erdemsellik76 Yeni Uye
Katılma Tarihi: 08 eylul 2010 Gönderilenler: 1
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Soru: Allah aşağıdaki ayette, “Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Resûle itaat edin” buyrulmuştur. O halde namaz kılmanın ve zekat vermenin Resule itaat etmenin kapsamında olduğunu söyleyebilir miyiz? Elbette ki hayır. Çünkü namaz ve zekat, peygambere itaattan ayrıca ve ondan önce zikredilmiştir.
24Nur/55-“Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir. 56-Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Resûle itaat edin ki size merhamet edilsin.
Allah’ın Elçisi, mü’minler ihtilafa düştükleri zaman ve kendi başlarına sorunu çözemedikleri zaman devreye girer. Bu durumda onun getirdiği çözüme uymak ilahi bir buyruktur. (4Nisa, 60-65) Kendi başlarına çözüme kavuştukları konularda Elçi müdahale etmez, tam tersine bu davranışı destekler ve teşvik eder. Çünkü o kendi ayakları üzerinde duran toplum oluşturmak ister.
Allah'ın Elçisi yöneticidir; yol, çeşme, okul, hastane yapılacaktır, emreder ve Müslümanlar da ona itaat ederler.
Allah'ın Elçisi komutandır; savaşa gidilecekse emreder, Müslümanlar da ona itaat ederler.
Allah'ın Elçisi uzmandır; eğer şeker ve kolesterolden anlıyorsa, tatlı ve hamurlu yiyecekleri yasaklar, Müslümanlar da ona itaat ederler.
Allah'ın Elçisi yargıçtır; onun yargıçlığını kabul edenlerin dünya işleriyle ilgili uyuşmazlıklarında Kur'an ve aklı ışığında yargılama yapar, bu yargılamayı kabul edenler itaat ederler. Çünkü yargılama yapılanlar arasında Yahudiler de olmuştur.
Allah'ın Elçisi toplumsal liderdir; mü'minlerin dostudur, onun dostu da mü'minlerdir. İyi, doğru, güzel, ahlaki ve rasyonel olanı öğütler, mü'minler de ona itaat eder. Bu itaat konusunda hayır ve hasenat, sosyal yardım, dürüstlük ve adalet gibi ahlaki konular egemendir.
Allah'ın Elçisi dini anlama konusunda uzmandır; Müslümanlar bazı konularda anlaşmazlığa düştüler ve sorunlarını kendi başlarına çözemedilerse o, devreye girer, vahiy ışığında konuyu çözer, Müslümanlar da ona itaat ederler.
Allah'ın elçisi bir insandır; gaybı bilmez, doğaüstü bir gücü yoktur, kutsal (ilah) değildir. Din (haram) ve yeni kutsallar ortaya koyamaz, inanç konularını belirleyemez. Çünkü o sadece bir insan elçidir. (17İsra, 93,94,95) O, Allah'a ait özelliklere de sahip değildir. Günlerin, gecelerin, eşyaların, yerlerin, sayıların, insanların kutsallığını ilan etmek onun görevi, işi ve yetkisi dahilinde değildir. Çünkü elçi, kendisini görevlendirene tabidir. Kendisine görevlendirenle eşdeğer olmadığı gibi ona yakın özelliklere de sahip değildir. Görevlendiren sorumluluğun yerine getirilmediğini görürse elçiyi görevden alma ve yerine başkasını atama yetkisine sahiptir. Böyleyken elçinin görevlendirenle yetki paylaşımına girme iddiası, eğer peygamberler böyle yapmadılarsa ki yapmadılar, hem onları İslamdışı ilan etmedir hem de onlara iftiradır.
Kutsal (insanüstü, doğaüstü güce sahip, erişilmez, ulaşılmaz, gaybı bilme, sorgulanamaz, eşsiz-benzersiz, yanılmaz-unutmaz gibi üstün niteliklere sahip) olan yalnızca Allah’tır. Vahyin taşıyıcısı da taşıdığı sürece geçici olarak kutsallık kazandırılmıştır. Ama asla kutsal değildir. Mutlak kutsal (el-kuddûs) olan yalnızca Allah’tır. (59Haşr, 23)
PEYGAMBERLER, İLAHİ KİTAPTA HAKKINDA NET BİR HÜKÜM BULUNAN BİR KONUDA VEYA İHTİLAFLARI İNSANLAR KENDİ BAŞLARINA VAHYE UYGUN BİR BİÇİMDE ÇÖZEBİLİYORLARSA HAKEMLİK YAPAMAZLAR; PEYGAMBERLER İNSANLARIN İHTİLAF ETTİKLERİ, ANCAK SORUNU KENDİ BAŞLARINA ÇÖZEMEDİKLERİ KONULARDA VAHYE DAYANARAK OLAYA MÜDAHİL OLURLAR. BÖYLE BİR DURUMDA ELÇİLERE İTAAT ETMEMEK OLAMAZ. ÇÜNKÜ HEM SORUNU ÇÖZEMİYORSUN HEM DE VAHYE UYGUN GETİRİLEN ÇÖZÜME AYAK DİRİYORSUN. ÖZET: PEYGAMBERLERİN İNSANÜSTÜ GÜÇLERİ YOKTUR; NE KADAR İSTERLERSE O KADAR SERVETE KAVUŞAMAZLAR, GAYBI (GELECEĞİ-GİZLİ OLANI) BİLEMEZLER, HATASIZ-KUSURSUZ (MELEK) DEĞİLDİRLER. İSTEDİKLERİNE YARAR SAĞLAMA VEYA ZARAR VERME GÜÇLERİ YOKTUR. TOPRAKTAN IRMAK ÇIKARAMAZLAR, GÖKTEN FELAKET GETİREMEZLER, İNSANLARIN KARŞISINA ALLAH’I VEYA MELEKLERİ GETİREMEZLER, ALTINDAN EV SAHİBİ OLAMAZLAR, GÖĞE (MİRACA) ÇIKAMAZLAR VE BUNUN SONUCU ORADAN BİR KİTAP GETİREMEZLER. DİĞER İNSANLARIN SAHİP OLDUKLARI TÜM İNSANİ (YEME-İÇME-GİYİNME-EVLENME-BOŞANMA, AĞLAMA-GÜLME, YORULMA-HASTALANMA, ACIKMA-SUSAMA, ALIŞVERİŞ YAPMA) ÖZELLİKLERE SAHİPTİRLER. KENDİLERİNİN BAŞINA NE GELECEĞİNİ DAHİ BİLMEZLER.
6En’am/50-De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri (zenginlik) benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı (geleceği-algıötesi durumları) da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim’ (kusursuzum) de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye (Kur’an’a) uyuyorum.” De ki: “Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?”
7A’raf/188-De ki: “Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeciyim.”
11Hud/31-Size ben, “Allah’ın hazineleri yanımdadır”, demiyorum; gaybı da bilmem. “Ben bir meleğim” de demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, “Allah, onlara asla hiçbir hayır vermez” de diyemem. Allah, onların içlerindekini daha iyi bilir. Böyle bir şey söylersem, o zaman ben gerçekten zâlimlerden olurum.
17İsra/90-95- Dediler ki: “Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça; yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça; yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe; yahut Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe; yahut altından bir evin olmadıkça; ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz.” De ki: “Sübhanallah! Ben ancak elçi olarak gönderilen bir beşerim.” Zaten kendilerine hidayet geldiği zaman insanları doğru yola gelmekten alıkoyan şey, hep: "Allah, bir insanı mı elçi olarak gönderdi?" demeleridir. De ki: “Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine) yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek elçi indirirdik.”
21Enbiya/45- De ki: “Ben sizi ancak vahy ile uyarıyorum.” Ama sağırlık edenler uyarıldıkları vakit çağrıyı işitmezler.
25Furkan/7-Dediler ki: “Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, çarşıda pazarda dolaşır. Ona bir melek indirilseydi de, bu onunla beraber bir uyarıcı olsaydı ya!”
25Furkan/20-Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi. (Ey insanlar!) Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. (Bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin, hakkıyla görendir.
46Ahkaf/9-De ki: «Ben Peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben ancak bana vahyedilene tabi oluyorum. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.»
PEYGAMBERLER KARAKTER (HAK, ADALET VE DÜRÜSTLÜK GİBİ) YAPILARIYLA İNSANLARA ÖRNEKTİRLER. ALLAH’IN İLAHİ KİTAPTA ONLARDAN ÖVGÜYLE SÖZ ETTİĞİ TÜM KONULARDA ROL MODELDİRLER. 33Ahzab/21-Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.
HADİSLERİ-RİVAYETLERİ İNANCA TEMEL YAPMA TEMELSİZDİR; ÇÜNKÜ RİVAYETLER ZAN (KUŞKU) İFADE EDER. ZAN İSE KESİN BİLGİ İFADE ETMEZ. KESİN OLMAYAN BİR BİLGİ DİNE KAYNAKLIK ETMEZ. DİNE KAYNAKLIK ETMEZ; ANCAK HADİSLERDEKİ VE DİĞER KİTAPLARDAKİ KUR’AN’I DESTEKLEYİCİ AÇIKLAMALAR, ÖRNEKLER, BENZETMELER, TASVİRLERDEN YARARLANILIR. ÇÜNKÜ HAKİKAT RABBİMİZ KAYNAKLIDIR. NEREDE HAKİKAT VARSA ONDAN YARARLANMAKTAN DAHA DOĞAL NE OLABİLİR Kİ?
49Hucurat/12-Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı büyük günahtır.
|