Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
SEYYİDLİK VE ŞERİFLİK MESELESİ NASIL VE NEDEN ORTAYA ÇIKTI?
Bu konuda sizlere güzel bir alıntı sunmak istiyoruz:
KUTSAL SOY ARİSTOKRASİSİ
"... İslam toplumu, 7. yüzyılın son çeyreğinde geri dönülmeyecek bir değişimin içine girdi. Kureyş aşiret federasyonunun üyesi Ümeyye Oğulları, aynı federasyonun diğer üyesi Hâşim Oğullarıyla İslam'dan çok önce aralarında zuhur eden iktidar kavgasına, 661 yılında son noktayı koydular [ve] ...siyasal otoriteyi tekrar ele geçirdiler. Muaviye b. Ebî Süfyan'ın politik entrikalarıyla baş edemeyen dördüncü "Râşid" halife Hz. Ali, "Hakem olayı" ile, siyasal bir hata işleyerek yetkisini tartışılır hale getirdi ve sonuçta devretmek zorunda kaldı... Bu son nokta, İslam toplumunun ... inanç yapısını da derinden etkileyerek onu üçe böldü: Haricîler, Şîîler ve Sünnîler... Ümeyye Oğullarının ilk saltanat yılları, yine entrikalar ve kanlı olaylarla geçti. Hz. Ali'nin büyük oğlu Hasan, hilafet hakkından vazgeçtiğini resmen ilan etmesine rağmen zehirlenerek öldürüldü. Muaviye'nin oğlu Yezid ise, babasının elinden entrikayla alınan hilafet hakkının kendisine ait olduğunu söyleyerek ortaya çıkan küçük oğul Hüseyin'i ve ailesinden çoğunu Kerbelâ'da trajik bir şekilde katlettirdi... İslam toplumu, Hz. Ali'nin İslam içindeki yerine bakış itibariyle iki ana kesime bölündü. Bu kesimlerden genel olarak Şîîlik (Şîa) diye bilinen birincisi, onu inançlarının merkezine oturttu... diğeri ise, ona Peygamber'in en yakın akrabası ve ilk İslam büyüklerinin en önde gelenlerinden biri ve "Râşid Halifeler"in dördüncüsü olarak bakıyordu... Bununla beraber, her iki çevrede de Hz. Ali'nin iki oğlunun, daha genel bir ifadeyle Peygamber'in soyundan gelenlerin, zamanla Araplar'ın eski soy asaletine verdikleri özel önemin bir anlamda yeniden dirilişi idi. Böylece Peygamber'in -geleneksel Arap telakkisinin aksine- kadın üzerinden devam eden soyunun, İslam toplumları içinde ayrıcalıklı bir konum kazandığı görüldü. Bu belki, Peygamber soyunun uğratıldığı haksızlıkların ve yaşadığı trajedinin karşılığı olarak Müslümanların onlara ödediği bir çeşit kefaretti.
Her hâlükârda, istisnasız bütün İslam devletleri Seyyid ve Şerif ... denilen bu soyu hem siyaseten, hem dinen her zaman saygın tutmaya olabildiği ölçüde riayet ettiler... Onların işleriyle ilgilenecek özel kurumlar (Nakîbü'l-Eşrâflık) ise daha Abbasîler zamanında oluşmaya başlamıştı... Rüya Kılıç... İslam tarihinin ortaya çıkardığı bu ilginç "kutsal soy aristokrasisi"nin Osmanlı çağına ve sahasına yansıyan macerasını, öne çıkan bütün yönleriyle önümüze koyma imkânını başarıyla yakalayabilmiştir..." Ahmet Yaşar Ocak
http://kitaps.turksportal.net/url/kitap/57253/osmanlida-seyy idler-ve-serifler.htm
OSMALI'DA SEYYİDLER AYRICALIKLI BİR KONUMA SAHİPTİ
Osmanlı'da Seyyidlerin Nasıl Bir ayrıcalıklı Konuma Sahip Olduğunu Konusunda Bir Alıntı:
Ehl-i Beyt'e Hürmetin Sembolü: Nakibü'l Eşraflık Kurumu
Osmanlı Devleti, Peygamberimiz (sav)'in soyu olan Ehl-i Beyt'e, hürmetini, kurduğu kurumlarla da fiilen göstermiştir. Osmanlı sınırları içinde yaşayan, Peygamber soyuna mensup Seyyid (Hz. Hüseyin’in soyundan) ve Şerifleri (Hz. Hasan’ın soyundan) tek tek kaydederek; bunların her türlü ihtiyaç ve hizmetlerini görmek ve şecerelerini soy kütüklerine işleyip korumak için, özel olarak "Nakibü'l Eşraflık" (peygamber efendimiz (sav)'in torunları soyundan gelen şerefli vekiller)kurumunu oluşturmuş, başına da Nakibü'l Eşraf adında bir memur atamıştır. Peygamber nesline bağlı olduğunu belgeleyenleri her çeşit vergiden muaf tutmuştur. Bütün bu hürmet ve imtiyazlarla, topraklarımızda dağınık halde bulunan Seyyid ve Şeriflerin, huzur içerisinde bir hayat sürdürmelerini amaçlamıştır.
Bazı padişahların Eyüp Sultan Türbesi'nde tertiplenen cülus merasimlerinde (tahta oturma törenlerinde) Osmanlılar, Seyyid ve Şeriflere kılıç dahi kuşattırmıştır. Bayram tebriklerinde, padişah yalnızca Nakibü'l Eşraf'ın tebrikini ayakta kabul etmiştir. Savaşlarda ise, padişahla beraber Nakibü'l Eşraf da sefere katılır ve Hazreti Peygamber (sav)'in sancağı dibinde yürürdü. Sancak-ı Şerif'in İstanbul'dan sefere çıkışından tekrar dönüşüne kadar, Nakibü'l Eşraf ile birlikte bütün Seyyid ve Şerifler, tekbir ve salavat getirirlerdi.
http://www.arastirma.org/MOC/printeable.php?mak_id=1334
Özel Soru: Acaba Seyyidlik iddiasında olanların dedeleri bu Nakibul Eşraf kurumu tarafından verilen seyyidlik belgesine (siyadetname) sahip miydi?
Alttaki kısım da Nakibul Eşraflık kurumundaki suisatimallere değiniyor. Meselenin nasıl sulandırıldığına işaret ediyor?
NAKİBUL EŞRAFLIK KURUMU NASIL BİR SAKATLIK İÇİNDE ÇALIŞIYORDU?
Ve bir zaman gelir ki, gerek bu muafiyetler, gerekse toplum üzerinde üstünlük ve etkinlik kurma çabası yüzünden bir çok aile Nakibü'l Eşraf'lık kurumunun kapısını aşındırmaya başlar. Her gelen aile, elinde sahte delillerle kendilerinin Ali soyundan geldiklerini öne sürerek, bu kurumdan şecere çıkartmak yarışına girer. Bunun yanı sıra, kurumu yöneten Nakibü'l Eşraflar, kendilerini, kendilerine bağlı Seyyidlerin sayısını yükselterek güçlü kılma adına, sahte Seyyidlik belgesi dağıtmaktan sakınmazlar. Rüşvet karşılığı Seyyidlik belgesi dağıtmak oldukça yaygınlaşır. Osmanlı'da özellikle 16, 17, ve 18. yüzyıllarda sahte Seyyidlerin sayısında yaşanan artış, merkezi idareyi oldukça sıkıntılı bir duruma sokmuştur. Bu durumun önlenmesi için Nakibü'l Eşraflara sürekli buyruklar gönderilir. Ancak, başta Nakibü'l Eşraflık kurumunun bozulması olmak üzere, sahte Seyyidlerin önüne geçmek mümkün olmaz.
http://www.anadolugenclik.com.tr/agustos02/arastirma/2.htm
http://www.anadolugenclik.com.tr/agustos02/arastirma/1.htm
http://www.anadolugenclik.com.tr/agustos02/arastirma/3.htm
Sözün özü Kur'an'daki İslam'da "Seyyidler" isimli bir ayrıcalıklı bir sınıf yoktur, olamaz da. Bu sınıf Emevi-Abbasi zulmüne tepki olarak ortaya çıkmış. Sonraki yüzyıllarda bu konu iyice sulandırılmıştır. İnsanlar manevi itibar yada maddi çıkar sağlama adına yada belli muafiyetler elde etme adına kendilerinin de seyyid olduğu yalanını söylemişlerdir.
SON SÖZ:
"BENİM BABAM PEYGAMBERDİR" DİYEREK UKALALIK YAPANLARA, BUNU KULLANARAK MADDİ VE MANEVİ ÇIKAR TEMİN EDENLERE VE ONLARIN SAVUNUCULARINA DUYURULUR:
Muhammed, sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir; fakat Allah'ın elçisi ve nebilerin sonuncusudur. Allah, herşeyi hakkıyla bilendir. (Ahzab 40)
Bir kısım insanlar ne diyor? Hz. Muhammed (maddi yada manevi bağlamda) benim babamdır. (Soyut yada somut bağlamda) Soyum ona dayanıyor.
Rabbimiz ne diyor? Muhammed, sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir… (Ma kane muhammedün eba ehadim mir ricaliküm)….(Ahzab 40)
Ahzab 40'a göre Seyyidlik İddiasında bulunmak yasaklanmıştır. (Zira Tarihi verilere göre de Hz. Muhammed'in nesli Emevi-Abbasi zorbaları tarafından katledilmiştir. Hamile kadınlar bile bu zorbaların elinden kurtulamamıştır. Bu ayet bu gerçeği mucizevi bir şekilde önceden bildirmektedir) Bir kısım insanlar sırf manevi itibar temin etme ve maddi çıkar edinme yada başka nedenler adına Rabbimizin bu yasağını çiğnemektedir. Bu yanlışın içinde olan insanların takipçilerini uyarıyoruz.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|