Yazanlarda |
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Prangasız: yani inanmak nedir? inanç değil midir seni evirip çeviren..inanç denince sadece tanrıya inancı mı anlamak zorundayız..?
--Peki neyi anlayacağız ki? Neye inanacağımızı Kuran defalarca değişik ayetlerde söylemiş. En fazla tekrarlanan kalıplardan biri de “Allah’a ve ahret gününe inanmak”. Başka şeylere de iman etmek tekrarlanır: Mesela 2/177, 4/136
Prangasız: bir yaratıcı fikrine inanç önemli mi ki, bu fikri taşımayan adam salih olduktan sonra?
--2/62: Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sâbiîlerden Allah'a ve âhiret gününe inanıp barışa ve hayra yönelik iş (salih amel) yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar.
Bu ayete göre ne Allaha ve ahirete kuru kuruya (salih amelsiz) bir iman yetiyor insana, ne de salih ama imansız bir amel… Hem iman edilecek hem de imanın gerektirdiği ameller işlenecek. Daha kısa söylemek gerekirse, Allaha göre, imansız amel de bir değer ifade etmiyor; amelsiz iman da!
Selam ile...
|
Yukarı dön |
|
|
josephus Groupie
Katılma Tarihi: 11 nisan 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 49
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ateizm ile ilgili temel bilgiler için şu linkteki kitaba göz
atabiliriz:
http://kitap.ihya.org/ateizm-elestirisi/index.html
ateizmin tarihçesi, çeşitleri, karıştırılan kavramlar,
savunucuları ve savundukları gibi temel bilgiler var.
varoluşun ve evrendeki bütün işleyişin, bir yaratıcıya
dayanması düşüncesi yerine "tesadüf" le açıklanması, çok az akleden
bir insan için bile içinden çıkılmaz gibi.
eğer tanrının varlığı kabul edilmiyorsa, bu durumda
evrendeki her bir olay en ince ayrıntısına kadar açıklanmalı ki, kendilerine
rasyonel-pozitivist diyen diyen ateistler bile bu konuda fazlasıyla
muzdaripler, çünkü her oluş-varoluş-gerçekleşme-hareket v.s.için birbirinden
tutarsız, bağımsız, ilgisiz, ayrı ayrı açıklama getirmeleri gerekiyor.
Bu birinci sorun, yani hem tanrının, hem de evrendeki her
şeyin “varoluş” sorunu, ateistler açısından.
Ateizm teorisiyle le ilgili diğer sorun ise metehanın da
yazdığı gibi “ahlakilik” sorunu.
bir ateist niye "iyi bir insan" olur, böyle
davranır ? mademki tanrıya inanmıyordur, onu "iyilik" yapma düşüncesine
sevk eden nedir ?
eğer tanrı yoksa ve
hayat sadece dünyada yaşamaktan ibaretse, insanın doğasında, diğer
hayvanlar gibi varolan "kendini düşünme-bencillik" düşüncesini,
kendine ateist diye bir insan, nasıl olur da bir tarafa bırakır, onu bundan
vazgeçmeye iten sebepler nelerdir ?
bu soruya, insanın yaşadığı toplumda edindiği gelenek-görenek-kültür
vs. gibi cevaplar verilmiş çoğunlukla, ama bu açıklayıcı değil, çünkü tüm
toplumlar iyi kötü bir tanrı inancına sahipler.
Eğer bir laboratuar ortamı oluşturup, herhangi bir bilince-kültüre-inanca-geleneğe
vs. sahip olmayan bir grup insanı veya bir grup küçük çocuğu-bebeği, bir toprak parçasına yerleştirip dış dünyadan
izole etseydik ve onların toplumsal ve insani gelişimlerini- hayatlarını
gözlemleyebilseydik, acaba ne gibi sonuçlara ulaşırdık ? sonuçta bu insanlar
tanrı düşüncesini kendiliklerinden edinirler miydi ? yoksa tanrının varlığı ve
varoluş sorununu çözmeden de “tutarlı bir ahlaki yapı” geliştirirlermiydi
? (Sineklerin kralı filmi örneğini hatırlayalım)
Aslında sorunun cevabı basit gibi. Bir ateistin bakış açısı
ile bakacak olursak bile, İlk insanın varoluşundan beri, “ahlak” konusu hep
inanca paralel şekilde gelişmiş,yani insanlar önce “inanıp” sonra “ahlaklı” olmuşlar,
herhangi bir inanca sahip olmadan “ahlaka-moral değerlere” sahip olmanın örneği
yok, herhalde mümkün de değil. İnanmadığı halde, “ahlaka” sahip olanlar ise,
mecburen çevrelerindeki inananların ahlakını-moral değerlerini taklit ede gelmişler.
