| Yazanlarda | 
         | 
          
      
        
         
         Emre_1974tr Uzman Uye 
          
 
  Katılma Tarihi: 05 agustos 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 494
          | 
        
         
          
           | Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
		     | 
                    
            		  
           | 
           
          
           
  | 
           
          
Bu dünya "Allah açısından" bir imtihan dünyası değil. Çünkü zaten 
yapacaklarımızı biliyor. Bu dünya "eğer sonsuza dek yaşasaydık 
yapacaklarımızı sembolize eden" bir minyatür -örnek hayat. Ve biz 
olacakları bilmediğimizden, bizim açımızdan bir imtihan dünyası.  
 
Bu yüzden kimi insanların imtihanı "tam da inkârcı anında " 
sonlandırılıyor Allah tarafından. Ama o adam 2 yıl daha yaşasaydı belki 
de imanlı olarak ölecekti.  
 
Aynı şekilde bir başkası da "tam da cennetlik-imanlı anında" vefat 
ettiriliyor Allah tarafından. Ama belki 2 yıl daha yaşayıp ölseydi 
inkârcılardan biri olarak ölecekti.  
 
"Sonsuz olarak iyiysek veya kötüysek" ona göre temsili kısa bir ömür 
yaşattırılıyoruz. Ve bu 2 günlük ömrümüz, eğer bu dünyada sonsuza dek 
yaşasaydık yapacaklarımızı özetleyen bir kâğıt örneği oluyor.  
 
— Yine yola koyuldular. Bir süre sonra bir oğlana rast geldiler; tuttu 
onu öldürdü. Mûsa dedi: "Tertemiz bir insanı, bir cana karşılık 
olmaksızın öldürdün ha!? Vallahi çok kötü bir iş yaptın!" (kehf suresi 
74. ayet)  
 
"Oğlan çocuğa gelince: Onun anası-babası inanmış kişilerdi. Çocuğun 
onları azgınlık ve inkâra sürüklemesinden korktuk. " (80. ayet)  
 
 
"Diledik ki, Rableri onlara o çocuktan temizlikçe daha üstün, merhametçe daha gelişmişini versin. " (81. ayet)  
 
İşte burada çocuk daha büyüyüp günahlarını işlemeden imtihanı 
sonlandırılıyor. Yani bir kişinin neyi hak edip etmediği en başından 
belli gibi… Ayrıca çocuk yaşasaydı anne ve babasını saptırabilecekmiş. 
Ama sapmayı hak etmedikleri için onlar kurtarılıyorlar.  
 
Yine bazı ayetlerde cehennemdeki inkarcıların dünyaya geri dönmeyi talep
 edecekleri ama onlara, eğer tekrar tekrar imtihana gönderilmiş olsalar 
bile yine imtihanı kaybedenlerden olacakları söyleniyor. Yani sonsuz 
imtihanlarda bile neyi yapıp neyi yapmayacağımız zaten biliniyor..  
 
Yine aynı şekilde bir ayet, bazı insanların cehennem ehli olarak 
yaratıldığını söyler. Yani onlar kalben kötü olanlar ve gidecekleri yer 
en başından belli. Yine bu kısa özet imtihan hayatı yaşattırılıyor o 
kötülere ki, ahirette kalplerindeki pislikleri görebilsinler, itiraz 
hakları olmasın. Yanlış anlaşılmasın, o kişiler özgür iradeleriyle 
kötülüğü seçecekleri için ve Allah da bunu bildiğinden dolayı, onları 
cehennem için yaratmış oluyor. Yoksa cehenneme gidecek olanları hiç 
yaratmazdı ve yalnızca cennetlikler var olurdu. Ama onların da, yani 
kötülerin de vücuda gelmesine izin veriyor.  
 
Uzun lafın kısası, hak ettiğine kavuşturuluyorsun. Bu dünya hayatı da 
kalbindeki erdemi veya hıyaneti temsil eden-özetleyen bir örnekten başka
 bir şey değil. İyiler mutlaka bir vesileyle cennetin yoluna 
koyuluyorlar, kötüler ise mutlaka bir vesileyle sapıyorlar ve de tam da 
cehennemlik anlarında imtihanları sonlandırılıyor. Bir insan ömrü 
boyunca iman ederken son günlerinde inkârcı olup kaybedebiliyor, buna 
karşılık diğer bir insan da ömrü boyunca inkâr ederken ömrünün son 
günlerinde iman ve tövbe edip cenneti boylayabiliyor. Başka bir deyişle 
"iyiler mutlaka kazandırılıyor", "kötüler ise mutlaka kaybettiriliyor".  
 
Yüce Allah karşımıza A ve B seçeneklerini çıkartırsa, hangisini 
seçeceğimizi bildiğinden, böylelikle yine tamamıyla özgür irademizi 
kullanarak hak ettiğimiz sonucu almamızı sağlıyor. Yani bu 2 günlük 
imtihan örneğinde de bir robot değiliz ve hakikaten seçimler bize ait. 
Ama dediğim gibi, karşımıza hangi şıklar çıkarsa ne yapacağımız 
bilindiğinden, karşımıza hak ettiğimize kavuşmamızı sağlayacak 
şıklar(senaryo) çıkartılıyor ki kalbimizdeki iyilikle veya kötülükle 
yüzleşebilelim.  
 
Bir de bu dünyanın bir işlevi daha var. O da bazı küçük sıkıntı ve 
mükâfatları tattırmaktır. Yine kısacası, bu dünyanın ilk işlevi iyi ve 
kötüleri ayırmak ise, ikinci işlevi de küçük ceza ve mükâfatların da 
daha bu dünyada verilmeye başlanmasıdır. 
 
*** 
Bu konuda kafasında kuşku olanlar için birkaç örnek daha verelim: 
 
Kasas Suresi 50 Bunun üzerine sana cevap veremezlerse bil ki, onlar 
sadece iğreti arzularına uyuyorlar. Allah'tan bir kılavuzluk olmaksızın,
 kendi arzularına uyandan daha sapık kim vardır! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.  
 
Tevbe Suresi 85 Malları da evlatları da seni imrendirmesin. Allah bunlarla, Dünyada onlara azap etmek istiyor. Kâfir olarak çıkaracaktır canları.  
 
 
Yunus Suresi 70 Dünyada biraz nimetlenme, ardından dönüşleri bize! Sonra biz, inkâr ettikerinden ötürü şiddetli azabı onlara tattıracağız.  
 
9:55 Onların paraları ve çocukları seni etkilemesin. ALLAH bunlarla, onları dünya hayatında cezalandırmayı ve canlarının inkarcı olarak çıkmasını istiyor.  
 
A'raf Suresi 179 Yemin olsun ki biz, insanlardan ve cinlerden birçoğunu cehennem için yarattık.
 Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, 
onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. Davarlar 
gibidir bunlar. Belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar.
  
 
Kısacası Allah yaratmadan evvel o kişinin iyiliği mi yoksa kötülüğü mü 
seçeceğini bildiğinden, kötülüğü seçeceğini bildiği kişiyi cehenneme 
gideceğini bile bile yaratıyor. Ve o kötüye de bu 2 günlük özet örneği 
sunuyor. Ama yine tamamiyle özgür iradeler kullanılıyor. 
 
27. Ah bir görsen, ateşin başında durdurulup da şöyle dediklerini: "Ne 
olurdu, geri gönderilsek, Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve 
müminlerden oluversek." 
 
28. İşin doğrusu şu: Önceden gizlemekte oldukları karşılarına dikildi. geri gönderilselerdi yasaklandıkları şeyi mutlaka yineleyeceklerdi. Doğrusu, onlar, tam yalancıdırlar.(Enam) 
 
Yani zalimler, milyonlarca kez imtihan da edilseler yine imtihanı 
kaybedeceklermiş. Zaten şu 2 günlük senaryo da kalbimizdeki iyilik veya 
hainlikle-kötülükle yüzleşmemizi sağlıyor. Yoksa Allah zaten biliyor 
hakettiğimiz şeyi. 
 
Ve bu temsili imtihanda , karşımıza hangi şıklar çıkarılırsa neyi 
seçeceğimiz bilindiğinden, tam da kalbimizdekilerle yüzleşeceğimiz 
şıklar yani senaryo karşımıza çıkartılıyor. Sonra imtihanımızın sonlanma
 anı da, yine iyilerden isek cennetlik, kötülerden ise cehennemlik bir 
anda gerçekleşiyor. 
 
Yoksa bir insanın düşünceleri sürekli değişebilir, bir insan ömrü 
boyunca bazen imanlı , bazen imansız olduğu dönemler yaşayabilir. İşte 
burada o insanın vefat anının imanlı mı yoksa imansız anına mı denk 
geleceği bir şans-tesadüf işi değildir. Cenneti hakedenin imanlı, 
haketmeyenin imtihanı ise imansız bir anında noktalanıyor Yaratan 
tarafından. 
 
 
*** 
Bütün karşımıza çıkarılan şıklar(senaryo), kalbimizdeki 
iyilikle veya kötülükle yüzleşmemizi ve ayrıca hakettiğimize kavuşmamızı
 sağlıyor. 
 
 
Ali İmran Suresi: 
 
 
154-Sonra o kederin arkasından size içinizden bir zümreyi saran bir 
güven, bir uyku indirdi; diğer bir zümre ise kendi dertlerine düşmüş, 
Allah'a karşı cahiliyye kanaatine benzeyen gerçek dışı bir kanaat 
besliyorlar: "Bizim yapacağımız bir şey var mı?" diyorlardı. De ki: 
"Şüphesiz, bütün iş Allah'ındır." Onlar, içlerinde sana açıklamadıkları 
bir şey gizliyorlar, "Bizim bu işte görüşümüz alınsaydı burada öldürülüp
 gitmezdik" diyorlar. De ki: "Evinizde bile olsaydınız öldürülmesi 
takdir edilmiş bulunanlar çaresiz yine çıkıp ölecekleri yerleri 
boylayacaklardı. Allah içinizdekileri yoklamak ve yüreklerinizdekini meydana çıkarmak için bunu başınıza getirdi. Allah sinlerin özünü bilir.  
 
 
165-Düşmanlarınızın başına iki mislini getirdiğiniz bir bela kendi başınıza gelince mi: "Bu nereden?" dediniz? De ki: "O, kendi tarafınızdandır." Çünkü Allah, her şeye gücü yetendir.  
 
166-O iki ordu çarpıştığı gün başınıza gelen de yine Allah'ın izniyledir. Hem müminleri belli edeceği  
 
167-hem de münafıkları belli edeceği için ki,
 bunlara "Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunma yapın!" denilmişti. 
Onlar: "Savaşmayı bilsek arkanızdan gelirdik" dediler. Onlar, o gün 
imandan çok küfre yakındılar, ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı, Allah onların kalplerinde ne sakladıklarını en iyi bilendir.  
 
178-Bir de inkar edenler, 
kendilerini bırakışımızın, sakın onlar için hayırlı olduğunu 
sanmasınlar. Biz onları sadece günahlarını artırsınlar diye bırakıyoruz.Onlara alçaltıcı bir azap vardır.  
 
Muhammed 
 
29. Yoksa o kalplerinde maraz olanlar, Allah kendilerinin şiddetli kinlerini hiçbir zaman ortaya çıkarmayacak mı sandılar? 
 
30. Dileseydik onları sana mutlaka gösterirdik de sen onları yüzlerinden
 kesinlikle tanırdın. Zaten sen onları, sözlerinin tarzından da 
tanırsın. Allah tüm yaptıklarınızı biliyor. 
 
Tevbe Suresi 64 İkiyüzlüler, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir surenin tepelerine inmesinden çekinir dururlar. De ki: "Siz alay edin. Allah, o çekinip durduklarınızı ortaya çıkaracaktır."  
*** 
Bir de olayın melekleri-cinleri kapsayan tarafı var. 
 
Onlar da kalplerindekilerle yüzleştiriliyorlar. 
 
İblis'in Adem'e secde olayında kalbindeki hainlikle yüzleşmesi, onun 
aslında üst kademe bir melek olamayacağı gerçeğini kendisine gösterdi. 
 
Çünkü İblis özgür iradesiyle kötülüğü seçen zalimlerden idi. Sadece bunun bir vesileyle açığa çıkması gerekiyordu: 
 
ARAF 
 
 
11. Sizi yarattık, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere: "Adem'e 
secde edin!" dedik; hepsi secde ettiler, yalnız İblis etmedi, o secde 
edenlerden olmadı.  
 
12. (Allah) buyurdu: "Sana emrettiğim zaman seni secde etmekten alıkoyan
 nedir?" (İblis): "Ben, dedi, ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, 
onu çamurdan yarattın."  
 
13. (Allah) buyurdu: "Öyle ise oradan in, orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık, çünkü sen aşağılıklardansın!"  
 
14. (İblis) dedi: "(Bari) bana (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar süre ver."  
 
15. (Allah) buyurdu: "Haydi sen süre verilmişlerdensin."  
 
16. Öyle ise, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.  
 
 
Dikkat edin, İblis, Allah'ın bu olayla onun kalbindeki kötülüğünü ortaya
 çıkardığını anlıyor. Yani Allah'ın kendini saptırdığını-azdırdığını 
fark ediyor. Tabii burada bütün suçun kendisinde olduğunu biliyor İblis,
 çünkü özgür iradesiyle kalbindekileri ortaya döktü. Gerçekle yüzleşti. 
 
Bu yüzden öfkeyle isteğinde de bulundu: 
 
HİCR 
 
39. (İblis): "Rabbim, dedi, beni azdırmandan ötürü andolsun ki, ben de yer yüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini azdıracağım.  
 
40. Ancak içlerinden kendilerine ihlas verilen kulların hariç. (Benim azdırmam, onları etkilemez.)  
 
İblis gerçek kimliği ortaya çıkarılınca, maskesi düşürülünce çok sinirlenip, kendisi de insanları saptırmak istiyor. 
 
Ama biliyor ki İblis, kendisinin insanları saptırması da, aslında bazı 
kötü insanların kalbindeki hainlikle yüzleşmesini sağlamaktan öteye 
gidemeyecek. Bu yüzden "ihlas verilen kulların hariç" diye çaresizliğini
 de dile getiriyor. 
 
Kısacası bir taşla en az 2 kuş vurulmuş olunuyor. Hem İblis'in gerçek 
yüzü ortaya çıkarıldı, hem de aynı şekilde kötü insanların maskelerinin 
düşürülmesine de kendisi kıyamete kadar vesile olacak duracak. 
 
Zühruf Suresi 36 Kim Rahman'ın Zikri'ni görmezlikten gelip ondan 
uzaklaşırsa biz ona bir şeytanı musallat ederiz de o ona can yoldaşı 
olur.  
 
Meryem Suresi 83 Görmedin mi biz, şeytanları inkârcıların üzerine salmışız da onları oynatıp kıvırttırıyorlar.  
 
Kısacası bu dünya-evren hayatında kullar, hakettiklerine özgür iradeleri
 aracıyla kavuşuyorlar, kalplerindeki iyilik veya kötülüğü görüp 
deneyimliyorlar. 
 
*** 
Evvelden dediğimiz gibi, Allah hem özgür iradelerinden 
faydalanarak herkesi kalbindekilerle yüzleştiriyor, hem de 
hakettiklerine kavuşmalarını sağlıyor bu 2 günlük imtihan örneğinde: 
 
ENFAL 
 
8:5 Nitekim Rabbin seni belli bir planın gerçekleşmesi için evinden çıkarmıştı. İnananlardan bir grup bundan hoşlanmamıştı.  
 
8:6 Gerçek ortaya çıkmasına rağmen, göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi seninle onu tartışıyorlardı.  
 
8:7 ALLAH iki gruptan birisini (yenmeyi) size söz vermişti; siz ise, 
güçsüz olanıyla karşılaşmayı istiyordunuz. Oysa ALLAH kelimeleriyle 
gerçeği gerçekleştirmek ve kafirlerin ardını kesmek diliyor. 
 
8:8 Ki suçlular hoşlanmasa da hakkı gerçekleştirsin ve haksızlığı ortadan kaldırsın.  
 
8:11 Kendisinden bir güvenlik olarak sizi bir uyuklama bürüyüp 
yatıştırıyordu. (Susuzluğun oluşturduğu bunalımdan) sizi temizlemek, 
şeytanın pisliğini (umutsuzluğu) sizden savmak, kalbinizi ikna etmek ve 
ayaklarınızı pekiştirmek için üzerinize gökten su indiriyordu.  
 
8:17 Onları siz öldürmediniz, fakat ALLAH öldürdü. Attığın zaman da sen 
atmıyordun; ALLAH atıyordu. Fakat böylece inananları güzel bir sınavla 
sınadı. ALLAH İşitendir, Bilendir.  
 
İyiler emredileni yapma, kötüler de peygamberle savaşıp 
kaybetmeyi hakettiklerinden, herkesin hakettiğine kavuşması için karşı 
karşıya gelmeleri sağlandı: 
 
8:42 Hani siz vadinin beri yamacında, onlar da vadinin öte yamacında mevzilenmişti. Kervan
 da sizden daha aşağıda idi. Bu karşılaşmayı siz kararlaştırsaydınız 
karşılaşma konusunda anlaşmazlığa düşecektiniz. Oysa ALLAH, yapılması 
önceden planlanmış bir işi gerçekleştirmekte idi. Böylece, yok edilen, 
apaçık bir delille yok edilsin, yaşayan da apaçık bir delille 
yaşatılsın. ALLAH İşitendir, Bilendir.  
 
8:43 ALLAH onları rüyanda sana
 az gösteriyordu. Onları sana çok gösterseydi, dağılacak ve o konuda 
çekişip duracaktınız. Fakat ALLAH (sizi) kurtardı. O, göğüslerin özünü 
bilendir. 
 
8:44 Zamanı gelip kendileriyle
 karşılaştığınızda sizin gözlerinizde onları az gösteriyor, onların da 
gözlerinde sizi az gösteriyordu ki ALLAH önceden planlanmış işi 
gerçekleştirsin. İşler, sonunda ALLAH'a döner.  
 
Ve tabii şeytan da, kötüleri peşinden sürükledikten sonra panik içinde olay mahilinden kaçıyor: 
 
8:48 Şeytan, işlerini onlara süslemiş ve: "Bu gün halktan kimse sizi 
yenemez, ben sizin yanınızdayım," demişti. İki ordu yüz yüze gelince de,
 topukları üzerine geri dönüp, "Sizinle bir ilgim yok, sizin 
görmediğinizi görüyorum ve ALLAH'tan korkarım. ALLAH'ın cezası 
çetindir," demişti.  
 
8:51 "Bu, ellerinizin yaptığına karşılıktır. ALLAH elbette kullara zalim değildir."  
 
 
 
8:54 Örneğin, Firavun'un yandaşları ve onlardan öncekiler gibi. 
Rab'lerinin ayetlerini yalanladılar. Biz de günahlarından ötürü onları 
yıkıma uğrattık. Firavun'un yandaşlarını suda boğduk. Hepsi de zalim 
idiler.  
 
 
İnsanları cehenneme yuvarlamak için çalışanlar, aslında sadece 
gerçekten kötü olanların kalbindekilerle yüzleşmelerine vesile 
oluyorlar. Yoksa iyi hiçbir insanı cehenneme yuvarlayamazlar. 
 
Saffat 
 
161. Siz ve kulluk ettiğiniz şeyler, 
 
162. O'na karşı kimseyi fitneye düşüremezsiniz. 
 
163. cehenneme salınacak olan müstesna. 
 
*** 
Konuyla ilgili ayetlerden deliller vermeye devam edelim: 
 
Ta-Ha 
 
 
110. Hiç kimse O'nu bilgice kavrayamazken, O onların geçmişini de geleceğini de bilir. 
(Allah zaten kimin gelecekte ne yapacağını biliyor) 
 
 
133. "Bize hiç olmazsa bir ayet (mucize) getirmeliydi!," dediler. Daha 
önceki kitaplarda bulunan beyyine (delil) kendilerine gelmedi mi? 
 
 
134. Onları, ondan önce bir ceza ile helak etseydik, "Rabbimiz, bize bir
 elçi gönderseydin de böyle alçak ve rezil olmadan önce senin ayetlerine
 uysaydık!," derlerdi. 
 
 
(eğer başka bir şıkta denenseydiler, yine ne yapacaklarını biliyor) 
 
 
Enam  
 
 
109. Tüm yeminleriyle Allah'a yemin ettiler ki, eğer kendilerine bir 
mucize gelirse ona mutlaka inanacaklar. Söyle onlara: "Mucizeler ancak 
Allah'ın katındadır." Mucize geldiğinde de iman etmeyeceklerini 
anlamıyor musunuz? 
 
 
( 
 
110. Biz onların gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz, ilk seferinde 
buna iman etmedikleri gibi bırakırız kendilerini de azgınlıkları içinde 
körü körüne bocalar dururlar. 
 
111. Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler kendileriyle 
konuşsaydı ve herşeyi toplayıp karşılarına dikseydik, Allah'ın dilemesi 
dışında, yine de inanmazlardı. Ne var ki, çokları cehalet sergiliyorlar.
  
(karşılarına farklı şıklar çıkarılsa, yine ne yapacaklarını biliyor) 
 
 
 
 
 
 
 
 
Rum  
 
 
51. Yemin olsun, bir rüzgâr göndersek de o yeri sararmış görseler, arkasından hiç şaşmadan nankörlük etmeye başlarlar. 
 
52. Artık sen ölülere işittiremezsin. Dönüp gittikleri takdirde sağırlara da çağrıyı duyuramazsın. 
 
53. Ve sen körleri de sapıklıklarından aydınlığa çıkaramazsın. Sen 
ancak, ayetlerimize iman edenlere dinletirsin de onlar müslüman 
oluverirler. 
 
KASAS 
 
 
56. Sen sevdiğini doğruya iletemezsin. Dilediğini doğruya ileten sadece ALLAH'tır. Doğruya ulaşmayı hakedenleri en iyi bilen de O'dur. 
 
 
Yüce Allah, insanlar sonsuza dek sonsuz varyasyonlarda imtihan 
edilseydiler hangilerinin iyilerden, hangilerinin kötülerden olacağını 
gayet iyi biliyor. Bu yüzden şu 2 günlük temsili-minyatür imtihanda 
herkesin imtihanını hak ettiği üzere sonlandırıyor. Ama yine özgür 
iradelere dokunmadan yapıyor bunu. Bu 2 günlük imtihanda da karşısına 
hangi şık çıkarsa neyi seçeceklerini kullarının bildiğinden, tam da 
kalbindekilerle yüzleşmelerini sağlayacak şıkları karşılarına çıkarıyor 
ve iyileri cennetlik, kötüleri ise cehennemlik bir anlarında dünyadan 
alıyor. 
 
 
 
Örneğin İblis her denileni yapıyordu ama Allah onun kötülerden olduğunu 
biliyordu. Ve onun kalbindeki hainliği ortaya çıkarmak için de "Adem'e 
secde" şıkkını karşısına çıkardı. Bunu yapmayacağını biliyordu çünkü. Ve
 iblis de sonra tuzağa düştüğünü anlıyor ve "beni azdırmana karşılık" 
diyor. 
 
 
*** 
 
Konuya devam edelim: 
 
Rabbimiz daha yaratmadan o kişilerin neyi seçeceklerini biliyordu. 
Hakettiklerini kavuşmaları için de onları yarattı. İyiliği seçecek 
olanlar cennete, kötülüğü seçecek olanlar da cehenneme gitsin diye: 
 
 
 
HUD 
 
119 Rabbinin rahmet ettikleri müstesna. O, onları işte bunun için yaratmıştır. Rabbinin, "Yemin olsun ben cehennemi, tümden insanlar ve cinlerle dolduracağım!" sözü tamamlanacaktır.  
 
Ayrıca kimlerin en güzel ahlakta olacağını ve peygamber seçilmeye layık 
olacağını da en başından biliyor tabii ki. Söylemeye gerek bile yok 
bunları. 
 
Musa'nın öyküsünde de belirgince gözüküyor bu "2 günlük özet imtihan, kalpdekilerle yüzleştirme" olgusu: 
 
28 - Kasas Suresi 
 
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla... 
 
1. Tâ, Sîn, Mîm. 
 
2. İşte sana, açık-seçik beyanda bulunan Kitap'ın ayetleri. 
 
3. İman edecek bir toplum için, Mûsa ve Firavun'un haberinden bir kısmını sana hak olarak okuyacağız. 
 
4. Gerçek şu: Firavun o yerde egemenlik kurmuş ve ora halkını gruplara 
ayırmıştı. Onlardan bir topluluğu horlayıp eziyordu: Bu topluluğun erkek
 çocuklarını boğazlıyor, kadınlarına hayasızca davranıyor/kadınların 
rahimlerini yokluyor/kadınlarını hayata salıyordu. O gerçekten fesadı 
yayanlardandı. 
 
5. Ve biz istiyoruz ki, 
yeryüzünde ezilip horlananlara bağışta bulunalım, onları önderler 
yapalım, onları mirasçılar haline getirelim. 
 
6. Ve yeryüzünde onlara imkân ve kudret verelim. Firavun'a, Hâman'a ve onların ordularına da korkmakta oldukları şeyleri gösterelim. 
 
(Allah kullarının hangi seçenek karşısında nasıl tepki vereceğini 
bildiğinden, bu özgür iradelerin hak ettiklerine kavuşturma planını 
uyguluyor) 
 
7. Mûsa'nın annesine şunu vahyettik: emzir onu! Onun aleyhinde bir korku
 hissedince de nehire bırakıver onu. Korkma, üzülme! Kuşkun olmasın ki, 
biz onu sana geri döndüreceğiz ve onu resullerden biri yapacağız." 
 
8. Nihayet, Firavun ailesi onu kayıp bir şey olarak bulup aldı. O, 
kendileri için bir düşman ve tasa olacaktı. Gerçek olan şu ki Firavun, 
Hâman ve bunların orduları yanlış yoldaydılar. 
 
9. Firavun'un karısı şöyle dedi: "Benim için de senin için de bir göz 
aydınlığıdır bu. Öldürmeyin onu, bize yararı olabilir, yahut onu çocuk 
ediniriz." Onlar işin farkında olmuyorlardı. 
 
10. Mûsa'nın annesinin kalbi ise bomboş bir halde sabahladı. Eğer 
inananlardan olması için kalbine bir bağ vermeseydik, onu açığa vuracak 
bir durumdaydı. 
 
11. Annesi, Mûsa'nın kızkardeşine, "onu izle" dedi. O da onu kenardan gözledi. Onlarsa işin farkında olmuyorlardı. 
 
12. Biz daha önce ona, süt emziren kadınları haram kılmıştık. Bu sırada 
kızkardeşi dedi ki: "Onun bakımını sizin için üstlenecek, onu eğitip 
öğretmeyi yüklenecek bir ev halkını size tanıtayım mı?" 
 
13. Nihayet Mûsa'yı öz anasına geri çevirdik ki, o ananın göze aydın olsun, kederlenmesin ve Allah'ın vaadinin hak olduğunu bilsin. Fakat çokları bunu bilmezler. 
 
14. Mûsa, yiğitlik çağına ulaşıp olgunlaşınca ona hikmet ve ilim verdik.
 Biz, güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz. 
 
************************ 
 
(Sonrasında da Firavun ve peşine takılanlar, kalplerindeki kötülükle 
yüzleşerek kapanan denizin ortasında imtihan diyarlarını terk ediyorlar) 
 
41. Biz onları, ateşe çağıran önderler yapmıştık. Kıyamet günü yardım göremeyeceklerdir. 
 
42. Bu dünya hayatında da arkalarına bir lanet taktık. Kıyamet günü onlar, çirkinleştirilenler arasında olacaklar. 
 
*** 
 
Yusuf kıssasında da yine Rabbimizin geleceği bildiğini, şu 2 
günlük temsili ve özet imtihanda, insanların özgür iradeleri ile 
hakettiklerine kavuşmalarını sağladığını görüyoruz: 
 
 
YUSUF 
 
4. Yusuf, bir zamanlar babasına: "Babacığım, on bir gezegeni, güneşi ve 
ay'ı gördüm, onların bana secde ettiklerini gördüm," dedi.  
 
 
5. (Babası Yakup:) "Yavrum," dedi, "Rüyanı kardeşlerine anlatma, olur ki
 sana karşı bir plan kurarlar. Çünkü şeytan, insana apaçık bir 
düşmandır.  
 
 
6. "Böylece Rabbin seni seçmekte, sana rüyaların yorumunu öğretmekte ve 
daha önceki ataların İbrahim ve İshak'a nimetini tamamladığı gibi sana 
ve Yakup ailesine de tamamlamaktadır. Rabbin Bilendir, Bilgedir."  
 
Rabbimiz insanların karşısına hangi şık çıkartılırsa hangi tepkiyi 
vereceğini bildiğinden, yine Yusuf'a ve çevresindekilere de bu yolla 
kendileriyle yüzleşmelerini sağlayacak serüveni yaşatıyor. 
 
 
21. Onu Mısır'da satın alan kişi, karısına, "Ona iyi bak, olur ki bize 
yararı dokunur, ya da onu evlat ediniriz," dedi. Böylece Yusuf'u 
yeryüzünde yerleştirip ona rüyaların yorumunu öğretiyorduk. ALLAH işini 
sonuçlandırandır; fakat halkın çoğu bunu bilmez.  
 
22. Büyüyüp erginleşince ona bilgelik ve bilgi verdik. Güzel davrananları böyle ödüllendiririz.  
 
Yine insanların özgür iradeleri ile kader ağlarını örüyor, olaylar birbirini izliyor Rabbimizin planı doğrultusunda. 
 
Hatta Yusuf'a rüyalar aracılığı ile geleceğin gösterilmesi bile, başlı 
başına zaten olacakların belli olduğunu göstermektedir. Rabbimiz hangı 
seçenek karşısında kimin ne yapacağını biliyor, ve sonsuza dek 
yaşasaydı-imtihan edilseydi o insanın yapacaklarını temsilen, öyle 
seçenekler çıkartıyor ki şu 2 günlük dünyada karşısına, insanlar 
içindeki iyilik veya kötülükle yüzleşmiş oluyor seçtiği şıkla. 
 
 
 
47. Dedi ki: "Yedi yıl boyunca ekip biçtiğinizi, yediğiniz az bir kısmının dışında, başaklarında bırakıp depolayın."  
 
48. "Sonra, onun ardından yedi kurak (yıl) gelecek ve sizin 
depoladığınızın az bir bölümü hariç, o yıllar için önceden 
biriktirdiklerinizi yiyip bitirecektir 
 
49. "Ondan sonra ise öyle bir yıl gelir ki onda halk ferahlanacak ve onda (meyve) sıkıp, (hayvan) sağacaklar."  
 
54. Kral dedi ki: "Getirin onu, yanımda çalışması için onu atayayım" 
Kendisiyle konuşup görüşünce, "Sen artık bugün yanımızda önemli bir 
makamı olan güvenilir birisin," dedi.  
 
55. Dedi ki: "Beni ülkenin maliye işlerinin başına getir. Kuşkusuz ben iyi korur, iyi bilirim," dedi  
 
56. Böylece Yusuf'u o ülkede yerleştirdik. Dilediği gibi hareket 
edebiliyordu. Dilediğimiz kimseye rahmetimizi yağdırırız. Güzel 
davrananları ödülsüz bırakmayız.  
 
 
Rabbimiz planını yine uygulamaya devam ediyor.  
 
Yusuf ailesine de tekrar kavuştuktan sonra, babasına bahsettiği rüyanın da gerçekleştiğine tanık oluyor: 
 
100. Ana ve babasını tahtın üzerine kaldırdı. Hepsi onun için secdeye 
kapandılar. Dedi ki: "Babacığım, bu, önceden görmüş bulunduğum rüyanın 
gerçekleşmesidir. Rabbim onu gerçekleştirdi. şeytan, benimle 
kardeşlerimin arasını açtıktan sonra O beni hapishaneden çıkararak ve 
sizi çölden getirerek bana iyilikte bulundu. Gerçekten Rabbim dilediğine
 karşı çok şefkatlidir. O, Bilendir, Bilgedir."  
 
101. "Rabbim, sen bana hükümranlık verdin ve rüyaların yorumunu 
öğrettin. Yeri ve göğü ayırarak yaratansın. Dünya ve ahirette sensin 
benim Velim (sahibim). Canımı Müslüman olarak al ve beni iyilere kat."  
 
*** 
Allah'ın, kullarını kendi içindekilerle yüzleştirmek ve onların 
neyi hakettiklerini göstermek için daha da hızlandırılmış imtihan 
örnekleri de mevcut. 
 
Zaten şu 2 günlük özet imtihan hayatları, sonsuza dek imtihan edilseydik
 yapacaklarımıza denk gelecek şekilde hazırlanıyor ve de 
sonlandırılıyor. 
 
Rabbimiz zalimleri içlerindeki kötülükle son bir kez daha yüzleştirmek 
için süregelen yasasının dışında isteklerle de deniyor bazen. Daha 
doğrusu ne yapacaklarını bildiğinden, onları da bu gerçekleriyle 
yüzleştiriyor. 
 
 
DEVEYE DOKUNMA YASAĞI 
 
ARAF 
 
73. Semud'a da kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki: "Ey toplumum! 
Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yok. Size Rabbinizden 
bir beyyine/açık bir kanıt gelmiştir. İşte şu, Allah'ın devesi. Sizin 
için bir mucize. Rahat bırakın onu, Allah'ın toprağında otlasın. Kötü 
bir niyetle dokunmayın ona. Yoksa korkunç bir azap yakalar sizi." 
 
77. Bu arada dişi deveyi boğazladılar. Ve Rablerinin emrinden dışarı 
çıkıp şöyle dediler: "Ey Salih! Eğer Allah tarafından 
gönderilenlerdensen, bizi tehdit ettiğin şeyi önümüze getiriver." 
 
78. Bunun üzerine onları, o şiddetli sarsıntı/o korkunç titreşim yakaladı da öz yurtlarında yere çökmüş bir hale geldiler. 
 
Burada Musa'nın kavminin denendiği inek kesme emrinin tam tersi, bu 
sefer bir hayvana dokunmama emri var. Ama zalimler deveyi kesince 
zalimlikleri bir kez daha açığa çıkmış oldu ve suçüstü sonlandırıldı 
imtihanları Yaratan tarafından. 
 
 
CUMARTESİ ÇALIŞMA YASAĞI 
 
Nahl Suresi 124 cumartesi tatili, sadece onda ihtilaf edenlere farz 
kılındı. Rabbin, tartışmakta oldukları şey hakkında, onlar arasında 
kıyamet günü hüküm verecektir.  
 
A'raf Suresi 
163 Sor onlara o deniz kıyısındaki kentin durumunu. cumartesi günü azıp 
sınır tanımazlık ediyorlardı. Sebt yaptıkları gün balıkları onlara akın 
akın gelirdi; sebt yapmadıklarında ise onlara gelmezdi. Yoldan sapmaları
 yüzünden onları böyle imtihan ediyorduk.  
164. İçlerinden bir topluluk şöyle dedi: "Allah'ın helak edeceği yahut 
şiddetli bir azapla azaplandıracağı bir topluma ne diye öğüt verip 
duruyorsunuz? Dediler ki: "Rabbinize karşı bir mazeret olsun diye ve bir
 de korunup sakınırlar ümidiyle." 
 
165. Kendilerine verilen öğüdü unuttuklarında, kötülükten alıkoyanları 
kurtarıp zulme sapanları, yoldan çıkmalarından ötürü, acı bir azapla 
yakalayıverdik. 
 
166. Ne zaman ki, yasaklandıkları şeylerden ötürü öfkelenip başka 
aşırılıklar yapmaya başladılar, onlara şöyle dedik: "Aşağılık, maskara 
maymunlar olun!"  
Bu sefer zalim bir topluluğa son bir kez kendileriyle yüzleşmeleri için 
Cumartesi çalışma yasağı getiriliyor. Ve onlar da bu yasağa 
uymayınce(içlerindeki iyiler kurtarıldıktan sonra) acı gerçekle 
yüzleşiyorlar. 
 
Yine zalimleri böyle farklı imtihan etmeye örnek olarak, bir dönem bazı 
Yahudilere, normalde helal olan şeylerin haram kılınması da 
gösterilebilir:   
Nisa Suresi 160 Yaptıkları zulümler ve birçok insanı Allah yolundan 
alıkoymaları yüzünden daha önce kendilerine helal kılınmış tertemiz 
şeyleri, Yahudilere haram kıldık.  
 
En'am Suresi 146 Yahudilere tüm tırnaklı hayvanları haram kıldık. Onlara
 ayrıca sığır ve koyunun yağlarını da haram kıldık. Sığır ve koyunun 
sırtlarının ve bağırsaklarının taşıdığı yağlarla, kemiklerle karışan 
yağlar bunun dışındadır. Bunu onlara azgınlıkları yüzünden bir ceza 
olarak yaptık. Biz elbette sözünde duranlarız. 
 
Bu arada Rabbimizin, eğer bir insan farklı bir şıkla denenseydi yine o kişinin ne yapacağını bilmesine örnek verelim: 
 
İSRA 
 
73 Az kalsın seni, sana vahyettiğimizden uzaklaştırarak ondan gayrısını 
uydurup bize isnat edesin diye fitneye düşüreceklerdi. İşte o takdirde 
seni dost edinirlerdi.  
74 Eğer biz seni sağlamlaştırmamış olsaydık, yemin olsun, onlara birazcık meylediverecektin.  
 
76 Az kalsın bu topraktan çıkarmak için seni sıkıştıracaklardı. Böyle 
bir durumda onlar orada senin arkandan çok az bir süre kalacaklardı. 
 
Eğer peygamber orada desteklenmeden olayların gidişine bırakılsaymış, 
yanlış bir seçim yapacakmış. Ama peygamber orada bunu haketmediğinden 
kurtarılıyor o hatayı işlemekten. 
 
Çünkü önemli olan o kişinin sonsuza dek imtihan edilseydi yapacaklardır.
 Bu 2 günlük örnek-minyatür imtihan hayatında da bu doğrultuda, yani 
hakettiği sonuç doğrultusunda bir yaşam yaşattırılıyor insanlara. Kimin 
hangi seçenek karşısında özgür iradesiyle ne yapacağı bilindiğinden, 
hakettiği deneyimi yaşamasını sağlayacak seçenekler karşısına 
çıkartılarak, kurtulması veya sapması sağlanıyor. Sonra da cenneti 
hakedenler cennetlik, cehennemi hakedenler de cehennemlik bir anlarında 
imtihan dünyasına veda ediyorlar. 
 
Ayrıca şu 2 günlük dünyada yapılanlar da, sağlamlaştırılmaya veya 
kalplerin mühürlenmesine vesile oluyor. Ama asıl neden, sonsuza dek 
imtihan dünyasında yaşasaydı, sonsuz şıklarda denenseydi 
yapacaklarıdır... 
 
*** 
Ayrıca bu ayetler de insanların bu dünyada kendileriyle yüzleştirilip, 
ahirette hak ettiklerine kavuşmalarının sağlandığını çok güzel 
anlatıyor: 
 
HAC 
 
53 Bu, Allah'ın; şeytanın attığını, kalplerinde hastalık olanlara, 
gönülleri katılaşanlara bir fitne yapması içindir. Zalimler, geri 
dönülmez bir ayrılık ve kopuş içindedirler.  
 
54 Kendilerine ilim verilenler onun, senin Rabbinden bir hak olduğunu 
bilsinler, ona inansınlar da kalpleri ona saygı duysun diye böyle 
yapılmıştır. Şu bir gerçek ki Allah Hâdî'dir, iman edenleri dosdoğru 
yola mutlaka ulaştıracaktır.  
 
55 İnkâr edenler ise kıyamet ansızın başlarına patlayıncaya kadar, yahut
 kısır bir günün azabı kendilerine gelip çatıncaya kadar, o Kur'an'dan 
yana kuşku içinde olmaya devam edecekler.  
  
---------------------------------------------------------- -- -------------------- 
 
Rabbimiz zaten kimin hangi şık karşısında ne yapacağını biliyor ve bu 
doğrultuda hakettiklerine kavuşmalarını sağlayacak imtihan ortamını, 
seçenekleri karşılarına çıkartıyor. 
 
*** 
 
Kader ve özgür irade konusunda bir başka sağlama da Kuran`ın indiriliş 
biçimiyle yapılabilir. Bilindiği üzere Kuran ayetleri kısım kısım indi. 
Hatta bazen gelişen olaylara ve insanların sordukları sorulara 
ayetlerden cevaplar, açıklamalar geldi.  
 
Maide Suresi 
 
101. Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle 
ilgili soru sormayın. Kur`an indirilmekte iken onları sorarsanız size 
açıklanır. Allah onlardan vazgeçmiştir. Allah Gafûr`dur, Halîm`dir.  
 
102. Sizden önceki bir toplum da onları sormuştu; sonra tutup hepsini inkâr ettiler.  
 
Bakara Suresi 215 Sana, neyi infak edip vereceklerini soruyorlar. De ki:
 "İnfak ettiğiniz mal ve nimet; ana-baba, yakınlar, yetimler, yoksul ve 
çaresizlerle yolda kalan için olmalıdır. Hayır olarak yaptığınızı Allah 
en iyi biçimde bilmektedir. " 
 
Ahzab Suresi 63 İnsanlar sana kıyametin saatinden soruyorlar. De ki: 
"Ona ilişkin bilgi Allah katındadır. " Ne bilirsin, belki de o saat 
yakındır! 
 
 
Ve işte zamansız-mekansız olan Allah`ın gözünde zaten Kuran bu gelişen 
olaylara ve insanların sorularına cevap oluşturacak bir şekilde hazırdı.
 Yani Rabbimiz insanların özgür iradeleri ile ne yapacağını, neler 
soracağını, neler olacağını zaten bildiğinden, Kuran böyle kısım kısım 
ve cevaplar da vererek inmesine rağmen matematiksel ve diğer 
mucizelerini eksiksiz bir şekilde gerçekleştirmektedir. Çünkü Allah 
zamanda veya mekanda yolculuk yapmaz ve Kuran zaten bütün olarak O`nun 
nezdinde hazırdı. Başka bir deyişle tamamlanmış halinin nasıl olacağını 
biliyordu.  
 
Bilindiği üzere zamansız olan Allah için "ileri, geçmiş, şimdiki zaman" 
gibi zaman halleri içinde olmak söz konusu değildir. Bizler ise zamanda 
yolculuk yapıyoruz ileriye doğru.  
 
Yaratıcımız, kimin hangi şık karşısında nasıl tepki vereceğini 
bildiğinden, hatta sonsuza dek sonsuz şıklarda imtihan edilseydiler ne 
yapacaklarını bildiğinden, bu doğrultuda o kişilere 2 günlük bir 
kendileriyle yüzleşme, bir imtihan hayatı örneği yaşatıyor. Kuran`ın 
gönderilişi, peygamberlerin gelmesi de bu yüzleştirmenin yani imtihanın 
parçası. Bu sayede insanlar kendi içlerindeki iyiliği veya kötülüğü 
görmüş oluyor ve ahirette itiraz hakları kalmıyor:  
 
Maide Suresi 19 Ey Ehlikitap! Resullerin arası kesildiği bir sırada 
resulümüz size geldi; ayan-beyan açıklamalarda bulunuyor. "Bize ne 
müjdeci geldi ne uyarıcı" demeyesiniz. İşte müjdeci de geldi size, 
uyarıcı da. Allah her şeye kadirdir.  
 
Bakara Suresi 26 Şu bir gerçek ki Allah, bir sivrisineği hatta onun da 
üstündeki bir varlığı örnek göstermekten sıkılmaz. Böyle bir durumda, 
inananlar bilirler ki o, Rablerinden bir gerçektir. Küfre sapmışlar ise 
şöyle derler: "Allah bunu örnek vermekle ne demek istedi?" Allah onunla 
bir çoğunu saptırır, bir- çoğunu da onunla doğruya ve güzele kılavuzlar.
 Allah onunla fasıklardan başkasını saptırmaz.  
 
Müddesir Suresi 31 Biz, cehennem yârânını hep melekler yaptık. Ve biz, 
onların sayılarını da küfre sapanlar için bir imtihandan başka şey 
yapmadık. Ta ki, kendilerine kitap verilenler iyice ve apaçık bilsinler.
 İman etmiş olanların imanı artsın. Kendilerine kitap verilmiş olanlarla
 iman sahipleri kuşkuya düşmesin. Kalplerinde hastalık olanlarla küfre 
sapmış bulunanlar da; "Allah bununla neyi örneklendirmek istiyor?" 
desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini/dileyeni saptırır, 
dilediğini/dileyeni de doğruya ve güzele kılavuzlar. Rabbinin ordularını
 ancak O bilir. Bu, insan için bir öğüt verici ve düşündürücüden başka 
şey değildir. 
 
Bu 2 günlük kendi içindekilerle yüzleşme(imtihan) hayatı, kulların 
ahiretteki itiraz hakkını ortadan kaldırıyor demiştik. İlgili ayetlerden
 örnekler vermeye devam edelim: 
 
Nisa 
 
165 Müjdeleyici ve uyarıcı resuller gönderdik ki, elçiler geldikten 
sonra insanların Allah'a karşı kanıtı olmasın. Allah Azîz'dir, 
Hakîm'dir. 
 
7:172 Rabbin, Adem oğullarının bellerinden soylarını çıkarırken onları 
kendi kendilerine tanık tutar: "Ben, Rabbiniz değil miyim?" "Evet, 
tanıklık ediyoruz," derler. Böylece diriliş günü, "Biz bundan 
habersizdik," diyemezsiniz. 
 
7:173 Yahut, "Atalarımız önceden ortak koştu ve biz de onlardan sonra 
gelen soylarıyız, bizi bidat ve hurafelere dalanlardan dolayı mı yok 
edeceksin," diyemezsiniz. 
 
İnkar, ortak koşma veya uydurma atalar öğretilerini izleme gibi 
sapmalarına karşı insanoğlunun hiçbir mazareti  yoktur ahirette. Gerek 
doğum sırasında verilen, gerekse de sonradan tanıştığımız vahiyler, 
deliller bu durumu sağlamaktadır. 
 
Sonsuza dek sonsuz şıklarda denenseydik özgür irademizle ne yapacağımız 
biliniyor  ve bu doğrultuda 2 günlük bir kendimizle yüzleşme(imtihan) 
örneği yaşattırılıyoruz. Böylelikle lehimizde veya aleyhimizde 
hakettiğimiz delil örnekleri toplanmış oluyor. 
 
En'am Suresi     123     Biz bu şekilde her kentte/her medeniyette 
kodamanları, o kent ve medeniyetin suçluları yaptık ki, orada oyunlar 
tezgâhlayıp tuzaklar kursunlar. Aslında onlar öz benliklerinden 
başkasına oyun oynamıyorlar ama farkında değillir. 
 
     
 
Enfal Suresi     30     Küfre sapanlar, seni tutup bağlamaları yahut 
öldürmeleri ya da yurdundan çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. 
Onlar tuzak kurarlar, Allah da tuzak kurar. Ama Allah, tuzak kuranların 
en hayırlısıdır. 
 
Tur Suresi     42     Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Doğrusu şu ki, o inkâr edenlerin kendileri tuzağa yakalanmışlardır. 
 
 
*** 
 
Yine şu ayetlere de dikkat: 
 
İSRA 
 
4. Kitapta İsrail oğullarına şu hükmü verdik: "Siz o ülkede iki kez 
bozgunculuk yapacaksınız ve çok böbürleneceksiniz (zorbalık 
edeceksiniz)! 
 
5. Birincisinin zamanı gelince üzerinize çok güçlü kullarımızı 
gönderdik, evlerin aralarına girip (sizi) araştırdılar. Bu, yapılması 
gereken bir va'd idi. 
 
6. Sonra tekrar size, onları yenme imkanı verdik ve sizi mallarla, oğullarla destekledik ve savaşçılarınızı çoğalttık. 
 
7. İyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük 
ederseniz, o da kendi aleyhinizedir. Son taşkınlığınızın zamanı gelince 
(yine öyle kullar göndeririz) ki, yüzlerinizi kötü duruma soksunlar 
(üzüntüden suratlarınızın asılmasına sebeb olsunlar) ve ilk kez 
girdikleri gibi yine Mescid'e (Kudüs'e) girsinler ve ele geçirdiklerini 
mahvetsinler. 
 
Yine Rabbimiz kimin ne yapacağını ve ahirette nereyi hakettiğini bildiğini bildirmekte. 
 
 
Bu arada Allah'ın daha yaratmadan kimin cennete veya cehenneme 
gideceğini bilmesi ve cennetlikleri cennet için, cehennemlikleri de 
cehennem için yaratması bazı insanlarda felsefi bocalamaya neden oluyor 
nedense. 
 
Yani "madem belli kimin ahirette nereye gideceği, neden çabalıyoruz" gibi garip itirazlarda bulunanlar çıkıyor. 
 
Bizim açımıdan belli olan birşey yok. Her ne yapacaksak kendi özgür 
irademizle yapacağız ve biz sonra öğreneceğiz kimin nereye gittiğini. 
 
Ve şu 2 günlük temsili imtihan da, sonsuza dek imtihan edilseydik 
yapacaklarımızla parelel gerçekleşecek. Yani kimse kazayla cennete ceye 
cehenneme gitmiyor. Tam tersine, sonsuza dek yaşasaydın ne olacağın 
belli olduğundan, gerçekten tam hak ettiğin sonsuz diyara gideceksin. 
 
Yoksa Allah bilmeseydi kimin sonsuza dek yaşasaydı ne yapacağını, o 
zaman herkes tesadüfü bir şekilde cennete ve cehenneme gidiyor olurdu. 
Tombaladan ne çıkarsa, kimi 2 günlük dünyada nasıl denk gelir, nasıl 
veda ederse o şekilde kazayla cennete veye cehenneme düşerdi. 
 
Ama hayır, herkes tam hak ettiği şeye kusursuz bir şekilde kavuşturuluyor yüce Rabbimiz tarafından. 
 
 Bir yaralı insan düşünün. Yolda görmüşsünüz acil yardıma ihtiyacı var. 
Şimdi Allah bu kişinin yaşayıp yaşamayacağını biliyor. Ama sen 
bilmiyorsun. Bu yüzden hemen o kişinin yardımına koşar, canla başla 
çalışırsın kurtarmak için o kişiyi. 
 
İşte imtihan mantığı ve gerçeği de aynen böyle. Biz bilmiyoruz 
kendimizin cennetlik mi yoksa cehennemlik mi olduğumuzu(ve de 
başkalarının). Bu yüzden hem kendimizin hem de tüm insanların 
yardımlarına koşmalıyız. Hem dünyevi haz adına, hem de sonsuz mutluluk 
adına.... 
 
Sürekli insanların mutlu olacağı güzel davranışlar üretmeliyiz. 
 
Selam ve sevgiler.
  __________________ Bloğum:
 
 http://emre1974tr.blogspot.com/
 
 e-kitabım:
 
 http://www.scribd.com/doc/99945687/f2dgkz4q-Book
 
 Twitter adresim:
 
 https://twitter.com/emre_1974tr
         | 
        
       
        | Yukarı dön | 
         
          
          
         | 
        
       
       
        |   | 
       
        
         
         Emre_1974tr Uzman Uye 
          
 
  Katılma Tarihi: 05 agustos 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 494
          | 
        
         
          
           | Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
		     | 
                    
            		  
           | 
           
          
           
  | 
           
          
Rabbimizin bilmesi özgür iradeyi etkilemez
Allah’ın bizlerin özgür iradelerimizle ne yapacağımızı bilmesi, bazı 
insanlar tarafından “özgür irade olmadığı” şeklinde yorumlanıyor. “Demek
 ki bilinenin tersini yapamayacağız” şeklinde itirazlar yükseliyor. 
 
Hayır, özgür irademizle neyi seçeceğimizin bilinmesi, iradenin özgürlüğünü etkilemez. En ufak bir bağlantı dahi yoktur. 
 
Bir şeyin tersini yapabilmek başkadır, yapmak ise bambaşkadır. 
 
Örneğin falanca olayda A şıkkını seçecek bir insan diyelim. Rabbimiz de 
bunu biliyor. Tersini de yapma, yani bu şıkkı seçmeme özgürlüğü de var. 
Ama kendi kararıyla A şıkkını seçecek. 
 
Kısacası A şıkkını seçme hareketini yapmayabilir, ama yine de yapacak. 
 
Allah bildiği için seçmiyor insan, kendisi özgür iradesiyle A şıkkını seçtiği için Yaratıcımız biliyor. 
 
Bu konuya bambaşka bir örnek verelim: 
 
 
 
Hud 
 
107. Gökler ve yer durduğu sürece orada kalıcıdırlar; ancak Rabbin dilerse başka. Rabbin, dilediğini Yapandır  
 
108. Mutluluğu hak edenler ise, gökler ve yer kaldığı sürece cennette 
kalıcıdırlar. Rabbin dilerse başka. Kesintisiz bir ödüldür bu.  
 
Yüce Allah burada bize gelecekte ne yapacağını söylüyor. 
 
Ve diyor ki "eğer tersini dilemezsem, cennettekileri asla çıkarmayacağım" 
 
Ve çıkarmayacağına dair söz de veriyor. 
 
Başka bir deyişle "istersem bu hükmümü değiştirebilirim, ama 
cennettekilerin sonsuza dek orada kalmasını, özgür irademle istediğim 
için kalacaklar" demekte. 
 
Bu özgür irade konusunda ikinci bir sağlama, delil daha sunuyor bizlere. 
 
Biz bu durumda Allah'ın gelecekte ne yapacağını biliyoruz. 
 
Ama demek ki bizim gelecekte Allah'ın ne yapacağını bilmemiz, O'nun özgür iradesini etkilemiyor. 
 
Tıpkı O'nun bizim ne yapacağımızı bilmesinin, bizim özgür irademizi etkilememesi gibi. 
 
Bir şeyi "yapabiliyor olmak başka, yapmak bambaşkadır". Ve bu durum özgür iradenin sonucudur. 
 
Selam ve sevgiler.
  
  __________________ Bloğum:
 
 http://emre1974tr.blogspot.com/
 
 e-kitabım:
 
 http://www.scribd.com/doc/99945687/f2dgkz4q-Book
 
 Twitter adresim:
 
 https://twitter.com/emre_1974tr
         | 
        
       
        | Yukarı dön | 
         
          
          
         | 
        
       
       
        |   | 
       
        
         
         Emre_1974tr Uzman Uye 
          
 
  Katılma Tarihi: 05 agustos 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 494
          | 
        
         
          
           | Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
		     | 
                    
            		  
           | 
           
          
           
  | 
           
          
Kader ve özgür iradeyle ilgili sorulara verdiğim cevaplar
  QUOTE(redfinity @ Mar 28 2008, 04:30 AM)  
"Redfinity: 13:15'de bu kaleme ne olacak? 
Tanrı: Ben tersini dilemezsem, kalem masadan düşecek 
Redfinity: Peki dusmesini diliyor musun? 
Tanri: .... 
 
Burada tanri ne diyor bana? Bir tek yanit bekliyorum" 
 
Cevabım: 
 
Redfinity: 13:15'de bu kaleme ne olacak? 
Tanrı: Ben tersini dilemezsem, kalem masadan düşecek 
Redfinity: Peki dusmesini diliyor musun? 
Tanri: .... 
 
—Evet. 
 
Veya  
 
—Hayır. 
 
Diyecektir ve gerçekleşecektir. 
 
Diğer söylediğine gelince, Allah “bize yönelik o ifadeleri kullanıyor”. Allah biliyor ama sen, ben bilmiyoruz: 
 
11:107 Gökler ve yer durduğu sürece orada kalıcıdırlar; ancak Rabbin dilerse başka. Rabbin, dilediğini Yapandır. 
 
11:108 Mutluluğu hak edenler ise, gökler ve yer kaldığı sürece cennette 
kalıcıdırlar.12 Rabbin dilerse başka. Kesintisiz bir ödüldür bu. 
Ayrıca “sizi sınıyoruz bakalım ne yapacaksınız” gibilerinden ifadeler de
 hep bize yönelik bilinmeyendir. Yoksa Allah açısından ne imtihan var, 
ne de zamanda yolculuk. 
 
Orada senin soru sorup istekte bulunman bile aslında bilinenin, senaryonun bir parçası. 
 
Ve üçüncü yanlışın “bir şeyi yapabiliyor olmak ile yapmayı” birbiriyle karıştırıyorsun. 
 
Örneğin Allah istese cennetlikleri cehenneme, cehennemlikleri de cennete
 koyabilir veya herkesi cehenneme koyabilir. Ama bunu yapabiliyor 
olması, yapacağı anlamına gelmiyor.  
 
Yani sen Allah'a "hadi değiştir emrini bakalım değiştirebiliyor musun?" 
demen aslında aynı zamanda "hadi cennetlikleri cehenneme at, bakalım 
atabiliyor musun, eğer onları cehenneme atamazsan, özgür değilsin" demek
 kadar boş ve hatalı. İyileri cennette zorunlu olduğundan değil, 
istediği için tutuyor. 
 
Selam ve sevgiler. 
 
 
 ******************************** 
 
 
QUOTE(redfinity @ Mar 29 2008, 03:54 AM)  
"Cennet veya cehennemden bahsetmiyorum. Konuyu oraya getirmeyecegim. 
Gostermeye calistigim sey, Allah'in Alim-i mutlak sifatindan oturu 
gelecegi degistiremeyecegi, yani, gelecekte su anda bildiginden farkli 
birsey yapamayacagi. Dolayisi ile onun bile ozgur iradesi olmadigi.  
 
Bu diyalog ayni basta yazdigim gibi tamamlanacaktir: 
 
Redfinity: 13:15'de bu kaleme ne olacak? 
Tanrı: Ben tersini dilemezsem, kalem masadan düşecek 
Redfinity: Peki dusmesini diliyor musun? 
Tanri: Evet (dedigini varsayiyoruz. Istersen hayir'i da secebiliriz). ......(1) 
Redfinity: 13:15 de kalem masadan dusecek yani. Oyle mi? 
Tanri: Evet. [Bu noktada tanrinin bilgisi kalemin dusecegi seklindedir] 
..[saat 13:12 olur].. 
Redfinity: Kalemin dusmesini engelleyebilir misin? 
Tanri: Bunu yapapamam? 
Redfinity: Neden o? 
Tanri: Cunku bunu yaparsam biraz onceki bilgimin yanlis oldugu ortaya 
cikar. Bu yuzdende gelecegi degitiremem. Ozgur iradem yoktur. 
 
 
Emre, bu probleme mantikli bir cozum bulmaya calismak gercekci bir 
yaklasim olmaz. "Inanmak irrasyonaldir ama yine de inaniyorum" yanitini 
ben saygi duyarak kabul ederim." 
 
CEVABIM: 
 
Tam tersine, "inanmamak, inkar etmek" irrasyoneldir. 
 
Dediğimi anlamadığını görüyorum. 
 
Cennet meselesinde ne demiştim? 
 
İşte buradaki uyarlama da aynısı olacak dedim. 
 
Anlayabilmen için diyaloğuna yerleştireyim: 
 
Redfinity: 13:15'de bu kaleme ne olacak? 
Tanrı: Ben tersini dilemezsem, kalem masadan düşecek 
Redfinity: Peki dusmesini diliyor musun? 
Tanri: Evet (dedigini varsayiyoruz. Istersen hayir'i da secebiliriz). ......(1) 
Redfinity: 13:15 de kalem masadan dusecek yani. Oyle mi? 
Tanri: Evet. [Bu noktada tanrinin bilgisi kalemin dusecegi seklindedir] 
..[saat 13:12 olur].. 
Redfinity: Kalemin dusmesini engelleyebilir misin? 
Tanri: Tabii 
Redfinity: Hani düşecekti? 
Tanrı: Zaten düşecek.Birşeyi yapabiliyor olmak , onu yapmak zorunda 
olduğun anlamına gelmiyor. Kararım kalemin düşeceği şeklinde ve de 
düşecek. 
 
Yani  
 
Redfinity: Cennettekileri cehenneme atabilir misin? 
Tanrı: Evet atabilirim. 
Redfinity: Ama cennetten hiç çıkmayacaklarına söz vermiştin. 
Tanrı: Evet verdim ve de çıkmayacaklar. Onları cehenneme atabilme 
gücümün olması, atacağım anlamına gelmiyor. Kararım hep cennette 
kalacakları yönde. 
 
 ********************************* 
 
QUOTE(redfinity @ Mar 29 2008, 04:56 AM)  
"Dedigim gibi su anda cennet veya cehennem'den bahsetmiyorum. 
 
Su en son yazdigin cumledeki problemlere bakalim: 
 
Tanrı: Zaten düşecek.Birşeyi yapabiliyor olmak , onu yapmak zorunda 
olduğun anlamına gelmiyor. Kararım kalemin düşeceği şeklinde ve de 
düşecek. 
 
Birincisi, bu bir cocugun "ucabilirim ama canim istemiyor" demesine benziyor. 
"Istersem kalemin dusmesini engelleyebilirim ama engellemiyorum" cumlesinin bundan hic bir farki yok. 
 
Ikincisi "kararim" ne demektir. Bir karar verilebilmesi icin o kararin 
oncesinde "kararin verilmedigi bir belirsizlik" ani olmasi gerekir. Yani
 gecmiste allah icin kararin verildigi bir an mi var?  
 
Bunun nesi acik degil anlamiyorum; Allah bir karar verdigi anda (gelecek
 bir anda kalemin masadan dusmesi), o olay onun bilgisi olmustur. Bu 
bilgi degisemeyecegi icinde allah kararini daha sonraki bir anda 
degistiremez. 
 
Yani, olay "yapabiliyor fakat yapmak zorunda degil" degil "yapamiyor".." 
 
********************** 
 
CEVABIM: 
 
Hayır dostum, bunu da defalarca açıkladık. 
 
"Bilinmeyen bizim açımızdan" . Bu yüzden bize yönelik olarak bu ifadeleri kullanıyor Tanrı. 
 
"bakalım ne yapacaksınız diye sınadık" 
 
"cennette sonsuza dek kalacaksınız, ama tersini dilersem başka" 
 
"bana dua edin-dileklerinizi iletin " 
 
Zamansız olan Allah için zaten gelecekte gerçekleşecek birşey yok. Ama 
zamanlı olan bizlerin algılayabileceği şekilde belirtiyor ifadeleri. 
 
Cennet ve cehennemle ilgili verdiğim örnek bunu çok iyi temsil ediyor. 
 
Redfinity: Cennettekileri cehenneme atabilir misin? 
Tanrı: Evet atabilirim. 
Redfinity: Ama cennetten hiç çıkmayacaklarına söz vermiştin. 
Tanrı: Evet verdim ve de çıkmayacaklar. Onları cehenneme atabilme 
gücümün olması, atacağım anlamına gelmiyor. Kararım hep cennette 
kalacakları yönde. 
 
Allah isterse cennettekileri cehenneme atabilir. Ama "özgür iradesiyle 
onları hep cennette tutmaya karar vermiş". Ve bize bu kararını 
açıklıyor: 
 
 
"sonsuza dek cennette kalacaksınız, ama tersini dilersem başka" 
 
Allah özgür iradesiyle bizi sonsuza dek cennette tutuyor. Böyle olmasını istediğinden dolayı. Ve bize bunu açıklıyor. 
 
Birşeyi yapabiliyor olmak başka, yapmak zorunda olmak bambaşka. Ama 
Allah yapıp yapmamakta özgür olduğu için cennettekileri cehenneme 
atmıyor. 
 
Burada bizim "Allah'ın cennettekileri cehenneme atmayacağını bilmemiz" "Allah'ın özgür iradesini etkilemiyor". 
 
Yani Allah'ın yapacağını bilmemiz, Allah'ın özgür iradesi üzerinde hiçbir etkisi olmayan birşey. 
 
Tıpkı Allah'ın bizim yapacaklarımızı bilmesinin, bizim özgür irademiz üzerinde hiçbir etkisi olmadığı gibi. 
 
Allah insanları "biz bildiğimizden dolayı değil, öyle istediğinden dolayı cennetinde sürekli tutuyor" Ve bize bunu açıklıyor. 
 
Yani Redfinity'ciğim, senin bu iddian düşündüğünün tam tersine, özgür iradeye yepyeni bir ispat örneği daha sundu.  
 
Görüldüğü üzere "bilindiği için yapılmıyor", tam tersine "özgür iradeyle o şık seçildiği için biliniyor". 
 
Yani şu ayetlerde zaten "senin diyaloğun"cevaplanmış durumda: 
 
Hud 
 
107. Gökler ve yer durduğu sürece orada kalıcıdırlar; ancak Rabbin dilerse başka. Rabbin, dilediğini Yapandır  
 
108. Mutluluğu hakkedenler ise, gökler ve yer kaldığı sürece cennette 
kalıcıdırlar. Rabbinin dilerse başka. Kesintisiz bir ödüldür bu.  
 
Yüce Allah burada bize gelecekte ne yapacağını söylüyor. 
 
Ve diyor ki "eğer tersini dilemezsem, cennettekileri asla çıkarmayacağım" 
 
Ve çıkarmayacağına dair söz de veriyor. 
 
Başka bir deyişle "istersem bu hükmümü değiştirebilirim, ama 
cennettekilerin sonsuza dek orada kalmasını, özgür irademle istediğim 
için kalacaklar" demekte. 
 
Bu özgür irade konusunda ikinci bir sağlama, delil daha sunuyor bizlere. 
 
Biz bu durumda Allah'ın gelecekte ne yapacağını biliyoruz. 
 
Ve Allah diyor ki "siz bunu bildiğinizden dolayı değil, ben böyle 
olmasını istediğimden dolayı cennettekiler hep kalacaklar" "Ama istersem
 bunu değiştirebilirim" 
 
Demek ki bizim gelecekte Allah'ın ne yapacağını bilmemiz, O'nun özgür iradesini etkilemiyor. 
 
Tıpkı O'nun bizim ne yapacağımızı bilmesinin, bizim özgür irademizi etkilememesi gibi. 
 
Birşeyi "yapabiliyor olmak başka, yapmak bambaşkadır". Ve bu durum özgür iradenin sonucudur. 
 
Selam ve sevgiler.  
 
 
 ******************************* 
 
 
Aziz sordu: 
 
"sevgili dostum özgür irade var diyorsun ardındanda bir senaryoyu oynuyoruz diyorsun bu nasıl bir çelişki olmuyormu 
eğer bir zamanlar şöyle bir tezim vardı yaratan bilmek istemiyor 
olamazmı diyordum ama buna kuranda dayank bulamadım kuran devamlı 
kul(köle) olacaksınki bu dünya imtihanını kazanasın diyor  
sorarım size kim gününü gün etmekten hoşlanmaz kendimden örnek vereyim 
evliyim ve iki oğlum var evli olmayı yani bağımlı olmayı istemezdim eğer
 iman etmiş olmasaydım delimiyim başkalrının sorumluluğunu sırtıma 
alıyım hayatımı yaşardım beni bunlardan alı koyan özgür irademmi sence 
iyi düşün" 
 
CEVABIM: 
 
1- Hayır, dediğimi anlamamışsın sevgili kardeşim. 
 
Allah bizim özgür irademizle neyi seçeceğimizi biliyor. Ve bunu 
kullanarak hakettiğimize kavuşacağımız şıkları karşımıza çıkartıyor. 
Yani seçim tamamiyle senin özgür iradene ait. 
 
Ama Allah seni neyin seçeceğini bildiğinden,kalbindeki iyilik veya kötülükle yüzleşmeni sağlayacak şıkları karşına çıkartıyor. 
 
Örneğin İblis o güne kadar her denileni yapıyordu. Eğer Allah dilesydi 
yine yapacağı bir şeyi söylerdi örneğin "gidin dünyada şu işi yapın" 
derdi. Ama Adem'e secde edin deyince İblis'in kalbindeki hainliği ortaya
 çıkaracağını bildiğinden bu şıkkı çıkarttı karşısına(secde etmek ya da 
etmemek). 
 
2- Kesinlikle özgür iradeye sahibiz. 
 
Selam ve sevgiler.
  __________________ Bloğum:
 
 http://emre1974tr.blogspot.com/
 
 e-kitabım:
 
 http://www.scribd.com/doc/99945687/f2dgkz4q-Book
 
 Twitter adresim:
 
 https://twitter.com/emre_1974tr
         | 
        
       
        | Yukarı dön | 
         
          
          
         | 
        
       
       
        |   | 
       
        
         
         Fers Uzman Uye 
          
 
  Katılma Tarihi: 29 nisan 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 188
          | 
        
         
          
           | Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
		     | 
                    
            		  
           | 
           
          
           
  | 
           
          
  
  
Emre_1974tr Yazdı: 
   
    
    
      
        O da bazı küçük sıkıntı ve mükâfatları tattırmaktır. Yine bu kısa özet imtihan hayatı yaşattırılıyor o kötülere ki, ahirette kalplerindeki pislikleri görebilsinler, itiraz hakları olmasın. Zaten şu 2 günlük senaryo da kalbimizdeki iyilik veya hainlikle-kötülükle yüzleşmemizi sağlıyor. Çünkü İblis özgür iradesiyle kötülüğü seçen zalimlerden idi. Sadece bunun bir vesileyle açığa çıkması gerekiyordu: | 
       
       | 
    
    | 
 
 
ifadeleriniz geçerli/gerçekçi görünmüyor...neyin itirazı, hangi ecel,  
kişi üç günlük iken vefat etti ne yüzleşmesi ne kadar yaşadıki yüzleşsin, üç günlük bebek neye itiraz edecek, yaşamadıki, sınava tabi olmadıki, zorluklarla sınanmadıki "bak zorluklarla sınanınca sen böyle yapıyorsun işte bu yüzden di bu imtihan, ne olduğunu bil diye" densin... 
iki yaşında vefat edenle yüz yaşında binbir çeşit sıkıntıyla muhatap kalıp sonra karşısında göstereceği dirence kendisini tanık kılmak için yaşatılan arasındaki adalet dağılımı nasıl olacak veya beş senelik bir ömrde daha beyni olgunlaşmadan saatine yenik düştü, neye tanıklık edecek/kendisini yüzleştirecek, "yaşasaydın ne farkedecekti sen zaten cehennem ehliydin" mi denecek... 
yedi yaşındaki çocuğun içindekileri hangi arada açığa çıktıda kendine şahit tutuldu.... 
eceller bitmez... 
erken ecel sahipleri sıkıntılarla boğuşmadan/yüzleşmeden/acı, ağrı sıkıntı çekmeden çekip gitsin sonra "gerek yoktu sen zaten cennetliktin/cehennemliktin" densin... bu mu sizin anladığınız/açıkladığınız adil sistem...
  
  
         | 
        
       
        | Yukarı dön | 
         
          
         | 
        
       
       
        |   | 
       
        
         
         ycenk Katilimci Uye 
          
 
  Katılma Tarihi: 27 ocak 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 15
          | 
        
         
          
           | Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
		     | 
                    
            		  
           | 
           
          
           
  | 
           
          
Çok güzel, çok derin bir konuda gayet mantıklıca yazılmış bir yazı. Baştan sona katılıyor, Emre Bey'e teşekkür ediyorum.
 
  
         | 
        
       
        | Yukarı dön | 
         
          
         | 
        
       
       
        |   |       
      | 
    
   
  |