Yazanlarda |
|
adalet Uzman Uye
Katılma Tarihi: 02 ekim 2006 Gönderilenler: 1195
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Ehli sünnet yazdı:
"Peki, bekleyelim de görelim.
Allah pisliğini kimlerin üzerine yağdıracak.?"
Rabbim aklını kullamayanların üzerine diyor,sen hala bekleyelim bakalım diyorsun.Sen aklını kullanmazsan daha çook beklersin kıyamete kadar.
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|
Yukarı dön |
|
|
Kadim Uzman Uye
Katılma Tarihi: 25 agustos 2006 Gönderilenler: 175
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Alıntı:
Ve kimlerin meali ile bana ayet açıklaması yapıyorsunuz? Bakın burada
da sorunlar var. Madem mealle sonuç bulacaksak Senin mealin ile benim
mealim tutmuyor. Kimin mealine uyacağız? |
|
|
Ehli Sünnet, arkadaşların tehdit edici tavırları olarak düşünmüşsen herkes adına senden özür dilerim. Ancak bir gerçeğin farkına vardırmak için Kuran' da bulunan bir tehditi inananlara göstermekten daha mantıklı ne olabilir?
Diyorsun ki kimin mealleri bu örnek gösterdiğiniz... Bu sitede kendi mealini yazacak kadar bilgisi olan ve hatta yazanlar bile var...Söylediğime dikkat edin, kendi meallerini. Allah' ın hükmü birdir. Değişim bulamazsın. İnsanlar ise kendilerine verilen bu kitap aracılığı ile o hükmü uygulamaya çalışırlar. Ahmet Mehmet' in dinini zorla etkilediğinde inanılmaz bir zorbalık ortaya çıkar. Ancak kişilerin durumu hakkında kişisel yorum yapılabilir. Elbetteki bu yorum sırasında kırıcı olmamak esastır. Ancak bakın siz de dediniz ki bu benim mealim değil. Buyrun siz de kendi mealinizi buraya getirin. Ancak bir çok ayet açık ve net okuyanlara. Geri kalan ayetler ise aklını kullananlara, araştıranlara açık. (ulul elbab) Buyrun siz de kendi yorumunuzu getirin bakalım. Neye dayanarak ayetlerin mealini gösteriyorsunuz. Temeller nedir gösterin tartışalım.
Hep bize derler ki eğer herkes kendine göre Kuran' ı yorumlarsa milyonlarca din olur. Evet olur. Ancak tek din İslam'dır Allah' ın indinde. Bu din hangi din? Bir harf hatası bile olmadan yorumlanıp anlaşılan görüş, mezhep, tarikat gösterin öyleyse... Yoksa mezhep imamlarının, tarikat şeyhlerinin bizleri cehennem azabından kurtaracağını düşünmek büyük gaflet olmaz mı? Her insan kendi bacağından asılacağına göre, her insan kendi anladığını uygulaması (aklını kullanarak) gerekmez mi? Bu milyonlarca din mi demektir? İnsanlar kendi yorumlarını eşine çoluk çocuğuna bile bence aşılamamalıdırlar. Kuran' ı eline verip oku, yaşa ve karar ver demelidirler. Ne bilirsin belki dinine dört elle sarılacak, belki dinden çıkacak. Kimin o gün geldiğinde anası, babası, evladı, karısı umurunda olacak? Yaşantınla örnek olmak varken zorbalıkla bu dini kabul ettirmekteki amaç nedir? Çocuğunun aklı yok mu? Aklı yoksa zaten muaf. Diyeceksiniz ki; toplumsal konulardaki bu milyonlarca görüş ne olacak. Diyemez miyiz -Efendiler bizler insanız, insan gibi bir toplum oluşturmanın temeli demokrasidir ve özgürlükçü düşüncedir. Özgürlükçü düşünceyi kullanan milletler, eğer bir rehberin ışığında yürümezler ise vicdanlarını dinleyip güzel sistemler kurabildikleri gibi, vicdanlarını dinlemeyip insanlık dışı sistem ve olaylara da imzalarını koymuşlardır. E bu onların en doğal hakkıdır. Çünkü zulmü insanlar kendileri hakederler. Bir çok azap ve felaket haddi aşan sistem yaptıklarından dolayı onlara inmedi mi? Özgürlükçü sistemde Kuran' ın getirdiklerini doğru bulan insanların fazla olması sistemin de o derece Kuran uyumlu olmasını sağlar. Tarihsel süreçte her iki tip medeniyetin de örneğine rastlamak mümkündür. Ancak unutulmamalıdır ki, gerçek tek din Allah' ın indindedir. Küresel bazda bizim yaşadığımız ise, milyarlarca insanın yorumlamalarının bileşeninden başka bişi değildir. Milyarlarca insanın yeryüzü düzeni konusunda oluşturdukları sistem bireysel sistemlerin bir bileşimi değil midir? Toplulukların oluşturdukları sistemler global sistemin bir alt sistemidir. Yerel sistemler ise toplulukların alt sistemidir. Yerel sistemler ise bireysel sistemlerin bir üst sistemidir. (En azından TV-Internet ve diğer medya organları gelene kadar böyle idi) Bu sistemler Kuran rehperliğinde olsun ya da olmasın insan yaratılışının özünü taşıdığı zaman sistem yine iyi bir sistem olmaktadır. Çünkü özgürlükçü bir sistemdir. Ancak sistem Kuran' ın sistemine (Allah' ın tek sünnetine) ne kadar yakın ise o kadar güzelleşmiş demektir. Ne kadar uzak ise o kadar da çirkinleşmiş demektir. Bizim, bir dini, birebir Allah' ın tek din budur dediği şekliyle eksiksiz ve hatasız yorumlamaya gücümüz yetse idi de, biz de eksiksiz uygulayabilse idik o zaman ne olurdu bir düşünün. Kimimizin kimimize takva anlamında ne üstünlüğü kalırdı? Takvanın derecesi bizim o dini yorumlayışımızın, Allah' ın indindeki dine ne kadar yakın olduğumuza bağlıdır diye düşünüyorum. Bu bizim bireysel dünyamızın derecesidir. Toplumsal dünyamızın takva derecesi ise toplumsal dünyanın Kuran' daki dine yakınlığı ile ilgilidir. Ben bu topluma Allah' ın değişmez sünneti açısından kendi görüşüm ile ne kadar katkı sağlayabilirsem o kadar takvamda yüksek demektir.
Ancak unutulmaması gereken bir diğer nokta ise günümüz Dünya' sının temelde ikiye ayrılmış olması gibi bir durumda söz konusu olmaktadır. Fikirlerin paylaşılması bazında sanal dünya inanılmaz bir devrim niteliğindedir. Coğrafi dünyaların belirlediği sınırlar ile kıtaların belirlediği sınırlar bir de yaşanış yoğunluklarına göre dinlerin belirlediği bölge sınırları yavaş yavaş ortadan kalkıyor görünmektedir. Dünya milyarlarca düşüncenin paylaşılabildiği tek bir topluma doğru ilerliyor görünmektedir. Sanki indirilen son kitabın her yere ulaşmasını ister gibi, fikir paylaşımı olabilmektedir. Kıyamet öncesi bize bu kitap gelmemişti demesinler der gibi, inanılmaz bir değişim yaşanmaktadır. Bu inanılmaz değişime uğrayan Dünya' mızı oluşturan global toplum ise hem daha evvel olan coğrafi, kıtasal, din kültürü ile belirlenmiş sınırlar içindeki alt gruplarca, hem de bu sanal dünyanın verdiği olanaklar ile şekillenen fikir toplumlarının matriksel bileşiminden oluşmaktadır. Haksız mıyım?Öyleyse bu topluluklara turandursuncular, yogacılar, hanifdostlar, iskender ali mihrciler, hristiyan bazlı topluluklar, yahudi bazlı gruplar, ateistler, deistler herkes katılmaktadırlar. Her bireyin kendini yakın hissettiği topluluğa, her alt topluluğun bir üst topluluğa ve en sonunda en üst topluluklarında global topluma etkisi sonucu sanal global bir sistem uluşmaktadır. Eski sınırların önemi ise günden güne azalmaktadır. Tamamen yok olacağını düşünmek mantıksız olsa da önemini yitireceği aşikardır. Çünkü yüz yüze konuşma, mektup v.s gibi iletişim araçlarının yerini farklı araç gereçler almaktadır.
Olaya farklı bir açıdan bakarsak eğer kendimize şu soruyu soralım, kıyamet kimin üzerine kopacaktır? Tüm insanlığın değil mi? Sanki bir güç -çok azınız hariç- (insanlar ve cinler) bu dinden uzaklaştınız der gibi kaçınılmaz sona doğru start vermiş görünüyor... CNN, BBC, AL-JAZEERA, CCTV, NTV, NTVRus, Euronews, Google, Yahoo, Hürriyet Gazetesi, forumtr, hanifdostlar, ozmena.com, turkeyforum hangi haber iletişim kanalını açarsanız açın. Gerçeği görmek pek te zor değil. Yaşananlar tek bir millete mal edilemez. Felaketler tek bir milletin başına inmiyor. Vahşet ve kan sadece bir bölgede olmuyor.
Allah Kuran' ı rehber edinip, O' nun indindeki tek din olan İslam' a katkıda bulunanları cehennem azabından korusun.
__________________ Zümer(27) Yemin olsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.
|
Yukarı dön |
|
|
adalet Uzman Uye
Katılma Tarihi: 02 ekim 2006 Gönderilenler: 1195
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kadim yazdı:
"İnsanlar kendi yorumlarını eşine çoluk çocuğuna bile bence aşılamamalıdırlar. Kuran' ı eline verip oku, yaşa ve karar ver demelidirler. Ne bilirsin belki dinine dört elle sarılacak, belki dinden çıkacak. Kimin o gün geldiğinde anası, babası, evladı, karısı umurunda olacak? Yaşantınla örnek olmak varken zorbalıkla bu dini kabul ettirmekteki amaç nedir? Çocuğunun aklı yok mu? Aklı yoksa zaten muaf."
Selam Kadim kardeş.
Sen çocuğun aklından bahsediyorsun ama bu ehli sünnet dini yüzünden neredeyse bir toplum aklını yitirmiş,suyunun suyu kişileri rabbileştierek din yaşadıklarını zannediyorlar.
Dolayısıyla toplumsal akıl ve hafıza yitikliği yaşandığı için,aklı olmayanları muhatap almaktan ziyade aklı olduğunu iddia ettikleri halde aklını kullanmayıp mukallitlik taslayanları uyarmak daha yerinde ve doğru değilmidir?
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|
Yukarı dön |
|
|
tarık Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 19 aralik 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 56
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
onlara size indirilene uyun dendiginde onlar biz atalarımızın üzerinde bulundugu şeye uyarız derler ayelini bunu göndererek tescilliyorsun bravo
|
Yukarı dön |
|
|
adalet Uzman Uye
Katılma Tarihi: 02 ekim 2006 Gönderilenler: 1195
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
tarık yazdı:
onlara size indirilene uyun dendiginde onlar biz atalarımızın üzerinde bulundugu şeye uyarız derler.
ayetini bunu göndererek tescilliyorsun bravo
Bravo olan ne Tarık?.Üstelik ayeti yarım yazman doğrumu?Lütfen Kurana saygılı ol ve Bektaşiler gibi ayeti yarım yazma.
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|
Yukarı dön |
|
|
Kadim Uzman Uye
Katılma Tarihi: 25 agustos 2006 Gönderilenler: 175
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
@sevgili adalet
Aslında, dinin toplumsal olarak ele alınışı çok tehlikelidir. Geçmişte dinlerin kitlesel bir biçimde, tam ve bireysel olarak sorgulanmadan, sadece o toplumun başı olan kişi ya da zümreler, bir dini seçti diye kabul edilmeleri; inanılmaz büyük sorunlar yaratmış görünmektedir. Kitlesel olarak bir dini kabul ettirmek yerine, peygamberimizin yaptığı gibi, tebliğin iletileceği ülke kralına tebliğ evveli iletilmeli ve daha sonra halk, özgür bir biçimde bu din çağrısı konusunda bilgilendirilmeli idi, sanırım. Peygamberimizden sonra gelen islam devletleri, sanırım, bu dini topyekün kabul edin yöntemini seçmişe benziyor. Bu nasr suresinin yanlış algılanmış olmasından olabilir mi bilmiyorum.
Nasr Suresi
1. Allah'ın yardımı ve fetih geldiğinde, 2. Ve insanları kitleler halinde Allah'ın dinine girerken gördüğünde, 3. Tespih et Rabbini O'na hamt ile! Ve O'ndan af dile! Çünkü O, Tevvâb'dır, günahları affeder sınırsız bir şekilde.
Ancak bireysel bazda özgürce kabul edilipte, kitlesel İslam' a geçiş oldu mu, bunu da tam bilmiyorum. Ancak geçmiş tarihlerde bu özgürlüklerin varlığından söz etmek pek akıl karı olmasa gerek. Tarih kitapları eski şartları pek te özgürlükçü göstermiyor açıkçası. Öyle ki islam dinini yayacağız diye gidilen her yer işgal edilmiş burası bizimdir denilmiş ve dünya tek bir ümmet olana dek savaşılmaya çalışılmış. Bilmiyorum bunlar şu ayeti hiç görmediler mi?
Maide (48) Sana da Kitap'ı hak olarak indirdik. Kitap'tan onun yanında bulunanı tasdikleyici ve onu denetleyip güvenilirliğini sağlayıcı olarak... O halde onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, Hak'tan sana gelenden uzaklaşıp onların keyiflerine uyma. Sizden her biri için bir yol/şerîat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size, tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir.
Bunun birçok örneğini başta Osmanlı' da olmak üzere bir çok medeniyette görmek mümkündür. Bu bir çok din için de böyle olagelmiş sanırım. Ancak bu noktadan sonra toplu din değişimlerinin hangi yöntemlerle yapıldığına bakmak gerekir diye düşünüyorum. Acaba insanların bu dini seçmeleri için hangi hadisler uyduruldu. Hangi davranışlar bu dine geçecekler için mantıklı gösterilmeye çalışıldı da bugünece milyonca hadis türedi. Emeviler acaba İslam' ı nasıl yaydılar? Yoksa her önlerine geçen topluluk üzerinde hakimiyet kurarken bu dini kullanıp ta olmadık hadislerle o toplumlara da mı yaranmaya çalıştılar. Bu zanlar ışığında, -bilmiyorum bu yeni bir terim mi sizler için ama benim için çok önemli bir terim- " toplumsal takva " olayının ayrı bir başlık altında değerlendirilmesi gerektiği görüşündeyim. Çünkü toplu akıl yitimleri bu başlık altında daha güzel işlenebilir kanaatindeyim. Tarihteki toplumsal takva seviyelerindeki inanılmaz düşüşler; azapların sebebi olmuştur, diye düşünüyorum. Örneğin; Lut kavmi gibi kavimlerin ve toplumların "toplumsal takva seviyelerinin ortalamasının" nerede ise hayvanlardan aşağı seviyelere düşmüş olması onların başını yakmıştır.
Hud Suresi
78. Lût'un kavmi koşarak onun yanına geldi. Bunlar daha önce de kötülükler yapmışlardı. Lût dedi ki: "Ey toplumum! İşte şunlar kızlarım. Onlar sizin için daha temiz. Allah'tan korkun da misafirlerim önünde beni rezil etmeyin. İçinizde olgun bir adam yok mu?" 79. Dediler ki: "Senin kızlarında hakkımız olmadığını çok iyi biliyorsun. Ne istediğimizi de çok iyi biliyorsun."
Onların başlarına gelen azap; onların Allah' a inanmayıp, şirk koşmalarının dışında, eşcinsellik gibi inanılmaz iğrenç bir eylemi de gerçekleştirmiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Bunun gibi bir başka kavim; Allah' a şirk koşmalarının yanında, tartıda hile konusunda ve faiz konusunda haddi aşmalarından dolayı cezalandırılmıştır.
Araf (85) Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Şöyle dedi: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Size O'ndan başka ilah yok! Size Rabbinizden açık bir kanıt gelmiştir. Ölçü ve tartıda dürüst davranın. İnsanların eşyasına el koymaya tenezzül etmeyin. Yeryüzünde, orası barışa kavuştuktan sonra bozgun çıkarmayın. Eğer inanan insanlarsanız bu sizin için daha hayırlıdır."
Görüldüğü gibi bir toplumda kitlesel olan her değişim inanılmaz kötü sonuçlar doğurmaktadır. Özellikle taklitçilikte bu değişimlerde çok önemli bir unsur gibi görünmektedir de. Ancak işin özünü anlayanlar bu taklitten de vazgeçebilmektedirler. Bunun yanında her ne zaman bir toplum bir elçi ile nimetlendirildiğinde o toplumda inanılmaz bir "toplumsal takva seviye yükselişi" görülmektedir. Süleyman peygamber, Muhammed peygamber gibi. Elbetteki bazı durumlarda peygamberler es bile geçilebilmektedir, Hz İsa peygamber gibi... Ancak her nedense (tabi şeytan diyoz biz buna) toplumlar bir süre sonra hakkı terkedip sapabiliyorlar da. Neyse işin kısası toplumsal takva seviyesi milletlerin ölçüsü olmalıdır. Bu da bütün bireylerin takva seviyelerinin bileşimidir. Ahmet' in eşcinsel olması Mehmet' in böyle bir özelliğinin olmaması ile nötrleştiği müddetçe o toplum dengede durmaktadır. Sistem de budur zaten. İnsan gibi yaşayabilmek ve o sisteme en uygun şekilde yaşayabilmek, aklı başında olanların görevidir. İnsan, bulunduğu toplumun toplumsal takva seviyesini yükseltmek için çalışmalıdır da ayrıca. Bunu bir bakıma toplumda görülen gediklerin, boşlukların doldurulması olarak ta görebiliriz. Nerede bir çarpıklık var ise o çarpıklığı yok etmektir amaç. Sisteme uyum sağlamaktır her halükarda ve sistemin yıkılmamasını sağlamaktır. Birinin yaptığı alışılmadık değişime, farklı bir değişimle karşılık vermektir. Biri ışığı kapattığında, ışığı açmaktır. Birden aklıma Bruce Lee' nin bir sözü geldi çok güzel. Hadi onun hayat felsefesi ile devam edelim... Hatta gelin onun ağzından dinleyelim onun hayat felsefesinin ne olduğunu... Öyle ki o bence martial arts ustasının yanısıra hayat felsefesi açısından bir çok filozoftan daha üstündür. Çünkü felsefesini oturduğu yerden söylememiş, uygulamıştır da.
http://www.youtube.com/watch?v=UZQGYJbV9mw&mode=related& amp; amp; amp; amp; amp; amp;search=
"Empty your mind. Be formless, shapeless. Like water. You put water into a bottle and it becomes the bottle. You put in a teapot, it becomes the teapot. Water can flow, or it can crash. Be water, my friend! "
"Kafanı boşalt (tüm rahatsız edici düşüncelerden kurtul). Önceden belirlenmiş basmakalıpçılıktan, şekilsellikten ve biçimsellikten kurtul (taklitçilik) . Sistem neyi gerektirirse onun gerektirdiği şekle gir. Aynı su gibi. Çay fincanına koyarsan hemen onun şekline bürünür ve çay fincanına benzer. Bardağa koyarsan hemen bardağın şeklini alır. Su akar ya da çarpar. Su gibi ol, arkadaşım."
Kuran' ı anlayabilmek için kafamızı boşaltıp, bizi rahatsız eden herşeyi, atalardan gelen eski tüm basmakalıp şekil ve biçimleri yok edip, %100 doğru olduğuna inandığımız bir sistemin; yani sadece Kuran' ın öğütlerle rehber olmaya çalıştığı Allah' ın değişmez sünnet sisteminin istediğini yapmak için onun belirlediği sisteme uymak gerektiğini kavramalıyız. Çünkü Allah' ın sistemi fincanı tam doldurur. Eğer şekilcilikten ve taklitçilikten kurtulamaz isek ne fincana benzeriz ne de bardağa çünkü su değilizdir. Fincana bir çakıl taşını sokmaya çalışmaktan farkı yoktur ataların dinine uymanın. Taşı fincana koyarsak taşla fincan arasında birçok boşluk ve gedik kalır. Taşı fincana koymak yerine, fincanı taştan çıkarmaya gayret edip, fincandaki su olmak gerekir. :) Su mu akıl, taş mı akıl? Su akar ya da çarpar. Taşsa çarpar ya da kırar. Bizim istediğimiz nedir? O sistemi yıkmak mı o sistemi dengede tutmak mı? Herkes cennete gidemeyeceğine göre, herkes te cehennemlik olmayacağına göre. Bireysel bazda üzerimize düşeni yapıp mensubu bulunduğumuz toplumların ve toplulukların(sanal ya da farklı) yıkılmamasını sağlayıp dengeyi korumalıyız. Sistem herhali ile Allah' ın sistemidir. Birileri sünni de olsa, alevi de olsa, katolik hristiyan da olsa, mason da olsa, hanif dostlar üyesi de olsa, doğayı koruyanlar derneği üyesi de olsa, satanistler de olsa bu dengenin bir unsuru olduklarını bilip bizde kendi üzerimize düşen görevi yapmalıyız. Birilerini zorla bir dine ya da düşünce sistemine sokmak yerine, kendi bireysel yaşantımız ile onlara örnek olmaya çalışmalıyız. Çünkü hidayete erdirilecek olan ister bizim vesilemizle olsun ister başka vesileler ile mutlaka hidayete Allah' ın izni ile erdirilecektir.
İşin özü kıyamete kadar, fincanda taş olmaya çalışanlar da olacaktır, fincanla o taş arasını dolduran su olmaya çalışanlar da. Öyle ki denge korunabilsin... Öyleyse rabbimizin sözüyle noktayı koyalım...
Bakara (30) Bir zamanlar Rabbin meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım." demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı: "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamt ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz." Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim."
Ve bu haliyle şimdi sizi meleklerin bilmediği ancak Allah' ın "Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim." dediği bilinmeyeni düşünmeye davet ediyorum...
Sevgiyle...
__________________ Zümer(27) Yemin olsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.
|
Yukarı dön |
|
|
dost1 Admin Group
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamün Aleyküm! Değerli Kadim Kardeşim!
Sana ne diyeyim?
Ağzımdan çıkacak tek cümle,
ALLAH RAZI OLSUN.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
Rabbim cümlemizin de ilmini artırsın.İnşaAllah.
|
Yukarı dön |
|
|
darkspace852 Yeni Uye
Katılma Tarihi: 26 eylul 2010 Gönderilenler: 1
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ALLAH'A ŞIRK KOŞMAYIN, SIZ KUR'AN da bir şeylerin eksik
bırakıldığını mı düşünüyorsunuz da HADIS ipine
sarılıyorsunuz? Siz Allah'ın dinine mi iman ediyorsunuz,
yoksa Mezheplerinizin dinine mi? Eğer Allah'ın dinine
iman ediyorsanız, bilin ki Resulullah'a da itaat
ediyorsunuz. Eğer mezheplerinizin dinine inanıyorsanız şu
ayeti yüzlerce kez okuyun:
Onlar, ALLAH`dan başka bilginlerini ve rahiplerini de
kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih`i de. Oysa
onlar bir olan ALLAH`a ibadet etmekle emrolunmuşlardı.
ALLAH`dan başka hiçbir ilâh yoktur. O, muşriklerin ortak
koştuğu şeylerden de munezzehtir
Tevbe Suresi, 31
Mescidde Rasulullah’ı etrafında sahabelere:
“Onlar, ALLAH'dan başka bilginlerini ve rahiplerini de
kendilerine Rab edindiler,” Tevbe 31”
ayetini okurken gördüm ve boynumda gümüşten bir Hac
olduğu halde yanına geldim ve : "Ey ALLAH’ın rasulu ;
ben eskiden Hırıstiyandım ve Hırıstiyanlığı iyi bilirim .
Biz hiç bir zaman alimleri , rahipleri rab edinmedik ,
onlara ibadet te etmedik dedim . Bu ayette ALLAH (c.c.)
ne demek istemiş dedim . Bunun üzerine Hz. Muhammed
(s.a.v ): “Ey Adiyy ! çıkar o boynundaki putu“. (Bende
çıkardım ). “Ettiniz Adiyy , ettiniz “ dedi. “O
rahipleriniz , alimleriniz , okumuş insanlarınız size
ALLAH’ın kitabına muhalif olarak helal ve haram (yasak
serbest) koymadılar mı ?” Bende "evet ya rasulullah ;
onlar okumuş kimselerdi, böyle yaparlardı" . Bunun
üzerine : “ işte onların bu yaptıkları (ALLAHın kitabına
muhalif) Rabb’liktir . Sizinde onların dediklerini
benimsemeniz , uymanız onlara ibadetinizdir“ dedi. (İbn
Kesir Tefsiri , C .7, sayfa 3456) - İmam Ahmed; Tirmizi
,Cem’ul-Fevâid, IV, 68 ve İbn Cerir)
Bu da sizin hadisiniz olsun. Peygamberin ağzından. Hala
akletmiyor musunuz? Allah'ı bırakıp kendinize başka
Rabler mi ediniyorsunuz? Bilin ki Allah, sizin ortak
koştuklarınızdan da münezzehtir.
Bir kere Kuran’ın dinin tek kaynağı olduğu göz ardı
edilip hadisler, içtihadlar dinin kaynağı kabul edilince,
birçok mezhebin ortaya çıkması kaçınılmazdı. Nitekim öyle
oldu ve yüzlerce mezhep ortaya çıktı. Bugün dört mezhep
denilen mezhepler, işte bu birçok mezhepten zaman içinde
daha çok kabul görüp, günümüze kadar gelenlerdir. Bir
hadise göre erkeklerin baldırını örtmesi gerektiği,
diğerine göre baldırın gözükebileceği anlaşılır. Bir
hadis yorumuna göre kan akması, diğer hadis yorumuna göre
ise kadın elinin değmesi abdesti bozar... Tüm bu
örneklerdeki gibi farklı izahlarda doğruyu kim, nasıl
bulacaktır? Kuran dışında başka kaynaklara kapıyı açarak
kargaşalara yol açanlar, mezhepleri ortaya sürüp bu
kargaşayı önlemeye çalışmışlardır. Böylece Kuran’ın dini,
yani Allah’ın gönderdiği İslam; mezheplerin dinine,
mezheplerin İslam’ına dönüşmüştür. Mezhep kurucusunun
biri çıkar diz ile göbek arasını örteceksiniz hadisini
alır, diğer hadisi inkar eder ve böylece dine yeni bir
haram sokar. Diğer bir mezhep kurucusu ise baldırın
gözükebileceği sonucu çıkan hadisi doğru, diğer hadisi
yanlış kabul ederek baldırın gözükebileceğini ilan eder.
Mezhep kurucularından biri Peygamber’in sivilcesinin
koparılması ile ilgili hadisinden kanın abdesti bozduğu
sonucunu çıkarır, dine bir ilave yapar. Diğeri ise kadın
elinin değmesi abdesti bozdu yorumunu yapar, diğerinin
ilavesini reddedip kendi ilavesini dine katar. Oysa bu
hadisler başka türlü de yorumlanabilir.
Mezhep imamları nasih-mensuh ile Kuran ayetlerinin
hükmünü iptal ederek, farklı hadislerden kendilerine göre
birini seçerek, kendilerine göre hadisleri yorumlayarak
ve kendilerini içtihad yetkisiyle Allah’ın serbest
bıraktığı konuları açıklayıcı konumuna getirerek, yepyeni
bir dinsel yapı oluşturmuşlardır. Bu yeni yapının
Allah’ın dini olduğu sanılsa da, ne yazık ki bu yeni yapı
Katolik ve Ortodoks Hıristiyanlık ne kadar Allah’ın
diniyse o kadar Allah’ın dinidir. Bazıları bu mezhep
imamlarının çok iyi niyetli olduğunu, din için
fedakarlıklar yaptıklarını anlatarak eleştirileri
görmezlikten gelmektedirler. Peki Ortodoks ve Katolik
rahiplerin de iyi niyetli oldukları ve kendi mezhepleri
için çalıştıkları söyleniyor, biz ne yapalım; Katolik ve
Ortodoks bağnazlığı bu iyi niyet söylemlerinden ötürü
Allah’ın gönderdiği Hıristiyanlıkla bir mi tutacağız? Bu
mezheplerin imamları öyle bir konuma getirilmiştir ki;
onlara verilen yetkiyle onlar istediğini iptal edilmiş
hüküm ilan ederek, istediklerini kendilerince
yorumlayarak, dilediklerini kabul ederek, uygun
gördükleri durumlarda içtihad ederek Kuran’daki
hükümlerden kat kat fazla hacimde sünnetler, farzlar,
helaller, haramlar oluşturmuşlardır. Kuran’ın otoritesi
dışında oluşturulan bu mezheplere Hanefi, Şafi, Maliki,
Hanbeli, Şii adları verilmiş, bu mezheplere uyan
mukallidler(mezhep taklitçileri) ise mezheplerinin
adlarıyla anılmışlardır. Oysa bakın Kuran’da ne diyor:
Dinlerini parça parça edip hiziplere bölünenler var ya,
senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah’a
kalmıştır. Allah onlara yapıp ettiklerini haber
verecektir.
6-Enam Suresi 159
Kuran’da dinimize İslam adı verilip, hiziplere ayrılmamız
yerilirken, kendimize Hanefi, Maliki gibi isimler
vermeyi, bu mezheplerin ayrı helal, haram ve farzlarını
kabullenmeyi ve her biri birbirinden farklı uygulamalara
sahip olan apayrı mezheplerin herbirinin de İslam’a eşit
olduğunu, birbirlerine ve Kuran’a aykırılıklarına rağmen,
hepsinin de doğru olduğunu hangi akıl ve insafla
açıklayabiliriz? Örneğin Hanefi mezhebinde namaz kılmaya
başlamayan dövülür, Hanbeli, Şafi ve Maliki mezheplerinde
ise aynı şahıs namaz kılmaya başlamazsa öldürülür. Sırf
mezhepler açısından bile olaya baksak Hanbeli, Şafi ve
Maliki olanların Hanefi’ye göre en büyük günah olan adam
öldürme fiilini işleyip günaha girdiklerini, Hanefi
olanların ise sırf dövdükleri, öldürmedikleri için diğer
mezheplere göre Allah’ın bir hükmünü inkar edip zalim
olduklarını söylememiz gerekir. Oysa ayrılıkta güzellik
gören zihniyete göre Allah, ahirette Müslümanlar’ı
mezheplerine göre ayıracak, Hanefi ise sen Hanefiydin
dövdün doğru yaptın, Şafi ise sen Şafiydin öldürmeliydin,
öldürüp doğru yaptın diyecektir! Namaz kılmayanı eğer
Hanefi biri öldürürse katil olup cehennemlik bir fiil
yapacaktır, oysa namaz kılmayanı öldüren Şafi , Allah’ın
hükmünü yerine getirdiği için cennetlik bir fiil yapmış
olacaktır. Yani aynı fiili yapan iki kişiden biri
cehennemlik, diğeri ise mübarek kişi olacaktır. Böyle din
olur mu? Böyle dine uyanların kelle sayısı ne olursa
olsun, doğrulukları mümkün müdür?
Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra çekişmeye
girip fırkalar (mezhepler) halinde parçalananlar gibi
olmayın.
3- Ali İmran Suresi 105
Hep birlikte Allah’ın ipine sarılın, fırkalara bölünüp
ayrılmayın.
3 Ali İmran Suresi 103
Biz bu kitabı sana, her şeyin ayrıntılı açıklayıcısı, bir
doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde
olarak indirdik..
16- Nahl Suresi 89
Görüldüğü gibi ayette Kuran’ın her şeyi açıkladığı, bizi
doğruya ilettiği söylenmektedir. Kuran her şeyi
açıklıyorsa Buhari, Müslim diye kaynaklara, ilmihal
kitaplarına ne gerek var? Allah her şeyi Kuran’da
açıkladığını söylerken niye hâla Hanbeli, Şafi , Şii,
Hanefi, Caferi, Maliki diye mezheplerden medet umuyoruz?
Neden Allah Kuran’da bize Müslüman (İslam olan) diye isim
takmışken Sunni, Şii, Hanefi, Şafi diye isimleri kullanıp
Allah’ın bize verdiği ismi yetersiz görüyoruz?
Hüküm yalnız Allah’ındır. O kendisinden başkasına kulluk
etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur. Ama
insanların çoğu bilmiyorlar.
12- Yusuf Suresi 40
26-Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.
27-Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku. O’nun
kelimelerini değiştirecek hiçbir kudret yoktur.
18- Kehf Suresi 26,27
Kitap’ ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.
6-Enam Suresi 38
Allah Kitap’ta eksik olmadığını söylerken, Kuran’ı
ölülerin arkasından okunan bir kitap gibi kullanıp,
Kuran’ın manasından çok musikisine önem verenler, ne
yazık ki bu ayetlerin manasını anlayamıyorlar. Kuran’ın
yerine ilmihal kitabını, mana yerine musikiyi, canlılar
yerine ölüleri, Kuran İslâm’ı yerine mezheplerin
İslâmı’nı ön plana alanlar Kuran’ı, manayı ve canlıları
ön plana almadıkça bu ayetlerin açık manasını da
anlayamayacak gibi gözüküyorlar.
154- Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
155- Hiç mi hatırınıza getirmiyorsunuz?
156- Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var?
157- Şayet doğru söylüyorsanız kitabınızı getirin.
37-Saffat Suresi 154-157
36- Neyiniz var? Nasıl hüküm veriyorsunuz?
37- Yoksa okuyup, ders almakta olduğunuz bir kitabınız mı
var?
38- İçinde keyfinize uyanın sizin olduğu.
68-Kalem Suresi 36,37
Sen de aralarında, Allah’ ın indirdiğiyle hükmet.
5-Maide Suresi 49
Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran’ ı devre dışı
tuttular.
25- Furkan Suresi 30
Ne zaman onlara: 'Allah'ın indirdiklerine uyun' denilse,
onlar: 'Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye
(geleneğe) uyarız' derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir
şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?
Bakara, 170)
|
Yukarı dön |
|
|
efrayim58 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 13 subat 2007 Gönderilenler: 1098
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Efrayim
Sevgili dostlar,
Bir arkadaşımız 'Allah' ın hükmü birdir. Değişim bulamazsın' demiş.
BELKIS konusuna bakıyoruz meallerde:
Bir kısmı bu addan bahsetmiyor,bir kısmı açıkça bahsediyor,bir kısmı parentez içinde bahsediyor,bir kısmı sebe melikesi,bir kısmı sadece melike,bir kısmı kraliçe v.s
HAVVA konusuna bakıyoruz meallerde:
Bir kısmı bu addan bahsetmiyor,bir kısmı açıkça bahsediyor,bir kısmı parentez içinde bahsediyor.
HABİL KABİL konusuna bakıyoruz meallerde:
Bir kısmı bu adlardan bahsetmiyor,,bir kısmı parentez içinde bahsediyor.
Bakara 219 ayet meallerindeki açıkça farklılıklardan birkaçı:
Sana içki ve kumardan soruyorlar. De ki: "Onlarda büyük günah ve insanlar için bazı yararlar vardır. Ancak günahları yararlarından daha büyüktür."
Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: 'Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından daha büyüktür.
Sana, mayalanmış, zihnî melekeleri bulandıran şarap ve benzeri içkiler ve kumarla ilgili sualler soruyorlar. “Her ikisinde de bilerek işlenmiş büyük günah, zarar var ve insanlar için bir takım faydalar da var. Ancak her ikisinin de bilerek işlenen günahı, zararı, faydasından daha çok ve büyüktür." de.
Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür
Sana hamr-ü meysirden soruyorlar, de ki bu iksindbüyük bir günah bir de nasa ba'zı menfeatler var fakat günahları menfeatlerinden daha büyüktür
SANA, sarhoşluk veren şeyler ve şans oyunları hakkında sorarlar. De ki: “Onların her ikisinde de hem büyük bir kötülük 204 hem de insanlar için bazı yararlar vardır; ancak yol açtıkları kötülük, sağladıkları yarardan daha büyüktür
Araf 33 meallerindeki açıkça farklılıklardan birkaçı:
De ki: Rabbin ancak açığa vurulabilen ve gizlenen kötülüklerle günahı, haksız yere isyan etmeyi ve hiçbir delil indirmediği halde Allah'a şirk koşmanızı ve bilmediğiniz şeyleri tutup Allah'a isnad ederek söylemenizi haram etmiştir
“Rabbim, büyük günahları meşrû olmayan şehevî fiilleri, gayri meşrû ilişkileri, bunların açıktan yapılanını, alenîsini ve gizlisini bilerek günah işlemeyi; haklı bir sebep ortada yokken saldırmayı ve baskı yapmayı; hak etmeden, başkasının elindekine göz dikmeyi ve zulmü; hakkında ferman indirmediği, yetki vermediği bir şeyi, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşmanızı; Allah adına bilemeyeceğiniz şeyleri söylemenizi haram kıldı, yasakladı." de.
Rabbım, de, ancak şunları haram buyurdu: Bütün fuhşiyyatı, açığını, gizlisini ve her türlü vebali, ve haksızlıkla bağyi ve Allaha hiç bir zaman bir bürhan indirmediği her hangi bir şeyi şirk koşmanızı, ve Allaha bilmediğiniz şeyler isnad etmenizi haram buyurdu
De ki: “Doğrusu, Rabbim, yalnızca, açık ya da gizli, utanç verici davranışları, günahı[n her çeşidini], [başkasının elindekine] haksız yere göz dikmeyi, Allah'tan başkasına -hakkında hiçbir delil indirmediği halde- tanrısal nitelikler yakıştırmanızı ve bilmediğiniz şeyi Allah'a izafe etmenizi yasaklamıştır.”
Siz karar verin. Allah'ın hükümlerini mi okuyoruz?
Sevgi ile,
|
Yukarı dön |
|
|
Özben Uzman Uye
Katılma Tarihi: 16 mayis 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 126
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam.
Yazdığın örnkerden ne sonuç çıkarmalız efrayim kardeş.Kuran araplar için geçerlidir veya Kuran meallendirilemez manasını çıkardım.Sence..
__________________ Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve sözü doğru söyleyin. (Ahzab Suresi, 70)
|
Yukarı dön |
|
|
|
|