'İDEOLOJİ TAŞIYAN AYDIN'
"Ya intisap etti ya da iktibas etti. Müellif olmak yerine, mukallit olmayı tercih etti. Bizim aydınımız, takip eden oldu hep; takip edilen değil!
Bir başka ifade ile tam bir mukallit.
Her mukallit gibi aslını yüceltti, kendini küçülttü. Sonuçta tenkit etmek yerine taklit etmeyi tercih etti. Başkaları kendi kurtuluşu adına ideoloji-ler inşa etti. Bizim aydınımız hâlâ mukallit.
Onun görevi "kalabalıkları önyargılardan arındırmak" idi.
Ancak "ideolojinin deli gömleğini giymek"le kalmadı, bu gömleği millete de giydirdi.
Giydirdiği gibi bir de "ideofob" olarak çıktı karşımıza. Başka ideolojilere ve fikirlere hayat hakkı tanımadı. Düşman belledi. Mahkûm oldu 'Dreyfus'lar, mahkeme görmeden! Fikir dünyamızda çıldırtan bir monolog dinledik yıllarca. Düşünce dünyamızın diyaloga kapalı hâkimleri ve rahipleri, işlenen fikir cinayetlerini takdis ettiler monologlarıyla. Fikir satın almakla fikir adamı olunamayacağını anlayamadılar.
Kavramlar üretilmedi, tercüme edildi. Fikrî tembellik, çağı takip adını aldı. Fikrî fetrete mahkûm ettiler bizi!
Postmodernizmden önce postmodernizmi yaşadık aslında.
Hedefsiz, sonu belirsiz bir düşünce dünyası çıktı ortaya.
Hz. Yusuf gibi kuyuya atıldık.
Kanlı gömleğimiz gösterildi bütün dünyaya. Kurt kaptı yalanıyla.
Maalesef kurtarıcılarımız da köle olarak pazarladı bizi saraya.
İdeoloji(ler) vuzuhu kilitleyen birer "anahtar" . Düşünceler kilitli kalede. Maalesef kaleyi de, kalenin kapısını da, kapının kilidini de inşa edenler başkaları.
Ancak zannedilenin aksine bu kilidi açacak anahtar hâlâ elimizde. Mesele bunu farketmekte."
VEDAT ÖZCAN