Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
(( ALLAH ALLAH BAKSEN ŞU İŞE...''' FASIK BİR KİŞİDEN BİR HABER DUYDUĞUNUZDA ASLINI ARAŞTRINIZ ...''' AYET )))
Gazete akılları sıra, "sözde doktor"lardan delil de getirip, şöyle dediler:"Kadınların çoğunda, kapalı giyimden dolayı, güneş ışığından az yararlanmaya bağlı kemik erimesine rastlandı!"Hatırlarsınız;Aynı iddiayı, bir zamanlar "Netekim Evren" de dillendirmiş ve demişti ki;"Başını örten kadınların zekâsı gelişmez!"O da, "güneş ışığı"na dayandırmıştı iddiasını!..
SEFA HOCA'DAN SON NOKTA (( RABBİM RAZI OLSUN ))
Ne var ki;"Hekim"liğine güvendiğim, "araştırma"larına itibar ettiğim Doç. Dr. Sefa Saygılı, oynanmak istenen oyunu, "tek cümlede" bozdu!..Dedi ki;"Kemik erimesinin oluşmaması için; bir cildin, haftada iki gün yarımşar saat el ayası büyüklüğünde güneş görmesi yeterlidir. Vücudun herhangi bir parçası güneşi görebilir. Yüz olabilir, eller ve ayak olabilir. Başını örten kişilerin yüzü ve ellerinin açık olması, kemik erimesini engellemeye yeterlidir."
Ve sordu:"Kemik erimesi, insan hayatının tabii bir sürecidir.. İlaç firmaları, kemik erimesini özellikle abartıyorlar!.. Çünkü, ortada büyük bir pazar var ve bu pazarda büyük paralar dönüyor!.. Medya da, maalesef buna alet oluyor!..Ama, asıl sorulması gereken soru şu: Kemik erimesi olayını öne çıkaran medya; insanların çıplak olmasından dolayı oluşan cilt kanserleri hakkında niye yayın yapmıyor?"Evet, niye yayın yapmıyorlar?.."Plaj"larda oluşan ve son derece "itici bir görüntü" arz eden "kahverengi benek"leri niye yazmıyorlar?..Yazarlar mı hiç?..O zaman, kadınlar "örtünmeye" başlar!.. Örtününce de; "röntgencilik" biter!.. Dahası, "Soy oğlum soy!.. Daha çok kadın soy ki; tirajımız patlasın!" diyen Zafer Mutlu'lardan mahrum kalır Türkiye!..
"ÇIPLAKLIK, APTALLAŞTIRIYOR!"
Ne o, şaşırdınız mı?.."Dahasını" yazıyordu Sabah;"Aptal kadınlar çıplaklaşmıyor,Çıplak kadınlar aptallaşıyor!"Evet, aynen bunları yazıyorlardı!.. Hadi, tarihini de vereyim: 23 Nisan 1999'da... Yerini de söyleyeyim: "16. sayfa"larında!..
ÖRTÜN, PROBLEMİ ÇÖZ,
YA DA SOYUN, GERZEKLEŞ!
Bugün "Tesettür kemik erimesi yapıyor" diyen Sabah, bakın 23 Nisan 1999'da neler yazmış;"İnsanlık 2000'li yılların eşiğinde bir büyük meselesini daha çözdü.Bilim adamlarının bulgularına göre, sanıldığının aksine aptal kadınlar çıplaklaşmıyor, çıplak kadınlar aptallaşıyor.Bu sonuca, toplam 350 gönüllü kadın ve erkeğe zeka testleri uygulayan iki Amerikalı psikolog ulaştı. Barbara Frederickson ve Tomi-Ann Roberts adlı psikologlar deneklere, matematik sorularının ağırlıklı olduğu testler uyguladılar.Kadın ve erkek denekler bir defa tam giyimli olarak ve bir defa da mayo-bikini giymiş olarak testlere tabi tutuldular.Şok sonuç: Çıplak ya da çıplağa yakın derecede giyimli kadınların zihinsel yeteneklerinde ani bir düşüş görüldü. Giyimli halde en zor, girift denklemleri çözebilen kadınların, bikini giymiş haldeki performansları vitrin mankenlerini aratıyordu.Erkeklerin zeka seviyeleri ise giyimli olup olmadıklarından etkilenmiyor."
KADIN "APTAL" OLMALI Kİ!!!
Noktasına ve virgülüne dahi dokunmadan, aynen aktardım haberi!..Gördüğünüz gibi;Kadınlar, "çıplaklaştıkları" oranda aptallaşıyor!.. "Giyimli" oldukları oranda ise, "en zor ve en girift problemleri çözebiliyor!"Evet; "çıplak" ya da "çıplağa yakın açıklıkta" olduğunda "zekâ erimesi" başlıyor!..Bu olay üzerinde, uzun uzun "tahlil"ler yapılması gerekir diye düşünüyorum!.. Bana göre; en önce kadınların "çıplaklığa isyan" etmesi lâzım!..Çünkü efendim;Çıplaklığı "özgürlük" diye sunan erkeklerin, aslında "aptal kadın" istedikleri gibi bir sonuç çıkıyor ortaya!..Öyle ya;Kadın "çıplak" olduğunda; aynı zamanda "aptal" da olacağı için merhum Osman Yüksel Serdengeçti'nin ifadesiyle "kafeslemek" kolay!.."Başörtüsü yasağı"nda niye ısrar ettikleri şimdi daha iyi anlaşılıyor!.. Çünkü, "başörtülü" kızlar, "zekâ kaybı" yaşamadıkları için; "başarılı" oluyorlar ve "derece" yapıp, "birincilik kürsüleri"ne çıkıyorlardı!..Oysa, "göz zevkleri bozulan erkekler" için; "kadın" dediğin "kürsüde" değil, "yatakta" olmalı!..Yaaa, şimdi anladınız mı "Vehbi'nin kerrakesi"ni?!?Adamların, "dinsel simge"ye saldırıp, "cinsel simge"ye kucak açmaları boşuna değilmiş meğer!..Sabah öyle yazıyor ha;"Çıplaklık, kadınları aptallaştırıyor!"Demek oluyor ki;Ortalıkta "aptal kadın" sayısı hayli azaldı!.. Bu yüzden de, "tesettür kemik erimesi yapıyor" iddiasını ortaya atıp; akılları sıra "aptal kadın sayısının artmasını" sağlayacaklar!..Onlar da haklı birader;"Çıplak" pozlar veren "aptal"lar olmasa, sayfalarını nasıl dolduracaklar?..Ve de "ne" satacaklar?!?En büyük "sermaye"leri, çıplak kadınlar!..Tiryakilere karşı şarapseverler!Şunu, bir türlü anlayabilmiş değilim: "Sigara yasağı yaygınlaştırılmaya" çalışılırken "alkol içme özgürlüğü" niye teşvik ediliyor!.."Laikliğin beşiği Fransa'da" bile, "şarap" şişelerinin üzerine "sağlığa zararlıdır" yazılması tartışılırken, "Fransa yoldaşı Türkiye"de, alkole gösterilen bu "sınırsız hoşgörü" acaba niye?..Öyle ya; alkol içenlerin çocukları ya "zekâ özürlü" ya da "beden özürlü" oluyor!.. Açıkçası, "sakat" doğumların çoğu, "alkol"den!.. İçenlerin çoğu da, zaten "ayyaş!"Ne yani; "sigara" zararlı da, alkol "faydalı" mı?.. Yoksa, medya kurmaylarının çoğu "şarapsever" olduğu için mi kopuyor bu curcuna?.. Anlayamadım gitti!..
MODACILAR, çIplaklIk unsurunu defIlelerInIn bIr numaralI unsuru halIne getIrdI.
İlk keşfedildiğinde büyük yankı uyandıran ve bütün defilerlerde kendine yer bulan transparanın artık fazla işe yaramadığını gören modacılar, artık mankenleri soyup soyup podyuma itiyor. Fransa'nın Paris kentinde 1999-2000 Sonbahar/Kış koleksiyonunu tanıtan Stella Cadente de aynı yola başvurdu. Üzerinde sadece minicik bir şort ve çizme bulunan mankene tasarladığı kürkü giydiren Cadente, doğal olarak hedefine ulaşmayı başardı.
(Sabah: 09 MART 1999)
Önemli Not : Yazımızı tamamlayan " İslam ve Kadın Hakları " baslığı altındaki yazıları okumadan kesin bir sonuca varmayınız lütfen...
''''' HER BEŞER ÖLÜMÜ TADACAKTIR ''''''''' AYET
__________________ Allah hakkında yalan uyduranlar asla felah bulamazlar
Katılma Tarihi: 10 nisan 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 4
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
merhaba
ben bir üniversite öğrencisiyim, kuran çevirilerinden çıkarabildiğim kadarıyla 24:31 de kadınların başörtüsü takması emredilmiyor, başörtüsü takan kadınların örtünün ucuyla göğüslerinin üst bölümünü de kapaması emrediliyor.
başörtüsü farz olsaydı açık bir emir olması gerekmez miydi?
oruç sizden öncekiler gibi size de farz kılındı "inanan kadınlara söyle başlarını örtsünler gibi bir ifade de bulunabilirdi"
herşeyin apaçık yazıldığını kendisi söyleyen kuranda neden apaçık başınızı örtün yazmıyor.
Katılma Tarihi: 11 haziran 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 67
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Ayette yerel bir kıyafet olan "Hımar" giyen kadınların bu hımarları ile dekoltelerini örtmeleri emrediliyor ...Yani başın arkasına sarkıtmayın örtüyü ve esas örtmen gereken erkeği tahrik edebilecek olan yere yani dekoltelere sarkıtın deniyor ve bir genel terbiye kuralı dikte ediliyor ;bu arada saçı ve/veya başı örten (kısmen veya tamamen olabilir aslını bilmiyoruz) yerel kıyafete ise karşı çıkılmıyor ama özellikle vurgulanmıyor da ...Fakat gelgelelim yüzyıllardır bu ayetten müslümanların çıkarttığı çarpık anlam ise şu : 7. YY yerel Arap ve Yahudi kıyafeti olan "Hımar" ı her müslümanım diyen kadın 21. YY'da giyecek ; kutupta giyecek , çölde giyecek , Amazon'da giyecek ... Bu ilginç ve kabul edilmesi zor bir iddiadır evrensel olma iddiasındaki bir din için ... Cilbab olayına gelince : Evinizde sıcakta çıplak oturduğunuz kıyafetlerle dışarı çıkmayın , sokak için uygun , edepli , zamanın örfüne uygun, vucudun hatlarını gösterip etrafı tahrik etmeyecek kıyafetlerle dışarı çıkılması gereği ifade ediliyor ; yoksa "sadece bir gözünüz açıkta kalacak ve ağzınıza çakıl taşları alacak ve kara çarşaflara bürüneceksiniz" denmiyor benim anlayışıma göre .... Bu iddialar İslamiyeti evrensel bir din olmaktan alıkoyar ve dinin yayılmasını engeller ...
doncello Yazdı:
merhaba
ben bir üniversite öğrencisiyim, kuran çevirilerinden çıkarabildiğim kadarıyla 24:31 de kadınların başörtüsü takması emredilmiyor, başörtüsü takan kadınların örtünün ucuyla göğüslerinin üst bölümünü de kapaması emrediliyor.
başörtüsü farz olsaydı açık bir emir olması gerekmez miydi?
oruç sizden öncekiler gibi size de farz kılındı "inanan kadınlara söyle başlarını örtsünler gibi bir ifade de bulunabilirdi"
herşeyin apaçık yazıldığını kendisi söyleyen kuranda neden apaçık başınızı örtün yazmıyor.
Katılma Tarihi: 11 haziran 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 67
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Ne tür bir tanrı tarifi bu arkadaşım ya ? Böyle bir dini , böyle bir tanrıyı senin aklın alıyor mu ya ? Noktayı yanlış yerde anladı diye hop cehennem hem de ebedi ; niye yanlış yerde anladı ; çünkü Arapça bilmiyor ; bildiğini söyleyenleri de dinlemedi çünkü , komedi ya bu iddia ...Allah , Kuran önce Araplara indi diye öyle diyor , Türkçe konuşan Türklere hitap ediyor değil bu ayet ...
Elif-Be Yazdı:
Hanif...
Buradaki insanlarý arapça bilmiyorsanýz mealden anladýðýnýz kuran deðil, o kiþinin görüþüdür diye yerin dibine batýrýrýken. baþkalarýna rahatlýkla sývadýðýnýýz çamuru kendi yüzünüze gözünüze bulaþtýrdýðýnýzýn farkýnda bile deðilsiniz
Arapçasýný buyurun yazýn bakalým arapçada ne kadar uzmansýnýz
nur 31i kelime kelime arapçasýný ve türkçesini buraya aktarýn bakalým sonra de arapçada yetenek sahibi olduðunuz meydana çýksýn.
Baþkalarýna çamur atmak kolay
böylece millet aslýnda kimin bataklýkta çýrpýnýp durduðunu anlamýþ olur
Hanif ne yaparsan yap Arapca bilmiyorsan taklitcilikten kurtulamayacaksin, cunki baska sansin yok, kim sana neyi verirse onu almakzorunda kalacaksin, yada arapca ogrenip kendin acip kitabi birebir vahiyle muhatab olacaksin.
Benden kendimin turkce meal yazmasini istemissin...Sonuc neyi deyistirecek ki sonucta Arapcan yoksa benim yazdiklarimi ya koru korune kabul etmek yada reddetmekten baska secenegin yok.
Yada baskalarinin yazdigi kendi anlayislarini iceren baska meallerle karsilastirip sonucta sana ait olmayan baskalarinin ortaya koydugu anlamlari secmek zorunda kalacaksin.
Sana gelen her meal Allah tan deyil, onu yazan kisinin vahiyden ne anladigindan baska birsey deyildir.
Hicbir meal vahyin kendisi olamaz, Sadece yazan kisinin vahiyden ne anladigidir. Sayet oyle olsaydi herkesin yazdigi meal ayri ayri bir vahiy kitabi olmaliydi.
Dil (arapca) yoksa bu senin ve her taklitcinin kaderidir...
Yine soyluyorum hurafelerden, kelime oyunlarindan, dil kaydirmalarindan, harflerle oynanmaktan kurtulmanin tek yolu vahyin dilini (buradan arapcayi kutsadigim cikmasin) ogrenmekten gecer.
Allah Benim anladigim vahiyde, biz onu anlasilsin diye arapca olarak indirdik bildiriyor...Demekki onu anlamanin yolu arapca dilini anlamaktan geciyor.
Yoksa Arapcayi bilmeden, anlamadan bu isi tartisanlarin agizlarina bakip onlarin ne diyecegini gozlemektan baska sansiniz yok.
Kimi kelimeyi basa getirince soyle kimi sona getirince soyle mana cikar der, arapcada tek sayilar 3 ile baslar ciftler bilmem ne ile baslar dediklerinde kabullenmekten baska birsey yapamazsin, cunki diyecek lafin yoktur.
Hadi bunu astin diyelim busefer karsina cevirideki imla kurallari ile isaretlemeler cikar. Biri cikar oburune "Bu suradaki virgulu kasten surda kullanmis, noktayi suraya koymali der, Bak ben daha dogru yere koydum nokta ile virgulu der" ama sen hala arapca bilmedigin icin hangisinin noktasi dogru diye tartismalardan kendini gercek vahye verememissindir.
Omrun kimin meali ile noktalari dogru diye dusunmekle gecer gider. ve omruyun sonunda olummelekleri gelip son noktayi koyduklarinda anlarsin noktanin nerede olmasi yada olmamasi gerektigini ama artik nokta konmus ve defter kapatilmistir.
Katılma Tarihi: 11 haziran 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 67
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Arapça bilen cennetlik arkadaş , böyle bir din anlayışı sana mantıklı geliyor mu ? Bu mudur İslamın evrensel din olma anlayışı , bırak ayetleri, mealleri , arapçayı falan da önce bir kafanı çalıştır , düşün , sadece düşün ve aklet sonra münazara et ...
hanif Yazdı:
Hanif ne yaparsan yap Arapca bilmiyorsan taklitcilikten kurtulamayacaksin, cunki baska sansin yok, kim sana neyi verirse onu almakzorunda kalacaksin, yada arapca ogrenip kendin acip kitabi birebir vahiyle muhatab olacaksin.
Benden kendimin turkce meal yazmasini istemissin...Sonuc neyi deyistirecek ki sonucta Arapcan yoksa benim yazdiklarimi ya koru korune kabul etmek yada reddetmekten baska secenegin yok.
Yada baskalarinin yazdigi kendi anlayislarini iceren baska meallerle karsilastirip sonucta sana ait olmayan baskalarinin ortaya koydugu anlamlari secmek zorunda kalacaksin.
Sana gelen her meal Allah tan deyil, onu yazan kisinin vahiyden ne anladigindan baska birsey deyildir.
Hicbir meal vahyin kendisi olamaz, Sadece yazan kisinin vahiyden ne anladigidir. Sayet oyle olsaydi herkesin yazdigi meal ayri ayri bir vahiy kitabi olmaliydi.
Dil (arapca) yoksa bu senin ve her taklitcinin kaderidir...
Yine soyluyorum hurafelerden, kelime oyunlarindan, dil kaydirmalarindan, harflerle oynanmaktan kurtulmanin tek yolu vahyin dilini (buradan arapcayi kutsadigim cikmasin) ogrenmekten gecer.
Allah Benim anladigim vahiyde, biz onu anlasilsin diye arapca olarak indirdik bildiriyor...Demekki onu anlamanin yolu arapca dilini anlamaktan geciyor.
Yoksa Arapcayi bilmeden, anlamadan bu isi tartisanlarin agizlarina bakip onlarin ne diyecegini gozlemektan baska sansiniz yok.
Kimi kelimeyi basa getirince soyle kimi sona getirince soyle mana cikar der, arapcada tek sayilar 3 ile baslar ciftler bilmem ne ile baslar dediklerinde kabullenmekten baska birsey yapamazsin, cunki diyecek lafin yoktur.
Hadi bunu astin diyelim busefer karsina cevirideki imla kurallari ile isaretlemeler cikar. Biri cikar oburune "Bu suradaki virgulu kasten surda kullanmis, noktayi suraya koymali der, Bak ben daha dogru yere koydum nokta ile virgulu der" ama sen hala arapca bilmedigin icin hangisinin noktasi dogru diye tartismalardan kendini gercek vahye verememissindir.
Omrun kimin meali ile noktalari dogru diye dusunmekle gecer gider. ve omruyun sonunda olummelekleri gelip son noktayi koyduklarinda anlarsin noktanin nerede olmasi yada olmamasi gerektigini ama artik nokta konmus ve defter kapatilmistir.
Benim üzerimden kahramanlık taslamanın hiç bir anlamı yok.İlk önce sen kimsin? Ateistmisin yoksa müslüman mı
Ateistsen seninle konuşabileceğim hiç bir şey yok. Eğer müslümasan sen dinini nerden öğreniyorsun.Mellarden mi yoksa arapça aslından mı?
Eğer meallerden öğreniyorsan,taklit etmekle suçladığın insanlardan farkın ne
Yok arapçasından öğreniyorsan, işte bende sana hodri maydan diyorum koy bakalım arapça bilgini ortaya
Yazdığı tarih kitapları ve araştırmalarıyla tanınan İsmet Bozdağ, 8 yıl önce dönemin başbakanı Bülent Ecevit'in kendisinden "Başörtüsünün Kuran'da yeri olup olmadığı"na ilişkin bir çalışma yapmasını istediğini belirtti.
Özdağ, "Araştırmayı yaptım ve Sayın Ecevit'e sundum. Çalışmayı inceledi ve sonra, 'Tıpkı benim düşündüğüm gibi. Ancak ben bunu açıklayamam. Bence bunu siz yayın yoluyla açıklamalısınız' demişti" dedi.
KADININ "ZİYNET YERLERİ" Bozdağ, "Kuran, 'Dışarı çıkarken başınıza örtü alın' diyor, ama bunu emretmiyor; 'iyi olur' anlamında tavsiye ediyor. Ancak süslerinizi gizleyin dediği yer Diyanet'in dediği gibi 'gerdan' değil, 'göğüsler'dir. Bunu bir tek Yaşar Nuri Öztürk mealinde dile getirdi" diye konuştu.
Bozdağ; "Nur suresinin 31. ayetinde ayrıntıları ile açıklanan örtünme koşullarından anlıyoruz ki, 'örtünme' herkese karşı değildir.Ev içi ilişkilerde örtünme; kadının karşısındaki insanda şehvet duygusunu uyandırmayacak biçimde giyinmesidir. Şehvet duygusunu kamçılayan 'ziynet yerleri'dir. Nur suresinin 31'inci ayetine göre, kadının ziynet yeri, yakadan sonra başlayan yer ya da başka bir yorumla, göğüs çaprazından sonrası. Nur suresinin 31. ayetinde, 'Gizledikleri süslerinin bilinmemesi için, ayaklarını yere vurmasınlar' deniyor.
Kim ayaklarını yere vurmayacak? Kadınlar. Niye vurmayacaklar? Gizledikleri süslerinin bilinmemesi için. Ayaklarını yere vurdukları zaman, hangi süsleri belli olur? Göğüsleri.
Çünkü ayaklar yere vurulunca, titreyerek varlıklarını belli eden tek kadın uzvu göğüslerdir. Ve bu kadın uzvunu Kuran, aynı ayette, 'gizledikleri süslerinin bilinmemesi için' diye niteliyor."
Katılma Tarihi: 11 haziran 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 67
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Kuran "dışarı çıkarken evdeki rahat giysilerinizle değil örfe uygun dış alem giysileriniz(Cilbab) ile dışarı çıkın" diyor , yoksa "başa örtü alın" demiyor ama "ev halkı dışında göğüs dekoltelerini örtmeyi tavsiye ediyor" ve eğer başta örtü örfe ve geleneğe uygun ise , bu işi bununla da yapabilirsiniz diyor ve başörtüsü(Hımar) geleneğine ve yerel kıyafetine karışmıyor hepsi bu ama direkt olarak başınızı örtün diye bir emri de yok isteğe bağlı , çünkü saç direkt olarak bir cinsel tahrik unsuru değil ...Aslında çok makul sınırlar çiziliyor ve genel terbiye kuralları bunlar , tavsiye niteliğinde ve yoksa abartılacak bir şey de yok aslında ; yoksa Kuran bir tesettür devrimi falan yapmış değil , yerel kıyafete biraz çeki düzen öğütlemiş o kadar ...Ayrıca bu örtünmenin başka şartları da var burada değinmedim mesela tanınmak için deniliyor vs zaten biliniyor buraları okuyanlarca ...
adalet Yazdı:
Yazdığı tarih kitapları ve araştırmalarıyla tanınan İsmet Bozdağ, 8 yıl önce dönemin başbakanı Bülent Ecevit'in kendisinden "Başörtüsünün Kuran'da yeri olup olmadığı"na ilişkin bir çalışma yapmasını istediğini belirtti.
Özdağ, "Araştırmayı yaptım ve Sayın Ecevit'e sundum. Çalışmayı inceledi ve sonra, 'Tıpkı benim düşündüğüm gibi. Ancak ben bunu açıklayamam. Bence bunu siz yayın yoluyla açıklamalısınız' demişti" dedi.
KADININ "ZİYNET YERLERİ" Bozdağ, "Kuran, 'Dışarı çıkarken başınıza örtü alın' diyor, ama bunu emretmiyor; 'iyi olur' anlamında tavsiye ediyor. Ancak süslerinizi gizleyin dediği yer Diyanet'in dediği gibi 'gerdan' değil, 'göğüsler'dir. Bunu bir tek Yaşar Nuri Öztürk mealinde dile getirdi" diye konuştu.
Bozdağ; "Nur suresinin 31. ayetinde ayrıntıları ile açıklanan örtünme koşullarından anlıyoruz ki, 'örtünme' herkese karşı değildir.Ev içi ilişkilerde örtünme; kadının karşısındaki insanda şehvet duygusunu uyandırmayacak biçimde giyinmesidir. Şehvet duygusunu kamçılayan 'ziynet yerleri'dir. Nur suresinin 31'inci ayetine göre, kadının ziynet yeri, yakadan sonra başlayan yer ya da başka bir yorumla, göğüs çaprazından sonrası. Nur suresinin 31. ayetinde, 'Gizledikleri süslerinin bilinmemesi için, ayaklarını yere vurmasınlar' deniyor.
Kim ayaklarını yere vurmayacak? Kadınlar. Niye vurmayacaklar? Gizledikleri süslerinin bilinmemesi için. Ayaklarını yere vurdukları zaman, hangi süsleri belli olur? Göğüsleri.
Çünkü ayaklar yere vurulunca, titreyerek varlıklarını belli eden tek kadın uzvu göğüslerdir. Ve bu kadın uzvunu Kuran, aynı ayette, 'gizledikleri süslerinin bilinmemesi için' diye niteliyor."
selamlar! ya okudum yazılarınız birbiriniz çok kırmışssınız!bu ne böyle! Ayrıca başörtüsü konusunda ben de Kuranda yok diyorum çünkü yazmıyor.Yazmayan birşeyi neden zorluyorsunuz!Allaha büyük bir hesap vermek zorunda kalacaz!
Bir yazardan alıntı: "Nûr Suresi 31. Ayet’in birçok çevirisini, Fransızca, İngilizce ve
Almanca çevirilerini karşılaştırdım. Bu karşılaştırmanın sonucunda 31.
Ayet’in Türkçe çevirisinin aslına uygun yapılmadığı sonucuna vardım. Bu
sonuca varmamda, Paris üniversitelerinin birinde Arap Edebiyatı ve
Kültür Tarihi öğreten bir şair ve filozof, Tunuslu arkadaşımın büyük
yardımları oldu. Arkadaşım, bu ayetin çok önemli üç sözcüğünün kesin
anlamlarını araştırarak bana bilgi verdi. Buna göre, Nûr Suresi 31. Ayet’te üç önemli sözcüğün Türkçe anlamını yazıyorum:
Farj (tekil); Furuj (çoğul): (Sözlük adıyla): Erkek ve kadın cinsel organı. Jayb (tekil); Juyub (çoğul : (Sözlük adıyla): Meme, göğüs. Himar (tekil), Humur (Çoğul): İslam öncesi dönemde Arapların giydiği giysinin bir parçası (dokuma, bez parçası). (Başörtüsü ile kesinlikle ilişkisi yok.) MEMELERİ ÖRTSÜNLER Buna göre daha önce de yazmış olduğum gibi Nûr Suresi 31. Ayet’işöyle çevirmek gerekiyor: "Söyle
inanan kadınlara: Harama bakmaktan sakınsınlar ve cinsel organlarını
saklasınlar? Örtülerini göğüsleri (memeleri) üzerine vursunlar?" Bir okurumun yazdığına göre, söz konusu ayetin örtmekle ilgili bölümünün Arapçası şöyle: "Vel yadrıbne bihumûrihinne alá juyubihinne" (en doğrusu ki örtülerini göğüsleri (memeleri) üzerine vursunlar). HİMARI ÇİZDİRİN Tunuslu
filozof ve şair arkadaşımın belirttiği gibi örtünün (himarın) başörtüsü
ile herhangi bir ilişkisi yok, giysinin bir parçası. Arapların Müslüman
olmadan önce giydikleri giysinin nasıl olduğunu, bu giysilerin parçası
olan "himar"ın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum. Bilmek zorunda da
değilim. Sadece üzerime düşen sorumluluk gereği Diyanet İşleri
Başkanlığı’nın ve bağımsız ilahiyatçıların bu giysinin ve parçası
himarın çizimini bulup, yaptırıp yayınlamaları zorunlu bir görev. Bu
görev ve sorumluluktan kaçamazlar.."
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma