Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
< http-equiv="Content-" content="text/; charset=utf-8">< name="ProgId" content="Word.">< name="Generator" content="Microsoft Word 11">< name="Originator" content="Microsoft Word 11"><link rel="File-List" href="file:///C:%5CDOCUME%7E1%5Cqqq%5CLOCALS%7E1%5CTemp%5Cms ohtml1%5C01%5Cclip_filelist.xml" target="_blank">< style>
Sayın Baybora,
Türkiye müslüman bir potadır. Müslümanlıkta ırkçılık yoktur. İnsanlar bunca
zaman kız alıp verirken özellikle erkeğin müslüman olmasına bakmışlar. Erkek
veya kız hristiyansa müslüman olmasını şart koşmuşlar. Bu şekilde çok evlilik
olmuş. Osmanlı da böyle, saf ırk savunucusu Almanya bizden de karışık.
Osmanlı asker ihtiyacı için hristiyanlardan çocuk toplamış. Yeniçeriler neydi
Allah aşkına. Ayrıca tarihimizde varlıklarınla gurur duyduğumuz paşaların çoğu devşirme. Hiçbirinin kökeni
saklanmamış. Hepsi için şu Sırp asıllıydı, şu italyandı, bu arnavuttu, bu
gürcüydü, çerkesti, araptı , ermeni idi denmiş. Neden. Çünkü önemli olan
ırkı değil, müslüman olması. Yani donanım macintosh olabilir. Ben üzerinde
Windows mu, linux mu , mac mi çalışıyor ona bakarım. Mac donanımında Windows
çalışıyorsa onun diğer pclerden farkı yoktur gibi.
Türkiye de ayrılıkçı Kürtler diyelim bir bir grup bu konularda aşırı
hassasiyet, reaksiyon falan gösteriyor. Onlar da Fransanın, İspanyanın
mikromilliyetçileri gibi tavırlar içinde oluyorlar. Mesela İspanya Barselona kenti
Katalan şehri imiş. Orada özellikle şehrin İspanyol değil Katalan şehri
olduğunu göstermek için ellerinden geleni yaparlarmış. İspanyolca konuşan
turiste cevap vermezlermiş, speak katalan falan derlermiş. Neyse bu konu
uzun. Bu konuda da anlatılacak çok şey var.
Bizim halkımızın anlayışı Vatan sevgisidir.
Kur'ana göre Dünya üzerinde insanların uğrayacağı en büyük felaketlerden
biri Vatanından çıkarılmadır. Hele ki korku ile, rezillik, sefalet içinde
çıkarılmak. Bu belaya uğramış Türk grupları vardır. Kuzey Bulgaristan Türkleri
ve Ahıska Türkleri , Kırım türkleri gibi. Ayrıca müslüman gruplar örneğin Çerkesler gibi. Onun için vatan
namustur. Onun için Vatan sevgisi imandandır. (Hadistir ) Onun için
Vatan sevgisinin dinle ilgili bir yanı vardır. Vatan toprakları üzerinde
yaşayan vatandaşların hepsini sever. Hiçbirini ayırmaz. Hepsinin maddi, manevi
iyiliğini isteriz.
Şimdi Sayın Baybora,
Birinci Dünya savaşını hazırlayan şartları Fransız ihtilali ve Sanayi devrimi
hazırladı. Bunların Dünyayı nasıl şekillendirdiğini bilmez isek biz hiçbir şey
anlayamayız.
Türkiyede Okullarda maalesef bu ikisi de layıkı ile anlatılmıyor.
Çocuklara Tarih sevdirilmiyor. Halbuki doğru bir şekilde anlatılsa Tarih müthiş
güzel bir şey. Tarihi en iyi bilen meslek gruplarından biri Diplomatlar. Bütün
işleri Tarihin uygulanmasıdır.
Sanayi devrimi nasıl oldu.
Sene 1760 lar falan. İngilte ve Fransa arasında Amerikadaki Sömürgelerine hakim
olma konusunda büyük bir çekişme var. Fransa nın da Amerikada büyük toprakları
var. Sonradan bu topraklar bağımsız Amerika birleşik devletleri tarafından Napoleon dan para ile
satın alınacaktır.(Luisiana Purchase ). Tarihin en büyük toprak alış verişidir.
Fransanın geniş ormanları var. Bu yüzden çok rahat gemi yapıyor. Aynı zamanda
yakacak olarak da kullanıyor. O zamanki gemilerin Yelkenli ve tahta gemiler
olduğunu hatırlayalım.
İngilterenin ormanları az. Yakacak olarak kullansa gemi yapamıyor. Gemi yapsa,
soğuktan donuyor. Bir çözüm lazım. Güneyde Manchester taraflarında turp kömürü
var ama oda yarım metre civarında suyun altında. Onun için çıkarılması çok
zahmetli oluyor. Az çıkarılıyor. İşte sorun. Bu su bir çekilse, kurutulsa da,
kömür sahasında kömür rahat rahat çıkarılsa.
Bunun için bir yarışma açıyorlar. Yarışmayı James Watt ın buhar makinası
kazanıyor. Bu makine ile kömürün
üzerindeki su çekiliyor. Bu da İnsanlık için bir çağın değişmesi demek. Artık
insan hayatına makinenin girmesi demek. İngiltere bu makineyi alıyor. Dokuma
tezgahlarına , gemilere uyguluyor. Tren icad olyor. Demiryolu ortaya çıkıyor
falan. Artık fabrikalar ortaya çıkıyor. İşçi sınıfı, sermaye sınıfı problemleri
başlıyor. 1860 larda Marxism doğuyor. 1917 Rus devrime giden ama bütün dünyada
çekişme yaratan sosyalist mücadeleler başlıyor.
Bilim teknikte büyük gelişmeler oluyor. Neticede fabrikaların hammadde
ihtiyacı oluyor. İngiltere Afrika ve Hindistana ve hatta Çine yöneliyor.
Gittiği her yeri sömürge (hindistan,kenya, zimbabve,güney afrika vb veya yarı
sömürge (Osmanlı, Çin vb) yapıyor. Dünyanın en kuvvetli devleti oluyor.
İngilterenin ardından Fransa , belçika, hollanda , portekiz sömürge işlerine
giriyor. 1850-1871 arasında Avrupada önemli olaylar oluyor. İtalya ve Almanya
yeni devletler olarak doğuyorlar. Buna Sırbistan ve Romanya ekleniyor.
1870-1880 arası. Almanya önceden başkenti Berlin olan Prusya krallığı idi. Bir
çok Alman şehri bağımsız prenslikti. Hamburg, Köln, Stutgart,Münih gibi. Prusya
1850-1870 arasında çok hızlı
endüstrileşti. Neredeyse İngiltereye yetişti. Bu endüstrileşme kültürel olarak
Alman olan bu prensliklerin de Prusya ile birleşmesi sonucunu getirdi. 1871 de
Almanya birleşti ve Fransa ile yaptığı savaşta Fransayı yenerek, halkı Alman
olan Alsace-Lorein i de topraklarına
kattı.
19 yüzyılın sonuna doğru İngiltere en kuvvetli, en gelişmiş devletti, ama
Almanya ve ABD neredeyse İngiltereye yetişmiş ve geçmek üzere idi. Özellikle
Almanya , İngiltere, Fransa ve Rusya ile çekişiyordu. Özellikle İngiltere ile. Almanya
,İngiltereyi yenip, onun sömürgelerine de sahip olmak istiyordu. Dünyanın en
kuvvetli devleti olmak istiyordu. Fransa ve İngiltere Almanyaya karşı
kendilerini korumak istiyordu. Almanların ve Avusturya Macaristan
imparatorluğunun Sırbistan ile ve onun büyük ağabeyi Rusya ile problemleri
vardı.
İtalya da endüstrileşiyordu. Sömürgeci bir siyaset izliyordu. Osmanlının Libya topraklarına
saldırdı. Libya ve 12 adaları (Rodos, İstanköy vb. ) Osmanlıdan aldı. Ama birici dünya savaşına
İngilizler safında katıldı.
Sonuçta bu güçler çatışacaktı da, bir kıvılcım bekliyordu. Bu kıvılcım
Sırplı öğrenci Gavrilo Princip in 1914 te Saray Bosnada Avustrurya veliaht prensi arşidük Franz
Ferdinand Von Habsburg u ve eşini öldürmesi ile çıktı. Avusturya Sırbistana
saldırdı. Sırbistanın müttefiki Rusya Avusturyaya saldırdı. Avusturyanın
müttefiki Almanya Rusyaya saldırdı. Rusyanın müttefikleri Fransa ve İngiltere
Almanyaya saldırdı. Böylece Birinci
Dünya Savaşı çıktı.
Biz savaşa neden girdikin arka planı şöyle.
Bize gelince 19. yüzyıl boyunca iç isyanlarla uğraştık. Rusya ile uğraştık.
Devleti yenileştirme ile çağa ayak uydurma problemleri ile uğraştık. Bu arada
İngiltere ile dost olduk. 1839 da ingilterenin koruyuculuğuna girdik.(Bugün
Nato ve ABD ile olduğumuz gibi. ). Tanzimat İngiliz dayatmasıdır. Karşılığında
Osmanlı hanedanı korunmuştur. Yoksa Hanedan Kavalalı Mehmet Ali paşaya
geçecekti. Ayrı 1854 Kırım savaşında Osmanlıya İngiltere ve Piyomente (Cenova
taraflarındaki ufak İtalyan devletçiği. İtalyan birliğini bu devletin başkanı
Kont Kavur kuracaktır. ) yardım etti.
Bu durum biraz olsun nefes
aldırdı ise de 1876 da Bulgar isyanı ile
Osmanlı nın İngiltere ile arası açıldı. 1877 savaşında İngiltere Rusyaya karşı
Osmanlıya yardım etmedi. Ruslar Yeşilköye kadar gelince o da işine
gelmediğinden müdahele etti. Kıbrıs karşılığında Osmanlı kurtuldu. Ama
Bulgaristandaki Müslüman halk tam bir travma geçirdi.
1877 den sonra İngiltere pek dostça davranmadı. 1881 de Osmanlıdan Mısırı
aldı. Süveyş kanalına hakim oldu. Kızıldenize hakim oldu. Sömürgesi Hindistan
ve Doğu Afrikaya kolay ulaşmak için buralara ihtiyacı vardı. Artık Osmanlıya
dost davranmıyordu. Örneğin 1897 de Türk Yunan savaşı olur. Yunanlılar
kaybeder. Osmanlı Atinaya girmek üzeredir. İngiltere müdahele eder. Yunanı
kurtardığı gibi bir de anlaşmada yenilen devlete Osmanlıdan teselyanın bir
kısmını verdirir. Bu savaşın şöyle bir sonucu vardır. Yunanistan Osmanlıdaki
Rumların hiçbirinin Türkçe konuşmadığı , günlük hayatlarında Yunanca konuştuğu
, bundan dolayı halkı rum olan Teselya topraklarının Yunanistana verilmesini
ister. Savaş bundan çıkar. Savaştan sonra Osmanlı Rumları Türkçe konuşması
konusunda zorlar. Eğitimi Türkçe yapar. Abdülhamid in bu zorlaması sayesinde
Osmanlı vatandaşı bütün Rumlar Türkçeyi bilir olurlar. Yunanistanda hala 1920
lerde Anadoludan göçmüş bir kısım Rum, çocuklarına Türkçe öğretmektedir. Çünkü
Anadolu özlemi olan çok Rum vardır. Bazı
şarkıları yarı Türkçe, yarı Rumcadır. Türkçe bilen Yunan lı sayısı, Rumca bilen
Türk sayısından fazladır.Hani Türkçe bilen Yunanlılara rastlarsanız sebebi
budur.
Osmanlı da İngiltereden eski muhabbeti bulamayınca dengeyi kurmak için
Almanlara yanaştı. Ama onunla da mesafeyi korudu. Ama bu dönemde daha çok
Almanlarla iş yaptı. İmparatorluk Alman etkisine girdi. Fakat gözü kapalı bir
Alman hayranlığı oluşmadı. Çünkü Alman da bazen dost bazen sömürgeci gibi
davrandı.
1903 yılında makedonya da komitacılık (gerilla) hareketleri oldu. Aynen
bugün PKK nın yaptığını (bir benzerlik kurmak için bu örneği söylüyorum.) o
günlerde Bulgaristana bağlanmak isteyen Makedon gerillaları yaptı. Enver paşa,
Resneli Niyazi vb. bu dağlarda Makedonlara karşı mücadele verdiler. Osmanlı
ordusunun bu mücadeleleri, Makedonların yaptıkları Ömer Seyfettinin ve Necati Cumalının
hikayelerinde Edebiyatımıza girmiştir. 2. Meşrutiyet biraz da bu ayaklanmaları durdurmak
amacıyla ilan edilmiştir.
1905 te İngilizler ve Ruslar Reval şehrinde toplanır ve Osmanlıyı paylaşma
planları yaparlar. Bu Osmanlıda duyulur. İstanbulda protesto yürüyüşleri olur.
1890 lardan başlayarak Ermeni isyanları olur. Amaç Türkleri galeyana
getirip, yanlış işler yaptırmak ve batının müdahelesini temin etmektir. Ama
Türkler bu oyunlara düşmez.
1910 larda Yemen isyanları, 1911 de Trablusgarp harbi, 1912 de Balkan harbi
olur. Balkan harbi Rusyanın Balkan devletlerini kışkırtması ve desteklemesiyle
çıkar. Balkan harbinde İngiltere Türkiye yenerse, Balkan devletleri aleyhine
Toprak kazanımlarını onaylamayacağını söyler. Ama Balkan devletleri yener.
Türkiyeyi Balkanlarda bitirir ve Edirnenin gerisine atarlar.İngiltere,
Fransa,Rusya vb. bütün batı devletleri
Osmanlı yenseydi kabul etmeyecekleri durumu, Balkan devletleri yenince anında
kabul ederler. Bu savaşta ordu
komutanlarının birbirini tutmaması,
alaylı, mektepli kavgası nedeniyle birbirine yardım etmemesi nedeniyle
Adriyatikten Edirneye kadar topraklar kaybedilir. Arnavutlar ayrılır. Osmanlıya
yüzyıllarca sadık kalmış önemli bir müslüman unsurdur. Yazık olur.
Bundan dolayı Türkiye ordusu kendi mensupları içinde siyasi kamplaşmalara
asla müsaade etmez. 12 Eylül öncesi Türkiyede ki sağ sol kamplaşmasında ordu
mensupları asla bölünmemiştir. Sebebi Balkan savaşıdır.
Balkan savaşında deniz savaşlarını hep Yunanlılar kazanır ve Ege adalarını
Balkan savaşında alırlar. (Halkımız bu adaları Lozan da kaybettiğimizi sanır.
Halbuki 1913 de kaybetmiştik. Örneğin İzmir Dikiliden Midilli adası çıplak
gözle çok yakın gözükmektedir. Sadece Rauf Orbayın komuta ettiği Hamidiye
zırhlısı bazı yararlıklar gösterir ama yeterli değildir. Savaştan sonra zamanın
teknolojisine uygun iki tane zırhlı alınmak istenir. Halktan para toplanır.
İngiltereye Ismarlanır. İngiltere zırhlıları yapar. Ama Birinci Dünya savaşı
çıktığından , İngiltere ne zırhlıları ne de parasını geri verir. Osmanlı
kazıklanmış psikolojisi içindedir.
Almanlar Osmanlının zararını karşılar. Yavuz ve Midilli zırhlılarını verir.
Ayrıca Murat Bardakçının yazısına göre Osmanlının İngiltereye kaptırdığı parayı
da olduğu gibi Osmanlı hazinesine öderler. Ondan sonra Enver paşa tamamen kendi
şahsi insiyatifiyle Türkiyeyi savaşa sokar. Sadrazam Said Halim paşanın bile
savaşa girildiğinden sonradan haberi olur.
Sonuçta Osmanlı Enver paşanın, hırsının, hayallerinin oynadığı büyük kumarın
kurbanı olur.
MK. Bu savaşa girme taraftarı değildir. Enver Paşayı sevmez. Enver Paşa da
onu sevmez. M.K. İttihatçılardan bir tek Cemal Paşa ile dostluk kurabilmiştir.
Ordunun siyasete bulaşmasını istemez. Alman taraftarı değildir. Savaşa
girilmemesini, çünkü Almanların yenileceğini illa girilecekse İngilizler yanında
girilmesini savunur. Çünkü görünen köy kılavuz istememektedir.
Milli mücadelede Yunanı yendik ve kurtulduk. Ayrıca bir şansımızın da Rus ihtilali olduğunu düşünüyorum. Eğer 1917
Rus devrimi olmaya idi, Anadoluyu işgal eden güçlerden biri Rus çarlığı olurdu.
O zaman halimiz hiç iyi olmazdı. Rusyada rejim değişince İngilizler Ruslarla müttefiklikten
çıktı düşman oldu. Onun için de İngilizler Sevr i uygulamak için ısrar
etmediler. Diye düşünürüm.
Vahdettin ve M.K.A
MK. Nın Vahdettinle tanışmaları 1917 de bir Almanya seyahati dolayısı
iledir. Enver Paşa Mk. Yı Filistindeki aktif komutanlığından alarak İstanbula getirtmiştir. (Cemal Paşa ile
birlikte olup kendisine darbe yapmak suçlaması ile görevden alarak. ) 15.aralık 1917- 5 ocak 1918 arasında Veliaht
Şehzadenin Almanyaya yapacağı seyahat için MK. Da Veliahtın heyetinde
görevlendirilmiştir. Bu seyahatte
birbirlerini tanırlar ve dost olurlar. Her ne kadar MK. Sonradan anılarında
Nutuk ta falan Vahdettinle bir dostluğu
yokmuş gibi anlatmışsada bu siyaset
icabıdır. Gerçekte bu Almanya seyahatinden sonra birbirini yakından tanıyan iki
dostturlar. Hatta Mk ya 1917 sonundan 15 ağustos 1918 e kadar görev
verilmemiştir. O da bu sürede çoğunlukla İstanbulda kalmış sonra bir süreliğine Viyanaya, Karlsbad a gidip kaplıca tedavisi
görmüştür.
MK. Ancak Orduda aktif göreve Sultan Vahdettinin 2 Ağustos 1918 de padişah
olmasından sonra atanmıştır. 15 ağustos 1918 de eski görevi Yıldırım Orduları
bünyesinde 7. Ordu komutanlığıdır. Ardından bir de Fahri Yaver-i Hazreti Şehriyari unvanı verilmiştir. Padişahın onursal yaveri demektir. Benim şahsi görüşüm bu unvan Enver Paşaya
mesajdır. Ey Enver paşa, ayağını denk al, ben bu komutanı tutuyorum, en güvendiğim komutandır, arkasında
ben varım demektir.
Bu dostluk, bu onursal yaverlik, Birinci Dünya savaşına karşı olması,
siyasette İngiliz taraftarı olması gibi faktörler MK. Nın 19.Mayıs.1919 da
Anadoluya gönderilmesinin en önemli
sebeblerindendir.
MK. Nın özel yaşantısında Saraya
Damat olma çabası da vardır. O milli mücadele öncesi Saraya Damat olarak etkili
bir yere gelmenin , güçlü olmak, Vatana hizmet edebilmek açısından faydalı olacağını
düşünür. Aynen Enver paşa gibi. Enver paşanın yönetimde etkili olmasının ,
ittihat ve terakkinin en güçlü adamı olmasının sebebi saray damadı olmasıdır.
Bu konuyu ben Necip Fazıldan okumuştum. Murat Bardakçı da programlarında ve yazılarında
bahsetmiştir. http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=3802694 &p=2
Yıldırım Orduları
Yıldırım ordularına gelince Komutanı Liman Von Sanders di. MK. 7. Ordu nun
başında idi. Ama bu ordu Ekim başlarında
Alleny kuvvetlerine yenildi. Şam ve Halep düştü. Yerli halk ta Allenby
kuvvetlerini destekledi. Bu durumda MK. Padişaha telgraf çekerek Mütareke istenmesini
önerdi. Çünkü durum gittikçe kötüye gidiyordu. Allenby ordusu Suriyeden sonra
Anadoluya da girebilirdi.
30.Ekim 1918 de Mondros Mütarekesi imzalandı. Mütareke mucibince Osmanlı
Ordusundaki Almanların görevlerini bırakarak Almanyaya dönme şartı vardı. Liman
Von Sanders 30.Ekim de görevden ayrıldı.
Yerine M.K. atandı. 7.Kasım da Yıldırım Orduları lağvedildi. M.K da 10 kasımda
İstanbula hareket etti.
Yıldırım orduları lağvedilmekle birlikte buradaki askerlerin terhisinde mümkün
olan hertürlü gecikme, oyalama yapılmış, bu askerler daha sonra Adana Dörtyol
bölgesindeki milli mücadeleye katılmışlardır.
Herkese selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|