Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Türkiye’de İşsizlik Sorunu Yok, Tembellik Sorunu Var!
İşsizlik sorununun tüm dünyanın çözmeye çalıştığı sorunların başında geldiği asırlardır konuşulmakta ama bir türlü de bu sorun halledilememektedir. Bu konuda derin toplantılar yapılmakta ve çözüm önerileri masaya yatırılmakta ama kalıcı çözümlere hala ulaşılamamaktadır. Nitekim benzer şekilde ülkemizde de işsizliğin bir problem olduğu yıllardır konuşulmakta, bu konu üzerinden pek çok kimseler politik çıkarlar elde etmekte ve bu sanal sorun üzerinden insanların duyguları ile oynanmaya devam edilmektedir.
Oysa durum bize göre çok daha farklıdır. Sorun işsizlik sorunu değil, kalifiye eleman sorunudur. Kaliteli bir eğitimle kaliteli insan yetiştirememe sorunudur.
Şurası bir gerçektir ki, kaliteli olan ve yaptığı işin hakkını veren herkese dünyanın her yerinde iş imkânı vardır. Ama kendini bir alanda geliştirmeyen ve hazıra konmak isteyenlerin sayısı da azımsanamayacak kadar çoktur.
Bir mesleği en güzel şekilde öğrenmeyen, sevdiği işi yapmak için yeteneklerini geliştirmeyenlerin “işsizim” diye ortalıklarda dolaşması çok ayıptır ve yanlıştır. Böyle tipler sadece kendilerine yazık etmemekte ve etraflarına da zarar vermektedirler.
Bir mesleği iyice öğrenen, ahlaklıca çalışan ve işini adam gibi yapana dünyanın her yerinde iş ve ekmek vardır. Dolayısıyla sorun işsizlik sorunu değildir. Sorun; kendini bir meslekte geliştirmeyen tembel ve asalak insan sorunudur.
Bu zamana kadar ki tecrübemiz bize şunu gösterdi ki, pek çok insan hazıra konmak, hak etmeden almak, üretmeden tüketmek, başkalarının sırtından geçinmek, ehil olmadığı yerlere torpille gelmek, kısa yoldan köşeyi dönmek derdindedir.
“Ben kendimi geliştirmek için bu zaman kadar ne yaptım?”, “ben bu göreve layık mıyım?”, “ben bu görevin hakkını gerçekten verebilir miyim?”, “ben buradan kazanacağım parayı helal ettirebilir miyim?”, “benden daha iyi olanların hakkını gasp mı ettim?” gibi soruları kendine sormayanların “işsizim” demeye ve duygu sömürüsü yapmaya hakları olmasa gerektir.
Yeteneklerini sürekli geliştirerek severek yapacağı ve insanlığa faydalı olacağı mesleği seçip yapmayanların birer asalak ve beleşçi olduklarında şüphe yoktur.
Kendisine çalışması için her türlü imkânlar sunulduğu halde zora talip olmayanların, bedel ödemeyenlerin, ter dökmeyenlerin, uykusuz sabahlamayanların, dirsek çürütüp kafa patlatmayanların boş boş konuşup “işsizim” demeye hakları olmasa gerektir.
Kendine verilen her türlü nimetin hakkını vermeyenlerin, televizyon başında ömür tüketenlerin, dizi film müptelası olanların, internete boş boş dolaşanların, kahve köşelerini mesken tutanların, futbolla yatıp kalkanların, zevkleri uğruna yaşayanların “iş yok ki” demeye hakları olmasa gerektir.
Kaliteli ve aranan eleman olmak için çalışmayanların “işsizim” diye insanları kandırmaya çalışmaları ve kendilerine acındırmaları insanlık onur ve erdemi ile bağdaşmayan bir tutum olsa gerektir.
Böylelerine verilecek cevap; “hangi mesleği yaparsın?”, “kendini hangi alanlarda geliştirdin?”, “bu işe ehil olduğuna dair belgelerin ve tecrübelerin neler?”, “zamanını nasıl geçiriyorsun?”, “neden senden istenilen yüksek puanı almak için çalışmadın da ortalıkta boş boş dolaştın?”, “neden kendini o göreve hazır hale getirmek için çaba sarf etmedin?”, “neden falanca kursa gidip sertifikalar almadın?” ve benzeri soruları sormak olmalıdır.
Bu sorulara tatmin edici cevaplar vermeyenlere acımak doğru mudur bunun da üzerinde ciddi şekilde düşünülmesi gerekmektedir.
Geçenlerde bir ilimizin valisi açıkladı. Geliştirdikleri proje kapsamında 600 gence iş vereceklerini belirtti. Ortaya koydukları şartların ise şunlar olduğunu söyledi. Gençleri iş garantili kursa alacaklarını, onları bir meslekte 6 ay boyunca yetiştireceklerini, günlük bu gençlere 15 TL cep harçlığı koyacaklarını ve kursu başarı ile bitirenleri ise istihdam edeceklerini ifade etti. Ancak üzülerek devam etti ve şunları söyledi: “bu ilanımıza başvuru sadece 10 kişi ile sınırlı kaldı ve kursu açamadık.”
Ben de buradan soruyorum. 220 bin nüfuslu bu kentimizde hani işsizlik sorunu vardı? Nerde bu işsizler? Hani işsizlik baş edilemez bir sorundu? Nerede bu işsiz gençler ve onların aileleri? Neden bu kursa müracaat etmediler? Neden kendilerini geliştirmeleri için önleri konulan bu fırsatı heba ettiler ve geri teptiler? Yoksa işi mi beğenmediler? Hak etmedikleri masa başı bir iş mi bekliyorlardı? Torpille bir yere kapağı atıp yan gelip yatmak mı istiyorlardı? Yattıkları yerden maaş almayı mı arzu ediyorlardı?
Dolayısıyla herkes dönüp kendine bakmalıdır. Bazı kimseler ise siyasi amaçları için gençlerin ve ailelerin duygularını istismar etmekten artık vazgeçmelidirler.
Öte yandan, şu da ifade edilmelidir ki, kendi yandaşını işe almak ve hak etmediği halde o kimseyi o göreve getirtmek de kul hakkıdır ve çok büyük vebaldir. Herkes hak ettiği yere gelmelidir. Fazilet ve liyakat esaslı görevlendirme biçimi esas olmalıdır. Puanları yüksek olanlar mağdur edilmemelidir.
“Bu genç ya da bu adam bizden, biz ne dersek onu yapar” mantığı yanlıştır. “bu adam ya da kadın o işi en güzel şekilde yapar ve o işin hakkını verir” düşüncesi egemen olmak durumundadır. İslam ahlakının de gereği bu değil midir?
Diğer taraftan “Nerde bu millet? Nerde bu devlet?” diye suçu başkalarına atma mantıksızlığı da derhal terk edilmelidir. Herkes önce kendine bakmalı ve bir işi en güzel şekilde yapacak olgunluğa, kıvama, ehliyete ve liyakate ulaşmanın yollarını aramalı ve buluncaya kadar da çalışmasını aralıksız sürdürmelidir.
Yine “ne iş olsa yaparım abi!” devri geçmişte kalmıştır. Artık herkes bir konuda uzman olmak zorundadır. Bu ülkenin iyi fırın işçisine, iyi kaportacıya, iyi fayans ustasına, iyi çobana, iyi demir ustasına, iyi öğretmene, iyi doktora, iyi temizlik işçisine, iyi polise, iyi hakime, iyi savcıya, iyi avukata, iyi gazeteciye, iyi pilota, iyi imama, iyi vaize, iyi müftüye, iyi akademisyene, iyi girişimciye, iyi ev hanımına, iyi psikologa, iyi sosyologa, iyi iş adamına, iyi esnafa, iyi sanatkara vs. ihtiyacı vardır. Her meslek değerlidir. Dolayısıyla herkes işini en güzel şekilde yapmalı ve buradan kazandığı parayı helal ettirmeye bakmalıdır.
Diğer taraftan kimi insan kas gücü ile işini yaparken kimi de zihin gücünü kullanmaktadır. Bu itibarla hepsinin ürettiği değer ve emek kıymetli ve saygın olmalıdır. Bedenen çalışmaya bakıp ona önem veren, ama bilgiyi, aklı etkin kullanmayı ve zihin emeğini gözardı edenler de dar kafalı olanlardan başkası değildir. Bu nedenle her türlü kaliteli iş, emek, hizmet, bilgi ve ürünün değerli olduğu unutulmamalı ve bunlara hak ettiği değer de mutlaka verilmelidir.
Sonuç olarak, ülkemizde işsizlik sorunu yok tembellik sorunu vardır. Kalifiye eleman sorunu vardır. Yetenekleri geliştirip bir meslek sahibi olmayanların suçlamaları gereken en başta kendileridir. Suçu anneye, babaya, öğretmene ve çevreye atanlar mazeret üreten kifayetsiz, tembel, asalak ve muhteris tiplerdir.
Tekrar belirtelim ki, bir mesleği en iyi yapana dünyanın her yerinde iş ve aş vardır.
Öte yandan başkalarının sırtından geçinmeyi alışkanlık haline getiren, hak etmediği koltuğu kapan, üretmeden tüketen, tembel tembel oturan, aylak aylak gezen, sürekli sızlanan ama bir değer üretmeyen, kendini yenileyip geliştirmeyen insanın onurlu ve şerefli bir insan olduğunu söylemek de kanaatimizce zor görünmektedir. (03.02.2012)
Dr. Ahmet Emin SEYHAN
__________________ Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!
www.ahmeteminseyhan.blogcu.com/
selam ve dua ile...
|