Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 19 haziran 2007 Yer: Nauru Gönderilenler: 97
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Bismillahirrahmanirrahim;
arkadaşlar ben çok bilgisi olan bir kimse değilim, yani sıradan birisiyim, Rabbim Zülcelal in fadlı ve ihsanı ile bazı şeyleri anladığımı umuyorum ve sizlerle bunları paylaşmak istedim.Gerçeği Hakk-ı ile ancak Yüce yaratıcımız bilir.O na sığınarak birşeyler yazmak istedim.Çünkü şerleri Hayr a çeviren ve Hayır larıda hayırla devam ettiren ancak O dur.Bu nedenle hatalarımız olursa fadlı- Kerem ve İhsan-ı ile bizleri düzeltmesini talep ediyorum inşaallah.Takdir O nundur ve Vallahi Semiun Alim ancak O dur.
Hasenat programı ile (ki programın 2.1 versiyonunda birçok, yazım yanlışı ve latin harfleri ile okunuşlarında yanlışlar da mevcuttur.ancak bunları not almamış bulunuyorum.acizliğime verin.) yaklaşık bir yıldır "salat" konusu araştırıyorum ve şunu anlayabildim ancak.Kur an-ı Kerim imiz yaşanmış olan ve hali hazırda yaşayan ve bundan sonra da yaşanacakları anlatan Cenab-ı Zülcelal-in, Peygamber efendimize (Allah ondan razı olsun görevini hakkıyla yerine getiren mükemmel ihlaslı bir insan ve peygamberimizdir ki bize buradan ona selam etmek ve Rabbimize de Elhamdulillah diyerek Hamd etmek düşer.)bahşettiği (Fadl-ı ile Lutfettiği) çok mükemmel ve kusursuz bir yaşam (hayat) kitabı dır.O nu anlayabilmek için hepimizin önce kendi nefsini sorguya çekmesi ve İhlas(samimiyet) derecesini bir gözden geçirmemiz gerekir.Şüphesiz bu çok zor ve meşakkatlı bir yol olup, ancak; sabır ve şükür ile bu yolda mesafe alınabilir.Aksi takdirde Kur an-Kerim bizleri cehenneme sürükleyebilir ki (tuzaklarla doludur) bundan ancak yine Rabbi Zülcelal imizin Rahmet ve Mağfiretine sığınırız.Şüphesiz O bizi saptırmak isterse bize yine O ndan başka hiçbir yardımcı da olmayacaktır.Takdir O nundur.Yine O na sığınırız.
Anlayabildiğim bir kısım sesleri sizler ile paylaşmak ve istişare etmek isterim, lütfen konuların çarpıtılmaması,sulandırılmaması ve hassasiyetle yaklaşılamsının önemini bir kez daha belirtmek istedim.Bütün işer ancak Yüce Allah C.C. için yapılır.
Bismillahirrahmanirrahim;
1-Kur an-ı Kerimimizi anlamak için o na bir hanif olarak, yani fıtratımız üzere yaklaşmalıyız.Bu konu Kur an-ı Kerimimizde açıkça belirtilmiştir.
"Fe ekim vecheke lid dini hanifa fitratellahilleti fetaran nase aleyha la tebdile
li halkillah zaliked dinül kayyimü ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun "
"O halde yüzünü dine bir hanîf olarak tut: o Allah fıtratına ki insanları onun
üzerine yaratmıştır, Allah yaradışına bedel bulunmaz, doğru sâbit din odur,
velâkin nâsın ekserisi bilmezler."-Rum-30-Elmalı orj.meal.(hasenattan alıntı)
Bu ayetle ilgili anlatmak istediğim diğer bir şey de dinin değişmediği ve insanın görevinin (imtahanının) değişmediğidir.Yani ta ilk oluş anından itibaren görevimizin sabit oluşudur.Hz.Adem Peygamberimizden beri bu böyledir.Ona ne görev verilmiş ise, tüm insanlarda aynı görevle mükelleftirler ve bu görevi Cenab-ı Zülcelal imiz bize Yüce Kitabında bildirmiştir.
Bu görev tüm mahlukatın;
"Kale ya ademü embi'hüm bi esmaihim, felemma embeehüm bi esmaihim kale e lem ekul
leküm inni a'lemü ğaybes semavati vel erdi ve a'lemü ma tübdune ve ma küntüm
tektümun"- bakara-33
"Ey Adem bunlara onları isimleriyle haber ver buyurdu Bu emir üzerine Adem onlara
isimleriyle onları haber veriverince de buyurdu ki demedim mi size Ben her halde
Semavüt-ü Arzın gaybini bilirim, ve biliyorum ne izhar ediyorsunuz da ne
ketmeyliyordunuz" Elmalı orj.meal.-hasenat
"onları isimleriyle haber ver" mektir.
Benim düşüncem doğrusunu hakkıyle ancak Aziz ve Celil olan Semi ve Alim olan yüce yaradanımız bilir.
"embi'hüm"=bilinçli olarak yaptıkları işlerini bir araya topla bildir. "em"-iş "bi"-bildiri "hüm"-bilinçli olarak yaptıklarını bir araya topla
Yani sadece meallerde bildirildiği gibi onlara isimlerini söyle değil. -bilinçli olarak yaptıkları işleri isimleri ile beraberce bildir.- olmaktadır. Bize düşen bu görevimizi sabır ve adaletli bir şekilde yerine nasıl olduysa öyle aktarmak, yansıtmak, anlamak, değiştirmeden, anlamlarını bozmadan yaymaktır. Takdir gücü herşeye mutlak yeten ve şanı yüce olan Rabbimden dir.
Katılma Tarihi: 19 haziran 2007 Yer: Nauru Gönderilenler: 97
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
bir de
şunu anlatmak isterim; yaradılış gereği bize yüklenen donanımlarımızı iyi
anlamamız gerekir ki; Rabbimizi ve Kur-an ımızı anlamada hata yapmamaya çalışalım.bu
bağlamda;
Her organımızın en az iki anlam ve görevi vardır.Birinci görevleri fıtratları
üzere, bulundukları vücudun sağlık ve kalıcılığını koruyarak devamını sağlamak.Ikinci
görevleri ise etrafları ile bağlantı içinde olup, onu değiştirmek,etkileşmek
.Bu değişim ister kararlı yapılsın, ister kararsız yapılsın kaçınılmazdır.Insan
yaptığı her şeyde ve harekette çevresini etkilemekte ve kendi de bunlardan
etkilenmektedir.bu etki tepki sürekli devam halinde olup, uyku anında ise
sadece kendi fıtratı gereği olan görevlerine organlar geri dönmekte ve uyku
sonunda da çevresiyle iyi yada kötü etkileşmeye devam etmektedir.
Eğer
insan çevresiyle olan etkileşme sürecinde kendisi için belirlenen sınırları aşarsa,
ki buna yüce Allah CC. Belli ölçüye kadar müsaade etmiştir, işte o zaman günah
işlemiş olur ve bunun insana bir yaptırımı olmak gerekir ki bu da Rabbimiz Faldı
Kerem ile Lütfu ve Rahmetinin neticesi olarak Adil olmasının bir gereğidir.
Katılma Tarihi: 19 haziran 2007 Yer: Nauru Gönderilenler: 97
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Bismaillahirrahmanirrahim.
Rabbimiz olan Yüce Allah CC. nun Rahmet ve Mağfireti ile Fadlı Kerem ve İhsanı samimi olan O na samimiyetle inanan kardeşlerimizin üzerine olsun inşallah.
Yukarıda aklımın erdiğince açıklamaya çalıştığım gibi. Kur-an ımızı Rabbimizn murad ettiği şekilde anlayabilmemiz için önce ihlaslı olmamız gerekecektir.Bu ihlasın yaşayışımızın içinde bundan önce yaptıklarımız ölçüsünde,Rabbimizin hikmetinin kapılarını arayacağını ümid ederim.
Bahsettiğimiz gibi her organımızın bir kendi (kendinin devamını sağlama görevi) öz görevi bir de çevresiyle etkileşim ile yüklendiği en az bir görevi daha vardır.Kur an-ı Kerimimizde geçen her ayetin biz insanlar üzerinde bir etkisi olacaktır.(olumlu yada olumsuz) Bu ayetler bir takım bildiriler ve öğütler bütünüdür.(Yaşanmış-Yaşanan-Yaşanacak)
Bu bildirileri (mesajları) anlamak için, hangi organlarımızın görev aldıklarını bir düşünmemiz gerekir.Bir de Arapça dilinin bildiğim kadarı ile sağlam köklü bir dil olması, bizim dilimizin ise esnek ve etkilenen bir dil olması bu işi biraz daha karmaşık hale getirebilir.Arapça da Kelimeleri oluşturan hecelerin, bir ağaç kökü gibi kelimenin öz manasını kaybettirmeyecek yapıda, Heceleri oluşturan Harflerin de bu kök hecelerin tohumları olduğunu düşünmekteyim.Lütfen bu dili bilen bir arkadaş yorum yaparsa sevinirim.Yanlışsam düzeltiniz.Bizim dilimizde ise esneklik olduğundan, Örneğin:"Yüz" kelimesi -1-sayı olarak, -2- Bir şeyin astarı olarak, -3-su da yüzmek olarak, anlam ifade etmekte belki hatırımıza gelmeyen daha başka anlamlarda ifade etmektedir.Allahu Alem ..... Bu nedenle arapçanın daha kolay, hatta dünyadaki en kolay anlaşılır dil olduğunu düşünmekteyim.
Bu bağlamda bir şeyi anlayabilmek için nasıl bir donanıma ihtiyaçımız olduğunu bir düşünelim;
Duyma-işitme organımız olan kulaklarımız;
Niçin vücudumuzda 2 adet ses alıcısı olan anten kullanılmıştır.Ve bir insan kulağı hangi seslerin (frekans aralığındaki) idrak edip(algılayıp) ,şuurlu bir biçimde beyne, yani merkez işlemcimize gönderebilir.? bu konuda bir doktorumuzun kulakla ilgili yazdığı bir yazının linkini ekleme gereği duydum ... Prof. Dr.m.omur@ttnet.net.tr
Ben bu yazıdan anlayabileceğimiz kadarını buraya kopyalamayı uygun buldum.
"Kulak, sesleri büyük bir hassasiyetle tespit ve analiz eder. Kulağın hassasiyeti bütün ses frekansları için aynı değildir. Sesler tizleştikçe daha zor duyarız.
Hassas bölge 500 ile 3.500 Hz arasındadır. Desibel (dB) bu hassasiyeti en güzel göz önüne alan ölçü birimidir. Ancak logaritmaya bağlı bir ölçü olması biraz kafa karıştırır. 3 dB'lik bir artış, akustik enerjinin 2 misli arttığını gösterir. Bu 3 dB'lik artış, kulağın fark edebildiği en hafif ses artış düzeyidir. 0 dB, ses olmadığının göstergesi değil, sadece normal bir kişinin ses algılama düzeyidir. Bazı insanlar, özellikle müzisyenler, -5, hatta -10 dB sesleri duyarlar."
şimdi bu bilginin üzerine Rabbimizin şu ayetini hatırlayalım
"Minellezine hadu yüharrifunel kelime am mevadiihi ve yekulune semi'na ve asaynavesma' ğayra müsmeiv ve raina leyyem bi elinetihim ve ta'nen fid din ve lev ennehüm kalu semi'na ve eta'navesma' venzurna leane hayral lehüm ve akveme ve lakil leanehümüllahü bi küfrihim fe la yü'minune illa kalila "---nisa-46
"Yahudilerden öyleleri var ki, (kelimeleri yerlerinden kaydırıp) tahrif ederek onları anlamlarından uzaklaştırırlar. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak “İşittik, karşı geldik”, “İşit, işitmez olası!” “Râ’inâ” derler. Hâlbuki onlar, “İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize bak” deselerdi, bu kendileri için daha hayırlı olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler."-diyanet çev-
görüleceği üzere Yehudi ler den bir kısmı daha o zamandan Rabbimizin sabit dinine saldırmışlar ve ayetlerimizi değiştirmek için çaba sarfetmişlerdir ve halen bu durum tağut ve yandaşları tarafından yapılmaktadır.
Yüce Kitabımızda helak olan kavimlerle ilgili ayetler anlatılırken birçoğunun "korkunç uğultulu bir ses" (olarak meallaerde çevrilen) ile helaklarından bahsetmektedir. Rabbi Zülcelal imiz bize bunun bir "sayha" olduğunu bildirmiştir, kitabımızda.Demek ki kuvvetli bir ses insanın helakine sebep olmaktadır.Diğer taraftan Rabbimiz "kun" emriyle seslenişiyle, yokluktan-diğer bir ifadeyle, mahlukatın anlama sınırı dışındaki bir olay- bu sınırın içine alınmakta ve anlaşılabilir hale gelmektedir. Vallahu Semiun Alim.
Katılma Tarihi: 19 haziran 2007 Yer: Nauru Gönderilenler: 97
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Bismillahirrahmanirrahiym;
arkadaşlar ses ile ilgili yeni bilgiler buldum ve sizinle paylaşmak istedim.Bana bunlar çok ilginç geldi.Yani bildiğimiz fizik kurallarına biraz ters geldi yapılan bir deney.Rabbim mutlaka İnşaallah bizlere idrakinin kapılarını açacaktır dua ve ümitleriyle.
"
SES BİLGİSİ
Lastik bir şerit iki ucundan sabitlenip titreştirilirse, metal levhanın bir ucu mengene ile sıkıştırılıp diğer ucu çekilip bırakılırsa, ses çıkarırlar. Gerilmiş saz telleri, tokmakla vurulan davul zarı, titreşmeleri sonucu yine ses çıkarır. Bu olaylar sesin ancak ortamların titreşmesi sonucu oluştuğunu gösterir.
Bir diyapazonun kollarından birine tokmağı ile vurulduğunda ses duyulur. Diyapazon kolunun ileri hareketi çevresindeki havayı iter, sıkıştırır, geri hareketi ise havayı seyrekleştirir. Bu hareket diyapazondan çevresine doğru dalgalar yayılmasına sebep olur. Ses dalgaları kaynaktan her tarafa doğru yayılır.
Titreşerek ses oluşturan cisimlere ses kaynağı denir. İnsan kulağı belli sınırlar içindeki titreşimleri duyabilir.
Kaynaktan yayılan ses dalgalarının bir enerjileri vardır. Bu enerji sesin yayıldığı ortam tarafından iletilir. Sesi ileten bir ortam olmadan ses yayılmaz. Boşlukta sesin yayılmamasının nedeni iletici ortamın olmayışındandır.
Deney:
Şekildeki fanusun içine zil ve lambanın bağlı olduğu bir devre kuruluyor ve fanusun içindeki hava boşaltılıyor. Anahtar kapatıldığında zilin sesi duyulmazken fakat lambanın yandığı görülür. Bu deney, sesin boşlukta yayılmadığını, fakat ışığın boşlukta yayıldığını gösterir."
isteyen linkteki diğer açıklamaları ve deney resmini inceleyip kendi de yapabilir inşaallah. (link sayfasının altına doğru bakınız)
Bu deneyden ben şunu anlamış bulunuyorum.Rabbim bize niçin Nebi ve Peygamberler göndermiştir.Çünkü bizimle konuşmak ve iletişim kurmak istiyor.Bu ışık vasıtasıyla olamıyor çünkü ışıkla iletişim kumak bizim için çok zor.Doğal olan gözlerimiz ışığa direk bakarsa zarar görmekte (güneşe direk baktığınızı düşünün) yada herkez tarafından görünen bir ışığın(Necm olarak Yüce Kitabımızda Rabbimiz Peygamberimize (Selam olsun) Meleğin indiğini ve herkezin onu gördüğünü bildirmektedir. Necm Suresini lütfen bir okuyunuz.) Apaçık göründüğünü ve herkezin bu ışıkla eğitildiğini düşünün, O zaman soru Şu. Nerede kaldı İmtahanın ve Hesap gününün Sırrı? Yüce Rabbim böyle dilemiş takdir O nun Şanı Yüce olan da Ancak O/ dur.Elhamdulillah.
Bir de şunu belirtmek isterim çok yakın bir gelecekte Umarım Rabbim bir çok kişiye Hikmetini öğretecektir İnşaalah. Bu durumda bilinen bir çok fizik kuralı tarihe karışacaktır.Ve yalancı Tağut ve yandaşlarının ipliği açık seçik olarak suya düşecektir İnşaallah.
Yukarı da bahsi geçen deney eğer doğru ise ki olmasaydı yazılmazdı diye düşünüyorum... Çağdaş devlet, teknoloji devi diye bilinen devletlerin ve onlar adına çalışan ilim adamlarının bunca insanı yıllardır kandırdıklarını, uzay masalları ile uyuttuklarını da göstermektedir.Şöyle ki şayet uzayda ses iletimi yoksa ki hava da yoktur uzayda.O zaman uzaya, aya şöyle adam gönderdik , haber gönderdik gibi ifadelerinin hepsinin birer yalan olduğu ortaya çıkacaktır. Allahu Alem, Vallahu Semiun Alim.
Hasenat programı ile (ki programın 2.1 versiyonunda birçok, yazım yanlışı ve latin harfleri ile okunuşlarında yanlışlar da mevcuttur.ancak bunları not almamış bulunuyorum.acizliğime verin.) yaklaşık bir yıldır "salat" konusu araştırıyorum ve şunu anlayabildim ancak.Kur an-ı Kerim imiz yaşanmış olan ve hali hazırda yaşayan ve bundan sonra da yaşanacakları anlatan Cenab-ı Zülcelal-in, Peygamber efendimize (Allah ondan razı olsun görevini hakkıyla yerine getiren mükemmel ihlaslı bir insan ve peygamberimizdir ki bize buradan ona selam etmek ve Rabbimize de Elhamdulillah diyerek Hamd etmek düşer.)bahşettiği (Fadl-ı ile Lutfettiği) çok mükemmel ve kusursuz bir yaşam (hayat) kitabı dır.O nu anlayabilmek için hepimizin önce kendi nefsini sorguya çekmesi ve İhlas(samimiyet) derecesini bir gözden geçirmemiz gerekir.Şüphesiz bu çok zor ve meşakkatlı bir yol olup, ancak; sabır ve şükür ile bu yolda mesafe alınabilir.Aksi takdirde Kur an-Kerim bizleri cehenneme sürükleyebilir ki (tuzaklarla doludur) bundan ancak yine Rabbi Zülcelal imizin Rahmet ve Mağfiretine sığınırız.Şüphesiz O bizi saptırmak isterse bize yine O ndan başka hiçbir yardımcı da olmayacaktır.Takdir O nundur.Yine O na sığınırız.
NACİ ÇELİK YAZDI.
Sevgili Dost.Yukardaki yazınızda koyulaştırdığım ifadeniz,tüylerimi diken diken etti.Ben,böyle bir anlayıştan allah"a sığınırım.Allah,Kur"an"ın bütün alemlere rahmet ve şifa olduğunu söylüyor,siz ise,Kur"an"ın tuzaklarla dolu bir kitap olduğunu söylüyorsunuz.Pes doğrusu.Söz konusu tuzaklarla ilgili,bir ayet verebilirmisiniz?
Katılma Tarihi: 19 haziran 2007 Yer: Nauru Gönderilenler: 97
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Bismillahirrahmanirrahiym;
Gerçeği Hakkıyla bilen ve bilgisinde şüphe olmayan ve Şanı Çok yüce ve eş ve ortağı bulunmayan Alemlerin Rabbi ve benimde Rabbim olan Allah CC. Hamd ile Selam ederim.(Elhamdulillah)
Her şey O ndandır ve her şey O na dönecektir.
Sevgili arkadaşım Naci Bey ;
Yüce Kitabımızı anlamak ve paylaşmak başlığı altındaki bu yazılarımız, doğruyu Hakkı ile (Rabbimizin anlamamızı murad ettiği şekilde) anlamak için açılmıştır.Burada ben acizliğimi kabul ediyor ve O na sığınıyorum.Bu konularda benim yanlış anlamış olabileceğim gibi bizlerinde yanlış anlamış olmaları muhtemeldir.Yine bu noktada Rabbimizin Hikmetini beklemek durumdayız.Çünkü Hakkıyla yapacak veya yardım alacak O ndan başka sığınılacak kaynak bulunmamaktadır.
Bu konuda bahsi geçen Rabbimizin bir ayetini örnek olarak paylaşmayı uygun gördüm.Bun dan başka daha bir sürü bunun gibi ayet olabilir (detaylı araştırmak gerekebilir).
Örnek:
Bakara-26- ve etrafındaki ayetleri lütfen meallerden okuyunuz.
İnnellahe la yestahyi ey yadribe meselem ma beudaten fe ma fevkaha, fe emmellezine amenu fe ya'lemune ennehül hakku mir rabbihim, ve emmellezine keferu fe yekulune maza eradellahü bi haza mesela, yüdillü bihi kesirav ve yehdi bihi kesira, ve ma yüdillü bihi illel fasikiyn
Bilmeli ki Allah bir sivri sineği hattâ daha üstününü bir mesel yapmaktan sıkılmaz, iman edenler bilirler ki o şüphesiz hakdır, rablarındandır, amma küfre saplananlar Allah böyle bir mesel ile ne murad etmiş? Derler, evet Allah onunla bir çoklarını şaşırtır, yine onunla bir çoklarını yola getirir, hem onunla ancak o fasıkları şaşırtır--- elmalı orijinal meali--- hasenat programından dan alıntı.
arkadaşlar ses ile
ilgili yeni bilgiler buldum ve sizinle paylaşmak istedim.Bana bunlar çok ilginç
geldi.Yani bildiğimiz fizik kurallarına biraz ters geldi yapılan bir deney.
Soru 1: Sesin boşlukta iletilemeyeceği deneyi,
hangi fizik kurallarına ters gibi geldi?
bisaniye Yazdı:
Bir de şunu
belirtmek isterim çok yakın bir gelecekte Umarım Rabbim bir çok kişiye
Hikmetini öğretecektir İnşaalah. Bu durumda bilinen bir çok fizik kuralı tarihe
karışacaktır.Ve yalancı Tağut ve yandaşlarının ipliği açık seçik olarak suya
düşecektir İnşaallah.
Soru 2: Tarihe
karışacak olan fizik kuralları hakkında ipucu verebilir misiniz?
bisaniye Yazdı:
Yukarı da bahsi
geçen deney eğer doğru ise ki olmasaydı yazılmazdı diye düşünüyorum... Çağdaş
devlet, teknoloji devi diye bilinen devletlerin ve onlar adına çalışan ilim
adamlarının bunca insanı yıllardır kandırdıklarını, uzay masalları ile
uyuttuklarını da göstermektedir.Şöyle ki şayet uzayda ses iletimi yoksa ki hava
da yoktur uzayda.O zaman uzaya, aya şöyle adam gönderdik , haber
gönderdik gibi ifadelerinin hepsinin birer yalan olduğu ortaya çıkacaktır.
Allahu Alem, Vallahu Semiun Alim.
Soru 3: Bahis
konusu olan deney ile insanların kandırılmalarının, uyutulmalarının ilgisi nedir?
Soru 4: Uzayda
hava olmaması ile uzaya adam ve haber gönderememizin ilgisi nedir?
Soru 5:Konun
fizik ile ilgisi nedir? Uzay-hava-ses-uzay masalları-uzaya adam ve haber
gönderme-fizik kurallarının yıkılması.vs.?
Kuran'ı okuyup,anlamaya çalışmak gayet güzel
elbette. Ancak, bazı ayetleri bilim ile ilişkilendirmeye çalışıp, buradan da
ilgisiz, temelsiz sonuçlara varmak: İşte bu olmamış.
Saygılar.Sevgiler.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
Katılma Tarihi: 19 haziran 2007 Yer: Nauru Gönderilenler: 97
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Bismillahirrahmanirrahiym;
Şanı Yüce O lan Rabbimize Hamd olsun.Fadl’ ı ile
lütfeyleyerek verdiği nimetlerine Hamd olsun.Şerlerimizi Hayr a çevirecek ve
yine Hayr ile devam ettirecek olan da ancakO dur.
Ben acizliğimi itiraf ederek, O na sığınarak yine özümüO na döndürmek niyetinde olan aciz bir
kuluyum O nun. Lutfeyleyecek ise ancak O dur. O.
Kuralları koyan da O dur, değiştirilmesine müsaade eden de,
yanlış anlaşılmasına müsaade eden de ancak O.Takdir yalnız O nundur.Bize ancak
kulluk düşer.Ancak O Yanlış ANLATMAZ(Söylemez).Allahu Ekber
Bu bağlamda
yukarıdaki yazdıklarınızla ilgili yani sesle ilgili deneyin bildiğimizi sandığımız fizik kurallarını
değiştirme ifadesini O nun Lutfuna ve Rahmetine sığınarak aktarmış
bulunuyorum. Bu nedenle yanlış bir ifade kulanmış olabilirim acizliğime
veriniz. Aslında ifade etmek istediğim benim bildiğim fizik kurallarına ters
geldiğidir..Eee bende bu konuda her şeyi (bir çok şeyi) bilmediğime göre.Bana
düşen acizliğimi itiraf etmek ve yanlış anlaşılmasına neden olduğum için
Rabbimizin Rahmetine sığınmaktır.
Bu ifadelerden sonra , Rabbimizin Rahmetine sığınarak
bizlere Fadl ı ile lutfettiklerine Hamd ederek, samimi olan hepimize Hikmetini
öğretmesini dua ile talep ve niyaz ederim.(Zalimler istisna).Bu konuda fiziğin ne demek olduğu ile ilgili
kısa bir bilgi aktarmak isterim.
http://www.fizikdosyasi.com/fiziknedir.htm
.: FİZİK NEDİR? :.
“Madde ve madde
bileşenlerini inceleyen, aynı zamanda bunların etkileşimlerini açıklamaya
çalışan bir bilim dalıdır. Fizik genellikle cansız varlıklarla uğraşan,
fakat çok zaman canlılarla ilgilenen bilimlere de yardımcı olan bir bilim
kolu olaraktan anılır.
Fizik kelimesi yunanca
''Doğa'' anlamına gelen terimlerden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle
yakın zamana kadar fiziğe ''Doğa felsefesi'' gözüyle bakılıştır.
Astronomi, Kimya, Biyoloji, Jeoloji,.....v.s. de birer doğa bilimi
olmalarına rağmen, fiziğin en temel doğa bilimi ve aynı zamanda bu doğa
bilimlerinin en önemli yardımcıları olduğu gerçektir. Diğer taraftan Tıp,
Mühendislik...v.s. gibi uygulamalı bilimlerde çok kullanılan ve bazılarının
temelini oluşturan Fizik, ilk bakışta hiç ilgisi olmadığı düşünülen arkeoloji,
psikoloji, tarih...v.s. konularında da önemli bir yardımcıdır. Ancak konusu
bakımından Fiziğe en yakın, hatta Fizikle içiçe olan bilim öncelikle
kimyadır.
O
halde Fizik hemen hemen tüm bilimlerin gelişmesine yardımcı olmakta ve bir çok
konuda onlarla iş birliği yapmaktadır. Bu işbirliğinden şüphesiz Fizikte
yararlanmakta ve gelişmektedir. Fiziğin en yakın yardımcısı ise Matematiktir.
Matematik bilimi kısaca Fiziğin dilidir.
Temel doğa bilimi olan Fizik, evrenin sırlarını, madde
yapısını ve bunların arasındaki etkileşimlerini açıklamaya çalışırken Fiziğin
başlıca iki metodu vardır; bunlar gözlem ve deneydir. Doğa olaylarının
çeşitli duyu organlarını etkilemeleri sonucu Fizikte çeşitli kolların gelişmesi
sağlanmıştır. Bu sebeple görme duyusunu uyandıran ışıkla beraber Fiziğin bir
kolu olan optik gelişmiştir. Aynı şekilde işitme ile akustik, sıcak soğuk
duygusu ile termodinamik...v.s. fizik konuları ortaya çıkmıştır.Bunların yanı sıra
elektromagnetima gibi doğrudan duyu organlarını etkilemeyen kolların da
gelişmiştir. Fiziğin 19. yüzyılın sonuna kadar geçirdiği aşamalarda geçirdiği
aşamalarda her ne kadar mekanik temel ise de, birbirinden bağımsız olarak
incelenen Fizik konuları klasik fizik altında toplanabilir. 20. yüzyılın
başından itibaren klasik fizik kurallarından daha değişik, ancak çok daha
mantıklı ve mükemmel sonuçlar elde edilmiştir. Bu tür modellerle olayı
açıklayan Fizik kolları ise Modern Fizik adı altında toplanmıştır. Fizik
eğitimi bugünde gerçeğe çok yakın sonuçlar veren Klasik Fizikle başlamaktadır.”
Biz ;bize okullarda
öğretilen ve yakın çevremizin (ailemizin,arkadaşlarımızın) bildikleri ve
bildirdikleri kadar biliyorduk şimdiye kadar. Bunu fizik kurallarından okullarda
öğrendiğimiz bir örnekle açıklamak isterim.
Örnek:
Bildiğimiz kadarı ile Su (H2O), 2 Hidrojen
(Yanıcı diye biliyoruz) atomu ile 1 Oksijen atomunun (ki yakıcı diye biliyoruz)
moleküler olarak birleşmesi sonucu olan bir maddedir. Şimdi bu iki atom Rabbimiz
tarafından öyle bir birleştirilmiş ki tamamen farklı bir özellik kazanmıştır
diye biliyoruz. Yani suyun söndürme özelliği olduğunu hepimiz biliyoruz. Şimdi
normal olarak yaradılışları gereği, bu atomların görevleri icabı bir araya
getirilmeleri durumunda; birinin diğerini yaktırması (tutuşturması) ve diğerinin
yanması ve yanmaya devam etmesi gerekmekte reaksiyonel olarak. Ama öyle olmuyor
ve bunun nedeni açıklanamıyor bildiğimiz ilim gereği .Bu bildiğimiz fizik ilminin
bir çelişkisidir bana göre.
Diğer bir Örnek:
Yine okullarda öğrendiğimiz kadarı ile, kullandığımız
ateşbir kıvılcım ile tutuşturulmakta ve
hava ile temas ettiği sürece yanmaktadır.(Bardak ve mum deneyini bir çoğumuz
yapmışızdır.dün gece oğlumuz ile bir kere daha bu deneyi yapmış idik ve onun
bir tezi savunmasını istemiştim.Önce ben uyanıklık edip ona dedim ki; bana göre
hava olmadan ateş yanmaz ve ateş yanmadan ışık da çıkmaz. J
tabii o da daha önce bu yaptığımız deneyi bildiği için kabul etmedi (2 .sınıfa gidiyordu) benim tezimi. Hayır o
tez benim olacak diye tutturdu.Benim tezimi sahiplenip savundu.Doğal olarak da
bana diğer bir tez kaldı.-- yani hava olmasa da ateş yanar ve ışık da çıkar.--Haydi
ispatla ispatlayabilirsen çocuğa şimdi.
Hamd olsun Rabbimize ki lutfeyli Fadl ı ile hikmetini)
Şöyle
ki;bildiğimiz kadarı ile bildiğimiz
hava yok uzay da.Ama gözümüzün önünde hergün bakıp durduğumuz ve Rabbimizin
bize Yüce KitabımızKur an’da “hesap
öğrenmek için” yarattığını bildirdiğive
daha başka da görevler yüklediği Şems’ imiz (güneşimiz) var. Uzayda hava yok amayanma var kisıcaklık
geliyor ve ışık davar ki bununla
gündüzün işlerimizi yapıyoruz.diğer mahlukatlar gibi. bunu kimse inkar
edemez.
Ancak
uzaydaki bu ateşin ve ışığın içeriğini Hakk ı ile ancak Yüce Yaradanımız olan
Allah CC. Bilebilir ve O kimlere bunu bildirmek isterse bildirir ve
bildirdiklerini de görevlendirip sorumlu tutan da ancak O dur. Dönüş de
ancakO na dır.Herşeyi Hakk ı ile bilip
Fadl ı ile dilediğine lutfeden Rabbimize Hamd ü senalar ve Selam olsun.
Selam Saygı ve muhabbet ile
Rabbimizin aklıma gelen bir ayet ile konuyu bitirmek isterim.Her iş ancak O nun için yapılır.
"Hüvellezi cealeş şemse diyaev vel kamera nurav ve kadderahu menazile li ta'lemu
adedes sinine vel hisab ma halekallahü zalike illa bil hakk yüfassilül ayati li
kavmiy ya'lemun---yunus 5--- hasenat prog.
"O, odur ki Güneşi bir zıyâ yaptı Kameri bir nur ve buna menzil menzil mıktarlar
ta'yin buyurdu ki senelerin adedini ve hisabı bilesiniz, Allah, bunu ancak hak
hikmet ile yarattı, bilecek bir kavm için âyetleri tafsıl ediyor---elmalı orj.meal---
Sayın Bisaniye, Söyleyeceklerimi sadece bilgi alışverişi olarak değerlendiriniz.Asla tenkid değildir.
bisaniye Yazdı:
Şimdi
normal olarak yaradılışları gereği, bu atomların görevleri icabı bir araya
getirilmeleri durumunda; birinin diğerini yaktırması (tutuşturması) ve diğerinin
yanması ve yanmaya devam etmesi gerekmekte reaksiyonel olarak. Ama öyle olmuyor
ve bunun nedeni açıklanamıyor bildiğimiz ilim gereği .Bu bildiğimiz fizik ilminin
bir çelişkisidir bana göre.
Yanma için:1. Oksijen 2.yakıt 3. ısı 4. zaman gerekir. Suyun söndürme özelliği ısıyı düşürmesinden ileri gelir. Eşik değerin altına düşen sıcaklık sonucu yakıt "söner". İçerdiği oksijen ve hidrojen ile ilgili değildir.
bisaniye Yazdı:
Uzayda hava yok amayanma var kisıcaklık
geliyor ve ışık davar ki bununla
gündüzün işlerimizi yapıyoruz.diğer mahlukatlar gibi. bunu kimse inkar
edemez.
Sıcaklık, parçacıkların hız ölçüsüdür. Güneşin bizi ısıtması, enerji taşıyan fotonların(ışıncık) insan bedenindeki moleküllerin enerjilerini, dolayısıyla hareket hızlarını, dolayısıyla sıcaklıklarını artırmaları iledir. Işık da bahsedilen foton hareketi olduğuna göre,foton, boşlukta da hareket edebildiğine göre ne ısı ne ışık iletimi için havaya ihtiyaç yoktur. Saygılar.Sevgiler.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
Katılma Tarihi: 19 haziran 2007 Yer: Nauru Gönderilenler: 97
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Rabbimize Hamd Olsun.
Dostluk ve muhabetbetle selamlarım.Tüm samimi inanan kardeşlerimizi;
"Uzayda hava yok amayanma var kisıcaklık geliyor (bahsettiğiniz gibi de (Sıcaklık, parçacıkların hız ölçüsüdür :) ve ölçülebiliyor)
"Yanma:ısı" diye anlıyorum ki (Yanma için:1. Oksijen 2.yakıt 3. ısı 4. zaman gerekir) katılmıyorum buna. Bir ilk tutuşturma sonucu yanacak cismin yapısı müsait kılındı ise yanma sürekli devam edebilir.(yanmanın içeriği değişse de) Oksijen ve ısıya ihiyaç yoktur.ilk tutuşturma (kıvılcım),yakıt, beklemek yeterlidir (beklemek=zaman diye anlıyorum.çünkü marsta,yada uzayın herhangi bir yerinde zamanı oluşturacak kavramlar olmayabilir.Zaman dünya için anlam ifade eden bir kavram olabilir.)
ayrıca yanma için illa ki oksijene ihtiyaç bulunmadığını düşünüyorum (uzayı düşünerek).Ancak dünya koşullarında bu na ihtiyaç olabilir.Doğruyu Hakk ı ile Ancak Yüce Yaradanımız Hz. Allah CC. bilir.
Ayrıca suyun diriltme özelliği,kendine getirme,ayıktırma,kaplama ve itme ve paylaşma ve bilmediğimiz daha bir sürü özelliği olabilir ki ancak Hakk ı ile Allahu Alem(Suyun söndürmeözelliği ısıyı düşürmesinden ileri gelir) paylaşmasından ve olduğu gibi aktarmasından(yansıtmasından) ileri gelebilir.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma