Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
nikah akdinde süre olması,süre konulması batıl dır.öyle bir akidde nikah akdi değildir.çünki:evlilikden amaç, mutlu birliktelik,beraberlikdir.ve buna sınır koymak evliliğin mantığına terstir.evliliğin,aile olamanın,eşlerin ailelerinin kaynaşması,akrabalık bağlarının oluşması,ve diğer şeyleri de saydığımızda,evliliğin yararlarını saymakla heralde bitiremeyiz.bukadar yararlı birşeye sınır,süre koymak akla ve mantığa ve dine aykırıdır.
Nikâh akdinde, cinsel birleşme olduktan sonra eşler boşanırlarsa, kadının iddet beklemesi gerekir. Kocanın ölümü hâlinde ise cinsel birleşme olsun veya olmasın iddet gerekli olur (bkz. 2/Bakara, 228, 234).
Sahih nikâh akdi miras hakkı doğurur (bkz. 4/Nisâ, 12).
Nikâh akdi meydana geldikten sonra, ölüm, boşama veya dinden çıkma gibi bir sebep bulunmadıkça nikâh sona ermez
ama medeninin dediği sistemde,kadın fabrika gibi çalışır.medeninin baseddiği sistemde nikah diye birşey yok.ortada akid yok.sadecene mut'a("Temettû" ve "istimtâ" ise; bir şeyden uzunca süre yararlanmak, onu lezzetli bulmak, zevk almak anlamlarına gelir. Yararlanılacak şey anlamında, metâ' ve mut'a eş anlamlı kelimelerdir)var.
peki mut'a caiz midir?
mut'a bildiğimiz nikah olması mümkün değildir.çünki baştaki akit süre ile sınırlı olduğu için,geçerli nikah akdinin doğuruduğu hiçbir sonucu doğurmaz.
cahiliye döneminde uygulanmışdır.islam zamanındada uygulanmasına devam edilmişdir.
yalnız.uygulanmasını içeren bütün haberler,savaş ve sefer zamanlarıyla ilgilidir.buda mut'a nın savaş,sefer,seyhat gibi...durumlarda uygulunabilen bir ruhsat olduğunu gösterir.
şafii nin mut'a ya benzer görüşü vardır.malik bin enesin mut'a yı tasdikleyen görüşü vardır.ibn i abbas,ibn i mesud...unda mut'a yla ilgili görüşleri var.
sonuçda;mut'a uygulanmışdır.ama şia ların şuan yaptığı gibi değildir.sadecene savaş,sefer ve uzun yolculuklara çıkıldığında....uygulanmışdır.
"Ehl-i sünnet bilginleri mut’ayı haram saymakla beraber, mut’a yapana zinâ cezası uygulamazlar. Zira bunun gerçekten zinâ olup olmadığında onlara göre de şüphe vardır. Şüphe ise cezayı kaldırır.Mut’ayı reddetmelerine rağmen Sünnî âlimler, buna bazı kolaylıklar göstermişlerdir. Bunlar sâyesinde mut’a, başka bir biçimde yeniden ortaya çıkabilmiştir. Akit dışında konuşulmuş şeylerin veya koşulmuş şartların, akit üzerinde bir etkisi yoktur. Böylece İmam Şâfiî (el-Ümm 5/71), içinde gizlediği, bir yerde ikamet süresi veya birkaç gün için yapılan nikâhın geçerli olduğunu söylemiştir. Kişilerin içinde gizledikleri bu geçici evlenme düşüncesi, akit esnâsında söylenmedikçe nikâha zarar vermez. İmam Mâlik’in de mut’aya cevaz verir tarzda bir hükmüne rastlanmaktadır (Serahsî, el-Mebsût 5/152). .."""
__________________ De ki: «Ey ehl-i kitap! Tevrat'ı ve İncil'i ve size Rabbiniz tarafından indirilmiş olanı ikame edinceye kadar hiçbir şey üzerinde değilsinizdir.» ALLAH HERŞEYİN EN DOĞRUSUNU BİLİR.
selamlar, kıymetli dostlarım,peygamberlerin Kur'ani düzenleri oluşturmak için hareket tekniklerine dikkat etmişseniz şu sonuçlara rahatlıkla varabilirsiniz.peygamberler mücadelelerini hep düzene karşı yapmışlardır halkla savaşmamışlardır.yönetimle değilde halkla savaşmak zaten mağlubiyeti peşinen kabullenmek demektir.çünkü yeniden kurulacak sistemlerde halkla olacak bir şeydir.zeten peygamberlerde bu bilinçle eğitildikleri için onlar,halkla değil sistemlerle savaşmışlardır. lütfen şu ayete dikkat eder misiniz? nur33:<<...Dünya
hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için iffetli olmak isteyen
cariyelerinizi fuhşa zorlamayın.Kim onları buna zorlarsa bilinmelidir
ki hiç şüphesiz onların zorlanmasından sonra Allah (onları) çok
bağışlayıcıdır,çok merhametlidir.>>(diyanet işleri yeni meali) bu ayettende açıkça görülmektedirki sistem sahipleri veya onların oluşturduğu düzen sonucunda bu hayata mecbur ve mahkum kalmış insanları yüce Rabbim suçlamıyor.onların bağışlandığını dile getiriyor burada emri zorlananlara vermiyor,çünkü onların ellerinden o düzeni yıkacak güç ve kuvvetleri yok.burada Rabbimin hedef aldığı ve emir verdiği kesim o düzen sahipleridir ki onlara açıkça zorlamayın diyor.çünkü o da biliyorki onları bu ortama mecbur ve mahkum eden o sistemdir veya o sistem sahipleridir. bizde yüce Rabbimin bu metoduna göre hareket etmeliyiz diye düşünüyorum.yanlış tebliğ teknikleri kullanarak halklar veya yaptıkları yanlışlıklarla uğraşmayalım.yanlışlıkları oluşturanların sistemlerine yönelip onlarla uğraşalım diye düşünüyorum.bunları sizde bilirsinizki manukyanlar hiçbir zaman iddet süresi tanımazlar,çünkü onlara göre ne kadar aşk o kadar para demektir.bunun farkında olduğum için daha önceki yorumlarımda cinsel birlikteliğe kaç kişiyle birlikte olacaklarına devlet değil,çalışanlar karar verebilmeli diye yazmıştım.onlara önyargılarla yaklaşıp suçlamak veya onları hedef almak yerine onların hak ve özgürlükleri içinde mücadele vermeliyiz,bu işleri baskı altında olarak yapanlar varsa onları hürriyetlerine kavuşturma mücadelesi de vermeliyiz.çünkü ayette de belirtildiği gibi zorlananlar bağışlanmışlardandır,bizim onlara iyiliğimizden başka bir yöntemimiz olamaz,bizim mücadele alanımız onlarla değil onları o şartlara zorlayan sisteme ve o sistem sahiplerine karşı olmalıdır. selamlar,sevgiler.
lütfen şu ayete dikkat eder misiniz? nur33:<<...Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın.Kim onları buna zorlarsa bilinmelidir ki hiç şüphesiz onların zorlanmasından sonra Allah (onları) çok bağışlayıcıdır,çok merhametlidir.>>(diyanet işleri yeni meali) bu ayettende açıkça görülmektedirki sistem sahipleri veya onların oluşturduğu düzen sonucunda bu hayata mecbur ve mahkum kalmış insanları yüce Rabbim suçlamıyor.onların bağışlandığını dile getiriyorburada emri zorlananlara vermiyor,çünkü onların ellerinden o düzeni yıkacak güç ve kuvvetleri yok.burada Rabbimin hedef aldığı ve emir verdiği kesim o düzen sahipleridir ki onlara açıkça zorlamayın diyor.çünkü o da biliyorki onları bu ortama mecbur ve mahkum eden o sistemdir veya o sistem sahipleridir.
bak, sende zina'nın bir suç olduğunu biliyorsun aslında...( bilinçaltıdan bahsediyorum...)
hatalı ve yanlış bir durum olduğunu kabul ediyorsun gerçekte...
öyle olmasa, neden Yüce Allah'ın zorlama neticesinde -BİLE- zina fiili işleyenleri " bağış " ve " AF " kapsamı altına aldığını söyleyeceksin ki...
demek yapılan fiil bir " SUÇ " tur ki, bağış kapsamı altındadır..."suç " olmayan bir şeyi Yüce Allah neden ve niçin ve nesini affetsin ki...öyle değil mi...
VE bu demektir ki: zorunlu olarak cebren değilde, keyfi olarak zina cürmünü şleyenlerin durumu, akibeti çok daha zor...
çünkü burada söylenen " af ", zina cürmüne cebren zorlananlar içindir...keyfen ya da para karşılığı yapanlar için değil...gerçi şirk hariç tüm suçlar " af " kapsamındadır...yeter ki yaptığı şeyin kötü olduğunu kabul etsin, " af " dilesin ve bir daha bu suçları işlemesin...
onları buna zorlayan sistem sahipleri ile olması gereken mücadeleye gelince: o zaten hepimizin boynunun borcudur...imanımızın bir gereğidir...bu konuda mücadele vermek ihtiyarî değil, zorunlu bir durumdur...
muhabbetle
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
selamlar, kıymetli hasanoktem dostum,yukarıdaki görüşleriyin çoğuna katılıyorum,ancak şunları da belirtmeliyimki Kur'anın anladığı zina kavramı üzerinde anlaşamıyoruz sanırım.bana göre Kur'anın zina olarak kabul ettiği şeyler,sadece şunlardır. a-evli kadınlarla cinsel ilişki b-1.dereceden akrabalarla cinsel ilişki c-zorla cinsel ilişki. d-ateistlerle cinsel ilişki buradaki c maddesinde yer alan durumu nasıl anlıyorum,nikah kelimesinden anlıyorum. nikah=kadın ve erkeğin cinsel birleşme konusunda anlaşmış olmasına denir. bu anlaşma maddi bir bedelle de belli edilebilir.örneğin mehir.hatta bir ayette ne deniliyordu.<<cinsel birleşme olmadan ayrılmaya karar vermişseniz mehirinizi alabilirsiniz>>deniliyordu,bunun anlamı şudur.mehir bir cinsel birleşme bedelidir.bu bedel kadının hakkıdır.belli bir miktarı yoktur.kadın bundan isterse ferağatta edebiliyor,isterse alabiliyor.
kıymetli hasanoktem dostum yukarıdaki yorumumda da belirtmiş olduğum üzere Kur'anın bazı şeyleri zina saydığını bende kabul ediyorum.genel kadınları yukarıdaki 4 maddenin kapsamı içinde görmüyorum.iddet meselesi konusunda bir uyumsuzluk olduğu belli.onuda ellerinde olan bir şey olmadığı için yani bu sisteme onların karar vermediğini bildiğim için zorlayan değil zorlanan sınıfından olduklarını düşündüğüm için onların yaptıkları fiilin Kur'anın zina olarak tanımladığı kapsamın dışında olduklarını düşünüyorum.bir problem daha var.oda nikahın geçiciliği konusu.el_turki dostumun yorumunda dile getirdiği gibi bu konu mezhepler arasında bile tartışılmış ve görüş birliğine varılamamıştır.yani tartışmalı konudur.bu işi haramdır diye kestirip atmak doğru bir yaklaşım olamaz.çünkü sende bilirsinki bir şeyin dine göre haram sayılması için Kur'andan açık delil olması lazım. o halde 2.kaynağa yani akla başvurabiliriz.bu benim aklıma ters gelmiyor.neden? çünkü boşanmada bir geçiciliktir.hemde evlenme akdi maddeleri konusunda Kur'an açık hüküm koymamıştır.iki tarafın rızası bu işte belirleyicidir diye düşünüyorum.bir mesele daha varki,iddet müddetini alimlerde tartışmışlardır.iddetin illetini yani gerekçesini yüce Rabbim ayetlerinde belirtmiş midir? belirtmişse bu konu üzerinden verdiğin bilgiler ışığında daha sonra tartışmamızı devam ettirebiliriz. selamlar,sevgiler.
evlenmek,aile kurmak amacıyla yapılan nikah akdine süre koyamazsın.bu evlenmeden,aile kurmadan güdülen fıtri amaca muhalefet etmekdir.böyle bir süre sınırı evlenmek amaclı değil,olsa olsa zina amaçlı olur.
nikah akdi,ticari bir akit değildir.nikah karşılığı verilen mehirde herangi bir şeyin karşılığı değildir.kadının bedenin karşılığı değildir.mehir,kadının maddi olarak bir güvencesidir.gerektiğinde geçimini bir süre onunla sağlayabilir.bu kadını ,sıkıntılara karşı dik ve güçlü tutar.
insan evlenirken mutlu olmayı düşünür.mutluluğa süre koymak olur mu?insan ömür boyu mutlu olmağı,huzur içinde yı,güzel ve hayırlı eşler edinmeyi,hayırlı çocuklar yetiştirmeyi.....ve bunun gibi birçok güzel şeyi arzuluyarak evlenir.bu adem aleyhisselamdan beri böyledir.insanın fıtratı bunu ister.en ahlaksız insan bile bunu ister.en zalim insan bile bunu ister.fıtrat budur.ve buna sınır koymak olmaz.süre koymak olmaz.
mut'a ise bir ruhsattır.kahrolasıca şialar ruhsatı genellemişlerdir.herzaman başvurdukları hilelerden biridir bu işler.
nikah akdi iki kişi arasında bir hukuk doğurur.hukuk doğurmayan akit nikah akdi olamaz.
hangi zinada iki taraf razı değildir?
__________________ De ki: «Ey ehl-i kitap! Tevrat'ı ve İncil'i ve size Rabbiniz tarafından indirilmiş olanı ikame edinceye kadar hiçbir şey üzerinde değilsinizdir.» ALLAH HERŞEYİN EN DOĞRUSUNU BİLİR.
selamlar. kıymetli el_turki dostum,zamanlama meselesi konusunda aklınla bir karar vermişsin.bu senin aklındır ve senin aklına saygı duyuyorum.benim aklımda farklı düşünüyor.akıllar değişebilir.yüce Rabbimin yasaları değişmez.onlar genel sabitelerdir.her zaman ve devirde geçerliliğini korur.yüce Rabbimin sabite yapmadığı bir hususu insanlar sabiteleştiremez.çünkü insan aklı değişebilir.bir insan herhangi bir konuda ben bu kanaatteyim veya böyle düşünüyorum diyebilir,ama bu kendi aklını Allah'ın bir kuralıymış gibi ortaya koyamaz.böyle yaparsa haşa kendini Rabb yerine koymuş olur.bu ifrat ve tefrite ve tahrife gider,bu isyan ve tuğyana dönüşür. dinlerin karmakarışık ve anlaşılmaz hale gelmesinin sebeplerinden biri de budur.bizim buna hakkımız olamaz diye düşünüyorum.dinin saflığının ve sadeliğinin korunmasına davranışlarımızla da belli ederek katkıda bulunmak zorundayız diye düşünüyorum.dine en büyük zararı mezhepler vermiştir.niçin? kendi akılllarını din diye sunarak dini karmakarışık hale getirdikleri için.hanif müminlerinde aynı hataları yapmalarını istemiyorum.çünkü bu işin sonu vebale de gider. selamlar,sevgiler.
selamlar, kıymetli dostlarım,Kur'anda anlatılan yusuf ile firavunun karısının olayını bir daha okumanızı tavsiye ederim.yukarıda zina tanımını yaptığım yorumlarda yer alan a ve c maddelerini nasıl bulduğumu bir daha bu ayetleri okuyarak bu tanımın doğru olup olmadığını bir daha gözden geçirmenizi tavsiye ediyorum. selamlar,sevgiler.
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Sayın Medeni,
Kur'an zinanın tanımını yapmamış, ama ne olduğu hakkında örnek vermiş.
Zina evlilik kurumuna zarar verdiği için kötü. Evliliği bozmanın yanında toplumda barışı bozduğu için kötü.
Taraflarından en az biri evli olmayan, örneğin iki bekarın yaptığı nikahsız ilişkinin, bu kişilerin evlendirilmesi şartıyla zina olmadığını çünkü bu durumda evlenme yoluyla toplumda kimseye zarar vermeden barışın kurulabileceği, sükünetin sağlanacağına inanıyorum. (tabi başlık parasından zarar eden kız babasının dışında, zaten sorun da oradan çıkıyor.) Tabi feodal ve feodal olmayan toplum ayırımı burada çıkyor. Feodal olmayan bir toplumda bu konu kolaylıkla çözülürken, Feodal olan bir toplumda bu konu kız babasının maddi zararı ve aşiret içinde aşağılanan manevi şahsiyeti nedeniyle kanlı bitiyor. Tabi Batıda da, kızın kaçmasından dolayı erkek tarafı düğün masrafından kurtuluyor falan.
Sorun dinde değil insanlarda. Geri sosyal düzenlerde.
Zina kadının kocasını veya erkağin karısını aldatmasıdır. Kur'andaki Yusuf ile Züleyha kıssası bu duruma örnektir.
Bunun dışındaki yorumlar o zamanın feodal Arap toplumunun düzenini sağlamak amaçlı hadisler yoluyla dine eklenmiş zorlama yorumlardır.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
"..zamanlama meselesi konusunda aklınla bir karar vermişsin..."
kim boşanmak için evlenir?
ben insan fıtratından bahsediyorum.adem aleyhisselamdan beri cari olan şeyden bahsediyorum.kimse mutluluğuna süre koymaz.
süreli akitler kiralama işidir.evlilik ise kiralıma ile olacak iş değildir.
__________________ De ki: «Ey ehl-i kitap! Tevrat'ı ve İncil'i ve size Rabbiniz tarafından indirilmiş olanı ikame edinceye kadar hiçbir şey üzerinde değilsinizdir.» ALLAH HERŞEYİN EN DOĞRUSUNU BİLİR.
Katılma Tarihi: 06 nisan 2010 Yer: Turkiye Gönderilenler: 49
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
hayat kadınları zine edermi? soru buydu, burada asıl mesele hayat kadınlarının değil hayat kadınlarının birlikte olduğu erkekler olmalı, bu durum erkekler yüzünden vardır.
Sayın Saffet Metin, diyorsunuz ki erkek evlenene kadar ne yapacak hayat kadınına gitsin, peki gitsin, hormonlar şaha kalkmış bu bir ihtiyaç, fıtrat gereği. şimdi bir kadın da okudu evlendi derken yaş oluyor 25, ne yapacak bu zamana kadar?yapılan bilimsel araştırmalara göre kadınlar cinsel ilişkiden erkeklerden daha çok zevk alırlar, hatta bu durumu forumda bir arkadaşımız erkeğe karşı eşitsizlik olarak gördü :) neyse bu bilimsel bir geçketir.nasıl dizginleyecek kadın kendini, erkeklerin çalıştığı umumi evler neden yok? Tanrı'nın insanlara bu ruhsatı verdiğini iddia ediyorusnuz ama aklınızdaki ruhsat nedense sadece erkeğe veriliyor, bu durumda ya kadını insan yerine koymuyorsunuz ya da işinize kadının cinselliği olabileceği gelmiyor.kadına gelince vay efendim bekaret, yok feodal toplum, yok toplum huzuru. bir de nikahsız iki bekarın zina etmesi evlenmeleri şartıyla zina değilmiş, ne bilecekler evleneceklerini ya da ayrılmayacaklarını, meseleyi burada da kadın sorununa getiriyorsunuz. bildiğim kadarıyla hukuk insanısınız, saçmalamak yakışmıyor size.
şunu kabul edin ki kadınlar erkeklerin şehvetlerini söndürmek içn yaratılmadı, hadi bilmediğiniz ya da ısrarla görmezden geldiğiniz bişi söyliyim size, kadınlar seks yapmak istiyor hem de en az erkekler kadar hem de bunu sadece zevk almak için istiyorlar!!! yaaa, garip mi geldi, kadınların hormonları imzayı atınca çalışmaya başlamıyor beyler, konuyu hep erkeklerin ihtiyacı üzerinden götürmüşsünüz, yok sayıyorsunuz kadını, oysa biz yanı başınızdayız, arzuluyoruz sevdiğimiz erkeği, tenine dokunmak, sevmek istiyoruz, bir olmak istiyoruz. insanız biz de, aşık oluyoruz deliler gibi, sevdiğimiz adam evlenene kadar bize dokunmaktansa hayat kadınına gittiğinde paramparça oluyor kalbimiz, ama o erkek yapar demiyor yüreğimiz, o sadece bizim olsun istiyoruz, kıskanıyoruz, nefsi körelsin diye eş üstüne eş almasını yediremiyoruz kendimize, nasıl olur ya, kadın nefsi için eş üstüne eş alıyor mu? ha dersiniz ki kuran ruhsat veriyor. Tanrı yarattıklarından bu kadar mı uzak, ben ne hissediyorum bilmiyor mu, ağlıyorum, içim eziliyor, sevdiğim adamı başka kadınla görmeye tahammül edemiyorum ama onun nefsi var işin içinde kuran izni var.komiksiniz.ben beni hiçe sayan, duygularımı anlamayan bir Tanrı'ya onun kitabına neden inanayım. ama düşündüm ki bir süre önce, sorun Tanrı'da yada kitabında değil sizlerde.şehveti bile erkek üzerinden yürütüyorsunuz.
sayın medeni, size ise söyleyecek laf bulamıyorum, bir süredir mesajlarınızı okuyorum, açık söyleyeyim bir kadın olarak sizin gibi bir erkekle tanışmayı asla istemezdim.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma