Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Enfâl;33:” Oysa sen onların içinde bulundukça Allah, onlara azâb edecek değildi ve onlar istiğfar ederlerken de Allah, onlara azâb edecek değildi.”
Bu âyetde, Peygamber'i yalanlamalarından ötürü başlarına azâb gelmesini isteyen, böylece Peygamber'le alay eden kimseler hakkında; Peygamber onların arasında bulundukça ve onlar istiğfar ettikçe Allah'ın onlara azâb etmeyeceği belirtilmektedir.
Fetih;25:"Eğer orada, kendilerini bilmediğiniz için tepeleyeceğiniz ve bilmeyerek tepelemenizden ötürü kınanacağınız inanmış erkekler ve inanmış kadınlar olmasaydı..."
Bu âyetde mü'minlere işaret edilir. Mü'minlerin korunması için Allah kâfirlere hemen azap indirmemiştir.
Şûra 25:” O'dur ki kullarından tevbeyi kabul eder, kötülüklerden geçer ve yaptıklarınızı bilir.”
Şûra 26:” İnanan ve iyi işler yapanların dileklerini kabul eder; lütuf ve kereminden onlara, daha fazlasını da verir. Kâfirlere gelince: onlara da çetin bir azâb vardır.”
Bu âyetlerde Allah'ın, kullarının tevbesini kabul buyuracağı, kötülüklerinden geçeceği belirtilerek kullara umut verilmekte, onlar tevbeye yöneltilmektedir.
Hiçbir işin Allah'tan gizli kalmadığı ve kalamayacağı bildirilerek kullar, kötü işler yapmaktan kaçındırılmaktadır.
İnanıp iyi işler yapanların dua ve dileklerinin kabul edileceği belirtilmektedir.
Allah’ın, lütuf ve keremiyle onlara istediklerinden daha fazlasını da vereceği, ama inkarcıları da şiddetle cezalandıracağı vurgulanmaktadır.
Allah tevbe edenlerin tevbesini kabul buyurur ve onların günâhlarını affeder.
Hiç kimse umutsuzluğa düşmesin. Herkes hemen tevbe etsin.
O öyle kerîmdir ki her tevbe edenin tevbesini kabul edip günâhlarını bağışlar.
Allah kerîm ve rahîmdir. Kullarının tevbe ve istiğfar ile günâhlardan arınmalarını ve ibâdetle yücelmelerini ister.
Nahl ;119:” Sonra Rabbin şunlardan yanadır ki, cehaletle kötülük işlediler,sonra onun ardından tevbe ettiler, uslandılar. Bütün bunlardan sonra Rabbin, elbette bağışlayandır, esirgeyendir.”
Bu âyette cehaletle kötülük yaptıktan sonra ondan dönüp uslananları Allah'ın affedeceği bildirilmektedir.Uygun olmayan her şeye kötülük denilir.
Bu âyette kullanılan cehalet kelimesi, bilmezlik anlamına geldiği gibi, şehvanî hislerine kapılarak düşünmeden hareket etmek anlamına da gelir.
Nisa; 17:” Allah'a göre, şu kimselerin tevbesi makbuldür ki, cahillikle bir kötülük yapıp hemen ardından dönerler. İşte Allah onların tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
Burada cehaletle günâh işlemek, bir şeyin günâh olduğunu bilmeden onu yapmak anlamında değildir. Cehalet kelimesi, Arapçada sadece basit bilgisizlik anlamı taşımaz. Cehalet, duyuların, şehvetin akıl gücünü örtmesi, kabaran şehvet duygularının dürtüsüyle hareket etmek demektir.
Câhiliyye döneminde bu kelime, ilmin değil, hilmin karşıtıdır.
Cehl, en ufak bir kızgınlık anında irâdesini kaybedip parlayan, kontrolsüz bîr ihtirasla öfkesine kapılıp sonucu düşünmeden hemen körü körüne atılan, ateşli, sabırsız kişinin sorumsuz davranışıdır. Bu, duygularına hırslarına hakim olamayan aşırı bir insanın davranışıdır. Bu insan, doğruyu yanlışı düşünme ölçüsünü kaybedip kendisini öfkenin peşine kaptırmıştır.
Kur'ân-ı Kerîm'e göre Allah'a isyan eden herkes câhil sayılır. Çünkü yaptığı işin sonucunu, sonunda kendisine neler getireceğini hesaplamadan yapar. Sâf aklına uymaz, kabaran şehvet duygularının, basit düşüncelerinin akımına kapılır. İşte bu duygulara kapılarak hareket etmek cehalettir. Bizim halkımız arasında da câhil kelimesi, bu mânâya yakın bir anlamda kullanılır. Câhil deyince duygularına kapılarak hareket eden genç delikanlı kastedilir. "O cahildir, kusuruna bakma" sözü, o delikanlının kusuruna bakma, düşünmeden böyle yapmıştır anlamına gelir.
Günâh işleyenler, basit hislerine, şehvet duygularına kapılarak hareket ettiklerinden Kurân'da onlara câhil denmiştir.
Yüce Allah;Yûsuf Aleyhısselâmın, günâh işlediği takdirde câhillerden olacağını söylüyor.
Yûsuf;33: " O kadınlara meylederim ve câhillerden olurum."
Kendisini kuyuya atarak günâh işlemiş olan kardeşlerinin durumunu da cehaletle niteliyor.
Yûsuf;89:” Dedi: Sizler câhil iken Yûsuf'a ve kardeşlerine yaptığımızı bildiniz mi?”
Bütün bunlar, buradaki "cehaletle günâh işlemek" sözüyle neyin kastedildiğini ortaya koyar.
Âyetin kasdı, günâh işleyen kimsenin, yaptığı işin günah olduğunu bilmeyerek yapması değil, neticesini düşünmeden, nefsânî duygularına kapılarak Allah'ın yasakladığı bir şeyi, yasak olduğunu bile bile yapmasıdır.
Böyle kimseler, tevbe ettikleri takdirde tevbeleri kabul edilir.
Bir işin günâh olduğunu bilmeden onu işlemek hatâdır. Hatâ ile yapılan günâhlar affedilmiştir.
Basit duygularına, şehvetlerine kapılarak her nasılsa günâh işlemiş olan kimseler, bu yaptıkları işlerden pişman olur, bir daha yapmamaya karar vererek Allah'tan af dilerlerse şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, merhametlidir, onları affeder. Hayatın hangi çağında olursa olsun, yapılan tevbe makbuldür.
Zümer 53:” De ki Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz!”
âyeti gereğince fâsık mü'minin son nefesindeki tevbesi de makbul olabilir.
Âl-i İmrân;135:”Ve onlar bir kötülük yaptıkları, ya da nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayarak hemen günâhlarının bağışlanmasını dilerler."
Nisa 18:” Yoksa kötülükler yapıp yapıp da nihayet kendilerine ölüm gelip çatınca: "Ben şimdi tevbe ettim" diyenlere ve kâfir olarak ölenlere tevbe yoktur. Onlar için acı bir azâb hazırlamışızdır.”
Bu âyetler ise hangi tevbenin makbul olacağını anlatıyor.
Günâh işleyip de ölüm gelip çattıktan, yaşama ümidi hiç kalmadıktan, gözlerden perdeler kalkıp âhiret halleri göründükten sonra "Tevbe ettim" diyenlerin, ya da hayatlarının sonuna kadar inkâr içinde olanların tevbeleri geçerli değildir.
Nisa;18:” Yoksa kötülükler yapıp yapıp da nihayet ölüm gelip çatınca: “Ben şimdi tevbe ettim “ diyenlere ve kâfir olarak ölenlere tevbe yoktur…”
Nisa;48:”Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, bunun dışındaki her günâhı dilediğine bağışlar. Allah’a ortak koşan da gerçekten büyük günah işlemiştir.”
âyetini indirmek suretiyle kâfir olarak ölene mağfireti haram kılmış, tevhîd ehlini de meşîetine/ dilemesine bırakmış, onları ümitsizlikten kurtarmıştır.
Mü'min;85:”Fakat hışmımızı gördükleri zaman inanmaları, kendilerine bir fayda sağlamadı... “
Âyet-i kerîmesi, azabı gördükten sonra inanmanın bir faydası olmadığını haber vermektedir.
Değerli Kardeşlerim!
Hepsini birlikte görebilmek ve daha sağlıklı değerlendirebilmek için, yukarıda geçen ayetlerin bazılarını aşağıda yeniden yazdım .
Tevbe 117:” Andolsun Allah, Peygamberi ve o güçlük saatinde ona uyan Muhacirleri ve Ensârı affetti. O zaman içlerinden bir kısmının kalbleri kaymağa yüz tutmuş iken yine de onların tevbesini kabul buyurdu. Çünkü O, onlara karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.”
Tevbe 118:” Ve geri bırakılan o üç kişinin de tevbesini kabul buyurdu. Bütün genişliğiyle beraber dünyâ başlarına dar gelmiş ve canları sıkıldıkça sıkılmıştı ve Allah 'tan, yine kendisine sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Allah onların tevbesini kabul buyurdu ki tevbe etsinler. Çünkü Allah, tevbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir.”
Tevbe 119:” Ey inananlar, Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun.”
Yüce Allah, Peygamber'i ve ona tâbi olan Muhacirleri ve Ensârı da o güçlük saatinde affettiğini buyuruyor.
Güçlük saatinde istemeyerek insanın içinden bazı olumsuz düşünceler geçebilir. Buna, kişinin içinden kendi kendine konuşması denir. Hattâ insanlar bu yolculuğun bunalımı ve sinir bozukluğuyla birbirlerine kırıcı sözler de söyleyebilirler, istemeden hatâlar işleyebilirler. İşte Allah, onların bu gibi hatâlarını affettiğini bildiriyor.
Furkân; 70:” Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amel yapan müstesna. işte Allah, onların kötülüklerini hasenata tebdil eder. Allah Ğafur’dur, Rahıym’dir
Furkân;71: “Kim tevbe edip salih amel işlerse, muhakkak ki o tevbesi gerçekleşmiş olarak Allah’a döner.”
Meryem;60: “Tevbe eden, iman eden ve salih amel yapan müstesna... İşte onlar cennete dahil olurlar ve hiç bir şekilde zulme uğratılmazlar.”
Tâhâ 82:” Muhakkak ki ben, tevbe eden, iman eden salih amel yapan, sonra da doğru yolu bulan kimseye elbette Ğaffar’ım.
Tâhâ 122:” Sonra Rabbi onu ictiba etti onun tevbesini gerçekleştirdi ve hidayet etti.
Kasas: 67” Amma kim tevbe etmiş, iman edip salih amel yapmış ise, (işte o kimsenin) iflah edenlerden olması umulur.”
Bakara 37: ” Derken Adem Rabbinden bir takım kelimeler telakkı etti de bunun üzerine O da tevbesini kabul etti. Gerçek ki O Tevvab, Rahıym’dir.
Bakara 54: “Ve hani Musa kavmine demişti ki “Ey kavmim, muhakkak ki siz buzağıyı edinmenizle nefslerinize/kendinize zulmettiniz. Bu sebeple Bari’nize tevbe edin ve hemen nefslerinizi öldürün. Böyle yapmanız Bari’niz indinde sizin için daha hayırlıdır. tevbenizi kabul eder. Muhakkak ki O, evet O, Tevvab’dır, Rahiym’dir”.
Bakara 128: “Rabbimiz, bizi sana teslim olmuş iki müslim kıl; ve zürriyyetimizden de sana teslim olmuş müslim bir ümmet. Bize menasikimizi göster ve tevbemizi kabul buyur. Kesinlikle sen, evet sensin Tevvab, Rahıym”.
Âl i İmrân 90: “İmanlarından sonra kafir olup, sonra küfürlerinde daha da ileri gidenlerin asla tevbeleri kabul edilmez. İşte onlar sapanların ta kendileridir.”
Nisa; 17: “Allah’ın kabulünü üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet ile kötülük yapıp, sonra da çok geçmeden/hemen yakından tevbe edenler içindir. İşte Allah bunların tevbesini kabul eder. Ve Allah Aliym’dir, Hakiym’dir.
Nisa 18: “Yoksa kötülükleri yapıp duran, nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında “İşte şimdi tevbe ettim” diyenlerinki değildir tevbe. Kafir olarak ölenlere de tevbe yoktur. İşte onlar için elim azab hazırladık.
Nisa:146” Ancak tevbe edenler, ıslah edenler, Allah’a sımsıkı tutunanlar ve dinlerini Allah için halis kılanlar müstesna.Onlar mü’minlerle beraberdirler. Allah mü’minlere aziym bir ecir verecektir.
En'âm: 54 “Ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde de ki: “Selamun aleyküm Rabbiniz rahmeti nefsine yazmıştır. sizden her kim cehaletle bir kötülük işler de, sonra arkasından tevbe eder ve ıslah eder ise, muhakkak ki O Ğafur’dur, Rahıym’dir”.
Mâide:34” Ancak, onlara gücünüzün yetmesinden önce tevbe edenler müstesna. İyi bilin ki Allah Ğafur’dur, Rahıym’dir.”
Mâide: 39 “Ama kim zulmünden sonra tevbe eder ve ıslah ederse, muhakkak ki Allah onun üzerine tevbe gerçekleştirir/onun tevbesini kabul eder. Kesinlikle Allah Ğafur’dur, Rahıym’dir.
Mâide:71” Bir fitne olmayacak sandılar da kör oldular, sağır kesildiler. Sonra Allah onların tevbelerini kabul etti. Sonra onlardan çoğu kör ve sağır kesildiler. Allah onların yapmakta olduklarını Basıyr’dir.
Mâide: 74 “Hala Allah’a tevbe etmeyecek ve O’nun mağfiretini dilemeyecekler mi? Allah Ğafur’dur, Rahıym’dir.”
A'râf: 153 “O kimseler ki, kötülükler işlediler, sonra onun ardından tevbe yaptılar ve iman ettiler. Muhakkak ki senin Rabbin ondan sonra elbette Ğafur’dur, Rahıym’dir.
Tevbe: 5 “Haram aylar çıkınca, kendilerini nerede bulursanız müşrikleri öldürün; onları yakalayın, hasr edin onları ve her gözetleme/geçit yerinde onlar için oturun Eğer tevbe eder, salat’ı ikame eder ve zekat’ı verirler ise o vakit yollarını açın onların. Muhakkak ki Allah Ğafur’dur, Rahıym’dir.
Tevbe 11 “Eğer tevbe eder, salat’ı ikame eder ve zekat’ı verirler ise, artık Diyn’de kardeşlerinizdirler. Bilen bir kavim için ayetleri tafsil ediyoruz.
Tevbe 104 : “Onlar bilmediler mi ki Allah’dır kullarından tevbeyi kabul eden ve sadakaları alan. Ve Allah Tevvab Rahıym’dir.
Mü'min 3: “ Günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı çetin olan,lütuf sahibi O’ndan başka tanrı yoktur, dönüş O’nadır.”
Mü'min: 7 ” Arş’ı taşıyanlar ve onun havlinde bulunan kimseler Rabblerinin Hamdı ile tesbih ederler, O’na iman ederler ve iman edenler için mağfiret isterler. “Rabbimiz, rahmet ve ilim itibarıyla herşeyi kapsamışsın. O halde tevbe edenleri ve senin yoluna tabi olanları mağfiret et ve onları cahıym’in azabından koru”.
Nahl: 119 “ Sonra, muhakkak ki Rabbin, cehalet ile kötülük yapanlar, sonra bunun arkasından tevbe edip ıslah edenlerin lehinedir Muhakkak ki Rabbin, onlardan sonra Ğafur’dur, Rahıym’dir.
Hûd ; 3:”Ve Rabbiniz.den mağfiret dileyesiniz, sonra O'na tevbe edesiniz ki,sizi belirtilmiş bir süreye kadar güzelce yaşatsın ve her lütuf sahibine lütfetsin. Ve eğer yüz çevirirseniz, ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım.”
Hûd ;52:”Ey kavmim,Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O’na tevbe edin ki gökten üzerinize bol bol rahmet göndersin, kuvvetinize kuvvet katsın. Suç işleyerek yüz çevirmeyin!”
Hûd ;61:”SEmud’a da kardeşleri Salih’i. Dedi ki: “Ey kavmim,Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka tanrınız yoktur! Sizi yerden inşa eden ve orada yaşatan O’dur; O’ndan mağfiret dileyin,sonra O’na tevbe edin! Çünkü Rabb’im yakındır, kabul edendir.”
Hûd ;90:”Rabbinizden mağfiret dileyin sonra O’na tevbe edin! Doğrusu Rabbim çok esirgeyen, çok sevendir.”
Hûd:112 “O halde sen emrolunduğun gibi müstakım ol, seninle beraber tevbe edenler de. Sakın tuğyan etmeyin. Çünkü O, yapmakta olduklarınızı Basıyr’dir.
Nûr: 31”… Ey o mü’minler hepiniz cemi’an Allah’a tevbe edin ki iflah edesiniz.”
Tahrîm: 8 ““Ey inananlar, Allah'a yürekten tevbe edin. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter; Allah'ın, peygamberi ve onunla beraber inanmış olanları utandırmayacağı günde, sizi altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nuru, önlerinden ve sağ yanlarından koşar. Derler ki: "Rabbimiz, nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Doğrusu, senin her şeye gücün yeter!”
Şûra: 25 :” O'dur ki kullarından tevbeyi kabul eder, kötülüklerden geçer ve yaptıklarınızı bilir.”
Değerli Kardeşlerim!
Lütfen ayetleri Rabbimizin bizlere emrettiği gibi ağır ağır,düşüne düşüne ,tekrar tekrar okuyalım. “Hak” ne imiş? Bilelim! Niçin tevbe edilirmiş? Bilelim!
Eminim ki bunları bildiğimizde;
“kulun, kula hakkını helal edip etmemesi”,
“insanların birbiriyle helalleşmesi”
Gerekir mi gerekmez mi? Sorusunun yanıtını bulacağız ve yaşantımızı da buna göre düzenleyeceğiz. İnşaAllah.
Kusursuzluk sadece Allah’a mahsusdur.
Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah’a emanet olunuz.
|