Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
17. Ve ALLAH sizi topraktan bir bitki olarak bitirdi.
18. Sonra sizi ona döndürecek ve sizi tekrar çıkaracaktır.
Görüldüğü üzere bir bitki gibi ilk insan(veya insanlar) doğrudan
topraktan yaratılıyor ve ahiret yaşamı için olan ikinci yaratılışta da
yine atasız, bir bitki gibi doğrudan topraktan insanlar yaratılıyor.
Ama işin ilginci, yine ayet cımbızlamaya kalkan evrimciler bu bitki
gibi yerden bitirmekten bahseden ayeti tek başına ele alıp evrime delil
gibi sunmaya çalışıyorlar. Ama görüldüğü üzere tam tersine, bu ayet
evrim inancını bitirmektedir.
Şimdi evrimcilerin aynı şekilde kendi görüşlerine delil gibi sunmaya
çalıştıkları ama aslında yine tam tersine, evrimsel yaratılışın
olmadığını kanıtlayan diğer ayet örneklerine bakalım:
29: 19 ALLAH�ın yaratılışı nasıl başlatıp, nasıl tekrarladığını görmediler mi? Bu, elbette ALLAH için kolaydır.
29: 20 De ki, �Yeryüzünü dolaşın ve yaratılışın nasıl başladığını
görün. � Sonra, yine ALLAH (ahiretteki) son yaratılışı başlatacaktır.
ALLAH�ın her şeye gücü yeter.
29: 19 ayetinde ilk insanın(ya da insanların) doğrudan topraktan(ve de
sudan) yaratılışıyla işlemin başladığı, daha sonra ise doğum yoluyla
sürekli olarak bu işlemin tekrarlandığına vurgu var. Ve tamamlayıcı
olarak hemen ardından gelen 29: 20 ayetinde de "ilk insanın yaratılışı
ile ahiret evrenindeki yaratılış arasında benzerlik olduğu"
vurgulanmaktadır. Peki ahiretteki yaratılış nasıl olmaktadır? Doğrudan
topraktan, atasız bir yaratılış şeklinde olmaktadır ayetlerde açıkça
belirtildiği üzere. Yani sonsuz yaşam için olan ikinci yaratılışta;
anne+baba(seks)=doğum şeklinde değil de birbirinden bağımsız olarak,
ayrı ayrı bireylerin birden, topraktan doğrudan yaratılması söz
konusudur. İşte ilk insan veya insanların yaratılışının da bu şekilde
olduğu vurgulanmaktadır bu ayette. 29: 20 De ki, �Yeryüzünü dolaşın ve
yaratılışın nasıl başladığını görün. � Sonra, yine ALLAH (ahiretteki)
son yaratılışı başlatacaktır. ALLAH�ın her şeye gücü yeter.
Zaten Adem ile İsa`nın benzer olduğunu vurgulayan ayet de bunu
anlatmaktadır. İlk insanın yaratılışında cinsellik aracı olarak
kullanılmamıştır. Tıpkı İsa`da da olduğu gibi:
Ali İmran Suresi 59 Allah katında İsa�nın durumu, Adem�in durumu
gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona �ol� dedi. Artık o, olur.
Ve de tıpkı ahiret evreninde de olduğu gibi:
NUH SURESİ
17. Ve ALLAH sizi topraktan bir bitki olarak bitirdi.
18. Sonra sizi ona döndürecek ve sizi tekrar çıkaracaktır.
Adem, İsa ve ahiret evrenindeki insanların yaratılışı atasız yani
anne+baba(seks) olayı olmadan doğrudan olmaktadır. Ve de olmuştur
dedik.
Yine cinsellik olmadan doğrudan topraktan yaratılışa bir başka örnek de, İsa`nın vesile olduğu canlı yaratma olaylarıdır:
Ali İmran Suresi 49 Onu, Beniisrail�e şöyle konuşan bir resul yapacak:
�Şu bir gerçek ki, ben size Rabbinizden bir mucize getirdim: Ben,
çamurdan, kuş görünümünde birşey yapar, ona üflerim de Allah�ın izniyle
kuş oluverir. Ben, körü ve abraşı iyileştirir, ölüleri Allah�ın izniyle
diriltirim. Evlerinizde yemekte ve biriktirmekte olduklarınızı size
haber veririm. Eğer inananlarsanız, bunda sizin için tam bir mucize
vardır. �
Maide Suresi 110 Hani, Allah şöyle demişti: "Ey Meryem`in oğlu İsa!
Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla. Seni Ruhulkudüs`le
desteklemiştim, beşikte iken ve erginlik çağında insanlarla
konuşuyordun. Sana Kitap`ı, hikmeti, Tevrat`ı, İncil`i öğretmiştim.
Benim iznimle çamurdan kuş görünümünde bir şey yaratıyor, içine
üflüyordun da o benim iznimle kuş oluyordu. Doğuştan körü, abraşı benim
iznimle iyileştiriyordun. Benim iznimle ölüleri çıkarıyordun.
İsrailoğullarını senden uzak tutmuştum. Hani, sen onlara açık-seçik
ayetleri getirdiğinde, küfre sapanları şöyle deyivermişti: "Açık bir
büyüden başka bir şey değil bu. "
Görüldüğü üzere yine tıpkı Adem, İsa ve ahiretteki insanların
yaratılışında olduğu gibi, bu ayetlerde anlatılan İsa Peygamberin
mucizelerinde kuş ve benzeri canlıların yaratılması da doğrudan
topraktandır. Başka bir canlıdan türetilme söz konusu olmadığı gibi,
anne ve baba, yani cinsellik bile yoktur bu özel yaratışlarda.
Ahiretteki yaratılışın da aynı bu şekilde olmakta olduğu da defalarca
vurgulanmaktadır yine Kuran`da.
(Birinci bölümün sonu)
Gösterdiğimiz üzere Adem de tıpkı İsa gibi cinsellik olmadan atasız yaratılmış, ahirette de yine atasız doğrudan topraktan yaratılma vücuda gelmektedir.
Aynı şekilde İsa'nın mucizelerinden olan topraktan şekiller yapıp üfleyerek kuş gibi canlıların yaratılması olayı da Adem'in, İsa'nın ve ahiretteki yaratılış gibi olduğu gösterilmektedir(cinsellik olmadan, anne+baba olmadan doğrudan yaratılma).
Diğer bir ayetde de; ilk yaratılışın nasıl başladığı araştırılsın ve bulunsun, ahiretteki yaratılış da böyle olacak denilerek yine ikinci yaratılışın tıpkı Adem gibi atasız olacağı açıkça vurgulanmaktadır.
Bunlar apaçık verilen bilgiler.
Şimdi diğer konulara geçelim.
Peki madem evrim olmadan yaratıldık o zaman ensest ilişki mi yaşandı ilk insanlar arasında şeklinde itirazlar geliyor kimi zaman.
Allah nasıl ki Adem'den sonra eşini var ettiğini belirtiyorsa, yine tıpkı eşi gibi başka insanları da kolayca yaratabilir. Yani ensest çoğalma olabileceği gibi, tıpkı adem ve eşi gibi başka insanlar da yaratılarak bunların aile kurması sağlanmış olabilir.
Ayrıca Kuran'daki Din sitesindeki şu cevap da gayet güzel:
Peki akla şöyle bir soru gelebilir. Kutsal kitaplar evrimin olmadığını
çok açıkça gösterdiği halde nasıl oluyor da kabalacılar, sufiler ve
diğer ruhçular kendi pagan evrim inançlarını sanki kutsal kitaplarında
varmış gibi algılayıp gösterebiliyorlar binlerce yıldır.
Cevabı
çok basit:Yazımda da belirttiğim gibi; ayetlere sembolik anlamlar yükleyerek, ayet cımbızlayarak ve
daha olmazsa başka kaynakları ortak ederek evrimi ve diğer ruhçu
inançlarını(komünizm, panteizm, çok tanrıcılık vs...) sanki kitaptanmış
gibi gösterebiliyorlar ve zaten bu yolla her öğretiyi kitaba
onaylatmaya kalkabilirsiniz, ateizmi bile...
Kabalacılar Adem ve
eşinin anlatıldığı Tevrat kıssasına yine temsili anlamlar yükleyerek bu
anlatılanın ruhlar alemi olduğunu, cennetten kovulmanın ise ruhlar
aleminden maddi aleme geçişi anlattığını söylemektedir komedi bir
şekilde. Böylelikle kendi ruhçu evrim inançlarını Tevrat'a onaylatmanın
yolunu açmaktadırlar. Hatta dediğimiz gibi sadece evrimi değil,
reenkarnasyondan panteizme kadar tüm pagan kabullerini bu yolla dine
aşılamaya kalkmışlardır.
Daha sonra ruhçuluk İslam dünyasına da
sızmaya çalıştı tabii ve bunu "tasavvuf(sufizm)" adı altında
gerçekleştirdi. Yine aynen evrimden panteizme, kutsal insanlardan
reenkarnasyona kadar tüm ruhçu öğeler, ayetlere sembolik anlamlar
yükleme ve diğer saydığım metodlarla İslam dininin içine enjekte
edilmeye çalışıldı.
İşte bu yüzden sufi düşünürler, Darwin'den
çok önceleri evrimi kaleme almışlardır. tıpkı onlardan asırlar önce
kabalacıların yaptığı gibi.
Ama Allah'tan Kuran koruma altında da, bu çabaları kolayca deşifre edilebiliyor.
Ruhçuluğun
bulaştığı her yerde evrim illetini görürsünüz. Hinduizmde de bu yüzden
evrim, reenkarnasyon, pantiezm, çilekeşlik, ruhbanlar vs. aynen
mevcuttur. Tıpkı Tasavvufda ve diğer ruhçu oluşumlarda olduğu gibi.
Aslında
İslam'da olmayan ama sonradan varmış gibi hadisler-mezhepler yoluyla
Müslümanlara benimsetilmeye çalışılmış olan sünnet etme olayı da, yine
evrim inancının bir uzantısıdır. Sürekli değişmeye ve tanrılaşmaya
çalışma felsefesinin ürünüdür(ruhçuluğa göre formlar sonsuza dek
evrimleşmek zorundadır).
Halbuki Rabbimiz Kuran'da yaratıklarını
en güzel biçimde yarattığını ve formların değiştirilmesinin yozlaşma
olduğunu açıkça belirtmektedir. Yani yaratılan türler sabittir ve hele
ki ahiretteki cennet yaşamında yaşlanma bile olmayacağından, orada da
sonsuza dek tam anlamıyla sabit form söz konusu olacaktır.
Pagan evrim inancı yıkıcı etkilerini hayatın her alanında gösteriyor bunlardan birkaçını saymıştım:
Kimi insanlara Tanrı inkar ettiriliyor
Kimi insanlara, evrimleşip tanrı olacağı inancı aşılanıyor
Kimi insanlar ırkçı yapılıp vahşetlerin vücuda gelmesi sağlanıyor.
Kimi insanlara cennet ve cehennem inkar ettiriliyor. Ya da cennet ve
cehenneme inanan bir evrimci, bu mekanın da sürekli değişim, evrimleşme
yeri olacağını, hatta bu mekanların da terk edilerek başka boyutlarda
tanrısallaşmanın süreceğini düşünüyor.
Ve kimi insanlara "değişim amaç" olarak benimsetilip güzelliklerin yıkılması sağlanıyor.
Kısacası panteizm ne ise, evrim de odur ruhçuluk açısından. Ya da
reenkarnasyon ne ise, evrim de odur. Yani en temel, olmazsa olmaz
inançlarıdır.
Bu yüzden evrim inancının gerçek yüzü bir an önce fark edilmelidir.
İlave olarak M.S. 2150 - (Thea Alexander) romanına göz atarsanız,
ruhçuların-kabalacıların evrim inancını nasıl insanlara
aşılamaya çalıştıklarını göreceksiniz.
Zaten ruhçuluk ve New Age üzerinde biraz araştırma yapan, evrimin bu
dinin ana direklerinden olduğunu görür(tıpkı komünizm ve panteizm
sapkınlıkları gibi)
Bu arada eski ruhçular da uyanıp, ruhlar alemi ve evrim safsatalarının nasıl cinlerin aldatması olduğunu fark etmeye başlıyor.
Pagan kabala tıpkı diğer ruhçu öğretiler gibi evrimi baştacı
yapmaktadır demiştik işte örnekler sürüyor, Bir kabalacı şöyle demekte:
�Blind
nature� refers to the opinion of Darwinian theory, whose adherents
believe that nature lacks a purpose, a goal, and a program of
development. They think that at every given moment, nature simply
chooses the best of all possible alternatives for development. These
scientists, however, say nothing about how such a phenomenon is
possible without knowing the end result, and one is left with having to
believe in religion!
However, Kabbalah considers nature to be
the Creator. Kabbalah, which is the science of the Upper World, and not
religion (as many think), provides the following answer: Nature knows
the final form, which exists from the very beginning, and which has a
predetermined path leading to it. Everything that takes place is
necessary only for man to develop the perception of his own
developmental process, and to consciously and willingly assume the
perfect, final form.
İnternette
"kabbalah and evolution" biraz araştırma yaparsanız, ruhçuluğun evrim
inancını bu yahudiliğe sızmış versiyonunda da nasıl kurnazca
benimsettiğini görebilirsiniz.
evrim inancının Kabalanın temeli olduğunu şu Kabalacı evrim ve Darwinci evrim anlayışının kıyaslandığı yazı da ayna tutmaktadır:
A question : I still don't understand what you think about the Darwinian theory. Does Kabbalah support it?
Answer: The external processes described by Kabbalah and the
Darwinian theory coincide, because evolution is obvious. However,
according to Darwin, the mechanism of evolution is based on the
struggle for survival, whereas according to Kabbalah, it's based on the
realization of the Reshimot.
You can say that it's the same thing, because Reshimot also lead to
evolution, as well as struggle or competition. However, according to
Darwin, the process is chaotic and uncertain, whereas according to
Kabbalah, everything moves by precise and defined stages of
development, where nothing is uncertain. The beginning state, all the
stages of development, and the objective (the final state) all exist
from the beginning. The speed and the process of development are
determined by man's free, conscious participation in the process.
This is what Rav Kook, a Kabbalist who lived in the 20th century, meant
in the following verse, where he says that the theory of evolution
resembles Kabbalah more than any other theory:
İşte Tasavvuf yoluyla da asırladır İslam dünyasına aşılanmak istenen sinsi evrim inancının aynısı.
Bu ruhçu evrim inancının Darwinden tek farkı "şansa-kendiliğinden
değil" demesidir. Ama zaten panteizm içerisinde bu da tamamen aynı bir
ifadedir. Kainata tapanlar-panteistler ile materyalistler aslında aynı
ruhçu hurafeye inanıyorlar.
Ve son zamanlarda yine ruhçular evrim inançlarını dine aşılamak için çabalıyorlar.
New Age, Tasavvuf, Kabala ve ruhçuluğun tüm formları her zaman
insanlara komünizmi, evrimi, panteizmi, çok tanrıcılığı ve
reenkarnasyonu aşılamak için çabalıyor.
Artık bu tuzağın etkisi altında kalınmaması gerekiyor.
*Tahrim 12'deki ahsanet fercehâ Y N Öztürk'ün mevcut
mealine göre iffetini bir kale gibi koruyan demek. Oysa
cinsel ilişkiye girmeye hazır anlamına geliyor. Meryem,
kendisine cinsel ilişkiyi haram edip bir mağaraya
çekilmişken kararını değiştiriyor ve ilişkiye girmesinin
önündeki engeli kaldırıp cinsel açıdan engelsiz hale
geliyor. "Ahsenet fercehâ"nın doğru anlamı bu. Hasan Akçay.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma