Yazanlarda |
|
ABCDF Ozel Grup
Katılma Tarihi: 11 agustos 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 412
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Ağzımızdan çıkan helal-haram kelimelerine dikkat!!
(NAHL suresi 116. ayet) Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna HARAM demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.
Çünkü Allah’a karşı yalan söylemiş oluruz.
Allah bunların hüsrana uğrayanlardan olduklarını söylüyor.
(EN'ÂM suresi 140. ayet) Çocuklarını hiç bir bilgiye dayanmaksızın akılsızca öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere İFTİRA düzüp Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini HARAM kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır.
Şirk koşanlar haram kılmanın yanlışlığını öğreniyorlar...
(EN'ÂM suresi 148. ayet) ŞİRK koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz ŞİRK koşardık, ne atalarımız ve hiç bir şeyi de HARAM kılmazdık." Onlardan öncekiler de, bizim zorlu-azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar.
Şirk koşanları yanıtsız bırakacak olan soru:
De ki: "Sizin yanınızda, bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak "zan ve tahminle yalan söylersiniz."
Ve ardındaki ayet:
De ki: «Kesin ve açık delil ancak Allah'ındır. O, dileseydi, sizi hep birden doğru yola iletirdi.»
(A'RAF suresi 33. ayet) De ki: "Rabbim yalnızca çirkin-hayasızlıkları -onlardan açıkta olanlarını ve gizli olanlarını,- günah işlemeyi, haklı nedeni olmayan 'isyan ve saldırıyı' kendisi hakkında ispatlayıcı bir delil indirmediği şeyi Allah'a ŞİRK koşmanızı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi HARAM kılmıştır."
(YÛNUS suresi 59. ayet) De ki: "Allah'ın sizin için indirdiği sizin bir kısmını HARAM ve helal kıldığınız rızıktan, haber var mı? Söyler misiniz?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah hakkında yalan uydurup İFTİRA mı ediyorsunuz?"
(EN'ÂM suresi 150. ayet) De ki: "Gerçekten Allah'ın bunu HARAM kıldığına şehadet edecek şahidlerinizi getirin." Şayet onlar, şehadet edecek olurlarsa sen onlarla birlikte şehadet etme. Ayetlerimizi yalan sayanların ve ahirete inanmayanların heva (istek ve tutku)larına uyma; onlar (birtakım güçleri ve varlıkları) Rablerine denk tutmaktadırlar.
(A'RAF suresi 32. ayet) De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim HARAM kılmıştır?" De ki: "Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır." Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız.
(NAHL suresi 35. ayet) ŞİRK koşmakta olanlar dediler ki: "Eğer Allah dileseydi, O'nun dışında hiç bir şeye kulluk etmezdik, biz de, atalarımız da; ve O'nsuz hiç bir şeyi HARAM kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?
__________________ Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur.
|
Yukarı dön |
|
|
ebu turab Uzman Uye
Katılma Tarihi: 08 eylul 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 529
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
merhaba abcdf,
doğru bir teşhise işaret eden bir yazı sağolasın.
__________________ "sadece iki şey sonsuzdur evren ve insan ahmaklığı..
ilkinden o kadar da emin değilim." (albert einstein)
|
Yukarı dön |
|
|
evrenselilkeler Newbie
Katılma Tarihi: 31 ocak 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 27
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Yazılanlara tamamen katılıyorum, bu konuda Kuran'daki ayetlerden birkaç örnek daha verebiliriz.
*Haram olmayana haram , helal olmayana helal demek, Allah ile ilgili konularda yalan uydurmaktır , büyük ve affedilmeyecek bir suçtur:
16-Nahl-116: ‘’Dillerinizin yalan yere nitelendirmesiyle , şuna helal buna haram demeyin. Çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş / Allah’la ilgili konularda yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah’la ilgili konularda yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.’’
6-Enam-21,22,23,24:’’ Allah’la ilgili konularda yalan uydurandan / Allah’a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Hiç şüphesiz o zalimler kurtuluşa eremezler. / Onların tümünü toplayacağımız gün , sonra o ortak edenlere /şirk koşanlara diyeceğiz ki:’Nerede (o bir şey) sanıp da ortak ettikleriniz?’ / Sonra onların:’Rab’bimiz olan Allah’a andolsun ki , biz müşriklerden değildik’ demelerinden başka bir fitneleri olmadı. / Bak kendilerine karşı nasıl da yalan söylediler ve düzmekte oldukları da kendilerinden kaybolup uzaklaştı.’’
4-Nisa-48: ‘’Gerçekten Allah, kendisine ortak edilmesini (şirk) bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise , dilediğini bağışlar. Kim Allah’a ortak ederse (şirk), doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur.’’
*Haram koyma , haramları belirleme yetkisi Allah’a aittir, insanlara değil ! Peygamberimizin bile böyle bir yetkisi yoktur:
66-Tahrim-1: ‘’Ey Peygamber, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek, Allah’ın sana helal kıldıklarını niçin haram kılıyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.’’
6-Enam-145:’’De ki:’Bana vahyolunanlar içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceği (şeyler) için, ölü eti, dökülen kan, domuz eti – ki bu gerçekten murdardır- yada Allah’tan başkası adına kesilmiş bir fısk dışında haram kılınmış bir şey bulmuyorum….’’
6-Enam-148,149,150,151:’’ Ortak edenler diyecekler ki:’’ Allah dileseydi ne biz ortak ederdik ne atalarımız ve hiçbirşeyi de haram kılmazdık’. Onlardan öncekiler de, bizim zorlu azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: ‘Sizin yanınızda bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak zan ve tahminle yalan söylersiniz.’ / De ki:’ En üstün ve apaçık delil Allah’ındır. Eğer O dileseydi, elbette tümünüzü hidayete yöneltip iletirdi’ / De ki:’Gerçekten bunu Allah’ın haram kıldığına şehadet edecek şahitlerinizi getirin’. Şayet onlar, şehadet edecek olurlarsa sen onlarla birlikte şehadet etme. Ayetlerimizi yalan sayanların ve ahirete inanmayanların hevalarına uyma, onlar Rab’lerine denk tutmaktadırlar. / De ki:’Gelin size Rab’binizin neleri haram kıldığını okuyayım:’O’na hiçbirşeyi ortak etmeyin, anne babaya iyilik edin, yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizin de onların da rızıklarını biz vermekteyiz. Çirkin kötülüklerin açığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında, Allah’ın haram kıldığı kimseyi öldürmeyin. İşte bunlarla size tavsiye etti, umulur ki akıl erdirirsiniz.’’
*Din konusunda bize gerekli olan her şey Kuran’da ayrıntılarıyla açıklanmıştır. Bu durumda bu kadar önemli bir konuda – helal ve haramları belirleme konusunda- Allah’ın Kitab’ında yeterince açıklama olmadığını kimse söyleyemez. Çünkü helal olana haram, haram olana helal demek ve hayatını ona göre yönlendirmek, Allah ile ilgili konularda, din konusunda yalan uydurmaktır. Bunu yapanlar Allah’a ortak etmekte, O’nun dinine eklemeler yapmaktadır. Oysa buna kimsenin gücü ve yetkisi yoktur.
16-Nahl-89: ‘’Her ümmet içinde kendi nefislerinden , onların üzerine bir şahit getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde bir şahit olarak getireceğiz. Biz Kitab’ı sana her şeyin açıklayıcısı, müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.’’
10-Yunus-59,60:’’De ki:’Allah’ın sizin için indirdiği sizin bir kısmını haram ve helal kıldığınız rızıktan haber var mı? Söyler misiniz?’ De ki:’Allah mı size izin verdi yoksa Allah’la ilgili konularda yalan mı uyduruyorsunuz / Allah hakkında yalan uydurup iftira mı ediyorsunuz?’ / Allah’la ilgili konularda yalan uyduranların kıyamet günü zanları nedir? Şüphesiz Allah insanlara karşı büyük fazl sahibidir ancak onların çoğu şükretmezler. ‘’
*Bu Kuran doğruyu yanlıştan ayırandır ve gerçek, Rab’bimizden gelendir.
25-Furkan-1:’’Alemlere uyarıcı olsun diye kuluna Furkan’ı (doğruyu yanlıştan ayıranı) indiren Allah ne yücedir.’’
3-Ali İmran-60:’’Gerçek Rab’binden (gelen)dir. Öyleyse kuşkuya kapılanlardan olma.’’
Sonuç olarak, bu konu çok çok önemlidir; din konusunda ne söylediğimize, neye inandığımıza dikkat edelim!
|
Yukarı dön |
|
|
Turk_Ibrahim Uzman Uye
Katılma Tarihi: 15 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 340
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
*Haram olmayana haram , helal olmayana helal demek, Allah ile ilgili konularda yalan uydurmaktır , büyük ve affedilmeyecek bir suçtur:
__________________ "Bak işte günler!Biz onları insanlar arasında dolandırır dururuz. Allah bu sayede iman edenleri bilecek, sizden tanıklar edinecektir."3:140
--BLOG--
|
Yukarı dön |
|
|
kamer Uzman Uye
Katılma Tarihi: 06 kasim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 171
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ABCDF Yazdı:
Ağzımızdan çıkan helal-haram kelimelerine dikkat!!
(NAHL suresi 116. ayet) Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna HARAM demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.
Çünkü Allah’a karşı yalan söylemiş oluruz.
Allah bunların hüsrana uğrayanlardan olduklarını söylüyor.
Şirk koşanları yanıtsız bırakacak olan soru:
De ki: "Sizin yanınızda, bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak "zan ve tahminle yalan söylersiniz."
Ve ardındaki ayet:
De ki: «Kesin ve açık delil ancak Allah'ındır. O, dileseydi, sizi hep birden doğru yola iletirdi.»
(A'RAF suresi 33. ayet) De ki: "Rabbim yalnızca çirkin-hayasızlıkları -onlardan açıkta olanlarını ve gizli olanlarını,- günah işlemeyi, haklı nedeni olmayan 'isyan ve saldırıyı' kendisi hakkında ispatlayıcı bir delil indirmediği şeyi Allah'a ŞİRK koşmanızı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi HARAM kılmıştır."
(YÛNUS suresi 59. ayet) De ki: "Allah'ın sizin için indirdiği sizin bir kısmını HARAM ve helal kıldığınız rızıktan, haber var mı? Söyler misiniz?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah hakkında yalan uydurup İFTİRA mı ediyorsunuz?"
(EN'ÂM suresi 150. ayet) De ki: "Gerçekten Allah'ın bunu HARAM kıldığına şehadet edecek şahidlerinizi getirin." Şayet onlar, şehadet edecek olurlarsa sen onlarla birlikte şehadet etme. Ayetlerimizi yalan sayanların ve ahirete inanmayanların heva (istek ve tutku)larına uyma; onlar (birtakım güçleri ve varlıkları) Rablerine denk tutmaktadırlar.
|
|
|
Selamün Aleyküm ABCDF!
Değerli kardeşim ;Böylesine önemli bir konuyu foruma açıp bizleri tekrar düşünmeye , daha dikkatli davranmaya vesile oldun Allah razı olsun. Allah c.c. haram koyma yetkisini SON PEYGAMBERİNE dahi vermiyor.Bu demektir ki kıyamete kadar haramlar belirlenmiştir.Sınırları çizilmiş haram sahasında kulluğumuzu , görevlerimizi en güzel şekilde yerine getirme gayretinde olmalıyız.Yüce Allah’ın açıkça haram dediği domuz etini bile zorda kalana haddi aşmadan yemesini kolaylaştırıyorsa , söylediğimiz haram kelimesine çok dikkat etmeliyiz diye düşünüyorum.
Tahrim/1: Ey Peygamber! Allah'ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.
Bakara/173: Allah size leşi, kanı, domuz etini, Allah'tan başkası adına kesileni haram kılmıştır. Ama zorda kalanın, sınırı aşmadan, şuna-buna haksızlık ve tecavüze gitmeden yemesinde kendisi için günah yoktur. Allah çok affedici, çok merhametlidir.
Bakara/256:Dinde baskı - zorlama - tiksindirme yoktur. Doğru ve güzel olan, çirkinlik ve sapıklıktan açık bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tâğuta sırt dönüp Allah'a inanırsa hiç kuşkusuz sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması yoktur o kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir.
Nisa/26: Allah size açık-seçik bildirmek istiyor. Sizi, sizden öncekilerin yol ve yöntemlerinden haberdar ediyor. Size tövbe nasip ediyor. Allah her şeyi bilir, tüm hikmetlerin sahibidir.
Nisa/28: Allah size hafiflik getirmek istiyor. Çünkü insan çok zayıf yaratılmıştır.
En doğrusunu Allah bilir.
Mutlu ve esen kalın.
__________________ Kamer/17-22-32-40:Ant olsun Biz Kur`an`ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık.O hâlde var mı ibret alıp düşünen?
|
Yukarı dön |
|
|
savana Uzman Uye
Katılma Tarihi: 30 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1235
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam abcdf
Daha önce konuştuğumuz Kulun kula hakkını helal etmesi.Hakkını helal et demesi konusunu ayetler işığında bu başlık altında müzakere etmek yerinde olur diye düşünüyorum.
Kurana göre kulun, kula geçen hakkını bağışlamak helal etmek kulun elindemidir.?
__________________ O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
|
Yukarı dön |
|
|
ABCDF Ozel Grup
Katılma Tarihi: 11 agustos 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 412
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
A. Selam,
İnsanın bir başkasını affetme ile ilgili ayetler
(MÂİDE suresi 13. ayet) Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever.
Allah, bize eziyet edenleri affetmemiz ve hoş görmemiz konusunda teşvik ediliyor.
(NÛR suresi 22. ayet) Sizden, faziletli ve varlıklı olanlar, yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve hoşgörsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
(BAKARA suresi 263. ayet) Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır.
(ÂLİ IMRÂN suresi 159. ayet) Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.
Hac-60
İşte böyle; her kim kendisine yapılan haksızlığın benzeriyle karşılık verir, sonra aleyhine 'azgınlık ve saldırıda' bulunulursa, Allah, mutlaka ona yardım eder. Şüphesiz Allah, affedicidir, bağışlayıcıdır.
Benzeriyle karşılık vermekte, kınanan bir davranış değil...
Konuya dönersek, kulun kula hakkını helal et demesi, helallik alması, karşılığını Kuranda bulan bir davranış değil...
İçerik olarak düşündüğümüzde; başkasını bilerek yada bilmeyerek sıkıntıya soktuğum birinden özür dilemek, bana kızgın olmadığını bilmek beni rahatlatır...
İçerik güzel, ancak kelimeleri yerli yerinde kullanamıyoruz sanırım.
|
Yukarı dön |
|
|
Turk_Ibrahim Uzman Uye
Katılma Tarihi: 15 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 340
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ABCDF Yazdı:
Ağzımızdan çıkan helal-haram kelimelerine dikkat!!
(NAHL suresi 116. ayet) Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna HARAM demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.
Çünkü Allah’a karşı yalan söylemiş oluruz.
Allah bunların hüsrana uğrayanlardan olduklarını söylüyor.
(EN'ÂM suresi 140. ayet) Çocuklarını hiç bir bilgiye dayanmaksızın akılsızca öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere İFTİRA düzüp Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini HARAM kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır.
Şirk koşanlar haram kılmanın yanlışlığını öğreniyorlar...
(EN'ÂM suresi 148. ayet) ŞİRK koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz ŞİRK koşardık, ne atalarımız ve hiç bir şeyi de HARAM kılmazdık." Onlardan öncekiler de, bizim zorlu-azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar.
Şirk koşanları yanıtsız bırakacak olan soru:
De ki: "Sizin yanınızda, bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak "zan ve tahminle yalan söylersiniz."
Ve ardındaki ayet:
De ki: «Kesin ve açık delil ancak Allah'ındır. O, dileseydi, sizi hep birden doğru yola iletirdi.»
(A'RAF suresi 33. ayet) De ki: "Rabbim yalnızca çirkin-hayasızlıkları -onlardan açıkta olanlarını ve gizli olanlarını,- günah işlemeyi, haklı nedeni olmayan 'isyan ve saldırıyı' kendisi hakkında ispatlayıcı bir delil indirmediği şeyi Allah'a ŞİRK koşmanızı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi HARAM kılmıştır."
(YÛNUS suresi 59. ayet) De ki: "Allah'ın sizin için indirdiği sizin bir kısmını HARAM ve helal kıldığınız rızıktan, haber var mı? Söyler misiniz?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah hakkında yalan uydurup İFTİRA mı ediyorsunuz?"
(EN'ÂM suresi 150. ayet) De ki: "Gerçekten Allah'ın bunu HARAM kıldığına şehadet edecek şahidlerinizi getirin." Şayet onlar, şehadet edecek olurlarsa sen onlarla birlikte şehadet etme. Ayetlerimizi yalan sayanların ve ahirete inanmayanların heva (istek ve tutku)larına uyma; onlar (birtakım güçleri ve varlıkları) Rablerine denk tutmaktadırlar.
(A'RAF suresi 32. ayet) De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim HARAM kılmıştır?" De ki: "Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır." Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız.
(NAHL suresi 35. ayet) ŞİRK koşmakta olanlar dediler ki: "Eğer Allah dileseydi, O'nun dışında hiç bir şeye kulluk etmezdik, biz de, atalarımız da; ve O'nsuz hiç bir şeyi HARAM kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?
|
|
|
Sayın ABCDF çok çok önemli bir konuya değinmişsiniz. Teşekkür ederim. Bu bağlamda "Kuran'da çok eşliliği yasaklayan ayetler" başlığının Hanifçe ve Kuran'ca bir yaklaşımla "Kuran'da çok eşliliği yasaklayan ayet mevcut mu?" şeklinde değiştirilmesini bekliyorum. Şu an için Hanif Dostlar projesinin içeriğinde bahsettiğiniz tehlikelere işaret eden başka bir unsura rastlamadım. Umarım yaşamlarımız da böyledir.
Saygılar.
__________________ "Bak işte günler!Biz onları insanlar arasında dolandırır dururuz. Allah bu sayede iman edenleri bilecek, sizden tanıklar edinecektir."3:140
--BLOG--
|
Yukarı dön |
|
|
dost1 Admin Group
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamün Aleyküm! Değerli Kardeşlerim !
Kulun kula olan “Hakkını helal etmesi” ne demektir ? Bunu tam olarak algılayabilmek için ; Kur’an’da “HAK” sözcüğüne bakmanın yararlı olacağını düşünüyorum.
Allah Razı olsun. ABCDF Kardeşimizin de yaptığı değerli çalışmasına ek olarak bu konu ile ilgili bir değerlendirmeyi bilgilerinize sunmak istiyorum.
Kaf; 5:” Doğrusu onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar çalkantılı bir durumun içindedirler.”
Bu âyette, Peygamber Efendimize gelen Kur'ân mesajının gerçek olduğu, fakat karışık işler peşinde olan, istikrarsız, tutarsız davranışlar sergileyen insanların, kendilerine gelen gerçeği yalanladıkları;
Sad; 64:” Bu mutlaka gerçektir, ateş halkının tartışmasıdır.”
Nebe;39:” İşte bu, hak günüdür. Artık dileyen, Rabbine varan bir yol tutar.”
Bu âyetlerde Kıyametin, anlatılan âhiret sahnesinin, cehennem halkının birbiriyle tartışması olayının kesin gerçek olduğu;
Mü'minûn;71:” onların arzularına uysaydı, gökler, yer ve bunların içinde bulunan kimseler bozulur, giderdi. Biz onlara Zikir'lerini getirdik fakat onlar, Zikirlerinden yüz çeviriyorlar.”
Bu âyette de şayet hak onların keyiflerine uysa, işler onların dedikleri gibi olsaydı, göklerin, yerin ve bunların içinde bulunan akıllı varlıkların düzeninin bozulacağı; sağduyu ile düşünmeyen insanların, kendilerine gelen uyarılardan, şanlarını ve şereflerini artıracak vahiylerden yüz çevirdikleri anlatılmaktadır.
Hakk gerçek, bâtılın karşıtı anlamına geldiği gibi yüce Yaratıcının da adıdır.
Hak, aynı zamanda insanın kendi öz malı, uygun yollarla kazandığı menfaati, görev karşılığında sağladığı yararıdır.
İnsanın doğuştan bazı hakları olduğu gibi, çalışarak sağladığı hakları da vardır.
Bu ikinci kısım haklar, görev karşılığındaki haklardır.
Bundan dolayı her hak bir görev doğurur ve her görev bir hak sağlar denilebilir.
Kur'ân'ın getirdiği prensipler, işlerine gelmediği için müşrik liderler ona karşı çıkıyorlardı.
Onun için Peygamber Efendimize:
Yûnus: 51/15 "Bu Kur'ân 'dan başka bir Kur'ân getir veya bunu değiştir"
diyorlardı.
Müşrikler, işlerine gelmeyen hükümler taşıdığı için hak sözü kabul etmiyorlar diye hak söz, onların keyiflerine uysa, onların istediği hükümleri içerse yerin göğün düzeni bozulur. Yasa, adalet kalmaz; kaos olur.
Zikir: Uyarı, hatırlatma, öğüt, şan ve şeref anlamlarına gelir.
Âyette müşriklerin, kendilerine gelen uyarıyı kabul etmedikleri veya şan ve şereflerini artıracak Hak Sözden yüz çevirdikleri anlatılmaktadır.
Bakara;42:” Bile bile gerçeği bâtıla bulayıp hakkı gizlemeyin.”
Bu âyette de Yahudilere hitaben, bile bile gerçeği bâtıla yani gerçekdışı şeylere bulayıp hakkı gizlememeleri emredilmektedir. Burada hak, bâtılın karşıtı olarak anılmıştır.
Kâinatın tek gerçek yaratıcısı Allah olduğu için hak, Allah'ın da adıdır. Yönetici, dilekleri işitip kabul edici Tanrı olarak O'ndan başka hak yoktur:
Yûnus;32:” işte gerçek Rabbiniz Allah budur. Gerçekten sonra sapıklıktan başka ne var? Öyleyse nasıl (hak'tan sapıklığa) çevriliyorsunuz?”
En'âm;62:” Sonra onlar, gerçek Tanrıları olan Allah'a döndürülürler. Doğrusu hüküm, yalnız O'nundur; O hesap görenlerin en çabuğudur. “
Mü'-minûn;116:” Hak pâdişâh olan Allah, pek yücedir. O'ndan başka tanrı yoktur. O, Kerim, Arş'ın sahibidir.”
Hac;62:” İşte böyle. Çünkü Allah Hak'tır. O'ndan başka yalvardıkları ise bâtıldır. İşte çok yüce, çok büyük olan, Allah'tır.”
Âyetlerinde; gerçek tanrının Allah olduğu, O'ndan başka du'â edilen, yalvarılan şeylerin bâtıl olduğu vurgulanmaktadır.
Hac;62'nci âyette hak, bâtılın karşıtı olarak kullanılmıştır. Gerçek olmayan şey bâtıldır.
Bir hikmet uyarınca eşyayı yaratana Hak dendiği gibi, hikmetle yaratılan varlıklara da hak denilir:
(Hicr ; 85:” Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları hak ile yarattık.O saat de mutlaka gelecektir! Şimdi sen güzel bir hoşgörü ile hareket et.”
Ahkaf; 3:” Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları ancak gerçek ile ve belli bir süreye göre yarattık. İnkâr edenler, uyarıldıkları şeyden yüz çevirmektedirler.
Nahl; 3:” Gökleri ve yeri hak ile yarattı. O, Onların ortak koştuklarından yücedir.”
İbrâhîm;19:” Allah'ın gökleri ve yeri hak ile yarattığını görmedin mi? Dilerse sizi götürür ve yepyeni bir halk getirir.”
Gerçeğe uygun söz ve hikmet de haktır:
Enbiyâ;112:”Dedi: "Rabbim, hak ile hükmet, Rabbimiz çok merhamet edendir. Sizin nitelendirdiğinize karşı O'nun yardımına sığınılır ."
Hak, hisse, pay ve verilen söz, yapılması gereken yükümlülük anlamına da gelir:
Zâriyât;19:” Mallarında dilenci ve yoksul için bir hak vardır.”
Âyetinde; Allah'ın hâlis kullarının mallan içinde dilenci ve yoksulun belli bir payının bulunduğu bildirilmektedir ki burada belli hak, fakire verilecek hisse, zekât anlamındadır.
Hak cer harfiyle kullanıldığında görev ve gereklilik anlamını verir:
Yûnus;103:” Sonunda elçilerimizi ve inananları kurtarırız. İşte böyle, üzerimize bir borç olarak mü'minleri kurtarırız.”
Rûm;47:” inananlara yardım etmek, üzerimize borç idi.”
Bakara;180:” Bu korunanların üzerine bir borçtur.”
Bakara;236:” Bu, iyilik edenlerin üzerine bir borçtur.”
Âyetlerinde; hak, görev, gereklilik, yükümlülük, söz ve borç anlamlarında kullanılmıştır. Yani inananlara yardım etmek üstümüze borçtur. Bize yaraşan budur. Korunanların, güzel davrananların, kendilerine öğütlenen hususları yerine getirmeleri gerekir.
Muhammed;3:”Bu böyledir.Çünkü inkâr edenler bâtıla uymuşlardır. İnananlar ise Rablerinden gelen hakka uymuşlardır.”
Bu âyetde; kâfirlerin bâtıla, mü'minlerin Rablerinden gelen hakka uydukları vurgulanıyor.
Bâtıl ve hak üzerinde değişik görüşler belirtilmiştir:
1) Bâtıl, varlığı caiz olmayan, hak ise yokluğu mümkün olmayan şeydir.
Allah'tan başka bir tanrının varlığı muhaldir. Allah'tan başka tanrı kabul etmek bâtıldır.
2) Bâtıl şeytândır, hak Allah'tır.
3) Bâtıl, müşrik büyüklerinin sözleri, atalarının dinleri; hak da Peygamber Efendimizin Allah'tan haber verdiği sözler, yani Kur'ân'dır.
4) Allah'tan başka herşey bâtıldır. Çünkü bâtıl ile helak aynı anlama gelir:
Kasas;88:”O'nun yüzünden başka herşey helak olucudur.”
Birbirine yakın olan bu mânâların hepsi doğru olabilir.
Fakat üçüncü mânâ, en kapsamlı ve en uygun mânâdır.
Çünkü kâfirlerin bâtıla, mü'minlerin, Allah'tan gelen hakka uydukları bildirilmekte olduğuna göre, bâtıl doğru olmayan inançlardır. Allah'tan gelen hak ise, gerçekleri açıklayan Kur'ân'dır.
Hakikat , varlığı sabit, gerçek olan şeydir.
Zeval bulup yok olacağından dolayı dünyâya bâtıl, devam ve kalıcılığından dolayı âhirete hakikat denilir.
Saf;9:” O Elçisini, hidâyet ve hak din ile gönderdi ki müşrikler hoşlanmasa da onu, bütün dinlere üstün getirsin.”
Fetih;28:” O,Elçisini hidayet ve hak dinle gönderdi ki; onu bütün dinlere üstün kılsın. Şahit olarak Allah yeter”
Saf ve Fetih sûrelerinde iki kez yinelenen bu âyette, Hazreti Muhammed'in, Allah'ın elçisi olduğu, Allah'ın, hak dini bütün dinlere üstün kılmak için Hazreti Muhammed'i hidâyet ve hak din ile gönderdiği, yani bunları tebliğle görevlendirdiği, Hazreti Muhammed'in elçiliğine bizzat Allah'ın tanık olduğu vurgulanmaktadır.
Kur'ân'ın, Hakk'ın vahyi olduğu ve inançsızlar istemese de Allah'ın, onunla gönderdiği hidâyet nurunu tamamlayacağı vurgulandıktan sonra "O Elçisini, hidâyet ve hak din ile gönderdi ki müşrikler hoşlanmasa da onu, bütün dinlere üstün getirsin." buyurulmuştur.
Saf Süresindeki âyet Müşrikler istemese de"cümlesiyle biterken, Fetih Süresindeki, “Şahit olarak Allah yeter!"
cümlesiyle bitmektedir.
Devam edecek. İnşaAllah.
|
Yukarı dön |
|
|
dost1 Admin Group
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kehf ;29:”De ki “Hak Rabbinizdendir. Artık dileyen inansın, dileyen inkâr etsin." Çünkü biz zâlimlere öyle bir ateş hazırladık ki, çadırı /duvarı/dumanı onları kuşatmıştır. Eğer feryâd edip yardım isteseler, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile kendilerine yardım edilir! O ne kötü bir içecektir ve ne kötü bir dayanacakdır!”
Bu âyette İlâhî da'vetin herkese açık olduğu, dileyenin, Allah'tan gelen gerçeğe inanacağı, dileyenin de bunu inkâr edeceği belirtiliyor ve Allah'ın, zâlimleri, çepeçevre saracak bir ateşe atacağı; sıcaktan bunalıp "su!" diye feryâdedenlere, yüzleri haşlayan ağır, kaynar su verileceği bildirilmektedir.
Bu âyet, dünyâda İlâhî gerçeği kabul etmeyen kimselerin âhiretteki durumlarını gösteren bir tablo çizmektedir.
Nisa;170:” Ey insanlar, Elçi size, Rabbinizden gerçeği getirdi. Kendi yararınıza olarak (ona) inanın. Eğer inkâr ederseniz, bilin ki göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
Âyetinde; insanlara, Elçinin getirdiği hakka uymanın, kendilerinin yararına olduğu; bunu tanımadıkları takdirde Allah'a bir zarar veremeyecekleri; bu işte Allah'ın değil, kendilerinin yararının bulunduğu; Allah'ın herşeyi bildiği vurgulanmakta ve insanların yaptıklarının sonucuyla karşılaşacaklarına işaret edilmektedir.
Meryem;98:” Biz onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Şimdi onlardan hiçbirini duyuyor musun, yahut onların gizli bir sesini işitiyor musun?”
Âyetinde; haksızlık eden önceki ulusların helak edildikleri, artık onların hiçbirinde bir hareket görülmediği, en ufak bir ses duyulmadığı anlatılıyor.
Yûnus; 44:”- Allah insanlara hiç zulmetmez, fakat insanlar kendi kendilerine
zulmediyorlar.”
Yûnus; 45:” Onları bir araya toplayacağı gün, sanki onlar sadece gündüzün, görüşüp, tanıştıkları bir saati kadar dünyâda kalmış olurlar. Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayıp, yola gelmemiş olanlar, ziyana uğramışlardır.
Yûnus; 101:” Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlardı. Rabbinin emri geldiği zaman, Allah'tan başka yalvardıkları tanrıları, kendilerinden hiçbir şeyi savamadı ve onların ziyanlarını artırmaktan başka bir işe yaramadı!”
Yûnus; 102:” İşte Rabbin zulmeden kentleri yakaladığı zaman böyle yakalar. Doğrusu O'nun yakalaması, çok acı ve çok çetindir.”
Hud;101:”Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar, kendi,kendilerine zulmediyorlardı. Rabbinin emri geldiği zaman, Allah’tan başka yalvardıkları tanrıları,kendilerinden hiçbir şeyi savamadı ve onların ziyanlarını artırmaktan başka bir işe yaramadı.”
Hud;102:”İşte Rabbin zulmeden kentleri yakaladığı zaman böyle yakalar. Doğrusu O’nun yakalaması, çok acı ve çok çetindir.”
Tâhâ;124:” Ama kim beni anmaktan yüz çevirirse, onun için de dar bir geçim var. Kıyamet günü onu kör olarak”haşrederiz.
Tâhâ;125:”"Rabbim der, niçin beni kör haşretti? Oysa ben görür idim"
Zuhruf;36:” Kim Rahman'in Zikrine karşı kör olursa ona bir şeytânı sardırırız; artık o, onun, arkadaşı olur.”
'Aşâ, tavuk karanlığı denen körlüktür. Kim Allah'ı anmaya gözünü kapar, körlük eder; O'nu anmaktan yüz çevirirse, Allah ona bir şeytânı arkadaş eder.
Dünyâ tutkusu insanı gaflete düşürür, Allah'ı unutturur, Allah'a karşı kör gibi yapar. Allah'ı anmayan, Allah'ın gönderdiği uyarıyı görmezlikten gelen kimseye şeytân musallat olur.
Allah'ın gösterdiği yolda gitmeyen kimse, şeytânın yoluna girer. Şeytanın götüreceği yer de dünyâ ve âhirette hüsrandır.
Bu âyetlerde Allah'ı anmaktan yüz çeviren, gerçeği kabul etmeyen insanın, dünyâda dar ve sıkıntılı bir hayat geçireceği; âhirette ise kör olarak Yüce Mahkemeye götürüleceği; dünyâda görür olan o insanın, Allah'ın huzurunda: "Rabbim der, niçin beni kör haşrettin? Oysa ben görür idim" diyeceği, Allah'ın da ona, âyetlerini unutan, onlara uymayanların unutma eylemlerine uygun olarak burada böyle kör durumda ceza içinde bırakılacaklarını söyleyeceği anlatılmaktadır.
Demek ki dünyâda gerçeği görmek istemeyenler, bu eylemlerine uygun olarak kör edileceklerdir. Dünyâda akıl gözünün kör olması, âhirette hakikat gözünün kör olmasına neden olur. Aslında dünyâda gerçeğe gözlerini kapayanlar, iç gözlerinin perdelenmesine neden olurlar. Çünkü hakikati görmemek, düşünmemek ma'nen kör olmak demektir. Asıl körlük, ma'nevî körlüktür.
Mü'min;78:” Andolsun Biz, senden önce de elçiler gönderdik. Onlardan kimini sana anlattık, kimini de anlatmadık. Hiçbir elçi, Allah'ın izni olmadan bir mu'cize getiremez. Allah'ın emri geldiği zaman hak yerine getirilir ve işte o zaman boşa çıkarmağa uğraşanlar, hüsrana uğramışlardır.”
En'âm 44:” Kendileri yapılan uyarıları unutunca, üzerlerine her şeyin kapılarını açıverdik; kendilerine verilenle sevince daldıkları sırada da ansızın onları yakaladık, birden bire bütün umutlarını yitirdiler.”
En'âm 45:” Böylece zulmeden milletin ardı kesildi. Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun!”
Ra'd ;18:“Rablerinin buyruğuna uyanlara, en güzel karşılık vardır. Ona uymayanlar ise, yeryüzünde bulunan her şey ve bunun bir misli daha kendilerinin olsa, onu fidye verirlerdi. Hesabın en kötüsü onlarındır. Varacakları yer de cehennemdir, ne kötü bir yataktır o!”
Âyetinde; Rablerinin emirlerine itaat edenlerin, hakka uyanların en güzel karşılığı bulacakları; O'nun emirlerine uymayanların ise cezasına çarpılacakları; o cezadan kurtulabilmek için dünyâda bulunan herşey ve bunun bir katı daha kendilerinin olsa onları fidye vermek isteyecekleri; fakat en çetin hesaba çekilen o kişilerin cehenneme sürülecekleri belirtilmektedir.
Bakara; 159:” indirdiğimiz açık delilleri ve hidâyeti -biz Kitâb'da insanlara açıkça belirttikten sonra- gizleyenler, işte onlara hem Allah lanet eder, hem bütün lanet edebilenler lanet eder.”
Bakara 160:” Ancak tevbe edip düzeltenler, açıklayanlar başka. Onları bağışlarım. Çünkü ben tevbeyi çok kabul edenim, çok esirgeyenim.”
Bakara 161-Ama âyetlerimizi inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüş olanlar, işte Allah 'in, meleklerin ve tüm insanların laneti onların üstünedir.”
Bakara 162:” Ebediyen lanet içinde kalırlar. Ne kendilerinden azâb hafifletilir, ne de onlara fırsat verilir.”
Bu âyetlerde; Kitapta Allah'ın açıklamış olduğu gerçekleri gizleyenlere Allah'ın ve bütün la'net edenlerin la'net edeceği, ancak tevbe edip uslanan ve gerçekleri açıklayanları Allah'ın affedeceği; fakat inkâr edip kâfir olarak ölenlerin, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların ebedî la'netine uğrayacakları belirtilmektedir.
Yüce Allah bütün Kitâb sahiplerinden bu hususta kesin söz almıştır:
Âl-i İmrân:;187:” "Allah, bir zaman kendilerine Kitâb verilenlerden, onu açıklayacaksınız,gizlemeyeceksiniz diye kesin söz almıştı"
Dünyâ çıkarı karşılığında gerçeği gizleyen veya değiştirenler en acı sonuca uğrarlar:
Bakara;174:” "Allah'ın indirdiği Kitabı gizleyip de onu az bir paraya satanlar karınlarına ateşten başka bir şey koymuyorlar. Allah, Kıyamet günü onlara konuşmayacak, onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azâb vardır."
Hakkı gizlemek, risâlet görevinin geçersiz kalmasına yol açar.
Bu ise tüm insanlığın mahvına neden olur.
Bundan dolayı hakkı gizlemek, Allah'ın ve bütün la'net edebilenlerin la'netine müstahak kılacak ölçüde ağır bir günâhtır.
İnsan, şahsına özgü bir günâh işleyip de tevbe ederse Allah onu affeder. Fakat Allah, hakkı gizleyenleri, indirdiği dini ve hidâyeti tahrif edenleri yalnız kendi la'netiyle değil, la'net edebilecek herkesin la'netiyle cezalandırır.
Devam edecek. İnşaAllah.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|