Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Allah’ın 4:34’teki hangi sözünü nasıl çarpıtıyorlar? İlk kelime "Er ricalü kavvamûne ale’n nisâi"deki KaVaMa fiili. Çarpıtmaya bakın:
Erekekler, kadınlar üzerinde yöneticidirler (Süleyman Ateş)
Erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur (Diyanet Vakfı Meali)
Erkekler kadınlara hakimdirler (Talat Koçyiğit, Elmalılı)
Demek neymiş? Erkekler Klübünün bu militanlarına göre erkekler kadınlardan üstünmüş; o kadar ki erkekler hakim yani hükmeder, kadınlara hükmedilirmiş; erkekler yönetir, kadınlar yönetilirmiş.
4:34’teki KaVaMa fiili çarpıtılarak Allah’ın 3:95 ve 4:25’te "hepiniz birsiniz - ba’düküm min ba’da" diyerek ilan ettiği hukuki eşitlik iptal ediliyor. Hepiniz birsiniz mirsiniz yok; erkek üst, kadın asttır; o kadar!
Örneğin
erkek öğretmen, kadın okul müdiresi olamaz;
erkek mübaşir, kadın hakime olamaz;
erkek okutman, kadın dekan olamaz;
erkek işçi, kadın fabrikatör olamaz;
erkek polis memuru, kadın komiser olamaz...
Şimdi bir de aynı sûrenin 135 nci ayetine bakalım. O ayette de var KaVaMa. Bakalım ne anlama geliyor:
... adalete KaVaMa olun –kavvâmîne bi’l kıst
İnsanların adalete hükmettiği, adaletin kulağından tuttukları gibi yönetimleri altında pısıkmasını sağladıkları yerde adaletin zerresi bulunur mu? Besbelli ki 135 nci ayette kastedilen o olamaz.
Orda söylenen şu: adalete destek olun. "KaVaMa"nın Kuranî anlamı bu.Erkek kadına destek olacak; kadın erkeğe. Koca, karısına destek olacak; karı, kocasına. Allah’ın hükmü bu.
Allah ne diyor; Erkekler Klübünün militanları ne diyor?
Çarpıtılan ikinci kelime: kanitatün. Yüce Allah "fe’s salihâtü kanitatün" diyor. İnanan kadınlar mutidir... de kime mutidir?
Cevap hemen arkadan gelen ifadede: yalnızken (iffetlerini) korurlar çünküAllah ta korur onu –hâfizatün li’l gaybi bima hâfizallah. Apaçık: Allah iffeti önemseyip koruyor; dolayısıyla korunmasını emrediyor; uyulması gereken işte o emir. İnanan kadınlar Allah’a mutidir.
Ama hasanoktem’in muteber Talat Koçyiğit’i, Erkekler Klübünün bir militanı olarak kendini klüp fanatizmine öyle bir kaptırmış ki, Allah’ın bu apaçık hükmünü dahi bakın nasıl çarpıtıyor:
(kocalarına) itaat eden ... kadınlar
Sonra da bizim sayın Ferec Hüdür’ümüz ve onun görüşünü paylaşan sevgili hasanokten’imiz, "Aman bizim koç yiyitlerimizin kelimelerine dokunmayın!" diyor. Efendim, Yüce Allah’ın "Ben indirdim; Ben koruyacağım," dediği Zikr’in kelimeleri imiş onlar.
Ah, ah, ah. Sürahi Nine bunu bi duysa öyle bi "Pöh!" çeker ki.
Konuyu asıl mecrasından çıkarıp ayetlere verilen yanlış anlamlara getirdinki,buradaki hiç kimse falanın vya filanın mealini mutlaklaştırmıyor.Bundan dolayı da senin getirdiğin açılım ve anlamları da değerlendirmeye çabalıyoruz.Eğer,şu anki Kuranın tertibinin ilahi olduğu noktasında uzlaşmaya vardıysanız,bu tür meal hataları tartışmasına devam edebilirsiniz,yok,beşeri müdahelelerin orijinal ayetlere sindiği noktasında iseniz o zaman,kaç ayetin bu müdaheleye maruz kaldığını yazın da onları tartışalım.
Kıraat farklılıkları meselesi bu alanla ilgili olup farklı kıraatların aslında orijinalde olmayıp yorum farklılıklarına ve ayeti başka türlü anlamaya vesile kılmak amacıyla ortaya çıktığını düşünüyorum.
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Harekeleme sonradan yapılan bir işlem değil midir? Dün ve bugün yürürlükte olan Arapça'da aslında hareke var mı? Bir Arap harekeye ihtiyaç duyar mı?
Nebati dilinden evrilen Arapça'da o gün nokta ve hareke olmazken Hz. Muhammed'in elindeki Kur'an metinlerinin noktalı ve harekeli olması nasıl izah edilir? Zaten muhatap Araplar ve zaten metinlerde ne dendiği Resul tarafından açıklanıyor ve herkes tarafından şüpheye yer bırakmayacak düzeyde biliniyor. Açıktır ki harekeleme Arap olmayanlara bir kolaylık ve çarpıtmaya yada yanlış anlaşılmaya müsait durumları önlemeye dönük bir BEŞERİ girişimdir. Bu meseleye iyiniyetle baktığımızda böyle. Belki de birileri Devlet Eliyle ve Ferdi Yorumlarla şekillenmiş bir kutsal kitap türetme adına böyle bir çaba içine girmiştir. Aktör haccacı zalim olunca... Ve o gün yapılan zulümler gözönünde tutulunca...
Hangi nedenle olursa olsun, işin içinde beşeri girişim olduğundan ötürü de mesele yanlışlığa elverişlidir. Hasan AKÇAY'ın verdiği Enkihu/İnkihu Evlenin/Evlendirin örneğinde olduğu gibi.
Şüphesiz ki Allah'ın Zikri O'nun tarafından korunmaktadır fakat mushaf için aynı şeyi söylemek (noktalama ve harekeleme işleminden sonra) iddialı bir söylem olacaktır. Hele de örnekler ortadayken...
Hasan AKÇAY meallendirme düzeyindeki çarpıtmalara işaret etti üstteki iletilerinde. Adamlar parantezle yada parantezsiz sokuşturuyorlar beşeri görüşlerini Allah'ın kelamına. Bu meal düzeyinde böyle oluyor, orijinal metin düzeyinde ise harekeleme veya noktalama ile oluyor.
Despot halifeler ve Barbar Emir Haccac mealcilerimizden daha mı insaflıydılar acaba? Mealleri kutsamıyoruz da harekeleri neden kutsuyoruz?
Bence bugün ehliyetli ve liyakatli müminler eliyle hakereleri kutsamadan yapılacak Kur'an çalışmaları çok büyük ehemmiyet arzetmektedir.
Not: Bildiğimden yada iddialı olduğumdan yazıyor değilim. Sadece sesli düşünüyorum ve öğrenme amaçlı soruyorum.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Ama hasanoktem’in muteber Talat Koçyiğit’i, Erkekler Klübünün bir militanı olarak kendini klüp fanatizmine öyle bir kaptırmış ki, Allah’ın bu apaçık hükmünü dahi bakın nasıl çarpıtıyor:
(kocalarına) itaat eden ... kadınlar
Sonra da bizim sayın Ferec Hüdür’ümüz ve onun görüşünü paylaşan sevgili hasanokten’imiz, "Aman bizim koç yiyitlerimizin kelimelerine dokunmayın!" diyor. Efendim, Yüce Allah’ın "Ben indirdim; Ben koruyacağım," dediği Zik’in kelimeleri imiş onlar.
Ah, ah, ah. Sürahi Nine bunu bi duysa öyle bi "Pöh!" çeker ki.
selam,
sünnet/hadis konusundan dolayı anlaşmamıza imkan olmayan neTalat Kocyiğitin ne de diğerlerinin benim muteberim olmadığını-olamayacağını, erkekler kulübü mulübü diye bir davamızın olmadığını/olamayacağını, sizinde aynen yaptığınız gibi ( yaklaşık 120 ilahiyatçı ( o ne demekse! ) nın sizinde söylediğiniz gibi benimde o meal/tefsir sahiplerinden bahsettiğimi pek ala bilmenize rağmen, Ayetleri, sözleri, kelimeleri zorlama/çarpıtma konusundaki uzmanlığınızı ve kullanılmaması gereken en kötü uslubu bile kullanmaktan çekinmeyen bu kötü ötesi tarzınızı bildiğimden, yazınızı okuyunca çok şaşırmadım doğrusu.
Hem Aişe valide'mize, yapılan iftiranın '' ifk '' hadisesinin Yüce Allah tarafından temize çıkarıldığınıda bilmeniz gerekirdi. o halde o konuşma uslup ve tarzınız, Aişe valide' mize saygı değildi. bakınız:24 Nur 11-20
Ayetlere meal ve tefsir sahiplerinin verdiği doğru veya yanlış anlamlara bakmak ayrı bir şeydir,(haşa) Kur'an mana/ şekil bakımından korunmamıştır demek bambaşka bir şeydir.bunu bilmiyor olamazsınız. Kur'an her yönden ve her bakımından korunmuştur.Ayetler bize bunu açıkça göstermektedir.bizim davamız/derdimiz , gündelik hevesleriniz uğruna / değişen beşeri istekleriniz adına Kur'an'ı çarpıtmayın davasıdır.Ayetleri /kelimeleri ,120 ilahiyatçı(!) geneli böyle karar almış delilsizliğiyle değiştirme vebaline girmeyin davasıdır. o ilahiyatçıların, konu ile ilgili karar verirken , ilgili hadisleri baz aldıklarını ve Ayeti bu rivayetlerin bakış açısıyla yorumlayıp , çoğunluğun kabul ettiği (konsensüz mü?) bir şekilde ,hem hadislerden, hemde günün koşullarından da etkilenerek , karar verdiklerini de pek ala biliyor olmanız gerekirdi. ama , çarpıtma merakınız ve zorlama konusundaki uzmanlığınız,bu kelimenin Ayet'teki anlamını bulmaktan çıkarıp, size Sürahi nineyi bile konuya dahil ettirdi. Sürahi Nine ile , Nisa 34 Ayetinde bahsedilen anlamları ancak, çarpıtma ve zorlama uzmanı olan sevgili Hasan Akcay kardeşimiz çakıştırmayı başarabilirdi.ama yine başaramadı... Sürahi Nine'ce : '' Pöh !'' '' Pöh !''
NOT: bu forumda, Fereç Hüdür'ün iletilerinin bulunduğu sahifeler :
buradaki hiç kimse falanın vya filanın mealini mutlaklaştırmıyor (adalet)
Çok güzel.
Eğer,şu anki Kuranın tertibinin ilahi olduğu noktasında uzlaşmaya vardıysanız, bu tür meal hataları tartışmasına devam edebilirsiniz
Kuran’ın mevcut tertibine ister ilahî ister beşerî gözüyle bakılsın bence dokunulmamalı. Forumda bunu ısrarla söyledim ve tertibin değil beşerî harekeleme fesadının ve anlam çarpıtmalarının üzerine gidilmesini önerdim.
yok,beşeri müdahelelerin orijinal ayetlere sindiği noktasında iseniz
Kıraat farklılıkları meselesi bu alanla ilgili olup farklı kıraatların aslında orijinalde olmayıp yorum farklılıklarına ve ayeti başka türlü anlamaya vesile kılmak amacıyla ortaya çıktığını düşünüyorum.
Yine orijinal diyorsun; eğer Zikr demek istiyorsan aslında Allah’ın indirdiği manalardır Zikr. Mushafın kağıdı, harfleri, yazımı... beşerîdir; onları insanlar üretti. Ama Zikr kesinlikle ilahîdir; onu Allah indirdi. Zikr'i hiç kimse "farklılıklar"la filan yaralayıp değiştiremez çünkü onu müttakiler marifetiyle Allah koruyor.
Kısaca açıklamaya çalışayım:
4:3’teki NKH örneğinde görüldüğü üzere beşeren yanlış tercih edilmiş olan harekeler ve 4:34’teki KaVaMa, kanitatün, nüşuz,DaRaBe örneklerindegörüldüğü üzere ilahî sözlerin uğradığı çarpıtmalar er ya da geç ama mutlaka müttakiler tarafında giderilir. Çünkü ya o fesat yok olacak ya İslam. Allah İslamın yok olmasına izin vermiyeceğine göre...
Benim önerim, biz de karınca kararınca üzerimize düşeni yapmak için yanlışların üzerine iyiniyetle ve cesaretle yürüyelim; "Bunlar Allah’ın koruması altında!" filan diye saçmalayıp yanlışların üzerine şal örtmeyi bırakalım.
Biz de karınca kararınca üzerimize düşeni yapalım önerisi haddi aşan bir iddia olarak görülebilir. Görüşlerimizi paylaşıyoruz şunun şurasında; nedir bu İslamı kurtaran adam havaları?
Belki haklısınız. Ama öneriyi yine de bi düşünün. Nisa 34'teki KaVaMa fiili üzerine yaptığım yorum bağlamında, örneğin.
Adaşımın alıntıladığı çevirilere göre erkeklerin hükmeden konumda olması gerekiyor; kadınların ise hükmedilen.
Ben buna itirazen basit bir şey söyledim:
Hükmeden-hükmedilen ilişkisi erkek üst, kadın ast demek; yani eşitsizlik. Ama 3:195 ve 4:25'te "hepiniz birsiniz -ba'düküm bin badin" denerek açıklanan eşitlik ilkesiyle çelişiyor bu. Oysa Kuran'da çelişki olamaz (4:82). Demek ki birinden biri yanlış. Yani ya "Hepiniz birsiniz," diyen haşa Allah yalan söylüyor ya da "Erkekler kadınların hakimi ve yöneticisidir," diyen o meal sahipleri. Kararınızı verin.
Karar vermenizi kolaylaştıracak bir de kanıt getirdim: aynı sûrenin 135 nci ayetindeki KaVaMa fiili destek olmak anlamındadır; hakim ve yönetici olmak değil.
Tamam, görüşlerimizi açıklıyoruz şunun şurasında... da sizi düşünmeye davet etmedi mi bu açıklama, karınca kararınca? Ama susuyorsunuz; neden?
Ve ilahen korunanın, harekeler ve mealler değil Zikr olduğu gerçeği; bunu da dile getirmeye çalıştım. Zikr asla değiştirilemez ve çarpıtılamaz çünkü ilahî anlamdır o. Çarpıklık ancak bizim anlayışımızda meydana gelmiştir; Zikr'de değil. O, hep doğrudur. O halde bize düşen, KaVaMa ile ilgili olarak yapmaya çalıştığım gibi, anlayışımızı düzeltmek olsa gerek. Değil mi? Zikr'in masuniyetine ancak o yoldan yaklaşabiliriz.
Lütfen eleştirin.
Neden haddi aşan bir iddia olsun? Tam aksine, forumda zaten yapmaya çalıştğımız şey bu. Forumun işi, işlevi.
Önceki yazımda da belirttiğim gibi bana göre, Kur’an’ı tahrif edebilmenin manası İnsanlığın elinde bulunan Kur’an Metnini şüpheli hala getirebilecek bir çalışma ortaya koyabilmek şartına bağlıdır. Bunun dışında bazı kimselerin Kur’an kelimelerine kendilerine göre manalar vermesi veya 19. Tabir edilen kimselerin yaptığı gibi Tövbe süresinin son iki ayetini inkar ederek bu iki ayetin yer almadığı Kur’an bastırıp, bastırdıkları bu Noksan Kur’an’ı asıl Kur’an olarak kabul ettirme çabaları değildir, hatta bazı kimseler çıkıp Kur’an’dan sahife koparmak veya kelime silmek suretiyle işte Kur’an’ı değiştirdik demeleri de değildir. Eskiden olduğu gibi bu günde insanlığın elinde geçerli olarak kabul edilen tek bir Kur’an bulunmaktadır. Aksini iddia edenlerin iddialarını destekleyecek an azından geçerli olarak kabul edilen bir veya birden fazla değişik Kur’an göstermeleri gerekir, bizim geçerli olarak Kabul edip İman ettiğimiz Kur’an bellidir, bundan daha değişik bir Kur’an’ın varlığını iddia eden kimselerin bu iddiaları arkasında durarak kendilerince geçerli olan Kur’an’ı ortaya koymaları gerekir, bizim iman ettiğimiz Kur’an’ı şüpheli hale getirebilecek herhangi başka bir Kur’an varsa bunu açıkça ortaya koyunuz ki, ne demek istediğiniz açıkça ortaya çıksın. Eğer bunu yapamıyorsanız, Kur’an dışından Kur’an’a noksanlık iddia etmeniz yeni bir şey değildir eskilerden beri bir çok kimseler bu tür iddialarda bulunmuşlardı, bunu yaparken de Peygamberimiz adına uydurdukları rivayetleri delil olarak gösteriyorlardı, Kimileri Kur'an noksandır, kimileri fazladır, kimileri de falanca ayet Kur’an’da bulunduğu şekliyle değilde başkaca bir söz iddiasıyla ortaya çıktıkları gibi, Kur’an ayetini keçi yedi diyenlere kadar çesit çesit iddialarda bulunmuşlardı, bütün bu saldırılara rağmen Kur’an insanlığın elinde geçerli tek bir nüsha olarak sapasağlam durmaktadır. Daha öncede belirttiğim gibi bugün için aksini iddia edenlerin yaptığı, eskilerin yaptığı yanında basit ve amatörce kalmaktadır. Şöyle ki:
Adımı yazmak suretiyle konu ortaya koymaya çalısan Sayın Akçay’ın iddialarına, örnek olsun diye bakalım, şöyle demektedir.
“
Sayın Hüdür’ün ciddiyetten uzak bulduğu, bir iddiadır. Ama o iddianın sahipleri hakkında ne düşünür, bilmiyorum. Örnegin The Guardian* gazetesindedeki bir yazıda görüşlerini bildiren Dr Puin ve Profesör Allen Jones ciddiyetten uzak iddialar öne süren kişiler midir?
Puin
diyor ki:
Y
ıllar geçtikçe Kuran’ı doğru okumak güçleşti. İnsanlar mantıklı anlamlar çikarabilmek için onda değişiklikler yapma yoluna gittiler. Örnegin Miladî 694-714 döneminin Irak valisi olan Haccan bin Yusuf Kuran’a 1 000’i aşkın elif harfi boca etmekle övünüyor.
Oxford
Üniversitesi’nin Kuran Araştırmaları kürüsüsünde görevli Profesör Allen Jones, aynı görüşte.
Puin
’e göre mushafa harekelerin konmasına da Haccac öncülük etmiştir. Şöyle diyor: ”Onun ön ayak olduğu değişiklik, Kuran’ın tarihinde bir dönüm noktasıdır.”
Ondan
sonra “Kuran’ın yazımı sabitleşti”.
CEVABIM: Kur’an’a biri içeriğinden biride dışarısından olmak üzere iki şekilde bakmak mümkündür, Ben Kur’an’a içeriğini esas alarak bakan bir kimseyim, dışarısından bakan kimselerin kim olurlarsa olsununlar, Kur’an’ın içeriğine uymayan sözlerinin benim için hiçbir önemi veya ciddiye alabileceğim bir yönü yoktur, sönümünde arkasındayım çalısmalarımı incelediysen, bu konuda hadis adı altında ileri sürülmüş bir çok sözü Kur’an’ın içeriğine uymadığından dolayı ret ettiğimi görmüşsündür. Sen ise, Bugün elde mevcut olan Kur’an’a 1000 elif boca edildiğini başka bir ifadeyle eklendiğini, benim için hiçbir mana ifade etmeyen Dr Puin ve Profesör Allen Jones’in sözüne dayandırarak iddia etmektesin, o zaman iddianda sadıksan bu iddia ettiğin 1000 eliflik fazlalığı içermeyen bir ikinci Kur’an bana göster. Göster ki somut olarak ne dediğin anlaşılsın. Sakın elinde o 1000 elif noksanlı Kur’an olmadığını söyleme, o zaman sana göre, Allah bugün 1000 elif fazlalıklı Kur’an’ın İnsanlığın elinde ve dilinde olmasına müsaade etti de, 1000 elif fazlalıksız olanın yani sana göre asıl olanın yok olmasına mı müsaade etti.
Diğer bir iddiası:
Allah
Teâlâ'nın kelimelerini değiştirebilecek hiç bir kimse yoktur. Amenna ama hangi açıdan; anlam açısından mı, şekil açısından mı?
E
ğer "Şekil açısından!" diyorsanız örnegin Sebe 19'daki RBN ve BD'nin mevcut harekelere göre rabbena ve bâid diye okunan şekilleri mi M Esed'in önerdigi harekelere göre rabbuna ve ba'ade diye okunan şekilleri mi?
Ayr
ıca bazı insanlar Allah'ın murat ettiği anlamı da değiştirmeye kalkışamaz mı? Örnegin Yüce Allah'ın Nisa 34'te "(Kadınları) dövün!"dediğini yüzyıllardır öne sürmüyorlar mı; sonra da 120'si tarabyalarda bir araya gelip "Allah orada dövün deniyor, uzaklaştırın diyor şeklinde tashihler yapmıyorlar mı?
Girin
DİB'in sitesine, o tashih hakkındaki açıklamayı okuyun. Sonra bir de henüz yeni baskı yapamamış olan mevcut meallere bakın ve dövün kelimesinin pişmiş kelle gibi suratınıza sırıttığını görün.
Güzel
kardeşim! Bize düşen böyle aslı astarı olmayan iddialar öne sürmek olamaz; bize düşen, yanlışları düzeltmeye çalismaktir her halde!
Yani
biz Müslümanlar, kendimize düşeni yapacağız ki Allah'ın sözleri değişmeyecek.
Sevgi
ile, Hasan akçay
CEVABIM: Bu nasıl mantıktır ki şöyle demekte, , Kur’an’daki “Sebe 19'daki RBN ve BD'nin mevcut harekelere göre rabbena ve bâid diye okunan şekilleri mi M Esed'in önerdigi harekelere göre rabbuna ve ba'ade diye okunan şekilleri mi? Bahsettiğin kelimeyi insanlar Ellerinde mevcut Kur’an’da bulunan harekeli şekliyle değilde, M Esadın Kur’an dışından teklif ettiği harekeli şekliyle mi okumalıdırlar diye bilmektesin, kimmiş bu M Esad, yarın başkaları çıkıp başka şeyler teklif edebilir, senin için bu teklifler ne mana ifade etmektedir, yoksa sen Kur’an dışında söylenen bu gibi sözlere mi iman ediyorsun. Ben Kur’an’ın içeriğinde yer eden Kelimelere iman etmişim bazı kimselerin Kur’an dışında söylediği sözlere değil. Ayrıca 120 kişi toplanmışta Daraba kelimesine uzaklaştırma manası vermelerini veya Mealleri konu etmene gelince, şu veya bu şekilde İnsanlar Kur’an kelimelerine kendilerine göre mana verebilirler, bu Kur’an’ın Allah tarafından korunmuşluğunu ihlal eden bir olay değildir, Allah Kur’an’ı korumayı taahhüt etmiş, Kur’an’ı okuyan insanların mantığını değil, sen bu iki şeyi bir birine karıştırmaktasın.
Diğer bir iddiası:
“Değerli adalet, diyorsun ki: M.Esed...la yüs'el değildir yani yanılır. Çok güzel. Peki, Hz Peygamber'in harekesiz mushafını harekeli hale getiren zevat la yüs'el midir?”
CEVABIM: Kur’an’ın sonradan hareketlendirilmesi mümkün değildir, zira bu onun yazılı olarak tebliğini engelleyen bir olay demektir, Kur’an evrenseldir, yalnız Araplara inmiş bir kitap değildir, iddiana göre 65 yıl süreyle Arapların Kur’an’ı harekesiz okuduklarını söylemektesin, Arap olmayan dileri de Arapça olmayan diğer insanlar 65 yıl süreyle harekesiz Kur’an’ı nasıl okuyabildiler. Yoksa sana göre 65 yıl süreyle Araplardan başkası Müslüman mı olmadı. Kur’an’ın evrenselliğiyle ilgili olarak Kur’an’dan mealen:
-
Hayır ve bereketi sonsuzdur, o zatın ki, furkanı kulu üzerine indirdi ki: Bütün âlemlere bir sakındırıcı olsun. 25/1
-
Ve seni göndermedik, ancak bütün insanlar için bir müjdeleyici ve bir korkutucu olarak gönderdik. Fakat insanların pek çoğu bilmezler. 34/28
Diğer bir husus dediğine göre aradan 65 yıl geçtikten sonra Kur’an üzerinde harekelendirme, noktala ve 1000 eliflik eklemeler yapıldıysa bu değişiklik 65 lık süre içerisinde yazılmış ve İslam aleminde Mevcut olan bütün Kur’an nüshalarına nasıl gidip yerleşti, öyle ki Emeviler’i kabul etmeyen ve Ellerinde Kur’an bulunan kimseler bu değişikliği nasıl kabul ettiler, hele Hacac’ı zalimin elinden alarak. Ayrıca, Bizim inancımıza göre Kur’an’a İnanan Müslüman Cinlerde mevcuttur, iddia ettiğin değişiklikleri onlar da kabul ettiler mi, Arap ve Arap olmayan Kur’an hafızları harekesiz Kur’an’ı ezberlerine ne şekilde hıfzediyorlardı, hangi okuyuşla ve neye göre.
Benim bir yazımı ele alarak şaşırdığını söylemesi:
“
4-.......Enes İbn Mâlik el -Ensâri den rivayet ettiler ki:........ “Peygamber hücrenin perdesini açtı da, bizlere bakmaya başladı. Kendisi ayakta duruyor ve yüzü de Mushaf yaprağı gibi parlıyordu......” (Buhari, kitabu’l -Ezân 72 cilt 2 sayfa 707 - 708 Ötüken 1987)
Bu rivayette de peygamberin zamanında Mushaf’ın yani kitap halinde Kur’an’ın, parlak sahifelere yazılı olarak mevcut olduğunu itiraf etmişlerdir. Zira var idi ki peygamberin yüzünü onun sahifelerine benzetmişlerdir.
Hz
Peygamber'in yüzü mushaf gibi görünmüş; işte size vahyin onun döneminde kitap halinde Kuran olduğuna kanıt! Şaşirdığım için özür dilerim.”
CEVABIM: Bu ispat tarzıma şaşırdıysan, bana göre şundan emin ol benim mantığımla senin mantığın bir birinden çok farklı ve uzak şeylerdir, bir kimse bir şeyi bir şeye benzetiyorsa, benzetmesine esas aldığı şey mevcut değilse veya boş ise, o kimse ya saçmalıyor, yada aklından zoru vardır. Fakat rivayetçiler bunu ciddi olarak iddia ettiklerinden, bende bunu onların itiraf ve kabulü olarak ele aldım, bunun nesine şaşıyorsun.
Sonuç olarak, İddialarında bahsettiğin 1000 elif noksanlı ve harekesiz Kur’an’ı somut olarak ortaya koymanı bekliyorum, Ayrıca beni muhatap alarak söz söylediğinde rivayetleri, mealleri ve şahısların kişisel sözlerini bir tarafa bırakarak, yalnızca Kur’an ayetlerini konu et. Yoksa benim Kur’an’ı Tek Kaynak ve Tek Rehber kabul ettiğimi bilmiyor musun.
Fereç HÜDÜR
__________________ Kûran İslam Dininin Tek Kaynağı ve Tek Rehberidir
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma