Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam ibrahimizm,

Mevcut haliyle sistem belirli kurallarla işlemektedir.Bu kurallardan ayrı bağımsız ortaya çıkan dağınıklıklar yoktur.

Evren tesbihini bilmektedir yani..

Evet zamanı geldiğinde yer ve gök başka bir gökle değiştirilecektir..buda bir sistemle olacaktır...evrendeki sistem hokus pokusla işlememektedir.

Bizler şu anda halen yolun başındayız...bir çok gelişmeyi daha yeni yeni ortaya çıkartmaktayız..Allah bizler'e ayetlerini afak ve enfusta gösterek ve bizlerde bunların hak olduğunu bileceğiz..ve diyeceğizki evet sen bizim rabbimizsin..

Allah'ı tanımak istiyorsak sisteminide bilmemiz gerekiyor..işleyiş yasaları allah'ı bulmada işaretlerdir...

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Sevgili ibrahimizm,

Aklıma bir ayet geldi yazdıklarını okurken:))

"Sana Ruhtan Sorarlar..." "Sana Ruh'tan sorarlar; De ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir." (İsra Suresi, 85) ...

Şimdi,ruh bilgidir...ve bu bilgiden azıcık koklatılmıştır ademoğluna..

İnsna zihni sınırlıdır..herşeyi kavrayamaz..sınırlı olan sınırsızı nasıl idrak edecekki değilmi kardeşim?

Teknolojik gelişmeler'in birçoğu güç gösterisinden başka birşeyd e değildir...insana faydasından çok zararları dokunmaktadır...kainat'ın dokusunu alt üst ettiler ve sonlarını hazırlıyorlar...

Az önce yazıkların içerisinde bir yeri alıntılıyorum zira çok hoşuma gitti doğrusu:))

ibrahimizm diyor; insan sisteminin işleyişi
içindede kendini hazır bulur..insanlık kendi sisteminin
işleyişini kabulle aslında mucizenin peşindedir ve
insanlığın içindeki her birey bu kabullenişle bir
mucizeler arayışına girmişlerdir..iman edenlerin peşinde
oldukları bu mucize nedir?ben kendimce şöyle tarif
edeyim..iman ettim diyenlerin peşinde oldukları mucize
''bir cennet hayalidir''..evet inandım diyenler eğer
kabullenmiş bireyler ise bu gerçekten bir mucizenin
peşinde olduklarını gösterir,İbrahimin babasına,nuhun
oğluna bile gerçekleştiremedikleri cennete gidiş
mucizesini iman ettim diyenler kendilerine gayet uygun
görmektedirler..

Evet sevgili arkadaşım..gerçektende öyle..

Evrende yasalar çizilmiş bir bir ve bu yasalar tesbihini bilmekte secdesini gerçekleştirmektedir..

Bizler Allah'ı tanıma yoludna gerçekçi ve samimi adımlar atarsak inşaallah başarı kaf dağının arkasında görünmüyor..yeterki gayret edelim..

bu gayretimizde bir yolu sistemi vardır..oturan adama bunlar koklatılmaz:))

neyse fazla uzatmak istemiyorum..

az işim var yarın devam etmek üzere inşaallah..

sevgiyle..

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Mevcut sistemler içerisinde nasıl erdemli hayata geçiş yapabiliriz?

Sistemler'e entegre mi olmalıyız?yoksa Rabb'in erdemli yaşam öneriler'ini öğrenip bilinçlenerek'mi var olmalıyız?

Öğretmeni Allah olanın sistem içerisindeki duruşuda sağlam olacaktır...

Allah'ın öğretmenliğinden nasıl istifade edebiliriz... geliniz birlikte bir yolculuğa çıkalım ne dersiniz?

Bize düşen, sınırsız bir teslimiyetle kur'an'ı ve kainat kitabını anlamak ve hayata geçirmek olmalıdırki her durumda ayaklarımız üzerinde durabilelim..

Durmak için ne yapmalıyız?

evvela bilinç...!

Bilinçlenmeden sistem içerisinde hayatta kalamayız...

Rab’bimiz “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer 93) derken, bilmenin, insanı bilmeyenlerden ayıran ve nitelik kazandıran bir ayıraç olduğuna işaret ediyor.

İşte bilenler safında yer alabilmek için, insan olabilme bilgi ve bilincini yakalayabilmek için OKUMAK gereklidir..Anlamak gerekir...anlatmak gerekir...

Yanlıştan ve kul hakkından korkmak, hüzün ve gözyaşının kendisiyle ilgili olmasından ödü kopmak ve bunun için kendini nakış nakış, oya oya dokumaktır, olayları ve insanları doğru okumaktır.

Kimi zaman da Rab’bimizin bazı olaylarla ve kişilerle bizi eğittiğini bilerek, tedbir alıp takdire teslim olmaktır ve sabırla olgunlaşmayı ummaktır.

Biz ne yaparsak yapalım, sadece tedbirin hakkını vermiş olacağımızı bilmek ve Rab’bin tasarrufuna gönülden rıza göstermektir, kendini eğitmek ve yetiştirmek...!

Bunun için kesintisiz bir bilgilenme sürecinin bizim gündemimizin baş köşesinde yer alması gerekir.

Bunu yaşayanların hayatlarında o inanılmaz güzellikleri görmek mümkün. Yaşamayanlarınki de ne yazık ki ortada..

Kendini eğitmeyi önemseyenler, öğrenmeyi yaşama biçimi olarak gören ve öğrenme odaklı yaşayanlar ve soru soran ve cevap arayanlardır aynı zamanda.

Bu insanlar, başkalarından daha çok kendi içlerine ayna tutarlar.

Karşılaştıkları her şey bir öğrenme vesilesidir.

Olay ve durumlardan bir ders çıkarır ve ayaklarının altına alarak yücelmek için basamak yapar. Böyle yaşayanlar başkalarından daha çok rüzgarı ve rotayı hesaba katar...

Hayat, zihni dolu olanlara hitap eder ve ne istediğini bilerek çalışmaya niyeti olanlara ise fırsatlar göz kırpar...

Kendini eğitmek, aynaya bakacak yüzü olmak demektir.

Çünkü, yaptığı her şeyin insanın kendisine dönük tarafı vardır ve etkisi önce kendisinedir.

Eğitimli olmak, kendini nakış nakış işleyip, hayata nadide bir armağan gibi sunmaktır. Zihnini doğru bilgilerle donatıp, her zaman doğru davranmanın omuruyla başı dik durmaktır.

Yapana yapmak gibi ucuz bir oyuna gelmemek ve aslında kendisini, karşılık vermekten korumaktır. Duygu ve düşünce kumaşını doğru kalıba göre şekillendirmektir.

“ Hayat sadece benden ve istediklerimden ibaret değildir.” diyerek, başkalarını da önemseyip değer vererek, bir şey diyecek ya da yapacakken, başkalarına da olacak etkiyi hesaba katmaktır...

Kendini eğitmek, sıradanlığa düşmemenin ilacıdır. elinden, ayağından, gözünden, kulağından sorumlu olduğunun bilincinde olmak ve kendini davranış ve yaşayış olarak iyi bir yerde görmektir.

Eğitilmiş insan, hayata kaba, yobaz, bağnaz ve hayata at gözlüğü ile bakmaktan korktuğu için, bilginin koruyuculuğuna sığınmış insan demektir.

Kendini yetiştirmek, insanın ağzından çıkanların,karşısındakinin zihninde en iyi şekilde anlaşılması için ve kelimeleri hizaya getirme, kontrolsüzlüğe müsaade etmeme refleksini kazanma eylemidir.

Önce kendi zihninden niyeti başta olmak üzere onay almayı önemseyenlerin, önce kendi gözlerinde kendilerini aklama gayretidir.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Selam ibrahimizm kardeşim,

Bilinç devrimi önderler'inin karakteristik özelliklerinden bahsetmiştim..link'i veriyorum aşağıda..

http://www.hanifdostlar.net/forum_posts.asp?TID=6301&PN= 1&get=last#67592

Rabbani tavır bunlar'ı örnek alarak gerçekleşir ancak...

selamlar...

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Kaldığımız yerden devam edelim inşaallah..

Sistem bazen yaratıcnın evrendeki anlamında paylaşımlar yapıldı..bazende dünya içerisinde ki sistemleri masaya yatırıp doğruyu bulmaya çalışıyoruz..

Peki Evrendeki sistem nasıl işliyor?... bir bakalım

Yaşadığımız aleme Nazar edersek, o göz ile bakarsak  muhakkak ki zıtlıklar mevcuttur....

Zıtlıklar olmazsa olmaz, zıtlıklar dengedir.

Güzel çirkin, iyi kötü, acı tatlı, siyah beyaz. Hatta öbür dünyada dahi zıt vardır. Cennet ve cehennem.

Kişi dahi zıddı ile kemale erer....

Evrendeki sistemi bilebildiğimiz taktirde onun dilini ve bizim bu evrendeki konumumuzu öğrenmemiz mümkün hale gelebilir.

Peki sistem nasıl işiliyor?

Her şey zıddıyla kaimdir, böylece varlık ve yokluk birbirlerini üretir, zor ve kolay birbirini tamamlar, uzun ve kısa birbirini biçimlendirir, ön ve arka birbirini izler, yüksek ve alçak zıtlığı doğurur ve zıtları, ancak hakikatin özüne varanlar birleştirebilirler.

Çünkü, hakikat hep aynı hakikattir.

Değişen yalnızca, duyan, gören, bilen ve idrak edenlerin bakış açıları ve seviyeleridir...

Sistemi doğru ukuduğumuz takdirde gerçek mutluluğuda elde etmiş olacağız..

Çünkü gerçek mutluluk iç barış ve huzurdan gelir, bu da iyilik tohumlarının ekilmesiyle, şefkatle ve merhametle cehaleti, bencilliği, açgözlülüğü yoketmekle gerçekleşir.

Şefkat ve merhameti ise büyük kentlerin renkli vitrinlerinden satın alamayız ya da makinada üretemeyiz.

Ancak içsel gelişmeyle akıl ve vicdanımızı çalıştırarak elde edebiliriz.

Zaten akıl ve vicdan tıpkı vücudumuzun kasları gibi çalıştırılmadığında zayıflar.

İşte bu çalışmalar bizi tam tarafsızlık haline getirir.

Tam bir tarafsızlık durumuna gelmeyi öğrendiğimizde, her şeyi temel birlik durumunda görebildiğimizde ise zihinlerimizin o doğuştan gelen saflığıyla huzurlu yaşarız.

Hem de bu zihinlerin bizim bile olmadığını fakat yaratılmamış, her zaman var olan zihin olduğunu keşfederek...

selamlar...

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Dünyanın hali içler acısı...

Bir yanda insanlığın yarattığı muazzam değer ve imkanlar var....

Bu değer ve imkanlar doğru kullanılsa dünyayı bütün insanlar için cennete çevirmek, bugün her zamankinden daha mümkün....

Bugün dünya, objektif olarak herkesin kendi yeteneği ölçüsünde katkıda bulunduğu bir sistemde, herkese ihtiyacına göre verebilecek bir sisteme muhatç durumdadır...

Yaratılan değerler ve var olan imkanların doğru kullanılmasıyla hiç kimsenin aç kalmayacağı, hiç kimsenin gelecek korkusu, kaygısı olmayacağı bir dünya yaratmak mümkün...

Fakat bir mümkün olan var, bir de gerçek....

Gerçek, şu anda mümkün olandan fersahlarca uzak....

Çünkü gerçek, emperyalizm tarafından belirleniyor...!

Emperyalizm ise kapitalizmin tekelci, en yüksek aşaması..

Emperyalizm, sermaye egemenliğinin en üst, en son biçimi...

Emperyalizm, bütün dünyada bir avuç sermaye sahibinin, milyarlarca insan'ı iliğine kadar sömürmesi demek...

Dünya nüfusunun yüzde birini bile oluşturmayan büyük sermaye sahibi bir avuç asalak, dünya nüfusunun büyük çoğunluğunun kaderini belirliyor.... Kanını emiyor!

Emperyalizm, gerçekte kendi çelişkileri içinde tıkanmış bir sistem.çç

Sermaye bir kısır döngü içinde...

Dünya nüfusunun giderek artan bir bölümü işsizlik -yoksulluk- açlık girdabına itiliyor...

Yığınların satın alma güçlerindeki düşüş, pazarların daralmasını beraberinde getiriyor...

Sanayi üretimi ve tarımsal üretim alanları, en kısa zamanda en fazla kar getiren alanlar olmaktan çıkıyor..

Emperyalizm, gerçekte yapısal kriz içindeki kapitalizm!

Ve o eğer dur denmezse, kendisiyle birlikte bütün insanlığı çöküşe, barbarlığa götürecek...!

selamlar...

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Sanayi üretimi ve tarımsal üretim alanları, en kısa zamanda en fazla kar getiren alanlar olmaktan çıkıyor..

Emperyalizm, gerçekte yapısal kriz içindeki kapitalizm!

Tespitler çok güzel.Özelliklede tarımsal üretim alanlarının EN FAZLA kar getiren alan tablosunun dışında görülmesi..ve hemen altına yazdığınız yapısal kriz içindeki kapitalizm yani paradan para kazanma çarkı..

Dünyayı yönetenler diplomalı zenginler,para babaları..bu zamana kadar da ortaya sundukları bir hayır yok,sömürmeyi diledikleri her alana imansızca giren bu zihniyet,kendi sistemine onay vermeyen rejimlerinde baş düşmanı.

batı bugün için süper güç,kaldı ki şu yeryüzüne abd halkı kadar kendi içine kapanık uyduruk korkulara tapan bir millet daha geldimi bilmiyorum,saçma sapan kurt adam it adam,katil şeytan,vampir yetmedi amazondaki piranhalardanda malzeme çıkarabilecek kadar hayal perest bir millet...uzaylı korkularını saymıyorum bile..

bolluğun teknolojinin saçmalığın içinde boğulup kalmışlar,kaldı ki buranında adı artık bana göre küçük amerika..

para babası asalaklar hergün tv de birbirinden saçma programları sanki büyük değerlermiş gibi halka yutturuyorlar..işyerinde asmalı konak asmasız kulübe muhabbeti,maç muhabbeti..küçük amerika gücü olmadığından emperyal heveslerini bir kenara şimdilik bırakmış olsada gerçekte vahşi kapitalizmin yaşandığı bir ülke konumunda..biraz uzaktan bakınca dindarlarında bu sisteme hemde din ile birlikte uyum sağladığını görüyoruz ve sonra gelsin umreler gelsin kabeler..bundan 2 yıl önce krizi  bizler daha evvel hissetmiştik ve daha kaliteli marabalarla sohbetimizde onların itirazlarına rağmen krizin dahada derinleşeceğini beklemedikleri bir çizgiye ineceğini ve devam ederse sonuçta insanca yaşam için kaosun hakim olacağını söylemiştim..kaynaklar tükendi,insanların birbirine olan sigorta görevinin süresi dolmak üzere..bakalım başkan temiz nasıl bir yol izleyecek..?

ve şunu düşünüyorum,bir memlekette çalışan karnını doyuramadığı halde birde işinden olursa o kişinin aldığı mesaj nedir?

çalışan geçimini sağlayamıyorsa,aldığı ücret o kişinin dünya nimetlerinden faydalanmasına engel teşkil ediyorsa,burada zenginlerin barbarlığı acımasızlığı vurdum duymazlığı açığa çıkmış olmuyor mu?