Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Alıntıdır:
CENNETE KİMLER GİRER?
Kur`ân`ın üslubunda hep çoğul olarak "elçiler" dendiği hâlde, onlara indirilen vahiy söz konusu olunca durum değişir. Bir iki yerde, vahyin farklı zamanda indirilişine nispetle "kitaplar" denmişse de genelde "kitap" şeklinde tekil kullanılır. Nitekim İncil, Zebur ve Tevrat mensupları kast edilirken bile sözcüğün ikil (kitabeyn) ve çoğul (kütüb) şekli ile "Kitaplar ehli" gibi bir terkip kullanılmamış, aksine hep "Kitap ehli" denmiştir.
Çünkü peygamberlerin mesajları lafız olarak farklı olsa da iyi ve kötü olarak "belirlenen" hususlar hepsinde aynıydı. Başka bir ifadeyle değişik zamanlarda indirilen vahiy, farklı dillerde ve çok görünse de aslında hepsi, tek dinin tek kitabıydı. Tevrat bir kitap, İncil bir kitap idiyse de Kur`ân da aynı "belirleme" leri ihtiva eden bir "kitap"tır.
Kur`ân`ın üslubunda bu gayet açık ve anlaşılır bir durumdur. Ne var ki şu "Yetmiş küsur fırka" meselesi bu tek din ve tek kitap üslubuyla çözülemez.
Ahirette kurtulamayacak olanlar; kitap ehlinden fırkalar mıdır? Yoksa peygamberleri izleyen ümmetler midir? Yerleri cehennem midir, değil midir? Onlar, son Peygamber`in davetine muhatap olanlardan mıdır, yoksa icabet edenlerden midir? Yetmiş iki fırka mı yoksa yetmiş üç fırka mı olacaklardır? Bu sayı belli bir süre ile sınırlı mıdır yoksa Kıyamete kadar olan zaman zarfında mı gerçekleşecektir?
"Şu kadar fırkadan sadece biz kurtulacağız" diyenler; işte bu soruların cevabını Kur`ân`da bulamazlar.
Ama bizce şu sonuçla karşılaşırlar: Farklı Peygamberlere uymanın sebebi, aynı Kitab`a uymuş olmaktır. Bunun amacı, dünya saadetini elde etmek olduğu kadar, uhrevi kurtuluşu kazanmaktır. Birincisi, "sünnet"i izlemekle kolaylaşacağı gibi, ikincisi elbette sadece Allah`a bağlanmakla mümkün olur. Nitekim Kur`ân`da şöyle buyrulur:
"Yahudi olanlardan veya Hıristiyanlardan başkası Cennete giremeyecek" dediler. Bu, kuruntularıdır. De: "Getirin bürhanınızı, doğruysanız!" Aksine; kim özü doğru olarak yüzünü Allah`a tertemiz teslim ederse, Rabbinin indinde ecri vardır..." (Bakara 2/111-112.)
Bu ayette, uhrevi kurtuluş için toplumlarının kendilerini bir peygambere nispet etmeleri yeterli görülmemiş, aksine kurtuluşun tek şartının, Allah`a teslimiyet olduğuna işaret edilmiştir. Şu ayetler de bu anlamı teyit eder:
"İman edenler, Yahudi olanlar, Hıristiyanlar ve Sabiîler… Kim Allah’a ve Sonraki Güne iman etti, salih amel yaptıysa onların Rab’leri nezdinde mükâfatları var…" (Bakara 2/62.)
"İman edenler, Yahudî olanlar, Sâbiîler, Hıristiyanlar… İçlerinden her kim, Allah`a ve sonraki güne iman edip de salih amel yaptıysa onlara korku yok..." (Mâide 5/69.)
Son iki ayette temas edilen Sâbiîler, bazı yorumculara göre, bir dinden çıkıp başka bir dine giren, ya da kitapları ve bir peygamberleri izlemeyen ama Allah inancı bulunan kimselerdir. Yahudi olanlar ve Hıristiyanlar ise, kendilerini bilinen iki peygambere nispet eden, onların izlerinden gittiklerini söyleyen toplumlardır. "İman edenler" diye işaret edilenlere gelince. Bunlar son Peygamber`i izleyenlerdir. Demek ki uhrevî kurtuluş hususunda müminlerin öncekilerden farklı bir durumu yoktur. Onlar da ancak yukarıdaki ayetlerde değinilen esaslara uydukları takdirde öteki hayatın azabından kurtulabileceklerdir.
Yani, bütün bu grupları, ahirette mensup bulundukları aidiyetleri değil, kişisel kimlikleri kurtarır. Uhrevi kurtuluş, toplumların inançlarına ve ait olduklarını dile getirdikleri peygamberlere değil fertlerin kişisel çabalarına bağlıdır. "Kitap" işte bunun için rehberlik etmiştir. Kur`ân şöyle der:
"Kendilerine Kitap verdiklerimiz, sana indirilene sevinirler. Gruplardan, bir kısmını inkâr eden de var. De ki: "Ben sadece Allaha kulluk etmek ve ona şirk koşmamakla emir olundum…" (Ra`d 13/36.)
Bir ayetin, son peygambere iman edenleri, önceki şeriatların mensupları ile hatta Mecûsî ve müşriklerle bir arada zikretmiş olması ise çok daha anlamlıdır: "İman edenler, Yahudi olanlar, Sâbiîler, Hıristiyanlar, Mecûsîler ve müşrik olanlara gelince, hükmü Allah verir aralarında, Diriliş gününde…" (Hacc 22/17)
Kısaca, uhrevî kurtuluş için Kur`ân`ın insan tekine tembihi şudur. Kimse farklı beklentiler peşinde olmasın. Öteki hayatta insanı "velâyetler" ve "mensubiyetler" değil, kişisel çabalar kurtarır. Ayrıca ister velâyet beklentili olsun, ister aidiyet inançlı olsun yahut böyle olmasın, bütün grupların uhrevî kurtuluşları sadece Allah`ın elindedir. (Hûd 11/107.)
Ahmet BAYDAR
__________________ En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir.
Birbirini anlamayan...
Can Yücel
|