Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Ülkenin sınırları içerisinde mukim halka, uymaları gerekenler duyuruluyor hacda. Kendilerinden istenen kurallara uymarının gerekliliği önemle vurgulanuıyor, suç teşkil eden davranışlarından uzak durmaları kendilerinin menfaatına olacağı, aksi durumda cezasını çekecekleri uyarısı yapılmış düşüncesindeyim.
Cevaplarınız için teşekkürler ancak sorularımın tamamına cevap alamadım. Mesela şehru ramazan tam olarak nedir? Bildiğimiz Ramazan Ayı mı yoksa başka bir şey mi? Ve savm/sıyam konusunda çalışmanız var mı? Nedir şu savm, bildiğimiz aç susuz kalmak / oruç mu? Mesela oruç gecesi eşlere yaklaşmanın serbest olması vs vs…ayetleri neleri anlatıyor?
Değerli hasanakcay, yazınızı derinlemesine inceleyemedim ama haktansapmaza yönelttiğim sorulara ek olarak ve makalenizden yola çıkarak şunları sorabilirim:
Size göre oruç bildiğimiz oruç mu, başka bir şey mi?
Şehru Ramazan size göre Ramazan ayı ise ve oruç da bildiğimiz oruç ise oruç tutmak için ay takvimi mi esas alınmalı güneş takvimi mi? Orucu hangi ayda/aylarda tutacağız?
Cevaplarınız için teşekkürler ancak sorularımın tamamına cevap alamadım. Mesela şehru ramazan tam olarak nedir? Bildiğimiz Ramazan Ayı mı yoksa başka bir şey mi? Ve savm/sıyam konusunda çalışmanız var mı? Nedir şu savm, bildiğimiz aç susuz kalmak / oruç mu? Mesela oruç gecesi eşlere yaklaşmanın serbest olması vs vs…ayetleri neleri anlatıyor?
değerli dostum Hanif_Sufi,
Bu konularda geçmişte yazılanları okursanız hem bana hem de değerli Hsan Akçay hocama sorduğun soruların cevaplarını bulursunuz.
Ben ibadet anlamında günlük namaz, aylık oruç, yıllık hacca Kuran'da yer verildiğine inanmıyorum. Allah'ın kimsenin, O'nun şahsına yönelik, O'nun için kişisel ibadetlerine ihtiyacı yok. Sadece kişi ile Allah arasında kalan bu aktivitelerin kimseden istenmediği düşüncesindeyim.
İlhami46'nın sitesini biraz inceledim ve tespitler
yerinde geldi bana..
bir yazısını aktarayım...
ORUÇLU OLMAK VE ORUCU İDRAK ETMENİN ÖNEMİ:
Oruçlu olma durumuna genel olarak perhiz yapmak diyerek
tefekküre başlayalım. Sonra amaç ve ibadet açısından bu
perhizin biraz tekamül etmiş şekli olan bedenin ve nefsin
aç bırakılması pratiğinin yapıldığı Savm tipi olan rutin
Müslüman orucu gelmektedir sırada. Benlik ve bencilliğin
terki yolunda iyi ahlak kazanmaya yöneliktir.Sonra oruç
(savm) kavram ve kumrunu tam idrak ederek oruçlu olmayı
hak şeraite(sosyo ekonomi politiğe) minhac olarak
yansıtarak yaşama kemal safhası gelir son sırada. Bir
imsi de Mesih olan bu oruçlu olma hali zühd, takva ve
verânın birey düzeyinden yükseltilerek, toplumculuk ve
pozitif zühd olan başta devletçilik ve salavat(Havra)
samimi dostluk ve muttakiler kollektivizmine kadar
yükseltilerek ideal olana varmak ve bu tür Salât ve bu
tür oruca sabretmektir.. Demek ki, bedeni aç bırakmak
şeklinde yerine getirilen şekline Himyeri perhizi
demekteyiz. Beden sağlığı açısından çoğunlukla yerine
getirilen ibadet, Allah rızası gibi niyetleri pek
içerdiği söylenemeyen amacı ve aracı başka olan bedeni
zayıflatmak oruç tipi hak dinle çokta alakası olmayan
diyet türüdür. Ortak noktalırı ise harareti düşürmektir.
En basiti olan Himyeri perhizi vücuda giren kalori
miktarını düşürerek harareti(Ramadan) düşürmektir.Bunun
dahi faydasız bir şey olduğu söylenemez. Çünkü Resul ve
Nebilerin oburlar gibi yiyip içmediğini, yemekten
doymadan kalktıkları biliriz. Az yemenin nefsi zaptetme
açısından faydasız olduğunu kimse söyleyemez. Kaldı ki,
harcayabileceği kalorinin üzerinde kalori almak ve bunu
faydasız yağlara çevirmek, iliklerini semirtmek israf
olduğu için de dinen güzel sayılmayan şeylerdendir.
Açlığını giderecek kadar rızka sahip olmayan ve olamayan
çok sayıda insan varken, bunlar bilinirken, tıkabasa ve
çeşitli nimetlerle şişinceye kadar doymak dini terimiyle
gadretmektir(Toplumda geçim sıkıntısı çekenler varken,
refah içinde yaşamayı içine sindiren ferdiyetçilik
vebası).
Himyeri perhizden sonra sırada gelen ve ibadet amacı
taşıyan Müslüman’ın bir ay süresince hem bedenin açlığına
hem nefsin hevâsına direnerek kendi tutması pratiğidir.
Nitelik ve faydaların binlerce hadisten idrak ettiğimiz
bu oruç tipi vasat bir oruç tipidir. Onun tekamülü ise
Mesih kavramıyla kısaca ifade edilen, hakiki havra,
manastır ve tekke insanının işlerini birleştirmesi,
ortaklaşa yaşaması samimi dostlar(Sıdk, sadakat, sıdık…)
sistemidir. Bunun en mükemmeli ise mülkte iştirak halinde
bulunmaktır. Hararetten tamamen böyle kurtulunur.
Hararetle yaşamak Beyt ehli olmayı ret edip, Ebna-ı
Ahrar(Farmason) gibi hararet içinde yaşamaktır.
Özelleştirmeciler bu yolu seçenlerdir. Bunlar boşuna
ramazan orucu tutmasınlar.Yani dalalet yolu olan
özelleştirmelerden vazgeçip, milli servetin savm(oruç)
kökünden gelen Savm’a (manastır silosu) kamusal
mülkiyetinde( Beyt-Ül Mal) de birikmesi, kul haklarının
zimmetinde tutarak semirmiş özel girişimcileri olmayan,
yöneticileri babalar gibi tüyü bitmemiş yetimlerin
mallarını satmayan, münafıkların mütedeyyin zannedilmedi
hikmetli ve basiretli müminlerinin bulunduğu ideal bir
sistemdir. Zaten İdeal oruç Bakara suresinin onunla
ilgili faslının en önemli ayetlerinden birisi olan ve
takvanın tanımında yapıldığı Bakara 177. ayettir. Kamil
manada Oruç takva üzere yaşamaktır. Bu ayet ise, takvanın
toplumculuk sistemlerinde bulunduğunu bize haber verir.
Sonra Allah peygamberlerinden selam ona İşeya peygamberde
orucu böyle tanımlamıştır. Yani ona orucun tanımı bu
şekilde vahyedilmiştir. Duaların kabul olmasına vesile
olacak oruç tipi özelleştirmelerden dönülüp,
devletçiliğin yeniden ihya edilmesi ve hatta onun ötesine
geçerek Umru( Manastır: Gerçek umre budur) ve havra
iştirak halinde mülke tasarruf etme sistemine dönülerek
iki yüzlülerin iktidardan uzaklaştırılmasını akıl edecek
kadar imandan nasibi olanların kuracakları İslâm’i ve
insani sistemin minhacıdır. Şimdi lafı daha uzatmadan,
Bakara suresinde Birr kavram ve kurumuyla özdeş olan oruç
tanımını hatırlatalım. Sonra eski Ahit peygamberlerinden
olan İşeya’nın oruç tanımı vererek takdiri inananlara
bırakalım. Belki sözümüz fayda verir de gelecek
ramazanlarda bu oruçla birlikte bütün hayat boyu oruçlu
sayılan toplumcu sistemlerin kurulmasına vesile olur.
“Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir
paha ile değişenler yok mu, işte onların yeyip de
karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey
değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ve
ne de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı
bir azap vardır”.(Bakara-174)
“Onlar doğru yol karşılığında sapıklığı, mağfirete bedel
olarak da azabı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe
karşı ne kadar dayanıklıdırlar!”(Bakara-175)
”O azabın sebebi, Allah'ın, kitabı hak olarak indirmiş
olmasıdır. (Buna rağmen farklı yorum yapıp) kitapta
ayrılığa düşenler, elbette derin bir anlaşmazlığın içine
düşmüşlerdir”.(Bakara-176)
“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz
değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a,
ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere
inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara,
yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve
kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir.
Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı,
hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru
olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Muttakîler ancak
onlardır!”(Bakara-177)
Genel anlamda Mesih anlamına gelen vera içinde bir ömür
yaşamak minhacın havra-manastır mescid el Haram üzere
olduğu şeklinde hak din sosyo ekonomi politiğinin ezelden
beri tebliğ edilen hak yol olduğunu, bunda ihtilafa
düşenler ve dalalete sapanlar anti kollektivist yolları
tercin ederek atalarının dinine uyduklarını bize haber
veren takva, zühd, vera üzere yaşama şeklindeki orucu
aşağıda ki ayet vurgular. Ayet zaten korunma, takva yolu
olarak bunun hususiyetini belirtir.
“Ey iman edenler! Savm(Oruç) sizden önce gelip geçmiş
ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı.
Umulur ki korunursunuz.”(Bakara-183)
Şimdi tuttuğumuz orucu, yani belli ve belirli günlerde
tutulan bu vasat orucu da 184. ayette niteliğini
vurgulayarak rabbimiz şöyle belirtir.
“Sayılı günlerde olmak üzere ifa edilen oruca gelence.
Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa diğer günlerde
kaza eder. Savm(Oruç)tutmaya güçleri yetmeyenlere bir
fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim
gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha
iyidir. Eğer bilirseniz Oruç( Savm-savma) tutmanız
sizin için daha hayırlıdır”.(Bakara-184)
İslam aleminin perişanlığı ve dünyanın adalet ve
merhametten uzak bir kaos durumunda bulunmasının
sebebini Bakara 174. ayette bize anlatılmıştır.
Gerçekten de bunun içeriğini bilen din bilginleri niçin
demezler ki, bu orucunuza devam edin. Bakara 184. ayet
bunu bırakmamızı değil, devam etmenizi emretmektedir. Ama
Bakara 183. ayette bize bildirilen Salât-Salâvat
içersinde yaşamanın gerekliği, ulusal değerlerin müşterek
savma(silo, Beyt ül mal, müşterek hazine…) orucu
mükemmelleştirmenin yolunun ezileni olduğunu açıklamaları
gerekir. Bu oruçlu olma hali, sömüreni bulunmayan bir
haktanır toplum oluşturmayı hedefleyerek yaşam biçiminin
veraya göre oluşmasını ve minhacın bunun üzerine
oturtulmasının ezelden beri emredildiğini bakara 183.
ayete insanların dikkatini niçin çekmezler. Nitekim, bu
tür orucu tutmayanları bakınız neredeyse üç bir yıla
yaklaşan bir zaman önce ayet nasıl kınamaktadır. Hangi
orucun kamil manada olduğunu ve en makbulü olduğunu İşeya
peygambere Allah söyler. O da, gerçeği diğerleri gibi
gizlemeden, halkın tehdidinden de kınamasından da
korkmayarak ikiyüzlülerin suçlarını yüzlerine vurur.
Bunu öğrenmek için İşeya peygamberin kitabının 58.
Babında, buna ilişkin açıklamalar vardır.Bu Babın 1 ila
8. ayetleri arasında bu konu yer almaktadır. Şöyle ki;
“Yüksek sesle çağır. Esirgeme sesini. Boru gibi yükselt
ve Yakup evine SUÇLARINI BİLDİR “
“ Halbuki her gün beni arıyorlar(Rızamı
arıyorlar). Ve yollarını bilmekten hoşlanıyorlar.ADALET
ETMİŞ ve Allah’ın hükümlerini bırakmamış bir millet gibi,
benden doğru hükümler soruyorlar.Allah’a yaklaşmaktan
hoşlanıyorlar “
“İşte siz orucunuz günün de işiniz
peşindesiniz(şahsi işlerinizi kovalıyorsunuz, ferdiyetçi
bir toplumsunuz) bütün işçilerinizi
sıkıştırırsınız.(verimi arttırmak ve çok kâr etmek için
az ücret çok iş istersiniz…) “
“İşte siz kavga ve çekişme için ve kötülük
yumruğu ile vurmak için oruç tutuyorsunuz (rekabet ve
yarışı bırakmadınız, sureti haktan görünmek, göz boyamak
için ) bugün öyle oruç tutmuyorsunuz ki,yüksek yere (
Allah katına) sesinizi işittiresiniz.”
“BENİM SEÇTİĞİM ORUÇ, İNSANIN CANINI
ALÇALTACIĞI GÜN (nefsinin kibrini ve hevâsını kırmak,
Kânit olmak,mütevazı olmak..) böyle mi olur. Saz gibi
başını iğmek ve altına çul ve kül sermek mi? Buna mı
oruç, Rabbe makbul gün diyorsunuz?”
Bu eleştirilerden sonra Allah tıpkı Bakara
177. ayetteki Oruç tanımını yapıyor.
“KÖTÜLÜK ZİNCİRİNİ AÇMAK, BOYUNDURUK
BAĞLARINI
ÇÖZMEK, EZİLMİŞ OLANLARI HÜR OLARAK KOYVERMEK (işçi
olarak sıkıştırıp çalıştırmak değil onları iş sahibi
yapmak) VE HER BOYUNDURUĞU KIRMAK. BENİM SEÇTİĞİM ORUÇ BU
DEĞİL Mİ ? “
“KENDİ EKMEĞİNİ (ihtiyaç içinde iken,dolup taşıp
meleleşmeden kendisine lâzım olduğu halde onu
diğerkamlılıkla başkasına veren îsâr sahibi…) AÇ OLANLA
PAYLAŞMAK( zengin olup vardan değil, ancak kendine
yetecek kadarken bölüp vermek) YURTSUZ DÜŞKÜNLERİ KENDİ
EVİNE GETİRMEK ( yolcu ve yolda kalmışlar) VE ÇIPLAĞI
GÖRÜNCE ÜSTÜNÜ ÖRTMEK VE KENDİ ETİNDEN OLANDAN (adem
oğlundan insan cinsinden) KAÇINMAMAK DEĞİLMİ ?
Dikkat edilirse son paragrafta aynen Bakara suresi 177.
ayette önemle vurgulanan Birr tanımlanmaktadır. Zaten
Araf-157. ayet bize Kuran’ın iniş sebebinin ve
Resulullah’ın(s.a.s) gönderiliş sebebinin ezilenlerin
esaret zincirini kırmak olduğunu açıklar. Bu zincir
özelleştirme zinciridir. Sosyal devletten uzaklaşmak
dalalettir. Adalet ve rahmet kamulaştırmak ve insanların
geleceğini toplumun birbirine karşılıklı kefil oldukları
Beyt ehli olarak yaşamasının yolunu açmak ve sistemini
kurmaktır(Kureyş suresi). Bunun zıttı ise, hürriyeti
hararetli olmak olarak algılayarak bina ehli(Özel
mülkiyete ağırlık vermek) olmaktır. Oysa bize emanet
edilen iki şeyden birisi Kuran, diğeri bina ehli olmayı
terk ederek Beyt ehli olmak, cimrilik olan liberalizm-
Kapitalizmi terk ederek sadık dostlar toplumunu
oluşturarak, üzerinde insan ve kul(canlı cansız
varlıkların) hakkından zerre bile taşımadan ahirete
göçmektir(Leyl-17.18.19). Bunun yolu da yine Leyl
suresinin 5,6,7, ayetlerinde gösterilmiştir. Özel
mülkiyetin sınırlanması ve işlerin birleştirilmesidir.
İşlerin ayrı ayrı olduğu liberalist kapitalist sistem ve
özelleştirmecilik işlerin ayrı ayrı , amaçların ayrı ayrı
ve kalplerinde ayrı ayrı olmasına sebep olan hal Kuran’da
Usr olarak tanımlanıp bundan kaçınılması
emredilmiştir(Leyl-4)
Gelecek oruç yıllarında rekabet, hased, kin, düşmanlık ve
bunun gaddar sisteminin olmadığı bir insanlık aleminin
oluşmasıdır.Özelleştirmelerle tutulan dalalet yolu ve
bunu halka güzel gösteren münafıkların bulunmadığı,
orucumuzun kâmil insanların(İsa) orucunun
seviyesine(Birr) yükseldiği aydınlık yıllar dileğiyle
dostların ramazan ayını tebrik ediyor, hikmetle hidayet
edilmemizi Cenabı Hakk Teala ve tekaddes hazretlerinden
bütün kalbimle niyaz ediyoruz…
Dostlara ve bütün insanlığa selam…
İlhami Çetin (ADALET VE RAHMET BLOG SİTESİNDEN
ALINTIDIR.)
Katılma Tarihi: 02 haziran 2010 Gönderilenler: 137
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
haktansapmaz Yazdı:
Merhaba İsimsiz,
Ülkenin sınırları içerisinde mukim halka, uymaları gerekenler duyuruluyor hacda. Kendilerinden istenen kurallara uymarının gerekliliği önemle vurgulanuıyor, suç teşkil eden davranışlarından uzak durmaları kendilerinin menfaatına olacağı, aksi durumda cezasını çekecekleri uyarısı yapılmış düşüncesindeyim.
[Maide/6]: ... Allah size güçlük/sıkıntı kılmak istemez. Ve lâkin sizi temizlemek ve üzerinize olan nimetini tamamlamak ister ki, şükredesiniz.
[Bakara/185]: ... Allah size kolaylığı ister, zorluğu istemez. Sayıyı tamamlamanızı ve sizi doğru yola iletmesi üzerine Allah’ı tekbir etmenizi [ister] ki, şükredesiniz.
Özet olarak, “Allah bunu size zorluk olsun diye yapmıyor, sizin iyiliğiniz için yapıyor.” deniyor.
burada insanın iyiliği için istenen şey olur ki aç susuz
kalmak olsun,
bu durumda hatırlatılan olur ki şudur:Bu Kuran gelmezden
evvel aranızdaki mülk yarışı ve onun oluşturduğu
seçkinler grubunca,köle ve kahırlı bireyler
halindeydiniz,sakınmanız gereken nokta budur,
işte düğüm,
eğer aç ve susuz kalarak o günleri anmış olursanız umulur
ki o gamlı günleriniz aklınızdan çıkmaz ve eski,ver
efendimciliğe dönmezsiniz..ama unutursanız işte o zaman
siz bunun karşılığını eskiden olduğu gibi yine
yaşarsınız..
oysa benim aklımca,zamanlı aç ve susuz kalış ile hiç bir
birey AKILLANMAZ..
Elçinin mücadelesi aslında istikbar sahipleri ve onların
nemalandıkları sistemleriyle olmuştur..onlar diğerlerinin
haklarını,kendi koydukları yasalarla gasp etmiş ve
insanlıkta kendilerine,diğerlerinden oldukça fazla pay
ayırmışlardır..
cehil efendi ve taraftarlarının gerçek problemi eşitlik
kavramıyla olmuş ve vahiylerin değişmesi gerektiğini
beyan etmişlerdir..onlar her ne kadar insanları kahır
sistemleri altına almış olsalar da,diğerlerinin ayağa
kalkmasına engel olamamışlardır..
o ayda kuran inmiş,eşitliği emretmiş,insanlığı
hatırlatmış ve insanlık için mücadelenin gerekleri
emredilmiştir ve işte bu noktada oruç yada savm,bir
mahrum kalış değil,mahrum olmayı hatırlatış olması
babında değerli olabilir.
Kaldı ki savm,belayı savmak yani ondan geri durmak
kendine engel koymaksa bunun nasıllığı kesinlikle eğitim
ve öğüt barındırmalıdır..oysa çoğunluklar bir birine
benzerdir ve etkilenirler ve unuturlar...
sanırım oruç,o ay yada günler için tartışma ve
mülahazalar olmalı yani azınlık yumruğu altında inlememek
ve o zamanların yaşanmaması için bir örgütlenme bir
düşünce kampı nevi bir şey olmalı.. yoksa neden oruç
tutmanız sizin için hayırdır ve zıttı, tutmamanız
hayırsızlıktır densin yada ona işaret edilsin?Allah
bilir..
İŞAYA PEYGAMBER KİTABI DA, ORUCU BİRR OLARAK MI
TANIMLADI
Bunu öğrenmek için İşaya peygamberin kitabının 58.
Babında, buna ilişkin açıklamalar vardır. Bu Babın 1 ila
8. ayetleri arasında bu konu yer almaktadır. Şöyle ki;
“Yüksek sesle çağır. Esirgeme sesini. Boru gibi yükselt
ve Yakup evine SUÇLARINI BİLDİR “
“Hâlbuki her gün beni arıyorlar. Ve yollarını bilmekten
hoşlanıyorlar. ADALET ETMİŞ ve Allah’ın hükümlerini
bırakmamış bir millet gibi, benden doğru hükümler
soruyorlar. Allah’a yaklaşmaktan hoşlanıyorlar “
“Niçin oruç tuttukta görmüyorsun, canımızı( nefsimizi)
alçalttıkta bilmiyorsun diyorlar”
Dualarının kabul olmama sebebi adalete yeteri kadar önem
vermemeleridir. Hakkını tam ödemeden ve insanların rahat
bir geçimli olacak miktarın altında ücret ödeyip artık
değerlere el koydukları için Maun suresinde açıklanan
dua(Salâtın bu anlamına göre namazı anlayan) ile yetinip
namazı “dosdoğru” kıldığını zannedenler. İnsanların kendi
işlerini görmeleri için onları üretim aracı sahibi
yapacak sosyal hukuk devletini ihmal etmişler ki, bol
işsiz bulunsun da bizim işyerlerimizde ucuz çalışsınlar
diyor. Yani tam bir feodalist, liberalist ve kapitalist
ruhlu insanlar. Adalet ve rahmetten uzak bir merasimsel
din üzerindeler. Şimdi bu hal üzerinde olan ve başkasının
iyiliğini kendisiyle eşit bir düzeyde tutmayan sözde
müminlere selam ona İşaya dualarının kabul olmama
sebebini adaletsiz ve merhametsizliklerine getirerek
şöyle cevaplıyor. Yani Allah’ın vahyedilen bir ayetini
onlara okuyor.
“İşte siz orucunuz günün de işiniz peşindesiniz(şahsi
işlerinizi kovalıyorsunuz, ferdiyetçi bir toplumsunuz)
bütün işçilerinizi sıkıştırırsınız.( haklarını kıst üzere
ödememelerine rağmen, verimi arttırmak ve çok kâr etmek
için) “
Onlar günlük bildiğimiz orucu da, riyakârlıkla
tutuyorlar. Bilinçsiz halk yığınları onları dindar
zannetsin de sömürmeleri, istismarları kolay olsun diye.
Yani Allah ile aldatan riyakârlardanlar. Çünkü hak dinin
içinden Adalet ve Rahmeti çekip aldığınızda geriye
riyakârlık kalır. Bunu da ayet şöyle dile getirir.
“İşte siz kavga ve çekişme için ve kötülük yumruğu ile
vurmak için oruç tutuyorsunuz (rekabet ve yarışı
bırakmadınız, sureti haktan görünmek, göz boyamak için )
bugün öyle oruç tutmuyorsunuz ki, yüksek yere ( Allah
katına) sesinizi işittiresiniz.”
Şimdi oruç ehli olmuş içinden mülkleşme şehvetini atarak
Mesihleşmenin(Oruç ehli olmak) şartlarını da şöyle
sıralar ayet.
“BENİM SEÇTİĞİM ORUÇ, İNSANIN CANINI ALÇALTACIĞI GÜN
(nefsinin kibrini ve hevasını kırmak, Kânit olmak,
mütevazı olmak…) böyle mi olur. Saz gibi başını iğmek ve
altına çul ve kül sermek mi? Buna mı oruç, Rabbe makbul
gün diyorsunuz?”
Yaşamınızla kibirliler gibi(Firavun) bir hayat
sürüyorsunuz, sayılı günlerde sanki kalben tevazu sahibi
gibi çullara bürünmek midir tevazu. Bu günler bitince
elinizi sıcak sudan soğuk suya sokmayan, insanları köle
gibi çalıştırıp, altınlarla bezenip villalarda
oturuyorsunuz… Bu eleştirilerden sonra Allah tıpkı Bakara
177. ve ayetteki Oruç tanımını ve Araf- 157 ayette ki
gibi hak dinin sosyo ekonomik amacını ortaya koyuyor ki,
takva ve vera sahipleri dünyevilikten böyle korunurlardı.
“KÖTÜLÜK ZİNCİRİNİ AÇMAK, BOYUNDURUK BAĞLARINI ÇÖZMEK,
EZİLMİŞ OLANLARI HÜR OLARAK KOYVERMEK (işçi olarak
sıkıştırıp çalıştırmak değil, onları iş sahibi yapmak) VE
HER BOYUNDURUĞU KIRMAK. BENİM SEÇTİĞİM ORUÇ BU DEĞİL Mİ?
“
“KENDİ EKMEĞİNİ (ihtiyaç içinde iken, dolup taşıp
meleleşmeden iysar yapmak) AÇ OLANLA PAYLAŞMAK( zengin
olup vardan değil, ancak kendine yetecek kadarken bölüp
vermek) YURTSUZ DÜŞKÜNLERİ KENDİ EVİNE GETİRMEK ( yolcu
ve yolda kalmışlar) VE ÇIPLAĞI GÖRÜNCE ÜSTÜNÜ ÖRTMEK VE
KENDİ ETİNDEN OLANDAN (âdemoğlundan insan cinsinden)
KAÇINMAMAK DEĞİLMİ?
İşte böyle yap, Adil ve Rahim ol, bak duan nasıl kabul
olur diyor Allah. Yani bunları yapmadan, mescide gelmen
ve sinagogda rutin ibadetini yapmak, camide dua anlamında
ki namazı kılmak, kilisede dua edip ayin yapmak belli
günlerde alışılmış sayılı günlerde ki orucu değildir
makbul olan ibadet diyor. Önce Muhsin bir adam ol,
başkalarını da kendini sevdiğin kadar sev, kendin patron,
onlar ücretli işçi olur şey midir? İmanın şartı olarak
hani kendin kadar sevecektin? Sen işçi ol da, o patron
olsun bunu sen kabul edebiliyor musun? Böyle sevgimi
olur? Yukarıdakileri Salih amellerin arasına koy ve
aksatmadan bir ömür boyu yap, o zaman mescide gel ve bak
gör, diyor. Yarayı üstten pansuman niteliğindedir senin
bu ayda biraz cömertleşmen diyor aşağıda, yaranın üstten
iyi olması geçici tedbir, onun et sürerek yaranın
kapanması ise yapılması gereken köklü değişimdir. Hani
Erbakan hoca “Pansuman tedbir “ der di ya, işte şimdi
Müslüman geçinenin yaptığı iki buçuk zekât, iftar yemeği
kömür vererek seçim yatırımları var ya, işte Allah
bunları oruç ehli saymaz. Çünkü bu dalalete sapan eski
ümmetlerin hileli dini amel tavırlarıdır. Herkesin
istisnasız ve rahatça maişetini sağlayacağı iş sahibi
yapılması, iş sahibi yapılamayanlara da iş sahibi
yaptıklarınla eşit maişet vermendir asıl Muhsin yönetim.
İşte bu Bakara–219/2 ayetin emri olan artanla herkesin
insan gibi infak emrine uymak. Allah ve şöyle diyor;
“O zaman ışığın tan gibi doğar, yaran çabuk et sürer. Ve
senin önünde kendi salahın yürür. Rabbin izzeti dümdarın
olur. O zaman imdada çağıracaksın ve Rabb cevap verecek.
Feryat edeceksin, işte ben buradayım diyecek.”
Ve yine ihsan etmekle ilgili tembihat yapılıyor;
“Eğer boyunduruğu ( başkasının emeğini sömürmeyi) parmak
uzatmağı ve fesat söylemeyi ortanızdan kaldırırsan ve
canın çektiği şeyi aç olana verirsen( İysar yaparsan veya
çok arzu ettiğini, öyle eskisini bayatını sıradan olanını
değil, iştah kabartanını) ve alçaltılmış canı (hakir
görülenleri) doyurursan, (onları kendini besler ve ayakta
durur hale getirirsen) o zaman karanlık içinde ışığın
doğacak, koyu KARANLIĞIN ÖĞLE VAKTİ GİBİ OLACAK…”
Sen böyle yapınca, o eski harabeler, yani eski
muttakilerin yaşam biçimleri tekrar gündeme gelecek,
gerçek mescitler, manastırlar, havralar tam manası ile
orijinal şekline ve işlevine bürünecek. Böylece toplumdan
gedikler (imtiyazlar) kalkacak, insanlar arası ekonomik
farklılık ortadan kalkacak(Bkz. Nahl–71). Nifak
kalmayacak ve çukurlar herkesin maişetini kazanması ile
bütün yer çukursuz olacak. Bu infaktır. Tam bir infak
olmayan yerde nifak vardır. O toplum münafıktır. Eğer
böyle yaparsan sana münafık ve ikiyüzlü denmeyecek(Bkz.
Maun suresi). Şöyle denecek. Bab 58 Ayet 12 de şöyle
denilir,
“Ve senden çıkacak olan eski harabeleri bina edecekler ;
çok nesillerin temellerini dikeceksin.,. VE SANA GEDİK
KAPATAN MEMLEKETTE OTURULSUN DİYE YOLLARI ESKİ HALİNE
KOYAN DENİLECEK “
Kudüsü, Mekke’yi ve benzeri kurumları ziyaret yeri değil,
oraları devamlı oturulan ve Takva üzere yaşanan yerler
haline çevirip, eski sosyo ekonomik işlevini
kazandıracaksın..deniliyor.Kutsal topraklar
uyutmacasından dönüp, kutsal olanın yaşam biçimi ve
sistemleşme olduğunu izhar edeceksin diyor. Din
edebiyatında buna “eskilerin iyi işleri”
denilir(Bkz.Meâsır)
Kanımca İşaya peygamberden yapılan alıntı ile yeteri
kadar bilgi edinilmiştir. İnsanların fıska karşı
meyilleri ve Adaletten, Merhametten uzaklaştıklarını
gördük. Hak din sosyo ekonomi politiğin de nasıl bir
sapma ve tersine çevirmenin oluştuğunu izleyerek
gördük.Hele, İşaya’nın Oruç tanımlaması eşsiz bir değerde
ve Kuran hakikati ile bire bir örtüşmektedir.. Ne yazık
ki, İsrail oğullarının yalancı öğütçü aradıkları gibi,
diğer kitap ehli milletler de öyle yapılar. İçinden
gerçek şeraiti( sosyo ekonomi politiği) çıkartılıp, adeta
posası kalan sözde dinler halen yürürlüktedir.
Ahdi Atik külliyatından İşaya ve Yeramya çıkartıldıktan
sonra, geriye pek dişe dokunur şeyler kalmaz. İsterdim
ki, İşaya kitabının doyurucu Hakk din iman ve şeraiti
konusunda ciltler dolusu şerh ve yorum yapmayı. Ama
sadece oruç konusunda ki doğru tanımı, onun Birr olarak
tanımlaması her şeyi anlatmaya yeter. Birr’in Hak
şeriatın ta kendisi olduğu. Salih amel ve takvaya dayalı
dinin (Hakk dinin) mihenk taşı olduğu yolundaki doğru
beyanı, aklı başında her insan için yeter de artar bile.
Selam ona İşaya, Allah’a iman ve Allah’tan emin olmanın
dışa yansımasını ister. Bu yansıma ise, onun sözlerinin
tutulmasıyla görünür hale gelir. İman’ın yerleştiğinin
göstergesinin dua ve ayin cinssinden yapılan ve kısaca
anma diyebileceğimiz şekli hürmet göstermenin kâfi
olmadığını, Adalet ve rahmeti yaşam biçimi yaparak, onun
şeraitinin kişide görünür hale gelmesini ölçü alır.
Doğrusu da budur. Özü sözü bir olanlar ve ahdine vefalı
olanlar da bunlardır(Bkz. Bakara–177). Somut misal
verirsek şöyledir. Bir İnsanın çokça Kiliseye, sinagoga,
camiye giderek, merasim, ayin, dua yapmasını değil, onun
güzel ahlakın bütün unsurlarını yaşamına yansıtmasını
ölçü alır. Çünkü Şeriat budur. Allah güzeldir güzeli
sever. Allah güzel ahlaklıdır. Güzel ahlaklıları sever.
Güzel ahlak ise, Birr kavramında toplanmıştır. İnsanın,
Allah Ahlakı ile Ahlaklanmasıdır. Allah’a hürmette
samimiyet ve riyakâr olmamak da budur. Şeriat olarak
Allah bunu göndermiştir. Allah dille övülmeye muhtaç
değildir. Çok daha önemli olan, Allah’la övünmektir.
Onun göstergesi de, temeli Adalet ve rahmet olan erdemli
işlerdir. Onun vahyini adalet ve rahmete aykırı
yorumlamaktan şiddetle kaçınmaktır Allah ile övünmek.
Buna Salih amel denilir. Bu, insana, önceki hatalı
değerleri ölçü yapıldığında, bir külfet gibi gelse de,
yeni ahlak ve şeriat ölçülerine göre mutluluk olarak
algılanmaktadır. Çünkü adalet ve doğruluğu şiar edinmiş
birisi Allah emirlerinin adalet, Rahmet ve “SELAM”
olduğunu idrak edince sevgisi kat kat artar. Bunu selam
ona Davut mezmurlarında gördük. Sevgiye dayalı makbul
imanda budur.
Allah’a teslim olup, onun ölçülerine göre yaşamak ve bu
Hakk yola teslim olmak ve onunla mesrur olmak, Allah ve
onun emirlerinden mutmain olmaktır. Bu, imanın en üst
düzeyidir. İnsan Allah’tan razı, Allah insandan razı.
İşaya bunu otaya koymakta ve gelenekçilerin, ne imanın
da, ne de amelinde bu hallerin dışa yansımamasından, bu
güzel ahlaktan nasipleri olmayışından, adaletin ta
kendisi olan Allah şeriatını umursamamaktan
yakınmaktadır. Yani derdi, riyakârlardan,
münafıklardandır. Buna karşı olan, tabi ki fasıklara da
karşıdır. Ama münafıklık Fasıklıktan kötüdür. Çünkü
fasık, insanların eğri yolunu “doğru budur, Hak budur”
diyerek çarpıtmaz. İnsanlar hakkı adaleti aramaya devam
ederler. Ama riyakâr ve münafık, salah budur der. İnsan
da bunun Allah yolu olduğunu zanneder. Oysa onu insan
ağzı söylemiş, insan yolu yapmıştır.
İşaya ,şirkten ve açık put tapımından çokça
bahsetmemesini,o zamanda bunların azda olsa olmadığına
kimse yormasın.Elbette ki vardı.Nefsini İlah yapan her
insan, açık veya gizli puta tapmaktadır.İşaya ise, gizli
putperestler olan kibirliler le uğraşmaktadır.Tabi ki,
bunların fikri alt yapısını yanlış olarak dolduran sahte
peygamberlerle de davamıdır..Çünkü, mülkleşmek ve
biriktirerek infak etmemek, bir gizli
putperestliktir.Tamahkarlığın putperestlik olduğunu Yakup
mektuplarında gördük.Nefsini İlahlaştırmak açısından da
bir şirktir.Kendisini aziz yapmak istemektedir.
İşaya kitabı, Allah’la övünmek, onunla mutmain olmak ve
onun hak şeriatından son derece memnun olarak Allah’a
teslim olmayı, SİLM içinde yaşamayı külfet değil, nimet
bilip onunla sevinmeyi çok veciz sözle ortaya koyarken,
şeksiz, şüphesiz, şartsız koşulsuz kendisini Allah’ın
emin ellerine bırakmak anlamına gelen İslam’la sevinmeyi
ayetle ortaya koyar. Böylece Yeru-Silim kavramını da,
bizim etimolojik analizle ortaya koyduğumuz güzellik ve
berraklıkla ortaya koyar. Bunu, gerçek oruç açıklanırken
58. Bab ta geçen 14. ayeti hatırlatarak verelim ki,
insicam devam etsin. Sözümüzü 65. Babın 18. ayeti ile
bitirelim. Önce bu ayet;
“O zaman zevkini Rabb’de bulursun…”
Şimdi Bab 65 ve ayet 18;
“Ancak yaratmakta olduğumla MESRUR olacaksınız. Ve
ebediyen sevinçle coşacaksınız. Ben sevinç olarak
Yeruşilim(Yeru-Silim) ve meserret olarak onun kavmini
yaratacağım “
Bu ise Maide–54 ayette bahsedilen özü sözü bir gerçek
müminlerdir ki, Enbiya–105 de ve Kasas–5 ayette Allah
vadi olan sınıfsız ve mutlak eşitlikçi toplumdur. Bu
münafıkların son kuşağı inşallah yakında sona erecek,
Allah ile aldatıp tâğutu hakem yapmaya kadar vardıran
ikiyüzlülerin sonu inşallah bu asır çıkmadan gelir. Biz
de beraberce bunu bekleyelim.
Makale–87 Dostlara selam…
aç ve susuz kal,kadından uzak dur ve gebert o nefsi..öyle
gebert ki akıllansın..olmazsa biz adam ederiz o alçağı.
neden?
evet neden?
beni ruhban evliya veli kutup gavs şeyh meyh mi
yapacaksın?
yazar ne demiş:
Dualarının kabul olmama sebebi adalete yeteri kadar önem
vermemeleridir. Hakkını tam ödemeden ve insanların rahat
bir geçimli olacak miktarın altında ücret ödeyip artık
değerlere el koydukları için Maun suresinde açıklanan
dua(Salâtın bu anlamına göre namazı anlayan) ile yetinip
namazı “dosdoğru” kıldığını zannedenler. İnsanların kendi
işlerini görmeleri için onları üretim aracı sahibi
yapacak sosyal hukuk devletini ihmal etmişler ki, bol
işsiz bulunsun da bizim işyerlerimizde ucuz çalışsınlar
diyor. Yani tam bir feodalist, liberalist ve kapitalist
ruhlu insanlar. Adalet ve rahmetten uzak bir merasimsel
din üzerindeler.............
kendi benliğini alçatman demek,diğerlerine karşı
alçalman ve bundan da kasıt onlara eğilmen değil mi?
değil olamaz..bence bu eşek nefsi terbiye etmeli onu aç
susuz bırakmalı..susuz dere kurbağası gibi onu
bağırttırmalı...
:)
öyle bağıramazsın canım..seni vıraklatacak olan
iş:diğerinin düşkünlüğünü gidermendir..
yani?
yahnisi şu:bu sene sonu hesaplarıdır,mal varlığınızdan
artanı HİBE edeceksiniz..
malı olan etti ya olmayan?Kuran demiyor mu malı olmayan
oruç tutsun..fukara olan zaten boyunduruk altında değil
mi?o nasıl edecek?
o da nefsini adam etsin...aç susuz bıraksın ve
gebertsin...
yapma yav?
öynen öyle..
oruç ayetlerinin arasına sıkışan ve diğerlerince:efenim
zati Kuranın huyudur arada bazı öğütler sunar durur
palavrasına nasıl bakıyorsun..
neymiş o arada geçen TEKRAR ÖĞÜT?
şuymuş..milletin imkanlarını löp cepe atmak için yetki
etki sahiplerine imkan sarkıtmayın ...
bu ayetin arada işi ne nasıl bakıyorsun?
gayet iyi bakıyorum..
ben ise öyle bakmıyorum cancağızım..
fukaranın orucu sistemden nasıl kurtulurum diye kafa
yormasıdır bence bu..
Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a
şikâyet edenin (kadının) sözünü işitmişti. Ve Allah,
sizin konuşmalarınızı işitir. Muhakkak ki Allah; en iyi
işitendir, en iyi görendir.
İçinizden (sizden) kadınlarına sırt çevirenler
(arkalarını dönenler) ki, onlar (eşleri) kendilerinin
anneleri değildir. Onların anneleri, sadece onları
doğuranlardır. Ve muhakkak ki onlar, gerçekten inkâr
edici (çirkin) ve günaha sokan (ağır) bir söz
söylüyorlar. Muhakkak ki Allah; mutlaka affeden ve
mağfiret edendir.
Onlar ki, kadınlarına sırt çevirip, sonra söyledikleri
şeyden geri dönerler. O taktirde temas etmeden önce bir
köleyi azad etsin (serbest bıraksın). İşte size bu
vaazediliyor (yapmanız gerekenler öğüt veriliyor). Ve
Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır.
Artık kim (azad edecek köle veya cariye) bulamazsa, o
taktirde (eşlerine) temas etmeden önce iki ay devamlı
(ardarda) oruç tutsun. Fakat kimin (oruca) gücü yetmezse,
o zaman altmış miskini (çalışmaktan aciz, yaşlı kimseyi)
doyursun. İşte bu, Allah'a ve O'nun Resûl'üne îmân
ettiğiniz içindir. Ve bu, Allah'ın hudududur ve kâfirler
için elîm azap vardır.
bu ayetlerde birine zulm edildiği ve bunun cezalarından
birininde sıyam olduğu belirtiliyor..
dikkatinizi çekmek istediğim nokta şu:
sıyam takvaya erdiriyor peki kabul..o halde neden ikinci
seçenek olarak sunuluyor?
ilk seçenek neydi..
bir köleyi azad etsin boyunduruktan kurtarsın..mesela bir
işsizi iyi maaşla işe alsın yada bir borçlunun,onu
ferahlatacak şekilde borcuna el atsın veya bir yetimin
öksüzün bakımını üstlensin veya suçsuz birine destek olup
kurtarsın yada evlenemeyen bir çifti evlendirsin..
ama bunu yapmazsa o zaman ardı ardına 2 ay savm etsin..
1-Zıhar savmının zamanı aynen ramazanda olduğu gibi
midir?yani dolunay ve hilal..bu durumda ardı ardına 2
aydan kasıt 60 gün olmuyor mu?madem bir yılda 12 dolunay
var...?bu ilk sorumdu ve şimdi 2.si de şudur:
bildiğimiz oruç miğde ve cinsellik iken ve zaten eşine o
oruçta yaklaşması yasak olan bireyin orucu, sadece yeme
içme olarak mı karşımıza çıkar ve burada gece
serbestisininde MANTIKEN kalktığını görmekteyiz..yoksa
onun orucunda 2 ay ardı ardına yeme ve içme ve 2 ay
boyunca da gecelerde dahil eşe yaklaşma mıdır?eğer
öyleyse bu savmın,gerek görüldüğü yerlerde değişime
uğradığını söyleyebilir miyiz?
ve ayrıca ceza olarak sunulanın(çünkü bir kabahat var
ortada)ilk seçeneğinin bir boynu azad etmek olduğu
anlamlı değil midir?
NİSA 92.Yanlışlık hali müstesna, bir müminin bir mümini
öldürmesi olacak şey değildir. Yanlışlıkla bir mümini
öldürenin, özgürlüğü elinden alınmış bir mümini özgürlüğe
kavuşturması, ölenin ailesine de üzerinde anlaşmaya
varılacak tatmin edici bir diyet vermesi gerekir.
Varislerin diyeti bağışlaması hali müstesna. Eğer
öldürülen, mümin olmakla birlikte size düşman bir
topluluktan ise o zaman öldürenin, özgürlüğünden yoksun
bir mümini özgürlüğüne kavuşturması gerekir. Öldürülen,
sizinle aralarında bir antlaşma bulunan bir toplumdan ise
o durumda öldürülenin ailesine tatmin edici bie diyet
verme yanında, hürriyetinden yoksun bir mümini
hürriyetine kavuşturmak da gerekli olur. Bunlara imkan
bulamayan, Allah’a tövbe olarak iki ay kesiksiz oruç
tutar. Allah, gereğince bilendir, hikmeti sonsuzdur.
burada da ilk söylenen bir boynun azad edilmesi..
kişi bir boynu azad etmekten uzak ise o zaman yine yine 2
ay adrdı ardına oruç gündeme geliyor..bir boynu azad
etmek olarak verilmiş ilk seçenekler..bu anlamlı değil
midir?isanın diğerlerine söyledikleri de bu değil miydi
oruç hakkında..
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma