Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
namaz oruç hac ritüelleri müstehab nafile ibadetlerdir...
farz olan ibadetler doğruluk dürüstlük adalet işini düzgün yapmak haksızlık etmemek zulmetmemek ....
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
"...Sonuç olarak, İmam Ahmed birçok sözlerinde belirtmiştir ki,
İslam dinini öğrenilmesi, aynı zamanda Kur’an’a hakim olan! sünnetle
mümkündür. Kur’an bilgisi sünnet yoluyla olur, Kur’an sünnete hakim
olamaz. Bu din sünnet yoluyla öğrenilir. İslam fıkhının en kestirme ve
en işlek yolu sünnetten geçer. Sünnetin beyanından yararlanmaksızın
sadece Kur’an’dan öğrenmeğe çalışanlar, doğru yolu şaşırırlar, hak yolu
şaşırırlar iddiasındadır."
ahmed ibn hanbel doğru söylemişdir.....hakim kılma meselesine gelince....sünet kur'an ın izahı..açıklaması..tefsiridir...yani özelidir..kur'an ise geneldir.sünnet yorumdur..yaoumlanan ise kur'an dır..ne ile sünnet ile yorumlanan.....
nesh konusunda gelince nesh e inanmam.....ayet ayeti neshedmediği gibi..hadis de ayeti neshedemez...duruma ve şartlara göre tatbik ve uygulanış seçenekleri sunar......
hala ik vakitten bahsederek bile çımazdasınız...hz aliyi örnek vermişdiniz....iki beşe çıkacak ve karşısında durmayacak?kendinz ile çelişmeyin....nefis zorlaştırmayı değil kolaylıştırmayı tercih eder....bozulma olacaksa bu yönde olmasını tercih eder....
sömürmek isteyenlerde zorlaştırmayı tercih eder...rahiplerin nasara halkına yaptığı gibi...ama bu sömürü-zorlaştırma düzeni genelde maddi konulardadır.....maddi menfat sağlayan şeylerde zorlaştırma..di-er şeylerde ise halka hoş görünmek için kolaylaştırma...buda bir metoddur... kimileri ise herşeyde zorlaştırma şekline gider...bu hüçbir zaman tutmaz..illaki bir süre sonra patlak verir....
kaldı ki önünde kur'an gibi bir kitap duruken bozmada bile yapabileceğin şeyler sınırlıdır...
sadecen son bir haftada nekadar yazdığını incele....konuştukların hariç....birşeyler anlatmatyı kendinde bir ihtiyaç görüyorsun....ama sahabelerin ağızlarını bile açmadıklarını vehmediyorsun..yapma...
daha önceki yazılarımı oku....veya okuma....bu tercihindir.beş vakti sadecene bir hadis ile fazrlaştırmak dan bahsedmeniz bile ne tarihle..nede başka birşeyle izah edilemez.....böyle birşeyi söylemeniz tarihi akışada akli akışda tersdir....
sanki öyle birdönem oldu ki..herşey koptu..herşey karardı..din yok oldu..beşer hafızlalrı toptan silindi... bir dönemdeki bütün insanlar aynı anda öldü..insan kalmadı..herşey unutuldu..sonra hadisler türetildi..ya tutarsa dendi...böyle bir tarihi ve akli akış yaşanmamışdır...ama siz vehmediyrosanız o başak...oda sadecene vehimdir...bu sırf akıl deyip..illede akıl deyip herşeyi resetlemeye benzer...ha ne olur kendinize yazık edersiniz.....birnevi kendinizin peygamberi olursunuz...
hem kaldı ki:illede akıl diyenlerin kur'an dan anladığıda zamanla meale doğru akar....kur'an=meal denklemine doğru akarlar...buda zamanla dini millileştirmeye doğru akar....
dünya yı yeniden keşfetmeye gerek yok......bundan 10000 sene önceki insanda aynı insandı..aynı ruhu taşıyordu..aynı hırsı taşıyordu..aynı nefsi taşıyordu....oyüzden nedemiş atalarımız:tarih tekerrürden ibarettir.ibret alınsaydı hiç tekerrür edermiydi."
insanlar değişdi....ama fizikan...duygular genel olarak aynıdır...daha önce insanlar nasıl ve neyle dini bozmaya çalışdıysa yine aynı şeylere müraccat ediyor....şekiller değişt..fizikler değişt...ama içerik aynı..mahiyet aynı...
namaz oruç hac ritüelleri müstehab nafile ibadetlerdir...
farz olan ibadetler doðruluk dürüstlük adalet iþini düzgün yapmak haksýzlýk etmemek zulmetmemek ....
işte böyle devam eder gideriz.....yeterki biryerden kapı aç....
bunu ösyleyenlerde kur'an dan yorum yapıyorlardır heralde....bu işin sonu gelmez.....
velhasıl herkes bir akıl..her akıl bir yol tutturmuş gidiyor.....her yol bir yere çıkar...nereye çıkacağımıza bakacağız....ZAMANI VE MEKANI YARATAN ALLAH zamanı geldiğinde mekanımızıda gösterecekdir....
çok yazdık çok nonuşduk...herkes baştaki noktaya döndü..zaten hiç ayrılmamışdı....amaç benim dediğim doğru..şeklindeydi...herkes kendi doğrusunu nalattı....ALLAH da buna şahid oldu...şimdi bzie düşen ALLAH ın şahidliğne güvenip hükmü beklemekdir.....aynı yerde dönekdense...artık bir zamanda dönmeyi bırakıp..hükme teslim olmak gerekir...herkes doğrusunun peşinden gidecekdir......
kimisi namaz 2..kimisi 3 kimisi 5 kimisi..gerekyok diyecekdir....asıl olan doğruluk dürüstlük..sadajkat diyecekdir....kimisi eğer kur'an da namaz varsa diye başlayacakdır....herbaşlangıç bir sonuça bağlanacakdır...bir sonucu doğuracakdır...
ahmed ibn hanbel doğru söylemişdir.....hakim kılma meselesine gelince....sünet kur'an ın izahı..açıklaması..tefsiridir...yani özelidir..kur'an ise geneldir.sünnet yorumdur..yaoumlanan ise kur'an dır..ne ile sünnet ile yorumlanan.....
peki öyleyse bir bakalım " Kur'an'ın tefsiridir " dediğiniz hadis İDDİA'ları rivayetleri, Kur'an hakkında neler neler diyorlar :
VI- KURAN’IN ÜCRETLE OKUNUP-OKUNAMAYACAĞI KONUSUNDA VE RÜKYE İLE İLGİLİ UYDURDUKLARI RİVAYET ÖRNEKLERİ
30- İmrân İbnu Husyen (r.a.)’ın anlattığına göre, İmrân, Kur’an okuyan, arkasından da buna mukabil halktan dünyalık talebeden birisine rastlamıştı, ‘ İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râci’un, deyip arkasından şu açıklamayı yaptı: “Hz. Peygamber (a.s.v.)’in şöyle söylediğini işittim: “Kim Kur’an okursa (isteyeceğini) Allah’tan istesin. Zira bir takım insanlar zuhur edecek, onlar Kur’an okuyup, okudukları mukabilinde halktan (dünyalık) isteyecekler. (K.S. 434 C.3 S.243 B.1988, alıntısı Tirmizi, Sevâbu’l-Kur’an 20,2918 )
31- Ubade İbnu’s-Sâmit r.a. Anlatıyor: “Ben ehl-i Suffa’dan bir kısım insanlara yazı ve Kur’an öğretmiştim. Onlardan bir adam bana bir yay hediye etti. Ben de: “(Bu yay) benim için (büyük) bir mal değil, onunla Allah yolunda atış yaparım, gidip Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a soracağım” dedim. Gidip sordum: “Ey Allah’ın Resûlü! dedim. Kendilerine yazı ve Kur’an öğrettiğim kimselerden biri bana bir yay hediye etti. Bu benim için bir mal da değil. Ben onunla Allah yolunda atış yaparım! dedim. a.s.v. bana : “Eğer ateşten bir takı takınmayı seversen kabul et! diye cevap verdi.” (K.S. 5787 C.16 s.249 B.1993 alıntısı, Ebu Dâvud, Büyû’ 37, (3417) )
30 ve 31. Rivayetlerde, Kur’an okumaktan, Kur’an ve Yazı öğretmekten ücret alınmasının kesin olarak haram olduğunu rivayet ettiler. Buna rağmen şu şekilde bir başka rivayette bulundular:
Bu rivayette , üzerine ücret almada en meşru olan şeyin Kur’an olduğunu tahdis etmeleri açık bir çelişkidir.
33. Resûlullah’a atfen: Câbir şöyle demiş “ Benim bir dayım vardı. Akrebe karşı rukye yapardı. Derken Resûlullah rukyeyi yasak etti, Müteakiben ona gelerek: - Ya Resûlullah! Gerçekten sen rukyeyi yasak ettin mi? Ben akrebe karşı rukye yapıyorum dedi. Bunun üzerine: “Sizden her kim din kardeşine fayda verebilirse bunu yapsın!” buyurdular. (Sahih’i Müslim, Terc. Ahmet Davudoğlu, sönmez Neşriyat A.Ş. Cilt 9 62/624)
<33.> Rivayet kendi içeriğinde çelişkilidir, mademki rukye yapmanın bir mahzuru yok idiyse bunu peygamber neden yasakladı? Rukye, bir hastanın iyileşmesi için, onun üzerine okuyup üflemeye, muska ve efsûn yapmaya veya hastanın üzerine tükürmeye denir. Rukye yapanlar Kur’an ayetleri okudukları gibi, başka sözlerde söylerler. Örneğin:
34..... Hârice b. Es-Salt, amcasından rivayet ettiğine göre: O (Hâricenin amcası) bir kavme uğradı. Kavimdekiler onun yanına gelip; Şüphesiz sen ozat (Hz. Peygamber)’ın yanından bir şey getirmişsindir, bizim için şu adama rukye yap, dediler ve kendisine iplerle bağlı bir adam getirdiler. Hâricenin amcası sabahlı akşamlı üç gün adama Fâtiha sûresini okudu. Sûreyi her bitirişinde tükürüğünü biriktiriyor sonrada tükürüyordu. Adam sanki kösteğinden kurtulmuş gibi oldu, (iyileşti) (Delinin arkadaşları) rukye yapan zata (ücret olarak) bir şey verdiler. Adam, Resûlullah (s.a.)’a gelip durumu haber verdi. Efendimiz (s.a.) “Ye, ömrüne yemin ederim ki, kimileri bâtıl bir rukye ile yerler, sen ise hak bir rukye ile yersin.” buyurdu. (Ebu Davud, cilt 12 s.496 rivayet 3420 Şamil Yayınevi 1991; Ahmet b. Hanbel V. 221)
Kur’an, içindeki bilgilerden istifade etmek suretiyle, doğru yolu gösteren , nasihat eden, uyaran, İslam dini için gerekli bütün bilgileri ihtiva eden bir kitaptır. O ne ölülerin üzerine okunmak için, nede okunup üflendiğinde hastaları iyileştiren bir kitab değildir. Hele Kur’an’ın okunup, ondan sonra şifa verir diye hastaya tükürülmesi rivayeti Kur’an’a saygısızlık kastıyla uydurulmuştur.
rivayetler kendi aralarında olsun, Kur'an ile olsun bu kadar çelişkili bir vaziyette iken ve bu da yetmezmiş gibi bir de Kur'an'a saygısızlık etmekten bile geri durmazlarken, nasıl olacak da bu hâlleriyle Kur'an'ın tefsirini yapacaklar? bu rivayetleri okuyan ve Din'den zanneden insanların, bırakınız Kur'an' tefsirini anlamalarını bir yana, ( bu rivayetlerden dolayı...)bir numaralı din düşmanı olmaları işten bile değil...
Selam ile
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
beni şeşırtmıyorsunuz...beklediğim ve tahmin eddiğim şeyleri yapıyorsunuz...
1.ne sen kovalıyan nede ben kovalananım 2.yazmak istediğin şeyi yazmak istersen yaz...ama cevap vermeden soru sorma.çünki cevap alma hakkı elde edemezsin. 3.konuyu kendini daha rahat savunacağını zanneddiğin alanlara çekme..
ama bütün bunlara rağmen...sana sadecene şunu diyeceğim....su içmek helaldir.ALLAH suyu her canlıya helal kılmışdır....ama amaliyattan sonra su içmek yasakdır.doktor yasaklar.bir süre sana su içirmezler...çünki zarardır...yani..hani şu meşhur yani den...amaliyattan çıkan bir hasta için su içmek bir süreliğine haram yerine geçer...diyeceğim dour ki..olayları yer-zaman-durm ilişkisi içinde değerlendir.... suffa ehli zaten fakir insanlardı...halkdan alınan sadakalarla geçiniyrolardı..zaten verecek öyle birşeyleri yokdu...
şimdi ibn-i abbas rivayetinin metnii...ama sen bunu yazamasın.siz sadecene işinize gelen kısmı işinize geldiği kadar alırsınız..kocaman bir yazık...
Bana Ubeydullah ibnu'l-Ahnes Ebû Mâlik, İbn Ebî leyke'den; o da İbn Abbâs(R)'tan
şöyle tahdîs etti: Peygamber'in sahâbîlerinden bir müfreze grubu, bir su
başında konaklamış olan bir oba haı ımn yanına vardılar. Oba halkı içinde
zehirli hayvan tarafından sokulmuş -yâhud tedâvî edilecek- bir kimse
bulunuyordu. O su başmdakilerden bir adam, sahâbî grubunun karşısına geldi de,
onlara:
— İçinizde rukye yapan biri var
mı? Bu su başında konaklamış olan toplulukta zehirli birşey tarafından sokulmuş
-yâhud tedâvî edilecek- bir hasta vardır, dedi.
Onun bu müracaatı üzerine
sahâbîlerden biri gitti de o hasta adama, bir bölük koyun sürüsü ücret
karşılığında Fâtihatu'l-Kitâb'ı okudu. Akabinde o kimse derdinden kurtulup
iyileşti. Sonunda koyun sürüsü karşılığında okuma tedavisi yapan kimse
arkadaşlarının yanına geldi. Arkadaşları onun bu ücreti almasını kerîh gördüler
ve:
—Sen Allah'ın Kitâbı'na karşılık ücret aldın! dediler. Nihayet Medine'ye
geldiler de:
— Yâ Rasûlallah! Fulân kimse
Allah'ın Kitâbı'na karşılık ücret aldı, dediler.
Rasülullah
(S):
—"Karşılığında ücret aldığınız vazifelerin en haklı olanı, Allah'ın
Kitabı mukaabilindeki ücrettir" buyurdu
şaşırtmamaya devam ediyorsunuz..bunu nasıl başarıyorsunuz inanamıyorum...
----------yılandan değil....zehirli hayvandan bahsediyor...bazı böcek türleri de zehirlidir...ve insanda ateşe neden olur.....önce oku..oku ki..öğrenesin...ama itiraz hahareti gözünün bebeğini bile kapkara yapmış....yıal diye okutturuyor sana...
ha birde ozamanlar labaratuvar yokdu..kan tahlili falan yapılmıyordu..tıp fakülteleri falan da daha kurulmamışdı.....bayer ve roche gibi firmalar da daha ilaç üretimine başlamamışdı....doktorlarında ultrasonları daha gelmemişdi....muayanehanelerinde yerlerini almamışdı....şırıngayla aşı vurmak meseleydi..bilen sayısı azdı...sen neyin peşindesin...şu aklını itiraza değil ozamanın şartlarına göre olayları değerlendir....
dürüst davranın.....bir rivayeti yazıyorsan tam ve eksiksiz yaz.işine gelen kısmı değil.....işine geldiği kadarını değil.....
tekrar sana dönelim....üstteki yazımda ciddiydim....ne yapsın zavallılar tıp fakültelerine yetişemediler......kur'an ın şifaya vesile olarak kullanılamayacağını nereden biliyrosun.....birçok hastalığı sırf psikolojik telkinle yenen insan yok mu?hastalık tedavisinde psikolojinin etkisi yok mu?
yılan he....acaba nerede yılan diye yazmışım...---------------------okumandan anlaşılıyor...
__________________ De ki: «Ey ehl-i kitap! Tevrat'ı ve İncil'i ve size Rabbiniz tarafından indirilmiş olanı ikame edinceye kadar hiçbir şey üzerinde değilsinizdir.» ALLAH HERŞEYİN EN DOĞRUSUNU BİLİR.
ahmed ibn hanbel doğru söylemişdir.....hakim kılma meselesine gelince....sünet kur'an ın izahı..açıklaması..tefsiridir...yani özelidir..kur'an ise geneldir.sünnet yorumdur..yaoumlanan ise kur'an dır..ne ile sünnet ile yorumlanan.....
peki öyleyse bir bakalım " Kur'an'ın tefsiridir " dediğiniz hadis İDDİA'ları rivayetleri, Kur'an hakkında neler neler diyorlar :
VI- KURAN’IN ÜCRETLE OKUNUP-OKUNAMAYACAĞI KONUSUNDA VE RÜKYE İLE İLGİLİ UYDURDUKLARI RİVAYET ÖRNEKLERİ
30- İmrân İbnu Husyen (r.a.)’ın anlattığına göre, İmrân, Kur’an okuyan, arkasından da buna mukabil halktan dünyalık talebeden birisine rastlamıştı, ‘ İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râci’un, deyip arkasından şu açıklamayı yaptı: “Hz. Peygamber (a.s.v.)’in şöyle söylediğini işittim: “Kim Kur’an okursa (isteyeceğini) Allah’tan istesin. Zira bir takım insanlar zuhur edecek, onlar Kur’an okuyup, okudukları mukabilinde halktan (dünyalık) isteyecekler. (K.S. 434 C.3 S.243 B.1988, alıntısı Tirmizi, Sevâbu’l-Kur’an 20,2918 )
31- Ubade İbnu’s-Sâmit r.a. Anlatıyor: “Ben ehl-i Suffa’dan bir kısım insanlara yazı ve Kur’an öğretmiştim. Onlardan bir adam bana bir yay hediye etti. Ben de: “(Bu yay) benim için (büyük) bir mal değil, onunla Allah yolunda atış yaparım, gidip Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a soracağım” dedim. Gidip sordum: “Ey Allah’ın Resûlü! dedim. Kendilerine yazı ve Kur’an öğrettiğim kimselerden biri bana bir yay hediye etti. Bu benim için bir mal da değil. Ben onunla Allah yolunda atış yaparım! dedim. a.s.v. bana : “Eğer ateşten bir takı takınmayı seversen kabul et! diye cevap verdi.” (K.S. 5787 C.16 s.249 B.1993 alıntısı, Ebu Dâvud, Büyû’ 37, (3417) )
30 ve 31. Rivayetlerde, Kur’an okumaktan, Kur’an ve Yazı öğretmekten ücret alınmasının kesin olarak haram olduğunu rivayet ettiler. Buna rağmen şu şekilde bir başka rivayette bulundular:
Bu rivayette , üzerine ücret almada en meşru olan şeyin Kur’an olduğunu tahdis etmeleri açık bir çelişkidir.
33. Resûlullah’a atfen: Câbir şöyle demiş “ Benim bir dayım vardı. Akrebe karşı rukye yapardı. Derken Resûlullah rukyeyi yasak etti, Müteakiben ona gelerek: - Ya Resûlullah! Gerçekten sen rukyeyi yasak ettin mi? Ben akrebe karşı rukye yapıyorum dedi. Bunun üzerine: “Sizden her kim din kardeşine fayda verebilirse bunu yapsın!” buyurdular. (Sahih’i Müslim, Terc. Ahmet Davudoğlu, sönmez Neşriyat A.Ş. Cilt 9 62/624)
<33.> Rivayet kendi içeriğinde çelişkilidir, mademki rukye yapmanın bir mahzuru yok idiyse bunu peygamber neden yasakladı? Rukye, bir hastanın iyileşmesi için, onun üzerine okuyup üflemeye, muska ve efsûn yapmaya veya hastanın üzerine tükürmeye denir. Rukye yapanlar Kur’an ayetleri okudukları gibi, başka sözlerde söylerler. Örneğin:
34..... Hârice b. Es-Salt, amcasından rivayet ettiğine göre: O (Hâricenin amcası) bir kavme uğradı. Kavimdekiler onun yanına gelip; Şüphesiz sen ozat (Hz. Peygamber)’ın yanından bir şey getirmişsindir, bizim için şu adama rukye yap, dediler ve kendisine iplerle bağlı bir adam getirdiler. Hâricenin amcası sabahlı akşamlı üç gün adama Fâtiha sûresini okudu. Sûreyi her bitirişinde tükürüğünü biriktiriyor sonrada tükürüyordu. Adam sanki kösteğinden kurtulmuş gibi oldu, (iyileşti) (Delinin arkadaşları) rukye yapan zata (ücret olarak) bir şey verdiler. Adam, Resûlullah (s.a.)’a gelip durumu haber verdi. Efendimiz (s.a.) “Ye, ömrüne yemin ederim ki, kimileri bâtıl bir rukye ile yerler, sen ise hak bir rukye ile yersin.” buyurdu. (Ebu Davud, cilt 12 s.496 rivayet 3420 Şamil Yayınevi 1991; Ahmet b. Hanbel V. 221)
Kur’an, içindeki bilgilerden istifade etmek suretiyle, doğru yolu gösteren , nasihat eden, uyaran, İslam dini için gerekli bütün bilgileri ihtiva eden bir kitaptır. O ne ölülerin üzerine okunmak için, nede okunup üflendiğinde hastaları iyileştiren bir kitab değildir. Hele Kur’an’ın okunup, ondan sonra şifa verir diye hastaya tükürülmesi rivayeti Kur’an’a saygısızlık kastıyla uydurulmuştur.
rivayetler kendi aralarında olsun, Kur'an ile olsun bu kadar çelişkili bir vaziyette iken ve bu da yetmezmiş gibi bir de Kur'an'a saygısızlık etmekten bile geri durmazlarken, nasıl olacak da bu hâlleriyle Kur'an'ın tefsirini yapacaklar? bu rivayetleri okuyan ve Din'den zanneden insanların, bırakınız Kur'an' tefsirini anlamalarını bir yana, ( bu rivayetlerden dolayı...)bir numaralı din düşmanı olmaları işten bile değil...
Selam ile
el_turki Yazdı:
beni şeşırtmıyorsunuz...beklediğim ve tahmin eddiğim şeyleri yapıyorsunuz...
1.ne sen kovalıyan nede ben kovalananım 2.yazmak istediğin şeyi yazmak istersen yaz...ama cevap vermeden soru sorma.çünki cevap alma hakkı elde edemezsin. 3.konuyu kendini daha rahat savunacağını zanneddiğin alanlara çekme..
ama bütün bunlara rağmen...sana sadecene şunu diyeceğim....su içmek helaldir.ALLAH suyu her canlıya helal kılmışdır....ama amaliyattan sonra su içmek yasakdır.doktor yasaklar.bir süre sana su içirmezler...çünki zarardır...yani..hani şu meşhur yani den...amaliyattan çıkan bir hasta için su içmek bir süreliğine haram yerine geçer...diyeceğim dour ki..olayları yer-zaman-durm ilişkisi içinde değerlendir.... suffa ehli zaten fakir insanlardı...halkdan alınan sadakalarla geçiniyrolardı..zaten verecek öyle birşeyleri yokdu...
şimdi ibn-i abbas rivayetinin metnii...ama sen bunu yazamasın.siz sadecene işinize gelen kısmı işinize geldiği kadar alırsınız..kocaman bir yazık...
Bana Ubeydullah ibnu'l-Ahnes Ebû Mâlik, İbn Ebî leyke'den; o da İbn Abbâs(R)'tan şöyle tahdîs etti: Peygamber'in sahâbîlerinden bir müfreze grubu, bir su başında konaklamış olan bir oba haı ımn yanına vardılar. Oba halkı içinde zehirli hayvan tarafından sokulmuş -yâhud tedâvî edilecek- bir kimse bulunuyordu. O su başmdakilerden bir adam, sahâbî grubunun karşısına geldi de, onlara:
— İçinizde rukye yapan biri var mı? Bu su başında konaklamış olan toplulukta zehirli birşey tarafından sokulmuş -yâhud tedâvî edilecek- bir hasta vardır, dedi.
Onun bu müracaatı üzerine sahâbîlerden biri gitti de o hasta adama, bir bölük koyun sürüsü ücret karşılığında Fâtihatu'l-Kitâb'ı okudu. Akabinde o kimse derdinden kurtulup iyileşti. Sonunda koyun sürüsü karşılığında okuma tedavisi yapan kimse arkadaşlarının yanına geldi. Arkadaşları onun bu ücreti almasını kerîh gördüler ve:
—Sen Allah'ın Kitâbı'na karşılık ücret aldın! dediler. Nihayet Medine'ye geldiler de:
— Yâ Rasûlallah! Fulân kimse Allah'ın Kitâbı'na karşılık ücret aldı, dediler.
Rasülullah (S):
—"Karşılığında ücret aldığınız vazifelerin en haklı olanı, Allah'ın Kitabı mukaabilindeki ücrettir" buyurdu
Selam el_turki,
MAVİ yazılar sizin...
şimdi ibn-i abbas rivayetinin metnii...ama sen bunu yazamasın.siz sadecene işinize gelen kısmı işinize geldiği kadar alırsınız..kocaman bir yazık...el_turki
ibn-i Abbas'dan rukye ile ilgili nakledilen tek rivayet sizin verdiğiniz rivayet mi? ister bu rukye konusunda olsun, isterse başka konularda olsun ; yani aynı konularda ve aynı ravi'lere aid çok sayıda rivayet olduğunu bilirsiniz herhalde...
hem sonra,senin buraya aldığın rukye ile ilgili rivayet, yukarıda verilenden farklı mı? .içeriği, muhtevası ve söylediği farklı mı? öyle söylüyorsunuz ki, sanki bambaşka bir şeyden bahsedilmektedir. tamamen aynı şey..tamamen aynı sonuç...
sonuç itibariyle, kendi içinde çelişkili, kevni Ayetler ile uyumsuz ve Kur'an ile çatışmalı mı olduğu ve bütün bunlar yetmezmiş gibi, bir de açıkça Kur'an'a saygısızlık var bu rivayetlerde...hem yukarıda benim iletimdeki rivayetlerde, hem de sizin verdiğiniz rivayette de aynen söylediğim Kur'an'a saygısızlık durumu devam etmektedir...farkeden nedir ki, rivayet budur diyorsunuz?
hadis kitaplarınızda hem :
RUKYE VE TEMİMLERİN ( MUSKALARIN) CEVAZI
hem de :
RUKYE'NİN NEHYİ
başlıkları altında çok sayıda hadis mevcud değil mi?
e peki şimdi bunlardan hangisine inanıp onu kabul edeceğiz söyler misin? madem ki bu hadisler Kur'an'ı tefsir ediyorsa sizin dediğiniz gibi, o halde baktığımızda bize doğruyu gösterebilmeli, sizin söylediğiniz gibi tefsir görevini yapmalıydı. oysa örnek olarak vermiş olduğum bu Ayetlerde ( örnek olarak çok sayıdaki hadislerin bir kısmı verilmiştir...) rukye için hem cevaz verilmekte hem de nehyedilmektedir...hangisi doğru ? cevaz mı ? yoksa yoksa tam zıddı olan nehiy mi? üstelik Rukye'ye cevaz veren hadislerin ifade ettiğine göre Allah'ın kitabı karşılığında/ mukaabilinde ÜCRET almanın vazifelerin en haklı olduğu söylenebilmektedir...şimdi, bu rivayetler mi, Kur'an'ı tefsir edecekler? daha kendilerini tefsir etmekten acizken, kendi içlerinde çelişkili iken, Kur'an'a saygısızlık ederken, bir de kalkıp Kur'an'ımı tefsir edecekler? yapmayınız Allah aşkına...
Selam ile
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Allah'ın Rasulü Allah'ın elçisidir. Allah'ın elçisi Allah'ı temsil ediyor. Allah'n elçisine itaat Allah'a itaattir. Onun için birliklte zikredilişine şaşmamak lazım. Buyruk sahibi Allah'tır. Bu Allah buyruğunu ileten Allah'în Resulü'dür. Allah'ın emrini Resulü'nün dilinden duyuyorsunuz. Resulü dinleyince Allah'ı dinlediniz. Resul'ün dediğine inanınca Allah'ın dediğine inandınız. Allah ayrı dilden söylemiyor, Resulü'nün diliyle söylüyor. Yani Allah ve Resulü aynı şeyi söylüyor. Başka başka söylemiyorlar. Allah'a itaat Resulü'ünün şahsında yapılır. İtaat söz dinlemektir. Resul'ü dinleyen Allah'ı dinlemiş olur. Dinin sahibi sadece Allah'tır. Buyruklar sadece Allah'ndır. Allah ve Resulünü bir birinden ayrı telakki ettiğiniz taktirde Din'in sahibi iki olur. Bu durumda Allah'ın Resulü Allah'ın elçisi değil, Din'de ortağı olmuş olur.
Kuran'da "Allah ve Resul(ü)" birlikte çok fazla zikredilmiş. Bunların hiç birinde Allah ve Resulü ayırımı yoktur. Mesela:
"...Şayet yapmassanız Allah ve Resulü ile savaşa onay vermişiniz.." Burada savaş, Allah vbe Resul ile birer şahıs olarak savaşmayacaklar. Allah'ın Resulü ile savaşacaklar. Ama bilmeliler ki Allah'ın Resulü ile savaşmak Allah ile savaşmaktır. Ayet bunu söylüyor.
Bir başka örnk:
"Ve kim Allah ve Resulüne asi olur ve O'nun hudununu tecavüz ederse /Allah onu ateşe sokar."
Allah'a asi olmak, Resulü'nün ağzından beyan ettiği mesajına dinlmemektir. Resulü'ne asi olmak da Resül'ün Allah adına dediklerine karşı çıkmaktır. Bunun da anlamı "Hududullah'ı/ Allah'ın çizdiği sınırları tecavuz etmektir. Dikkat ettiyseniz, "hududuHU" diyor. Resul de had koymaya yetkili olsaydı, "hududuhumé"/"ikisinin koyduğu hudutlar" denmesi gerekeceti.
Bir örnek daha:
"...ve kim evinden Allah'a ve Resulü'ne hicret eder ve ölürse, onun ecri Allah'a düşer."
Bakın, hicret Allah'a ve O'nun Resulü'ne ayrı ayrı olamaz. Allah'a gitmek üzere Allah'ın Resulü'nün peşine takılacaksınız. Ama ücretiniz sadece Allah'a düşüyor, ayrıca Resulü'ne de düşmez.
Son bir örnek:
"Ey inananlar, Allah'a ve Resulü'ne ve O'nun Resulü'ne indirdiği Kitab>'a iman ediniz!"
Şimdi burada iman edilmesi istenen üç şey ayrı ayrı zikredilmiş; Allah, Reslü ve Kitap. Bu üçü biri diğerinin yerini alan bir tek şey değil midir? Bunlar ayrı ayrı telakki edilirse "Kitap" tan maksat ne olacaktır? Allah'a iman Resülüne indirdiği Kitabına iman, Resulüne iman da yine Allah'ın O'na indirdiği Kitab'a imandır. Peki bu üçün bir arada zikrine ne gerek var? Çünkü, Allah'ın Resulü'ne indirdiği Kitabı'nı ancak Resul'ün ağzından dinleyebilirsiniz. Resul'e iman, beraberinde Allah'a ve Kitab'a imanı da getiriyor. Kitab'a iman da beraberinde Allah'a ve Resulüne imanı içeriyor. İşte buna 3=1 diyebiliriz.
budur selam inananlara allah razı olsun abim...
__________________ bekir
dediğin gibi Allah'ım
aynen; yar, rab...
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma