Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bizler inanç sistemimizi öyle yanlış bir yol üzerine oturtmuşuz ki, Kur’an ın hükümlerine inancımızın taban tabana zıt olduğunun, farkında bile değiliz. Yine bir kardeşimizin, bir yazıma verdiği cevap çok düşündürücü olduğu için, sizlerle paylaşmak istedim. Çünkü bu yanlış her zaman yapılıyor, örnek gösteriliyor.
(Haluk bey, sözleriniz Hadis Münkirlerinin sözlerine benziyor. Hadislerin Kur'an'a arzına dâhil tek bir rivayet yoktur. Zaten bu çok absürd bir metod çünkü Kur'an'da meselelerin tamamı yoktur. Kur'an'da meselelerin tamamı yok ise her meseleyi Kur'an'a nasıl arz edeceksiniz?)
İşte size günümüz tabiriyle, din ve iman adına meçhule doğru yolculuğa, dikkat çekici bir örnek. Arkadaşımız hadislerin Kur’an a arzı konusunda rivayet arıyor. Hâlbuki Kur’a na bakmış olsaydı, Allah ın uyarılarını görüp, sakın emin olmadığın bilginin ardına düşme, Kur’an ın ipine sarıl, sizlere Kur’an da her konudan nice örnekleri verdik ki anlayasınız, hiçbir eksik bırakmadık biz Kur’an da, dediğini apaçık görecekti. Kur’an dururken, ondan başka kanıt mı arıyoruz. Aradığımız için de, toplum olarak bugün ne hallerdeyiz. Allah bizleri affetsin.
Kardeşimiz bu sözleriyle, bizlere iletilen rivayetlerin, helal ve haram hükümlerinin hepsini Kur’an da bulamayacağımızı, onun içinde Kur’an da bahsedilmeyen, hükmü verilmeyen konuları da Kur’an dan aramamız ve Kur’an ın süzgecinden geçirmemiz mümkün olamayacağını söylüyor. Bu doğrultuda, düşünce ve inancını dile getiriyor. Kontrolü olmayan bir inancı, Allah a nispet etmekten, Rabbim e sığınırım.
Arkadaşımız hadislerin Kur’an a arzına dâhil, tek bir rivayet yoktur diyerek, kendine delil bulmuş bile. Önce bu kardeşimize rivayetlerin dine hüküm koyamayacağını, rivayetin önce ne olduğunu araştırmasını öneririm.
Hadislerin Kur’an a arzı konusunda, yine rivayet arayan bu kardeşimize, MİNAREYİ ÇALAN, KILIFINI HAZIRLAR sözünü hatırlatmak isterim.
Aklını kullanan, hurafe den delil aramaz. Aklını kullanan Rabbin koruması altındaki FURKAN dan delil arar.
Kendisine rivayet kanıt arayan kardeşimize, peygamberimizin rivayetlerinden de elbette örnek gösterebiliriz. Bir şartla, Kur’an ın onayını almak şartıyla. Peygamberimiz bizlere, Kur’an ın iki kapağı arasındaki bilgilerden başka, hiçbir şey bırakmadığını söyler. Yine bu kardeşimiz eğer iyi araştırmış olsaydı, peygamberimizin önce izin verdiği, ama daha sonra yapılan yanlışları gördüğü için, hadis yazımının, naklinin yasaklandığını bilmesi gerekirdi. Bu yasağın dört halife devrinde de devam ettirildiğine dair, birçok rivayet bilgiler vardır bugün elimizde. Dediğimiz gibi, hepside rivayettir. Hiçbir rivayet dine hüküm koyamaz, doğruluğundan eminde olamayız. Dine hüküm koyan, yalnız Rabbimizdir, onun onayından geçen her bilgide, bizim başımızın tacıdır.
Bu arkadaşımız bunları söylerken, bugün bizlere öğretilen ve Kur’an ın bahsetmediği birçok örnekleri de vererek, bakın bu konuda Kur’an da haram olduğuna dair bir bilgi yoktur, yani bunları da peygamberimiz haram olduğuna, hükmederek, bizleri hadisleriyle bilgilendirmiştir, onun için her şeyi Kur’an ile karşılaştıramayız, Kur’an da aramamız mümkün değildir diyebiliyor.
Peki, bu inanç ve düşünceye Kur’an onay veriyor mu? Rivayetlerden bu konuda kanıt arayan ve bulamayan kardeşimize, acaba Kur’an bu düşüncesine onay veriyor mu diye, düşünmesini de öneririm.
Diyelim ki arkadaşımız haklı, İslam ı yaşamak adına takip edeceğimiz bu yol ve yönteme, eğer onay veriyorsa Kur’an, bu durumda ona hak verebiliriz. Gelin şimdi bu sorunun cevabını Kur’an da arayalım. Yani Allah elçisine, kendisinin haram dediklerinden başka konularda da, haram koyma yetkisi vermiş mi?
Önce size her yazımda neredeyse hatırlattığım, bir ayeti hatırlatmak istiyorum.
Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.
Dikkat ederseniz Allah, sizleri Kur’an dan sorum tutuyorum diyor. Hatta birçok kez Kur’an ın ipine sarılmamıza önerir bizlere. Bu hükmü veren Rahman, acaba daha sonra Kur’an ın hükmü olmayan, Kur’an da hiç bahsedilmeyen bir hükümden, haramdan sorumlu tutar mı bizleri? Sanırım arkadaşımızın düşüncesi, daha ilk örnek verdiğim ayetten bile onay alamadı.
Şimdi sizlere peygamberimizin, haram ve helal koyma yetkisinin olup olmadığına ışık tutacak, bir ayeti hatırlatmak ve üzerinde sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum.
Aşağıdaki ayette, peygamberimiz aile içinde, eşlerinin hoşnutluğu adına, helal olan bir şeye haramdır diyor. Bakın Allah bunu yapan elçisine nasıl bir ayet indiriyor, uyarıyor ve aile içinde söylenmesine rağmen, bu uyarıyı Kur’an a alarak, tüm insanlığın bu konudan haberinin olmasını, acaba neden istiyor olabilir. Önce ayeti yazalım.
Tahrim 1: Ey Peygamber, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek, Allah'ın sana helal kıldıklarını niçin haram kılıyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
Ayete dikkatle baktığımızda, aslında aile içinde, belki de yalnız eşleri arasında hoşnutluğu sağlamak adına, peygamberimiz helal olan bir şeye haramdır diyor. Fakat Allah, bu aile içindeki olay dışarıya yanlış akseder, duyulur diye, hemen bakın nasıl bir ayet indirerek uyarıyor. İşin ilginci bu uyarıdan bizlerinde haberinin olmasını istiyor. Yoksa gizlicede elçisini uyarabilirdi. İşte bu ayetten almamız gereken, büyük dersler var. Ayette, Allah ın sana helal ettiğimi, neden haramlaştırıyorsun sözleri, sizce her şeyi çok net açıklamıyor mu?
Şimdide Allah ın helal ve haram konusunda verdiği hükümlere ve bizleri bu konuda ki uyarılarına bakalım.
Bakara 173: Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Yukarıda ki ayette açıkça belirtilenlerin dışında, temiz olan her şeyin helal olduğunu siz bu ayetten anlamadınız mı?
Günümüzde bizlere uzun bir liste verilir, helal ve haramları içeren. Hani bu liste neden Kur’an da yok diyenlere, işte kardeşimizin bana söyledikleri yıllardır topluma da söylendiğinden, hiç kimse bu listenin nereden geldiğini de araştırmamıştır. Çünkü her şey Kur’an da yoktur, mantığına inandırılmışız da ondan.
Kur’an da hiç bahsi geçmeyen, haramlar listesi nereden bizlere sokulmuştur biliyor musunuz dostlar? Bugün Yahudilerin elindeki, tahrif edilmiş Tevrat ta yazıyor. Tek tırnak hayvanlar yenmez, çift tırnak olacak, yabani şu ya da bu hayvanlar yenmez, denizde şunlar yenir bunlar yenmez ve buna benzer uzun bir liste vardır. Hiç birimiz sormuyoruz bile, neden Kur’an da yok tüm bu haramlar listesi? Hani Kur’an dan sorumluyduk, hani Kur’an ın ipine sarılacaktık, hani biz Kur’an da hiçbir eksik bırakmadık diyordu Rabbim. Ne oldu tüm bu ayetlerin hükümleri. Yoksa bu ayetlere iman etmiyor muyuz?
Kimseye soramayız, çünkü sorgulama yetkimiz, gücümüz elimizden alınmışta ondan. Sen düşünme, zaten anlayamazsın mantığını içimize sokanlar, bu işi çok iyi başarmışlar. Artık sorgulamayan, düşünmeyen bir toplum olmuşuz.
Kur’an indirilmeden önce, nelerin haram olduğu konusunda detaylı bir bilgimiz yok elbette. Fakat Allah elçisine, o günkü ehli kitap toplumunu uyarmak adına, bakın nasıl bir ayet indiriyor.
Aliimran 50: 'Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah'tan korkup bana itaat edin.'
Demek ki daha önce, bazı şeyler geçmiş topluma harammış. Ama Allah bu haramları kaldırmak için ayetler indirdiğini, yani bundan sonra açıkladıklarımın dışında, haramlar yapmayın sakın kendinize diyor.
Şimdi hatırlatacağım ayet üzerinde, lütfen dikkatle düşünelim. Düşünme yetkisini başkalarına verenler düşünmeye bilir. Kendi sorunu.
Hakka 44–45–46: Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık. Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik.
Ayetin güzelliğine bakar mısınız lütfen. Allah Kur’an dışından bazı sözleri, bunlarda Allah katındandır deseydi, onun canını alırdık diyor. Ama bu ve buna benzer onlarca ayetlere gözlerini yumanlar, hala peygamberimizin Kur’an da olmayan konularda hüküm verebileceğine inanmakta ısrar edebiliyorlar. Sırf hurafe itikatlarından vazgeçmemek adına.
Arkadaşımız bana verdiği cevaplarda, Allah sadece Kur’an demiyor, peygambere de itaati vurguluyor diyerek, ayetleri kendi itikatlarına delil aramaya devam ediyor. Hâlbuki Allah elçime uyun, ona uymak bana uymak gibidir derken, elçisinin bizleri yalnız ve yalnız Kur’an ile uyaracağını, onun dışına çıkmayacağını anlatıyordu birçok ayetinde. Kur’an ın dışına çıkamayacağını, onun dışından bazı sözleri bunlarda Allah katındandır demiş olsaydı, onun canını alırdık dediği ayetleri görmezden gelerek, kendi itikatlarına kelimelerin ardından delil arayanlara, ne söylesek anlamayacaklarını çok iyi biliyorum.
Bakın Rabbim bu ve buna benzer itikatların ardı sıra giderek, Allah ın Kur’an da hiçbir delil indirmediği şeylerin ardına düşenlere ne söylüyor.
Enam 81: “Allah’ın size, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O’na ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden ne diye korkayım? Öyle ise iki taraftan hangisi güvende olmaya daha lâyıktır? Eğer biliyorsanız söyleyin.”
Bana Kur’an da her şey yazmaz diyen kardeşimizin, acaba bu ayetlerin ne söylediğinden haberi yok mu?
Allah size hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri, bunlarda Allah katındandır diyenleri, adeta Allah ın yetkilerini edindikleri velilere nispet ettiklerinden, tüm bu davranışlarından dolayı, Allaha ortak koşma olarak görüyor bunları yapanları. Elbette Rabbin hükmetmediklerini de, bunlar Allah katındandır diyenler, Allah ın hükümlerine ortak koştuklarını bilmelidir.
Ayetin sonunda, Rabbin sorusu düşündürücüdür. Bakın ne soruyor aklını kullananlara. Öyleyse iki taraftan hangisi güvende olur?
Birincisi Allah ın hükümlerine iman edip, hurafe ve sanının ardı sıra gitmeyenler. Diğeri de Kur’an da Allah ın hiçbir delil indirmediği halde, bunlarda Allah katındandır diyenlerin takip ettiği yol. Sizce hangi yol daha emin ve daha doğrudur? Rabbin ayetin sonunda, sorduğu gibi. EĞER BİLİYORSANIZ SÖYLEYİN.
Kur’an bu konuda çok açık hükümler vermiş ve Allah ın Kur’an da hüküm vermedikleri hiçbir konuda, sorumlu olamayacağımızı ve yine haram ve helal konusunda da yetkinin yalnız Allah ta olduğunu, apaçık bakın nasıl bildiriyor bizlere.
Maide Suresi 87: Ey iman sahipleri! Allah 'ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez.
Sur. 116. ayet; Yalan düzerek Allah'a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan düzerek Allah'a iftira edenler kurtulamazlar.
Demek ki bu konuda, apaçık hüküm var. Bilgisizce emin olmadan, Allah ın açıkça haramdır demediklerine, haram deme yetkisi kimsede yok. Ayete dikkat ederseniz, Allah ın helal kıldığından bahsediyor. Demek ki yetki bizzat kendisinde. Bunun dışında şu ya da bu haramdır demek, Allaha iftira atmak olduğunu hatırlatıyor bizlere.
Aşağıdaki ayetlerde bu konuyu daha da pekiştiriyor ve bakın ne diyor.
Enam 140: Şu bir gerçek ki, ilimsizlik yüzünden öz evlatlarını beyinsizce katledenlerle, Allah'ın kendilerine verdiği rızıkları, Allah'a iftira ederek haramlaştıranlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır. İnan olsun, sapıtmışlardır onlar; hiçbir zaman doğruyu ve güzeli bulamazlar.
Enam 150: Şunu da söyle: "Allah şunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran şahitlerinizi getirin." Eğer tanıklık ederlerse, sakın onlarla birlikte tanıklık etme! Ayetlerimizi yalanlayanlarla ahrete inanmayanların keyifleri ardınca gitme! Onlar, kendi Rablerine başkalarını denk tutuyorlar.
Yunus Suresi 59. De ki: "Ne oldu size de Allah'ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir haram yaptınız bir de helal?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?
.
Yukarıdaki ayetleri apaçık gördükleri halde, hala gözlerini yumarak, Kur’an dışından haramlar edinenlere, daha ne söylemek gerekir bilemiyorum. Allah ın Kur’an da haram demediklerine haramdır diyenler, Allaha iftira ettiklerini söylüyor. Sanırım birde, peygamberimize iftira atıldığını da hatırlatmalıyım. Bu insanların sapmış olduğunu, bu insanların doğruyu asla bulamayacaklarının, uyarısını da yapıyor Allah ayetinde.
Enam suresi 50. ayetinde ise, Rabbin haram demediklerine haram dır diyenlere açık tehditle, Allah şunu haram etmiştir diyenler, bunun şahitlerini getirsinler diyor. Eğer tüm bunlara iman edip, Allah ın haram demediklerine, haramdır diye şahitlik yapanlarla birlikte olmayın diye ikaz ediyor bizleri.
Yunus 59. ayetinde de şükürler olsun Rabbim, bu konuya çok açık bir şekilde hükmünü veriyor ve bakın ne diyor, tekrar hatırlamakta yarar var.
(Ne oldu size de Allah'ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir haram yaptınız bir de helal?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?)
Demek ki haram ve helal koyma yetkisi, yalnız Allah ın mış, ama ayetleri okuyup, düşünen mi var. Bunu yapanların, Allaha iftira attıklarını unutmamalıdırlar. Bunun cezasını tahmin bile etmek istemiyorum. Rabbim cümlemizi böyle büyük bir hatadan korusun.
Bizler dine öyle hurafeler sokmuş ve buna yüzlerce yıldır inandırılmışız ki, adeta kangren olmuş içimizde. İnancımız Allah yolundan sapmış. Batıl doğru bilindiğinden, hakkın sözlerinin üstü örtülmüş. Yapılan yanlışları ortaya çıkarmaya çalışanlar, ayetleri topluma hatırlatma çabasında olanlar ise, toplumda dışlanır olmuş. Sünnet İnkârcı damgasıyla suçlanır olmuşlar.
Hâlbuki peygamberimiz söylemediği halde, bunlarda peygamberimizin sözleridir diyenlerin, cehennemdeki yerini hazırlasın diye uyaran peygamberimizin sözlerini, her nedense duymak istemiyorlar.
Allah yardımcımız olsun. Çok zor günlerin içinde yaşıyoruz. Kur’an her konuda detaylı bilgi vermeyen kitap ilan edildiği için, artık ona müracaat edende çok küçük bir azınlık kaldı. Yani artık peygamberimizin söylediği gibi, Kur’an terk edildi. Onun içindir ki Allah ta bizleri cezalandırıyor, dualarımız karşılık bulmuyor.
Dilerim Kur’an ın kıymetini anlayan, ona gereken saygıyı gösteren, Rabbin halis kullarından oluruz.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
|