Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
gerek yukarıda adı geçen 4 mezhep imamı / lideri olsun , gereksede adını sık kullanmadığımız bol sayılı diğer mezhep imam, lider , evliya (!) ları olsun ; aslında bizim onlar hakkındaki bilgilerimiz de kesinlikle zandan ibarettir. söz konusu olan 4 mezhep imamının dünyada ki yaşam tarihleri kitaplarda şöyle geçmektedir:
1- Ebu Hanife -- 80-- 150--
2-İmam Malik -- 93--179--
3-İmam Şafii -- 150-204--
4-İmam Hanbel- 164-241--
yani , şunu demek istiyorum : kaç tane yüz yıl geçmiş aradan ,belki bu insanlarada iftira yapılmış veya birileri onların adını kendi amaçları doğrultusunda kullanmış olabilir , KENDİLERİ DE YAZMIŞ OLABİLİR. nihayetinde korunmuş ve masum insanlar değiller. ama her iki şıkkı da göz önünde bulunduralım lütfen.
uzun yıllar önce , şeyh Abdülkadir Geylani 'nin : Füyuzatı Rabbaniye adlı kitabı elime geçmişti. okuyunca adeta ŞOK OLDUM : şeyh Abdülkadir Geylani resmen Allah (c.c) ile sohbet ediyor ve '' buyur Allah' ım buyur '' şeklinde konuşuyordu. daha sonra ilk yapmam gereken şeyi yapıp önsözü okuyunca birde ne göreyim ; şöyle diyordu : bu kitap şeyh Abdülkadir Geylani ' ye atfedilmektedir.
söz konusu imamların (!) kitaplarında geçen bilgilerin ; Kur'an a aykırı olması nedeniyle yanlış olduğunu tabi ki söylemeliyiz. bu bizim imanımızın gereğidir. ve ilave etmeliyiz ki : bu sözleri , söz konusu olan imamlar söylemişse ; çok büyük hatalar yapıp , Kur'an a aykırı düşmüşlerdir. bu hataların küfür derecesinde olduğu çok açıktır. BU KÜFÜR SÖZLERİ YAZAN HER KİM İSE Allah onu kesinlikle cezasız bırakmayacaktır.
selam ve dua ile
Selam,
Allah'a çok şükür ki sonunda bir arkadaş bunu yazdı.Zaman zaman benzer tarzda fikirlerimi sunduğumda tıpkı Hasan kardeşimizin yaşadığı gibi sesimi duyuramamıştım.
Hem bu vesile ile Hasan'a destekÇİ olalım ki bir önceki iletisinde gördüğü saygısız,sinirli,terbiyesiz Mircan onun için tekrar dost olsun ama ayete dikkat:)
Şaka bir yanada birileri hakkında iftira atmak hiçte zor değil,hangi dönemlerden bahsediyoruz elimizde ne kadar sağlam kaynaklar var ki bazı kişileri açıkça suçluyor nefretle yargılıyoruz.Ortada Gayriİslami bir eser ve uygulamalar var ise günah keçisi yapma adına birini eleştirmeye hakkımız yok.
Ortada suçlu yok varsa suçlular var varsa Kur'an a ters bir takım öğretileri yaşamlarına sokanlarda var.Ne Ebu hanife ne İmam Şafii bu vebalin yüklenicisi değiller yaptıkları eğer söylemiş iseler ve yanlış ise hesabını vereceklerdir.Hiç kimse sorumluluktan kaçmaya çalışmasın kimse kimsenin günahını yüklenmeyecek ve GERÇEK DİNİN REKLAMI KÖTÜ ÖRNEKLERİ ISRARLA GÖSTERİLEREK DEĞİL,GERÇEĞİ SADECE GERÇEĞİ OLDUĞU GİBİ ÇIRILÇIPLAK SUNARAK YAPILMALIDIR.
Kuran Allah'ın sozudur ve hiç bir beşer sozu Allah'ın sozunu iptal edemez; ki peygamberin sözü de olsa aynıdır birşey fark etmez. İlahlar ve kullar yerlerini bilmeli ilaha ait yetkileri kendi aklımızca kimseye veremeyiz bu da apaçık şirk olur.
__________________ Kuranı tek rehber edinmek ve izinde yurumek dileğiyle
İmam Azam’a yapılan işkenceler yaşadığı dönemlere göre iki başlık altında
toplanır. İlki Emevi Devlet Başkanı Mervan b. Muhammed’in Irak valisi İbn
Hubeyre zamanında ikincisi ise Abbasiler dönemindedir.
Emevi Dönemi
İbn Hubeyre, Emevi Devleti aleyhine gelişen olaylara engel olabilmek için
ulemayı kalkan olarak kullanmak istiyordu. Nitekim Irak bölgesi
fakihlerinden İbn Ebi Leyla, İbn Şübrüme ve Davud b. Ebi Hind’i vilayete
çağırarak her birine devlet idaresinde önemli görevler verdi. Vilayete gelmesi
için Ebu Hanife’ye de haber gönderdi. Mührü Onun eline vermek istiyordu. Her
emir Ebu Hanife’nin onayıyla yürürlüğe girecekti. İmam-ı Azam bu görevi
kabul etmekten istinkaf etti. İbn Hubeyre kabul etmemesi durumunda Onu
(r.a.) döveceğine yemin etti. Diğer fakihler araya girip görevi kabul
etmesi için Ebu Hanife’ye baskı yaptılar. O, arkadaşlarına şöyle dedi: “Vali
benden Vasıt Mescidi’nin kapılarını saymak gibi basit bir işi talep etse onu
dahi kabul etmezken nasıl olur da böyle bir teklife rıza gösterebilirim. O
benden başını vuracağı bir adamın idam fermanını yazmamı isteyecek ben de buna
onay vereceğim öyle mi? Allah’a yemin olsun ki, asla böyle bir sorumluluğun
altına girmeyeceğim.” Bu cevap üzerine İbn Ebi Leyla diğer fakihlere: “Ebu
Hanifeyi bırakın; O doğru söylüyor.” dedi.
Vali, Ebu Hanife’nin sağlam iradesi karşısında çaresiz kaldı. Onu, hapse
atarak isteğini kabul ettirmeyi denedi. Cellatların kırbaç darbeleri başını
şişirdi. Cellat vurmaktan usandı; Fakat İmam, zulme evet demeye yanaşmadı.
O hala ilk durduğu yerdeydi; Vali ile arasında git-gel yapanlara: “Değil devlet
idaresinde görev almak, caminin direklerini saymayı bile kabullenmem.” demeye
devam ediyordu.
İbn Hubeyre, Ebu Hanife’ye, görevi kabul etmemesi durumunda ölünceye kadar
başına kırbaç vuracağını söyledi. İmam-ı Azam tam bir kararlılıkla “O bir
defalık ölümdür.” diye karşılık verdi. Bunun üzerine vali başına yirmi
kırbaç vurdu. İmam Azam valiye: “Allah Teala’nın huzurundaki yerini düşün,
benim senin yanındaki durumumdan çok daha zelil olacaktır. ‘La ilahe illallah’
dediğimden dolayı beni tehdit etme. Allah sana benden soracak ve haktan başka
hiçbir şeyi cevap olarak kabul etmeyecek.” dedi. Bu ifadeler üzerine İbn
Hubeyre cellada kırbaçlamayı bırakmasını ima etti. Ebu Hanife dayak sonrası
geceyi zindanda geçirdi. Sabah kalktığında aldığı darbelerden dolayı yüzü-gözü
şişmişti.
Hapisten
çıkınca atına bindi ve Mekke’ye gitti (h. 130). Abbasi Devleti kuruluncaya
kadar orada ikamet etti. Ebu Cafer el-Mansur zamanında Kûfe’ye geri döndü[51]
(h. 137).[52]
Abbasi
Dönemi
Ebu Hanife (r.a.) Abbasi Devleti’nin kurulmasını heyacanla karşıladı. İnanıyordu
ki, yapılan zulümler son bulacaktı.
Zulme karşı hep hakkı müdafaa eden O büyük irade (r.a.) herkesin suküt ettiği
bir anda nasıl ortaya çıkıp Abbasilere ilk biat eden kişi idiyse, Onların
haktan ayrıldığı zaman da ilk uyarıcıları oldu. Dersleri esnasında konu siyasi
hadiselerin tahlilini gerektirdiğinde çekinmeden Abbasilerin Hz. Ali (r.a.)
çocuklarına yaptığı zulmü sorguladı. Hayatını tehlikeye atarak hakkı tutup
kaldırdı.
Mansur’un hafiyeleri, büyük bir aksiyon adamı duruşuyla siyasi hayatı
sorgulayan Ebu Hanife’nin her hareketini takibe aldı. Onu cezalandırmak için
şartların oluşmasını gözlüyorlardı. Bağdat’ın inşa edilmeye başlaması iyi
bir fırsat oldu. Halife, Ebu Hanife’ye (r.a.) yeni şehirde kadılık teklif
etti. Fakat O, bu görevden imtina etti. Mansur hangi düzeyde olursa olsun
Ebu Hanife’nin (r.a.) bürokraside görev almasında kararlıydı. Bunun üzerine Ebu
Hanife (r.a.) Bağdat’ın müteahhitliğini kabul etti. O biliyordu ki, Mansur
vazifeleri reddetmesi halinde boynunu vuracaktı. Müteahhitliği kadılığa tercih
ederek haksız kararlara meşruiyet vermekten kendini korumuş oldu.
Mansur’un devlet idaresindeki zulmü arttıkça Ebu Hanife hususi dünyasına
çekildi. Fakat ders halkasında müstebit idareyi tenkit etmekten de geri
durmadı. Tam bu esnada Musul halkı isyan etti. Mansur isyancılara
uygulanacak cezayı görüşmek üzere ulemayı saraya davet etti. Onlara Musul
halkının –önceden- kendisine biat ettiklerini, isyan etmeleri durumunda
kanlarının helal olacağını söylediklerini hatırlattı. Mansur, valisine isyan
eden Musul halkını öldürmenin meşru olduğunu savunuyor, ulemadan da bu kararı
onaylamalarını istiyordu. Mecliste bulunan alimler, “Eğer onları bağışlarsan
affeden bir devlet adamı olursun; Yok eğer cezalandırırsan onlar bunu hak
etmişlerdir.” dediler. Mansur, susarak fetvaya katılmadığını beyan eden Ebu
Hanife’ye (r.a.) “Sen ne dersin Ey Üstat!” diye sordu. İmam-ı Azam:
- Musul halkı sana sahip olmadıkları bir şeyi (canlarını) helal kıldı. Mesela
bir kadın nikahı kıyılmaksızın kendisi ile bir erkeğin cinsel ilişkiye
girmesini mubah kılsa bu caiz midir?
-Hayır.
- İşte bunun gibi Musul halkının da canlarını helal kılma yetkileri yoktur.
Bu konuşma üzerine Mansur, Ebu Hanife ve diğer iki alime Bağdat’tan ayrılıp
Kûfe’ye dönmelerini emretti.
Abbasi Devleti bütün hafiyeleriyle ilmin muhkem kalesini takip altına aldı. Her
ifadesi kayda geçirilip devletin ilgili birimlerine aktarıldı. Bütün bunlar
olurken O (r.a.) gerek ders takririnde gerekse de iftasında hakikati
söylemekten geri durmadı. Kûfe kadısı İbn Ebi Leyla’nın verdiği hükümleri
tenkit etmekten çekinmedi. İbn Ebi Leyla, ilmi açıdan karşılık veremediği
-sahabe devri müstesna- bütün zamanların bu en büyük fakihine türlü desiselere
baş vurarak eza et(tir)ti. Ebu Hanife (r.a.) Onun kendisine karşı olan tutumunu
anlatırken şöyle demektedir: “İbn Ebi Leyla, benim bir hayvan hakkında helal
görmediğim şeyi bana helal gördü.”Yani
haksız yere öldürülmeme cevaz verdi.
Biz günümüzde Hanefi mezhebi adına kabul
edilenlerin Ebu Hanife ile de alakası olmadığı kanaatindeyiz. Ebu Hanife’ye
tarihte “Ehli Rey” denmiştir. Bu Ebu Hanife’nin Kuran’da bulmadığı bir hususu
kendi yorumu ile halletmeye çalışması sebebiyledir.
Hadisi kaale almayan bir
tutum olarak değerlendirilen bu davranış tarzına tüm “Ehli Hadis”, özellikle
Şafi ve sonraları Buhari aşırı tepki göstermiştir.
Oysa günümüzde anlatılan
Hanefi mezhebi komple hadisçi bir mezheptir. Hanefi mezhebinin her izahı bir
hadise dayandırılmak istenmektedir.
Oysa tarihsel kayıtlara göre Ebu Hanife’nin
öldürülme sebebi kendisinin “Reyci” özelliğine bağlanır.Bugünkü Hanefi
mezhebini bize, Ebu Hanife’yi öldüren iktidarın yönetimi altında aktardılar.
Öyle ki Hanefi mezhebinin Ebu Hanife’den sonra iki numaralı kişisi kabul edilen
Ebu Yusuf (3. bölümde gördüğümüz, kabak sevmem diyeni öldürmeye kalkan kişi),
Ebu Hanife’yi öldüren iktidarın resmi fetva makamı olmuştur. Hocasının
görüşlerini kendisini iktidar yapanların devrinde hem de kendisini iktidar
yapanlar aynı zamanda hocasını öldürenlerken açıklayanların açıklamaları
ideolojik, çarpık ve saptırılmış olmadan kalabilir mi?
Ebu Hanife’nin “Reyci”
tanıtılıp, bugünkü Hanefi mezhebinin “Hadisçi” olmasının temel sebebi bizce
budur. İkinci sebep de mezhep sahiplerinin kendi görüşlerini doğru çıkarmak için
mezhepsel görüşleri doğrultusunda hadis uydurmuş olmalarıdır. Hadis kitaplarının
bir çoğu mezhepler kurulduktan sonra yazılmıştır.
Bu yüzden mezhep görüşlerini
doğru çıkartmak için hadis uyduranların hadisleri “Reyci” görüşlerin, nasıl
“Hadisçi” görüşe dönüştüklerini açıklar. Ebu Hanife’nin görüşleri her ne olursa
olsun, kitabımız boyunca eleştirdiğimiz “Hanefilik” mezhebi diye anlaşılan,
anlatılan ve uygulanandır.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selamün Aleyküm!Bu forma yazı asan tüm Kardeşlerim!
Ebu Hanife'ye Allah Rahmet eylesin.
O, çok değerli bir bilgin ve HANİF bir MÜSLÜMAN idi. Bu nedenle de İslam’ı yozlaştırmak isteyenler tarafından zındanlarda çürütüldü ve öldürüldü.
Eserleri düşmanları tarafından yok edildi. Elimize ulaşmış yazılı eseri yoktur. Ona izafe edilen eserler onun değildir. “FIKH-ı EKBER adlı bir risale ona ait gözükse de o risalenin aslı otuz satırdan ibaret olup köpürtülmek suretiyle ciltlere uslaştırılmıştır.
“FIkh-ı Ekber Şerhi” olarak bilinen eserler kendisinin değil şerhçilerin görüşleridir. İlim ve irfanla uğraşanlar bunu hep bilirler. Bunlar araştırmalara, master ve doktora tezlerine de konu olmuştur.
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selamün Aleyküm! İman Kardeşim!
Rabbimiz olan Allah:
Lukman 33. ayetinde:
"Ey insanlar! Rabbinizden korkun. Herhangi bir şeyde babanın evladı, evladın da babası yerine karşılık ödemeyeceği günden ürperin. Allah'ın vaadi haktır; dünya hayatı sizi sakın aldatmasın. O zaman aldatıcı, sizi Allah hakkında / Allah ile aldatmasın." buyuruyor.
Abdi aciz olan fakir, yazarken de konuşurken de bu ayetin ışığı altında düşünür, konuşur ve yazarım.
Rabbime hep Mü'minun 97-98 deki gibi
" ..."Rabbim, şeytanların dürtüklemelerinden sana sığınırım."
"Onların, başıma üşüşmelerinden de sana sığınırım Rabbim."
derim.
Değerli İman Kardeşim!
Bizler "Müslüman" olarak Rabimiz olan Allah'ın Zuhruf 44'de buyurduğu gibi "Gerçek şu ki bu Kur'an sana ve toplumuna bir öğüttür. Bundan sorumlu tutulacaksınız." ayetinin nuru altında düşünmek zorundayız. Ve böyle de düşündüğümüze inanıyorum.
Rabbim biz ve bizim gibi düşünen tüm kardeşlerimize ecirlerini kat kat versin. Farklı düşünen kardeşlerimizi de Kur'an'ında gösterdiği "hidayet'i nasip etsin.
KİTABIN SÜNNETLE NESHİ : hanefilere göre, kitabın sünnetle neshi şu kayıtlara bağlıdır : a- mütevatir ve meşhur haberle Kur'an Ayetlerinin neshi caizdir. b- haber-i vahidle Ayetin neshi Peygamber (s.a.v)den sonra caiz değildir. c- mürsel hadislerle Ayetin neshi caiz değildir. kitabın kendi dışındaki bir şeyle neshine Serahsi şu örneği verir : Kur'an-ı Kerim'de Peygamber'e hitaben nazil olan, " Ey Muhammed! bundan sonra sana hiçbir kadın helal olmadığı gibi, zevcelerini boşayıp başkalarıyla değiştirmen de helal değildir ( AHZAB 52) Ayeti, Hz.Aişe ve İbn Ömer'in rivayet ettikleri, " Resulullah( s.a.v), dünyadan ayrılmadan önce kadınlar ONA MÜBAH KILINDI " haberiyle NESHOLUNMUŞTUR.( D.İ.B-İmam Ebu Hanife'nin hadis anlayışı ve hanefi MEZHEBİnin HADİS METODU)...
Selam Dostlar,
insanları kendisiyle davet ettiği vahyi ilga eden, onu değiştiren, Yüce Allah'ın sözlerini nesheden bir Rasül...bir Rasul bu kadar mı yanlış tanıtılır? bu kadar mı yanlış tasavvur edilir..." DAİYALLAHE " 0 Yüce Allah'a kendisine indirilen KİTAB ile çağıran Sevgili Rasül, bu KİTAB'ı neshedip tahrif mi edecek...böylesine büyük ve açık bir yanılgıya düşülmesi ne kadar acı...bakalım Yüce Allah, Rasülünün ( kendisine iftira edildiği gibi...) Kur'an'ı neshedebileceği(!) hakkında ne ferman buyuruyor :HAKKA 44-47 : Şimdi o, (kendisine bunu emanet ettiğimiz kişi,) (kendi) sözlerinden bir kısmını Bize isnad etmeye kalkışsaydı, o'nu sağ elinden yakalardık; ve şah damarını keserdik; ve hiç biriniz o'nu koruyamazdı!
Sevgili Rasül'e hadis İDDİAları yoluyla çirkin iftiralarda bulunanlar, hadis İDDİAlarının Kur'an'ı BİLE neshedebileceğini söyleyebilecek hadsizliğe ulaşmışlardır...bu hareketleriyle haşa ! Yüce Allah'ın yanına bir koltuk çektirerek,Sevgili Rasül'ü RABB YARDIMCILIĞI " görevine atamış olmaktadırlar. bunun hesabını EHAD ( YALNIZ...)olan Yüce Allah'a veremeyecekleri ise kesindir...
Muhabbetle
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
kuranın ibtali onun amacı dışında bir hüküm vermekle olur...
kuranın amacı nedir...
adalet...
zalimce hüküm verilirse kuranın amacının dışına taşılmış onu ibtal etmiş allahın indirdiği ile yani akıl ile hüküm verilmemiş olur...
adil olarak verilen her hüküm allahın indirdiği ile hüküm vermek kuranın amacı doğrultusunda konuşmak olur...
ister hadis olsun ister başka bir kişinin sözü olsun sonuçta adil doğru yararlı bir şeyi getiriyorsa kurana uygun dur...
zamana ve şartlara göre kuralların değişmesi adaletin gereğidir...
her durumda adalet farklı bir uygulamayı ve kuralı gerektirebilir...
insandaki adalet duygusu ki buda akıldan gelir her durumda adaleti sağlayacak kuralı belirleyebilir...
ama bunun için titiz bir çalışma yani ictihat gereklidir...
kuranın hadisin içindeki bir çok hüküm kendi şartlarındaki adaleti sağlayıcı hükümlerdir...
şartlar değiştiğinde hükümleri adaleti sağlayacak doğrultuda değiştirmek kuranı iptal etmek değil bilakis onu uygulamaktır...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma