Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Selam muhiddin kardeşim engin hoşgörün için teşekkür ederim.

Fikirlerine aynen katılıyorum. Herkes bildiklerini yazsa insanlar ilimleri ölçüsünde faydalansa ne güzel olurdu. Ama bizde öylemi, eğer benim gibi düşünmüyorsan vay haline gayyadan çıkamazsın. Tasavvuf çok ince bir konu o ilmi kamil bir mürşidin terbiyesinden geçmeden, anlayabilmek mümkün değil, tasavvufi düşünceleri akıl ve mantık ölçüsüne vurduğunuz zaman içinden çıkımazsınız. hal olarak yaşamanız lazım ki o konuda bilgi sahibi olabilesiniz.

 Allah c.c. akılla bilinmez, akıl dünyalık bir cevherdir, arazdır herneyse

Allahı ne inkar edebilir nede ısbat edebilir. Din nakildir, emri ilahiyle gelen vahyi ilahilerde akıl ve mantık ölçüsü aranmaz. Kardeşimizin birisi şöyle diyor kurandan başka allah kelamı yok, var incil var, tevrat var bunlarda Allah kelamı, hem, Allah kelimdir diyoruz, hemde vahyi ilahi artırk yok diyoruz, bal arısına vahyeden Hz.Allah sevdiği kullarla neden konuşmasın, eğer konuşmazsa allahın kelim sıfatına nasıl şahit olacağız.

Şahit gören demektir, görmeden şahitlik olurmu, koklamakda görmektir, dokunmakta görmektir. İşitmekte görmektir.

Eşhedü demek için görmek lazım, görmediysen nasıl şahitsin.

                                               sevgilerimle hoşcakal

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

sevgili dervis,

kamil insanlara herkesin ihtiyaci var.kamil insansiz olmaz.Vahdet yasanmadan bilinmez.Basit bir elmanin tadini anlatin bana desem insanlar nasil anlatir acaba.Hayatinda elmanin tadina hic bakmamis birine elmanin tadini anlatmakla ogretebilirmiyiz.Tatmadan bilinmez.Tarif ile patlican sigircik kusu olarak anlasilabilir.Gormeden bilinmez.Gormeden sahitlik olurmu demissin olur.Ama ona yalanci sahitlik derler.Ben burada fazla ic yuzune girmek istemiyorum cunku yanlis anlayanlar olabilir kimsenin aklini bulandirmayalim.Allah diledigine diledigi kadar nasip ediyor zaten.Ilim sahibi Allahtir.Onur ve yucelik sahibi olmak isteyenler bilsinlerki onur ve yuceligin tamami Allaha aittir.Suphesizki bir bilenin ustunde bir bilen vardir.Bizde bilenlerden yararlanmaya calisiyoruz.Allah herkesin ilmini arttirsin.Muhidin ibn arabiye sapik,seytan,kafir tum evliyaullaha boyle seyler soylemek.Varligin tekligine inanan herkesi kafir yapmak cok sacma.Bu anlays olmadan sirk batagindan kurtulunamaz.Ibadet uc turludur.1-cehennem korkusu,cennet arzusuyla yapilan.2-Allah rizasi icin yapilan 3-bu ibadet ise ilimle,amelle degil sadece tevhid ile yapilir.Tevhid yoksa Rabbinin cemalini ne bu nede baska bir dunyada goremezsin.Bu dunyada kor olan obur dunyadada kordur ayeti zahiren gozu gormeyen ozurlu kardeslerimiz icin degil herhalde.Gercegi gormeyen ve ne yazikki kendini gercegi goruyor zanneden zan ehli icin.Allah samimiyet sahibi kullarina gercegi mutlak bildirir,gormeyenlerin gormesini saglar.Sana saygilar ve nezaketin icin tesekkurler,sana aynen katiliyorum.Bilmeyen ne bilsin bizi bilenlere selam olsun. 

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam,

bu kitabı dikkatlice oku mu

Şeytan'ın Hileleri Abdurrahman İbnü'l Cevzi KAHRAMAN YAYINLARI Şeytan'ın hilelerini, bu hilelere karşı dikkatli ve uyanık olmayı, Şeytan'ın alimlere, yöneticilere, dindarlara, sıradan insanlara ve hemen herkese nasıl kokulup onları saptırdığını çok çarpıcı örneklerle ifade eden İbnu'l Cevzi'nin bu eseri, 800 yılı aşkın bir zamandır zevkel okunmakta ve tavsiye edilmektedir.

hiddin,

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Soru: Vahiy nedir?

Cevap: Vahiy, bir bilgiyi, bir işareti muhataba en hızlı ve en kestirme yoldan ulaştırmak anlamını taşır. Bu ulaştırma işi çeşitli vasıtalarla olabilir.

Bu, meselenin filolojik tarafıdır.

Vahyin terminolojik ve dinsel yönüne gelince: Kuran'ın tetkikinden anlıyoruz ki; vahiy, Yaratıcı Kudret'in bütün varlıklara, yaradılış düzenine uygun hareket tarzlarını bildirme yolu ve insanla ��konuşma�� yollarından biridir.

İlk ve genel şekle göre, Allah, varlıklara hareket tarzlarını vahyetmektedir. Bu anlamda vahiy, yaradılış düzeninin varlıklar tarafından algılanması ve bu düzene uygun hareketlerin sergilenmesi sistemidir. Vahyin bu kısmı, zorunludur. Bu vahyin gerektirdiği davranışları icra etmek bir varoluş zorunluluğudur. Burada hürriyet ve irade söz konusu değildir. Kuran bu tür vahye değinirken göklere, yeryüzüne, hayvanlara vs'ye görevlerinin hareket tarzlarının vahyedildiğini söyler. Örneğin, Fussılet suresi 12. ayette şöyle deniyor: ��Böylece gökleri, yedi planlı gök olarak kendi zaman ölçüleriyle iki günde düzenledi ve her gök planına, kendisiyle ilgili görevlerini vahyetti.��

Nahl suresi 68'inci ayette de şöyle deniyor: ��Rabbin, balarısına şöyle vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin...�� Zilzal suresinde yeryüzünün şiddetli sarsıntısı anlatılırken şöyle deniyor: ��O gün arz, kendi üstünde neler olup bittiğini bir bir anlatacaktır. Çünkü, Rabbin ona böyle yapmasını vahyetmiştir.��

İnsan, biraz sonra göreceğimiz vahiy ile beraber, şu ana kadar gördüğümüz vahiyden de pay almaktadır. Çünkü, insan da, ��sünnetullah�� denen ilahi tavır ve tarzın ölçüleri içinde seyreden bir varlıktır. O da vahyin, sünnetullahı düzenleyen direktiflerinden sıradan bir varlık olarak nasipleniyor. Ama, onun muhatap olduğu daha başka bir vahiy türü veya şekli vardır.

Burada altı çizilecek bir nokta da şudur: Vahyin kurumsal kısmını mühürleyen Son Peygamber Hz. Muhammed'in zuhurundan sonraki devrede, Yaratıcı'nın insanla diyaloğu bir kurumsal vahiy olayı değil, bireysel ilham olayı olarak devam etmektedir.

Ancak, İslam'a göre ilham sadece ona sahip olan kişiyi bağlar; genel ve bağlayıcı bir özellik taşımaz. Bu genellik ve bağlayıcılık sadece bilimindir.

Bu ilkeyi çiğneyerek kişilerin ilham ve rüyalarının ardı sıra giden İslam dünyası, bilimden uzaklaşarak evliya ve şeyh unvanlı yüzlerce düzenbazın hegemonyası altına girmiş ve perişan olmuştur. (Yaşar Nuri Öztürk)

http://arsiv.hurriyetim.com.tr/hur/turk/99/01/18/yasam/02yas .htm

Vahiy nedir, çeşitleri nelerdir?

        Sözlükte gizli konuşmak, emretmek, ilham etmek, îma ve işâret etmek, seslenmek, fısıldamak, mektup yazmak ve göndermek anlamlarına gelen vahiy, dini bir terim olarak, Allah�ın Peygamberlerine iletmek istediği mesajlarını, doğrudan doğruya veya Cebrail vasıtasıyla bildirmesine denir.

Kur�ân ve diğer kutsal kitaplar, vahiy ürünüdür. Vahiy, ilâhi ve gayr-i ilâhi olmak üzere iki kısma ayrılır. İlâhi vahiy, Allah�ın vahyi demek olup 5 çeşittir:

1- Cebrail�e (Necm, 53/10) ve diğer meleklere vahyi (Enfâl, 8/12).

2- Cansız varlıklardan yeryüzüne (Zilzâl, 99/4-5) ve gökyüzüne (Fussilet, 41/12) vahyi. Bu vahiy, �emretmek� anlamındadır.

3- Canlılardan bal arısına vahyi (Nahl, 16/68-69). Bu vahiy, ilham, içgüdü anlamındadır.

4- İnsanlardan Hz. Musa (a.s)�ın annesine (Kasas, 28/7) ve Hz. İsâ (a.s)�ın havarilerine (Mâide, 5/111) vahyi. Bu vahiy, fıtrî ilham, îma, emir anlamındadır.

5- Peygamberlere vahiy (Nisâ, 4/162. A�râf, 7/117, 160) Bu vahiy, ıstılâhî anlamdaki gerçek vahiydir. Vahiy denince ilk akla gelen bu vahiydir. Bu vahiy, sözlü, sözsüz ve Cebrail vasıtasıyla olur. Sözlü vahiy, Allah�ın perde arkasından Peygamberine hitap etmesidir. Sözsüz vahiy; rüyada veya uyanık iken vahyin Peygamberin kalbine ilkası şeklinde olur. Cebrail vasıtasıyla vahiy;

a) Peygamber uyanık veya uykuda iken vahyi Peygamberin kalbine ilkası ile,

b) Cebrail�in melek veya insan suretinde vahiy getirmesi ile,

c) Cebrail görünmeden vahyin çıngırak sesi şeklinde gelmesi ile olur.

Vahyin geliş şekillerinden bir kısmı, Şûrâ suresinin 51. âyetinde bildirilmiştir. Vahiy, Allah ile Peygamber arasında bir sırdır. Mahiyetini insanların tam anlaması imkansızdır. Vahiy geldiği anda Peygamber titrer, rengi değişir, alnı terler ve nefesi sıkışırdı. Hz. Muhammed (a.s.) gelen vahyi aynen hafızasına alır (Kıyamet, 75/16-19), sonra vahiy katiplerine yazdırırdı. Her sene Ramazan ayında inen âyetleri ve sûreleri Cebrail�e okuyup arz ederdi.

Gayr-i ilâhi vahy yani ilâhi olmayan vahy ise, cin ve insanlar arasında cereyan eden vahye denir. Zekeriya (a.s)�ın kavmine vahyi gibi (Meryem, 19/11), bu vahiy, imâ ve işâret etmek anlamındadır. Şeytanın şeytana vahyi gibi (En�âm, 6/121); bu vahiy, fısıldamak ve gizli konuşmak anlamındadır.

http://www.diyanet.gov.tr/turkish/sorular.asp?id=29

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam

tasavuffu kamil mürşitte arayan ;özellikle aşağıdaki yazıyı yazan arkadaşa şunu sormak istiyorum:

Hayatinda elmanin tadina hic bakmamis birine elmanin tadini anlatmakla ogretebilirmiyiz.Tatmadan bilinmez.Tarif ile patlican sigircik kusu olarak anlasilabilir.Gormeden bilinmez.

elmanın tadına bakmayan bir kişi iseniz ve şeyhiniz size bu elmayı tarif ediyosa tarif ettiği şeyin elma olduğunu nerden biliceksiniz?ya size elma diye sığırcık kuşunu anlatıyo sizde sığıcık kuşunu elma sanıyosanız veya ya size çiçek açtında çok güzel görünen ama soldunda kapkara olan zakkumun yeşil halini tarif ediyosa:Delmayı bilmeyene elmayı anlatıcam diyen acaba elmayı mı anlatır..siz zannınıza uyup adamın elmayı tarif ettine inanıyorsunuz zanla iş yapanın hali kuranda malum...

.Ben burada fazla ic yuzune girmek istemiyorum cunku yanlis anlayanlar olabilir kimsenin aklini bulandirmayalim.

hakkaten fazla içyüzüne girmeyin bencede çünkü tespih çekerken şeyhte baki olma mavallarıyla gözlerinizi kapatıp şeyhinizin yüzünü gözünüzün önünde canlandırıp la ilahe illalah dediğinizi söylediniz anda buradaki hanifler size şirk ayetlerini yazmaya başlarlar ikaz etmedi demeyin