Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 13 ocak 2010 Yer: Turkiye Gönderilenler: 288
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selamlar.
sayın mustafa. bey ...
hindistanda filler. nasıl eğitilir. bilirmisin.
ben yazayım.
hintliler. filleri yavru iken yakalarlar. ve kalın zincirlere bağlarlar. o hayvanlar. o zincirden kurtulmak için. büyük çabalar sarf ederler. ama nafile. o ağır halkaları koparmaya fillerin gücü .yetmez. ve o hayvan . bu zincir ile yaşamını devam ettirir..
fillerin benliklerine kazınır. bu zincirlerden ben asla kurtulamam. ve büyüyüp 5 ton luk bir fil olduğunda sahibi onu bir insanın çekip koparacağı zincir ile bağlar. fil hiç bir zaman o zinciri koparamaz......
'' Mutlak eşitlik hayalleri ütopyalarda yaşar..''
evet sizin anlayışın. selametle...
__________________ ben yanlız kendimi kurana adadım.
İnsanlar düşüncelerini savunurlar, genellikle bunu bir
refleks olarak yaparlar. Kişiler her düşüncesinin doğru
olmayabileceğini kabul etse de savunur düşüncelerini. Bir
diğer gerçekte bu reflekslerin kavramlara yüklediğimiz
anlamlarla doğrudan ilişkili olduğudur. Bu farktan dolayı
aynı kavramlarla başka düşünceler ifade edilebilmekte,
aynı kelimeleri söyleyen insanlar farklı şeyleri
savunabilmektedir. Kavramlara yüklediğimiz anlamlarla bir
anlayış oluşuyor ve o anlayış hayata, eşyaya, olaylara
bakışımızı belirliyor. Ve hayata karşı tavrımızı,
tarzımızı, duruşumuzu şekillendiriyor. İstikametimizi
belirlendikten sonra inandığımızı savunuruz sadece ve
inandıklarımızın yanlış olabileceğini bile kolay kolay
kabul edemeyiz.
Bu kısa girişten sonra başlıktaki sorumuza dönelim..
Eşitlik=Adalet demek midir?
Cevap: EŞİTLİKTE "ADALET" YOKTUR AMA, ADALETTE "EŞİTLİK-
DENGE-ÖLÇÜ" VARDIR !
Günümüz (kapitalist!) sistemini ve bundaki
olumsuzluklardan doğan sosyalist sistem söylemlerine göz
atalım.
"Kapitalist sistemler, özel mülkiyet, piyasa ekonomisi ve
kâr esasına dayanan bir sistem kurmuştur. Bu düzen, tarih
olaylarının ve sanayileşmenin ürünüdür. Sosyalizm de bu
düzene antitez olarak tasarladığı düzenini tarihi
şartların meydana çıkardığı bir düzen olarak görür.
Sosyalizm, öncelikle liberal Kapitalist düzenin
adaletsizliklerine karşı çıkmak ve isyan etmekle çağdaş
niteliğini kazanmıştır. Böylece Sosyalizmin ilk temel
karakteri, kurulu düzeni adaletsiz, çağ dışı ilân
etmesiyle ortaya çıkmaktadır. Buna göre Sosyalizm,
liberal Kapitalist düzenin mülkiyet ve çalışma
kurumlarını yetersiz ve adaletsiz bulduğu için,
değiştirmek ve onun yerine geçmek isteyen bir rejimin
adıdır. Bu haliyle Sosyalizm, Kollektivizmin zaman içinde
fiiliyata geçmesi ve uygulanmasıdır.
Günümüzde bu sosyalist gruplar bazı ana fikirlerde
birleşseler de, bu hedeflere nasıl ve hangi yollarla
ulaşacakları konusunda, yani uygulayacakları metodlar
hakkında ayrılığa düşmüşlerdir. Meselâ, üretim araçları
topluma nasıl mal edilecek? Bunlar kimin ihtiyacına göre
ve nasıl ayarlanacak? Diğer bir ifadeyle, kapitalist
düzen hangi yoldan ve nasıl değiştirilecek? İhtilâl ve
şiddet yoluyla yani devrimle mi; yoksa demokratik
usullerle (evrimle) mi?"(*)
Bu soruların cevapları kadar Sosyalizm türlerinden söz
edilebilir. Yazının sınırları gereği hepsinden
bahsedemeyeceğiz.
Son zamanlarda gelenek ve kapitalizm karşıtı sol
görüntüde olan dini gruplar ve sivil toplum kurumları
tarafından sıklıkla "eşitlik istiyoruz" tepkilerini
duyuyoruz. "Devrim" yapmanın bilinçlerde olmasından çok
sistemi devirmek olduğunu, yeni bir sosyalist sistem
getirmek ve bu sistemde işçi-patron ilişkisinin vb
ortadan kalktığı herkesin eşit olacağı bir sistem
beklediklerini de söylüyorlar.
Bu yazının esas yazılma konusunu "Dinci Sosyalistler"
oluşturmaktadır. Geçmişte "sosyalizm ve din" birbirine
zıt iki kavram olarak anılırken bugün beraber
anılmaktadır. Düşünce özgürlüğü çerçevesinde her görüşe
saygılı, daha iyi bir düzen için verilecek her tepkiye ve
atılacak her adıma destek olmalıyız. Yalnız burada
kişilerin özgürlüğüne, isteklerine ve ihtiyaçlarına DİN
adına ve dini kaynaklar referans gösterilerek müdahale
edilmesi, kısaca "Yaratıcı böyle istiyor" denilmesine
karşı duruyoruz.
Amacımız söylemleri çürütmek olmadığı için dini
kaynaklardan gelen referansları burada konu edinmek, meal
tartışmalarıyla başka fikirlerin de nasıl
desteklenebileceğini göstermek olmadığı için ayet ve
hadis tahliline girmeyeceğiz. Zira bundan bir fayda
görmüyoruz. Neredeyse tamamı mecaz anlatıma sahip ve
başka bir dilde yazılmış edebi bir metinden herkes kendi
görüşüne uygun bir anlayış çıkarabilir. Ama net olarak
söylemek gerekirse, Kurandan Sosyalizm çıkarmanın oldukça
zorlama olduğu açıktır.
İnsanlığın bugün geldiği gelişmişlik düzeyinin bir sonucu
olarak sanayileşme, demokrasi, kapitalizm vb kavramlar
kendiliğinden gelişmiştir. Bu sistemlerin bazı güçler
tarafından oluşturulduğunu düşünmenin suçu başkasına atma
eğilimi olduğunu düşünmekteyiz. Kısaca bu sistemler
İNSANIN ve İNSANLIĞIN gelişiminin ürünüdür. Bunu
söylerken bu sistemlerin gelinebilecek son sistemler
olduğu ve eksiklerin olmadığı gibi yanlış bir düşünceye
de sahip değiliz. Sadece yapabileceğimiz bu gelişmiş
sistemlerdeki eksiklerin giderilmesi, gelirin adaletli
dağıtılması, eşit işe eşit ücret, insan paydasında sosyal
eşitlik, paylaşma bilincinin artırılması gibi konularda
mücadele edebiliriz.
İnsanın özüne uygun bu davranışları hiç bir grup ve insan
kendisine mâl edemez, bunları savunurken de diğerlerini
bir şekilde hedef göstermemelidir.
Dini kaynaklar oluştukları dönemdeki ezilenlerin sesi,
mazlumların feryadı ve insanlığın\vicdanın ortak sesi
oldukları için sosyal hayatla ilgili bölümlerinde
zenginlerin konu edilmemesi, fakirlerin ise desteklenmesi
son derece normal bir durumdur. Bu noktadan istifade
edilerek dini kaynakların zenginleşmeye, toplumsal
tabakalara karşı olduğunu, T. More 'un Ütopyasında olduğu
gibi tamamen mutlak eşitliği savunması düşünülemez. Doğru
ve desteklenecek tarafı olmakla birlikte, tamamen
sosyalist kültürü destekleyen bu düşüncenin yaşamın
gerçeğine aykırı kaldığı da aşikardır. Sadece "sosyal
eşitliği" sağlamak adına hedef olarak düşünülebilir.
Evrendeki sistematiğe ve dini kaynakların evrensel yönüne
baktığımızda karşımıza tek bir ortak ilke ADALET, tek bir
ortak gaye ÖZGÜRLÜK çıkmaktadır.
İnsanın özgürlüğü sorununu başka bir yazıda
değerlendirmek istiyoruz. Adaletten devam edelim.
"ADL" kelime olarak; itidal ve istikamet üzere olmak,
ölçü ve dengeyi gözetmek, her şeye hakkını vermek ve
meyletmek, ifrat ve tefrit arası bir yol tutmak gibi
anlamlara gelir.
Adalet nedir ve nasıl adil olunur?
A) Adalet, herkese eşit davranmak mıdır?
B) Adalet, hak edene hakkını vermek midir?
C) Adalet, herkese eşit vermek midir?
"A" şıkkında bahsedilen insan paydasında SOSYAL EŞİTLİK,
"B" seçeneğindeki ADALET, "C" seçeneğindeki ise SOSYALİST
akımların savunduğu seçenektir. "C" seçeneği ve adaletin
birbirine zıt olduğunu görebiliyoruz. Öyleyse savunmamız
gereken sistem sosyal eşitlikle adaletin sağlanması
olmalıdır. Yani herkesin hakkını, hak ediş derecesini
gözeterek eşit dereceli olanlara eşit davranmak adaletin
gereklerindendir. Kısaca evrensel ölçüleri ve dengeyi
gözetmek diyebiliriz.
Doğaya bakarsak insana iki, koyuna ise dört ayak
verilmesinde bir eşitsizlik vardır ama adaletsizlik
yoktur. İnsana böylesi, koyuna da öylesi gereklidir.
Diğer varlıklara da bir göz atalım:
Mutlak eşitlik olsaydı ne yer kalırdı, ne de gök!
Şimşek çakıyorsa, bulutların elektrik yüklerinin aynı
olmadığındandır.
Yağmur yağıyorsa sıcaklık farkının olmasındandır.
Vucudumuza hükmedebiliyorsak, her organın farklı olması
ve görevini bilmesinden dolayıdır.
Bir fabrika işliyorsa, görev paylaşımının
yapılabilmesinden dolayıdır vs.
Evrende "mutlak eşitlik" hali en başında sadece hidrojen
atomlarının olduğu zaman olduğunu tahmin edebiliriz. Daha
sonra bu atomların helyuma dönüşmesiyle kaybolan mutlak
eşitlik kavramı aradaki farklılıklar ölçüsünde "göreceli
eşitlik" kavramına dönüşmüştür. Çok uzun zamanlar sonra
insan türünün gelişimi ve çoğalmasına bağlı olarak hedef
"sosyal eşitlikle adaletin sağlanması=barış" haline
dönüşmüştür. Bu ilke neredeyse bütün dinlerin de temelini
oluşturmaktadır. Kuranda da bu ilke "seleme" kelimesinden
türemiş olan "İslam" ile ifade edilir.
Yıllarını mesleğinin ilmine\eğitimine ayırmış bir
doktorla, kahve köşelerinde mesai harcayan yan gelip
yatmış bir kişinin sistemden aynı ücreti alması hiç bir
vicdanın kabul etmesi mümkün değildir. İşte adalet eşit
işe eşit ücretin verilmesi ama insani olaylarda kişilere
İNSAN oldukları için eşit hakları tanımak ve muamele
edilmesidir. Hukuk sistemi ve insan hakları savunucuları
temel olarak bunu sağlamaya çalışmaktadır.
Elbette bunların uygulanması yazıldığı kadar kolay
değildir.
Şahsi düşüncem, akımlara kapılmamak gerektiğini, hangi
sistemi getirirseniz getirin, ezilenlerin olmayacağı ve
farklı sistem isteklerinin gelmeyeceği bir sistem
bilinmemektedir. Sisteme tamamen karşı çıkarak,
ezilenlerin\işçilerin sesi olarak ve sloganik sözlerle
her zaman birliktelik\takipçi sağlanır ama bu da
eleştirdiğimiz insanların koyun gibi güdülmesinin bir
başka çeşididir. İşin en kötü tarafı da sistem
karşıtlarının orijine İNSANI almaktan ziyade, neredeyse
bütün enerjilerini sistemle savaşa ayırmalarıdır. Hal
böyle olunca da takipçileri militan konumuna dönüşmekte
ve toplumsal ayrışma\çatışma başlamaktadır. Biz ve
diğerleri...
Bu ise BARIŞ ilkesine zarar verebilmekte ve savunulan
doğruları anlamsızlaştırmaktadır. Haksızlığa ve zulme
karşı durma büyük bir erdemdir. Bunu yaparken ise
adaletin zarar göreceği yaklaşımlardan uzak durmalıyız.
Aksi halde kendimizle çelişiriz.
Bunlar gelir dağılımının adaletli olduğu, insana sadece
insan olduğu için haklarını ve değerini veren ülkelerde
yaşanmayan tartışmalardır. Servetin ve malın\mülkün
sadece zenginler arasında dolaşıp durmaması, insanların
açlık sınırında çalıştırılmaları insanlığın ortak
sorunudur. Zaten "vicdan sahibi temiz akıl sahibi
insanlar" bunu düzeltmek için çaba harcamak zorundadır.
Bu da ekonominin ve hatta kapitalizmin bir gereğidir.
Tüketim yapamayan geniş kitleler kapitalizmin de işine
gelmez.
Hınçla bütün sistemi suçlamak ve "mutlak kötü" olarak
lanse etmek yerine "bireysel" mücadelemizi yapmalıyız.
Mesela işçi çalıştırıyor isek ve ona "köle" kendimize de
"efendi" gibi bakmamalıyız. İşyerinde sistemin bir
parçası olarak edilen kârdan dolayı ve insan olduğu için
sahip olduğu haklarını gözetmeliyiz. Bunlar da gelişen
işletmelerdeki sertifikasyon ihtiyacına paralel olarak
"iş tanımı" başlığı altında daha profesyonel takip
edilmeye başlanmıştır. Kişiler iş sisteminin bir parçası
görülmekte ve yapacağı işin tanımı önceden
standartlaştırılmaktadır.
Bu söylemler kimilerine romantik\duygusal ve liberal
kapitalist düzenin kölesi gibi gelebilir, lakin devrimci
sosyalistlerin söylemleri ise evrensel olarak
bakıldığında mantıksız\uygunsuz geliyor. Çözüm sistemle
gözünü karartarak savaşmak yerine "özgürlük, SOSYAL
eşitlik ve adalet" için mücadele etmek, edenlere de
destek olmaktadır.
Bir diğer önemli unsurda 0-6 yaş arasındaki çocukların
eğitimidir. Devletler acil olarak bu konuya eğilmeli, bu
yaşlarda ailelerin olumsuz özelliklerinin çocukların
zihnine kazınması engellenmeli, herkesin eşit eğitimi
alması da sağlanmalıdır. Bu durum biraz ütopiktir ama
günün birinde sağlanacağından eminim.
Her ne kadar kuralları eksiksiz getirseniz de ya da
mükemmel bir sistem de kurmuş olsanız, iş insanın vicdanı
ve aklı arasındaki kararda bitecektir. Buradan adaletin
çıkmasının yolu ise ahlaki seviyenin yükselmesinden ve bu
karar sisteminin üstündeki örtülerin kaldırılmasından
geçmektedir.
Son olarak dinci ve dine karşı olan sosyalistlere,
milliyetçi sosyalistlere, ırkçı sosyalistlere, feminist
sosyalistlere, ... sosyalistlere sormak istiyorum.
Eşitlik mi? yoksa adalet mi? istiyorsunuz...
Saygılarımla
(*) İslam ansiklopedisi "Sosyalizm" bölümünden alıntıdır.
Sevgili Takva kardeşim,sen çok zeki ve merhametli birisin anlayabildiğim kadarıyla..değerli arkadaşım insan aklını kullanıp risk alarak imkanlarını genişletebilir..olanakları dar olan insanlar gergin ve kavgacı olurlar..ben tarihsel kişilik olan ebuzer'in de böyle olduğunu düşünüyorum..
"İnsanların istediği "sosyal eşitlik" ve "sosyal adalettir". Yani hak edenin hak ediş ölçüsünde sistemden kazanımı, ve asgari yaşama şartlarının eşitlenmesidir.."
Evet Mustafaya katılıyorum.Dikkatlerimizi bu yöne çevirmeliyiz.Öte yandan malum ayetle ilgili Haktansapmaz hocanın çevirisinide önemsemenizi tavsiye ediyorum..Muhabbetle.
Katılma Tarihi: 13 ocak 2010 Yer: Turkiye Gönderilenler: 288
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selamlar.
sayın mustafa bey ben size sizin zincirleriniz .. sizin sandığınız gibi. değil. küçük. dedim. aslında sizi uyutuyorlar. firavunu demesi gibi. benden başka ilah tanımıyorum. sizlerde. evet diyorsunuz.
sayın dermanbeg o sizin tevazunuz. allah kuran okumaya başlarken kovulmuş yerilmiş. şeytandan allaha sığının diyor. o iblis umutsuzluk eker. insana. hani ibrahimi ateşe attılarda biz ateşi ibrahim için serin ol dedik. diyor yüce yaratıcı. evet bu gün insanlar aynı ateşe düşebiliyor. mustafa bey gibi. dört tarafı çevrili. ama iblis umutsuzluğundan kutulamadı...
ve allaha bir isyan nı var sen eşit yaratmadınki ben nasıl eşitliği sahlayım.. gece ile gündüz. ak ile kara dişi ile erkek. bunları sen yarattın allahım diyor. ta hidrojene kadar indi. ...
oysa bunların sırrı ona ait. bizce eşit görünmeye bilir. ama sizi tek bir ümmetden yarattım diyor. ve sonra aranızda iltifaya düştünüz. buyuruyor allah. maddenin dengesizliğini insan dengesizliğine eşit görmek. mülk hırsını tohumlarıdır... onlar dengesiz ben ne yapayım demek. firavunlaşmaktır. sorada musaya sorar diğer ümmetlerin hali ne olacak. diye... o zinciri büyük sanar.....
__________________ ben yanlız kendimi kurana adadım.
Zan altına aldıkları kadının ölümü için İsa'ya sorduklarında O dedi ki; içinizde günahsız olan ilk taşı atsın.
Veya o kadın dedi ki; yargılamayın lan beni, çünkü sizin adil olduğunuza inanmıyorum.
Adalet zengine ve fukaraya adil işlemiyor. Çünkü zengin ve fukara eşit değil ki, adil yargılansınlar.
Adalet kimden bekleniyor peki?
Kimseden beklenmiyor. Sadece vicdanlı adamların işe el atması umuluyor. Karun da efenim bu zenginliği işte ben kazandım dediğinde, patronda dedi ki, işte ben efendiyim ve siz kölesiniz. Sonra akıl işleyip söz devreye girdiğinde köleler şöyle dedi, ey efendi! üretimin tüm safhalarını sen tek başına yap, biz kenara engelleyiciler olarak çekiliyoruz. Haydi bekliyoruz. Malları kamyondan indir, o maddeler ham, sen onları tek tek pişir.
Patronda dedi ki, benim bunları tekl başıma yapamıyacağım açık. Siz lazımsınız. O zaman köleler dedi ki, işte şimdi anladın. Biz, bizsiz yapamadığın ve asla yapamıyacağın ve asla kazanamıyacağın işin garantisiyiz bu garantörlüğü, karın tokluğuyla değil, insanca yapmak isteriz. Karunun yerin dibine batışına bakmak gerek.
İçinde bulunduğunuz sisteme olan inancınız, ebuzerri bile gereksizleştiriyor. Aslında gereksiz olanlar, şu İsa'nın karşı durduğu adamlar, yani sistemi kitabına da uydurulanlar.
İnsan olanı yaradan buraya gönderdiyse, onun hakkı vardır, insancalıkta sevgili dostlar.
"İçinde bulunduğunuz sisteme olan inancınız, ebuzerri bile gereksizleştiriyor"
Hiç kimsenin parasının bekçiliği bize düşmez.Yaratan biz değiliz.Biriktirip yığmamda.Paylaşmak benim için büyük bir onurdur.Kapı kapı dolaşıp zenginlere zekat belirleyen cizvit papazlarınıda gördüm.Acizliktir bu.Örgütlenip genel yapıya direnmektir onurlu olmak.
Ali abi ne zaman sosyalist arkadaşlarla birşeyler
konuşmaya çalışsam onlar hemen fakir babası biz ise
statükodan yana zengin ve paylaşma nedir bilmez konumunda
görüyorlar..
takva kardeşin bana yönelik sözlerinden bişey anlamadığım
için cevap veremiyorum..
Fazıl kardeş EBUZER şahsında söylemlerin modellenmesinin
etkilerini sende görülüyor.. sadece söylemlerle ebuzer
imajı yaratılıyor bilgin olsun derim..
Şu makaleye bak bi;
http://www.haksozhaber.net/author_article_detail.php?
id=17233
Ayrıca hiç bir sistem sorunu çözmeyecektir, çözüm her
zaman bilinçlerde ve vicdanlarda.. gerisi hikaye ve
SİYASET..
Meselemiz adalet ve sosyal eşitlik olmalı.. ben bunu
bilir bunu söylerim.. sorunlar hepimizin sorunları
unutulmasın..
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma