Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Alperen Yazdı:
Selam Dostlar
Elektronik mühendisliğinde okuyan bir arkadaşım vardı. O da Menzil'deki Efendi Hazretlerine (k.s.) bağlıydı. (Bak bağlı lafı bile bi enteresan kardeşim). Neyse intisab, biat her ne haltsa ondan işte. Bana o söylemişti.
İddiaya göre; Seyyidler günahsız ölürlermiş. Dünyada günah işleseler de son anda günahlarını silermiş Allah. Tabi ben de şeytanlık yapacam ya. Orada birtakım laflar etmiştim. kaşıntı bende eskiden beri var:) Ama bir türlü çarpılamadım gitti.
En sonunda adamların şeyhine şarlatan demiştim. Sonrasını hatırlamıyorum:) Anlayamadan altta kalanın canı çıksın oyununa dahil edilmişim. Rahmetlik dedemin sesini duyar gibi oldum bir ara. Sonra nasılsa geri gelebildim işte:)
Aynı evde kaldığımız başka bir Seyyid daha vardı. Tekel birasını cork cork çekerdi. Adam resmen sünger gibiydi. Ama bana seyyidliğiyle artislik yapmaktan geri durmuyordu.
Aynı tarikatta seyyid efendinin seyyid oğlu koca koca adamları tokatlıyordu. Adamlar çocuğun önünde diz çökmüşlerdi. Çocuğun da elinden öpüyorlardı ve çocuğun her türlü muzipliğine ibadet edasıyla saygı duyuyorlardı.
Bu liste uzayıp gider.
Onur, gurur, kişilik kısacası insanlık istemli olarak terkediliyor sözün özü bu.
tarikat barikattir:)
|
|
|
Alperen Yazdı:
İlahiyatçı bir arkadaşla arabasıyla bir yerlere gidiyorduk. Radyoyu kurcalıyordu. Değişik istasyonlar, pop, rock, arabesk falan geçerken hızlı hızlı birden vaaz veren bir adama rastladım bir istasyonda. Adam “cübbeli Ahmed” lakaplı kişiydi. Malum zatın sohbetlerine eskiden çok katılmıştım. Kendisi İstanbul’daki nakşi tarikatı Şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu’nun sağ koludur. Cübbeli şalvarlı falan gezerler. Neyse arkadaşa bırak kalsın dedim. Neşemizi bulalım biraz:)
Cübbeli Hazretleri (k.s.) İki tane hikaye anlattı. Ve ikisinin de sonunda “inanmayan kafir olur” dedi. O anlatıyor ya herhalde yani inanmayan kafir olur. Buna ne şüphe.
İlk hikaye şuydu: Kişi kabre konulduğu an eğer çok günahkar birisiyse Melekler onun yönünü kıbleden başka bir tarafa çevirir. Tutarlar ve sırtını falan çevirirler kıbleye. Çünkü o hak etmemiştir yönünün kıbleye doğru olmasını. İnanmayan kafir olur.
İkinci hikaye de şu: Bir grup kişi hacca gitmişler. Aralarından birisi de biraz safmış. Neyse Hacc olayı bitmiş, herkes ne gerekiyorsa yapmış. En sonunda dönmeden önce gruptakiler o saf elemanla biraz dalga geçmek istemişler. Ve demişler ki “bizlere Haccımızın kabul edildiğine dair berat verildi”. Ve ellerindeki kağıtları göstermişler. O saf adam da bunu gerçek sanmış ve tekrar gitmiş Kabe’nin yanına. Sarılmış örtüsüne ve başlamış yalvarmaya. O da ne? Yukarıdan bir kağıt süzüle süzele gelmiş önüne. Haccının kabul olduğuna dair okey belgesi gelmiş nihayet. Tabiki okuma-yazması yok adamın. Almış kağıdı gitmiş arkadaşlarının yanına. Ve onlara “bakın benim de beratım var artık” demiş. Önce gülüşmüş arkadaşları ama sonra bakmışlar ki hakikaten bir berat ama bunu belki birisi hazırlamıştır diye daha derin bir hacı abiye göstermişler bu kağıdı. Hacı abi şöyle bir bakmış ve demiş ki “Bu mürekkep kul mürekkebi değil, bu yazıyı bir fani yazmamıştır”. Tabi bunu duyan kişiler önce turuncu sonra da mor bir renge bürünmüşler. Ve Allah’ın samimi bir kuluna nasıl onay belgesi verdiğini görerek imanlarını tazelemişler. İnanmayan kafir olur.
Cübbeli Ahmet Efendi iki tane zırva anlattı. Ve inanmayanları kafir ilan etti. Adam kendisini tanrı sanıyor. Amenna- saddeknacı dinleyiciler ise Tanrı Olarak sadece Allah’ı kabul ettklerini iddia etmeye devam ediyorlar.
Bu tüm tarikatlerde böyle. İnsanları kendilerine böyle kul ve köle ediyorlar işte. Onların anlattığı her şey Allah’ın kelamıyla eşdeğer. Putperestlik başka ne ki…
İnsanlar bu tarikatlerdeki şeyhlerinin sözlerini Tek Mutlak Hakikat sanıyorlar. Dünya onların etrafında dönüyor. Halbuki Hakikatı hiçkimse tek başına temsil etmemiştir, edemez de. Herkes sadece kendi anladığını anlatır. Bunlar da sadece şahsi görüşlerdir, göreceli yorumlardır.
Bizim yapmamız gereken şey ise her sözü sadece söz, sadece görüş olarak dinleyip en güzelini almak ve ondan faydalanmak olmalı.
Onlar ki, sözü dinler de en güzeline uyarlar. İşte bunlardır, Allah'ın kılavuzladıkları; işte bunlardır, akıl ve gönül sahipleri. (Zümer 18)
Saygılar
|
|
|
yazık Yazdı:
şu üstteki arkadaşların anlattıklarının büyük kısmı yalan ben bir sufiyim inşaallah ve bu yaptıklarının söylediklerinin hiçbirini ne yaptım ne de karşılaştım yerlerde sürünmekmiş, ne sürünmesi! papazlıkmış günah çıkarmakmış nasıl zırvalardır bunlar!
|
|
|
Yalan değil. Senin bazı olaylara şahit olmaman birilerinin yalan söylüyor olduğunu göstermez.
Evet bu tarikatlarda insanlık onuru bir şekilde yerlerde sürünüyor. Evet şeyhlerin bir kısmının yaptığı günah çıkarma ayinleri (tevbe alma merasimleri) onların Şeyh Kılıklı Papazlar olduğunu gösteriyor.
Kur’andaki İslam’da var mı Şeyhlerin dizinin dibinde günah çıkarma merasimi? Var mı şeyhlerin kulun günahlarının affedilmesinde herhangi bir katalizör etkisi?
Kişi Peygamber bile olsa “gel seni affettireyim Rabbimize” diyemez. Tevbe konusunda kul ile Allah arasına kimse Gİ-RE-MEZ.
Bak tevbe kavramının geçtiği ayetler burada. Bize Kur’an ayetleriyle bu konuda delillerini sunmanı bekliyorum. Bizi Kur’an bağlar, seni de…
Eğer din sahasındaki bir tavır, bir söylem desteğini “çarpıtma yapmadan” Kur’an’dan almıyorsa hiç gözünün yaşına bakmadan atmak lazım onu çöpe. Dini yalnız Allah’a özgüleyicilik bağnazlık götürmez.
Sevgili kardeşim, bizlere ne anlatırsan anlat ama Kur’anı hiç hesaba katmadan yada Kur’anı anlattığına uyarlayarak değil söylemini Kur’anla destekleyerek anlat. Bu forumda itibar gören yegane şey Kur’aniliktir.
Not: Bu konuda yazan biri olarak ben, bir zamanlar cübbe-sarık gezen bir mürit olduğumu itiraf etmek isterim. Yıllarım tarikatlarda geçti. Yani bu konuda zannettiğin gibi işkembeden sallamıyorum, sufilik yada müritlik konusunda tek bilgi sahibi olan da sen değilsin burada. Bu yüzden ben dahil kimseye lütfen “yalancı” deme.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|