HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Çalışmaları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Çalışmaları
Konu Konu: Allah’ın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
hasakcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 22 ocak 2008
Gönderilenler: 1236
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasakcay

(Sonuç olarak) ALLAH'IN TAKVİMİ*

 

(Lütfen dikkat. İtiraz, “hicret”in yılbaşı olmasına değil “yıl”ın 28′er günlük 12 ay ile tanımlanmak suretiyle NESÎ fesadının otomatiğe bağlanmasınadır.)

 

Sayin Hasan bey! Ilahi takvim yoktur.”  

 

İLAHÎ takvim İLAH GİBİ takvim demekse ona ben de inanmam. Ama Allah’ın bir takvimi var. Meallerde öne sürüldüğünün aksine, “ayların sayısı”nı değil ”dolunayların sayılması”nı (9:36) esas alan bir takvim.

Hani Hz İbrahim “Ben de can verir, can alırım!” deyip rablik taslayan bir hükümdara “Allah güneşi doğudan getirir; hadi sen batıdan getir!” diye meydan okur ya (2:258). 

 

“Ben de keyfimce takvim yaparım!” diyen hicrî takvimci zamane hükümdarlarına Hz İbrahim’i örnek alıp meydan okumak gerekiyor: “Allah bazı dolunayların sayısını 13 yaptı; hadi siz 13′ü 12 yapın!”

 

Mümkün değil. Hiç kimse güneşi batıdan getiremez ve ayların sayısını 12 yapamaz. Çünkü Allah güneşin doğudan gelmesini de bazı “süre”lerde dolunayların sayıca 13 olmasını da gökleri ve yeri yarattığı gün karar altına almış.

 

Artı, ŞeHR  “bir dolunayla onu izleyen dolunay arasındaki 28 günlük bir zaman birimi”dir iddiası. Eğer inanıyorsanız bu dediğinize bölün 365′i 28′e. 12 mi çıkıyor? Hayır. 12.53.

 

Matematik bu. Neden “On ikidir!” dedirtip Allah’a yalan söyletirler?

 

*

 

Adet “sayı”dır; ıddet ise SAYMA. Tevbe 36 buna göre okunmak zorunda. ZORUNDA. Çünkü matematik bu. 12.53 asla 12 değildir.

 

İnne IDDET eş-şuhûri ındellahi ‘sné aşere şehran... Bunun alışıla gelen çevirisi: Şüphesiz Allah’ın ındinde ayların SAYISI on ikidir.

 

Ayların SAYISI?

 

Oysa Allah IDDET diyor. IDDET eş-şuhûr: ayların SAYILMASI. Bunun uygulanmasını şu süreler üzerinde yapalım (H: Haziran, t: temmuz, a: ağustos, e: eylul, e: ekim…)

 

18T-16a-15e-14e-/13k-12a-11 Oc 2009-9ş-11m-9n-9m-7h

7T-6a-4e-4e-/2k-2a-30a-30 Oc 2010—28ş-30m-28n-27m+26h

26T-24a-23e-23e/21k-21a…

 

Görüldüğü gibi 18 Temmuzda başlayıp 7 Haziranda sona eren “süre”deki ayların SAYISI 12, tamam. Ama 7 Temmuzda başlayıp 26 Haziranda sone eren “süre”deki ayların SAYISI 13! Yani o SAYI bazan 12, bazan 13′tür. “Ayların SAYISI 12′dir,” diye bir KURAL yok.

 

Burada ard arda gelen iki kızıl dolunayın arasındaki süre tanımlanıyor. Dolunayların SAYISI 12 olmuş ya da 13 olmuş, konu o değil. Konu, o iki kızıl dolunayın arasındaki “süre”dir. Dolunayları sayacaksınız. On ikincide “Tamam. Süre bu!” diyeceksiniz.”

 

“Süre”nin tanımı için dolunayların SAYISI en az on iki olacak; o, şart. On üç olması da Allah’ın gerçeği. Ama o şart değil. SAYI henüz tamamına ermemiş olsa bile SAYIM on ikinci dolunayda gerçekleşiyor.

 

DOLUNAYLAR için Kuran eşhur diyor, ki meşhur ile aynı kökten olup tanınan, KOLAYCA GÖRÜLEN demek. 

 

Yani ŞEHR eşittir dolunay. Ve RAMAZAN en sıcak demek. Elmalılı:

 

Çoğunluğun görüşüne göre RAMAZAN “ramaz”dan alınmıştır. RAMAZ güneşin hararetinin şiddetinden taşların son derece kızmasıdır ki, böyle pek kızgın yere RAMDÂ denir. Bu bakımdan RAMAZAN “ramda”dan YANMAK mânâsına ramida fiilinin masdarıdır. Yani kızgın yerde yalın ayak yürümekle yanmak demektir. (Hak Dini Kur’an Dili, Bakara 185).

 

ŞEHRU RAMAZAN yani en kızıl dolunay anılan dönemde üç kez görünmüş: 18 Temmuz, 7 Temmuz, 26 Temmuz. O ve onu izleyen üç dolunay Tevbe 36′da anılan “dört yasak“tır - erba’atun hurum. Allah’ın takviminde bu var. 

 

Dolunayların SAYIMI on iki dolunaydır; bunların içinde dört yasaklar var– erbaatu’n-hurum (9:36).

 

Yüce Allah yasaları ve “yasaklar”ı vurguluyor. Önemli olan, insanların onlara uyması. Yasakların ne zaman başladığı, ne zaman bittiği bilinecek ki uygulanması mümkün olsun.

 

O “dört yasaklar”a saygı göstereceksiniz; onlardaki av yasağını delmiyeceksiniz.

 

*

 

Kafirler Allah’ın o yasağını NESÎ hinliğiyle deliyordu. NESÎ, dolunayı ertelemek yani bir sonraki “süre”ye devretmek demek. Oysa Allah’ın ölçüp biçerek kurduğu düzene fesat sokmaktı bu; amansız zulümlere teşneydi.

 

DEVRETMEK küfüre küfür katar. Kafirler Allah’ın yasak ettiğini SAYIMA uydurmak için onu bir yıl haram bir yıl helal ilan ederler ve onunla saptırılırlar (9:37).

 

NESÎ fesadının o sürelere uygulanışını görelim:

 

18T-16a-15e-14e-/13k-12a-11 Oc 2009-9ş-11m-9n-9m-7h

7T-6a-4e-4e-/2k-2a-30a-30 Oc 2010—28ş-30m-28n-27m+26h

26T-24a-23e-23e/21k-21a…

 

Yasak dönemlerinden biri, örneğin, 26 Temmuz-23 Ekim arasıdır; 26 Temmuzdaki kızıl dolunay ile başlar ve 21 Kasımdaki dolunay ile sona erer.

 

23 Ekim dolunayı ERBAATU’N-HURUM yani “dört yasaklar”ın içindedir. Allah’ın yasak ettiği bu.

 

Ama kafirler, Allah’a inat, o dolunayda avlanmaya azimlidir. İsteklerini gerçekleştirmek için ne yaparlar?

 

Allah “Dolunayların SAYILMASI on ikidir,” diyor ya. Sayarlar. On ikinci dolunaya gelince “SAYI tamam!” derler; ve artan on üçüncü dolunayı bir sonraki süreye devrederler.

 

NESİ fesadına uğratılan süreler şu hale gelir:

 

18T-16a-15e-14e-/13k-12a-11 Oc 2009-9ş-11m-9n-9m-7h

7T-6a-4e-4e-/2k-2a-30a-30 Oc 2010—28ş-30m-28n-27m+

26h-26T-24a-23e/23e-21k-21a…

  

Allah’ın haram kıldığı 23 EKİM DOLUNAYI görüldüğü gibi beşeren helal ilan edilmiştir. Ardı yumak söküğü gibi gelir. Sıradaki 23 Eylul dolunayı helal ilan edilir, ardından 24 Ağustos dolunayı, sonra 26 Temmuz ve 26 Haziran. Av yasağı fiilen ortadan kalkar.

 

Oysa o dönem, av hayvanlarının yavrulama ve yavrularını büyütüp eğitme zamanıdır. Yasak ortadan kalkınca yavrular buna fırsat bulamaz. Büyüyemeden ve avcıya av olmak nedir öğrenemeden onunla burun buruna gelirler. Avcıyı koklayıp yalamaya kalkarlar. Anaları kendini ortaya atar. Sonra?

 

Size helalken avlanın -Ve izâ haleltum festâdû! (5:2). Size yasakken av hayvanı öldürmeyin –lâ taktulû’s sayde ve entum hurum (5:95).

 

“Ve entum hurum” diyen Allah’ın “size YASAKKEN” anlamına gelen sözlerini de “siz İHRAMLIYKEN” diye çarpıtırlar. İyi de Arapların eskiden giydiği o donsuz giysiden av hayvanlarına ne?

 

Keramet ihramda olduğuna göre ve yalnızca iki gün süren hac ibadetinin dışında o da giyilmediğine göre av yasağı anlamında haram aylar fiilen iptal edilmiştir.

 

Allah’ı hayattan böyle dışladılar. O’nu hayatın içine tekrar sokmak amacında samimi iseniz önce bu küfrün tanısını yapacaksınız sonra tedavisini.

 

*

 

Yûsuf dedi ki: Hep yaptığınız gibi yedi YIL ekip biçeceksiniz. Yiyeceğiniz az miktarın dışındaki ürünü başağında bırakın (12:47).

 

Ardından yedi kurak yıl gelecek ve tükettiğiniz az miktarın dışında bu yıllar için alıkoyduğunuzu yiyip bitirecek (12:48).

 

O yedi verimli “yıl”ın sonu Allah’ın takvimine göre: 10 Haziran,
bazı insanların uyduruk HİCRÎ takvimine göre ise: 14 Mart

 

10 Haziran ekinlerin biçilmeye başlandığı zamandır. O ÜRÜN alınır. İnsanlar yedi yıllık kurak döneme yeterli ürünü kaldırıp bir yana koyduktan sonra girerler ve açlıktan ölmemeyi başarırlar.

 

14 Mart ise aşırı erkendir. Tohumlar yeni yeni filiz vermektedir, bazan karlar altında. Üreticiler o yedinci ÜRÜNÜ alamadan izleyen yıla yakalanır ve açlıktan ölürler.

 

İşte dolunayların SAYILMASINI esas alan Allah’ın takvimi. Buna uyan insanlar kendilerine tanınan 7 bitek yılda 7 ürün alıyor:

 

28H-27t-26a-24e/24e-22k-22a-21Oc1943-20ş-21m-20n-19m+18h
17T-15a-14e-13e/12k-11a-10 Oc 1944-9ş-10m-8n-8m-6h
6T-4a-2e-2e/31e-30k-29a-28 Oc 1945-27ş-28m-27n-27m
25H-25t-23a-21e/21e-19k-19a-17Oc1946-16ş-17m-16n-16m+14h
14T-12a-11e-10e/9k-8a-7 Oc 1947-5ş-7m-5n-5m-3h
3T-2a-31a-30e/29e-28k-27a-26 Oc 1948-24ş-25m-23n-23m
21H-21t-19a-18e/18e-16k-16a-14Oc1949-13ş-14m-13n-12m+10h

 

Ve 28 günlük 12 ayın SAYISINI esas alan hicrî takvim. Bu takvim yedinci bitek yılın son üç ayını dışlıyor ve üreticileri 7 bitek yılda yalnızca 6 ürüne mahkum ediyor:

 

28H-27t-26a-24e-24e-22k-22a-21 Oc 1943-20ş-21m-20n-19m
18h-
17t-15a-14e-13e-12k-11a-10 Oc 1944-9ş-10m-8n-8m
6h-
6t-4a-2e-2e- 31e-30k-29a-28 Oc 1945-27ş-28m-27n
27m-
25h-25t-23a-21e-21e-19k-19a-17 Oc 1946-16ş-17m-16n
16m-14h-
14t-12a-11e-10e-9k-8a-7 Oc 1947-5ş-7m-5n

5m-3h-3t-2a-31a-30e-29e-28k-27a-26 Oc 1948-24ş-25m

23n-23m-21h-21t-19a-18e-18e-16k-16a-14 Oc 1949-13ş-14m

 

Dışlanan aylar:  13n-12m-10h

 

24H-24t-22a-21e/21e-8k-8a-18Oc2003-16ş-18m-16n-15m+14h

13T-12a-10e-10e/8k-8a-7 Oc 2004-6ş-6m-5n-4m-3h

2T-31t-30a-28e/28e-26k-26a-25 Oc 2005-24ş-25m-24n-23m

22H-21t-19a-18e/17e-16k-15a-14Oc2006-13ş-14m-13n-13m+11h

11T-9a-7e-7e/5k-5a-3 Oc 2007-2ş-3m-2n-2m-1h

30H-30t-28a-26e/26e-24k-24a-22Oc2008-21ş-21m-20n-20m+18h

18T-16a-15e-14e/13k-12a-11 Oc 2009-9ş-11m-9n-9m-7h

 

24H-24t-22a-21e/21e-8k-8a-18 Oc 2003-16ş-18m-16n-15m

14h-13T-12a-10e-10e/8k-8a-7 Oc 2004-6ş-6m-5n-4m

3h-2T-31t-30a-28e/28e-26k-26a-25 Oc 2005-24ş-25m-24n

23m-22H-21t-19a-18e/17e-16k-15a-14 Oc 2006-13ş-14m-13n

13m+11h-11T-9a-7e-7e/5k-5a-3 Oc 2007-2ş-3m-2n

2m-1h-30H-30t-28a-26e/26e-24k-24a-22 Oc 2008-21ş-21m

20n-20m-18h-18T-16a-15e-14e/13k-12a-11 Oc 2009-9ş-11m

 

Dışlanan aylar: 9n-9m-7h

 

*

 

"Takvimlerin birbirlerine üstünlükleri yoktur."

 

Bence 365 günlük “güneş yılı”nı esas alan bütün takvimlerin “28 günlük 12 ay”ı esas alan hicrî takvime üstünlüğü var. Çünkü Allah’ın “takdîr”i güneş yılıdır (12:47); o takvimler bu ilahî takdîrle uyum içindeler.

 

Bu bir yana, hicrî takvimi Allah reddediyor.

 

Kanıt, örneğin, Yûsuf 47’dir: tezra’ûne seb’a SİNÎNE de’âbenyedi YIL hep yaptığınız gibi ekip biçersiniz.

 

YEDİ YIL EKİP BİÇMEK yedi ekim “mevsim”i demek. Ve “mevsimleri AY değil, GÜNEŞ oluşturur.

 

Yedi YIL içindeki “dolunaylar”ın ve 28 günlük “aylar”ın dökümlerine bir daha bakın lütfen.

 

Ard arda gelen iki kızıl dolunay arasındaki zamana SÜRE demiştik; 28 günlük 12 ay ise hicrî takvimin “yıl”ıdır.

 

7 bitek yılın içindeki SÜRELER, yedi güneş yılına denk düşüyor. O yüzden hem insanlara Allah’ın tanıdığı 7 “süre”de hem de 7 “güneş yılı”nda mevsimler vakten sabit.

 

Ama o 7 “güneş yılı”nın aylarından Nisan, Mayıs ve Haziran 7 hicrî yıla çok geliyor; o yüzden bir sonraki hicrî yıla devrediliyorlar; ve mevsimler vakten oynak hale geliyor. İşte NESÎ fesadı bu.

 

Böylece NESÎ fesadı otomatiğe bağlanıyor.

 

Hicrî takvimciler gerçeği istedikleri kadar çarpıtsınlar; gerçekte o üç dolunay fiilen, bitek dönemin son yılına aittir. İstedikleri yalanı uydursunlar. Allah, ekini tarlada dipdiri tutarak, yüzlerine vuruyor onların yalanını.

 

Hicrî takvime uyan üreticiler kurak dönem başladı diye isterlerse evlerine kapansınlar. Güneş yılını esas alan “Allah’ın takvi”mine uyanlar o ürünü kaldırıp açlıktan ölmemeyi başarırlar.

 

*

 

ŞEHRU RAMAZAN en sıcak  dolunay demek, ki 21 Haziran’daki Yaz Dönencesini izleyen 0 ile 30 gün içinde görülür. Uzaydaki ay o anda bulunduğu yer nedeniyle köz gibi kızıl bir renge bürünür ve kızgın  yaz sıcaklarını haber verir. Örneğin 24 Haziran 2002′nin çilek dolunayı

 

http://www.pa.msu.edu/people/frenchj/moon/index3.html

 

*

 

ORUÇ, inananlar “kızıl dolunay“a tanık olunca başlar:

 

Kızıl dolunayda okuma indirildi. İnsanları iletip bazı kanıtları dile getiren ve gerçeği yalandan ayıran okuma. Hanginiz o dolunaya tanık olursa ORUÇ tutsun (2:185) 

 

Söz konusu yalan, ikiyüzlülerin iman etmiş GİBİ yapmalarıdır. Yalanlarını bildiren bir SÛRE iniverirse diye korku içindedirler:

 

İkiyüzlüler, kalplerindekini haber veren bir sûrenin tepelerine indirilmesinden korkarlar. (9:64).

 

Kızıl dolunay kavurucu sıcakların habercisidir. Ama “Allah’a iman edin ve  O’nun elçisiyle birlikte savaşın!” diyen bir SÛRE indirilmiş, savaş farz olmuştur (9:86). İkiyüzlüler sıcağı bahane ederler:

 

"Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşmak zor geldi onlara. 'Bu sıcakta savaşa çıkmayın!' dediler." (9:81).

 

İndirilen sûre, Bakara 185′te açıklandığı üzere, yalan nedir gerçek nedir ortaya çıkaran bir ayıraçtır:

 

Bir sûre indirilince bazıları “Hanginizin imanını artırdı bu!” derler. İman edenlere gelince, sûre onların imanını artırır (9:124).

 

İkiyüzlüler kendilerine yakışanı yaparlar: Bir SÛRE indirilince ”Sizi biri görüyor mu?” diye birbirlerine göz atarlar; ve sıvışırlar (9:127).

 

*

 

ÖLÇÜ GECESİ “kızıl dolunay“ın belirdiği gecedir:

 

Biz onu ÖLÇÜ GECESİ indirdik. Ölçü gecesini sana ne bildirir? Ölçü gecesi bin dolunaydan iyidir. Melekler ve Ruh her türlü iş için Rabbin izniyle onda inerler. Şafak atana kadar esenliktir (Sûre 97).

 

“Kadr”in fiil halleri ölçüp biçmek anlamında Yâ Sîn 39-40’ta geçiyor:

 

Ve ay. Hurma çöpünden bir yaya dönene kadar küçülen dilimler ölçüp biçtik ona (KADDERna). Güneş aya yetişmez; gece gündüzü yakalayıp geçmez. Hepsi kendi yolunda yüzer. Bunu o Güçlü Olup Bilen, ölçüp biçti  (TAKDÎR).

 

*

 

DOLUNAY demek olan ŞEHR, Bakara 185’de geçmişti: ŞEHR-u ramazan. “Ay”ın dilimleri olan HİLALLER ise Bakara 189’da geçiyor:

 

Sana ayın dilimlerini soruyorlar. De ki, onlar insanlar için ve hac için vakitleri belirler. Evlere arkadan girmeniz değildir iyi olan; sorumlu duruşunuzdur. Evlere kapılarından girin.

 

EVLERE KAPILARINDAN GİRMEK ayetteki anlam örgüsünden açıkça anlaşıldığı üzere göz önünde olan yolu kullanmak demek. Evlerin gözden ırak arkalarını değil, meŞHuR olan kapılarını kullanmak.

 

Buna göre HAC İBADETİ sırasında yapılan etkinlikler meŞHûR “ŞeHR”in ”teŞHiR”iyle başlar; o ”ŞeHR”in “hilal”e dönmesine kadar sürer. Dolunayın hilale dönmesi 10 gün aldığına göre 10 günlük bir süredir bu. Ama acelesi olana iki gün yeter (2:203).

 

Ayın yerküre çevresindeki devri 28 küsûr gün alıyor.

 

Yeni aydan hilale….: 4 ya da 5 gün

hilalden dolunaya…: 10 gün

dolunaydan hilale: 10 gün

hilalden eski aya….: 4 ya da 5 gün

 

Hac ibadeti, Bakara 197’deki “Hac dolunayları BİLİNİR ifadesince de ortaya konduğu üzere, Tevbe 36′da geçen erba’atu’n-hurum“un her bir dolunayı ile onun hilale döndüğü an arasında yapılır. Yani bir yılda 10′ar günlük dört dönem.

 

2008′in dolunayları, koyu yazılılar erba’atu’n-hurum olmak üzere: 22 ocak-21ş-21m-20n-20m-18h-18T-16a-15e-14e-13k-12a

 

Buna göre 2008’in “erba’atu’n-hurum”u ve onların içindeki 10’ar günlük hac dönemleri: 18-28 Temmuz, 16-26 Ağustos, 15-25 Eylul, 14-24 Ekim

 

Hicrî yılın “aylar”ı: (1)Muharrem, (2)Sefer, (3)Rabîu’l-evvel, (4)Rabîu’s-sâni, (5)Cemaziye’l-evvel, (6)Cemaziye’s-sâni, (7)Receb, (8)Şaban, (9)Ramazan, (10)Şevval, (11)Zi’l-kâde, (12)Zi’l-hicce.

 

Zİ’L-HİCCE sonradan uydurulan ve, adından da anlaşıldığı üzere, halen içinde hac yapılan aydır ama Kuran’ın eşhurun ma'lûmât diye andığı o dört aylardan biri değildir.

 

Bu durumda 2008’de yapılan hac geçerli mi? Ne dersiniz?

____________________________________________________

 

*İtirazın asıl sahibi: Dr Ayman. Onun yazdığı makaleler ve konunun müzakeresi sırasında yaptığı açıklamalar şurada okunabilir:

 

http://free-minds.org/forum/index.php?topic=9188.0

 

Ben makalemi oradan edindiğim bilgiye kendi araştırma ve incelemenin sonuçlarını ekliyerek yazdım.

 

*

 

Haccın farziyetine inanmayan bir Müslüman tarafından yapılan yorum: HACCIN FARZLARI üçtü: 1-İhram, 2-Arafatta vakfe, 3-Ka’beyi tavaf. Sen birinci farzı kaldırdın! Yavaş yavaş hac hakkında dediğimize gelmeyesin!!:))

 

Cevabım: Allah Kitab’ında ne diyorsa o. Allah “Hacılar ihrama girsinler!” diyorsa lütfen bana bildirin. Hangi ayette diyor? Daha önce haccın farzlarını bir iletimde ele almıştım. Onun ilgili bölümünü buraya aktarıyorum:

 

Hac evlerin kapıları gibi meŞHuR olan dolunayın teŞHiRiyle  başlayıp onun “hilal”e dönmesiyle sona erer (2:189). Bu demektir ki haccın normal süresi on gündür çünkü dolunayın hilale dönmesi 10 gün alır.

 

Ama acelesi olana iki gün yeter (2:203). Şöyle ki:

 

Dolunayın göründüğü geceyi izleyen sabah ilk gündür. Adaylar o gün Arafat’ta Allah’a hesap verir, arınır, bilinçlenirler (22:29). Arafat vakfesi denen bu etkinliği dile getiren ayet:

 

Arafat’tan Meş’ari’l-Harâm’a akın ettiğinizde Allah’ı O’nun sizi ilettiği gibi anın; O’ndan önce (min ba’dihî) şaşırmış durumdaydınız (2:198)

 

Hacılar içinde “Meş’ari’l-Harâm”ın bulunduğu Müzdelife’de aynı günün akşamı Allah’a şükrederler, kendilerini Arafat’ta bilinçlendirip arındırdığı için. Bu da Müzdelife vakfesi (2:198).

 

İkinci günün sabahı Kâbe’nin yoluna düşerler. O yönde yoksullara hayvan bağışında bulunurlar (2:196, 22:28) ve bağışın, yerine vardığına dair işlem tamam anlamında saç tıraşı olurlar.

 

Ardından Kâbe’yi ziyaret ederler (3:97). Buna ifade tavafı deniyor (22:29).

 

Özetle, haccın “menasık”ı yani farzları: (1)Arafat’ta bilinçleniş, (2)Meş’ari’l-Harâm’da şükür, (3)Kâbe yönünde hayvan bağışı, (4)İfade tavafı olarak uygulanan Kâbe ziyareti.

 

Hac bu. İhrama girmek yok; şeytanı taşlamak yok; o kara taşı öpmek yok…



__________________
hasanakcay.net
allahindini.net
Yukarı dön Göster hasakcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasakcay
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Eline ,diline , beline sağlık Hasan kardeş. Güzel bir çalışma olmuş, şahsen müstefit oldum.

Haccın farzları üçtü: 1-İhram, 2_Arafatta vakfe, 3-Beyti/Ka'beyi tavaf.

Haccın birinci şartını kaldırdın! Yavaş yavaş hac hakkında dediğimize gelmeyesin!!:))

Allah'a emenet. Muhabbetle.

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
hasakcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 22 ocak 2008
Gönderilenler: 1236
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasakcay

Güneşi bir aydınlık, ayı bir nur kılan ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona duraklar tesbit eden O’dur. Allah, bunları ancak hak ile yaratmıştır. O, bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklamaktadır. (YUNUS SURESİ / 5)

Sevgili dostum, Hasan ; Hicri Takvim konusu üzerine şu yukarıya pastelediğim ayet hususunda açıklama yapmanı hassasiyetle senden rica ediyorum. Şimdiden Allah senden razı olsun… (Erdal Altın)

*

Merhaba Erdal kardeşim. YILLARIN SAYISINI VE HESABI BİLMEMİZ açısından ayetin ilk bölümü önemli. Dikkat edderseniz söz konusu olan İKİ şey var: (1)yılların sayısı, (2)hesap.

