Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

 bak Allah(c.c.) a şirk koşmayı bile Allah(c.c.) affetmiştir.

Sen öyle san! Allah söyledikleriyle çelişir mi? 

Mûsâ kavmine dedi ki: "Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilah edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin). Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti. Çünkü o, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir." (bakara 54) Allah (c:c.) durumunu düzeltip tövbe edenleri sever. Çünkü o, tevbeleri çok kabul eden ve çok merhametlidir.

Mesele paranteze aldığın gibi "kendinizi düzeltin" değil, "kendinizi feda edin, Allah için savaşın" dır. Münafıklar da savaşla karşı karşıya kalınca inanmadıkları ortaya çıkmıştı! Tevbelerinin kabul olma şartı canlarını ortaya koymaları. Peki onlar ne dedi? "Musa! Biz Allah'ı açıkça görmeden inanmayız" dediler. Onlar inananlar mıydı sandın?

"Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru" diyenler,Sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah'tan) bağışlanma dileyenlerdir. (ali imran 17)

Benim hesabım seninle değil, alıntı yaptığın meallerledir.

Buadaki "zunub"u işlenmiş suçları, "mağfiret"i de bu suçların bağışı olarak anlıyorsun. Bense öyle anlamıyorum. Bunu da daha önce bir vesileyle yazdıydım. "Seherlerde bağış dileyenler"! Ne olacak şimdi, gündüzde ve gecede bağış dileyenlerin talebi kabul görmeyecek demek olmuyor mu? "Bil-eshar", "içtenlikle/gönülden olarak" anlaşılmalıdır.

Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah'tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir. (ali imran 135)

"Ve çirkin bir davranışı, kendilerine yazık edip yapacakları zaman derhal Allah'ı hatırlayıp kendilerini ıslah etmesini/ o suçu işlemekten korumasını dilerler de bile bile o çirkin davranışı yapmada ısrar etmezler."

Yoksa fuhşayı yaptıktan sonra Allah'ı hatırlamanın ne anlam olur!?

Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız. (nisa 31)

Ayette hani nerede geçiyor "küçük günahlar"? Allah'a ısyanın küçüğü büyüğü olmaz. Allah'a ısyanın her çeşidi büyüktür/korkunçtur. Isyanın büyüğü küçüğü olmaz. 

günahlardan kaçınmak, sakınmak gerekiyor.çünkü şeytan günahı fısıldar.

Şeytanın inananlar üzerinde bir yaptırım gücü yoktur.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Merhabalar

Sayın Haktansapmaz;

Müminlerin suç işlememeleri gereğine istisna gibi görünen 16/106 ayeti, ikimizinde dediği gibi mevcut şekildeki meali Kur'an bütünlüğüne tezat bir görüntü arzediyor.

O zaman ayetin "...illa men ukrihe ve galbuhu mutmainnun bil imani..." cümlesini düşündüğünüz şekliyle çevirirmisiniz?

Teşekkür ederim.

Muhabbetle...

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Merhabalar

Sayın Haktansapmaz;

O zaman şu şekilde bir çeviri makul olabilir mi?

"Her kim imanından sonra Allah'ı inkar ederse (ki), ancak kalbi imanla tatmin bulmuş kimse zorlansada (zaten yapmaz/inkar etmez), küfre göğüs açana işte onların üstüne Allah'tan bir gazap ve onlar için büyük azap vardır." 16/106 

Muhabbetle...

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

burada söylenen : şayet şirk koşmaktan vazgeçip, Yüce Allah'ı BİR'lemeye başlarsa - işte bu yeni hâl yani yeni durumundan dolayı...-geçmiş hal'inden bağışlanacağı ile alakalıdır bu durumda. ( yani bunu mu demek istediniz)

evet bunu demek istedim. zaten firavunda herşeye rağmen inanmamasından dolayı azabı hak ediyor. inanmayan olabilirsiniz ama mucizeyi gördüğünüzde hakka dönmeniz ve doğru yolu tutmanız şarttır.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

haktansapmaz Yazdı: Sen öyle san! Allah söyledikleriyle çelişir mi?

çelişmez. ben çelişir demedimki. sen beni anlamaya çalışmamakta gayretlisin. ben ne diyorumki sen öyle san diyorsun? ki Allah(c.c.) kendi ayetinde şirk koşmayı affettim demiştir.yani Allah(c.c.) diyor sen( haşa) Allah(c.c.) a dinini mi öğretiyorsun? Allah(c.c.) tövbeleri kabul eden ve çok merhametlidir lafı boşa mı zannediyorsun!!!  ki cümleme kabataslak baktığın için o güzel ayrıntıyı görmedin. cümlem aynen şu;

bak Allah(c.c.) a şirk koşmayı bile Allah(c.c.) affetmiştir.

cümlede ne diyor affetmiştir. geçmiş zaman yani. bundan önce affettim ama insanlar benim affıma karşı bir dirayet göstermediler. inanmayanlar zaten ne olursa olsun inanmamaya devam edeceklerdir o yüzden bundan sonra şirk koşmayı affetmiyorum demiştir. ki herşeyi şirk yapmaya bağlamayalım.çünkü şirk büyük bir günah. Allah(c.c.) ın kitabını tanıdıktan sonra hala başka tanrılar ediniyorlarsa bu şirktir.

haktansapmaz Yazdı: Şeytanın inananlar üzerinde bir yaptırım gücü yoktur.

bak yine başka başka anlıyorsun. yaptırım gücü vardır mı dedik!! sadece fısıldar diyorum. bazıların onun kulu kölesidir ama bazılarına sadece fısıldar. mutlaka  senin doğru yolunun üstünde oturacağım demiştir şeytan. ve inananlarada fısıldar. lafın güzelini konuşun yoksa şeytan aranızı bozar neden diyor müminlere ;) bi düşün istersen.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Bak sevgili karddeşim!

Sen, "bak Allah(c.c.) a şirk koşmayı bile Allah(c.c.) affetmiştir." sözünü söylerken,"Fe tébe aleykum"e verdiğin yanlış anlama dayanıp söylüyorsun. Doğrudur; bu cümlenin manası, şayet öncesiyle irtibatını koparıp da anlamak istersen dediğin gibi geçmiş diliyle" "sizi aff etti" olur. Ancak, bu cümlenin Musa'nın "...fe tûbû ilé bériikum..." sözünün devamıdır. Yani, "...öyleyse yaratıcınıza tevbeedin/O'ndan affdileyin... ki, "fe tébe aleykum.." O da sizi affetsin..." diyor Musa. Ama onlar ne diyorlar Musa'ya: "Biz Allah'ı çıplak gözle görmedikçe sana inanmayacağız." 

Demek ki, dili geçmiş fiil geleceğe yönelik de kullanılıyor. Bir önek vereyim: Eğer bana gelirsen sana ikramda bulunacağm. Bunun Arapça'sı : "İn ci'tenî ekramtuke" dir. Halbuki "ekramtu" nun bağımsız olarak manası "ikram ettim" dir.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Değerli Öğrenci98 kardeşim,

16/106'yı çevirmeye çalışayım:

Her kim inandıktan sonra Allah'a küfreder / Allah'ı yalanlarsa, nitekim kalbi imanla mutmain olmuş/yatışmış olan zorlansa da inkar etmez ama göğsünü küfre açmış olanlar ancak inkar ederler, Allah'ın gazabı onlaradır ve onlara korkunç bir azap vardır. 

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Merhabalar

Sayın Abdurrahman abi;

"Hakikat tek olup, aklın yolu birdir" sözünün göstergesi şekliyle, netice açısından gelinen nokta birdir.

Haktansapmaz yazdı:

"Her kim inandıktan sonra Allah'a küfreder / Allah'ı yalanlarsa, nitekim kalbi imanla mutmain olmuş/yatışmış olanlar inkar etmezler ama göğsünü küfre açmış olanlar ancak inkar eder, Allah'ın gazabı onlaradır ve onlara korkunç bir azap vardır" 16/106

Öğrenci98 yazdı:

"Her kim imanından sonra Allah'ı inkar ederse (ki), ancak kalbi imanla tatmin bulmuş kimse zorlansada (zaten yapmaz/inkar etmez), küfre göğüs açana işte onların üstüne Allah'tan bir gazap ve onlar için büyük azap vardır." 16/106

Mevcut 16/106 ayetine yapılan çevirilerin daha önce değinmeğe çalıştığım gibi, hemen öncesinde geçen 16/105, 39/36 vb. ayetlerle birlikte Kur'an bütünlüğüne tezat bir hal arzetmekte olup, oysa 4/82 ve 18/1 gereği Kur'an da çelişki ve eğrilik asla söz konusu olamaz idi.

"Kur’an’ı iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başka birinin katından gelseydi, elbetteki onun içinde birçok ihtilaf bulacaklardı." 4/82 (y nuri öztürk)

"Hamd o Allah’a ki, kuluna Kitap’ı, kendisinde hiçbir eğiklik ve çelişme yapmaksızın indirdi." 18/1 (y nuri öztürk) 

Sonuç olarak müminlerin suç/cürüm işlemelerine asla ve asla açık kapı kalmamaktadır.

Teşekkürler.

Muhabbetle...