İbn Tufeylin “Hay Bin Yakzan”’ı, bizim açımızdan örnek, (Hz.
İbrahim de böyledi ama o sonuçta bir toplum içerisinde yaşıyordu.) insan aklını
kullanarak (çevresiyle hiçbir etkileşimi olmadan-tek başına) bir yaratıcının
varlığını bulabilir, Tersini inkar eden ateistlerin ise, evrende her şeyi
açıklamaları ve şimdiye kadar çözemedikleri “ahlakilik” sorununu çözmeleri
gerekiyor ki bu da mümkün görünmüyor.
Bir başka konu, özellikle ilk ateistlerin, bilimle dini (hristiyanlığı)
çatıştırma gayretleri. Bu durum da artık popülaritesini yitirdi ve ateistlerin
en acımasızca eleştirdikleri hristiyanlık bile, akıl ve bilime yeterince önem
verdiğini-inkar etmediğini ilan edip “rasyonelliğini” ispatladı. İslamın böyle
bir derdi zaten olmamıştı, çünkü en temel düsturları ile akletmeyi-rasyonel
olmayı emrediyordu.
Ama tabi bu durum ateistlerin kafasındaki sorulara cevap
vermeye yetmiyor, çünkü var oluşa dair “bilimsel” diye kastettikleri isbatlara
henüz ulaşabilmiş değiller. Neyseki , Ateistler, yoldaşları olan evrimciler
gibi, her iddiaları yalanlandığında yeni bir soru sorma, teoriyi yenileme
gayretinde değiller :) Tek sorunları varoluş sorunu :)
biraz dağınık oldu, ama şunu iddia edebiliriz herhalde,
bir ateistin “Salih-ahlaklı-moral değerlere sahip” olması, kendi düşüncesi ile
çelişiyor gibi, öncelikle tanrıyı inkar edip, “iyi bir insan olmak-salih olmak-ahlaklı
olmak” düşüncelerini-amaçlarını açıklamaları gerekiyor.
|
Yukarı dön |
|
|
muvahhıd Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 eylul 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 174
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba sayın prangasız
Sizin savunduğunuz değerlerin bir kısmına katılmakla birlikte farklılaştığımış hususlara'da dikkatinizi gekmek istiyorum musadenizle.
Öncelikle sebep sonuç ilişkisini iyi analiz etmemiz gerekir, yaptığımız işin bir anlamı olmalı dürüst davranmamız gerekir, evimizdeki yangının alevleri göğe yükselirken, hiç bir fedakarımız, babayiğidimiz, hümanistimiz, iyilikseverimiz, v.s, komşumuzun yangınını söndürmeye gitmeyiz, bu doğruda olmaz, aksı taktirde sorumlu olduğumuz insanlara karşı haksızlık yapmış oluruz, kaş yapayım derken, göz çıkarmaya benzer bu, bizler erdemliğiğe, iyiliye, güzelliğe ilk önce kemdimizden başlamalıyız, akılcı olan da budur, bu konuda bencil davrandığımı düşünebilirsiniz ancak böyle olmak zorundayız, kısacası siz kiranızı ödemeyip fakir ve yoksul komşunuzun kirasını önce öderseniz ev sahibinize haksızlık ve zulüm etmiş olursunuz, sizinde dediğiniz gibi sağımızda solumuzda gör engeller olmamalı, sadece tek yöne bakmamalıyız, komşumuzu düşündüğümüz kadar evimizdekileride düşünmek zorundayız.
İkinci hususta cennet'e gitmek için namaz kılan ile, yaratıcısının emri gereği namaz kılanın aynı kefeye kunulması ban göre yanlış bir yargı olur, inanmak kişinin hayatına bir şeyler katmıyorsa yani salihleştirmiyorsa o inançta zaten bir arıza var demektir,
Ayrıca kuran bütünlüğünde adı geçen tüm peygamberlerin sürekli bir ve tek olan Allah'a iman'a çağrıları vurgusu gözlerden kaçmamaktadır, akabinde iyi işler yapanların salihlerin itirazsız seçdelere (iman ettikleri) kapandığı, salat ve zekat ile de (vahy'i izleme ve arınmayla) hayatlarını daha da anlamlandırdığı görülmektedir, başta peygamberler olmak üzere
Yinede en doğrusunu Allah bilir
Selametle
|
Yukarı dön |
|
|
prangasiz Uzman Uye
Katılma Tarihi: 11 mart 2010 Gönderilenler: 288
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Yazımda katıldığın taraflar nedir?
algı diyorum.. algı!
ve bir şekilde konuyu kendinden başlamalıyla direkt
alakalı hale getiriyorsun.. hani desem ki, deniz bir
sudur, sen yine konuyu kendinden başlamalıyla, oraya
getireceksin.. problem kişide değil, algıda..
Ahlak kavramı ne yazık ki çoğunluğun ön gördüğü
kalıplarda değil ve bu nedenle vaaz tarzı ifadeleri
bırakmalı ve fikir beyanına devam edilmeli..
bırak Allah yargılasın... elbet Allahlaşmanın tadına olan
heves dur durak bilirse..
Bir insanın zihninde gelişen bir bağ nedeniyle,o kimsenin
değerli oluşunu değerli bulduğumu söyleyemem.. o bağ
adına davranışlarını düzene koyan da düşünce alanımda
değil.. ta ki gerçekten iman etmiş kimse olana kadar..
İbrahim elçinin değerli oluşunun nedenini; bizzat tanrıya
olan inancı değil, akleden bir kimse oluşuna bağlıyorum..
tanrının zihniyle, insan zihninin arasında aşılmaz engel
var insan için, oysa tanrıya böyle bir engel yok..
bizler bu noktayı gözden kaçırarak Allahlaşmaya
kalkıyoruz.. her noksan ahlak yargısı da bu Allahlaşmanın
içine girmektedir.. bizler Allahlaşma da sınırda
tanımıyoruz, bizler insanlardan bir çoğunu salih olsalar
da kurtuluşa yaklaştıramıyoruz... bizler diğerlerinin
bizlere göre olan kusurlarına göre, yargılayıp
lanetliyoruz.. bizlerin anlayışları algıları kıt olduğu
sürece, kimilerini dinden, kimilerini insanlıktan,
kimilerini yaşamdan afaroz edebiliyoruz.. papazlıkta
üstümüze yok.. işte bu nedenle iranda yada arabistanda
bastığın zemin daha kaygandır.. hele dindarım diyen
milletlerde kaynayan kazandır ve yine din adına ortaya
çıkan hergeleler, Allahlaşma da oralarda sınırda
bırakmamışlardır, yani yargısız imansız infaz insafsız
insanlıktan uzak..
işte bu nedenle kadın ve erkeklerin bir kısmı ya
çukurlarda taşlanarak öldürülürler yada kafaları kesilir,
buna gücün yermediği yerlerde de her zaman imanlı
papazlar vardır ve onlar kendilerince oradan yada buradan
ısırık almaya çabalar dururlar..
ya sokak ortasında öldürülürler ya insanlıklarını
zorlarlar yada yaban eşekleri gibi kaçarlar..
Allaha teslim olmamış tek varlık yoktur, insanlardan
teslim olmuyorum diyenlerin de elbet ipleri yine tanrının
elindedir.. bağ kurmamış adamlara, elçiler bağ
getirirler, bu bağdan habersiz yada üzerinden uzunca
zaman aşmış haberlere kim neden bir zorunluluk
koyabilsin.. yani söz şu: efendim insan ancak tanrı
sözleriyle insanlığını bulur, bunun dışındaki düşünceler
kilisemize uymamaktadır babında..
uymayan gerçekte tanrının öngördüğü ile insanın öngördüğü
arasındaki farktır..
otoyolda bir kaza geçirdiniz, yardımınıza gelen kişi kim
olursa olsun öncelikle İNSANdır.. onun insanlığına ancak
o zaman vakıf olursunuz.. ama bu vakıflık uzaklardan taş
atmaya benzemez mi? ve şimdi o kan yara bere
içindede yargıla da görelim.. deki sen beş para etmez
adam beni sakın kurtarma yada deki, sen ey beynamaz beni
kurtaran sen olma.. yada sen ey ahlaksız dürzü, sakın
beni kurtarma ahrette yanarım...ama yemiyor tabi..
yemez..
Allahlaşmanında bir sınırı olmalı değil mi? hani şu
gemide keyfle vals yaparken koca dalgaların çevreyi
sarması gibi..
umurlara bakıyorum, kimsenin umuru, umurumda olmuyor..
çünkü önce kendinden başla diyen kafanın hedefi benim..
onun hedefi kendi değil.. çünkü Allahlaşmak
istediklerinin farkında bile değiller..
biriyle uğraşacak kadar zamanınız varsa bu o zaman
aralığı için kendinizden kayıptır.. ibrahim elçinin
düşüncesi yine o putları kırdırmamış mıdır.. onlardan
ibrahim elçiye ne?
ibrahim elçi kendi düşüncesine değer vermiştir.. işte bu
nedenle ben kendi düşünceme değer veriyorum, aralarda
kayıplarım elbet oluyor.. yani genel olarak ana konu şu;
insanların birbirlerine üstünlük taslamaları, insanım
diyenin ilgi alanı olmamalı.. ve tanık olmakla vakıf
olmak arasında fark vardır bunu unutmamalı.. falanca
düşünce kitabı falan bab.. ne fark eder?
dünyanın her tarafında her ülkesinde her şehri kasabası
köyünde linçler var.. Ahlaklı Allahlaşanların linçleri..
bir adamın salih oluşuna bile tescil gerekiyor çoğunlukça
oysa tescil makamlarınız ahlaktan yoksun.. o kadar yoksun
ki yine Allah adına, diğerlerinin salihliğini bir inanca
bağlamak zorundasınız.. oysa kaza anında size el uzatan
elin kimin eli olduğunun ne önemi var? işte o zaman
kalkmıyor mu aradaki tüm bu yargılar?
nayııır antonyus, sen benden uzak dur ve sakın kurtarma
çünkü sen benden değerli değilsin.. :)
ama çocuğumu kurtar o da yaralı..
neden?
çünkü o benden daha az mı değerli..
biraz durup düşünmeli..
__________________ "Asılan hırsız değil, yakalanandır."
Çek Sözü
|
Yukarı dön |
|
|
sasha Uzman Uye
Katılma Tarihi: 27 kasim 2009 Gönderilenler: 368
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam,
Islenmesi gereken ve isabetli secilmis bir konu oldugunu soylemeden gecemeyecegim oncelikle.. Kendi dusuncelerimi de yazmak istedim, katkisi olabilir diye.
Geleneksel muslumanlarin pek cok yanilgisi var, degil ateistlere, siradan insanlara yaklasmak adina.
Bir ateist'in de, bir yahudi'nin de, bir hristiyan'in da, bir
musluman'in da, bir saman'in da bilcumlesi, iyi, ahlaksal degerlere
sahip ve insancil olmasi icin, bu saydigimiz kimliklere sahip olmasi
gerekmiyor.
Oncelikle bunu bilmek lazim. Eger bu saydigimiz kimliklerden oturu,
insan, iyi, ahlakli, insancil ise, bu bir sahte davranislar butunudur.
Yaparsam cennet bileti garantidir seklinde..
Bir insani (inanci veya inancsizligi ne olursa olsun) iyilik yapmaya ,
iyi dusunmeye sevkeden, ondaki algilardir. Nedir bunlar dersek,
merhamettir, insan sevgisidir, ahlaksal anlamda yasamda durus
ilkeleridir, paylasimdir herseyden once.. Bunlari cogaltabiliriz.
Tekke kosesinde muridine tecavuz eden hoca, hangi ahlak degerinden
dolayi bunu yapiyorsa, veya ben emredilen herseyi yapiyorum cennete
gidecegim sen cehenneme gideceksin diyen musluman hangi ahlak degerinden
dolayi bunu soyleyebiliyorsa, iyilik yapan ateist'de ayni degerlerden
dolayi bunu, iyiligi yapar. Aradaki fark, ahlaksal degerlerin,
kullanimina dair egilimdir.
Eger dikkat ederseniz, ateist surekli Muhammed uzerinden elestirisini yapar. Cunku Allah/tanri kavrami, tek basina aciklanacak birsey degildir.
Bir teist ile bir ateist'i ayni kefede bulusturan, tanri kavramidir.
Biri dislar(varolagelen dinler de dahil), biri kabul eder.
Ama ikisine de sorsaniz "tanri nedir ? "diye ikisi de aciklayamaz.
Ateist, disladigi icin aciklamamak avantajini kullanir.
Peki, inanc kavramina sahip bir insana sorsak su soruyu, resul ve kitap olmaksizin bize
tanriyi nasil aciklar? Varsayin ki Allah, hicbir zaman resul ve kitap
yollamadi. Kendi varligi ve yarattiklari adina hicbir malumatimiz yok.
Bunlari hic bilmiyoruz.
Soru "ben nasil varoldum? " sorusu degil.
Soru su;
Allah/Tanri nedir?
Ben, bu kriterlerde, kisisel olarak "vicdan" disinda bir cevap bulamiyorum, bu soruya.
Farkli minvalde cevap verebilecek bir arkadas varsa buyursun.
Geleneksel muslumanlarca unutulan ikinci nokta da sudur.
Ateist, olusagelmis tanri ve din sistemlerini dislar. Bu sadece Allah ve
islamiyet degildir. Ilkel zamandan beri varolagelen tanri/lar ve ileri
zamanda daha da oturmus olan din sistemleridir.
Din sistemlerine baktigimizda, konulan kurallar, yaptirimlar, motifler
bircogu sonradan insanlardan tarafindan olusturulmus, arizali
sistemlerdir. Arizali olmasaydi, bugun hadisleri ve kitaba yerlestirilmis gerceginden
farkli bircok kavrami aciga cikartmak adina kafa patlatiyor olmazdi bir
kisim arkadaslar.. Ki bu ciddi bir emek ve yuzlesebilme cesaretidir.
Muslumanlarin en temel 3. sorunu, ateistlere karsi, varolus'u evrim
teorisine esleyip hareket etmeleridir. Bu yonde fikir sunmalaridir.
Sunu hic kendilerine sormazlar mesela..
"Ben neden karsit fikirde olani, karsit fikrin kendince kabul ettigi
ile curutmeye calisiyorum? Benim iman ettigim, inandigim kurallar butunu yanlislama luksu iceren kurallar degildir. Benim kitabim ve resul'um disinda, one
surebilecegim, fikir yurutebilecegim, kisisel bir karsi tezim niye yok?
Yarin birgun bilimsel bir teori olan evrim, yine bilimsel cevrelerce
yanlislanirsa, boyle birseyin olmadigi ispatlanirsa, elimde savunabilecegim ne var? "
Uzucudur ama, hicbir seyi yoktur elinde geleneksel muslumanin.. Hazir pismis yemek seklinde, kopyala yapistir kitap ayetleriyle gezer durur. Ayet
ustunde dusunmeye, kafa yormaya, fikir yurutmeye gerek duymaz. Cunku kendi, Allah/Tanri kavramini ciddi sekilde sorgulamis degildir.
Darwin'e dair evrim, sadece canliliga dair fikirler one surer.
Halbuki insandan, hayvandan, bitkiden kisaca canliliktan ote, onumuzde
kocaman, ucsuz bucaksiz bir evren durmakta.. Yani sadece insanin geldigi
nokta ile bitmiyor is..
Muslumanin en temel 4. sorunu da sudur.
Zanneder ki, ateist, ateist oldugu icin, genel inanc kavramini, DNA'sinda kodlu inanc genini,
kendinden kesip cikarip atmistir. Istisnasiz hicbir seye inanmaz. Bu buyuk bir
yanilgidir.
Ateist sadece inanc kavraminin dinsel ogelere ait olanini cikarip atar. Anormal bir insan degildir yani..
Bunun disinda, elbette inanc kavramina sahiptir. Olmasaydi en basit ornek asik olmazdi, tipki bir inanan gibi.. Ask/sevgi duygusundan yoksun olurdu. Siz kalkip ateist asik olmaz, sevmez diyebilir misiniz?
Muslumanin en temel 5. sorunu da sudur.
Ateizm'i yeni turemis bir kavram zanneder. Halbuki ateizm de, teizm de
insanin ortaya cikisiyla yasittir. Cahiliye devrinde ismi kafirdir, simdi ki zamanda ateist'tir. Her kavram, ortaya ciktigi gunden
beri, zittiyla birlikte mevcuttur. Zitti olmayan bir kavram var mi?
Dikkat edilmesi gereken baska, ve belki de en onemli bir nokta da, boyun egmek bir teslimiyettir, daha gercekcidir,sahtelik icermez, insanin evrendeki kendi varligini bes duyusuyla, bilmesidir.
Ama inanc/iman olmayabilir ayni kiside. Zira o, inanmayi degil, bilmeyi secmistir.
Ve hicbir ateist yoktur ki, "ben varlik olarak, insan olarak yokum, evren yok" desin.
Muslumanlarin en buyuk yanilgisi, nihilizm'i, ateizm'e yapistiriyor ve oyle degerlendiriyor olmalaridir. Yani ateizm'i elestirirken, aslinda elestirdikleri nihilizm'dir. Ve bunun farkinda degildirler.
Nihilist farklidir, ateist farklidir. Nihilist ozellikleriyle, ateistleri yargilamak ne denli adildir?
Nihilizm nedir? Nihilizm; metafizik ve ahlaki gucleri yok sayan, mevcut olan degerlere
ve duzene karsi cikan, hicbir iradeye boyun egmeyen goruslerin genel
adidir.
__________________ sana iyi görünen bir başkasının kötüsüyse ona "gerçek" değil “düşün” denir. gerçekler değişmez ama düşün değişkendir.
|
Yukarı dön |
|
|
asım Uzman Uye
Katılma Tarihi: 14 agustos 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1700
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ateistlerle tartışmak beni kafir ve müslim kavramlarını tekrar düşünmeye sevketti...
ve sonuçta bunların inançla değil amelle yani davranışlarla ortaya çıktığı fikrine sahib oldum...
kişi ateistim dese bile davranışları doğru ise dürüst ise bu kişi kafir olamaz...
zulm kötülük ahlaksızlık gibi davranışları ortaya sürekli koyuyor ise ister atistim ister müslümanım desin kafir sayılır...
yani iyiler müslüman kötüler kafirdir...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
|
Yukarı dön |
|
|
UlulEbsar Uzman Uye
Katılma Tarihi: 26 mayis 2010 Yer: Micronesia Gönderilenler: 352
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sevgili Hanif_Sufi,
geciken cevabi yazım için özürdilerim;
Daha önce belirttiğim gibi bir benzetmeyi sizlerle paylaşmak istediğimi belirtmiştim;
İsa mesihin benzetmeleride Müteşabihdir...
Anlayanlar için bir derya...
(Mar.11:27-33; Luk.20:1-8)
28«Ama şuna ne dersiniz? Bir adamın iki oğlu varmış. Adam birincisine gidip, `Oğlum, git bugün bağda çalış' demiş.
29«O da, `Gitmem!' demiş. Ama sonra pişman olup gitmiş.
30«Adam ikinci oğluna gidip aynı şeyi söylemiş. O da, `Giderim, efendim' demiş, ama gitmemiş.
31«İkisinden hangisi babasının isteğini yerine getirmiş olur?»
«Birincisi» diye karşılık verdiler.
İsa da onlara, «Size doğrusunu söyleyeyim, vergi görevlileriyle
fahişeler, Tanrı'nın Egemenliğine sizden önce giriyorlar» dedi.
32«Yahya
size doğruluk yolunu göstermeye geldi, ona inanmadınız. Oysa vergi
görevlileriyle fahişeler ona inandılar. Siz bunu gördükten sonra bile
pişman olup ona inanmadınız
Anlayanlar için bu SON söz dahi çok şeyi açıklıyor...
Bir diğer benzetmede aklımda kaldığı kadarı ile;
Bağ sahibi (benzetmeye göre Allah) Bağında çalışmak üzere AMELEler arıyor... Sabah erken saatte bulup-getirdiği ameleye 1 altın vereceğini söylüyor...işci çalışmaya başlıyor... Bağ sahibi Daha çok amele için Şehre iniyor ve orada yokmu hayırlı bir işde çalışmak isteyen diye işci arıyor ve birkaç kişi ile ÖĞLEN vakti bağa geliyor... Mülkün Sahibi Akşam üstü bir kaç işci daha görevlendirir...
Gün sonunda tüm çalışanların ECİRlerini 1 Altın olarak verir...
Sabah işe başlayan işci İTİRAZ eder...Sabahtan akşama kadar çalışan BEN...Akşam bir kaç saat çalışan bunlarla aynı ücrete mi tabiyim? Bu nası adalet? Ey insan...Seninle 1 Altın karşılığı andlaşmadık mı? Elinde ki 1 Atın değil mi? Sen benim Mülküme Ortakmısın?
............................................................ ....................
Yukarıda ki MÜteşabih anlatım benim aklımda kaldığı kadar böyleydi...
selam ile...
__________________ Haşr -10
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizi inananlara karşı kin beslemekten koru.
Rabbimiz, sen şefkatlisin, Rahimsin,"
|
Yukarı dön |
|
|
kutupaneci Uzman Uye
Katılma Tarihi: 25 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 156
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
UlulEbsar Yazdı:
merhaba sayın kütüphaneci,
Sizce bir insanın inancını yada inançsızlığını saplantı haline getirdiğinin göstergesi nelerdir? O insanın inançlı olması ve inançsız olmasının sizce anladığım kadar ile bir önemi yok. Saplantı derken Obsesif/Takıntılı düşüncelerden mi bahsediyorsunuz?
|
|
|
Sağol UlulEbsar. Evet Freud ça dersek obsesif, kendi dilimizde; takıntıya dönüşmüş. Tankılı düşüncelerin altında mantık aranamıyor. Mantıklı bir tartışma olmuyor. Kişi sıkıştığı noktada saçmalamaya başladığında anlıyorum ki obsesif olmuş. Yani aklı ve mantığı öyle önerdiği için değil bir şekilde şartlar veya insanlar onu bu girdaba hapsetmiş. Selamlar.
__________________ Artık sadece kainat kitabını okuyorum. Daima Rabbime teşekkür ederek.
|
Yukarı dön |
|
|
muvahhıd Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 eylul 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 174
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
muvahhıd yazdı
Merhaba sayın prangasız
Sizin savunduğunuz değerlerin bir kısmına katılmakla birlikte farklılaştığımış hususlara'da dikkatinizi gekmek istiyorum musadenizle.
Öncelikle sebep sonuç ilişkisini iyi analiz etmemiz gerekir, yaptığımız işin bir anlamı olmalı dürüst davranmamız gerekir, evimizdeki yangının alevleri göğe yükselirken, hiç bir fedakarımız, babayiğidimiz, hümanistimiz, iyilikseverimiz, v.s, komşumuzun yangınını söndürmeye gitmeyiz, bu doğruda olmaz, aksı taktirde sorumlu olduğumuz insanlara karşı haksızlık yapmış oluruz, kaş yapayım derken, göz çıkarmaya benzer bu, bizler erdemliğiğe, iyiliye, güzelliğe ilk önce kemdimizden başlamalıyız, akılcı olan da budur, bu konuda bencil davrandığımı düşünebilirsiniz ancak böyle olmak zorundayız, kısacası siz kiranızı ödemeyip fakir ve yoksul komşunuzun kirasını önce öderseniz ev sahibinize haksızlık ve zulüm etmiş olursunuz, sizinde dediğiniz gibi sağımızda solumuzda gör engeller olmamalı, sadece tek yöne bakmamalıyız, komşumuzu düşündüğümüz kadar evimizdekileride düşünmek zorundayız.
İkinci hususta cennet'e gitmek için namaz kılan ile, yaratıcısının emri gereği namaz kılanın aynı kefeye kunulması ban göre yanlış bir yargı olur, inanmak kişinin hayatına bir şeyler katmıyorsa yani salihleştirmiyorsa o inançta zaten bir arıza var demektir,
Ayrıca kuran bütünlüğünde adı geçen tüm peygamberlerin sürekli bir ve tek olan Allah'a iman'a çağrıları vurgusu gözlerden kaçmamaktadır, akabinde iyi işler yapanların salihlerin itirazsız seçdelere (iman ettikleri) kapandığı, salat ve zekat ile de (vahy'i izleme ve arınmayla) hayatlarını daha da anlamlandırdığı görülmektedir, başta peygamberler olmak üzere
Yinede en doğrusunu Allah bilir
Selametle
prangasız yazdı
Yazımda katıldığın taraflar nedir?
algı diyorum.. algı!
ve bir şekilde konuyu kendinden başlamalıyla direkt alakalı hale getiriyorsun.. hani desem ki, deniz bir sudur, sen yine konuyu kendinden başlamalıyla, oraya getireceksin.. problem kişide değil, algıda..
Ahlak kavramı ne yazık ki çoğunluğun ön gördüğü kalıplarda değil ve bu nedenle vaaz tarzı ifadeleri bırakmalı ve fikir beyanına devam edilmeli..
bırak Allah yargılasın... elbet Allahlaşmanın tadına olan heves dur durak bilirse..
Bir insanın zihninde gelişen bir bağ nedeniyle,o kimsenin değerli oluşunu değerli bulduğumu söyleyemem.. o bağ adına davranışlarını düzene koyan da düşünce alanımda değil.. ta ki gerçekten iman etmiş kimse olana kadar..
İbrahim elçinin değerli oluşunun nedenini; bizzat tanrıya olan inancı değil, akleden bir kimse oluşuna bağlıyorum.. tanrının zihniyle, insan zihninin arasında aşılmaz engel var insan için, oysa tanrıya böyle bir engel yok..
bizler bu noktayı gözden kaçırarak Allahlaşmaya kalkıyoruz.. her noksan ahlak yargısı da bu Allahlaşmanın içine girmektedir.. bizler Allahlaşma da sınırda tanımıyoruz, bizler insanlardan bir çoğunu salih olsalar da kurtuluşa yaklaştıramıyoruz... bizler diğerlerinin bizlere göre olan kusurlarına göre, yargılayıp lanetliyoruz.. bizlerin anlayışları algıları kıt olduğu sürece, kimilerini dinden, kimilerini insanlıktan, kimilerini yaşamdan afaroz edebiliyoruz.. papazlıkta üstümüze yok.. işte bu nedenle iranda yada arabistanda bastığın zemin daha kaygandır.. hele dindarım diyen milletlerde kaynayan kazandır ve yine din adına ortaya çıkan hergeleler, Allahlaşma da oralarda sınırda bırakmamışlardır, yani yargısız imansız infaz insafsız insanlıktan uzak..
işte bu nedenle kadın ve erkeklerin bir kısmı ya çukurlarda taşlanarak öldürülürler yada kafaları kesilir, buna gücün yermediği yerlerde de her zaman imanlı papazlar vardır ve onlar kendilerince oradan yada buradan ısırık almaya çabalar dururlar..
ya sokak ortasında öldürülürler ya insanlıklarını zorlarlar yada yaban eşekleri gibi kaçarlar..
Allaha teslim olmamış tek varlık yoktur, insanlardan teslim olmuyorum diyenlerin de elbet ipleri yine tanrının elindedir.. bağ kurmamış adamlara, elçiler bağ getirirler, bu bağdan habersiz yada üzerinden uzunca zaman aşmış haberlere kim neden bir zorunluluk koyabilsin.. yani söz şu: efendim insan ancak tanrı sözleriyle insanlığını bulur, bunun dışındaki düşünceler kilisemize uymamaktadır babında..
uymayan gerçekte tanrının öngördüğü ile insanın öngördüğü arasındaki farktır..
otoyolda bir kaza geçirdiniz, yardımınıza gelen kişi kim olursa olsun öncelikle İNSANdır.. onun insanlığına ancak o zaman vakıf olursunuz.. ama bu vakıflık uzaklardan taş atmaya benzemez mi? ve şimdi o kan yara bere içindede yargıla da görelim.. deki sen beş para etmez adam beni sakın kurtarma yada deki, sen ey beynamaz beni kurtaran sen olma.. yada sen ey ahlaksız dürzü, sakın beni kurtarma ahrette yanarım...ama yemiyor tabi.. yemez.. Allahlaşmanında bir sınırı olmalı değil mi? hani şu gemide keyfle vals yaparken koca dalgaların çevreyi sarması gibi..
umurlara bakıyorum, kimsenin umuru, umurumda olmuyor.. çünkü önce kendinden başla diyen kafanın hedefi benim.. onun hedefi kendi değil.. çünkü Allahlaşmak istediklerinin farkında bile değiller..
biriyle uğraşacak kadar zamanınız varsa bu o zaman aralığı için kendinizden kayıptır.. ibrahim elçinin düşüncesi yine o putları kırdırmamış mıdır.. onlardan ibrahim elçiye ne?
ibrahim elçi kendi düşüncesine değer vermiştir.. işte bu nedenle ben kendi düşünceme değer veriyorum, aralarda kayıplarım elbet oluyor.. yani genel olarak ana konu şu; insanların birbirlerine üstünlük taslamaları, insanım diyenin ilgi alanı olmamalı.. ve tanık olmakla vakıf olmak arasında fark vardır bunu unutmamalı.. falanca düşünce kitabı falan bab.. ne fark eder?
dünyanın her tarafında her ülkesinde her şehri kasabası köyünde linçler var.. Ahlaklı Allahlaşanların linçleri.. bir adamın salih oluşuna bile tescil gerekiyor çoğunlukça oysa tescil makamlarınız ahlaktan yoksun.. o kadar yoksun ki yine Allah adına, diğerlerinin salihliğini bir inanca bağlamak zorundasınız.. oysa kaza anında size el uzatan elin kimin eli olduğunun ne önemi var? işte o zaman kalkmıyor mu aradaki tüm bu yargılar?
nayııır antonyus, sen benden uzak dur ve sakın kurtarma çünkü sen benden değerli değilsin.. :)
ama çocuğumu kurtar o da yaralı..
neden?
çünkü o benden daha az mı değerli..
biraz durup düşünmeli..
[/QUOTE]
Yinede selam
Seninle bu uslupta münazara edemiyeceyim, kırıcı olmamak için kesiyorum, tamamı suçluluk psikolojisine dayalı, eleştriye tahammülsüzlük üzerine yazılmış yazınıda cevap vermeye değer bulmuyorum.
Benim algımda bu
O eşsiz algı'larınla mutlu ol.
|
Yukarı dön |
|
|
kutupaneci Uzman Uye
Katılma Tarihi: 25 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 156
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
asım Yazdı:
ateistlerle tartışmak beni kafir ve müslim kavramlarını tekrar düşünmeye sevketti...
ve sonuçta bunların inançla değil amelle yani davranışlarla ortaya çıktığı fikrine sahib oldum...
kişi ateistim dese bile davranışları doğru ise dürüst ise bu kişi kafir olamaz...
zulm kötülük ahlaksızlık gibi davranışları ortaya sürekli koyuyor ise ister atistim ister müslümanım desin kafir sayılır...
yani iyiler müslüman kötüler kafirdir...
|
|
|
İnkar edenin kötülüğünü anlayabiliyoruz da, müminim diyenin kötülüğünü görünce ne kadar da şaşırıyoruz. İnancın tam yerleşmediği ne kadar da açık.
İyiler inanmıyorum dese de sonunda mümin olma ihtimalleri çok yüksek. Tarih böyleleriyle doludur. Yine de pürüssüz iyi olabilmek için Allah a teslimiyetin şart olduğunu düşünüyorum. Doğru inancın mülkemmel iyliği getireceği Kuran a göre kesindir. Aman sakın unutmayınız ki, Kuran; kafirlerin tüm iyiliklerinin boşa çıkacağını söyler. Selamlar.
__________________ Artık sadece kainat kitabını okuyorum. Daima Rabbime teşekkür ederek.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|