 

Huvellezî celae’ş şemse ziyâen ve’l kamere nûran ve kaddere hu menazile…

 

Huvellezî: O’dur ki
ceale’ş şemse ziyâen: güneşi bir ışık yaptı
ve’l kamere nûran: ve kameri bir nur yaptı
menazil: giderek küçülenler yani HİLALLER
kaddere: ölçüp biçti (Bkz Yâ Sîn 39)
hu: ona yani KAMERE

 

O’dur ki güneşi bir ışık ve kameri bir nûr yapıp ona gittikçe küçülen dilimler ölçüp biçti…

 

li ta’lemû adede’s sinîne ve’l hisâb.

 

li ta’lemû: bilesiniz
adede’s sinîne: yılların sayısını
ve’l hisâb: ve hesabı

 

ki yılların sayısını ve hesabı bilesiniz.

 

YILLARIN SAYISINI VE HESABI BİLİN DİYE GÜNEŞİN BİR IŞIK VE AYIN BİR NÛR OLMASINI SAĞLAYAN VE ONA GİTTİKÇE KÜÇÜLEN DİLİMLER ÖLÇÜP BİÇEN O’DUR.

 

Önce YILLARIN SAYISI:

 

Yûsuf 47-48′in de ortaya koyduğu üzere geçerli olan, “güneş yılı”dır. Ama onu 28-31 günlük aylara bölerseniz bir güneş yılı 12 TAM değil 12 KÜSUR ay eder.

 

Bu küsur sorunundan dolunayları kullanarak kurtulabirsiniz. Hani, SAYILMALARI Yüce Allah'ın Tevbe 36'da bildirdiği üzere hep 12 dolunay, ama SAYILARI bazan 12 bazan 13 olan dolunaylar.

 

Hicrî takvimde otomatiğe bağlanmış olan NESÎ yani DEVRETME fesadına uymayıp ON ÜÇÜNCÜ dolunayı kendi “süre”sinin içinde bırakırsanız ard arda gelen iki kızıl dolunay arasındaki SÜRELER ile GÜNEŞ "YILLAR"I kendiliğinden uyumlu hale geliyor. Allah onların uyumunu gökleri ve yeri yarattığı gün sağlamış. Kanıt için Yûsuf 47′nin konusu olan “7 verimli yıl”daki dolunayların dökümüne bakınız.

 

Ve küsur sorunu ortadan kalkıyor.

 

Şubat neden bazan 28 bazan 29 gün olmak zorunda? Neden 30 ya da 31 gün olamaz? Öteki ayların neden bazısı 30 bazısı 31 gün olmak zorunda? Bunları rumi takvimciler nasıl bilecek?

 

Güneş yılından 10 küsur gün eksik olduğu için mevsimlerin yıl içindeki vakitlerini oynatıp Allah’ın koyduğu haramları kafirce helal ilan eden hicrî takvimciler yılların sayısını nasıl bilecek?

 

Ardı arkası kesilmeyen bu soruların lüzumu yok. İnce ince hesaplar yapmaya da mecbur değiliz; gökteki o meŞHuR "ŞeHr"leri  görmek ilkel toplumlar için bile sıradan bir iş.

 

Yani, yevme halaka's sermâvâti ve'l ard, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı gün verdiği hükme uyalım yeter.

 

HESABA gelince:

 

MENAZİL “nüzul”un bir türevi. Gökteki ayın “menazil”i ona ait olup dolunaydan hilale NÜZUL EDEN yani küçüle küçüle inen DİLİMLER demek. Onlar hesap kitap için bir nimet. Örneğin bir hac dönemi DÖRT YASAKLAR anlamındaki “erba’atun hurum”un her birinde dolunay görününce başlar, o dolunay “hilal”e dönünce sona erer. Makalemde açıklamaya çalıştığım üzere 10 günlük bir süre. HESAP işte bu.

 

Dikkat eder misiniz, Allah “hesabı YAPASINIZ” değil “hesabı BİLESİNİZ” diyor. Oruç ve hac zamanlarının hesabını Allah gökleri ve yeri yarattığı gün Kendisi zaten yapmış. “Hac ayları BİLİNİR” diye bir de uyarmış (2:197). “Kızıl dolunay”a tanık olanlar o an orucun ve bir hac döneminin (2:185) başladığını ve “dolunay”ın “hilal”e döndüğünü görenler o an oruç ve hac döneminin sona erdiğini (2:189) BİLECEK.

 

Sevgi ile,

Hasan Akçay



__________________
hasanakcay.net
allahindini.net
Yukarı dön Göster hasakcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasakcay
 
ehli-ibrahim
Yeni Uye
Yeni Uye


Katılma Tarihi: 02 agustos 2009
Gönderilenler: 17
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ehli-ibrahim

[Çok önemli not. Yazımda miladi takvimi kullanacağım ama miladi takvim de tamamen doğru değildir. Doğru takvim ayın hareketlerinin ayları belirlediği,  şehru ramazanın/kızıl dolunayın yılın başlangıcının habercisi olduğu takvimdir. Böyle bir takvim oluşturulacaya kadar miladi takvimi kullanacağım..]

Ben Hicri takvime karşıyım. Hicri takvim destekçilerine ithafen:

Nedenleri
1- Ramazan; sıcak, yanmak demektir. Kışın ortasında Ramazan olmaz.


Bir görüş/Genel görüş:

Ramazan:yanmak demektir. Çünkü bu ayda oruç tutan ve tövbe edenlerin günahları yanar, yok olur.

Bu kadar mı? Bu mu?

İddianıza göre Allah 'şehru ramazan' diyerek sizin koyduğunuz hicri takvimi referans ediyor. O zaman, Ramazan ayında oruç farz kılınmadan evvel ne diye o aya kışın ortasında ramazan diyordunuz?

Ramazan ayı Kuran'dan önce vardı ise, o ayda özel olarak oruç tutmamanıza rağmen, tevbe etmemenize rağmen neden ramazan diyordunuz? Yoksa içinize mi doğdu Allah'ın Ramazan ayını referans gösterip, o ayın oruç tutulup, tevbe edilip günahları yakacağını... (günahlar yakılır?? Bir kere benim bildiğim günahlar temizlenir, cehennemde kafirler/münafıklar/müşrikler yakılır.)

Bir Cevap: Denildiğine göre Araplar ayların isimlerini eski dilden değiştirdiklerinde o ayların denk geldikleri zamana göre adlandırdılar. Bu ay da sıcağın ileri derecede olduğu günlere denk geldi. O bakımdan ona bu isim verildi.
Her dilde, ilk defa karşılaşılan şeyi ifade etmek için bir sözcük vaz‘ edilir. Vaz‘ edilen sözcük ile sözcüğün ifade ettiği şey arasında her zaman doğru ilgi olmayabilir. Türetilen sözcük halk arasında yaygınlaştığında, kimse o sözcük ile o sözcüğün ifade ettiği şey arasındaki ilginin doğru veya yanlış olduğuna bakmaz ve herkes o sözcüğü kullanır. Hakkı Yılmaz, Kuran'da Oruç

2: Kuran iniyor: Şehru Ramazan'a şahitlik eden oruç tutsun.



Kendinizi hz. Muhammed yerine koyun, Ali yerine koyun, ashabdan biri yerine koyun. Ne düşünürsünüz? Ramazan ayı gelince tutarız o zaman. Hani Ramazan ayı???? Bir dakika ya, daha hicri takvim keşfedilmedi ki!

Allah, nasıl olmayan bir Takvime Kuran'da referans vermiştir? O zamanlar hicri takvim diye bir takvim yok.

Ömer zamanında Hicretin 17. yılında alınan bir kararla Hicretin olduğu yıl Hicri Takvimin 1. yılı ve o yılın Muharrem ayı da Hicri Kameri takvimin ilk ayı kabul edilmek suretiyle, o yıl 1 Muharrem'in rastladığı 16 Temmuz 622 tarihi de Hicri Kameri Takvimin başlangıcı olarak kabul edilmiştir.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Hicri_Takvim

Bir cevap: Daha önce aylar isimleri ile vardı ama yıllar belli değildi. Hicri takvim yalnızca yılların sayısında düzenlemek için getirildi. Ayların isimlerinde ve sıralamasında bir değişikliğe gidilmedi.

3: İnsansınız ve Takvim belirleyeceksiniz -Bağımsız ve Özgür düşünün-

a) Takvimi mevsimlere göre belirlersiniz ki,

Hayat mevsimlere göre değişir,

Mevsimlere göre kıyafetler, seyehatler, avcılık, hayvancılık, nehirlerin yükselip alçalması, yağmur yağması, dondurucu soğuklar, bahar, yakıcı sıcaklar, ve en önemlisi tarım! Ne zaman ne yapacağınız aşağı yukarı belli.. temmuz sıcak geçer, aralık soğuk! Eylülde de okullar açılır..

Dezavantajları var mı? Yok. Bir tek Kuran'a referans gösteremiyoruz o kadar.

B) Takvimi Aya göre belirleyeceksiniz;

Tamamen bir kaos.

Karma karışık bir takvim. Herşey birbirine giriyor çünkü bu takvim hiçbir işe yaramıyor. Şeyhül İslam sürekli hangi aylarda hangi şeylerin yapılması gerektiği anlatıyor sanki takvimi görevi bu değilmiş gibi.

Dezavantajları ise saymakla bitmez. Biz saymaya çalışalım: Geçen sene ramazada da ekim yapılıyor bu sene şabanda, geçen sene muharremde dondurucu soğuklar bu sene recepte, geçen sene okullar şevvalde tatil bu sene zilhicce de, geçen sene doğum gününüzü yazın ortasında kutladınız, 10 yıl sonra kışın ortasında.... Takvim sadece bir şekil, içi boş. Şehru ramazan'a referans oluyor, o kadar.

Takvimlerin asıl amacı hayatı kolaylaştırmak, bilmek değil mi? Mesela hepimiz haziran dedik mi ne anlarız, yaz başlıyor. Ekim ayı deyince, ekim mevsimi, tarlalara... mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır! Aylar, takvimler bunun için var.


4- Şimdi size bir yıl sonra görüşelim desem ne zamanı anlamanız gerekir? Mantık akıl, basiret ile cevap verin, ezberden değil.

Önce;

Size bir hafta sonra desem. Bu gün cuma ise, haftaya cuma olur, değil mi?
perşembe olmaz!

Size tam bir gün sonra desem, şu an saat 14.05. Yarın güneşin şu an olduğu yerdeki anı kastederim, değil mi?  (14.04'ü)
Yarın sabahı değil!

Size 5 tur koşun desem, siz A noktasındayken. Yine 5 tur sonra A noktasında durursunuz, değil mi?
B noktasında değil! Çünkü o zaman ya 4.75 tur koşmuş olursunuz ya da 5.75 tur.


Size 10 yıl sonra desem, şimdi 16 temmuz. Yine 16 temmuz dersiniz, değil mi?
12 kasım yada 8 şubat değil.




İşte Allah'ın takvimi de bence bunu gerektirir. Allah bir yıl sonra diyorsa, Güneş de Ay da kendi içinde bir yılı tamamlar. Güneşin bir yılı tammlaması zaten mevsimleri oluşturur. Peki ayın bir yılı tamamlaması?

Ayların sayı on ikidir.Ayların sayı on ikidir.

Peki ay  ve 12 konusu.


Dünya yuvarlak değildir. Bunu hepimiz biliyoruz. Dünya elipstir. Dünyanın ekseni de eğiktir.

Bunun sonucu olarak;

  • Mevsimler oluşur.
  • Yıl içinde Dünya’ya düşen Güneş ışınlarının açısı değişir.
  • Yıl içinde gece ve gündüz uzar ve kısalır. Kuzey yarımkürede 21 Haziran’a yaklaştıkça günler, 21 Aralık’a yaklaştıkça geceler uzar. Güney yarımkürede bunun tersi geçerlidir.
  • Yengeç ve Oğlak dönenceleri oluşur.
  • Aynı meridyen üzerinde yer alan şehirlerde gündoğumu ve günbatımı saatleri değişir.
  • Kuzey ve Güney yarımkürelerde farklı mevsim yaşanır.
  • Kutup noktalarında sürekli gündüz ve sürekli geceler yaşanır.
  • Muson rüzgarları meydana gelir.
  • Kutuplara gidildikçe gece ve gündüz süresi arasındaki farklar artar.

İşte bütün bunlarla birlikte dünyanın ayları da mükemmel değildir. Evet ben de isterdim ki;

ocak 30gün
şubat 30gün
mart 30gün
....
..
...
kasım 30gün
aralık 30gün
hooooop yılbaşı
ocak 30gün
şubat 30gün
....
..
.
olsun rahat rahat hesaplayalım ama değil malesef. Çünkü Dünyanın ekseni eğik ve sürekli bir yalpalama var, bir esprisi var. Allah böyle emretmiş, gece gündüz süresi sürekli değişin istemiş, iki dolunay arasındaki gün sayısı bir 29 bir 30 olsun istemiş...

Güneş de, kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra doğru akıp gitmektedir. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)ın takdiridir. 36-38


O zaman burda bir espri var. Çok dikkatli olmak ve öyle 'doğrudur doğrudur, ben inanıyorum hicri takvime' demeden önce düşünmek gerekir. Çünkü güneşin hareketleri 2+2=4 şeklinde değildir. Bazen 2+2=5 edebilir. Bu çok büyük bir istisnadır.

(Haram ayları) Ertelemek ancak inkârda bir artıştır. Bununla kâfirler şaşırtılıp saptırılır. Allah'ın haram kıldığına sayı bakımından uymak için, onu bir yıl helal, bir yıl haram kılıyorlar. Böylelikle Allah'ın haram kıldığını helal kılmış oluyorlar. Yaptıklarının kötülüğü kendilerine 'çekici ve süslü' gösterilmiştir. Allah, inkârcı bir topluluğa hidayet vermez. 36-37




Çok büyük konuştuğumun farkındayım. Riskli şeyler söylediğimin de farkındayım. Tamamen yanılıyor da olabilirim. Ama amacım gerçeği bulmaktır, hakkı açığa çıkarmak, hakkı açığa çıkarmaya çalışanlara yardım etmek, gerekirse bu konuda cesaret gösterip kral çıplak demektir çünkü bilirim ki ben, Allah bizleri niyetlerimize göre sorumlu tutar. Benim niyetim hak, doğru, gerçek ise eğer, yanılsam da umulur ki Allah beni bağışlar. Vesselam.

__________________
Kim bundan (Kuran'dan) yüz çevirirse, şüphesiz kıyamet günü o, bir günah-yükü yüklenecektir. Taha 100
Yukarı dön Göster ehli-ibrahim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ehli-ibrahim
 
hasakcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 22 ocak 2008
Gönderilenler: 1236
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasakcay

Merhaba ehli ibrahim kardeşim. Hem açıklamalarınız doğru hem de açıklama tarzınız dostça, sıcacık ve hiç ama hiç yormuyor. Sizi candan kutlarım.

Rica etsem bu çalışmanızı "hasanakcay.net"in Makaleler bölümüne asar mısınız. Sistem izin vermiyorsa Alperen'e başvurayım. Ya da yazınızı ben asayım ama yazanın siz olduğunuzu belirteyim.

Size duyurduğum çalışmayı* bitirmek üzereyim. Siteye asmadan önce bir değerlendirme yapmanızı rica edebilir miyim. Sorulabilecek her sorunun doyurucu bir cevabı var mı, öğrenmem için.

___________________________________

* yazınızdan anladığım kadarıyla o zaman bizler arap takvimine göre değil de miladi takvime göremi oruç tutalım? 

Merhaba kardeşim. Kullanılan takvime her ad verilebilir. Hicret ile başlatılıp HİCRÎ TAKVİM de denebilir. Yeter ki güneş yılını esas alsın.

 
Oruca hangi ayda başlamamız gerektiğine gelince, 2:185’te Yüce Allah’ın söylediği açık ve net:
 
KAVURUCU DOLUNAY ki onda kur’an indirildi... o dolunaya hanginiz tanık olursa oruç tutsun – ŞEHRU RAMAZÂN ellezî ünzile fîhil kuran… fe men şehide minkumü’ş şehre fel yesumh.

 

Yani önemli olan o kavurucu dolunaydır, ki yılda yalnızca bir kez görünür. Yaz dönencesi denen 22 Hazirandan sonraki 0-30 gün içinde. 
 
 
 
Çölde yılın en sıcak anı ve 2007’nin, 30 Haziranda görünen, "kavurucu doluany"ı (شهر رمضان - şehru ramazân).
 
2010’un "şehru ramazân"ı ise 26 Haziranda göründü. O halde 27 Haziranda sahurda oruçtan önceki yemeyimizi yiyip oruca başlamalıydık.
 
Sahur vaktinin sonu: sabahın ak ipini kara ipinden seçebildiğimiz an (2:187).
 
x
 
"Şehru ramazân ellezi ünzile fîhil kurân…"daki ŞeHR dolunay demek. Kuran’da bunun kanıtları var. Örneğin 9:36, 2:189.
 
Tevbe 36: Allah’a göre "ŞeHR"lerin sayımı 12 dolunaydır (İnne ıddetiş ŞuHûRi ındellah isné aşera ŞeHRan...)
 
Yani Allah’ın hükmü odur ki bir yılda 12 ŞeHR olacak ama küsurlu olmayacak. Örneğin bir yılda 12,5 ŞeHR olamaz.
 
Şimdi... madem ki geçerli olan, güneş yılıdır (12:47) ve madem ki güneş yılı ortalama 365 gündür… bölün 365’i 29’a. 12,5862 eder.
 
Bir yılda 12,5 ŞeHR… mümkün mü, Allah 12 deyip dururken? O halde ŞeHR 29 günlük AY anlamına gelmez; gelemez.
 
ŞeHR "dolunay"dır. Çünkü bir yılda 12 dolunay var. Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı gün yazdığı budur – kitabillahi yevme halaka’s semâvâti vel ard (9:36).
 
x
 
Allah’ın Bakara 189’daki hükmüne göre ise HİLALLER insanlar için ve hac için vakitleri belirler – hiye mevâkığtü lin nâsi vel hac.

 

Sonra evlerin kapılarını ve arkalarını misal getirip "Makbul olan, evlere arkalarından değil kapılarından girmektir!" der.

 
EVİN KAPISI göz önündedir, görünür; ARKASI ise gözden ıraktır.
 
Bunu hacca uygularsak DOLUNAY haccın göze çarpan kapısıdır; hac vaktinin başladığını gösterir. HİLAL ise hac denen evin arkası olup vaktin sona erdiğini gösterir.
 
ŞeHR kelimesinin lafzî anlamını göz önüne alırsak bunu daha iyi anlarız:
 
ŞeHR kelimesi lafzen GÖZE ÇARPAN, göz önünde olan demek. Ondan türeyen kelimeler de öyle. Örneğin,
 
meŞHuR: göze çarpan  

teŞHiR: göz önüne sermek

ŞeHiRat: şişman kadın

eŞHarat: gebe kadın

eŞHaR: göz alıcı çiçekler

 

Buna göre haccın vakti DOLUNAY ile başlar, HİLAL ile sona erer. 10 gün. Zaten MA’DUDAT kelimesi de en çok 10 demek. Ama acelesi olana iki gün de yeter (2:203).

 
Animation%20of%20the%20Moons%20phases

güneş ışığı . . . . . ayın dünyayı dolanması . . . . ayın dünyadan görünüşü

 
Ayın yer küreyi dolanması 29 küsur gün alıyor. İkinci, üçüncü, dördüncü "yasak dolunaylar"da onun 10 (on) günü "hac vakti"dir.
 
Yeni aydan hilale: 4 ya da 5 gün

Hilalden dolunaya: 10 gün  

Dolunaydan hilale: 10 gün (hac vakti).

Hilalden eski aya: 4 ya da 5 gün

 

x

 

ıddete’ş şuhûr: dolunayların sayımı (9:36)

ADEDE'S sinîn: yılların SAYISI (10:5)

 

Tevbe 36'ya göre, ayların (şehr) SAYISI onikidir. Hayır, Allah SAYISI demiyor; sayımı diyor. ADED başkadır ıddet başka. Yoksa Allah 9:36’da birini, 10:5’te ötekini kullanmazdı. Biz de 10:5'te ADED yerine ıddet diyemeyiz; 9:36'da ıddet yerine ADED diyemeyiz.

 

Kısacası, nüfus sayımı nasıl nüfus SAYISI değilse ayların sayımı da ayların SAYISI değildir.

 

Alıntı:

Geçerli olan, güneş yılıdır (12:47).

 

Bunun açıklamasını dolunayların şu dökümü üzerinde görebiliriz (T: Temmuz, a: ağustos, e: eylul, e: ekim, k: kasım…):
 
18T-16a-15e-14e-/13k-12a-11 Oc 2009-9ş-11m-9n-9m-7h
7T-6a-4e-4e-/2k-2a-30a-30 Oc 2010—28ş-30m-28n-27m+26h
26T-24a-23e-23e/21k-21a…
 
Görüldüğü gibi 18 Temmuzda başlayıp 7 Temmuzda sona eren "süre"deki ayların SAYISI 12’dir, tamam. Ama 7 Temmuzda başlayıp 26 Temmuzda sona eren "süre"deki ayların SAYISI 13! Yani ayların SAYISI bazan 12, bazan 13 oluyor.

 
Ayların SAYISI 12′dir, diye bir kural yok.
 
Burada, ard arda gelen iki KAVURUCU DOLUNAY arasındaki süre tanımlanıyor. Dolunayların SAYISI 12 olmuş ya da 13 olmuş, konu o değil. Konu "süre"dir ve o sürenin içindeki اربعة حرم - arbe'atun hurum denen "dört yasaklar"ın vurgulanmasıdır.

Allah'ın ındinde dolunayların sayımı 12 dolunaydır; dört yasaklar onlardandır - منها اربعة حرم , minhé arbe'atun hurum (9:36).

Dolunayları sayacaksınız. On ikincide "Tamam. Süre bu!" diyeceksiniz. "Süre"nin tamamlanması için dolunayların SAYISI en az on iki olacak; o, şart. Öte yandan on üç te olabilir; o da Allah’ın gerçeği. Ama şart değil.  

Sayı tamamına ermemiş olsa bile sayım on ikinci dolunayda gerçekleşiyor ve süreyi tanımamıza yetiyor.
 
Bu ayetteki bir dolunaydan öbür dolunaya kadar geçen süreye Kurana göre yine ŞEHR dememiz gerekmez mi? Özür dilerim, yine hayır. ŞEHR başka, süre başka. ŞEHR, dolunaydır ve sıfır süreye sahiptir.
 
Yukardaki hareketli çizime bakar mısınız. Ay yerküreyi dolanırken hiç durmadan hareket ediyor ve dünyadan görünüşü sürekli değişiyor, örneğin DOLUNAY oluyor.

 

zaman olarak en sıcak zamanın dolunayında başlayan ve diğer dolunaya kadar geçen süre şehr değil midir? Hayır, şehr değildir; iki dolunay arasındaki zaman "iki dolunay arasındaki zaman"dır (ya da bir tür YIL olan "süre"nin 12’de, 13'te biri). Dolunay ise gökteki ayın bir anda olup bitiveren görüntüsüdür.

 
O fotoğraflar dolunaydan ya bir saat önce çekilmiştir, ya bir dakika önce, ya bir  salise önce... ya bir salise sonra, ya bir dakika sonra, ya da bir saat sonra. O yüzden hiç biri tam dolunay değildir; hepsi eksiktir.
 
Özetle: ay, DOLUNAY olunca fotoğrafımı çeksinler diye durup beklemiyor; derhal inişe geçiyor. Bekleme süresi sıfır. Kısacası, dolunay süre değildir.

 

 
Ben belki Türkçe düşündüğüm için bu sonucu çıkarıyorum. Çünkü bizde ay dediğimizde hem gökteki ayı hem de yılın 12 bölümünden birini kastederiz. Haklısınız. Ama Araplar gökteki aya KAMER, onun Türkçesi dolunay olan görüntüsüne ŞEHR, yılın 12 bölümünden birine ise yarh diyorlardı.
 
"Yarh"la ilgili kanıtları ayrıca vermeye çalışayım, Allah isterse.
 
Şehri Ramazana tanık olan kişi yukarıda paylaştıklarınıza göre kaç gün oruç tutacak? En çok 10 gün. Bakara 183-184’te söylenen bu.
 
183: Oruç, sizden öncekilere olduğu gibi size de yazıldı.

184: Ma'dûdât gün (اياما معدودات - eyyâmen ma’dûdât).

 

Anadili Arapça olanların açıkladığına göre MA’DÛDÂT iki elin parmaklarıyla sayılabilen demekmiş. Kuran da sık sık 10 günlük sürelere yollama yaparak bunu onaylıyor (2:189, 2:196, 2:203.. . )

 

x

 

 
El-Hicr'de kaya mezarları. "Salih nebinin kentleri" anlamında Madain Saleh de denen El-Hicr, Medine'nin 400 km kuzeyinde bir yer. 
 
 
Yılın 12’de 1’i anlamındaki "ay"a Araplar yarh derlerdi. Bu, Hicr kentinde bulunan bir kaya mezarın üzerindeki yazıda görülüyor, ki Muhammed nebiden aşağı yukarı 300 yıl öncesine ait on satırlık bir lanetlemedir.
 


Bu mezar K b. H'nin El-Hicr'de ölen annesi Rakuş bint A'ya aittir. 162’nin temmuz ayı. Alemler tanrısının laneti, Rakuş bint A'nin ahfadı hariç, bu mezarı açan ve bir başkasını gömüp çıkaran saygısızın üzerine olsun. Lanet olsun... o gömene.

Dikkat edilirse alttan dördünce satırda yarh-ı temmuz deniyor. Anlamı: Temmuz ayı. YARH: ay.

x

Başka bir kanıt "Ebrehe yazıtı"dır. Ebrehe, ünlü fil öyküsünden de hatırlanacağı üzere, Muhammed nebinin doğumuna yakın Güney Arabistan’da ortaya çıkan bir kraldır. Yazıtta o Hristiyan kralın yaptığı savaşlar ve kazandığı zaferler anlatılıyor. Kullanılan dil Arapçanın Güney ağzıdır.

  (Büyütmek için tıklayın: http://www.mnh.si.edu/EPIGRAPHY/e_pre-islamic/fig04_sabaean_ img.htm)

 

Rahman’ın izni ile O’nun ulu Hristiyan kralı Ebrehe ki Sebe’nin, Zuridan’ın, Hadrmaut’un, Yemen’in ve sahillerle dağlardaki bütün aşiretlerin kralıdır, yazdı bu dizeleri Ma’ad aşiretiyle Nisan ayında yaptığı el-Rabiya savaşı konusunda.

 

Satır 3’te geçen B’WARHAN ZU THABATAN Nisan ayında demek. Açıkça görülüyor: WARH yarhın Güney ağzıyla söylenişidir.

 

Devamı var.



__________________
hasanakcay.net
allahindini.net
Yukarı dön Göster hasakcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasakcay
 
ehli-ibrahim
Yeni Uye
Yeni Uye


Katılma Tarihi: 02 agustos 2009
Gönderilenler: 17
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ehli-ibrahim

Hocam haram aylar ve hac ayları konusundaki yorumlarınızı kendi adıma tartmam ve eleştirel bakabilmem için bana uzun bir tefekkür süresi vermelisiniz.

Ama şunu bilmenizi isterim. Ben Kuran'dan getirdiğiniz bazı delillere inanmaya meyletsem/inanmak istesem de açık bir delil gösteremediğimiz sürece bu yalnızca inanmak isteyenlerin inandığı bir durum oluyor. Ancak şehru ramazan'ın öyle olmadığını az çok ciddi delillerle kanıtladınız(kanıtladık). Muhkem ayetleri kullandınız. Bilinen tarihi verileri kullandık. Genel, kabul görmüş yorumları kullandık.

Peki kesin doğru mudur? Onu zamanla, eleştiriler ve destekler arttıkça öğreneceğiz. Benim, şahsen, şehru ramazanın kızıl dolunay olduğuna inancım, hicri takvimdeki ramazan ayı olduğuna inancımdan çok daha büyük.

Hacc ve haram aylar konusunda Kuran ayetlerinden yaptığınız çıkarımlar, mantıklı yönlendirmeler, haram-ihram ikilemini, av mevsimi, meşhur kapılar teviliniz, Kuran'da Allah'ın "Haram ayları ertelemeyin" uyarısı, Bakara suresinde şehru ramazan ve oruç ile ilgili ayetlerden hemen sonra ayın şekilleri ve hacc ile ilgili ayetlerin gelmesi... bu deliler bende de haccın ve haram ayların ramazan dolunayından itibaren 4 dolunay sürebileceği, haccın, dolunaydan hilale kadar olan sürede yapılması gerekebilirliği, orucun, ramazan dolunayı tamamen kaybolasaya yani 10-12 gün süreyle tutulabileceği görüşünü uyandırdı. Bu tezler bana mantıklı, tutarlı, düzgün ve yerinde geliyor. Ancak bunlara inanmam/tam anlamıyla hazmetmem için sanırım biraz zamana ihtiyacım var.

Şehru ramazan ile ilgili yazınızı hasanakcay.net adresinden geçen sene bugünlerde okumuş ve çok şaşırmıştım. Aradan neredeyse 1 yıl geçti ve ben mayıs ayında tekrardan bu konuyu google de araştırıp, sizin sitenize gelerek bu sefer eleştirel bakmaya çalıştım ve sonunda kızıl dolunay teorisinin, hicri takvimin dayattığı ramazan ayından daha inandırıcı olduğuna kanaat getirdim.

Sanırım, haram aylar ve hacc konusunda da biraz tefekkür etmeye ihtiyacım var.
Benim olaya yaklaşımım; hacc aylarının: 'bilinen aylar 2-197', yani ne kadar şirke sapmışlarsa da atalarımızın kabul ettiği aylar; haram ayların ise: 'Haram ay, haram aya karşılıktır; hürmetler (de) karşılıklıdır 2-194' ayeti uyarınca yine çevremizdeki devletlerle yapılan görüşmelerde alınan karara göre bizce haram kabul edilen aylar şeklinde idi.

Ancak şu an Kuran'da, haram aylar ve hacc ayları için de belirli aylar olabileceği fikrini taşımaya başladım. Bu fikir ne zaman yoğunlaşır, inanca dönüştürülür, bilmiyorum. Ama şu noktada deliller, şehru ramazan hakkında kesin konuştuğumuz gibi konuşmak için bana biraz zayıf görünüyor.


Bu sitedeki bazı dostlar bu konunun tartışılmasında rahatsız olmuşlar gibi. Ancak hanif müslümanlar olarak doğruyu şura ile, tartışarak bulmayacaksak nasıl bulacağız Allah aşkına? Bizlere 'atalarımız böyle uygun görmüşler, sorgulamayalım, uygulayalım' demek hiç yakışmıyor. Hanif bakış açısına da aykırı.

Hasan hocam şimdilik söyleyeceklerim bunlardır. Ben yine her gün Kuran okumaya çalışıyorum, tatil dolayısıyla da geniş zamanım var. Eğer bir fikrim olursa paylaşırım inşallah. Ya da sizin bir makaleniz olursa, eleştirel bir bakış açısıyla elimden geldiğince değerlendirmek isterim. 
Yukarı dön Göster ehli-ibrahim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ehli-ibrahim
 
isimsiz
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 02 haziran 2010
Gönderilenler: 137
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı isimsiz

Sayın hasakcay,

"Şehr" sözcüğünün Kur'an'da geçtiği her yerde dolunay olarak çevrilmesi gerektiğini mi düşünüyorsunuz? Yoksa bu sadece Bakara/185, Tevbe/36 gibi ayetler için geçerli bir tanımlama mıdır?

Ayrıca "Şehr" meselesini bu kadar irdeleyip (ki çalışmanızı faydalı buluyorum) siyamın ne olduğuyla ilgilenmemeniz gerçekten şaşırtıcı.

Selam

 

Yukarı dön Göster isimsiz's Profil Diğer Mesajlarını Ara: isimsiz
 
ehli-ibrahim
Yeni Uye
Yeni Uye


Katılma Tarihi: 02 agustos 2009
Gönderilenler: 17
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ehli-ibrahim

Selam

Hakkı yılmaz'ın oruç ile ilgili makalesinde, 'kışın ortasında ramazan ayının gelmesi' konusunda bir açıklama var. Onu sizinle paylaşmak istedim.


    RAMAZÂN SÖZCÜĞÜ ve RAMAZÂN AYI
رمضان [ramazân] sözcüğünün kökü, ر م ض 'dır [r-m-z'dır]. Muteber lugatlarda bu sözcüklerle ilgili şu bilgiler verilir: رمَض [ramaz] ve  رمضا [ramzâ], “şiddetli sıcak”tır. Ramaz, güneşin sıcaklığının şiddetinden taşların sıcaklaşması” demektir.
İbn Sikit, bu sözcüğün, “okun ucunu incelsin diye iki taş arasında dövmek” anlamına gelen رمض 'dan [ramd'dan] geldiğini, ucu inceltilmiş oka  رامض [râmid] denildiğini söylemiştir.
Denildiğine göre Araplar ayların isimlerini eski dilden değiştirdiklerinde o ayların denk geldikleri zamana göre adlandırdılar. Bu ay da sıcağın ileri derecede olduğu günlere denk geldi. O bakımdan ona bu isim verildi.
Her dilde, ilk defa karşılaşılan şeyi ifade etmek için bir sözcük vaz‘ edilir. Vaz‘ edilen sözcük ile sözcüğün ifade ettiği şey arasında her zaman doğru ilgi olmayabilir. Türetilen sözcük halk arasında yaygınlaştığında, kimse o sözcük ile o sözcüğün ifade ettiği şey arasındaki ilginin doğru veya yanlış olduğuna bakmaz ve herkes o sözcüğü kullanır.
Meselâ, Kristof Kolomb Hindistan'a ulaştığını sanarak karşısına çıkan adalara “Batı Hind Adaları” ismini vermiştir. Bu ismin coğrafî gerçeklere uymadığı bugün herkesçe bilinmesine rağmen isim düzeltilmeden kullanılmaya devam edilmektedir. Bağırsakta sadece bir tane olduğu zannedilerek “tek şerit” anlamındaki taenia solium diye adlandırılan parazit de böyledir. Sonraları bu parazitin bağırsakta birden çok olduğu öğrenilmesine rağmen ismi değiştirilmemiştir. Ya da, eskiden rahimdeki bir illetten kaynaklandığı zannedilerek “rahim” anlamına gelen hysteria sözcüğü ile tanımlanmış olan bir sinir hastalığı, artık kaynağının rahim olmadığının bilinmesine rağmen hâlâ bu isimle anılmaktadır.

Bununla birlikte Hakkı bey Kuran'da farz orucun ne zaman tutulacağına dair bir bilgi olmadığını ileri sürmektedir.

      '(...) Bu durumda, 184. âyetteki sayılı günler ifadesi, geçmiş ümmetlere farz kılınan orucun zamanını ifade etmekte olup Müslümanlara farz kılınan orucun zamanı [Ramazân ayı] ile ilgisi yoktur.
Sayılı günler'in, hangi günler ve kaç gün olduğuna dair Kur’ân'da herhangi bir ifade yer almamaktadır. Herhangi bir değeri olmamakla birlikte bu husustaki görüşleri naklediyoruz: (...)'

http://istekuran.net/koruc.html#_ftn3


xxx



Hakkı bey ile oruç konusuna olan yaklaşımlarımızı karşılaştıracak olursa;

Hakkı Yılmaz'ın meali:
2/183-184. Ey iman etmiş kimseler! Oruç tutmak, takvâ sahibi olasınız diye, sizden evvelkilere, sayılı günlerde, o nedenle sizden her kim hasta olursa veyahut yolculuk üzere olursa diğer günlerden sayısıncadır. Oruca takati zail olmuş olanlar/gücü yetenler üzerine ise bir yoksulun yiyeceği fidye vardır [borçtur]. Kim de gönüllü hayır [iyilik] yaparsa bu kendisi için çok hayırlıdır [yararlıdır]. Ve eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için hayırlıdır [yararlıdır]” şeklinde yazıldığı [farz kılındığı] gibi, size de yazıldı [farz kılındı].
2/185.        Ramazân ayı ki, Kur’ân, bir kılavuz olarak ve furkândan, yol göstermeden açık açık açıklamalar olarak kendisinde indirilmiştir. Bu nedenle sizden her kim bu aya şâhit olursa hemen onda oruç tutsun. Kim de hasta veya yolculukta ise diğer günlerden sayısıncadır. Allah, size kolaylık diler, size zorluk dilemez. (Bu kolaylık, takvâlı davranmanız) ve sayıyı tamamlamanız, size yol gösterdiğinden dolayı Allah'ı büyüklemeniz ve şükretmeniz içindir.

Hakkı Bey, 183. ve 184. ayetlerin birlikte okunması gerektiğini, Yahudi ve Hristiyanlara yazılan orucun bize de yazıldığını haber vermek için indirildiğini  iddia ediyor. Ancak orucun tutulma tarihi konusunda herhangi bir delil gösteremiyor.
185. ayetin ise, diğer iki ayetten bağımsız olduğunu söylüyor.
Yani anladığım kadarıyla, bize 'tutun' denilen iki tip oruç var. Birincisi 183. ve 184. ayetlerde bahsedilen oruç. İkincisi, Ramazana tanık olanın tutacağı oruç. Hakkı bey, bu çevirinin arapçanın diline daha uygun olduğunu iddia ediyor. Benim arapça olmadığı için Hakkı beyin çevirisi hakkında yorum yapamıyorum.


Genel, kabul görmüş meal (ramazan yerine kızıl, şehr yerine dolunay yazdım):
2/183. Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız.
2/184. (Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır. (184)
2/183 Kızıl dolunay... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu dolunaya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da  yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz. (185)

Biz iddia ediyoruz ki, gökyüzünde kızıl dolunay görülünce, gecesine sahura kalkılır ve kızıl dolunay gökyüzünden tamamen kaybolasaya kadar yani 10 gün süreyle oruç tutulur.

En doğrusunu Allah bilir. Araştırmalarımız ve konu hakkındaki tefekkürümüz sürüyor. Ben, benim tezimi güçlendiren ya da anti-tez üreten her fikre açığım. Önemli olan doğruyu bulabilmek.


__________________
Kim bundan (Kuran'dan) yüz çevirirse, şüphesiz kıyamet günü o, bir günah-yükü yüklenecektir. Taha 100
Yukarı dön Göster ehli-ibrahim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ehli-ibrahim
 
ehli-ibrahim
Yeni Uye
Yeni Uye


Katılma Tarihi: 02 agustos 2009
Gönderilenler: 17
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ehli-ibrahim











Edit.------------------


__________________
Kim bundan (Kuran'dan) yüz çevirirse, şüphesiz kıyamet günü o, bir günah-yükü yüklenecektir. Taha 100
Yukarı dön Göster ehli-ibrahim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ehli-ibrahim
 
mermus
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 21 temmuz 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 30
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı mermus

Merhaba
Sayın Akçay
Ramazan  dolunayı   ve haram aylar  hakkındaki görüşlerinizi anlamaya çalışıyorum ve kafamda  düşüncelerinizin çelişkili olduğu yönünde bazı şüpheler oluştu, sanki ramazan  konusunda tutarlı bir açıklama değilmiş gibi geliyor.  Bu bağlamda sormak istediğim bir kaç sorum olacak ( sadece anlamak için ), aydınlatırsanız sevinirim.

Hasan Akçay yazdı 
 
KAVURUCU DOLUNAY ki onda kur’an indirildi... o dolunaya hanginiz tanık olursa oruç tutsun – ŞEHRU RAMAZÂN ellezî ünzile fîhil kuran… fe men şehide minkumü’ş şehre fel yesumh.

 

Yani önemli olan o kavurucu dolunaydır, ki yılda yalnızca bir kez görünür. Yaz dönencesi denen 22 Hazirandan sonraki 0-30 gün içinde. 

21 haziran gündönümüden sonra ilk görünen , yıl içindeki en sıcak günlere denk gelen ve bu yüzden  kavurucu dolunay diye nitelenen  dolunay kuzey yarımküre için geçerlidir. Aynı tarihlerde güney yarımkürede , örneğin Güney Amerika yada  Avustralya da kış mevsimine denk geldiği için oralardan görünen  dolunayın kavurucu olarak nitelendirilmesi mümkün değildir, çünkü o  dönemde ( 21 hazirandan sonraki ilk 30 gün ) orada  yılın  en soğuk dönemleri yaşanmaktadır.Tarım ve yabani av hayvanlarının üreme dönemi mevsimlerden etkilendiği için , güney yarım küredeki hasat ve üreme  dönemleri de kuzey yarımkürdeki üreme ve hasat dönemleri ile  parelellik arz etmeyecek ve farklı aylara  denk düşecektir.21 haziran sonrasındaki  4 dolunay döneminde belkide hayvanların üremediği dönemler haram ay olacak , daha sonraki ürediği dönemler av mevsimi olacaktır.
    Yani sözün özü şu : kuzey yarım küre ve özellikle Mekke ve civarı için geçerli olan haram aylar  ve bu ayların haram kılınmasının gerekçeleri , aynı tarihlerde dünyanın her yeri için geçerli değildir. Ayrıca orucu  güneş takvimine endekslemiş olmak, orucun belki her yıl  aynı dönemlerde ( 21 haziran sonrasında ilk dolunayla başlayan dönem) tutulmasını sağlar ama iklim koşullarının ve  yabani av hayvanlarının  üğreme döneminin dünyanın her yerinde aynı  zamana denk gelmesini sağlamaz.Ne dersiniz?
Yukarı dön Göster mermus's Profil Diğer Mesajlarını Ara: mermus
 

<< Önceki Sayfa 12 Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats