Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
İslam dinindeki ihtilafların ortaya çıkmasındaki en büyük etken
hadislerdir. Bazı insanlar, aralarındaki ihtilafların giderilmesi için
gönderilen Kur’an-ı Kerimi bırakıp, peygamberden veya O’nun sahabesinden
geldiği iddia olunan hadislere dalmış ve içinden çıkılamaz ihtilaflara
düşmüşlerdir. Daha sonra da aslı astarı olmayan bazı hadislerden yola çıkarak
kıyaslar yapmış ve daha fazla ihtilafların ortaya çıkmasına sebep olmuşlardır.
Gerek itikadi farklılaşmanın, gerekse de ameli farklılaşmanın sebeplerinin
başında; peygambere veya O’nun sahabelerine fatura edilen hadisler gelmektedir.
Aynı şekilde ümmeti bölen ve siyasi farklılaşmalarla onları küfür milletinin
zulümlerine maruz bırakan parçalanmaların sebeplerinin en önemlisi de bu
hadislerdir.
Bu kısa girişten sonra şimdi de hadislerle ilgili temel düşüncelerimizi
maddeler halinde açıklayalım.
- Hadisler gelenekçilerin açıkladıkları gibi Peygamberimizin sözleri değil,
çoğunluğu O’nun ve sahabelerinin adına fatura edilmiş olan rivayetlerdir.
- Hadis kitaplarında peygamber adına fatura edilmiş binlerce hadis vardır.
Buhari Müslim’de dahil olmak üzere her hadis kitabında peygamber adına
uydurulmuş olduğu % 100 ispatlanabilecek birçok hadis vardır. Ve bu uydurmalar
gelenekçilerin sandığı gibi 3-5 rivayet değil, hadislerin büyük bir
çoğunluğudur.
- Hadis alimlerinin isnad sistemi diye ortaya koymuş olduğu sistem;
tarafgirliğe dayalı olan ve gerektiğinde yalanı da içeren bir sistemdir. Bu
sisteme asla güvenilemez. Belki araştırma yapıldığında illetleri akılla
kavranılamayan Kur’an merkezli konularda, Kur’an’ın mesajının te’kid ve tebyin
edilmesinde tamamlayıcı bilgi olarak isnad sisteminden faydalanılabilir. Yine
bu faydalanma da % 100 sağlıklı değildir, ama diğer delillerle birleştirilerek
faydalanılabilir. Bazı hususlarda tamamlayıcı bilgilerin ortaya
çıkartılmasında bunlara başvurulabilir. Ama hiçbir zaman bu bilgiler esas
alınamaz. Ehli hadisin ortaya çıktığı ilk dönemlerde isnad sistemi hadislerin
peygambere aidiyetinin garantisi gibi gösteriliyordu. O günden bu güne kadarda
aynı anlayışın sağlıklı olduğuna inanılıyordu. Biz diyoruz ki, bu zihniyetin
oluşması için, birçok rey ehline iftira atılmış ve cahil kalabalıklarında
katkısıyla bu yanlış anlayış –ehl-i reye rağmen- günümüze kadar taşınmıştır. Bu
insanların iftiralarından rey ehlinden olan Nazzam ve Ebu Hanife gibi alimler
bile nasiplerini almışlardır. İftiralara örnek olarak, Nazzam’a gece gündüz
içki içer fuhuş yapardı ve haysiyetsizdi diyen İbn-i Kuteybe’yi ve Ebu
Hanife’ye Muhammedin dinini değiştiren, hadislere hurafe diyen, sahih hadisi
inkar eden, ümmetin fitnecisi…vb diyen İbn-i Hibban’ı örnek olarak
gösterebiliriz.
- Hadislerin peygamber döneminde-DİNİN İKİNCİ KAYNAĞI- olduğu iddiası da
yalandır. O dönemde hadislerin yaygın bir şekilde yazılmadığı apaçık ortadadır.
Eğer dinin ikinci kaynağı olsa mutlaka yazılırdı. Hadislerin ilk başta Kur’an
ayetlerine karışmamış olduğu yorumu da mantıksızdır. Çünkü birçok sahabenin
ezberinde olan Kur’an’ın hadislerle karıştırılmasının imkanı yoktu. Diyelim ki
yazılmadı. Pekala Beni Saide gölgeliğinde hilafete kimin seçileceği
tartışılırken niçin Sünnilerin hadis kitaplarındaki onlarca hadisten söz
edilmedi.Çünkü o hadisler o dönemde yoktu. O hadisler siyasi olaylar sebebiyle
daha sonra uydurulmuş ref edilerek peygamber veya O’nun sahabeleri adına fatura
edilmiştir. Aynı şekilde Şiilerin bildiğini iddia ettikleri birçok sahabe;
buradaki hilafet seçiminin sonucunda çıkıp ta “Hayır! Bu seçim doğru değil,
Peygamberin hilafete Ali’yi daha layık gördüğüne dair onlarca rivayet var
demedi. Niye? Çünkü onların sahih dedikleri birçok rivayette aynen Sünnilerinki
gibi olaydan sonra uydurulmuştu. Bu bilinçle hareket eden birçok sahabe ve Ebu
Hanife ve İmam Malik gibi mezhep imamları sahih senetle gelmesine rağmen-sünnet
anlayışlarına aykırı olan- sahih hadisleri reddetmişlerdir. Hanefilerdeki
Manevi İnkıta meselesini anlayanlar bizim açıklamalarımızdan gerekeni
anlayabilir. Onu bilmeyenler ve kör mukallitlikle müttaki bir muvahhit olunacağını
sananlar ise; maalesef ne açıklamalarımızı nede dinlerini anlama şerefine nail
olamayacaklardır.
- Hadis kitaplarında bırakın sözleri ameller bile doğru nakledilememiştir.
Hatta imanın şartının kaç olduğunu bile hadisçiler net bir şekilde aktaramamışlardır.
Bu onların peygamberin sözünü değil de, en temel inancı bile doğru
nakledemediklerini ispatlamaya yeterlidir. Mesela; iki sayfalık hadisi doğru
nakletmek bir yana, bütün hadisçiler yan yana gelse peygamberin kıbleye karşı
bevledip bevletmediğini çözemezler. Ancak te’ville, nesh mensuh…vb yöntemlerle
rivayetler arasını bağdaştırmaya çalışırlar. Ama bunda bile başarılı olamazlar.
Çünkü, kendilerine çöl ortamında yüzlerce defa belki de sahabeler arasında
bevletmiş olan peygamberin bir amelini bile doğru nakledememişsiniz, sözlerini
nasıl nakledeceksiniz? Deseniz hiçbir cevap veremez ve sadece sizi sünneti
inkar etmekle suçlarlar. (Sünnetle hadisin farkını bilmeyecek kadar sünneti
anlamaktan uzak oldukları için; siz, peygambere ait olmayan sözleri(hadisleri)
reddettiğiniz halde, onlar Alah’ın rasulünün Kur’an’ı yaşama şekjli olan
sünneti inkar ettiğinizi sanacak ve size karşı tutumunu da ona göre
belirleyecektir.
- Hadislerin aslının vahy olduğu iddiası da yalandır. Bu konuda İbn-i Hazm,
İmam Şafi, İbn-i Hibban ve benzerlerinin getirdiği deliller bağlamlarından
kopartılmış ayetler ve uydurulmuş hadislerdir. Örnek olarak, bu kişiler Kur’an
hakkında söylenmiş olan peygamberin konuştuklarının vahy olmasını, hadislerin
de aslının vahy olduğuna delil getirmişlerdir. Bu doğru değildir. Ayetin
ayetler içindeki, sure içindeki bağlamına ve nüzul kronolojisi dikkate alınarak
Kur’an içindeki bütünlüğüne bakıldığında gelenekçilerin yorumlarını yaparken
Kur’ana bakmak ve O’nu anlamak yerine, O’ndaki ideolojilerini desteklediklerini
sandıkları herhangi bir ayeti cımbızla çıkartıp, binbir te’ville te’vil edip
daha sonra işte bakın Kur’an’da da bizim teorinin delili var demişlerdir.
Ataları taklitle ömür tüketenlerin, Kur’an’a bakarak fikir üretmeleri mümkün
olmadığı için maalesef ilgili kişilerin delil diye verdikleri ayet, asla delil
olmamasına rağmen binlerce yıldan beri alim ulema geçinenler arasında delil
diye açıklanıp durmuştur. Dikkat ediyorsanız, Necm suresindeki bu ayetin bizim
anladığımız manadaki hadislerle uzaktan yakından hiçbir alakası yoktur. Yine
aynı şekilde Hicr suresindeki “zikri biz indirdik ve O’nu biz koruyacağız”
ayetindeki zikrin hadisle hiçbir alakası da yoktur. Hatta bütün akıl sahipleri
ittifak etmişler ki hadisler korunmamıştır ve korunmadığı konusunda ihtilafta
yoktur. Ümmetin üzerinde ittifak ettiği tek şey; Allah’ın kitabının
değiştirilmeden günümüze kadar geldiğidir. Hadisler öyle mi? Müçtehit
olmayanların bir müçtehidi taklit etmesi gerektiğini açıklayan Hüsnü Aktaş
ismindeki gelenekçi bir hocamızın kitabındaki “itibar edilen hadis
kitaplarımızda aynı konuda birbiriyle çelişkili iki sahih hadise her zaman
rastlanılır…” şeklindeki açıklama bizim iddialarımızın muhaliflerimiz
tarafından da aynen kabul edildiğinin göstergesidir. Teşhisimiz aynı olan bu
konuda çözüm önerilerimiz oldukça farklıdır. Onlar hadisler karmakarışık onu
biz anlayamaz anlayan bir müçtehide tabi oluruz derken, biz evet! Karmakarışık
olduğu doğru bu yüzden dinimizi yaşamak için Kur’an’a sımsıkı yapışmalı,
hadislere ise sadece Kur’an’ı anlamamıza yardımcı olacak kadar bakmalıyız. Bunu
yapmayarak “bu karmakarışık hadislerden ancak mezhep imamlarımız ve alimlerimiz
anlar” diyenler, artık uykudan uyanmalı ve müçtehitlerinde ihtilafları
çözemeyerek Kur’an’a rağmen ortaya çıkartılan bu ihtilafların içinde boğulup
kaldığını anlamalıdır.
- Geleneksel hadis anlayışının esas aldığı sahabe tarifi de yanlıştır. Eğer bu
tarif esas alınırsa o zaman, sahabenin tümünün adil olması, tamamen imkansız
hale gelir. Bu tanım ve sahabenin tümünün adil olduğu şeklindeki yorumun,
rivayetlerin eleştirilmesini önlemek için hadis ehlinin yapmış olduğu bir
koruma çemberi olduğunu biliyoruz. Ve bu şekildeki sonradan çıkartılan saçma
sapan kurallara itibar etmiyoruz. Hadisçi kesim bu hadisleri korumak ve
kollamak adına uydurmuş, daha sonra tartışılmasın diye akaid konularının
arasına katmış ve bir inanç şekline dönüştürmüştür. Maalesef bunda da başarılı
olmuş ve bunun sonucunda binlerce uydurma hadis sahih hadis olarak hadis
kitaplarında yer alabilmiştir.
- Gelenekçilerin geçmişteki alimlerin uydurma hadisleri temizledikleri
iddiaları da doğru değildir. Bunu söyleyenlere, Buhari’den sonra yaşayan hadis
alimlerinin çalışmaları sonucunda, Buhari’de uydurma olduğunu anlayıp
seçtikleri kaç uydurma hadis var? Diye bir soru sormanız yeterlidir. Cevap
“Buhari’de olmaz” olacaktır. Halbuki Buhari’de Peygambere aidiyeti imkansız
olan, çünkü, peygamberin vefatından sonra ortaya çıkan ve hadis
uydurmacılarının tetikleyicisi olan savaşların birebir açıklamasını yapan
rivayetler vardır. Buhari’yi araştıranlar, orada her iki siyasi grubun kendi
yorumlarını hadis diye uydurup Buhari’nin içine taşıdıklarını göreceklerdir.
Siyasi olaylar sonucunda ortaya çıkan savaşta ölenlerin Müslüman olduğunu
söyleyen ve her iki tarafı temize çıkarmaya çalışanlarında, tam tersine her iki
tarafı suçlayanlarında kendi tezlerini peygamber adına fatura ettiklerini
kolaylıkla anlayacaktır. Örnek olarak; siyasi olaylar sonucunda iki tarafın
Müslüman olduğunu savunanlar, “İki (İslam) topluluğu savaşmadıkça kıyamet
kopmaz. Bu iki topluluk arasında büyük bir harp olacaktır. Halbuki ikisinin de
davası birdir. “ hadisini, tam tersini savunarak her iki grubunda cehennemlik
olduğunu söyleyenler ise “Ebu Bekre hadisi Ahmet b. Kays rivayetinde şöyle demiştir.
“(Sıffin harbi sırasında) şu adama (Ali b. Ebi Talip) yardım etmeye gittim.
(Yolda) Ebu Bekre ile karşılaştım. Nereye gitmek istiyorsun? Diye sordu. Ben
“Şu adama (Ali’ye) yardım etmeye” dedim. Ebu Bekre “Dön zira ben Rasullah’ın
İki Müslüman kılıçlarıyla karşı(laşıp vuruştukları) zaman öldüren de, ölen de
cehennemdedir.” Buyurdu. Ben ya Rasullah, şu katilin Cehennemlik oluşunu
anladık, öldürülene ne oluyor? Dedim. O da arkadaşını öldürmeye hırslı idi”
buyurdu. Hadisini delil göstermiş ve bunu da Buhari’ye Peygamber sözü olarak
yazdırtabilmişlerdir. Bunun örnekleri onlarca, yüzlerce değil binlerce vardır.
Ve biz bunları zamanı geldikçe teker teker göstermeye çalışacağız.
- Hadis kitaplarındaki hadislerin birçoğu Kur’an’ın anlaşılmasını kolaylaştırmak
şöyle dursun, tam tersine zorlaştırmıştır. Maalesef bazı konularda bu
zorlaştırmanın bir ucu imkansızlaştırmaya doğru gitmiştir. Hadis kitaplarındaki
hadislerin mutlaka bilinmesini şart koşan hadisçi zihniyet; maalesef hadislerin
büyük bir çoğunluğunun Kur’an’ın anlaşılmasını kolaylaştırmak şöyle dursun, tam
tersine zorlaştırmış olduğunun farkına varamamıştır. Biz bazı hadislerin
Sünnetin anlaşılmasında ve dolaylı olarak ta Kur’an’ın anlaşılmasında faydaları
olduğunu inkar etmiyoruz. Ama bu gelenekçilerin anladığı gibi değil. Çünkü
gelenekçilere göre Kur’an merkezli ve ameli tevatür olarak gelen uygulanmış bir
sünnet ile, merfuluğu, ittisali tartışılacak bir ferdi rivayet kitapta
geçiyorsa aynı şeyi ifade eder. Ehli Sünnetliği kimseye bırakmayan tarikatçıların
eserlerinde, bu tip ferdi rivayetlerin, Kur’an ayetlerini tekzip edercesine
uydurulmuş anlamlarına ve çürük isnadlarına bakılmaksızın yer alması bu
iddiamızı ispatlamaktadır. Bu tip rivayetler, sadece tarikat kitaplarında
değil, akaid kitaplarında bile kullanılmıştır. Bunun bazı örneklerini akaidle
ilgili düşüncelerimize baktığınızda göreceksiniz.
- Sonuç olarak; Avam halk hadis kitaplarıyla ve hadislerle fazla muhatap
edilmemelidir. Onlar inancını ve ahlakını Kur’an’a göre yapmalı, ameli
konularda da güncelleştirilmiş bir ilmihal kitabına göre amellerini yapmaya
çalışmalıdır. Okumayı ve araştırmayı seven orta ve ileri aşamalı Kur’an
okuyucuları ise sitemizi takip ederek geliştirmiş olduğumuz Kur’an merkezli
Sünnet anlayışının mahiyetini anlamalı ve araştırmalarımızı takip ederek Kur’an
merkezli Sünnet anlayışıyla Hurafe merkezli sünnet anlayışının farkını fark
etmelidir. Aradaki farkı anlayanlar, yalancı birçok ravinin uydurmuş olduğu
rivayetlerdeki bilgilerle, Allah’ın dinine eklemelerde veya çıkartmalarda
bulunulamayacağını bilecek ve tevhid inancının gereğini yapacaktır.
Kur"an"ın anlaşılması ve okunması yönündeki gayretlerinizin her türlü takdire şayan olduğunu belirtmek isterim.Allah razi olsun.
Kur"an "ın anlaşılmasının önündeki en büyük engellerden birinin de hadisler külliyatı olduğu,artık herkesin malumudur.1970 li yıllardan beri,okuyan, yazan,düşünen müslümanlar tarafından hadisler tartışılmakta ve sorgulanmaktadır.Bana göre,bu konuda bir hayli mesafe alınmış bulunmaktadır.Ancak,konuyu sürekli gündemde bulundurmak da gerekmektedir.
Ancak,benim şahsi ve kesin kanaatim odur ki,hadisler Kur"an"nın çevresine örülmüş ilk duvarı oluşturmaktadır.Halbu ki,müaslümanların Kur"an"a ulaşıp,yalnız Kur"an"la baş başa kalabilmesi için,yıkılması gereken çok daha kalın ve çok daha güçlü,iki duvar daha bulunmaktadır.Benim üzüntüm,okuyan,yazan ve düşünen müslümanların,bu duvarların henüz farkına bile varmamış olmalarıdır.
Yıkılması gereken bu duvarlardan biri,sözüm ona sebebi nuzul ve sözüm ona islam tarihidir.Peygamber ve islam karşıtlarının uydurduğu nuzul sebebleri ve yazdığı islam tarihi çöpe atılmadıkca,hadisleri atmakla hiç bir yere varamaz,bir adım bile mesafe alamayız.
Bunu da halletsek,gene de Kur"an ile baş başa kalamayız.Bu defa,karşımıza,arap dil tekniği,lugatler ve arap grameri çıkacaktır.Halbu ki,Kur"an arapça olmadığı gibi,kendisine özgü kelimeleri ve kendisine özgü bir dil tekniğine sahiptir.
Halbu ki,bizim Kur"an"ı anlamamız için,3 kaynağa ihtiyacımız vardır.
1.Özgür akıl.
2.Mushaf.Elimizdeki yazılı Kur"an ayetleri.
3.Orijinal ayetler.Diğer adıyla,Kitabın apaçık ayetleri.Bunlar,çevremizdeki varlıklar,açıkca müşahade edebildiğimiz fiziksel,sosyal yasalar ve insanlığın büyük çoğunluğunun müşahade ettiği ilmi verilerdir.
Kur"an "ı anlamak için,bunların dışında itibar edilebilecek hiç bir şey yoktur.Hadisler konusunu,en azından "hanif dostlar"olarak aştığınızı düşünüyorum.Ama aşmanız gereken,çok güçlü iki duvar daha var.Lütfen,bu duvarlara da yönelin,aksi takdirde bulunduğunuz yerde dönüp durmak zorunda kalabilirsiniz.
Yıkılması gereken duvarlar, yazınızda bahsettiğin hususlar değil, insan oğlunun Kur'an'a yaklaşım biçimidir. Eğer birileri Kur'an'ı yaşamak ve hayata aksettirmek için değilde, insanların kafalarını karıştırmak, kendi görüş ve düşüncelerini, belli grup ve hiziplerinin kabulü için Kur'an'a yaklaşırsa günümüzde olduğu gibi parcalanmışlığın önü kesilemez..
Ayrıca, Kur'an'ı anlamak içi vermiş olduğun 3 maddenin 2 sinde yanılıyorsunuz kanımca, asıl 3.madde aşağıdaki gibi olmalıdır.
1. Lafız
2. Mana
3. Kasıt
Selam ve dua ile
__________________ Yanlız sana ibadet eder ve yanlız senden yardım bekleriz.
Dostum.Size katılmıyorum.Çünkü,1000 yıldır sizin verdiğiniz kriterler geçerli.Sizin verdiğiniz kriterler,parçalanmayı önlemiş mi ki,benim verdiğim kriterler parçalanmayı önlesin.Siz ehli sünnet meshebinin parçalanmasından korkuyorsunuz.Halbu ki,ehli sünnet meshebi birinci cihan harbinde tamamen parçalandı,ancak siz hala farkında bile değilsiniz.Çünkü ehli sünnet meshebi,büyük ve tamamen siyasi bir oluşumdu.İslamla Kur"an"la,uzak yakın ilgisi yoktu.
Ama sizin endişenizi anlıyorum.Nasıl ki,Türk inasanının Cumhuruyet(laiklik meshebi) dönemine geçmesi sancılı olduysa,ehli sünnet meshebinden,ehli Kur"an meshebine geçişi de sancılı olacaktır.Bir çok müslümanın,gerçekten kafası karışacak,hayal kırıklığına uğrayacak ve bir hayli bocalayacaktır.Ancak,bu süreç yaşanmak zorunda ve 1970 li yıllardan beri de yaşanmaya başlanmıştır bile.Bu sureç,bundan sonra toplumu daha da çok sarsacak ve daha da çok etkileyecektır.
Bundan korkmamak lazım.Bir süre sonra,belki,50,belki,100 yıl sonra,en azından Türkiye de,kendiliğinden yeni bir fıkıh,yani yeni bir meshep oluşacaktır.Siz zannediyormusunuz ki,bilenen meşhur meshepler,bir kaç yılda oluştu.Bana göre ,söz konusu mesheplerin oturması,en az,300-400 yıl sürdü.
Ya görüyorsun işte, nasıl damgalanıyor insanlar, asıl sorunumuz bu, asıl bölünmüşlük buradan başlıyor işte, fikirleri hoşa gitmeyen insanlara illaki bir damga vurulacak.
Bak kardeş, benim formdaki yazılarımı okumadığın çok belli, nasıl böyle bir sonuç çıkardın anlayamadım; ama ben sizin tüm yazılarınızı (belki bir ikitane hariç) okudum, yani satır aralarından sonuç çıkarılacaksa, kusura bakmayın ama sizin satır aralarınızdan dökülenleri bakmak gerektiğini düşünüyorum.
Selam ve dua ile
__________________ Yanlız sana ibadet eder ve yanlız senden yardım bekleriz.
Yıkılması gereken duvarlar, yazınızda bahsettiğin hususlar değil, insan oğlunun Kur'an'a yaklaşım biçimidir. Eğer birileri Kur'an'ı yaşamak ve hayata aksettirmek için değilde, insanların kafalarını karıştırmak, kendi görüş ve düşüncelerini, belli grup ve hiziplerinin kabulü için Kur'an'a yaklaşırsa günümüzde olduğu gibi parcalanmışlığın önü kesilemez..
Dostum,benim sizi tanımadığımı,yani yazılarınızı okumamış olduğumu kabul ediyorum.Bu konuda haklısınız.Yazını yukariya aynen aldım ve gene ayni şeyi söyliyeceğim.İlla,birilerinin birilerine herhangi bir meshebi dayatması,parçalanmalara yol açmaz.Birileri,kendi Ku"an anlayışını başkalarına dayatarakta parçalanmaya yol açar.Ve açacaktır da,ben bunun kaçınılmaz olduğunu,bu süreci yaşadığımızı ve daha uzun yıllar yaşayacağımızı söylüyorum.Bu doğaldır,bundan korkmamak lazım.Yeter ki,yanlışta olsa,çıkış noktamız Kur"an olsun.Zaman içinde,zaman süzgeci yanlış yorumları eleyecektir.İnşallah
26 senedir Yalniz Kuran
kaynakli Islami savunuyorum bilincim yerinde oldugu surece bu
degismeyecektir.Yalniz Kuran anlayisini gerceklestirmek icin tarihi ,lugati ve
benzeri malzemeleri yok etmek yerine onlari geregince ogrenmek, anlamak ,ve bir
sisteme gore duzenleyip istifadeye sunmak sarttir diye dusunuyorum.Kuran'i
okumakla anlamak cok farkli.
Gecenlerde baska bir mail
grubuna yazdigim bir kac kisa yaziyi ilistiriyorum.
Kuran'i anlamak
uzere;
Kurani anlayabilmek icin yontemler tespit etmek
gerektigini soylemistim,bunun icin olmazsa olmaz mutlakaki samimiyyettir.Bunun
yanisira bir bilgi donanimi kacinilmazdir.
Evet Kuran’in ozellikleri arasinda
apacik,kolaylastirilmis,anlasilir,yol gosteren ve benzeri bir cok nitelikler
muhatabi acisindan umit vadetmektedir .Yinede aci gercek sudurki biz bu Kuran’i
anlamakta cok gucluk cekmekteyiz.
Bundan yirmibes yil once ben Kuran’i herkes anlayamaz
diyenlere duzinelerce ayet okur guya haddini bildirirdim.Kurani
tercumesinden okuyup baskalarina anlattigimda meallerden yola cikarak bir fikir
elde etmenin yanlis oldugu tepkisiyle karsilasiyordum buda beni arapca
ogrenmeye sevketti cok kisa zamanda sarf ve nahiv uzerine yogun ders alip
metin cozmeye basladim,ardindan Ank.Uni.Dil Tarih Cografya fakultesinin arap
dilini secip girdim .Arapca bilmenin de mazeretleri yok etmedigini
soylememe gerek yok.Muzzemmil suresi talimatlari geregi her gece toplanip Kuran
okuyor calisma yapiyorduk uc seneden fazla suren bu calismalara hicbir
gece atlamadan devam ettik.Bu tutuklu bulundugumuz zamanlarda bile
boyleydi. Cok yogun bir sekilde imkanlarimizi zorlayarak bircok sehirde
ogrendiklerimizi insanlara aktariyorduk.Soylemimiz, dinimizi yalnizca Kuran’dan
ogrenmeliyiz bunun icinde Kuran’i bildigimiz dilde okumaliyiz ve dogal
sonucuda bunlari ciddiye alip yasamaliyiz idi.Hatalarimiz coktu cunku biz
hicbir tecrubeden yararlanmamistik ve artik lakayt bir hayat yasayan daha once
Kuran okumus bazi kisilerden baska boyle bir hareketten haberdar degildik.Bahsi
gecen kimselerle cok sonradan tanistik. Geleneksel din anlayisinin
emniyetteki mensuplari tarafindan defalarca tutuklandik,en sonunda yurt disina
cikmak zorunda kaldim.Benim disimda kimse gelmedi ve geride kalan arkadaslarin
buyuk bir kismi ne kadar buyuk hata yaptiklarini farkedip makbul dine geri
donduler.Butun bunlar 1985 oncesi vuku buldu 22 yildir yurt disinda
yasiyorum.Hayatta zaaf anlarim oldu ama hicbir zaman tevhid inancim sarsilmadi
Yalniz Kuran kaynakli din anlayisim degismedi.Ama sunu ogrendimki insanlarin
Kuran okumasi onu anlamak icin yeterli degil 1400 yil oncesi Mekke ve cevresi
dil, din, kultur, yasam sekli ve kurallari tam anlasilmadan tespitler isabetli
olmayacakti.Bu yuzden konuyla ilgili yapilmis calismalardan istifade etmek
gerekiyor.Bu calismalar démodé bir ifadeyle muslim gayri muslim ayirdetmeden
yapilmali tabiki nitelikli ilim adami olmari sartiyla.
Gunumuzdeki Kuran savunucularinin ortak bir yonu
hadisleri gunah kecisi yapmak,oysa butun hadisleri yok saysak yine hicbir cozum
getirmis olmayiz.Islamdan ilk sapmalar Kuran kullanilarak baslatilmistir
,hariciler bunun bir ornegi.Henuz hadisleri ekollestirecek sivriler
turememisti.Kuran resulden kisa bir sure sonra yanlis yorumlanmaya
baslandi,Siyasi cikarlar bunun birinci sebebiydi.
Bizler yeniden ilk basa donup Kuran’in vahyedildigi ortami
guzel kavrayip mesaji kendi ozgun ifadesiyle tanimaliyiz.Bu alanda Islam
dunyasinda Pakistanli Fazlurrahman cok guzel calismalar baslatmis bir ilim
adami kendisinden istifade etmek gerekir. Maalesef Bizim ulkemizde
ona cok muhalefet edip isini zorlastiran yuzeysel kitaplari olan Mevdudi daha
cok taninmis ve tercih edilmistir. Arkadaslar biraz telden tele
oldu ama umarim niyetim anlasilmistir.
Kurran kissalari
Kuran'in
cok buyuk bir kismini kissalar olusturmaktadir ve gerek resullerin gerekse
yanlarindaki inananlarin Hz Muhammed'e ve diger inananlara guzel bir ornek
olusturduklarini ve kissalarla resulun kalbinin guclendirildigini kuran ifade etmektedir.
Resul Muhammed ve yaninda bulunanlar ve onlarin ornek aldiklari Kuran muhtevali
oncekiler bizler icin birer ornektirler ve onlarin kissalari geregince muhatap
olursak imanimizi ve sabrimizi guclendirecektir. Resul muhammed'e hayranligim
Rabbine imani, guveni, sadakati, azim ve gayreti ,sabri,tarihte gordugum en
mutedil insan kimligine sahip olusu ve daha nice mumtaz ozellikleri. Benim
hadis kulliyatinda aradigim bir resul yok , hadis dogruda olsa kaydedildigi
tarih ortami bize Hz Muhammed'in yasadigi gunu yansitamamaktadir. Cunku
hadislerin kayda gectigi donemler ortam cok farkli idi, dilde degismeler
yasanmis ,siyasi, itikadi,ameli ekollesmeler olusmus,bu yuzden hadisler bize
ifade edilip kayda gecildikleri gunun aktuel havasini teneffus ettirmektedir.
Baska bir husus bizim resulumuz ummetin duymasi gereken hususlari sadece bir
arkadasini koseye cekip saklica soylememistir.Her vakit namazi ve cuma namazi
ve bunun haricinde defalarca arkadaslari ile beraber anlar yasayan resul
ummetin duymasi gerekenleri bu zamanlarda acikca beyan etmis ve hepsinin gozu
onunde bir yasam surmustur.Bunlar da ummet ihtilaf etmez ve bu guzel
orneklikten istifade eder.
Resulun hayati Kuran olcu olmak kaydiyla tarihi kaynaklardan ogrenilebilinir,
bu bilgiler mustesrikler de dahil olmak uzere bircok ilim adamlari tarafindan
eserlestirilmistir. Ben W.M.Watt'i cok derinlik sahibi buldum ,batili
olmasindan kaynaklanan bazi takintilari
haric cok guzel tespitleri var.Resulumuzu musluman cevrelerden daha fazla
tanimis oldugunu gordum. Fazlurrahmanin Makaleler 1,2,3,4 cok guzel.Internet
sitelerinde goreceginiz yuzeysel yaklasimlardan cok farkli.Su yanlis
anlasilmasin ben Kuran'a olan ilgiye en cok sevinen insanlardanim Allah biliyor
bilincli bir Kuran nesli yetissin arzusu
icimi kavuran bir arzum ama su andaki haliyle mevcut olan yaygin gelisme beni umitlendirmiyor.
Muthis bir kolaycilik ve sanal dunyanin verdigi kamuflaj, bilgiden yoksun
insanlari ulema yapiyor!Ben bu guruptaki arkadaslari samimi buldum diger
sitelerde de cok samimi arkadaslar oldugu muhakkak,fakat iyi niyet kafi
gelmiyor.Cok okumak
arastirmak bir zaruret . .
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma