhi : Allah'a 4. ve : ve 5. resûli-hi : onun resûlü 6. ve : ve 7. tuazzirû-hu : ona hürmet edin 8. ve : ve 9. tuvakkırû-hu : ona tazim edin, onu saygıyla yüceltin 10. ve : ve 11. tusebbihû-hu : onu tespih edin 12. bukreten : sabah 13. ve : ve 14. asîlen : akşam
İnsan 25 (Medenî 98) Sabah akşam Rabbinin ismini yadet.
Vezkurisme rabbike bukreten ve asîlâ(asîlen).
1. ve uzkur : ve zikret 2. isme : isim 3. rabbi-ke : senin Rabbin, Rabbinin 4. bukreten : sabah 5. ve asîlen : ve akşam
Nâzi’ât 46 (Mekkî 81) Kıyamet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar.
Ke ennehum yevme yerevnehâ lem yelbesû illâ aşiyyeten ev duhâhâ.
1. keenne-hum : sanki onlar ..... gibi 2. yevme : gün 3. yerevne-hâ : onu görecekler 4. lem yelbesû : kalmadılar, kalmamışlar 5. illâ : den başka 6. aşiyyeten : akşam 7. ev : veya 8. duhâ-hâ : onun (günün) kuşluk vakti
NÂZİÂT - 46 Kiyameti gordukleri gun dunyada ancak bir aksam yahut bir kusluk vakti kadar kalmis olduklarini sanirlar.*
Ke ennehum yevme yerevnehâ lem yelbesû illâ aşiyyeten ev duhâhâ.
1. keenne-hum : sanki onlar ..... gibi 2. yevme : gün 3. yerevne-hâ : onu görecekler 4. lem yelbesû : kalmadılar, kalmamışlar 5. illâ : den başka 6. aşiyyeten : akşam 7. ev : veya 8. duhâ-hâ : onun (günün) kuşluk vakti
İNŞİKAK - 16 Diyanet İşleri (eski) : Akşamın alaca karanlığına and olsun; Fizilal-il Kuran : Akşamın alaca karanlığına, Süleyman Ateş : Yoo, and içerim; akşamın alaca karanlığına, Fizilal-il Kuran : Akşamın alaca karanlığına, Abdulbaki Gölpınarlı : Andolsun gün battıktan sonraki kızıllığa. Bekir Sadak : Aksamin alaca karanligina and olsun; Edip Yüksel : Andolsun akşamın kızıllığına, Fe lâ uksimu biş şefak(şefakı).
1. fe lâ : artık, bundan sonra hayır 2. uksimu : kasem ederim, yemin ederim 3. bi eş şefakı : şafak vaktine
FECR FECR - 1 Vel fecr(fecri).
1. ve : andolsun 2. el fecri : fecir, tan yerinin ağarma zamanı, güneşin doğma anı
Edip Yüksel : Andolsun tan vaktine, Elmalılı Hamdi Yazır : Kasem olsun ki fecre Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Andolsun şafağa. Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Andolsun fecre. Fizilal-il Kuran : Andolsun tanyerinin ağarmasına! Gültekin Onan : Fecre andolsun, Hasan Basri Çantay : Andolsun fecre, İbni Kesir : Andolsun fecre, Muhammed Esed : Şafağı düşün Ömer Nasuhi Bilmen : Andolsun fecr'e. Şaban Piriş : Andolsun Fecre.. Suat Yıldırım : Fecre, Süleyman Ateş : Andolsun fecre (tan yeri ağarmasına), Tefhim-ul Kuran : Fecre andolsun, Ümit Şimşek : And olsun fecre, Yaşar Nuri Öztürk : Yemin olsun tan yerinin ağırma vaktine,
91 - Şems 1-2-3-4.AYETLER:
Veş şemsi ve duhâhâ. 1. Andolsun güneşe ve parıltısına,
a. ve : andolsun b. eş şemsi : güneş c. ve : ve d. duhâ-hâ : onun duha vaktine ------------------------------------------------------------ ----------------------- Vel kameri izâ telâhâ.
2. ona uyduğunda aya,
a. ve : ve b. el kameri : ay c. izâ : olduğu zaman d. telâ-hâ : ona tâbî oldu, onu takip etti ------------------------------------------------------------ -------------------------------- Ven nehâri izâ cellâhâ.
3. onu açıp ortaya çıkardığında gündüze,
a. ve : ve b. en nehâri : gündüz c. izâ : olduğu zaman d. cellâ-hâ : onu açığa çıkardı, izhar etti ------------------------------------------------------------ ------------------------------------- Vel leyli izâ yagşâhâ.
4. onu sardığında geceye,
a. ve : ve b. el leyli : gece c. izâ : olduğu zaman d. yagşâ-hâ : onu kapladı, sardı
GECE,GÜNDÜZ,AKŞAM
GÜNDÜZÜN İLK IŞIKLARI"ndan kasıt nedir; "tarafeyin nehar"ın (11:114) ilki olan güneşin doğmaya başladığı an mı ya da fecrin ak ipinin kara ipinden seçildiği an (2:187) mı? DİYE SORMUŞSUN,
EVET fecrin ak ipinin kara ipinden seçildiği an SELATEN FECR NAMAZININ VAKTİ BAŞLAR
ÖĞLE VAKTİNDE BİTER,YANİ GÜNEŞİN TAM TEPE NOKTASINA KADAR, GÖLGE MİKTARININ OLMADIĞI ZAMANA KADAR
DİKKAT: BURADA SADECE ÖĞLE VAKTİ GEÇİYOR, ÖĞLE NAMAZINDAN ÖNCE VE SONRA DİYE GEÇMİYOR, LÜTFEN DİKKATE EDİN!!!!!!!!!!!!!!!! DEDİM
YANİ;24 / NÛR - 58.AYETTE Yâ eyyuhellezîne âmenû li yeste’zinkumullezîne meleket eymânukum vellezîne lem yeblugûl hulume minkum selâse merrât(merrâtin), min kabli (salâtil fecri), ve hînetedaûne siyâbekum minez zahîrat(zahîrati), ve min ba’di (salâtil ışâi), selâsu avrâtin lekum, leyse aleykum ve lâ aleyhim cunâhun ba’de hunn(hunne), tavvâfûne aleykum ba’dukum alâ ba’d(ba’dın), kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyât(âyâti), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).
1. | yâ eyyuhâ | : ey, ya |
2. | ellezîne âmenû | : Allah'a ulaşmayı dileyenler, âmenû olanlar |
3. | li yeste'zin-kum | : sizden izin istesinler |
4. | ellezîne meleket eymânu-kum | : ellerinizin altında sahip olduklarınız (köleleriniz, cariyeleriniz) |
5. | ve ellezîne | : ve o kimseler, onlar |
6. | lem yeblugû | : erişmemiş, ulaşmamış |
7. | el hulume | : bulûğ çağına, erginliğe |
8. | min-kum | : sizden |
9. | selâse | : üç |
10. | merrâtin | : kere, defa, kez |
11. | min kabli | : öncesinden evvel |
12. | salâti | : namaz |
13. | el fecri | : fecr, sabah |
14. | ve hîne | : ve o vakit, o zaman |
15. | tedaûne | : çıkarırsınız |
16. | siyâbe-kum | : elbiseniz |
17. | min ez zahîrati | : öğle vaktinden |
18. | ve min ba'di | : ve sonra |
19. | salâti | : namaz |
20. | el ışâi | : yatsı |
21. | selâsu | : üç |
22. | avrâtin | : muhafazasız, açık, sakınılması gereken |
23. | lekum | : sizin için |
24. | leyse | : değildir, yoktur |
25. | aleykum | : sizin üzerinize |
26. | ve lâ aleyhim | : ve onlara yoktur |
27. | cunâhun | : günah, kusur |
28. | ba'de hunne | : onlardan sonra |
29. | tavvâfûne | : karşılıklı dolaşırlar, karşılıklı tavaf ederler |
30. | aleykum | : sizin üzerinize, size |
31. | ba'du-kum alâ ba'dın | : birbirinizi |
32. | kezâlike | : işte böyle |
33. | yubeyyine allâhu | : Allah beyan ediyor, açıklıyor |
34. | lekum | : size |
35. | el âyâti | : âyetleri |
36. | vallâhu (ve allâhu) | : ve Allah |
37. | alîmun | : en iyi bilen |
38. | hakîmun | : hüküm ve hikmet sahibi | ÜÇ VAKİTE İZİN İSTESİNLER DİYOR CENABI ALLAH,SELATİL FECR,SELATİL İŞAE İLE VAKİTLER NAMAZLARI İLE ZİKREDİLİYOR,ANCAK ÖĞLE VAKTİ NAMAZ İLE ZİKREDİLMİYOR,ÖĞLE VAKTİNDEN SONRA DİYE ZİKREDİLİYOR BUNA DİKKAT EDİLMESİNİ,ÜZERİNDE DÜŞÜNÜLMESİNİ TASVİYE ETTİM.
Hûd 114'ten 3 (üç) vakit namaz nasıl çıkıyor? DİYE SORMUŞSUNUZ
1. ve ekımı es salâte : ve namazı kıl, ikame et 2. tarafeyin : iki tarafında 3. nehâri : gündüz 4. ve zulefen : ve gecenin ilk saatleri
NAMAZ İÇİN: SELATEN FECR:GÜNDÜZÜN BİR TARAFI FECR İLE BAŞLAR,ÖĞLE VAKTİ BİTER, GÜNEŞİN ÖĞLE VAKTİNDEN MEYL ETMESİNE,DÖNMESİNE KADAR KURAN'DA NAMAZ YOKTUR, SELATEN VUSTA:GÜNEŞİN MEYL ETMESİNDEN,DÖNMESİNDEN, GECEYE KADAR OLAN VAKİT, SELATEN İŞAE:GECENİN ERKEN VAKTİ,YATSI VAKTİ
NOT;GECENİN İLK VAKTİ(YATSI),ORTA VAKTİ(EN KARANLIK OLDUĞU VAKİT,FELAK SURESİ 3.AYETTE GEÇİYOR غَاسِقٍ SON VAKTİ İSE İMSAK VAKTİ
|
Yukarı dön |
|
|
el_turki Uzman Uye
Katılma Tarihi: 15 mayis 2008 Gönderilenler: 425
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
bak biriside çıkdı üç dedi....ama derken herşeyide birbirine kattı....biriside çıkdı iki dedi...oda herşeyi birbirine kattı.....
üç diyen dediki..gecenin en karanlık olduğu vakit orta vakittir.ona derimki gündüzün ışığın en dik düştüğü vakit niçin orta vakit değil?
ama ne derseniz deyin...hiç gözlemlemediğiniz...sadecene hayal üzerinden gittiğiniz ortada.....
hiç elinize bir elfeneri,lamba alıpde gece karanlığında bir yere tuttunuzmu...veya bu elfeneri nereye kadar aydınlatıyor diye merak eddnizmi.....veya gece arabayla yolda giderken arabanın farlarının nereye kadar uzandığına dikkat eddiniz mi?aydınlatması çok güçlü olan projektör gibi aydınlatan ve özellikle avcıların çok kullandığı o el fenerlerini gece karanlığında hiç kullandınızmı?bence hayır...bütün bunbları yaptıysanızda akletmedinizi,incelemediğiniz kesin....
şimdi elinizi bir el feneri alın...gece karanlığında bir yere doğru tutun...nereye kadar aydınlattığına bakın...el fenerinin aydınlattığı her alan..ışığın değdiği alandır..oradaki ışığın...aydınlığın kaynağı el fenerinden yayılan ışıkdır...demek oluyırki el feneri oarada etkisini ve tesirini gösremiş oluyor..orada mevcudiyetini sergiliyor...okey.....evet ------doğrudur...şimdi devam edelim ------...işte bu ak iplikle kara ipliğin ayrışdığı andır.çünki ışık vardır.ışığın varlığı ak ile karanın ayrışmaya başladığı andır...okey -----..devam edelim...devam edelim ama el fenerinden güneşe doğru geçelişm...bir başak ışık kaynağına...gecenin en karanlık olduğu andan sonra...güneş vucudunu göstermeye doğru meyleder....ama güneşin vucudundan önce onun ışığı gözükür.....aynen el feneri gibi önce ışığı varır.....arabanın farları gibi....önce ışığı varır..sonra vucudu....neyse gecenin en zifiri karanlığa ulaştığı andan sonra güneş...hareketini doğma yönünde devam eddriri....dünyanın dönmesiyle....ve kendi hareketiyle....ilk önce biryere ışığı varırı....el fenerinin en uzak aydınlatma noktasında ışık çok zayıfdır..çok cılızdır...güneşde enson uzandığı noktada ışığı zayıfdır...ama güneş orada ışığıyla görülmeye başlamışdır...ak iplikle kara ipliğin ayrılma zamanı..gelmişdir....sabah bu ışıkla başlar...güneşi göremezsiniz....vucud ışıkdan daha hızlı hareket etmediği için vucudu sonra görülecekdir.....ama ışık düşmüşdür....sabah güneşin ufukda vucudundan ilk görüntüyü vermesiylede biter......akşamda sabaın tersidir.....güneş ışığının en dik düştüğü öğle vaktinden sonra...batmnaya doğru meyleder....ve bir zaman gelir artık güneş gökyüzünde gözükmez....ama gükyüzü aydınlıkdır...yeryüzü aydınlıkdır...neden....güneşin vucudu kaybolsada ışığı gelmeye devam ediyorda ondan....akşam..güneşin vucudundan son parçanında kaybolmasıyla başlar......ışığınında gelmesinin kesilmesiyle biter..... güneşin ışığının gökyüzüne gelmesinin kesilmesiyle gece başlar....yani güneş ne ışığıyla nede vucuduyla artık yoktur..........okey -------oldumu....
sabahı tarif eddik....akşamıda tarif eddik..geceyide tarif eddik....buna itiraz eden hayalden konuşuyor derim....ona eline bir fener almasını..gece karanlığında bir alana çıkamsını yanına birde kendisi gibi bir zevat alıp..el fenerinin ışığını en son düştüğü yere kadar onu yollamasını tavsiye ederim....deney yapsın....kötü birşey değil ......
gündüz demek....güneşin vucuduyla gökyüzünde olduğu zaman dilimi demekdir....sabah ve akşam bu dilime dahil değildir....çüğnki sabah ve akşam güneşin vucudunun olmadığı zaman dilimleridir....güneşin gökyüzünde vucudunun olduğu ana gündüz denir.....güngibi ortadadır...bu tabir güneş gibi ortadaır demekdir...güneşin gökyüzünde vucudunun olduğu zamanda yani gündüzde iki taraf vardır...birinin ikindi olduğu kesin.........biride orta namazdır....öğle bence bununla anlatılır...yani gündüzün iki yanının birinin orta nazma olduğu da kesinleşir....ikindi olamayaağına göre öğlkedir....çünki öğle güneşin gökyüzünde en yüksek yere ulaştığı..zirve yaptığı ve ışıkjlarının en dik indiği andır...ki bundan sonra gündüz geceye doğru hareket eder....batmaya doğru yönelir.....
toplam oldu..beş....neymiş bunlar...sabah,akşam,gece,gündüzün iki yanı....
gece uzun tutularak yatsının kılınma vaktiş geniş bırakılmışdır..yerine göre......zaman göre....yatsıyı ister akşamın hemen bitiminde kılarsın....ister sabahın hemen başlamsoından önce kılarsın.....tama mı -------...
__________________ De ki: «Ey ehl-i kitap! Tevrat'ı ve İncil'i ve size Rabbiniz tarafından indirilmiş olanı ikame edinceye kadar hiçbir şey üzerinde değilsinizdir.» ALLAH HERŞEYİN EN DOĞRUSUNU BİLİR.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|