Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
el_turki Yazdı:
elinize sağlık bir emek harcamışsınız.....emek herzaman saygıyı hak eder...
sağlıklı aktarılmamış" işin özeti şeklinde olmuş...birde sizde bir emevi düşmanlığı tarzında bir önyergı gördüm..birkaç sefer aynı vurguyu yaptınız...
kur'an ın toplanmasında bir seenryonuz var..ve orada demişsiniz ki..hz ali öyle olmasaydı karşı çıkardı kesinlikle diye..." sonrada haz osmandöneminde insanların baskıdan ve korkudan dolayı hakkı savunmakda aciz oldukarını...terör ortamındn dolayı hakkı söyleyemedikerlini söylemişsin...bence bu ikit tezat arasında kalmışsınız....olaylar siyasiydi...ameli değil...peygamber namazda elini bağlamadı..bağladıysada şöyle bağladı insanlara bunu anlatacakmısın dendi...baskı bu yöndemniydi...hayır....olayları karıştırmayalım...
haz ali iktidar hırslıdı değildi..gibi demişsiniz..bence büyük yanılgı..haz ali iktidar hırslısı bir sahabeydi....hemde çok fazla...ama konu bu da değil...
200 sene sonra yazılması meslesine gelince ....verdiğim örnekleri iyi anlamaışsınzı....birşeyin illaki yazılması gerekmiyor.....50 senede geçse bazı şeyleri ilk günki şekliyle hatırlarsınız.... ama ona rağmen 200 sene sonra yazıldı fikrinizde doğru değil....eğer 200 sene sonra yazılsaydı..neden peygamber sallahua leyhi vesellem hadis yazmayı yasakladı ozaman...veya sakındırdı...demek ki hadis yazma işi daha o zamanlarda başladı...ve yazılan hadisler miras olarakda bırakıldı.... islam ilme önem verdiğinden nakil yoluyla gelen rivayetlerde sürekli eğitim sistemi içinde aktarıldı....
ihya.org u okumam.gerekde yok...hadis olmadığı halde hadis mişdiye aktarılan birçok şeyin olduğunu zaten biliyorum...sürekli önüme aynı şeyi koymayın..israiliyat içeren örnekleri....
hadisi kur'an a tabi kılarım deyip ortada hadis bırakmamak..peki ne oluyor? hayır siz şunu yapıyorsunzu:hadisi mantığınıza -aklınıza tabi kılıyorsunuz.aklınızın neyi nekadar anladığının ölçüsüyse yok...peki doğrumu anladı?yanlış mı?
aktarımın sağlıklı olması veya olmaamsı konusnda anlaşılan ortak bir noktaya ulammamız zor gözüküyor...verdiğim örneklerin hayatın gerçekleri olduğunu anlamamışsınız.insanın bir hafızası olduğunu..ve bunun hıfzedmey yaradığını..birşeyi muhafaza altında tutmaya yaradığını biliyor ama idrak edemiyorsunuz...
kimsede peygamberden gelen rivayuetlerin kur'an kadar sağlıklı olmasını beklememeli..harfı harfine..noktası noktasına...çünki hadis kur'an ın tefsiridir.izahıdır.açıklamasıdır.
imam yusuf ve imam muhammed de ebu hanifeye muhalif eddiği şeyler olmuşdur.onun matıksız bulduğunu mantıklı bulmuşlar..matıklı bulduğu bazı şeyleride mantıksız bulmuşlar ve o görüşü terketmişler....
kendisine kitap ve-veya suhuf verilmeyen bir peygamberden sonra gelen nesiller neye göre amel eder? şöyle demeleri hak mıdır:peygamber geldi geçti,banane bir kitapda yazılı bir eserde bırakmadı..beni bağlayan birşey yok...aklım var ama aklımı neye göre kullanacağıma dair bir somut şey yok...?siz öyled iyrosunzu ama nerden bileyim onu peygamber demiş?
|
|
|
Sayın el_turki,
Emeğimi saygıya değer bulmanızdan dolayı teşekkür ederim.
İnanın çabam samimidir.
Ben de benzer yollardan geçtim.
Ben de 1980 ler boyunca hadis kültürü olan, hadisi aynen Kur'an gibi Naklin
içinde gören. Dini kaynak olarak hadisi dinin olmazsa olmazı görürdüm. Bugün
hadisi nakil olarak kabul etmiyorum. Bunlar peygambere atfedilmiş sözlerdir.
Kur'anın onayından geçmesi gerekir.
Bu yönüyle Ahmet Bin Hanbel in Hadis Kur'anı kontrol eder,
Kur'an hadisi değil sözü yanlıştır. Ayrıca Bu sözü bütün mezhep imamları
söylemiştir. Ahmet Bin Hanbel hiç değilse samimiyetle demiştir ki bu hadisleri
Kur'anın zahirine kontrol ettirsek ortada hadis kalmaz.
Benim dediğim ne. Aynısı değilmi.
Ben bu noktaya Ahmet Bin Hanbel, YaşarNuri Öztürk , Süleyman
Ateş, Fereç Hüdür ve bu sitede ki arkadaşlarım böyle söylediler diye gelmedim
ki. Kendi yaşadıklarımdan sonra onlar öyle bir ışık tuttular, ondan sonra kabul
ettim.
birde sizde bir emevi
düşmanlığı tarzında bir önyergı gördüm..birkaç sefer aynı vurguyu yaptınız...
Emevileri sevmiyorum. Emeviler Peygambere karşı Bedirde,
Uhutta, Hendekte savaşan tarafın liderleri. Bunlar olayı sadece kabile reisliği
olarak görüyor. Hz. Muhammed yeni din getirdi diye değil, Kureyşin reisliğini
istedi diye ona karşı çıktılar.
Hz. Aliye karşı çıkmaları da bundan. Reisliği
Haşimoğullarına kaptırmamak. Her ne
kadar müslüman olmuşlarsa da , onların derdi dünyalık. Hz. Peygambere karşı çıkan Ebu Süfyan (Muaviyenin babası) ne
dedi. "Cennette yok, cehennemde, yapışın emirliğe" dedi. Bunun içinde zulüm,
katliam, Dinin içine yahudilik, hristiyanlık sokma , dini değiştirme. Bunlarda
her şey var. Bunlar Şamda Yahudi, Hristiyan kimi İslama girmiş, kimi girmemiş
vezirler edindiler.Bunlar yoluyla da Kur'an islamını , hadis islamı haline
getirip dine zarar verdiler. Bunun için sevmiyorum.
Emeviler sünni kitaplarda
canım sahabe, cicim sahabe dedikleri
Ensar ve Muhacirinin çoğunu katlettiler.
Hz. Ali Harpleri, Harra Olayı Medine ahalisinin yarısının katli 682,
Mekke kuşatması Abdullah bin Zübeyrin ve ona yardım eden Mekke Ahalisinin katli
(692). Bir de 715 yılına kadar bir Haccac bin Yusuf (Zalim Haccac) ın sürekli zulmü vardır. Karşı çıkan herkes şii diye damgalanıyor. Ayrıca , Şiilere yapılan zulmün haddi hesabı
yoktur, kol kesme, ayak kesme, göz çıkarma gibi. İslam dünyasının böyle şii ,
sünni diye kesin bir ayrımla bölünmesi hep bu olaylar üzerinedir. Haccac kimseye saygı göstermemiş, Enes bin
Malik gibi bir sahabeye saygısızlık etmiş, elini değil ayağını uzatmış.
Abdullah bin Ömeri ayağına zehirli ok değdirerek öldürtmüştür. 714 yılında
zamanın en çok hadis bilen sahabesi,
Said bin Cübeyr i kendi elleri ile boğarak öldürmüş, bundan sonra ruhi bunalıma
girerek bir sene geçmeden ölmüştür.
Bunlar öyle devirlerdir ki, Fransız ihtilalinin 1792-1795
arasındaki bol giyotinli terör dönemi, Rus İhtilalinin Stalin dönemi gibi dönemlerdir. Ama
islam tarihlerinde lafı bile edilmez, hakkıyla anlatımaz, canım işte bi olaylar
olduydu, isyan bastırıldı gibi anlatılır.
Emevilerin namazın şeklini değiştirdiği Abdullah bin Mesud,
Enes bin Malik gibi sahabiler söylemiştir. Onun için bunlar namazları için
camiye gitmemekte, peygamber zamanında kıldığı gibi kılabilmek için evinde
kılmaktadır. Yaşar Nuri Öztürk bunu sıksık dile getirir.
Emeviler i Hz. Ali
sülalesine karşı çıktıkları için değil (Ne yapsınlar siyasi rakipleri idi.
İktidarı kaptırmamak için düşmanca davranmak durumundaydı. Bu bütün siyasi
mücadelelerde olan bir şey. Abbasiler de Hz. Ali evladına aynı şeyi yaptılar.
Sözkonusu olan siyasi iktidarsa yaşamak için öldürmek gerekiyor. Maddi veya
manevi ezmek gerekiyor. ), Dine Eklemeler yaptıkları, dini kavramların içini
boşalttıkları, dine Yahudilik ve
Hristiyanlık metodolojileri, anlayışları
soktukları için sevmiyorum. Bunu da
hadisler yoluyla yaptılar. Bugünkü İslamın sorunlarını anlamak isteyen insanlar
bu Emevi olayını iyi bilmek ve anlamak zorundadırlar.
Siz Kitab-ı Mukaddesi okuduğunuzu söylediniz. Kitab-ı mukaddes bir fikir verir ama birkaç
yahudi ve hristiyan tanısanız. Sitelerinde araştırma falan yapsanız. Kilise, sinagog
ayini görseniz , inançlarındaki temel felsefeyi kapsanız bunun Sünni ve Şii
müslümanları nasıl etkilediğini görecektiniz.
Kur'an müslümanlığı bu etkilerden korunmuştur.
haz osmandöneminde
insanların baskıdan ve korkudan dolayı hakkı savunmakda aciz oldukarını...terör
ortamındn dolayı hakkı söyleyemedikerlini söylemişsin...bence bu ikit tezat
arasında kalmışsınız....olaylar siyasiydi...ameli değil.
Olay Hz. Osman döneminde olmadı. Bu dönemde 650 den sonra
fitne çıktı. Benim dediğim dönem 682-692 Abdullah Bin Zübeyr isyanı ve yine
682-715 arasında süren Zalim Haccac dönemidir. Bu dönem de hiçbir hakkı
savunamazdın. Zaten peygamberin gerçek sünnetini bilen herkes zaten okkanın
altına gitti. Abdülmelik ve Velid
devirlerinde Şihab Ez Zühri'ye çok hadis uydurtuldu. Mesela Meşhur Miraç hadisi
gibi. Tutunca bu konuda devam edildi. Esasen 717-720 yılları arasındaki Ömer
Bin Abdülaziz hadisleri yazdırma işini , Halkın hadisleri sevmesi, Gerçekten Hadis bilen Said Bin Cübeyr gibi
bir Sahabenin yok edilmesi nedeniyle yaptırdı. Hani diyorsunuz ya hadisi, sahabe, tabiin , tebe
tabiin aktardı. Hayır aktaramadı. Aktaramadığı için Ömer bin Abdülaziz yasak
olmasına rağmen hadisleri yazdırmak
için komisyonlar kurdu. Medine valisi Ebubekir Hazım ve Şihab Ez Zühri
başkanlığında ve heyet özellikle Medinede çalıştı. Hz. Aişe ile ilgili
hadisleri Amira bint i Abdurrahman isimli bir kadından aldılar. Ama bu
çalışmalar da kayboldu. Daha sonraki dönemlerde hadis uydurukçuluğu çoğaldı.
Hadislerin yazımı taa 820 li yıllara kaldı.
haz ali iktidar
hırslıdı değildi..gibi demişsiniz..bence büyük yanılgı..haz ali iktidar
hırslısı bir sahabeydi....hemde çok fazla...ama konu bu da değil...
Hz. Ali iyi bir Sahabeydi ama iyi bir yönetici değil. Eğer
Muaviye gibi Makyevelist ilkelere uygun bir yönetici olsaydı. Kanun benim, kral
minnettar olmaz, ben peygamberin ehl-i beytiyim. Bu halifelik görevine kimse
benden daha layık değildir demiş ve uygulamış olsaydı, Ebubekiri de, Ömeri de, Osmanı da altederdi.
Etmedi. Kendisi bırak halifeliği , hakkı
olan Fedek Bahçesi mirasını bile alamadı. Ne Hz. Ebubekir verdi. Ne Hz. Ömer .
Bir de Hz. Ömer Mirasa Hz. Abbası kattı.
Hz. Osman zamanında Hz. Ayşe ve Hafsa da bu Fedekten pay istediler. Hz. Ayşenin
Hz. Osmana düşmanlığı bu Fedek yüzündendir. Bu Fedek kimseye yar olmadı. Bunlar
tarihsel olaylar. Şiiler için imani noktalar.
Hani Hz. Ömerin adaletinden bahsederler ya, yani Fırat
kıyısındaki kurdun,koyunun adeleti ile uğraşacağına peygamberin mirasını mirasçılarına
paylaştırsa idi. İçlerinden biri de kendi kızı Hafsa idi. Ama yapmadı. Hz.
Aliyi maddeten güçlendirmemek için yapmadı. Çünkü siyasi rakipti. Hz. Ali
, garibim, esnaflık yaptı. Bağlara bahçelere kuyular, açtı. Bir dönem de yazıcılık
hattatlık yaptığı söylenir. Ya işte böyle. Canım sahabe. Can ciğer kuzu
sarmaları.
Tabi konumuz bu değil. Bu dediğim Hz. Ebubekir, Hz.Ömer ve
Hz. Osmanın bir kusuru. Bu insanların çok olumlu yanları da var. Çok büyük hizmet
ve katkıları da var. Onun için ben onlar
için hep Hz. İfadesini kullanırım. Nezaketten ve saygıdan zarar gelmez.
200 sene sonra yazılması meslesine gelince ....verdiğim örnekleri iyi
anlamaışsınzı....birşeyin illaki yazılması gerekmiyor.....50 senede geçse bazı
şeyleri ilk günki şekliyle hatırlarsınız....
ama ona rağmen 200 sene sonra yazıldı fikrinizde doğru değil....eğer 200 sene
sonra yazılsaydı..neden peygamber sallahua leyhi vesellem hadis yazmayı
yasakladı ozaman...veya sakındırdı...demek ki hadis yazma işi daha o zamanlarda
başladı...ve yazılan hadisler miras olarakda bırakıldı....
islam ilme önem verdiğinden nakil yoluyla gelen rivayetlerde sürekli eğitim
sistemi içinde aktarıldı....
Peygamber yazılmasına izin vermedi. Ama bir kısım insanlar
bunu ezberlemek, unutmamak için yazdılar ezberleyip sildiler. Sadece sözel
naklettiler. Bu yazıp Silme işini Abdullah bin Amr başlattı. Ama hiçbiri ezber
için yazdıkları bu sayfaları ortaya çıkaramadı. İşi bitince suyla veya yakarak
yok etti. Yalnız bu hadislerin sağlıklı aktarıldığı anlamına gelmiyor. Zalim Haccac
döneminin terörü yüzünden zaten gerçekten sağlıklı bir bilgi aktarılamadı.
Adamlar bir sürü şey değiştirdi. Mesela namazı beşe çıkardı. İki rekatı dörde
çıkardı. Vitir diye olmayan namaz icat etti. Camilere tesbih soktu. Bunlar
hiçbiri peygamber döneminde yoktu. Kimse
de itiraz edemedi. Kimse itiraz etmezmiydi deniyor. Evet etmediler. Edemediler.
Buna itiraz edenin peygamberi sevmemekten kellesi giderdi. Baskının ne durumda
olduğunu varın siz düşünün. İmam Ebu Yusufa
adamın biri ben kabak sevmem dedi. Vay kabak peygamberin en sevdiği
yemekti, sen peygamberin sünnetine karşımısın lan diye kılıcını çekip adamın
üzerine yürüdü. Adam canını zor kurtardı. İşte böyle baskıcı anlayışlar
yüzünden kimse hiçbir şeye itiraz edemezdi. İtiraz eden, zaten şii falan diye
ortadan kaldırılırdı.
İslam ilme önem veriyordu şüphesiz. Kufede Hz. Alinin 6. kuşak torunu ve Caferi Mezhebinin kurucu imamı Cafer-üs Sadık
hazretlerinden ders okumuş imam Ebu Hanife nin peygamberden kalan gerçek sahih
hadis onyedidir demesi çok anlamlıdır. Yani neyi gösterir. Peygamberden hiçbir
şeyin sağlıklı aktarılamadığını.
ihya.org u
okumam.gerekde yok...hadis olmadığı halde hadis mişdiye aktarılan birçok şeyin
olduğunu zaten biliyorum...sürekli önüme aynı şeyi koymayın..israiliyat içeren
örnekleri....
Önceden hadis.org diye bir site vardı. Hadisleri oradan
araştırırdım. Sonra bu site kapandı.
İhya org u Tüm hadisleri barındıran bir site olarak tavsiye ediyorum. Tüm
hadisleri okumak isterseniz. Türkçe tek
site.
Benim için sitenin veya kitabın benim fikrime uyup uymamma
zorunluluğu yok. Ben herşeyi okurum. TEZ + ANTİTEZ = SENTEZ ilkesine göre değerlendiririm. Bir hipotez
kurarım. Örneğin Hadis Güvenilmezdir diye. Buna uygun araştırırım. Okurum.
Hadisleri tekrar tekrar okurum. Sonuçta hipotezimi destekleyecek bir kanaate
vardım. Hadis Kur'ana uyuyorsa güvenilir, uymuyorsa güvenilmez. Prof Yaşar Nuri
Öztürk, Prof. Süleyman Ateş eselerinden okuduğum, konuşmalarından dinlediğim
kadarı ile bu kanaatteler.
hadisi kur'an a tabi
kılarım deyip ortada hadis bırakmamak..peki ne oluyor?
hayır siz şunu yapıyorsunzu:hadisi mantığınıza -aklınıza tabi
kılıyorsunuz.aklınızın neyi nekadar anladığının ölçüsüyse yok...peki doğrumu
anladı?yanlış mı?
Şimdi sayın El-Turki kardeşim. 1989
lar falan Turan Dursun isimli bir şahıs çıkmış. Üzerine Arapça bilen kimse yok.
Doğu medresleri mezunu. Adam Tabu Can çekişiyor İşte Din bu diye kitaplar
yayınlıyor. Aldım okudum. Hadislere saldırıyor. Hem de ne saldırma.
Ben o zamanlar hadis külliyatları almışım, bitirmişim. İşte
Hadis = VAHİY olarak bakıyorum olaya. Peygamber Hevasından konuşmuyor. Onun
söylediği Vahiydir. Necm 2-3-4 ayetleri var. En istismar edilen ayetlerden biri.
İşine gelen bir şey uydurur. Bunu Peygamber söyledi der. Peygamberin söylediği
vahiy ya. Oldu sana Kur'anın yanında ona eş bir Söz.
Nasıl kızıyorum adama. Tabi adam insanları etkiliyor. En çok
ta ne etkiliyor biliyormusun. Peygamber dokuz yaşında kızla evlenmiş. Dokuz
karısı varmış. Bir gecede hepsini dolaşırmış. Bunlar tabi çok ilgi çekiyor. O
zamana kadar adam peygamber hakkında böyle şeyler duymamış. Tabi ne oluyor. Ya
bizim dinimizde, peygamberimiz de yanlış bir şey mi var acaba diyen insanlarla
acaip tartışıyorum. Bunlar hadistir. Dinin ikinci kaynağıdır. Bunları
eleştirmek aynen Kur'an ayetlerini eleştirmek gibidir falan diyorum. Adam
Kur'an, hadis falan bilmiyor ki. Zır cahil. Kahve kültürü. Diyor ki Peygamber
efendimiz dokuz yaşında kızla evlenmiş, Kur'anda yazıyormuş. En feciati de bu
biliyormusunuz. Kur'anda yazıyormuş. Tövbe estağfurullah. Her halde hadisi
Kur'an a eşitleyen anlayış, sıradan halkın kültüründe böyle sonuç yarattı.
Aptal saptal bir hurafe, sonra valla Kur'anda yazıyomuş abi.
Sonra Turan Dursunun Kitaplarına karşı Süleyman Ateş hocamız "İşte Gerçek Din bu "
diye bir kitap yazdı. O kitapta diyordu ki 2. cildinde. Turan Dursun, zayıf hadisler yoluyla dine
saldırmaktadır. Usuli Hadiste maalesef sadece isnad tenkidi yapılmıştır. Yani rivayet
eden ravi kuvvetli ise, kabul edilir bir ravi ise hadis muteber sayılmıştır.
Zaten dedim ya hadislerin çoğunun ravisi Muksirun denilen şahıslar ve bunlar
hadis ilmi açısından muteber kişiler. Bitti olay. Al sana Vahiy kuvvetinde
ikinci kaynak. Hadiste Metin tenkidi
yapılmamıştır. Metin Tenkidi Kur'ana anlamca ters olup olmadığının tenkididir.
Hadis anlamca Kur'ana uymaktamıdır. Uymamaktamıdır. Uyuyorsa sahih, uymuyorsa sahih değildir.
İşte bu ilkeden sonra Turan Dursunu ve Hadisleri bir daha okudum. Her denileni Kur'anla test ediyordum. Daha sonra Benzer
görüşleri Yaşar Nuri Öztürk ten okudum.
Bana mantıklı geldi. Nasıl Kanunlar Anayasaya uygun olmak zorunda ise, Hukukta böyle bir kural varsa, Din de de herşey gerçek vahiy olan Kur'ana uymak zorundadır. Bu çok temel bir ilkedir. İster açıklasın. İster yorumlasın. Ona aykırı olamaz.
Benim geleneksel dinden yavaş yavaş Kur'an dinine geçişim
böyle oldu.
Şimdi ben Hadis kitaplarını okurken şöyle bir şey dikkatimi
çekiyordu. Peygamber demiş ki "benden yanlış bir şey nakleden cehennemdedir".
Amenna. Nakleden kim Sahabe. Kanatsız Melaike hepsi. Allahtan korkma bakımından
onların yanında biz kimiz ki. Eee. Aynı konuda bir hadis, olur diyor, öteki
olmaz diyor. Biri beyaz diyor, öteki siyah diyor. Arkadaş ya peygamberde bir
yanlış var. Ya ravilerde bir yanlış var. Bu ravilerden biri hatta bazıları yanlış naklettiği
için cehennemde ama hangisi. O zamanki aklımla çözemiyordum. Sonra kitaplarda
okuyordum. Hadislerde farklılık olması normal. İşte mezhep imamlarımız kendi
içtihadlarınca uygun buldukları hadisle amel etmiş, mezhepler arası farklılıklar
ondan geliyor. Falan, filan.
Sonra peygamberin en yakın arkadaşları kim. En büyük
sahabeler kim. Ebubekir, Ömer, Osman,
Ali. Bunlardan ilaç için hadis yok. Yani
altı koca cilt kitapta çeşitli ciltlere dağılmış 10-20 hadis ya var ya yok. Her hadiste Ebu Hureyre diye bir adam çıkıyor.
Bir şey söylüyor. O zamana kadar duymamışım. Hiçbir ravi aklımda kalmamışta ,
bir Ebu Hüreyre, bir Abdullah bin Ömer aklımda kalmış. Çünkü dikkat çekecek
kadar çok hadis söylemişler.
Hani Hz. Ali ilmin kapısıydı. Hz. Ali nin bu kitaplarda esamesi yok. Vazgeçtim ilmin kapısını
görmekten, gıcırtısını bile duymadım.
Hem çelişkiler, hem Uydurma raviler, hem İsrailiyyat ve
Mesihhiyyat uydurmaları , hem de Kur'ana ve akla aykırılıklar bende
hadisin vahiy olmadığı, ancak Kur'ana ve
akla uygunsa dinde bir yeri olacağı düşüncesini pekiştirdi. Kur'ana uyuyorsa
kabul ediyorum. Uymuyorsa hayır.
Ayrıca her konuda bibiri ile çelişkili bir hadis var.
Hadisler birbirini götürüyor. Kalanını Kur'an ve akla uygunluk götürüyor.
Sonuçta sıfıra yaklaşıyor. Zaten Ahmet bin Hanbel öyle dememiş mi. Hadisi
Kur'anın zahiri ile kontrol edersen ortada hadis kalmaz. Kalmıyor işte.
Sıfırlama böyle oluyor.
Şimdi benim aklım nasıl çalışıyor. Benim aklım Sünnetullaha
göre çalışıyor. O nedir Nedensellik kanunu. Bilimin temeli budur. Nullum Resula
Sine Causa. Sebebsiz sonuç olmaz ilkesi. Sebeb önce, sonuç sonradır. Yani bir
öncelik, sonralık vardır. Sünnetullah =
Bilim. Kur'an bilime aykırı olmaz. Ama Hadis bilime aykırı olur. Hurafe de hadisten çıkar.
Bakın bir rukye
hadisi yazdınız. Şimdi söylermisiniz. Sizi veya ailenizi, çocuğunuzu akrep
soksa gidip akrep serumu falan mı olursunuz., yoksa ben fatiha ile rukye
yaptım. Allaha tevekkül ettim. İnşallah Allah beni koruyacakdır mı dersiniz. Yahu
o hadisti. Hadis = Vahiydi. Peygamber böyle söyledi. Fatiha suresi akrep
sokmasından sonraki zehirlenmeyi giderir. Var mı böyle bir şey. Sünnetullaha
uygunmu. Buna inanılır, bununla amel
edilir mi. Amel edersen kestirmeden rahmet-i rahman ı boylamazmısın. Sonra böyle oluyorsa Sağlık bakanlığı hiç
uğraşmasın akrep serumu falan yapmaya, her sağlık ocağına nefesi kuvvetli bir
hoca koysun. Memlekette her halde 2000 falan sağlık ocağı vardır. Al sana bu
krizde, bu işsizlikte ikibin kişiye iş. Güzel
keynesyen bir tedbir. Talep arttırıcı bir uygulama. Hiç , Olur mu öyle şey. Senin mantığın kabul
eder mi.
Bunlar sünnetullaha aykırı şeyler. Her şeyin çaresi var. Hastalık
bir sonuçsa, bu sonuca giden veya arttıran sebebleri bulup ,yok edeceksin. Aklını kullanıp
bulacaksın. Eski devirde tamam, bugünkü modern tıp yoktu. Ama bitkisel
ilaçlarla uğraşan geleneksel tıp vardı. Bu bitkisel ilaç olayı şimdi de
revaçta. Hem o ilaçların bazıları hala çok işe yarıyor. Mesela Kekik yağı diye bir şey var. Aktarlarda
satılır. Müthiş mikrop öldürücü bir şey. Bunun şişesin içindeki kapağın sıvıya
temas eden iç yüzüne parmağınızı sürün, sonra bu parmaklarınızı burnunuzla
koklayın. Bunun kokusu zaten burundaki virüsü, bakteriyi öldürmektedir. Ben
hersene gripten böyle korunurum. Klasik tedbirlerin ve aşının yanında bu da çok
etkili bir tedbirdir. Bunu uygulamamış, hastalığa yakalanmış insanlarda bile
hastalığın şiddetini düşürür. Demedi
demeyin. Yalnız dikkat, sadece koklanacak, hassas deriye sürülmez, asla
sindirim sistemine falan girmemeli. Çok yakıcıdır. Öyle bir suya bir damla
falan sonra yut. SAKIN ha SAKIN. Tabii bununla boşverin aşı falan olmayın
demiyorum ASLA.
Bir tane sinek hadisi vardır. Der ki yemeğinize bir sinek
düşer bir kanadı batarsaymış, Öbür kanadını da sokmamız gerekirmiş. Çünkü bir
kanattaki mikrobu öteki kanat yok edermiş. Bunun panzeri buymuş. Bu hadisi
bilen veya bilmeyen. Kim uygular bunu. Birisi müslümanlarla fena halde dalga
geçmiş. Bunu anlamıyormusunuz. Allah, Aklını kullanmayanların üzerine pislik
yağdırırın pratiği bu olsa gerek. Bir de sanırım Fethullahçıların bir
dergisinde bununla ilgili olarak, Güya Amerikada yapılan bir araştırmada Sinek
kanadının panzehir etkisi kanıtlanmış. Peygamberin hadisinin doğruluğu
ispatlanmışmış. Oldu Abi, dikkate alırız. Sineğin kanadını bastırırız, mikrop
ölür. Peygamber böyle iğrenç bir şey söyler mi ya. Kim yapar bunu kim. Buna
uyan akıl, akıl mı dır. İçine sinek düşen bir şey yenip, içilir mi Allah aşkına. Bunu o
zamanın zır cahil insanı bile yapmaz.
Akıl, mantık, gözlem ve deney le çalışır. Benim mantığım, böyle fatiha suresiyle akrep
zehiri tedavi edilmez. Kim söylerse söylesin. Gözlemim de, akrep serumu
almayanın öleceği şeklindedir. Bunu denemeye gerek yoktur. Yüzyıllardır akrep
zehirinden yüzbinlerce insan ölmüştür.
O hadislerde tek mantıklı hadis, Allahın her hastalığın
çaresini yarattığı, insanların tedavi olması gerektiğidir. Bu mantığa da,
gözlemede, deneye de uygun bir yargıdır.
kimsede peygamberden
gelen rivayuetlerin kur'an kadar sağlıklı olmasını beklememeli..harfı
harfine..noktası noktasına...çünki hadis kur'an ın
tefsiridir.izahıdır.açıklamasıdır.
Sağlıklı olmayan şey Vahye eş tutuldu yüzyıllardır. Hala da
tutuluyor bazı kesimler tarafından. Verdiğim bu örneklerden sonra hala buna
inanıyorsanız. İnanmaya devam edin abi.
Ben Kur'anın kendi ifadesi ile kendi kendini açıkladığını.
Kelimelerin anlamları ile, siyak sibak la, metin bütünlüğü ile, temiz niyet ve
akılla her şeyin anlaşılabileceğine inanıyorum. Hadisi de Kur'ana ve akla uygun
olması şartıyla kabul ederim. Bu konuda Yaşar Nuri Öztürk, Süleyman Ateş
çizgisindeyim. Onlar hadisi reddetmez
ama dediğim kriterler altında kabul eder. İşte bu kriterlere uygun hadis sayısı
da gerçekten çok azdır. Yani sıfırlama böyle oluyor.
imam yusuf ve imam
muhammed de ebu hanifeye muhalif eddiği şeyler olmuşdur.onun matıksız bulduğunu
mantıklı bulmuşlar..matıklı bulduğu bazı şeyleride mantıksız bulmuşlar ve o
görüşü terketmişler....
İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed , İmam Şafiinin baskısı ile
görüşlerini değiştirdiler. Çünkü Ehli Hadis , Ehli Reye galebe etti. Harun
Reşidin hoşuna giden içtihadları ile baş kadı olan İmam Ebu Yusufa , bütün kadıları
atama yetkisi verildi. İmam Ebu Yusuf ta bütün kadıları Hanefi mezhebinden atadı.
Hanefi mezhebinin en büyük ve yaygın olmasının sebebi budur. Bu mezhep
Şafiinin Ebu Hanifeye saldırgan tutumu
karşısında çok büyük tehlike atlattı, Hemen imam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed eş
Şeybani mezhebi Ehli hadis bir çizgiye çekti. Yoksa Hanefilik ortan kalkıyordu. Hanefiliği neredeyse onlardan da
hadisçi ve Sünni bir hale getirdi. Mesela Sünnet namazları adeta farzlaştırdı
falan. Bu öteki mezheplerde yoktur.
Yani Ebu Yusufla, İmam Muhammedin Ebu Hanife ye ters düşme
durumu böyle bir zaruretten ortaya
çıkmıştır.
kendisine kitap
ve-veya suhuf verilmeyen bir peygamberden sonra gelen nesiller neye göre amel
eder?
şöyle demeleri hak mıdır:peygamber geldi geçti,banane bir kitapda yazılı bir
eserde bırakmadı..beni bağlayan birşey yok...aklım var ama aklımı neye göre
kullanacağıma dair bir somut şey yok...?siz öyled iyrosunzu ama nerden bileyim
onu peygamber demiş?
Kendisine kitap ve Suhuf verilmeyen peygamberler yeni hüküm
getirmez. Onlar sadece sapmaları düzeltir, imanı kuvvetlendirir. İsrailoğullarının
bir çok peygamberi böyledir. Bu peygamberler geldiği zaman elde kitap olarak
Tevrat vardı ama halk bazı uygulamalarda sapıtmıştı. Onlar, sapanları Tevrat
çizgisine çekti. Budur yaptıkları. Yeni hükümler
getiren bir peygamberi Allah mutlaka kitapla gönderir. Herkese selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|