Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
kadının vucudu ziynettir diyenlere aklınca bulduğu metodla saldıranların amacı ziyent ten kasıd takıdır demeye çalışmakdır....
ALLAH bir çok ayette dünya hayatının bir oyun eğlence olduğunu....dünya malının geçici olduğunu...bir oyun olduğunu...söyler...dünya hayatını küçük ve önemsiz görür..vede öyle görmemizi ister...ama bazıları derki ziynetten kasıd takıdır....kulağında ki küpeyi örteceksen niye takarısn...ALLAH senle dalga mı geçiyro....bileziğin üstünü örteceksen niye takarsın...bir zişynet eşyası göstermemek için takılır mı?nerde öyle bir şey gördünüz....tarihde havva ennemizden beri hangi kadın süseşyaı olarak taktığı takıları saklamak...örtmek için takmıuş olsun....siz akla ve mantığa hiç uymayan birşey söylemeninde ötesinde.....ALLAH ın güçük gördüğü...fani bulduğu..insanlara değersiz göstermeye çalışdığı şeyler için ...onları yücelten ayet yolladığını idda ediyorsunuz.....
hasanakçay dene zevatın o resimli alıntıyı nereden yaptığı bellidir..oarad ne saçmalıklar yazdığıda bellidir....
kadının kocası dışında herkese haram olan yerleri vardır.....erkeğinde kadını dışında herkese haram olan yerleri vardır.....konu bu yerler değilidir....konu kadının ziynetidir.....
bir izah da şöyle yapılabilir....kadın nerelerine takı takabilir?kulak..evet..başıan evet...kadınlar başına taç atakarlar...boynuna evet..göbeğine...evet.....ayak bileklerine ?evet....kollarına?evet..parmaklarına?evet...şimdi ört bakalım bu takıların takıldığı yerleri...bakalım nasıl birşekil çıkacak...dene...başından ayak bileğine...başından göbeğine ..takı takılan yerleri ört...bakalım nasıl birşekil çıkacak...
ziynetten kasıd takı bile olsa...öyle bile anlasanız...yine aynı sonucaulaşacaksınız...
ama herzamanki taktiğinizi yapaca...böl..parçala...-------böleceksiniz..parçalayacaks ıznı..sonunda -------------
__________________ De ki: «Ey ehl-i kitap! Tevrat'ı ve İncil'i ve size Rabbiniz tarafından indirilmiş olanı ikame edinceye kadar hiçbir şey üzerinde değilsinizdir.» ALLAH HERŞEYİN EN DOĞRUSUNU BİLİR.
"kadının vucudu kadının ziynetidir" diyenler sizin akleddiğiniz şeyi akledemedi de "ahlaksızlığaı "mı düştü zannediyorsunuz...... (el_turki)
Değerli el_turki kardeşim, zannetmiyorum; açık açık söylüyorum:
Tesettür uleması "Ey inanan kadınlar! ZİYNETLER vücudunuzdur; vücudunuzun kapalı yerlerini sakın açmayın ama ayette listelenen erkeklere başka!" demek suretiyle inanan kadınların, vücutlarını o erkeklere açmasını CAİZ ilan ettiler diye inanan hiç bir kadın, vücudunun kapalı yerlerini o erkeklere açmıyor; açmaz.
Kısacası inanan kadınlar TESETTÜRÜ FİİLEN REDDEDİYORLAR. Allah inanan kadınlardan razı olsun; eğer tesettür ulemasının o ahlaksız icazetine uysalardı İslam fuhuş dini olurdu.
Gerçek şudur:
Nûr 31'de anılan ZİYNETLER inanan kadının "TAKILAR"ıdır; vücudu değil. Aksi halde inanan kadına "Vücudunun kapalı yerlerini açmayacaksın ama ŞU ŞU ŞU ŞU YABANCI ERKEKLERE HARİÇ!" denerek ahlaksız bir icazet verilmiş olur. Hayır! Allah ahlaksız icazet vermez. O'nun icazeti ZİYNETLER ile sınırlıdır; onu "VÜCUDUN açılması caizdir!" diye tesettür uleması çarpıtıyor.
kadının vucudu ziynetidir diyenlerin kadının iki ayağı arasını,göğrüsünü de tartışmöaya açdığını mı zannediyorsunz?
Yine hayır! Sizin KADININ İKİ AYAĞI ARASI dediğiniz FERC, halkın diline atıfta bulunan Elmalılı'ın deyimiyle, "apışarası"dır. Nûr 58'de geçen "selâsu avrât"taki AVRET ne ise FERC odur yani o anlamda avrettir; ZİYNET değil.
Apışarası başka, ziynet başka. Bakın, Nûr 31'de listelenen kişilere "ziynetler"in açılması caizdir ama apışarasının açılması asla caiz değildir. Bkz 23:6, 70:30. İster ERKEK olsun ister KADIN bir inanır "apışarası"nı yalnızca eşine açabilir.
Tesettürle ilgisi yok bunun.
Çünkü eğer Nûr 31'deki "İnanan kadınlar apışaralarını korusunlar!" emri KADINLARIN TESETTÜRE GİRMESİNİ farz kılsaydı Nûr 30'daki "İnanan erkekler apışaralarını korusunlar!" emri de ERKEKLERİN TESETTÜRE GİRMESİNİ farz kılardı.
Kadın-erkek ilişkilerine dair öteki iddialarınız dinen İslamı değil şahsen sizi bağlar.
*
Size (mistikbalim'e, H A) galebe gelmek, kimseyi fikrime zorlamak için yazmıyorum. Fikrimi paylaşmak için yazıyorum. (Saffet Metin)
Merhaba Saffet Metin kardeşim. Aslında bu müzakere zincirinin konusu LAİKLİK idi; mistikbalim ve el_turki kardeşlerimizin ısrarıyla tesettür olup çıktı.
Kendi adıma söyliyeyim, bu (digression) beni rahatsız ediyor. Tesettür tartışmasından herkese gına geldi. Ve tartışanların görüşleri çok katı; milim kıpırdamıyor. Değerli mistikbalim kardeşimize galebe gelmek aklınızın kıyısından bile geçiyor olamaz. Çünkü bırakın galebe gelmeyi, onun görüşünü milim kıpırdatamazsınız.
Kolej çıkışlı olduğunuzu söylediniz; DIGRESSION kelimesini onun için yazdım. Bir ara kolejler arasında kurallı münazaralar yapıldı. Orda görevliydim. Jüri, konu dışına çıkan münazaracıyı hiç affetmez.
Bu ayette anlaşılmayacak bir şey yok. Ancak sayın Hasan Akçaykölelere ve erkeklikten kesilmiş erkek hizmetçilere takılıyor. Kölelik hukukunu bilmediğinden böyle diyor.
Özür dilerim, beni yalnızca Allah'ın sözleri bağlıyor; hukuk değil ve ehadis, siyer, fıkıh, arkeoloji... değil.
İddiayı ezberledik artık: Kuran'ı hukukçuya göre HUKUK bilmeyenler anlayamaz; hadisçiye göre HADİS bilmeyenler, siyerciye göre SİYER bilmeyenler, fıkıhçıya göre FIKIH bilmeyenler, arkeoloğa göre ARKEOLOJİ bilmeyenler...
Kısacası inananlar bunlardan birine sakalı bi kaptırdı mı, Kuran'ı, sakalı kapandan başka, artık kimse anlayamaz; inananlara Kuran fiilen yasaklanır.
Bunları biraz da sizin açıklama yapmanızı sağlamak için yazıyorum. Yani kölelik Hukukunu bilmeyen hasan akçaylar, isterlerse ağızlarıyla kuş tutsunlar, kölelik hakkında Allah'ın ne dediğini Kuran'dan öğrenemezler mi?
Sizin yanılgınızdan söz etmek öyle zoruma gidiyor ki! Nolur beni anlayın.
"GAYRİ ULİ'L IRBE"DE erkeklikten kesilmeyi çağrıştıran hiç bir ifade yok. IRBE ihtiyaç demek; yalnızca ihtiyaç. GAYRİ ULİ'L IRBE: ihtiyaçsız. Hangi şeye ihtiyaç duymuyorlar? O, "ziynet"ten neyi anladığınıza göre değişir.
Eğer "ziynet"ten kasıt VÜCUT ise, tamam, o erkekler ŞEHVETEN ihtiyaçsızdır.
Ama Mevdudi'nin naklettiği "hadis"e bakın. Erkeklikten kesilmiş olmak oradaki MA MELEKET EYMAN için söz konusu olmadığı gibi TIFL İLLEZÎNE LEM YAZHERÛ ALÂ AVRÂTU'N NİSÂ İÇİN de söz konusu değil. Erkek tâbiler için neden söz konusu olsun?
İkincisi, yalnızca erkeğin ŞEHVETEN ihtiyaçsız olması KADININ onunla cinsel ilişki kurmasına engel değildir. Eğer KADIN şehveten ihtiyaç içinde ise cansız bir eşya ile dahi cinsel ilişkiye girebilir; iğdiş te olsa, canlı kanlı bir erkekle neden girmesin? Osmanlı sarayında bu durumdaki cariyeler iğdiş harem ağalarıyla cinsel ilişkide bulunmamış mıdır? Emin miyiz?
Kısacası, "gayri"nin ERKEKLİKTEN KESİLMİŞ anlamına geldiği iddiası tesettür ulemasının ahlaksız icazetini mazur göstermek için sığındığı bir yorumdur ama ayetin konusundan onay almaz.
Artı, kadını dışlar. Oysa yaşamın gerçekleri hiç öyle değil. İsterseniz içten inanan bir kadına sorun: "İğdiş erkek hizmetçinize saçınızı başınızı, göğsünüzü... açar mısınız? Neden?" Bakalım tepkisi ne olacak. Ben sordum. "Hayır! Çünkü önemli olan BENİM ihtiyacım!" dedi kardeşimiz.
İslam dünyası, eğer temiz kalabildiyse, inanan kadınların bu mert duruşu sayesinde temiz kalabilmiş. Yoksa tesettür uğruna verilen icazet onu ahlaksızlık çukurunda boğardı.
Sayın Saffet Metin, siz tesettüre dair tefsirleri yüzünüz kızarmadan okuyabiliyor musunuz? Örneğin "KÖLE, mâlikesinin her yerine bakabilir. Evin içinde bunlardan kaçmak güçtür." Bunu okurken rahat mısınız?
SAç ziynet değildir. Göğüs göbek, sırt , genital bölge, kalça ve uyluklar ziynettir. Ayete bakarsanız. Kapanması gereken ziynetin öncelikle göğüs olduğunu görürsünüz.
Her halde "saç KAPALI ziynet değildir" demek istiyorsunuz. Ama ayetin indiği ortamda kapalı olduğu anlaşılıyor: "khimarlar"ını göğüs yırtmaçlarının üstüne vursunlar. Gerçi Arapçanın eski sözlüklerine göre KHİMAR her hangi bir örtüdür. Örneğin erkeğin başını örten SARIK "khimar"dır, pencereyi örten PERDE "khimar"dır. Ama buradaki "khimar"ın inanan kadının başörtüsü olduğu bence kesin.
Mistikbalim kardeşimize dediğim gibi akıl var izan var.
Bir kadının GÖĞÜS YIRTMACINA EN YAKIN örtüsü bir erkeğin sarığı ya da pencerenin perdesi değil, o kadının başındaki "örtü"dür yani başörtüsü. İnanan bir kadın, kendisine ait o örtüyü kullanma imkanına sahip olup dururken, neden bir erkeğin sarığını ya da pencerenin perdesini vursun göğüs yırtmacının üzerine? Akıl var izan var.
Ama bu benim yorumumdur; "Allah'ın gerçeği!" diyemem.
"SAÇ ziynet midir"e gelince, "Ziynetten kasıt vücuttur" dedikten sonra, SAÇ dahil, kadının BÜTÜN VÜCUDU ZİYNETTİR; açıktaki yüzü ziynettir, elleri ziynettir: AÇIKTA OLANLAR hariç, ziynetlerini açmasınlar - lâ yubdîne ziynetehunne illa MÂ ZAHARE MİNH.
SEVGİLİ SAFEET METİN İLGİLİ YAZILARIN UZUN KISA HEPSİNİ OKUYORUM VE YANLIŞ ANLAŞILDIĞIM YERLER ADINA HERKESTEN ÖZÜR DİLERİM AMA BU BU UZUN MUHTEŞEM YAZINIZDA GÖRDÜĞÜM KADARIYLA YİNE O ZAMANA ATI F YAPILMIŞ GİBİ AYETLER ŞİMDİ HİÇ HÜKMÜ KALMAMIŞ GİBİ TEZLER ATMIŞSINIZ ORTAYA BAKIN KURANI TARİHLEANLAMAYA ÇALIŞIYOR VE YANILGIYA DÜŞÜYORSUNUZ ALLAH NE DİYOR AKLEDESİNİZ DÜŞÜNESİNİZ YABANCI FİKİRLER BEYNİNİZDE AĞIRLIK YAPIYOR VE KURANIN İÇİNDE BİLE AYRIMCILIĞA DÜŞÜYORSUNUZ ŞU ŞU YÜZDEN ŞU BU YÜZDEN ŞU PEYGAMBER HANIMINA ŞU PEYGAMBERE KISACA HAYIR ORDA NE KADAR AYET VARSA BİZE ORDA GEÇEN TÜM AYETLER BU GÜNÜN ŞARTLARIYLA BİZE ANLATILMIŞTIR ÇÜNKÜ O ZAMANIN ŞARTLARIYLA ŞİMDİNİN ŞARTLARI BİR DEĞİL AMA FITRAT AYNI FITRAT AYETTE İŞTE BUNLAR ALLAHIN SÜNNETİDİR VE BUNU BÜTÜN ÜMMETLER İÇİNDE DÖNDERİR DURUR DER İMDİ SİZ BÖYLE SÖYLEMEKLE AYETLERİN ÇOĞUNU DEĞERSİZ KILMIŞ VE BİR KISMINI KABUL ETMİŞ BİR KISMINI ES GEÇMİŞ OLURSUNUZ KONUYU SAPTIRDIĞIM İÇİN SEVGİLİ HASAN AKÇAYDAN VE İZLEYİCİDEN GERÇEKTEN ÇOK ÖZÜR DİLERİM HAKKINIZI HELAL EDİN ABİM ARANIZA GEÇ KATILDIĞIM İÇİN BAZI ŞEYLERİ ES GEÇMİŞ OLABİLİRİM KURANIN ANLAŞILMASI KONUSUNDA HEMFİKİR OLDUĞUMUZ İÇİNDE MÜTEŞEKKİRİM...
__________________ bekir
dediğin gibi Allah'ım
aynen; yar, rab...
Merhaba malik bin nebi kardeşim. Övgü Allah'a, iyiyim. Siz?
Güzel kardeşim, ben "Allah ne diyorsa o!" diyen biriyim. O halde bir hükmün Allah'ın hükmü olması için dini metinlerden referans alınmasına gerek yok, iddianıza hak veremem.
Bakın, ölçüyü en baştan koydum: dinin hükümlerini kim koyarsa sahibi o olur. İslamın sahibi Allah'tır. İslam şunun bunun dini değil "Allah'ın dini"dir. Hayır! "Allah hükmüne kimseyi ortak etmez!" diye kestirip atan Allah izin vermez o şirke (18:26).
Sevgi ile.
Merhaba Hasan Abi,
Teşekkür ederim ben de iyim,
Ben "Allah"'ın evrenin akışına, akış dışına çıkarak müdahale ediyor oluşu düşüncesini makul bulamıyorum, "Allah"'ın müdahalesi ve hükmü, evrendeki işleyişin neticesidir, bu ahengi sosyal alana taşımak da bizlerin görevidir diye düşünmekteyim, bu nedenle düzeni,uyumu, sağlayıcı her hükmü Allah'ın hükmü olarak düşünebiliyorum,
( Bunları gerçekleştirecek her türlü yöntem,uygulama)
O'nun "ketebeleri/yazgıları" değişmez ama (yazgıların dışa yansıması olan ve durumlara karşılık ete kemiğe bürünen)kelimeleri her dönemde değişir diye inanmaktayım,
Esenlikler diliyorum abi,
Saygılarımla
__________________ bildiklerimizle değil yaptıklarımızla, ellerimizin neleri ile değil hayatlarımızın nasılları ve nedenleri ile,,,
Beni bir yere oturtmaya çalışmayın,çünkü ben bir yerde oturmuyorum, sadece yürüyorum
Okuma ve öğrenme zorluğu çeken çocuklara özel eğitim veren bir okul icin bağıs toplama yemeğinde, çocuklardan birisinin babası katılımcılar tarafından asla unutulmayacak bir konuşma yaptı. Okula kendini adamış öğretmenleri kutladıktan sonra şöyle bir soru sordu: 'Dışardaki etkenler tarafından etkilenmedikçe doğa herşeyi mükemmel bir şekil ve sırada yapıyor. Ama yine de oğlum Shay, diğer çocukların öğrendikleri gibi öğrenemiyor. Diğer çocukların anlayabildikleri gibi anlayamıyor. Oğlumda doğal olması gereken şeyler nerede?'
Bu soru karşısında dinleyiciler sessiz kaldılar.
Baba devam etti. 'Ben inanıyorum ki, dünyaya fiziksel ve zeka engelli Shay gibi bir çocuk geldiğinde, gerçek insan doğası kendini gösterme fırsatını buluyor ve bu da insanların o çocuğa davranışşekillerinde kendini gösteriyor.'
Ve sonra aşağıdaki hikayeyi anlatmaya başladı:
Shay ve babası bir gün parkta Shayin tanıdığı birkaç çocuğun baseball oynadıklarını gördüler. Shay sordu, 'Acaba oynamama izin verirler mi?' Shay'in babası çoğu çocuğun Shay gibi bir çocuğun takımlarında oynamasını istemeyeceklerini ama aynı zamanda eğer oğluna izin verirlerse oğlunun o çok ihtiyacını duyduğu, engellerine rağmen başkaları tarafından kabul edilmenin özgüveni ve sahiplenme duygusunu vereceğini de biliyordu. Shay'in babası çocuklardan birinin yanına yaklaştı ve (fazla birşey beklemeyerek) Shay in oynayıp oynayamayacağını sordu. Çocuk şöyle danışabileceği birilerine baktı ve sonra 'Şu anda 6 sayı gerideyiz ve oyun sekizinci turunda. Herhalde takıma girebilir ben de onu dokuzuncu turda vurucu olarak sokmaya çalışırım' dedi.
Shay büyük bir gayretle takımın yanına gitti ve yüzünde kocaman bir gülümseme ile takım t-shirtini giydi. Babası gözünde yaş, kalbi sıcak duygularla dolu onu izledi. Çocuklar oğlunun kabul edilmesinden dolayı babanın mutluluğunu gördüler. Sekizinci turun sonunda Shay'in takımı birkaç puan kazandı ama hala 3 sayı gerideydi. Dokuzuncu turun başında Shay eldiveni eline geçirdi ve sağ açık sahaya çıktı. Ona doğru hiç top isabet etmemesine rağmen oyunda olmaktan son derece mutluydu ve babasının ona tribünlerden el salladığını gördüğünde yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Dokuzuncu turun sonunda Shay'in takımı yine puan kazandı. Şimdi bütün kaleler doluydu, oyunu kazanma şansı ortaya çıkmıştı ve topa vurma sırası Shay'e gelmişti.
Bu noktada Shay'in vurucu olmasına izin vererek oyunu kaybetme riskini mi almalıydılar? Şaşırtıcı bir hamleyle Shay'e sopayı verdiler. Herkes topa isabet ettirme şansının sıfır olduğunu biliyorlardı çünkü bırakın topa vurmayı Shay sopayı bile elinde tutmasını bilmiyordu.
Ama Shay sahaya çıktığında top atıcı, diğer takımın kazanma şanslarını bir kenara bırakarak Shay'e bu fırsatı tanıdıklarını görünce birkaç adım öne giderek yumuşak bir şekilde topu Shay'e doğru fırlattı. İlk topa Shay zorlukla sopayı savurdu ama ıskaladı. Atıcı tekrar birkaç adım öne doğru geldi ve topu yine yumuşak bir şekilde Shay'e doğru attı. Shay sopayı savurdu ve hafifçe topa dokunarak yere atıcıya doğru vurdu.
Oyun şimdi bitecekti. Atıcı topu yerden aldı ve ilk kaledeki adamına kolaylıkla atabilecek ve Shay'i sobeleyerek oyunu bitirebilecekti.
Ama atıcı topu aldı ve ilk kaledeki adamının başının üzerinden diğer takım arkadaşlarının erişemeyeceği yere fırlattı. Tribünlerdeki herkes ve iki takımda bağırmaya başladılar, 'Shay, ilk kaleye koş, ilk kaleye koş!' Shay hayatında hiç bu kadar uzağa koşmamıştı ama ilk kaleye gidebildi. Şaskınlıktan büyümüş gözleriyle yere çöktü.
Herkes bağırmaya devam etti, 'İkinci kaleye koş, ikinci kaleye koş' Nefes nefese Shay zorlukla ikinci kaleye koşabildi. Shay ikinci kaleye geldiği sırada açık sahada diğer takımdan biri topu almıştı ... takımın en küçüğü olan bu çocuk kahraman olma şansını elinde tutuyordu. Topu ikinci kaledeki adamına atabilirdi ama top atıcısının niyetini anladığından o da kasıtlı olarak topu üçüncü kaledeki arkadaşının başının üzerinden attı.
Herkes bağırıyordu, 'Shay, Shay, Shay, bütün yolu koş Shay'
Karşı takımdan birinin yardım ederek onu üçüncü kaleye doğru döndürmesiyle Shay üçüncü kaleye koşabildi, 'Üçüncüye koş! Shay, üçüncüye koş!'
Shay üçüncüye gelirken diğer takımdakı çocuklar ve seyirciler ayağa kalkmışlardı ve bağırıyorlardı, 'Shay, hepsini koş! Hepsini koş!' Shay hepsini koştu ve oyunu takımı için kazanan bir kahraman olarak herkes tarafından alkışlandı.
'O gün', dedi babası, gözlerinden yaşlar aşağıya doğru süzülerek, 'iki takımdaki çocuklar da dünyaya bir parça sevgi ve insanlık getirmeyi başardılar'.
Shay bir sonraki yaza yetişemedi. O kış öldü. Bir kahraman olduğunu ve babasını mutlu ettiğini ve eve geldiğinde annesinin de gözyaşları içinde onu kucakladığını asla unutmadı. ALINTIDIR... ADALET HERYERDEDİR
__________________ bekir
dediğin gibi Allah'ım
aynen; yar, rab...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
teşekkürler asım abim bu iletiyi yeniden inceledim ve gördüğüm kadarı ile yalnızca allahın ayetleriyle yaşanmalıdır tezinide ileri sürdüğü için allahın hükümlerinide destekldiği için konuya paralel olduğunu düşünüyorum aynı zamanda saffet metin beyede salat ve teheccüd sorusunun cevabı olarak ithaftır TEHECCÜD uykuyu alıp uyanmak, uyanmak, gözlerini açmak ve niteliğindeki tüm kelimeleri barındırır bakınız büyük lügatlar kuranda geçen her kelime en az iki boyutlu olduğu için ve tek anlamla sınırlandırılmaya çalışıldığı için çelişki doğuyor tartışma doğuyor darabehünndeki gibi örneğin Bismillahirrahmanirrahim oku rabbin öğretir, o cömerttir
biz sizi kiminiz kiminize düşman olarak dünyaya gönderdik her halükârda orada sizin için bir karargâh ve geçimlilik vardır kim benim yol gösteren mesajlarıma uyarsa o asla bedbaht olmayacaktır her kimde yoldan çıkarsa artık onu doğru yola iletecekte yoktur allahtan başka fikrine danıştıklarınız size asla fayda sağlamayacaktır temelde bundan bin yıl sonra ortaya atılacak olan bir tezede kur an cevabını vermiştir "develeriniz gemileriniz ve daha aklınızın almayacağı nice taşıtlar" kuranın ayetlerine göre adım tazelemek sâlâttır SÂlÂt asayiş bakınız bütün büyük lügatlar ikame kaldırma sağlamlaştırma bakınız bütün büyük lügatlar asayişi sağlamlaştırmak nasıl olur devletin koyduğu kurallara tam riayetle allah tam riayet karşılığına secde demiştir bunu kuranda yüzlerce ayetle anlayabilirsiniz bir örnek allah güneşi ve ayı kendi emrine musahhar kılmıştır güneş ve ay rablerine SECDE etmektedirler onlar bulundukları yörüngeyi çizgiyi asla terketmezler dağ allah a secde etmektedir allah dağa kazık ol demiştir ve ilahi irade tecelli etmedikçe zerrekadar kımıldamaz vs vs allahın ayetlerine tam riayetle ASAYİŞ sağlamlaştırılabilinir ancak kayıtsız
şartsız teslim olmak ve tamam budur demekle ve aynen o hangi eylemi
yapmanı istiyorsa o nu hayata geçirerek mümkündür sâlât okumak şarttır çalışmak şarttır yiyeceklerin temiz olanlarını seçmek şarttır paylaşmak şarttır cemaatleşmek şarttır allah her ne buyurduysa onu anında uygulamaya sokmak şarttır ve sâlâttır anne baba sözü dinlemek sâlâttır emanete sahip çıkmak sâlâttır sevdiğini allah için sevmek sâlâttır dua etmek sâlâttır Allah'tan başka kimseden istememek ve herşey için allaha aracısız yaklaşmak sâlâttır çok zikretmek sâlâttır teşekkür etmek sâlâttır tesbih tenzih etmek sâlâttır gece karanlık çökünce dinlenmeye çekilmek ve gecenin büyük bir bölümünde kalkıp uygulamak sâlâttır tüm çalışmalarımız için güneş enerjisinden faydalanmak sâlâttır israf etmemek sâlâttır vs vs vs ve bütün bunları yalnızca allah için yapmak o na ithaf etmek, havale etmek, arzetmek ise HAMDdır inananlara müjdeler olsun...
__________________ bekir
dediğin gibi Allah'ım
aynen; yar, rab...
Merhaba malik bin nebi kardeşim. Övgü Allah'a, iyiyim. Siz?
Güzel kardeşim, ben "Allah ne diyorsa o!" diyen biriyim. O halde bir hükmün Allah'ın hükmü olması için dini metinlerden referans alınmasına gerek yok, iddianıza hak veremem.
Bakın, ölçüyü en baştan koydum: dinin hükümlerini kim koyarsa sahibi o olur. İslamın sahibi Allah'tır. İslam şunun bunun dini değil "Allah'ın dini"dir. Hayır! "Allah hükmüne kimseyi ortak etmez!" diye kestirip atan Allah izin vermez o şirke (18:26).
Sevgi ile.
Merhaba Hasan Abi,
Teşekkür ederim ben de iyim,
Ben "Allah"'ın evrenin akışına, akış dışına çıkarak müdahale ediyor oluşu düşüncesini makul bulamıyorum, "Allah"'ın müdahalesi ve hükmü, evrendeki işleyişin neticesidir, bu ahengi sosyal alana taşımak da bizlerin görevidir diye düşünmekteyim, bu nedenle düzeni, uyumu, sağlayıcı her hükmü Allah'ın hükmü olarak düşünebiliyorum,
(Bunları gerçekleştirecek her türlü yöntem, uygulama)
O'nun "ketebeleri/yazgıları" değişmez ama (yazgıların dışa yansıması olan ve durumlara karşılık ete kemiğe bürünen) kelimeleri her dönemde değişir diye inanmaktayım,
Esenlikler diliyorum abi,
Saygılarımla
Merhaba kardeşim.
Eğer anladığım doğruysa "suç ve ceza"ya dair hükümlerdeki MAKÂSIT-VESÂİL yani "amaçlar-araçlar"dan söz ediyorsunuz. Örneğin zinaya dair hükmün amacı "neslin emniyetini korumak"tır; Allah'ın bu hükmü değişmez ama "araç"la ilgili 100 celde hükmü değişir mi demek istiyorsunuz?
Örneğin zani ve zaniyenin ceza olarak para ödemesi, itibar kaybetmesi ya da hapis yatması?
Bu ilginç görüşe Allah'ın hükmüyle hükmetmeyen laik yönetimleri tagutîlik ilan eden kardeşlerimiz ne buyurur, doğrusu merak ediyorum.
Sevgi ile,
Hasan Akçay
____________________________________
Bir ressamın görüş açısından Mescid-i Nebi'nin ilk hali. "Mescidin yanındaki 2 ev Rasulullahın 2 hanımının evidir." (Resmi görünce buraya aktarmadan edemedim. Kayda geçsin diye. H A.)
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
SAyın Hasan Akçay,
Testtürcü ulema ahlaksız icazet vermemektedir. O kölelik hukukunun sonucudur. Köleler hayatı ölümü, sahibinin iki dudağı arasındaki hizmetçilerdir. Kölelik nikaha engeldir. Hür kadın kölesinin yanında çocuğunu emzirebilir. Nur 31 de sayılan kişilerin yanında da çocuğunu emzirebilir. Kölelik o zamanın bir gerçeğidir.
Nur 31 de tesettür var mı. Bakın kavramlar çarpıtılıyor.
Hür Arap kadınları başları açık yaşıyordu da, İslam geldi başlarını örttü diye bir şey yoktur. Bu insanlara böyle anlatılmaktadır. Yanlıştır.
Hür Arap kadınları başları kapalı ama göğüs dekolteli yaşıyorlardı. İslam geldi göğüs dekoltesini kapadı demek doğrudur. Kur'an O zaman kullandıkları baş örtüleri ile göğüs dekoltelerini de örtmelerini emretti o dur.
Arap toplumunda Başörtüsü 1400 senedir değil belki 2400 , belki daha fazla bir süredir vardır. Dini değil örfi bir hükümdür. Kadının hür mü, köle mi olduğunu, evlimi, bekar mı dul mu olduğunu belirtir.
Başörtüsü farziyeti Şamda Hristiyanlar ve Yahudilerin etkisi ile bugünkü anlaşıldığı şekle gelmiş. VE yeni Müslüman olan Farslar , Türkler gibi kavimlere bu şekilde anlatılmıştır. Hatta Hristiyan kavimlerde de kadınlar zaten başı kapalıydı. 1800 lere hatta 1900 lere kadar avrupalı kadının da başı kapalıydı. Öyle Tarkan, Karaoğlan, Kara MUrat gibi çizgi romanlardaki bizanslı kadınlar, , yok battal gazi destanı , kahpe bizans türü filmlerdeki bizanslı kadınların giyimleri tarihi gerçeklere aykırıdır.. O kadınların hepsinin kara çarşaflı ve kapalı olması icap eder. Tarihi gerçeklere uyulacaksa.
Kur'anda saçın örtülmesi ile ilgili bir farziyet bulunmamaktadır. Cilbab olayı kadının cariye sanılıp rahatsız edilmemesi içindir. Bugün hür kadın, cariye ayrımı yoktur. Ama insanlar kendi kafalarından müslüman kadın, sıradan kadın (Cahiliyye kadını) gibi ayrımlar ortaya koymaya çalışmaktadır.
Kur'anın ziynet dediği takılar değil, kadının gerçekten erkeği etkileyen, libidosunu arttıran bölgeleridir. Göğüs, sırt, göbek, kalça, genital bölge, uyluk tur. Cahiliyye kadınının da göğüs dışındaki bölgelerle problemi yoktur. Zaten arapların erkeğin de, kadının da kullandığı uzun entarisi vardır.
Kollar, ayaklar, diz altı. Yüz, Saç falan bunlar ziynet değildir. Issız adaya falan düşüp kadınsız kalmamışsa, otuz sene hapis falan yatmamışsa, kafayı kadınla bozmamışsa erkeği etkileyen şeyler değildir.
Kadına bakış açısı seks ten ibaret olan veya aşırı kıskanç olan erkekler için kadın tümüyle, kapatılması, hiç ortada dolaşmaması gereken bir varlık olabilir. Bazı erkekleri kadın sesi, şarkı söylemesi falan da etkiler. Bunlar, Zorlama yorumlardır. Allahın emri değildir.
Zamanımızın dünyası 1789 da olmayan çok karmaşık meselerle uğraşmaktadır. Bunlara çözüm bulmak Ulul_emrin görevidir. Bu birtek İslam dünyasında değil , Hristiyan dünyasında da problem olmuştur. Yeni sorunlara çözüm bulmakta din ve dini anlayışlar yetersiz kalmış ve hatta engelleyici olmuştur. Bu nedenle Avrupa 1800 lerde laik hukuka geçmiştir.
Osmanlı da 19 yüzyıl boyunca hem kendi isteği, hemde İngilte baskısı ile dini hukuktan uzaklaşmış, 1923 te ise hem kendi isteği, hem kapitülasyonlar karşılığında İngilterenin dayatması ile Laik hukuka geçmiştir. Bugün de Amerikanın dayatması ile sen ılımlı İslam ol olayı gündemdedir.
Bu konuda taa o zamandan beri muhalefet vardır. Tarikatlar, bazı aşırı gruplar hükümete, rejime bu alandan saldırmaktadır. Çünkü baş örtüsü Allahın bir farziyeti gibi algılanmakta ve algılatılmaktadır. Bu diğer islam ülkelerinde de böyledir. Bunların hepsi yanlıştır. Arap, Yahudi ve Hristiyan örfünün din yapılmasıdır. Dinle, namusla, iffetle falan alakası yoktur. Hele ki bugün, sadece kadına baskı aracıdır o kadar.
Bunun için dediğimiz şeyler slogan olmamalı, içi doldurulmalıdır. Bu laik düzen, bu tağuti düzen laflarının içi doldurulmalıdır.
Benim yaptığım sloganların sığlığına karşı insanların dikkatini çekmektir.
Herkese selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
Testtürcü ulema ahlaksız icazet vermemektedir. O kölelik hukukunun sonucudur. Köleler hayatı ölümü, sahibinin iki dudağı arasındaki hizmetçilerdir. Kölelik nikaha engeldir. Hür kadın kölesinin yanında çocuğunu emzirebilir. Nur 31 de sayılan kişilerin yanında da çocuğunu emzirebilir. Kölelik o zamanın bir gerçeğidir.
Nur 31 de tesettür var mı. Bakın kavramlar çarpıtılıyor.
Hür Arap kadınları başları açık yaşıyordu da, İslam geldi başlarını örttü diye bir şey yoktur. Bu insanlara böyle anlatılmaktadır. Yanlıştır.
Hür Arap kadınları başları kapalı ama göğüs dekolteli yaşıyorlardı. İslam geldi göğüs dekoltesini kapadı demek doğrudur. Kur'an O zaman kullandıkları baş örtüleri ile göğüs dekoltelerini de örtmelerini emretti o dur.
Arap toplumunda Başörtüsü 1400 senedir değil belki 2400 , belki daha fazla bir süredir vardır. Dini değil örfi bir hükümdür. Kadının hür mü, köle mi olduğunu, evlimi, bekar mı dul mu olduğunu belirtir.
Başörtüsü farziyeti Şamda Hristiyanlar ve Yahudilerin etkisi ile bugünkü anlaşıldığı şekle gelmiş. VE yeni Müslüman olan Farslar , Türkler gibi kavimlere bu şekilde anlatılmıştır. Hatta Hristiyan kavimlerde de kadınlar zaten başı kapalıydı. 1800 lere hatta 1900 lere kadar avrupalı kadının da başı kapalıydı. Öyle Tarkan, Karaoğlan, Kara MUrat gibi çizgi romanlardaki bizanslı kadınlar, , yok battal gazi destanı , kahpe bizans türü filmlerdeki bizanslı kadınların giyimleri tarihi gerçeklere aykırıdır.. O kadınların hepsinin kara çarşaflı ve kapalı olması icap eder. Tarihi gerçeklere uyulacaksa.
Kur'anda saçın örtülmesi ile ilgili bir farziyet bulunmamaktadır. Cilbab olayı kadının cariye sanılıp rahatsız edilmemesi içindir. Bugün hür kadın, cariye ayrımı yoktur. Ama insanlar kendi kafalarından müslüman kadın, sıradan kadın (Cahiliyye kadını) gibi ayrımlar ortaya koymaya çalışmaktadır.
Kur'anın ziynet dediği takılar değil, kadının gerçekten erkeği etkileyen, libidosunu arttıran bölgeleridir. Göğüs, sırt, göbek, kalça, genital bölge, uyluk tur. Cahiliyye kadınının da göğüs dışındaki bölgelerle problemi yoktur. Zaten arapların erkeğin de, kadının da kullandığı uzun entarisi vardır.
Kollar, ayaklar, diz altı. Yüz, Saç falan bunlar ziynet değildir. Issız adaya falan düşüp kadınsız kalmamışsa, otuz sene hapis falan yatmamışsa, kafayı kadınla bozmamışsa erkeği etkileyen şeyler değildir.
Kadına bakış açısı seks ten ibaret olan veya aşırı kıskanç olan erkekler için kadın tümüyle, kapatılması, hiç ortada dolaşmaması gereken bir varlık olabilir. Bazı erkekleri kadın sesi, şarkı söylemesi falan da etkiler. Bunlar, Zorlama yorumlardır. Allahın emri değildir.
Zamanımızın dünyası 1789 da olmayan çok karmaşık meselerle uğraşmaktadır. Bunlara çözüm bulmak Ulul_emrin görevidir. Bu birtek İslam dünyasında değil , Hristiyan dünyasında da problem olmuştur. Yeni sorunlara çözüm bulmakta din ve dini anlayışlar yetersiz kalmış ve hatta engelleyici olmuştur. Bu nedenle Avrupa 1800 lerde laik hukuka geçmiştir.
Osmanlı da 19 yüzyıl boyunca hem kendi isteği, hemde İngilte baskısı ile dini hukuktan uzaklaşmış, 1923 te ise hem kendi isteği, hem kapitülasyonlar karşılığında İngilterenin dayatması ile Laik hukuka geçmiştir. Bugün de Amerikanın dayatması ile sen ılımlı İslam ol olayı gündemdedir.
Bu konuda taa o zamandan beri muhalefet vardır. Tarikatlar, bazı aşırı gruplar hükümete, rejime bu alandan saldırmaktadır. Çünkü baş örtüsü Allahın bir farziyeti gibi algılanmakta ve algılatılmaktadır. Bu diğer islam ülkelerinde de böyledir. Bunların hepsi yanlıştır. Arap, Yahudi ve Hristiyan örfünün din yapılmasıdır. Dinle, namusla, iffetle falan alakası yoktur. Hele ki bugün, sadece kadına baskı aracıdır o kadar.
Bunun için dediğimiz şeyler slogan olmamalı, içi doldurulmalıdır. Bu laik düzen, bu tağuti düzen laflarının içi doldurulmalıdır.
Benim yaptığım sloganların sığlığına karşı insanların dikkatini çekmektir.
sevgili saffet metin beyefendi bütün bunları sana kuranın mı söylüyor
yoksa 1400 2400 sene evvel yaşadında şimdi saffet metinin içindemisin
her şeyi gözlerinle görmüş gibi yorumluyorsun abiciğim
kurandan başka her bilgi yalandır ben şimdi kurana sadece kendi gözleri ve kendi mantığıyla bakan bir adam olarak ne gericilerin ne de ilericilerin yorumlarıyla zerre kadar ilgilenmeyen biri olarak ve kıyaslamalarını çok fazla meale göre bakarak algılaan biri olarak bakıyorum ve tam bir örtünmenin farz olduğunu görüyorum nasıl olacak oysa siz tarihle kıyaslıyor ve başkalarırın aklıyla konuşuyorsunuz nasıl olacak benim eşim başörtüsü takıyor sizinki takmıyor benim eşimde halindin memnun eminimki sizinkide halinden memnundur bu şahsi bir seçimdir ama eğer allahın emri ise ne olacak ki bana göre kesin öyle birde diyorsunuzki ben ahkam ksmiyorum buyrun yazınız ortada...
__________________ bekir
dediğin gibi Allah'ım
aynen; yar, rab...
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma