HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an'da İnanç Konuları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an'da İnanç Konuları
Konu Konu: Şahit olanda şahit, şahit olmayanda! Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
emre
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 04 kasim 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 137
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı emre

Selam İbrahim,

"zürriyyet" kelimesini peşpeşe nesiller şeklinde anlıyorum.Yani öncekiler ve sonrakiler.

Şu ayetler:

 

80.34 Bir gün ki o, kişi öz kardeşinden kaçar,
80.35 Öz annesinden, öz babasından,
80.36 Eşinden, oğullarından,
80.37 O gün onlardan her kişinin kendisine yetecek bir uğraşı vardır.

 

A'RAF [7.38] Allah buyurdu: "Sizden önce gelip geçmiş cin ve ins topluluklarıyla iç içe girin bakalım ateşe." Her ümmet girdiğinde, yoldaşına/ kız kardeşine lanet eder. Nihayet, hepsi orada bir araya gelince, sonrakiler öncekiler için şöyle derler: "Rabbimiz! Bizi bunlar saptırdılar. Ateş azabını bunlara bir kat daha fazla ver." Allah buyurur: "Her biri için bir kat fazlası var, fakat siz bilmezsiniz!"

 

 

Dikkat edersek Allah, öncekiler ve sonrakiler diye buyuruyor. Annesinden babasından kaçan insanlar var. Öncekilerle sonrakilerin konuşması var.

İnsanlar da öncekileri sonrakileri biliyorlar.

 

Bunlar peş peşe gelen nesiller.

 

"Kalu Bela" lar ile  Kıyametteki olayların tasvir edildiği görüşündeyim.

Yukarı dön Göster emre's Profil Diğer Mesajlarını Ara: emre
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

Araf 172. Hani Rabbin, ademoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu: "Rabbiniz değil miyim?" Onlar: "Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz." demişlerdi. Kıyamet günü, "biz bundan habersizdik" demeyesiniz.


hakka dogru Yazdı:

Burda Allaha söz verirken O zamanlar Allah halifesi olan Resulullah şimdi ise Resulullah varisleri olan veliler mürşitler kastedilmektedir.



Selam

Ne alaka yahu !

Allah Ademoğullarından bahsediyor, açık. Ruhban takımından veya birkaç kişiden değil...

Hem o zamanlar Allah'ın tek Resulü, halifesi Hz. Muhammed miydi? Diğer Resullerimiz neyin nesiydi? Son peygamberimiz Allah'ın Rabb olduğunu onaylarken diğerleri ne yapıyordu? İnkar mı ediyorlardu bu gerçeği?

O zamanlar Allah'ın halifesinin Hz. Muhammed olduğu fikri batıldır. Nuru Muhammedi anlayışı (ilk yaratılan şey Hz. Muhammed'in nuruymuş) saçmadır.

Bir de veliler ve mürşitlerden yani Ruhban takımımızdan bahsediyorsun. Sana göre o zamanlar sadece Resulullah(?) söz vermiş, bu zaman kastedilenler ise sadece bizim Ruhbanlarımızmış. Ne alaka? O zamanı bu zamanı yok ki bu mevzunun. "Senin ruhbanın kötü de benimki iyi" durumu da yok.

Rabbliğe oynayan yada kendilerine bu roller giydirilen Hazret takımının "altın insanlar" olarak pazarlanması hem anlamsız hem de yakışıksız. Bu ayetin konuya malzeme edilmesi binkez daha anlamsız ve yakışıksız.

Arkadaşın yaptığı mini yorum dev yanlışlıklar içermekte malesef.

Muhammedcilik ve Ruhbancılık çıkar yol değildir. Dindarlık da değildir.




__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
erdem36
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 15 ekim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 9
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı erdem36

.selam kardeş emeğine sağlık güzel bir çalışma olmuş.ordaki o ayette önceden bize allah bizi yaratmadan önce ruhlarımızı yaratmış bu sözüde ruhlara söylemiş, biliyorduk birazda ruhlardan bahsetsen konu daha iyi anlaşılır gibime geliyor.

Yukarı dön Göster erdem36's Profil Diğer Mesajlarını Ara: erdem36
 
aliaksoy
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 989
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı aliaksoy

Selam...

Bence bu konu emanetin insan tarafından kabul edilmesi ile bağlantılı bir konudur. Şimdi deniyor ki, eğer kalu bela diye bilinen hadise geçmişte yaşanmış bir işse, hani biz bunu hatırlamıyoruz, bilmiyoruz, bundan mesul olmayız. Bu nedenle, bu hadise gelecekte / mahşerde yaşanacak bir iştir. O halde, bu görüşü yani kalu bela hadisesinin gelcekte yaşanacağını söyleyenler / savunanlar, emaneti kabul ettikleri vaktin ne zaman olduğunu ve hatırlayıp hatırlamadıklarını da izah etmelidirler.

Selam ile...


__________________
"(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Yukarı dön Göster aliaksoy's Profil Diğer Mesajlarını Ara: aliaksoy Ziyaret aliaksoy's Ana Sayfa
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

İlgili Konular: Kur'ana Göre Ruh Nedir?
                  RUH





__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
emre
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 04 kasim 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 137
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı emre

Selam ,

“kalu bela hadisesinin gelecekte yaşanacağını söyleyenler / savunanlar, emaneti kabul ettikleri vaktin ne zaman olduğunu ve hatırlayıp hatırlamadıklarını da izah etmelidirler.

Emanet ile ilgili düşüncelerim şunlar: Kuran olduğu gibi emanettir. Bize düşen onu, zulüm ve cehaletle yüklenmemektir. Gökler, yer, dağlar sorumluluklarını nasıl zulüm ve cehaletle yüklenmemekteyse biz de zulüm ve cehaletle yüklenmemeliyiz.

24.54

onun görevi ona yükletilen, sizin göreviniz de size yükletilendir. Eğer ona itaat ederseniz yolu bulursunuz. Resule düşen, açık bir tebliğden başkası değildir."

ENFÂL [8.27] Ey inananlar! Allah'a ve resule hıyanet etmeyin! Bilip durduğunuz halde, öz emanetlerinize hıyanet mi ediyorsunuz?

A'RAF [7.169] Arkalarından, yerlerini alan halefler geldi. Bunlar, Kitap 'a vâris olmuşlardı. Şu basit dünyanın geçici menfaatini esas alıyorlar ve şöyle diyorlardı: "Biz zaten

bağışlanacağız!" Kendilerine, bir menfaat daha gelse onu da alıyorlardı. Bunlardan, Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylememelerine ilişkin Kitap mîsakı alınmamış mıydı? O Kitap 'ın içindekileri okuyup incelemediler mi? Âhiret yurdu, takvaya sarılanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz.

35.32 Sonra, kullarımız arasından seçtiklerimizi Kitap 'a mirasçı kıldık. İçlerinden öz nefsine zulmeden var. Orta yolda gideni var. Allah'ın izniyle hayırlarda öne geçeni var. İşte bu, büyük lütfun ta kendisidir.

6.157 Şunu da söylemeyesiniz diye: "Eğer bize Kitap indirilmiş olsaydı, onlardan daha doğru yürüyüşlü olurduk." Artık size Rabbinizden bir beyyine, bir kılavuz ve bir rahmet gelmiş bulunuyor. Allah'ın ayetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalim kim var? Ayetlerimize sırt dönenleri, yüz çevirmeleri yüzünden azabın en acıklısıyla cezalandıracağız.

62.5 Tevrat’la yükümlü kılınıp da yükümlülüğünün gereğini yapmayanların durumu, kutsal kitap parçaları taşımakta olan eşeğin durumu gibi. Allah'ın ayetlerini yalanlayan topluluğun vücut verdiği örnek ne de kötüdür! Allah, zulme sapmış bir topluluğu doğruya ve güzele ulaştırmaz.

Yukarı dön Göster emre's Profil Diğer Mesajlarını Ara: emre
 
ibrahimim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 17 ekim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ibrahimim

şeyma Yazdı:

Selam İbrahimim;

Çok güzel,insanları düşünmeye sevkeden,içinde mantık barındıran bir çalışma asmışsınız..Emeğinize sağlık.

Şüphesiz en doğrusunu bilen Allah'tır.

Sevgi ile,

 

şeyma Yazdı:

Mesajı attıktan sonra aklıma bir zamanlar yaşadığım ve bu ayetle ilgisi olabileceğini düşündüğüm bir olay geldi.İzninizle paylaşmak istiyorum.

1992 yada 1993 olması lazım.Üniversitedeyken ateist bir öğrenci vardı.Hiç bir şekilde Allah’ın varlığına ve birliğine inandıramadığımız.Kendisi Erzincan'da ikamet ediyordu.ve o yıllarda orada bir deprem olmuştu.Onun sonucunda evleri yıkılarak göçük altında kalmıştı kendisi..Ve ciddi rahatsızlıklarla yaklaşık 2 ay kadar da hastanede yatmıştı.Bize şöyle demişti:Saatlerce göçük altında kaldıktan sonra artık kesinlikle yaşayamayacağımı anladığım bir anda içimden bir ses sanki bana hiç görmediğim,bilmediğim bir güce dua etmemi istiyordu..Kime ve neye yalvaracağımı bilmeden dua ettim kurtulmak için demişti.Biz sevinçle doğru yolu bulduğuna sevinirken Ve işte bu Allah'ın sana bir yardımı dediğimizde O her şeye rağmen bilimsel olarak ispatlanamayan ve görmediğim bir şeye inanmam demişti yine de.Burada paylaşmak istedim bunu.Sevgilerimle,

 

Aleyküm selam şeyma kardeş.

Yazımı beğenmeniz beni fazlasıyla mutlu etti, ayrıca yaşanan bir olayı bizimle paylaştığınız için de teşekkür ederim, konumuza renk kattı.

Allah'a emanet olun.

 

 

sebemelikesi Yazdı:

Allah razı olsun çok güzel bir çalışma olmuş, eline sağlık.

Konuyu okuyunca aklıma şu geldi. Aslında biz insan oğlu yaratılış gayemizi unutup, heva ve heveslerimizin peşine gider olmuşuz.

51:56 Ve (onlara söyle:) görünmez varlıkları ve insanları yalnızca (Beni tanımaları ve) Bana kulluk etmeleri için yarattım.

Ayeti kerimeden de anlaşıldığı üzere, yaratılış gayemiz yalnız ve yalnız Allah’a kulluk ona itaat ve ibadet.

Allah’a kulluk vazifemizin dışında, maşallah her vazifeyi eksiksiz yerine getirmekte üstümüze yok.
Birde yalnızca sıkıştığımız anda, Rabbimize yalvarmakta yakarmakta üstümüze yok. Depremden bahsetmiştiniz, evet o gün insanlar Rabbine öyle yalvarıp yakarıyordu ki Rabbim üzerimizdeki bu musibet kalksın bak nasıl sana kulluk edeceğiz. Sizce öylemi oldu yoksa tam tersimi.


17:67 Denizde bir tehlikeyle karşılaştığınız zaman, O'ndan başka bütün o yalvarıp yakardığınız şeyler sizi yüzüstü bırakır; ama ne zamanki sizi sağ salim karaya çıkarır, hemen yüz çevirip (unutuverirsiniz O'nu); çünkü, insanoğlu gerçekten çok nankördür!


29:65 Bir gemiye bindikleri zaman (ve kendilerini tehlikede gördükleri sırada) (işte o anda) içten bir inançla yalnız Allah'a yalvarıp yakarırlar; sağ salim karaya çıkar çıkmaz da bazı hayalî güçleri (tekrar) O'na ortak koş(maya başl)arlar:

31:32 Nitekim, dalgalar onları (ölümün) gölgeleri gibi kuşattığında, (o anda) bütün içtenlikleriyle yalnız ve sadece Allah'a bağlanarak O'na sığınırlar: fakat Allah onları sağ salim kıyıya ulaştırdığında da bir kısmı yolun ortasında (inanmak ile inkar etmek arasında) kalıverirler. Ama hiç kimse, haince bir nankörlüğe kapılmadıkça mesajlarımızı bile bile reddetmez.


Rabbim yarattığı kulu bilmezmi, bilir elbette o yüzden de ayetlerde bize tekrar tekrar hatırlatıyor.

6/27 Ah bir görsen, ateşin başında durdurulup da şöyle dediklerini: "Ne olurdu, geri gönderilsek, Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve müminlerden oluversek."

6:28 Ama hayır (böyle demeleri) geçmişte (kendilerinden) gizlemiş oldukları hakikat onlara açık şekilde görünecek (olmasındandır); ve eğer (hayata) geri döndürülmüş olsalardı kendilerine yasaklanmış olan şeye yine dönerlerdi: Unutma ki onlar geçek yalancılardır!


O gün biz bundan habersizdik diyebilirmiyiz bunca uyarmadan sonra. Desek ne olur kendimizi kandırmaktan başka hiç bir şey.  Birde duymaktan korkanlar var.  Nasıl mı?

Ayetlerden bahsettiğim bazı insanlar ne dese beğenirsiniz. Anlatma duyarsak yapmak lazım, hiç değilse ben duymamıştım bilmiyordum derim. Diyen zavallılar da var. Zavallı diyorum çünkü gerçekten acınacak haldeler.

Kuran okumaktan aciz okuyanda büyük çoğunluğu, yalnız Arapçasını okuyup hatmederek ne okuyan okuduğunu ne de dinleyen dinlediğini anlamadan yıllardır süre gelen bir geleneği, devam ettirmekten başka hiçbir faydası olmayan adetlerden öte gidememiş.

7:6 Ve bu yüzden, kendilerine (ilahî) bir mesaj gönderilen herkesi, hiç şüphesiz, (Yargı Günü?nde) hesaba çekeceğiz. Ve yine hiç şüphesiz mesajla gönderilenleri(n kendilerini) de hesaba çekeceğiz.


7:53 (İmdi), (inanmayanlar) o (Hesap Günü'nün) nihaî anlamının açıklanmasından başka bir şey mi bekliyorlar? (Ne var ki), onun kesin anlamının açıklandığı Gün, onu vaktiyle umursamayan kimseler: "İşin doğrusu, Rabbimizin elçileri bize gerçeği söylemişlerdi! Şimdi, bizden yana aracılık yapacak kayırıcılarımız yok mu bizim? Yahut, mümkün mü, (hayata) geri gönderilsek de edip-eylediklerimizden başka türlü davransak" diyecekler. Gerçek şu ki, onlar (böyle diyerek yalnızca) kendilerini aldatmış olacaklar ve onların bütün (bu) boş hayalleri yıkılıp kendilerini yüzüstü bırakacak.

1/5 Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

6:102 İşte Rabbiniz Allah budur: O'ndan başka ilah yoktur, O her şeyin Yaratıcısı (dır): Öyleyse yalnız O'na kulluk edin, zira O'dur her şeyi görüp gözeten.


Allah doğru yoldan ve O na kulluk etmekten ayırmasın inşALLAH.

Allah’a emanet olun.

 

 

Allah hepimizden razı olsun.

Desteğiniz ve görüşleriniz için teşekkürler, zenginlik katmışsınız, umarım benim faydalandığım gibi okuyucularda faydalanır.

Hepimiz Allah'a emanet olalım.



__________________
Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
Yukarı dön Göster ibrahimim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ibrahimim
 
aliaksoy
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 989
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı aliaksoy

Selam... Aşağıdaki yazı, istekuran.com sitesinden alıntıdır.

KÂLÛ BELÂ
BEZM-İ ELEST
Hiç kuşkusuz inanıyor ve biliyoruz ki Kur’ân, Mübin ve mufassaldır. Böyle olmasına rağmen Kur’ânda geçen bazı ifadeler, cümleler sanki anlaşılmamış ve anlaşılamazmış gibi, bunlara açıklamak için tutarsız rivâyetler ve yorumlar yapılmıştır. Bu nedenle de müslümanlar arasında, Dinimizle alakasız binlerce acaip kavram ve inanış ortaya çıkarılmıştır. Konumuz olan Kâlû Belâ (Elest Bezmi) konusu da bunlardan birisidir. Kâlû belâ, Bezm-i Elest adlarıyla özel bir tasavvuf kültürü ve edebiyatı da oluşturulmuştur.

A’raf suresinin 172-174. âyetleri dirâyetle açıklanmamış, açık olmayan, gaybi manalar içeren bir âyet muamelesi görmüştür. İş böyle olunca da bu âyeti anlamak ve anlatmak uydurmacılara kalmıştır. Şimdi bu ayetlere dirâyetsizce yapılan meali görelim. Bu meal piyasada bulabildiğiniz meallerin ekserisine aittir.

A’raf suresi âyet 172-174:
“Hani Rabbın; âdemoğullarının sulbünden soyunu çıkarmış ve kendilerini nefislerine şahit tutmuş: Ben sizin Rabbınız değil  miyim? demişti. Onlar da demişlerdi ki: Evet, biz buna şahidiz. Kıyamet günü: Bizim bundan haberimiz yoktu, demeyesiniz.

Veya daha önce sadece atalarımız şirk koşmuştu, biz ise, onların ardından gelen bir nesiliz, bizi bâtıl işleyenlerin yaptıkları yüzünden helak eder misin? demeyesiniz.

İşte biz âyetleri böyle uzun uzadıya açıklarız. Belki dönerler diye.”

Bu meallerden siz de bir şey anlamadınız. Arapça biliyor iseniz  siz de böyle meallendirirseniz siz de bir şey anlamazsınız, anlayamazsınız.

Anlayabilmek için rivâyetçilerin eteğinden tutmanız gerekir. Onlar size “Rasülüllah  bu konuda şöyle buyurdu” diye açıklamalar yapar, yalan yanlış hepsini de Rasülüllah’a fatura eder. Siz de paşa paşa kabul edersiniz.

İbn-ü Kesir tefsirinde bu konuya ait on tane rivâyete yer verirken, Suyutî ed-Dürrü-l Mensur’da elli kadar rivâyete yer verir. Bunlar birbirinden  farklı meseleler içeren rivâyetlerdir. Bunlara bakıp, akıllı düşünürseniz, “Peygamber efendimiz  ne tutarsız adammış, bir dediği diğerini tutmuyor!” demek zorunda kalırsınız. Biz Rasülüllah efendimizi böyle bir kusurdan tenzih ederiz.

Rivâyetlerden Kütüb-ü Sitte’de yer alan ikisini burada alalım.

Rivâyet 1:
“Müslim İbnü yesar el Cühenî anlatıyor: “Hz. Ömer RA.dan, “Rabbin Âdemoğullarından; bellerinden zürriyetlerini ...(A’raf 172-173)” âyetinden soruldu. Hz. Ömer RA. şu cevabı verdi: “Bu âyetten Rasülüllah’a da sorulmuştu. O şöyle açıkladı: “Allah,  Âdem’i yarattı sonra sağ eliyle meshedip ondan bir zürriyet çıkardı ve: “Bunlar cennet içindir, bunlar cennet ehlinin ameliyle amel ederler” dedi. Rabb Teala, ikinci defa sırtını okşadı, ondan bir nesil daha çıkardı ve: “Bunları da cehennem için yarattım, bunlar da cehennem ehlinin amalini işleyecekler” dedi.

Cemaattan bir adam: “Ey Allahınrasülü! (Kaderimiz ezelden yazılmış ise) niye amel ediyoruz? diye sordu. Rasülüllah şu açıklamayı yaptı: “Allah bir kişiyi cennet ehli olarak yaratmışsa onu cennet ehlinin amelinde çalıştırır. Öyle ki cennetliklerin bir ameli üzere ölür ve Allah da onu cennetine koyar. Aksine bir kulu da cehennem ehli olarak yaratmışsa, onu da cehennemliklerin amelinde istimal eder. Öyle ki bu da cehennemliklerin bir ameli üzere ölür, Allah da onu cehenneme koyar.”  Muvatta, Kader 2, Tirmizi, Tefsir, A’raf, Ebu Davut, sünnet.

Rivâyet 2:
“Ebu Hüreyre anlatıyor: “Rasülüllah buyurdular ki: “Allahü Zülcelal Hazretleri Âdem’i yarattığı zaman sırtını meshetti. Bunun üzerine kıyamete kadar onun neslinden yaratacağı insanlardan her birinin iki gözü arasına nurdan bir parlaklık koydu. Sonra hepsini Âdem’e arzetti.

 Âdem:
“-Ey Rabbim bunlar kim? diye sordu.
“-Bunlar senin zürriyetindir” dedi.
Onlardan bir tanesi dikkatini çekti, gözlerinin arasındaki parlaklık çok hoşuna gitmişti.
“-Ey Rabbim şu da kim?” diye sordu.
“-Dâvûd!” deyince.
“-Pekala ne kadar ömür verdin?” diye sordu.
“-Altmış yıl!” dedi.
Âdem:
“-Ey Rabbim, ona benim emrimden kırk yıl ilave et!” dedi.
Rasülüllah buyurdular ki: Âdem’in yaşı kırk yıl eksik olarak kesinleşince hemen ölüm meleği geldi. Âdem ona:

“-Yani benim ömrümden kırk yıl daha geride kalmadı mı?” dedi. Melek:
“-İyi ama, dedi, sen onu oğlun Dâvûd’a vermedin mi?”
Âdem inkar etti, zürriyeti de inkar etti, Âdem unuttu ve meyveden yedi. Zürriyeti de unuttu. Âdem hata işledi, zürriyeti de hata işledi.””
 Tirmizi Tefsir, A’raf.

Şimdi bu meal ve rivâyetlere dayanılarak oluşmuş inancı özetleyelim.
“Allah-ü Teala henüz vucutları yaratmazdan evvel bir yerlerde ruhları karşısına toplamış. Onlara “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sormuş. Onlar da “Belâ. Hiç şüphesiz sen bizim Rabbimizsin” diye ikrarda bulunmuşlar. İşte o zaman ruhlar müslüman olmuşlar. ........”

Rivâyetlerde bu sözleşmenin nerede, ne zaman ve nasıl olduğu konusunda da çıkmaza girilmiştir. Bazı rivâyetlerde bu sözleşmenin Neman bölgesinde (Arafat’tan Mina’ya kadar olan vadi) yapıldığı bazı rivâyetlerde de Taif ile Mekke arasındaki bölgede yapıldığı yer alır. Zamanıyla ilgili ortaya atılan görüşleri de iki kısımda toplamak mümkündür.

1- Allah’ın insanlardan aldığı ahid insan türünün fiilen dünyaya gelişinden önce gerçekleşmiş, bütün insanların zürriyeti Âdem’in sırtından zerreler halinde çıkarılmış, onlara ruh ve akıl verilerek ilahi hitapta bulunulmuş, onlar da buna sözlü olarak cevap vermişler. Bu, gerçekten olmuştur, mecazi ve temsili bir anlatım değildir.

2- İnsanların bedenleriyle birlikte dünyaya gelmelerinden önce zerreler halindeki zürriyetlerinden topluca alınmış bir ahid yoktur. Naslarda sözü edilen sözleşme mecazi anlamda olup bedenlerin yaratılmasıyla gerçekleşmiştir.

Aklen ve naklen tahlil:
İkinci rivâyeti tekrar okuyunuz. İtiraza karşı Rasülüllah efendimizin sözde yaptığı açıklamayı anlamaya çalışınız. Bu düpedüz Cebriye’ciliktir. Açıklama, açıklama olmamıştır.

Konumuz âyette “benîâdem” Âdemoğulları (insanlar), ve “zürriyetehüm” Âdemoğullarının zürriyetleri/soyları, “min zuhurihim” Âdemoğullarının sırttları/belleri/sulbleri” diye insan soyundan çoğul olarak bahsedilir. Âyette kesinlikle Âdem’den bahsedilmez. Yukarıda gördüğünüz gibi rivâyetler hep Âdem odaklıdır.

Herhangi bir sözleşmede taraf olacakların akıllı ve reşit olması gerekir. Orada zerrelerden bahsedilir. Bildirilmemiş bilgiler verilmeye çalışılır. Söz konusu sözleşmeyi bilen hatırlayan da yok. Böyle bir sözleşmeden kimse de sorumlu tutulamaz.

 Âyette bahsedilen “ataların şirki bahanesi” Âdem’e fatura edilemez. Âdem müşrik değildi. Gerçi A’raf suresinin 189. âyetini açıklamada Âdeme şirk de isnat edilir. Şeytana kulluk yaptırırlar. Âdem çocuğuna “Abdülharis/ şeytanın kulu”  adını verdiğini ileri sürerler.(!) (Razi, İbn-i Kesir)

Rivâyetler dikkate alınırsa insan, mîsak vaktinde, dünyada, kabirde, kıyamette hayat bulmuş olur. Bu kez de, mîsaktan sonra, dünyada, kabirde olmak üzere ölmesi gerekir bu da Kur’ân’a (Mü’min suresi âyet 11, ve Bakara suresi ayet 28)ve gerçeğe terstir. Söz konusu ayetlerde , insanın doğmazdan evvel ölü olduğu, canlanıp dünyaya geldiği, sonra öldüğü ve sonra da dirilip haşrolduğu bildirilir.

Rivâyetleri tahlil ederken daha onlarca ta’n noktası sıralayabiliriz. Konuyu iyi ya da kötü yönüyle araştırmak isteyenler İbn-i Kesir’den ya da Elmalı Tefsirinden okuyabilirler.

Görüyorsunuz ki bir delinin kuyuya attığı taşı bin  değil milyonlarca akıllı çıkaramıyor. Kimse bir türlü mızrağı çuvala sokamıyor.

Âyetin özüne dönelim biz. Atmışlar işte, yalan uydurmuşlar. Utanmadan da tutarsız yalanlarını Rasülüllah’a fatura etmişler.

Sorarlar:
-Ne zamandan beri müslümansın?
 Cevap:
-Kalû belâ’dan beri.
 Bir başka komik cevap:
- Sünnet olduğumdan beri.

Konumuzun özü:

Biz âyeti celileye verilmesi gereken gerçek meali verelim:
172,173. âyetler: (İki âyet tek bir cümle olduğundan; (ikinci âyet birinci âyetin/cümlenin öğeleri durumunda olduğundan) bir bütün halinde meallendirdik.)

“Halbuki  senin  Rabbin,  kıyamet günü, “Biz, bunlardan  gâfildik” demeyesiniz, yahut “Bundan önce atalarımız şirk koşmuş, biz onlardan sonra gelen zürriyetiz/kuşaklarız, bâtılı işleyenlerin işledikleri nedeniyle bizi mi helak edeceksin?” demeyesiniz diye âdemoğullarının sulbünden onların soylarını çıkarır, ve onları kendi nefislerine tanık eder; “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Derler ki: “Elbette Rabbimizsin, tanıklık ediyoruz.”
174- Ve biz böyle, âyetleri açıklıyoruz, artık herhalde dönerler.

Anlatım düzeni:

Surede 94-102 âyetler kendisinden önceki kıssa dizisinin yorumu olduğu gibi konumuz olan 172-174. âyetler de kendinden evvelki kıssa dizisinin; pasajın bağlama bölümüdür. İyi tetkik edilmelidir.

Konumuz olan âyetlerin meal ve tefsirlerinin ekserisi hatalıdır. Rivâyetlerin etkisiyle gerçek anlamdan uzaklaşıldığı gibi lafzi ifadelere de bir çok eklemeler yapılmıştır. O nedenle acizane âyetleri sözcük sözcük tahlil edip Allah’ın izniyle gerçek anlamı gözler önüne sereceğiz. İsteyenler de piyasadaki tefsir ve mealler ile mukayese edebilirler. İlmi dirâyeti olanlar da kontrol edebilirler.

Halbuki  senin  Rabbin,

Metinlerde “iz” edatı genellikle “vaktiyle, bir zamanlar” diye tercüme edilir. Halbuki “iz” edatı, ânî ve beklenmedik bir şeyin vukuunu, ya da söylemdeki ani bir dönüşü/değişikliği ifade etmek için kullanılır. Bazı tefsircilerde bir çok yerde “iz” edatının anlamca zait olduğunu, kelamı süslemek için kullanıldığını söylerler. Ve tefsir ve meallerin çoğunda da manaca ihmal edilir.Konu herhangi bir pasaja başlangıç olur. Burada ise âyet, “ve” ile başladığından bu âyetin kendisinden evvelki âyetlerle bağlantılı olduğu anlaşılır. Hal böyle olunca da “halbuki senin Rabbin.....” demek gerekmektedir.

Konumuz olan üç âyet kendilerinden evvelki pasajın (163-174. âyetler) bitim noktasıdır. Pasajın bağlanma paragrafını oluşturmaktadır. Bu pasajda özetle, “Rabbimizin insanları bazı şeylerle deneyeceği, insanların bir kısmının sorumlu, duyarlı bir kısmının da vurdum duymaz olup görevlerini yapmayacağını, sorumsuzların cezalanacağını, sorumlu olanların yaptıklarının karşılıklarını alacakları, bu durumun kıyamete kadar süreceği bildirilip, kafirlerin, yaptıklarını bilerek ve seçerek yaptıklarını, kesinlikle gafletten ve bilgisizlikten, bilinçsizlikten kaynaklanmadığını ve bunu onların, herhangi bir bahaneye başvurmadan itiraf edecekleri (kendi aleyhlerine tanıklık edecekleri” bildirilmektedir.

kıyamet günü, “Biz, bunlardan  gafildik” demeyesiniz, yahut “Bundan önce atalarımız şirk koşmuş, biz onlardan sonra gelen zürriyetiz/kuşaklarız, bâtılı işleyenlerin işledikleri nedeniyle bizi mi helak edeceksin?” demeyesiniz diye
Rabbimiz, her kuşağa, her nesile Rabblik görevini niçin yaptığının gerekçesini bildiriyor.

âdemoğullarının sulbünden onların soylarını çıkarır,
Kıyamete kadar, insan soyundan oluşan her nesil, her kuşak,
Âyetin orjinalinde fiiller, “ehrace, çıkardı, eşhede/tanık etti, kâlû/dediler, şehidna/tanık olduk” diye fiili mazi/geçmiş zaman kipiyle ifade edilir. Ne var ki insanların yeryüzüne gelişi, Âdemden kıyamete kadar nesilden nesile devam edecektir. Ve bu süreçte Cenab-u Hakk insanoğlunun Rabbidir.  Onlara gerekli yetileri vermiş, onların Hakk’ı bulmaları için kitap indirmiş ve peygamber yollamıştır. Onların yetileri ve kitaptan ve peygamberden yararlanmaları süreklidir, tekerrür etmektedir. Ve son insan nesline kadar da devam edecektir. Bu geçmişte herhangi bir zaman diliminde olmuş bitmiş değildir.Öyleyse âyetteki fiilimazi kipleri, fiili muzari( şimdiki zaman-geniş zaman) şekliyle meallendirmek gerekir.  Fiili mazi oluşu, Allah için zamanın olmayışı ve işin vukunun gerçekliğini vurgulamak içindir.

ve onları kendi aleyhlerine tanık eder;

Piyasadaki meal ve tefsirlerde bu bölüm de yanlış olarak ifade edilmektedir.(Kendilerine şahit tuttu) gibi. Halbuki tanıklık lehte de olur aleyhte de olur. Buradaki ifade (ala enfüsihim/kendi aleyhlerine) aleyhte tanıklıktır. Bu kesinlikle gözden kaçırılmamalıdır. Ve bu olayın nihai açıklaması olan En’âm 130. âyete iyi dikkat etmelidir. Aşağıda mealen sunduk.

Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”
Konuyu anlayabilmek bu soru cümlesinin mânâsını  ve pasaj içerisindeki yerini bilmeye bağlıdır. Piyasadaki tefsirler ve mealler âyette olmayan “dedi, demişti” gibi eklemeler yapmaktadır. Âyette öyle bir ifade yoktur.
 Bu soru cümlesi âyetin ön bölümünün tefsiridir. Yani “elestü bi rabbiküm, Kâlû, belâ. Şehidna/ Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Derler ki: Evet, Rabbimizsin. Tanık oluyoruz.” cümlesi, “Ve eşhedehüm alâ enfüsihim/ve onları kendi aleyhlerine tanık eder.” cümlesinin bedelidir, onu açıklar, tefsir eder. Allah’ın insanları kendi aleyhlerine nasıl tanık ettiğini açıklamaktadır.

Gelelim anlamına:
Soru cümlesi olması:
 Cenab-u Hakk onların Rabbi olmasına rağmen, onların cevabını bilmesine rağmen burada soru cümlesi kullanmış. Soru cümlesi olması Belâğat gereği ve diyalog yapılan pasajların levazımındandır. Belâğat ilminde açıklanır ki, soru cümleleri daima  bir şeyi sorup öğrenmek ve anlamak için kullanılmaz. Çok kere bir şeyi inkar  veya takrir için veya muhataba iltifat ve minnet için veya muhatabı tekdir ve sorumlu tutmak için kullanılır.

Rabb sözcüğünün anlamı:

 Rabb, “Terbiye edip eğiten. Yarattıklarını belirli bir programa göre uygun olarak, bir takım hedeflere götüren. Tekamülü programlayıp yöneten” demektir. Ama bu gün toplumda ilah, yaratan anlamında kullanılıyor. Mesela bu âyet, “Ben sizin Allah’ınız, yaratıcınız değil miyim?” gibi anlaşılıyor. Bu anlayış yanlıştır.Yanlış anlamalara ve yanlış kavram ve inançların oluşmasına neden olmaktadır. Soru cümlesinin gerçek anlamı, “ Ben, sizi terbiye eden, sizi bir hedef için hazırlayan; size akıl fikir veren, size doğruyu bulma, Rabbinizi bilme, hakikati idrak edebilme güç ve istidadını veren, ayrıca size peygamber yollayan, kitap indiren değil miyim?” demektir.

Derler ki:

“Elbette Rabbimizsin,

Arap dilinde “neam” ve “belâ” sözcükleri tasdik edatıdırlar. Her ikisi de “Evet” manasını ifade ederler. Fakat kullanımları farklıdır. “Neam” edatı, olumlu, olumsuz her söyleneni tasdik ve takrir eder. Mesela: “Ali geldi mi?” sorusuna karşı “neam” denilse, “evet, ali geldi.” demek olur. “Ali gelmedi mi?” sorusuna karşı “neam” denilse, “evet, Ali gelmedi.” demek olur. “Belâ” edatı ise böyle değildir. Bu sadece nefye cevap (olumsuz soruya cevap) olarak kullanılır ve menfinin sübutunu (olumsuzun sabit olduğunu) ifade eder. “Ali gelmedi mi?” diye sorulan soruya “belâ” diye cevap verilince “evet, Ali geldi.” denilmiş olur.

Konumuz âyette de “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna “belâ” diye cevap verilmiştir. Anlamı “Evet, sen bizim Rabbimizsin!” demektir.
İnsanlar kesinlikle inkara yönelemezler. Evet sen bizim rabbimizsin: Sen, bizi terbiye ettin, bizi bir hedef için hazırladın; bize akıl fikir verdin, bize doğruyu bulma, Rabbimizi bilme güç ve istidadını verdin, ayrıca bize peygamber yolladın, kitap indirdin. Ama biz..........” derler.
tanıklık ediyoruz.”

Âyetin bu bölümü de tefsirlerin çoğunda yanlış olarak açıklanır.”Senin Rabbimiz olduğuna tanığız” diye sunulur. Bu yanlıştır.  Âyette neye (mef’ul-u bih) şahid oldukları beyan edilmez. Açıkça beyan edilse edebi kurallara uymazdı. Âyetin sibakının delaletiyle “şehidna” fiilinin mef’ulu, mukadder, mahzuf “ala enfüsina”dır. Yani “Biz kendi aleyhimize tanık oluyoruz” demektir. Arapça bilenler lafzi ifadelere iyi dikkat etsinler. Gerçeği birebir görsünler. Şu âyet de bu âyetin tefsiri mahiyetindedir:

 En’am suresi âyet 130, 131:

“Ey cin ve ins topluluğu! Size göstergelerimizi anlatan, bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran, kendinizden elçiler gelmedi mi? –Diyecekler ki. “Kendi aleyhimize şahidiz!- Basit hayat onları aldattı da inkarcı olduklarına, kendilerine karşı tanıklık ettiler.
Gerçek şu ki, Rabbin, insanları henüz bilgisizken, haksız yere, kentleri asla helak etmez. ”

Bu hususta A’raf suresi âyet 37 ve Nahl suresi 89. âyete de bakabilirsiniz.

Âyeti kerimeleri doğru anlarsak ne garip rivâyetlerin arkasına düşeriz ne de kimin nesi olduğunu bilmediğimiz adamların bize empoze ettikleri inançların arkasına.

 Dua edelim: Rabbimiz! İlmimizi, anlayışımızı ve kavrayışımızı artır.

Hakkı YILMAZ

hakkiyilmaz@istekuran.com

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Görüldüğü gibi sayın Hakkı Yılmaz bu konuyu pek çok yönü ile ele almış.  Sizin görüşünüzle aynı istikamette olduğu için,  ben bu görüşü de kastederek dedim ki, emanetin insan tarafından yüklenmesi meselesinin , kalu bela hadisesi ile bağlantılı olduğunu, yukarıda yazı içerisinde de bir mantık silsilesi içerisinde sunulan, "
Herhangi bir sözleşmede taraf olacakların akıllı ve reşit olması gerekir. Orada zerrelerden bahsedilir. Bildirilmemiş bilgiler verilmeye çalışılır. Söz konusu sözleşmeyi bilen hatırlayan da yok. Böyle bir sözleşmeden kimse de sorumlu tutulamaz." görüşünün emanetin insan tarafından yüklenilmesini nasıl izah edebileceğini sordum o kadar. Keza, biz bunu da hatırlamıyoruz.

Not: Sizin yazınız içerisinde bu cümleler zaten geçmiyor. Ama, kalu bela kıyamette yaşanacaktır görüşünün delillerinden birisi olarak sıralandığı için değerlendirdim. Size atfetmiş değilim yani... 

Selam ile...




__________________
"(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Yukarı dön Göster aliaksoy's Profil Diğer Mesajlarını Ara: aliaksoy Ziyaret aliaksoy's Ana Sayfa
 
şeyma
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 03 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 179
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı şeyma

ibrahimim Yazdı:

Elestü bi Rabbiküm* kalu bela şehidna*


Araf 172 Hani Rabbin, ademoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu: "Rabbiniz değil miyim?" Onlar: "Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz." demişlerdi. Kıyamet günü, "biz bundan habersizdik" demeyesiniz.


Bu ayete baktığımız zaman, biz Allah’a söz vermişiz; "Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz." Bu söz ne zaman ve nerede verilmiş? Biz neden hatırlamıyoruz!? Eğer hatırlamıyorsak, nasıl olurda sorumlu oluruz!? “Kıyamet günü, "biz bundan habersizdik" demeyesiniz.” Buda gösteriyor ki biz bundan hesaba çekileceğiz.


 

Selam dostlar;

Allahın biz kullarına Kuranı kerimde çoğu yerde "dön,dönmek,döndürülüş"diye hitap etmesinin Kalu bela ile ilgisi yokmu sizce?Bizim için doğmak eylemi geliş(dünyaya geliş) anlamını ölümde gidiş(öte alemegidiş)anlamını taşıyor iken ,Allah için doğmak anlamı gidiş(Dünyaya gidiş)ve ölümü de dönüş (ait olunan yer)anlamını ifade ediyor.İşte bu dönüşte Rabbimizsin diyerek tanıklık eden ve dünyaya gittiğinde Rabbi bilmeyen,inkar eden lere Allah  ezelde verdiği tanıklık ettiği bu sözü kullarına hatırlatacaktır.Ayrıca kötü bir iş işleyen kulun bu benim yazgımmış demesinin,kaderim miş demesinin aslında ne kadar yanlış bir değerlendirme olduğuda bellidir.İrade tamamen insanın kontrolüne bırakılmıştır.Bırakılmasa idi,dünyada yaptığımız iyiliklerin ve kötülüklerin tamamen Allah iradesi ile gerçekleşmesi gerekirdi ki,o zamanda insanın cennetlik yada cehennemlik oluşu da tamamen Allahın elinde olurdu.

Bakara 28:Ey kafirler! Siz ölü iken sizi dirilten (dünyaya getirip hayat veren) Allah'ı nasıl inkar ediyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, tekrar sizi diriltecek ve sonunda O'na döndürüleceksiniz.

Bakara 46:Onlar, kesinlikle Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ve bunu kabullenen kimselerdir.

Bakara 156:O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler.

Bakara281:Allah'a döndürüleceğiniz, sonra da herkese hak ettiğinin eksiksiz verileceği ve kimsenin haksızlığa uğratılmayacağı bir günden sakının

Ali İmran 83:Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O'na teslim olduğu halde onlar (ehl-i kitap), Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O'na döndürüleceklerdir

Maide 18:Yahudiler ve hıristiyanlar "Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler. De ki: Öyleyse günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor? Doğrusu siz de O'nun yarattığı insanlardansınız. O, dilediğini bağışlar ve dilediğine azap eder. Göklerde, yerde ve ikisinin arasında ne varsa mülkiyeti Allah'a aittir. Sonunda dönüş de ancak O'nadır

Maide 48:Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) gönderdik. Artık aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma. (Ey ümmetler!) Her birinize bir şeriat ve bir yol verdik. Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı; fakat size verdiğinde (yol ve şeriatlerde) sizi denemek için (böyle yaptı). Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık size, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri(n gerçek tarafını) O haber verecektir

Maide105:Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olunca sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık O, size yaptıklarınızı bildirecektir

Enam 36:Ancak (samimiyetle) dinleyenler daveti kabul eder. Ölülere gelince, Allah onları diriltecek, sonra da O'na döndürülecekler

Enam60:Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra dönüşünüz yine O'nadır. Sonunda O, yaptıklarınızı size haber verecektir.

Tevbe 105:De ki: (Yapacağınızı) yapın! Amelinizi Allah da Resulü de müminler de görecektir. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.

Yunus 4:Allah'ın gerçek bir vadi olarak hepinizin dönüşü ancak O'nadır. Çünkü O, mahlukatı önce (yoktan) yaratır, sonra da iman edip iyi işler yapanlara adaletle mükafat vermek için (onları huzuruna) geri çevirir. Kafir olanlara gelince, inkar etmekte oldukları şeylerden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve elem verici bir azap vardır.

Yunus 30:Orada herkes geçmişte yaptıklarını karşısında bulur. Artık onlar gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülmüşlerdir. Uydurmakta oldukları şeyler (batıl tanrıları) da onları terkedip kaybolmuştur.

Hud 34:Eğer Allah sizi azdırmak istiyorsa, ben size öğüt vermek istesem de, öğüdüm size fayda vermez. (Çünkü) O sizin Rabbinizdir. Ve (nihayet) O'na döndürüleceksiniz.

Rad 30:(Ey Muhammed!) Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmete gönderdik ki, sana vahyettiğimizi onlara okuyasın. Onlar Rahman'ı inkar ediyorlar. De ki: O benim Rabbimdir. O'ndan başka tanrı yoktur. Sadece O'na tevekkül ettim ve dönüş sadece O'nadır

Hac 76:Onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Bütün işler Allah'a döndürülür

NUr64:Bilmiş olun ki, göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. O, sizin ne yolda olduğunuzu iyi bilir. İnsanlar O'nun huzuruna döndürüldükleri gün yapmış olduklarını onlara hemen bildirir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir

Ankebut 57:Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz

Lokman 23:(Resulüm!) İnkar edenin inkarı seni üzmesin. Onların dönüşü ancak bizedir. İşte o zaman yaptıklarını kendilerine haber veririz. Allah kalplerde olanı şüphesiz çok iyi bilir.

Fecr 28:

"Sen O'ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!"

Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir..

Selam ile,



__________________
FATİHA: 6, 7/ Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.
Yukarı dön Göster şeyma's Profil Diğer Mesajlarını Ara: şeyma
 
kocacnara
Groupie
Groupie


Katılma Tarihi: 28 mayis 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 40
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı kocacnara

Sevgili İbrahim yazın gerçekten güzel olmuş devamını diliyorum.

Diğer sevgili kardeşlerim lütfen bu güzel yazı böyle kalsın sağını solunu çekiştirip durmayalım. Onu okuyan ne alacağını bilir.

Hepiniz sevgiyle kalın


__________________
Yüce Allah herşeye kadirdir
Yukarı dön Göster kocacnara's Profil Diğer Mesajlarını Ara: kocacnara
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats