Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
40 Sayısı
Şaman inanışına göre ruh fizikî bedeni 40 gün sonra terk etmektedir. Türk destanlarında kırk sayısı çok yer alır ve kırk yiğitler, kırk kızlar epeyce geçer. Manas destanında olduğu gibi, Dede Korkut hikâyelerinde kırk yiğitler görülmektedir. Hikâyelerde ve masallarda kırk gün ve kırk gece düğünler, kırk haremiler, kırk satır ve kırk katır çok geçer.
40 sayısı da totemcilik döneminden kalma bir inanıştır.
Allah’ın Kitabı’nda kesinlikle böyle bir bilgi yokken, bu şaman inanışlarının uzantısı olarak Allah’ın dininde böyle bir uygulama varmış gibi göstererek ölümün ardından 40 gün geçtikten sonra Kur'an ve Mevlit okutma âdetleri türemiştir.
Ne ilginç ki başta da belirttiğim gibi Şamanizm Dünya’nın bir çok farklı coğrafyasına taşındığından; sadece İslam adına değil diğer dinlerde de şamanizmin etkisinde kalarak din adına, olmayan kutsallar türetme alışkanlığı gelişmiştir.
Hıristiyanlar'ın paskalyaya 40 gün oruç tutarak hazırlanmasının, Ayasofya kilisesinin zemin katında 40 sütununun ve kubbesinde de 40 penceresi olmasının kökeninde o devirlerden kalma şaman veya totem gelenekleri yatar.
MEZARTAŞI
Şaman, âyin sırasında yardımcı ruhlarını kullanmaktadır. Ölülerin, âilenin vefat etmiş büyüklerinin, eski Şamanlar'ın ruhlarının, ormanın, suyun ve yerin yardımcı ruhlarının da Şaman'a yardım ettiği kabûl edilir. Ölen büyüklerin ruhlarının çoğalması sonucu bu ruhların en kıdemlisinin ruhların başına geçeceğine ve bunun da diğerlerinin yardımı ile Şaman'a yol göstereceğine inanılır. Kuş biçiminde düşünülen bu ruhlar Şaman'a gökyüzüne yapacağı yolculukta yardımcı olmaktadırlar. Toplumda ulu kabûl edilen kişilerin ölümünden sonra ruhlarından medet ummak mezarları kutsamış ve bu yerler medet umulan yerler hâline gelmişlerdir.
Günümüzde mezar, türbe, yatır ve benzeri yerlerin ziyareti ve bunlardan medet umulması da bu inanç sisteminin devamı olarak, Allah’ın dininin temel değerlerine tamamen aykırı biçimde ortaya çıkmış ve aksine daha da ileriye gidilerek bu dinin bir değeri gibi insanlara yutturulmaya çalışılmıştır.
Göktürkçe'de ve Uygurca’da “ruh” için can anlamına gelen “tın” sözcüğü kullanılıyordu. Bu aynı zamanda “soluk” demekti. Ölüm, soluğun kesilmesi, ruhun bedenden ayrılıp uçması biçiminde düşünülüyordu. Bu yüzden de bâzen “öldü” yerine “uçtu” denilmektedir. Ruhları öbür dünyaya göç eden ataların, orada rahatsız edilmemeleri, iyi yaşamaları gerektiğine inanılırdı. Bu nedenle Eski Türkler’de mezarları gizleme geleneği yoktur, aksine özellikle büyüklerin özel mezarları yapılıp, üzerlerine bir yapı (bark) yapılmış, barkın iç duvarları ölünün yaşarken katıldığı savaş sahnelerini gösteren resimlerle süslenmiştir. Ayrıca mezarın veya mezar yapısının üstüne Balballar dikilmiş, sıradan kişilerin mezarlarına da, belirli olması için tümsek biçimi verilmiştir.
Arap dünyasında mezar taşı yoktur. Ölünün toprakla bütünleşmesi ve zaman içinde kaybolması istenir. Kutsanması yasaktır. Mezarlara taş dikilmesi ve bu taşın san'at eseri hâline getirilecek kadar süslenmesi İslam coğrafyasında sadece Anadolu’da görülmektedir. Şaman geleneğinin devamı olarak Anadolu’da mezarlara ölenlerin sevdiği eşyalar bile konmaktadır. Gelin ve genç kızların mezarları tel ve duvaklarla süslenmektedir.
İşte Arap dünyasında mezar taşı yokken, mezarları kutsal görmek din adına suç olarak görülürken aynı dinden olduklarını söyleyen Türklerin nasıl olup da mezarları kutsal görerek medet umduklarının asıl sebebinin şaman dinini tam olarak terk etmemelerine rağmen, şamanizme ait inanışları İslam’ın kriterleri gibi göstermelerine dayandığı görülmektedir.
İÇKİ
Şamanlar (kamlar), tanrılar ve koruyucu ruhlar için arak (rakı) saçı saçarlar, bu kansız kurban sayılır. Oysa İslâm’da içki içilmesi kesinlikle yasaklanmıştır. Eski Türk kültüründe içki içilmesi yaygın bir gelenektir. Özellikle düğünlerde ve mutlu günlerde müzik eşliğinde içki içilmesi geleneği vardır. İçki Şaman âyinlerinin de vazgeçilmez bir parçasıdır.
Türkler içki geleneklerini, din adına gerekli bir ritüel olarak lanse edememiş, içki geleneğini İslam a göre yanlış bir davranış olduğunu kabul ederek sürdürmüşlerdir.
Aslında, içki geleneğinin diğer; türbe, mezar, kutsanması, bazı sayılara, nesnelere kutsallık, yakıştırma davranışları yanında masum daha doğrusu daha dobra kaldığı açıktır. Yani en azından diğer örneklerdeki gibi; türbe, mezar, mum, 40 çıkması, Kuran ın musikili okunması… gibi dinde olmayan şeyleri, Allah öyle istemiş gibi inanıp, insanları buna inandırmaya çalışmak yanında oldukça masum kalmaktadır. Çünkü içki içen değil, Allah hakkında, din hakkında uydurma şeylere inanan ve bunları yayan en büyük, affedilmez suç içindedir.
16/116 Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.
NAZAR
Anadolu’da halk arasında “nazar inancı” çok yaygındır, bunun önüne geçmek için “nazar boncuğu”, “deve boncuğu”, “göz boncuğu” v.s. gibi boncuklar takanlar bunların kendilerini koruyacağına inanırken aslında eski Türk Şaman inançlarını sürdürüyorlar. Yine, istenmeyen bir olay duyulduğunda tahtaya el ile tokmak gibi üç kere vurulması da, kötülükten korunmak, kötü ruhların duymasını önlemek amacına yönelik eski bir Şaman inanışıdır.
KURŞUN DÖKME
Kurşun Dökme de Şaman geleneklerinden kalan bir âdettir. Şamanlar bu ritüele “Kut Dökme” anlamına gelen “Kut Kuyma” adını vermişlerdi.
__________________ "Hakk Rabb'indendir."
|