Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Bu ayetlerdeki salatlar Resul'ün yaptığı Kitap dersleridir. Salat dersleri de salattır/bağlılıktır. Bunlar Din-iman dersleridir.
Muhabbetle.
Bir soru: Sizce malum namazı işaret eden "Essalat"lı ayetler Kuran'da varmıdır? Varsa bunlar hangi ayetlerdir? Ve neden bu ayetler namazı içeriyor da diğerleri içermiyordur?
selam değerli abim,
ben de bundan bahsediyorum işte, Rasulün Vahyi insanlara aktarma öğretme dersleri, yüzlerce yıldır devam edegelen ritüelin içinde en önemli konuma yerleştirildiğini görüyorum.
Allah'a olan bağlılıklarını kulluklarını göstermek için yapılagelen günlük nusukun içine yerleştirilmiş Vahiy eğitimi. ve Rasul bunu harika bir şekilde uygulamış.
ha dersen ki bu günkü NAMAZ denilen hali nedir, onu zaten biliyoruz Rasulden sonra ne maksatlarla o hale getirdiklerini.
Ben şahsen nisa 101 102 103, isra 78-79, hud 114, maide 6 gibi ayetlerin bu vakitli nusuka işaret ettiğini ve kurallarını düzenlediğini düşünüyorum.
Tabii ki SALAT formu ile ifade ederken bir zamanlar yaptıkları gibi bu işi boş bir showa riyaya dönüştürmemeleri ( enfal 35, maun ) bu nusuklar ile ifade etttikleri kulluğu yani ALLAH'IN DĞERLER SİSTEMİ olan dine bağlılıklarını EQAME etmelerini emrediyor ve tüm eski peygamberlerin ümmetlerine emrettiği gibi final hedefin EQAMUS SALAT ve ATÜZ ZEKAT olması gerektiğini.
şu ana kadar ulaşabildiğim budur abi.
selam ve muhabbetle.
__________________ yalnız Allah'a teslim ol ve şahitliği dosdoğru yap...
Bu böyledir, ve şüphe yok ki. Allah Teâlâ kâfirlerin
hilesini iptal edicidir.
Ey imân etmiş olanlar!. Allah Teâlâ'ya ve peygamberine
itaat ediniz. Ve siz işitir olduğunuz halde ondan yüz çevirmeyiniz
Ve öyle kimseler gibi olmayınız ki, onlar işittik derler ve halbuki onlar işitmezler.
Şüphesiz ki. Allah Teâlâ katında canlıların en kötüsü, sağırlar ve dilsizlerdir
ki, akıl erdiremezler
Ve eğer Allah Teâlâ onlarda bir hayır bilse idi elbette onlara işittirirdi. Ve
eğer işittirecek olsaydı elbette onlar yine dönerlerdi. Ve onlar kaçınan
kimselerdir.
Şüphe yok, o kimseler ki, kâfir oldular ve Allah yolundan men ettiler ve
kendilerine hidâyet apaşikâr belli olduktan sonra Peygambere muhalefetde
bulundular, elbette Allah'a hiçbir zarar vermiş olmadılar ve onların amellerini
ibtâl edecektir
Bir cemaati doğru yola iletti, bir cemaatin üzerlerine de sapıklık hak oldu.
Çünki onlar Allah Teâlâ'yı ona -kulluğu- bırakıp şeytanları dostlar edindiler.
Ve zannederler ki, onlar hidâyete ermişlerdir
Müminlerdendir
o erler ki Allah'a verdikleri ahde sadakat gösterdiler. Kimi adağını
ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir. Onlar, ahidlerini hiç
değiştirmediler.
sen beni yargılayacak..beni sorgulayacak..bana soru sorup benden cevap bekleyecek kıvamda biri değilsin...ben ne sen soruyorsun nede senin gibiler soruyor diye bir şey yazmıyorum.kendimi okadar küçültmem.
sen veya senin gibiler ile hiçbir bağımız yokdur.dostluk yoktur....zaten gerekde yokdur.
siz o aklınızla daha çok üretirsiniz......
"Artık dediklerine karşı sabret ve güneşin doğmasından evvel ve batmasından evvel
Rab'binihamd ile tesbîh et."
tesbih ve hamd ikiside namazı gösterir.arkadaş tebihi namaz manasında algılamış.ama hamd i başka manaya hamletmişdi....sabah va akşam salatlarını namaz manasında..diğerlerinide hamd manasında kullanmışdı...burdada tesbih ve hamd aynı vakitleriçin beraber kullanılmışdır.hamd zaten tesbihin içindedir.
hem gündüz vakti için hamd in kullanılması kadar manalı birşey olamaz.çünki gündüz vakti insanlar için çalışma,iş yapma,kazanma..yeme ..içme gibi şeylerin yapıldığı zaman dilimidir.gece ise dinlenme.kazanmak..yemek..içmek ise hamd ı gerektirir...
SAyın El_turki,
Hamd ve tespih kelimelerini ben namaz anlamında kullanmıyorum. Bunları namaz anlamında kullanmak mezhepçilerin yorumudur. İlmihallere, dini pratiğe de böyle geçmiştir.
Hamd : Övme ve övünmedir. Hamd et denildiğilde Elhamdülillah de manasında anlarız.
Tespih : Bir şeyin noksansız, eksiksiz olduğunu belirtmedir. Tespih et denildiğinde Subhanallah (Allahın eksiği noksanı yoktur) de manasındadır.
Hamd ile Tespih et dendiğinde Subhanallahi ve bi Hamdihi de demektir. Allahın eksiği noksanı yoktur. Övülmek ve övünmek ona mahsustur demektir.
Bunları yapmak için namaz falan kılmaya lüzum yoktur. Ağzınla söylersin olur biter. Önemli olan bu vakitlerde bunları düşünmen ve söylemendir. Böylelikle o ayetlerdeki emri yerine getirmiş olursun.
Namaz Salat kelimesiyle ifade edilir. Nur 58 uyarınca günlük olarak sadece Fecr ve Işa namazı vardır.
Ey inananlar,
ellerinizin altında bulunan (köle ve hizmetçi)ler ve henüz erginliğe
ermemiş çocuklarınız üç vakitte (odalarınıza girebilmek için) izin
istesinler: Sabah namazından önce, öğle vakti elbisenizi çıkar(ıp
yat)acağınız zaman ve yatsı namazından sonra. Bunlar sizin üstünüzün
açılabileceği üç vakittir. Bunların dışında (hizmetçilerin ve
çocukların, izin almadan içeri girmelerinden dolayı) ne size, ne de
onlara bir günah yoktur. (Onlar sizin) yanınızda dolaşırlar,
birbirinizin yanına girip çıkarsınız. Allah ayetleri size böyle
açıklar. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Süleyman Ateş meali )
Kur'anda başka hiç bir yerde namaz ismi verilmemektedir. Bir de Cuma günü namaz için çağrılmaktan bahsedilmektedir. O dur.
Gündüz vakti , Cuma namazından başka namaz yoktur. Bunun dışındaki namazlar Emevilerin ve Mezhep imamlarının zorlamasıdır. Dine ilavedir. Buna karşı çıkmak, kişinin küfrüne delalet olup o devirlerde hatta tanzimat öncesi Osmanlıda kişinin kellesini götürürdü. Onun için bu zamana kadar tartışılmamıştır.
Mekkede, Medinede insanlar öğle vakti sıcaktan alışverişi bırakır evlerine çekilirlerdi. Öğlen vakti namaz olsa, ayette öğle namazından sonra dinlenmeye çekildiğiniz vakit gibi bir ifade olurdu. Bir de , peygamber zamanında mescidler bahçe şeklinde idi. Bugün bildiğimiz gibi kapalı bina mescidler peygamber devrinden sonradır. Bu açık alanda öğle vakti secde etmek falan mümkün değildi. Adamın eli, alnı yanardı. Hatta bu konunun Dört mezhebin Fıkıh kitabı- (Abdurrahman El cezeri ) de bahsi vardır. Öğlen vakti secde edemiyoruz ne yapalım ya Resulullah gibi.
Namaz kılma şeklini de Nisa 102 den çıkarıyorum.
NİSA 102
Sen içlerinde olup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir
grup seninle namaza dursun; silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye
varınca, diğerleri arkalarında beklesinler. Sonra namaz kılmamış olan
diğer grup gelip seninle birlikte kılsınlar. Dikkatli olsunlar,
silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler isterler ki, silahlarınızdan
ve teçhizatınızdan habersiz olasınız da üstünüze bir çullanışla
çullanıversinler. Eğer yağmurdan gelen bir sıkıntı varsa yahut
hasta-yaralı iseniz silahlarınızı bırakmanızda sizin için bir sakınca
yoktur. Ama tedbirinizi alın, dikkatli olun. Allah, kâfirler için rezil
edici bir azap hazırlamıştır.
Namazın Vakitli olduğu da Nisa 103 de söyleniyor. O vakitler de Nur 58 de geçmişti.
NİSA 103
Korku halindeki namazı tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak,
yan yatmışken anın. Sükûnet bulduğunuzda, namazı tam bir biçimde yerine
getirin. Namaz, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz olmuştur.
Şİmdi sevgili kardeşim,
dediğim eksik olur, yanlış olur, fazla olur, şu olur bu olur. Ben kendimden sorumluyum. Klavye arkasından samimi olarak inancımı ve pratiğimi yazıyorum. Kabul edersin, etmezsin. Beni üzmez de sevindirmez de.
Dinde öğle ve ikindi namazı gerçekten olup ta, yoktur demenin manasını ve sorumluluğunu bilirim. Bunu Sabah ve Akşam için asla diyemem. Çok açık. Sabah ve Akşam var ama öğle, ikindi yok. İsmen Salatez Zuhr ve salatel asr diye geçmemiş, ama fecr ve ışa geçmiş. Öğle ve ikindi insanların hamd kelimesini yorumlamasıyla namazlaşmış. En iyi hamdetme şekli namazdır diyebilirsin, insanlar da böyle yorumlamış. Ama bir yorum sonuçta. Akşam, yatsı aynı namaz. Işa diye geçiyor. İkiye ayırıp bir kısmını akşam vakti, bir kısmını yatsı vakti kılmışlar.
Salat kelimesinin dört anlamı var. Yaygın anlamları Namaz, Dua, Haktan sapmaz abimize göre Kur'an dersi, bazı arkadaşlarımıza göre İmana bağlılık.
İmana bağlılık sürekli olan bir eylem olduğundan, sadece sabah ve akşam vakti gösterilmediğinden buradaki anlamı bu olamaz. Namaz, Dua veya Kur'an dersi anlamında kullanılırsa sabah ve akşam vaktiyle sınırlanabilir.
Ben Salatı Namaz anlamında alıyorum. Pratiğim budur. Ayrıca bu vakitlerde Kur'an meali de okuyorum.
SAyın el_turki , elbetteki kendi bildiklerimize ters bir şeyler söylenince tepki göstermeniz normaldir. Ayrıca 1500 senedir uygulanan ve İslamın olmazsa olmaz bilinen pratiklerinden birinin bu kadar değişik şekillerde yorumlanması ters gelmiş olabilir. Bana da baştan ters gelmişti.
Kim ne yazarsa yazsın, bu uslubumuzu bozmak için bir sebeb olmamalı. Şurada tartışıyoruz işte. Hiddete, celale gerek yok.
Herkese selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
araplar 3 ve daha fazlası için çoğul kullanırlar.ayrıca orta namaz da zikredilmiş.....ayrıca orta namazda zikredilmiş....demekki enaz dört....ama orta namaz ayrıcana ile belirtildiğine göre....3 ün ortasında gösterilmediğine göre...dördünde ortası olamayacağına göre...enaz 5 i ifade eder.....iki ve dördün ortaları yokdur.....3 ve 5 in ortaları vardır.
Gündüzün iki ucunda ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namaz kıl...
gündüze yakın saatlerinde ifadeside çoğul köklüdür.enaz 3 ü ifade eder...gecenin gündüze yakın saatleri akşam-yatsı-ve sabah dır.gündüzün iki ucu,gecenin gündüze yakın saatlerinden ayrı olarak zikredilmişdir.ve gündüzü içine alacak şekilde zikredilmişdir.sabaha yakın olan tarafı ile akşama yakın olan tarafıdır.öğlen ve ikindiyi zikreder.... her halukarda toplam beş eder...
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
el_turki Yazdı:
"namazlara ve ayrıca
orta namaza devam edin"
araplar 3 ve daha fazlası için çoğul
kullanırlar.ayrıca orta namaz da zikredilmiş.....ayrıca orta namazda
zikredilmiş....demekki enaz dört....ama orta namaz ayrıcana ile belirtildiğine
göre....3 ün ortasında gösterilmediğine göre...dördünde ortası olamayacağına
göre...enaz 5 i ifade eder.....iki ve dördün ortaları yokdur.....3 ve 5 in ortaları vardır.
Gündüzün iki ucunda ve gecenin (gündüze) yakın
saatlerinde namaz kıl...
gündüze yakın saatlerinde ifadeside çoğul
köklüdür.enaz 3 ü ifade eder...gecenin gündüze yakın saatleri akşam-yatsı-ve
sabah dır.gündüzün iki ucu,gecenin gündüze yakın saatlerinden ayrı olarak
zikredilmişdir.ve gündüzü içine alacak şekilde zikredilmişdir.sabaha yakın olan
tarafı ile akşama yakın olan tarafıdır.öğlen ve ikindiyi zikreder.... her
halukarda toplam beş eder...
Sayın el_tıurki
Bu konular sitedeki başlıklarda uzun uzun tartışılmıştı.
Mesela orta namaz konusu tam 33 sayfa tartışılmış. Okursanız link
Hud 114 teki Gündüzün iki ucu
gecenin gündüze yakın kısımları ifadeleri arapça bilen arkadaşlarımızın
yorumları ile birbirini tanımlayan ifadeler . Şöyleki Tarafeyn nehari
yani gündüzün iki ucu sabah ve akşam. (Bazı mezhepçiler bunu öğle ikindi diye
çarpıtıyor. öğle ceya ikindi gündüzün ucu veya tarafı olabilir mi. Sabah ve
akşamdır gündüzün uçları.
Şİmdi bu sabah ve akşam nerede olacak. Gecenin gündüze yakın saatlerinde yani
akşam için güneş batıp hava iyice kararıncaya kadar, buna Arapçada Işa deniyor,
Sabah için de Fecr dir. Tanyeri vaktinden, güneş doğuncaya kadar. Yani vakit
hem gündüzün iki ucunda, hem de gecenin gündüze yakın kesiminde.
BU ayetten dört vakit hatta beş çıkarmaya
kalkarsan (geleneksel islam siteleri böyle yapıyorlar ) gündüzün iki ucunu öğle ve ikindi yaparsın,
gecenin züleflerini ışa ve fecr yaparsın. Çok zorlama bir yorum olur. çünkü
öğle ve ikindi gündüzün ucu, tarafı değildir. Gündüzün ortalarıdır.
Ayrıca da Müzemmil 6 ve 7 ye terstir. İbadet gece vakti daha tesirlidir, çünkü
gündüz senin için meşguliyet vardır diyor. Sadece Cuma günü çağrı yapılınca
meşguliyete ara ver. Namazdan sonra yine meşguliyetine dön deniyor. Yani Gündüz
vakti Cuma dışında namaz ibadeti yok.
Orta namaz kavramına gelince, bunu
arapça bilen arkadaşlar orta namazın isim tamlaması değil sıfat tamlaması
olduğunu belirtmekteler. Buna göre Salatel Vusta - Vusta kelimesinin sıfat
anlamı ile anlaşılması gerekiyor. Vustanın sıfat anlamı ortadaki (bunun için
başka bir kelime kullanılıyormuş) değil, vasat, ortakarar, hayırlı, ifrata
tefrite kaçmadan , aşırılığa kaçmadan manasında almak gerekir.
Hâfizû alâs salavâti ves salâtil vustâ ve kûmû lillâhi kânitîn(kânitîne).
Namazları ve orta namazı koruyun. Tam bir saygıyla Allah'ın huzurunda kıyam
edin. (Yaşar Nuri Öztürk)
Namazları ve orta namazı koruyun, gönülden bağlılık ve saygı ile Allâh'ın
huzûruna durun. (S.Ateş)
Namazlara, özellikle orta namaza dikkat edin. Kendinizi tümüyle ALLAH'a
vererek namaza durun. (Edip Yüksel)
Namazlara dıkkat edin hele orta namaza, ve kalkın Allah için divan durun.
(Elmalılı)
Muhammed Esed dışında bütün tercümeler aynı şekilde, bir tek Muhammed
Esedfarklı.
Namazlarınıza ve namazı en uygun
şekilde ifa etmeye dikkat edin; ve Allah'ın huzurunda içten bir bağlılıkla
durun. (Muhammed Esed)
Şimdi Türk müfessirlerin tepki çekmeme veya bazılarının mezhebe bağlı olma
kaygısı olduğu açıktır. Muhammed Esed in böyle bir kaygısı yok. Salatil vusta
yı isim tamlaması anlamı verirsen orta namaz, ama sıfat tamlaması anlamını
verirsenaşırılıktan uzak , ifrata
tefrite kaçmayan, en uygun şekilde kılınan namaz anlamını verirsin.
Benim görüşüm mantıken namazları koruyorsam ve orta namaz da bir namaz isezaten namazların içindedir, koruyorumdur
zaten.. Onu ayrıca korumama lüzum yok. Bazı meallerde bilhassa orta namazı veya
özellikle orta namazı gibi ifadeler var. Ama ayetin arapçasında böyle kelimeler
yok.Örnek olarak Edip Yüksel ve
Elmalılı'yı verdim.
Dolayısı ile Arap gramerini iyi bilen kişilerin de görüşleri ile Muhammed
Esed çevirisinin doğru olduğu fikrindeyim. Diğer insanlar Arapçayı iyi
bilmiyormu. Biliyorlar ama çekinceleri var. İşte böyle olunca da Meallere
güvenmeme veya işte Kur'anın hiçbir dile hakkıyla çevrilemeyeceği tartışmaları
başlıyor. Bunlar yanlıştır. Her dile hakkıyla çevrilir. Ama taassup ve çekince
olmamak şartıyla. Ayrıca böyle bir şey demek, Allaha abes bir iş yapmışlık
izafe eder. Allah özellikle Kur'anın anlaşılmasını istiyor. Onu
kolaylaştırdığını söylüyor. Öğüt alan yokmudur diyor. Dinciler tam tersini
söylüyor. Allah Arap olanın öğüt almasını istiyor da, olmayanın öğüt almasını
istemiyormu yani. Kamer suresini
okumazmı bu insanlar hemde aynı surede dört ayrı ayette aynı şey. Andolsun biz
Kur'anı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık, öğüt alan yokmudur. Kamer
17,22,32,40ayetleri . Demek ki neymiş
öğüdü Kur'andan alacakmışız, neymiş Kur'an kolaymış. Demekki tarikat şeyhine,
hadise falan ihtiyaç yokmuş. Kur'an bilgiyle, taassupsuz ve çekincesiz
okunduğunda hemen herşeye cevap vermektedir.
İşte bunlarla karşılaşınca, ben Arapça bilmediğime üzülüyorum. Arapça bilsem
belki diyeceğim ki, yahu arkadaş buradaki ifade sıfat tamlaması, bunu nasıl
isim tamlaması gibi çeviriyorlar. Sıfat tamlaması olarak şu şekilde çevrilmesi
ve şöyle anlamlandırılması daha uygun olur. Bunu bugün kendi ilmimle
diyemiyorum.
Sayın el_turki,
Diyelim ki bir orta namaz var. Bu Kur'anda belirtilen vakitlerden birinde
olmalıdır.Çünkü Nisa 103 e göre namaz
inananlara vakitli bir farzdır.Kur'anda
belirtilen vakitlerde Sabah, Akşam (nur 58, hud 114, isra 78 ) ve gece yarısı
(isra 79, Müzemmil 20) dir.Bu gece
yarısı namazıisra 79 da göre sadece
peygambere farzdır. Müzemmil 20 ye göre mü'minlerden bazıları da kendi
istekleri ile bu namaza kalkıp kılmaktalar.Cuma namazı vakitli değil, çağrılı. Yani vakti Kur'an tarafından açıkça
belirtilmemiş. Biz Cuma suresinden ve Nur 58 den kuşluk vakti olduğunu
anlıyoruz.
Süleyman Ateş hocamız orta namaz diye gece namazını belirtmiş. Arap günü
akşam başlar, akşam biter . Buna göre Akşam namazı, gece namazı, Sabah
namazıdır vakti Kur'anda bildirilen namazlar.Bir yerde İsra 79 la çelişiyor. Bir de ümmete meşakkat yüklüyor.Bence olmaz. Süleyman Ateş hocanın linki
Orta namaz cumadır veya Sabah namazıdır diyen arkadaşlar olmuş. Bunda da bir
ittifak yok.
Kamer suresine göre Kur'an kolaylaştırılmış bir kitaptır. Allah böyle kırk
akıllının altından kalkamayacağı bilmeceler ortaya atmaz. Hele ki Ahkam ayeti olarak. Onun için Muhammed
Esed in çevirisinin doğru olduğuna inanıyorum ve öyle amel ediyorum.
Namazlar lafından da Sabah, Akşam, Gece (Teheccüd) ve Cuma yı anlıyorum.
Allah Kur'anda bunları belirtmiş. Öğle ve ikindi Allaha hamdetme zamanıdır.
Elhamdülillah de veya subhanallahi ve bihamdihi de yeter. (Rum 17,18) Namaz şeklinde farzlaştırılmasıMüzemmil 6 ve 7 ye aykırıdır. Namazı beş vakittir diyen Miraç hadisi de, ki zayıf bir hadistir, Müzemmil 6,7 ye aykırıdır. Ayrıca Ayrıca bunun
namazlaştırılmasının bir Emevi dayatması , dine ekleme olduğunu düşünüyorum.
Herkese selamlar.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
"Ben şahsen nisa 101 102 103, isra 78-79, hud 114, maide 6 gibi ayetlerin bu vakitli nusuka işaret ettiğini ve kurallarını düzenlediğini düşünüyorum." Ebu Kerem
saygıdeğer kardeşim Muvaffak,
Allah'ın resullerinin görevi yaşadıkları müddetçe kesintisiz Salat'ı ikame ile zekatı sağlamaktır her nerede olurlarsa. Onlara bunun için vahyedimiş, kitap ve hikmet verilmiş. Cenabi Allah bunu İsa Resul'ün diliyle şöyle ifade edyor Meryem Suresi 30-31'de:
İsa dedi: "Ben Allah'ın kuluyum, bana Kitab'ı verdi ve beni bir Nebi (Allah'tan/Ğaybinden haber alan) yaptı. Ve her nerede olursam beni mubarek (öğretici) yaptı ve beni, hayatta olduğum sürece, Salat ve zekat'la görevlendirdi."
Resuller, Allah'a/ dediklerine davetle ve insanları/inananlari şirk inancından arındırmakla zorunlu görevli kişilerdir. Sözünü ettiğiniz ayetleri ben bu çerçevede değerlendiriyorum. Özellikle bu ayetlerde (Maide 6'yı katmayalım) hitap direk Resul'edir. Bu ayetlerde zikredilen zaman dilimleri özel saatleri belirlemek için değildir. İsra ve Hud surlerindeki ayetler, gündüzde sıkı takip ve denetim altında olduklarından inananlar salat için geceye yönlendirilmişlerdir. Aslında benim anladığım, en uygun zamanlar kollanmış. Mekke döneminde salat için uygun zaman gece vakitleridir. İsra ve Hud'taki bu ayetler, ne 5, ne de 2-3 namaz vaktini tayin etmek üzere sarfedilmemiş. Namazın ne zaman; Mekke'de mi Medine'de mi farz kılındığında bile görüş birliğinde olamımış ilgili ulemanın bir kısmı bu ayetlerden 5 vakit namazı allem kullem ederek çıkarmaya girişmiş olmaları düşündürücüdür. Beş vakit namazın, farz kılınış zamanında dahi ittifakları yokken, ki kimi miracta farz kılındı demiş, kimi de (cumhur) Medine'de demiş. Namazın vakitleri, rekatleri, kılınış şekli konusunda onca muhtelif ve muhalif mezhepler kadim zamandan beri var olup süregelmişken bizim, namazın varlığını tartışmamızdan daha tabii bir şey olamaz.
Kaldı ki, namaz için (çünkü namaz ferdi bir eylemdir) sabit günlük vakitler saptanamaz, saptanmamalıdır. Belli vakitler, birlikte başkalarının katılımı ile yapılan işler için şari' tarafından kanunla/şeriatla belirlenir. Fabrika işçilerinin çalışma, yemek ve mola saatlerinin kanunla belirlenmiş olması gibi. Yine eğitim ve öğretim için ders saatlerinin önceden belirlenişi gibi. Ferden ferda kıldığınız namazlar için vakitleri, Şari'in tespit ettiğini Kuran'dan bulmaya çalışmak bana sonderece abes geliyor. Allah kendisiyle buluşmam için ne diye bana özel vakit ayırsın? Onun vakit darlığı, sıkıntısı mı var ki bana "şu şu vakitlerde huzuruma çık" desin? Her iş ve eylemin bütün vakitleri insan olarak ben ayarlıyorum. Çalışma saatlerini, uyku ve yemek saatlerini vs hep ben ayarlıyorum. Varsa; kılacaksam, tutacaksam, gideceksem, namazın da, orucun da, haccın da vakitlerini ben ayarlamalıyım. Kiimi ayetleri ileri sürüp aha oruc için belirlenmiş şehru ramadan, hac için belirlenmiş haram aylar deyip yükselen itirazları şimdiden duyuyorum.
Kişiliğine, duruşuna değer verdiğim değerli Muvaffak kardeşim, İsra Suresi'nin 72-82 ayetlerini rıcam üzere bir daha okuyup düşünür müsün! Hatta 97. ayete kadar. Bu ayetler neyi anlatıyor? 77. ayete kadar ne anlatılıyor, buna bağlı olarak "eqimissaléte" ile başlayan ayetten itibaren Resul'den ne yapması isteniyor? Kuran'elfecri/fecir Kuran/Fecrin Kuran'ı nedir, neden buna dikkat çekilmiş? Kuran'el fecri'nin meşhûd olması ne anlama geliyor? Kuran'ın ışığı karanlığı dağıtmaya başlamış, karanlık yok olmaya yüz tutmuştur. Çünkü artık Hak gelmiş, yaygınlaşmış (Medine'lere kök salmış), batılın geçip gitmesi, dağılıp yok olması kesindir. Burada gündem, bu Kuran'el fecridir. Bu Aydınlık/aydınlatıcı Kuran'ın öğretimidir? "Ve minelleyli tehecced bihi néfileten (fadleten) leke..." : Geceyi O'nunla/ bu Kuran'la geçir! Sana Allah'ın bir lutfudur gece. Senin Rabbin seni mutlaka mahmûd olan (Allah'a hamd edilen/ Allah'ın Hamdine kulak verilen bir yere sevkedecektir!..."
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
el_turki Yazdı:
kur'an da geçen
her salat sözünden namazın kastedildiğini kim söyledi ki?kim öyle bir idda da
bulundu?
peygamber sallahu aleyhi vesellem kur'an dan başka miras
bırakmadı...dedi...birisi...çok doğru söyledi....amenna...ama bu doğrunun arkasıına
nekadar eğri var yapıştırma....bir doğru söyleyip insanlara onlarca eğriyi
enjekte etmedir bunun adı.....
bakın çok basit birşey diyeceğim....bu din bir peygamber aracılığıyla tebliğ
edilmiş..anlatılmışdır....öyle bir anlatım ki...yaklaşık 23 sene sürmüşdür...BAKIN
23 SENE...bir saat değil...birgün değil...bir hafta değil..bir ay değil..bir
yıl da değil..on yıl hiç değil..onbeşde dedğil..yaklaşık 23 yıl....OTUR
hesapla 23 yılın ne olduğunu..yaklaşık 23 yılda bir insanın neler
yaşayabileceğini..bir toplumun neler yaşayabileceğini..değişimleri...otur
hesapla....bu hayatın hepsine ailesi....ve toplum şahiddir.özel olan kısmına
ailesi...şahiddir.diğer kısımlarına ailesi ve toplum şahiddir....herşey ailesi
ve toplumun gözleri önünde cereyan etmişdir.bu kadar zaman içinde onunla aynı
dönemi..toplumu paylaşanlar peygambere gelmişler danışmışlar....ha onlarda
kur'an okuyordu..sizden daha iyde arapça biliyordu..ama peygamberin görüşüde
nedir diye merak edip soruyorlardı...aralarındaki ihtilafları bu şekilde cözüp
tekbir cemaat olmanın mutluluğunu ve gücünü yaşıyorlardı.biliyorlardı ki EN
DOĞRU GÖRÜŞ PEYGAMBERİN GÖRÜŞÜDÜR...şlimdi bu doğru görüşün ondan sonraki
nesilere aktarılmadığını söyleyen halt etmişdir....neyse...tekrar
dönelim..onlar böylecene peygamberin etrafında TEVHİD akidesini tam anlamıyla
yaşayan BİR toplum olmuşlardı.....
yaklaşık yirmi kusur sene süren nübüvet..risalet hayatının miras kalmadığını
söylemek..yok saymak...kelimenin tam anlamıyla cehaletin merkezinde bina inşa
edmekden başka birşey değildir.inşaa eddiğiniz binadan elbette daireleri
satacaksınız.taliplileri olacakdır....
bugün kıldığımız manada peygamberin namaz kılmadığını idda edmek..sapıklığın ta
kendisidir.....ben bu gün kılınan manada namazı kur'an da göremiyorum demek
küfrün merkezine oturup dilencilik yapmakdan başka birşey değildir...sanada
para veren çok olur....
birarkadaşda fransız devriminden..sanayileşmekden bahsedmiş....ya rakadaş hoş
söylersin...ama yarım söylersin...TÜRKİYE CUMHURİYETİ...86 yıldır..küfür
üzerine yönetiliyor da ne oldu...mısır..yıllardır dinden uzak insanlar
tarafından yöentiliyorda ne oıldu....suriye..cezayir..fas..tunus...ne oldu.çok
mu geliştiler..
türkiye çok mu gelişti...borç içinde yüzen bir ülke...faiz batağına
batmı..şimdi etrafına bak..hangi ürün türkiye menşeli...türkiye dünyaya hangi
teknalojik icadı sunmuş...vestel..arçelik..hepsi yabancı lisansıyla üretim
yapan..ama ürünlerini türk malıymış gibi halka sunan yalancılardan başa
değildir...herneyse...bu işin dinle alakası yok....birileri kendi dinini inşa
edmiş adına islam demiş halkı sömürmüşdür.....sebebi cehalettir....
biriside bana ediki:kur'an dan yazdığın tekl ayet...ben kur'an dan ayet
yazmadım...o MEAL Dİ...ayet DEĞİL.meal başka ayet başkadır.bir ayetin onlarca
farklı çevirisi vardır ama ayet bir tanedir....
hem...bir ingilizce makale,roman,bilimsel eser..gibi şeylerin bile TAM olarak
türkçe çevirisinin yapılması mümkün değilken.kur'an nın tam çevirisinin
yapılacağını idda edmek de yalandan başka birşey değildir.inanmayın...türkçe
nakıs bir dildir.ve mantığı dar bir dildir...
bir ingiliz roman yazarken..bir ingiliz gibi düşünür..hisseder..örfleri
farklı..yaşamları farklı..dünyaya bakışları farklı..dır.bu farklılıkları
türkçeye tam manasıyla çevirmek mümkün değildir..ki genel kabul zaten bu
yöndedir...ama kur'an gelince iş hemen değişi verir..demi..neden ..maksat
ayetleri kendi sitedikleri gibi yontmak...
yinebir meal:
"Biz sana onu böyle Arapça bir Kur'an
olarak indirdik ve onda tehditleri türlü biçimlerde açıkladık. Belki sakınırlar
veya onlara bir öğüt olur."
(20/Tâhâ, 113)
"O gün zâlim kişi ellerini ısırıp
'keşke Peygamber'le beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene, keşke
falancayı dost edinmeseydim, and olsun ki beni, bana gelen Kur'an'dan o
saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor.' der. Peygamber: 'Ey
Rabbım, doğrusu kavmim/toplumum bu Kur'an'ı terk etmişti.' der." (25/Furkan, 27-30)
"Kur'an'ı
işlerine geldiği gibi bölenlere de azabı indirmişizdir. Onlar Kur'an'ı bölüp
ayıranlardır. Rabbine and olsun ki mutlaka yaptıklarının hesabını hepsine
soracağız. Sana emrolunanı açıkça söyle ve müşriklerden yüzçevir!" (15/Hicr, 90-94
"Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına
inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya
hayâtında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir.
Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir." (2/Bakara, 85)
Sayın El_turki,
Çekincelerinde haklısın. Peygamber ameli uygulamalar bırakmıştır. Biri de
namazın kılınış şeklidir. Ama insanlar maalesef bunu bile korumamışlar,
koruyamamışlardır. Bugün namazda hanefi elini göbekten bağlar, Şafii göğüsten
bağlar. Hanbeli hiç görmedim ama çoğu uygulamaları Şafii ye yakındır. Maliki
hazırol gibi durur. Hangisi doğru. Hepsi benim dediğim doğru diyor. Hepsi bir
farklılık yaratmış. Bununla kendine kimlik yaratmış, farklıyı ötekileştirmiş.
Ben Maliki nin yaptığının Nisa 102 ye uygun olduğunu düşünüyorum. Çünkü elinde
silahla namaz kılıyorsan, örneğin mızrak, kılıç gibi ellerini bağlayamazsın.
Namaz ritüeli vardır. Peygamberden gelen ameli sünnettir. Namazın temeli
kıyam, kıraat, rüku, secde Kur'an da vardır. En yaygın en bilinen anlamı ile
meallendirirsen namaz Kur'andan da çıkmaktadır. Tabii bu kelimelerin mecazi
veya diğer anlamları ile meallendirirsen bu farklı sonuçlara götürmektedir.
Senin tepki gösterdiğin şeylerin bunlar olduğunu düşünüyorum.
Benim itiraz ettiğim şey, hadisler yoluyla dine ekleme yapılması ve dinde
zorlaştırma yapılmasıdır. Maalesef Emeviler bunu yapmıştır. Mesela sünnet
olmamış bir müslüman erkek düşünülemez. Ama bu ne Kur'anda, ne hadiste
geçmektedir. Bu bir Yahudi adetidir. Bunun dine bir Emevi eklemesi olduğunu
düşünüyorum. Amaç ta insanlar müslüman olmasın, bana cizye versinlerdir.
Bazı arkadaşlar bunu yapan Emevi, böyle bir şey de yapmış olamaz mı diye
fikir yürütüyorlar. Hz. Ömerin ve Hz. Alinin namazda öldürülmesi bunu
çürütüyor. Ama Emeviler vakte Öğle, ikindi ve yatsıyı eklediler.Sünnet namazlar
icat edip eklediler.Namazlara ayrıca
tespih, dua eklediler. Hadisler yoluyla toplumu ve dini şekillendirdiler.
Maalesef bunlar tarihi hakikatler.Kolay
dini zorlaştırdılar. İçine yahudilik ve Hristiyanlıkboca ettiler. Bir sürü müşrik inançta dine
boca edildi.
Fransız devrimi ve Sanayi devrimine gelince evet. Bu devrimleri bir tek
Türkiye anladı İslam ülkesi olarak ve gereğini yapmaya çalıştı. Bugün 17. büyük
ekonomi. G20 ülkesi. Bu bir şeyler yapabildiğini ve doğru yolda gittiğni
gösteriyor. Geri değilsin.
Avrupaya Yozgatta kapıcı dairesinden çıkıp gidersen göreceğin başka olur, Türkiyenin iyi yerlerinde yaşamış, kültürlü biri olarak gidersen göreceğin başka olur. Paran varsa , Türkiyede herşey vardır. Avrupa falan hikayedir.
Yüzyılın başında senin memleketinde
doğru dürüst yol yoktu. Osmanlı Sadrazamı Halil Rıfat Paşa
1895-1901 arasında Sultan Abdülhamit'e sadrazamlık yapmıştır.(İzmirde Semti Caddesi vardır.) Gidemediğin yer
senin değildir demiştir. Bugün neredeyse İstanbuldan , İzmirden Kars'a, Van'a,
Diyarbakır'aotoban gibi yollarla
gidiyorsun. Daha 1960 larda Ankaradan Hakkariye bir haftada falan gidiyordun.
Daha beş sene önce buralara daracık yollarla giderdin. Bugün memleketin her yerine en geç 24 saatte ulaşırsın hem de rahat koşullar
altında.
Mısır, tunus, cezayir falan bunlar Arap sosyalisti, nevi şahsına münhasır
devletler. Yeşil sosyalist. Sosyalizmle ekonomik gelişme olmaz.(Sosyal gelişme olur.) Olsaydı Sovyetlerde
olurdu, dağılmazdı. Gelişme sermaye birikimi ve çalışmayla olur. Çin, Taiwan,
Kore, Japonya bunu uyguluyorlar. Çin sosyalizmi bıraktı. Kapitalist yollarla
kalkınıyor.
Türkiye 86 yıldır küfür düzeniyle yönetiliyor demek Türkiyeye haksızlık.
Eğer öyle düşünüyorsan 1839 dan yani Tanzimattan beri öyle yönetiliyor falan
demelisin. Fransız devrimi ve Sanayii devriminin şekillendirdiği yeni Dünyadüzenine uyum sağlama çabalarına sen küfür
diyorsan, yanlış yapıyorsun. İşte o zaman sen benim dünyadan bihaber cahil halk
tanımımın içinde oluyorsun. Böyle çok adam var. Milyonlarca. Esasen ne
demişler. Türkiye içinde insanların doğuya koştuğu,hızla batıya doğru yol alan büyük bir
gemidir.
El-turki kardeşim, ekonomi konusunda duygusal konuşuyorsun. Yürümeden
koşmayı hayal ediyorsun.
Yabancı Lisansla ürün üretmek kötü bir şey değildir. Bu da ilim almanın bir
şeklidir. Köylü bir ülkenin endüstrileşme adımıdır. Hertarafta endüstri böyle
başlamıştır. Taiwan da bilgisayarları Amerikan lisansı ile üretmektedir. Kore
de Amerikan lisansıyla gemi üretmektedir. Araplar
ve bir çok ülke bunu da yapmıyor. İthal ediyor.kullanıp atıyor. Çok büyük hata
ediyor. Ama halk tembel, ayrıca iklim müsait değil. Arap ülkelerinde biraz
üretim varsa o da Mısırda. Ama ne Mısır, ne İran Türkiye sanayisiyle, Türkiye
özel sektörüyle falan boy ölçüşemez.
Dış borç kötü bir şey değildir. Tabii bizde Osmanlının dış borcunun kötü
anıları olduğu için halkımıza böyle bir kültür verilmiş. Bütün ülkeler dış borç
almaktadır. Ülke dış borç almasa sırf kendi kaynaklarına dayansa hiçbir gelişme
sağlayamaz. Şimdi Türkiye sermaye birikimi döneminde bir ülke. Ne kadar para
koyarsan, sünger gibi emiyor. Tabii Türkiyenin çok büyük altyapı projeleri var.
Hızlı haberleşme projeleri, hızlı tren projeleri, Otoyol projeleri, Boğaz
köprüleri, boğaz alt geçişleri , Barajlar, GAP , Nükleer santral ve daha aklıma
gelmeyen çok çeşitli yatırımlar. Bunlar için para lazım. Bunlar yapılınca zaten
ekonomiyi büyütüyor. Ekonomi büyüyünce zaten borcu ödüyor.
Şimdi ben sana daha komik bir şey söyleyeceğim. Almanyanın dış borcu
Türkiyenin iki katı. Almanya bütün altyapı yatırımlarını bitirmiş bir ülke. Türkiye
gibi yatırıma aç bir ülke değil. Neden dış para alıyor. Eğer dış borç almazsa,
bu ihtiyaçlarını kendi tasarruflarından karşılayacak. O zamanda tüketim
aksayacak. Ekonomi krize girecek.
Yani Amerika, Almanya, Avustralya, Fransa falan senden çok daha fazla dış
borcu olan ve sürekli dış borç alan ülkeler. Dediğim gibi almazsa, tüketim
aksar, refah biter, fena halde krize girer.Tüketim ekonomileri böyle çalışır. Bir araştır göreceksin.
Ekonomistlerin dediği şudur. Çevirebildiğin dış borç iyidir. Dünyada gidecek
yer arayan bir trilyon dolar fon vardır. İlhan Kesici söylemişti. O bunları
söylediği zaman yılda gelen yabancı sermaye 1-2 milyar dolardı. Şimdi 20 milyar
dolar civarında.
Kur'an her dile çevrilir. Romani diline bile.(çingenelerin dili.)Genel olarak yazılı olmayan sözel bir dil ,
göçebe yaşayan insanların dili olması nedeyle her kavramı içermeyen bir
dil.Afrika kabile dillerine bile.
(zulu, lingala, swahili vb.)
Çünkü Kamer suresi 17,22,32 ve 40. ayetlerine göre insanların
kolaylaştırılmış Kur'andan okuyup öğüt almaları için buna ihtiyaç vardır.
Allahın mesajının herkese ulaşması bir zorunluluktur.
Hristiyanlar incillerini dünyanın her diline çevirmişken, ben Kur'anı niye
çevirmeyeyim. Bu İncil çevirileri sayesinde bir çok dilin grameri yazılmış ve
hayatı kurtulmuştur. Yani Linguistik bilimine bu çabaların büyük katkısı
olmuştur.
Şuna katılırım. Her edebi ürün kendi
dilinde güzeldir. Kur'an Arapçada, Dede Korkut, Yunus Emre Türkçede, Hafız-ı
Şirazi, Mevlana Farsçada, Shakespere İngilizcede, Goethe Almancada, Victor Huga
Fransızcada, Aristo Yunancada, Çiçero Latince degüzeldir. Ama bunlar başka bir dile
çevrilemez , diye bir şey yoktur.Dili
ve kültürü bilirsen o dilde yazılmış iyi bir eserden daha büyük zevk alırsın
demektir. Yani ben şimdi desem ki Dede Korkut ta dünyanın hiçbir diline hakkıyla
çevrilemez. Doğrudur yani. O Türk kültürünün eseridir, aynı tadı vermez. Mesela
ingilizcesi, Türkçesinin tadını vermez. Ama anlamını anlatır yani.
Onun için genelde geleneksel hocaların kullandığı Kur'an hiçbir dile
hakkıyla çevrilemez lafına katımıyorum. Bunu maksatlı buluyorum. Eğer taassup
ve bazı çekinmeler den kaçınılırsa elbetteki o da hakkıyla çevrilir.
Kur'andanörnek verdiğiniz ayetlerde
peygambere uyma hadisesi, bir lider olarak onun sözünü dinlemedir. Hz. Muhammed
kendi halinde yaşayan sakin bir insandı. Kırk yaşına kadar da toplumda düzene
uygun bir hayat yaşadı. Kendisine gelen Vahyin emriyle peygamberlik ilan edip
mücadeleye girişince bu mücadelesi kendi soyu olan Haşimoğullarından Ümeyyeye
geçen Kureyş kabilesinin liderliğini geri istemek şeklinde yorumlanmıştı.
Mekkede başaramayıp , Medineye hicret etmesi babasının kabilesi Kureyşe reis
olamadı, anasının kabilesi Hazrece reis oldu şeklinde düşünüldü. İnsanların
çoğuna göre onun derdi reislikti işte.
Peygamberlik işin bahanesi. Ortada bir hareket var biz de buna katılıp payımızı
alalım. Bu şekilde düşünen, ona adeta çete reisi (Haşa) gibi bakaninsanlarda vardı çevresindeve onlar peygambere çeşitli idari zorluklar
yaratıyor. Otoritesini zorluyordu. Mesela ganimet paylaşımı beğenmiyorlar
,konuşurken yüksek perdeden
konuşuyorlar, her akşam evine misafirliğe gidip rahatsızlık veriyorlardı. İşte
Peygambere uyun ayetleri onun içindir. Onun adına uydurulan hadislere uyun
değildir.
Kur'anın Türkçeye veya başka bir dile çevrilmesi onun istismarını getirmez.
Kur'anın anlaşılması Allahın özellikle istediği şeydir. Kamer suresi
17,22,32,40.
Kur'anla ilgili olarak örnek verdiğiniz şeylerden, işte bir kısmını kabul
et, bir kısmını etme, işine geldiği gibi böl, çevirfalan. Buradaki herkes bunlardan uzaktır. Sen
yanlış bir intiba edinmişsin. Böyle bir şeyin sorumluluğunu biliriz ve
bunlardan Allaha sığınırız.
Herkese selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
araplar 3 ve daha fazlası için çoğul kullanırlar.ayrıca orta namaz da zikredilmiş.....ayrıca orta namazda zikredilmiş....demekki enaz dört....ama orta namaz ayrıcana ile belirtildiğine göre....3 ün ortasında gösterilmediğine göre...dördünde ortası olamayacağına göre...enaz 5 i ifade eder.....iki ve dördün ortaları yokdur.....3 ve 5 in ortaları vardır.
Gündüzün iki ucunda ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namaz kıl...
gündüze yakın saatlerinde ifadeside çoğul köklüdür.enaz 3 ü ifade eder...gecenin gündüze yakın saatleri akşam-yatsı-ve sabah dır.gündüzün iki ucu,gecenin gündüze yakın saatlerinden ayrı olarak zikredilmişdir.ve gündüzü içine alacak şekilde zikredilmişdir.sabaha yakın olan tarafı ile akşama yakın olan tarafıdır.öğlen ve ikindiyi zikreder.... her halukarda toplam beş eder...
Merhaba el_turki kardeşim. Namaz vakitleri konusunda benim edindiğim bilgi sizinkinden farklı. Açıklamaya çalışayım. Nerde yanıldığımı lütfen söyleyin.
"namazlara ve ayrıca orta namaza devam edin" araplar 3 ve daha fazlası için çoğul kullanırlar.
"Hâfizû ale's salâvâti..."deki SALÂVÂT en az üç "salât"tır; doğru. Ama en az üç salâttır. Kesin olarak kaç salâttır? 4? 5? 6? 7? ...? Belli değil. Allah neden örneğin "Beş salatı muhafaza edin!" deyip te belirlememiş onu? Akla ilk gelen cevap: ÇÜNKÜ 3, 4, 5, 6, 7, ... gibi belli sayıda namazdan söz etmiyor.
İnanırların üzerine vakten yazılmış olup (4:103) bir inanırın ilk namazından en son namazına kadar kılması farz olan bütün namazlardan söz ediyor. Kısacası mealen Allah "Üzerinize yazılan bütün namazlara mukayyet olun!" diyor.
Gündüzün iki ucunda ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namaz kıl... gündüze yakın saatlerinde ifadeside çoğul köklüdür.enaz 3 ü ifade eder...
Yeryüzününün her hangi bir noktasında gündüzün yalnızca iki ucu var ve gecenin (gündüze yakın = gündüze inen) yalnızcaiki "zülüf"ü. Bunu makalemde açıklamaya çalıştım; alıntılıyorum:
Hûd 114: Gündüzün iki ucunda namaz kıl ve gecenin zülüflerinde. Burada iki gerçek ortaya konuyor.
Birinci gerçek: BİR GÜNDE kılınması farz olan namazların sayısı "iki"dir çünkü gündüzün iki ucu var. Açıklaması:
--
Dünyamızın kendi ekseni etrafındaki dönüşü sırasında üzerindeki bütün noktalar güneşin önünden bir bir geçiyor. Tıpkı resimdeki iki tepe silüetinin kesiştiği nokta gibi. O nokta güneşin ışınlarına gün doğumunda kavuşuyor ve gün batımında veda ediyor.
Yerkürenin belli bir noktası için gündüze ait iki uç işte bu: gün doğumu ve gün batımı. Bu ikisinin dışında gündüzün başka bir ucu yok. "Allah'ın gökleri ve yeri yaratırkenki hükmü"dür bu (9:36).
Allah'ın bu hükmü gözardı edilerek (20:130'daki "fesabbih"in "namaz kılın!" anlamına geldiği farz edilse bile) "Orada ETRÂF deniyor; ETRÂF en az üç uç anlamına gelir; o halde bir günde EN AZ ÜÇ VAKİT FARZ NAMAZI kılınacak!" denemez.
Çünkü 20:130'daki ETRÂF yerküreye ait en az "iki ya da daha çok nokta"da gündüzün ikişer ucunun toplamıdır yani DÖRT UÇ.
Yeryüzünün belli bir noktasında güneş günde yalnızca bir kere doğar, yalnızca bir kere batar. O noktada gündüzün yalnızca iki ucu var ve gecenin yalnızca iki zülfü var.
Gündüzün, bir noktada, üç ucu olamaz. "Olur!" iddiası "Allah'ın gökleri ve yeri yaratırkenki hükmü"ne aykırıdır. Gecenin, bir noktada, üç zülüfü olamaz. "Olur!" iddiası "Allah'ın gökleri ve yeri yaratırkenki hükmü"ne aykırıdır.
Anılan iki farz namazı (1)Hûd 114'te "Gündüzün iki ucunda namaz kıl!" dendiği için SAYICA bellidir. (2)Nûr 58'de salâti'l fecr ve salâti'l işâ olarak anıldıkları için İSMEN bellidir, (3)Hûd 114'te "Gecenin zülüflerinde namaz kıl!" dendiği için VAKTEN bellidir.
İkinci gerçek: GECENİN ZÜLÜFLERİ dört dörtlük bir vakit tanımıdır. Açıklaması:
GECE "gasaki'l leyl"in ak ipinin kara ipinden seçilemez hale geldiği anda kararmaya başlar (17:78). O andan gece yarısına kadar olan zaman gecenin kendisidir yani karanlık. O andan gün batımına kadar olan zaman ise gecenin akşamki zülfüdür.
GÜN "fecr"in ak ipinin kara ipinden seçildiği anda ağarmaya başlar (2:187). O andan gece yarısına kadar olan zaman gecenin kendisidir yani karanlık. O andan gün doğumuna kadar olan zaman ise gecenin sabahki zülfüdür.
Buna göre sabah namazının vakti
ak ipin kara ipten seçildiği anda başlar (2:187), gün doğumunda sona erer.
Güneş doğduktan sonra farz namazı yok çünkü öyle bir namazın vakti kuşlukta mı sona erer, gün ortasında mı, daha geç mi... belli değil. Sonu olmayan vaktin namazı da olmaz. Çünkü Allah namazı mevkûta yani vakten belirleyerek farz kıldığını söylüyor.
Akşam namazının vakti ise
gün batımında başlar, "gasaki'l leyl"de yani ak ipin kara ipten seçilemediği anda sona erer (17:78).
Güneş batmadan önce de farz namazı yok çünkü öyle bir namazın vakti ikindide mi başlar, gün ortasında mı, daha erken mi... belli değil. Başlangıcı olmayan vaktin namazı da olmaz.
Değerli el_turki kardeşim! Yeryüzünün belli bir noktasında gündüzün üç ucu olmadığı gibi gecenin de üç zülüfü olamaz. O halde ZÜLEFEN MİNE'L LEYL gecenin en az "iki ya da daha çok nokta"ya inen zülüfleridir.
gündüzün iki ucu, gecenin gündüze yakın saatlerinden ayrı olarak zikredilmişdir. ve gündüzü içine alacak şekilde zikredilmişdir. sabaha yakın olan tarafı ile akşama yakın olan tarafıdır. öğlen ve ikindiyi zikreder....
Güneş doğduktan sonra ve batmadan önce neden farz namazı yok, yukarda açıklamaya çalıştım. İsteyen istediği kadar nafile namazı kılar. Ben öyle yapıyorum. Ama bir günde yalnızca iki farz namazı var.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma