Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
“İbrahim Peygamber’e “İnsanlar arasında haccı ilan et!” deniyor (22:27)
Bu emir son Rasul’e yapılmış olmasın? (9/3)
“Her halde yanlış anlamadır bu. Doğrusu: Hac 27’deki İNSANLAR kelimesi İNANANLAR anlamına geliyor”.
Kanıt için öncelikle şu gerçeği gözönüne almalıyız: Müşrikler “rics”tir; Hac bölgesine giremezler (9:28). Artı; kâfirler, Allah’ın yoluna ve Mescidi’l Harâm’a engel olanlar… (suç işlemiştir.) Onların hac ve tavaf için “Allah’ın sistemi”ne değil cezalarını çekmek için ayrılmış olan yere gitmeleri gerekir (22:25).
İNSANLAR kelimesi yerine göre İNANANLAR anlamına gelir. Örneğin Bakara 13: Onlara “İnsanların İNANDIĞI gibi siz de inanın!” denince “O kıt akıllılar gibi inanacak mıymışız?!” derler.
22:25’te ve 9:28′de ortaya konduğu üzere Hac 27 o “yerine göre“lik koşulunu taşıyor.
Mescid-i haram Mekkedir. Mü’minleri ve Allah’ın Rasulününü oradan çıkarıp mekke’nin fethi zamanı hacc-ül-ekber denilen gün ilan edildi ki,tevbe etmeyen bu azılı müşrikler artık Mekke’ye, girmek şöyle dursun, yaklaşamayacaklar.
22/25’teki “insanlar” , içerde ve badiyede olan her kes anlamına olduğu açıktır. Bakara/13’teki sözün muhatabı kendini başkalarından üstün gören munafıklar olup, bunlara siz de inanan her kes gibi inanın denince, kendilerinin başkaları gibi olmadıklarını, ayrıcalıklı olduklarını, onun için de kendilerine bir takım imtiyazların verilmesi gerektiğini, diğerleriyle kıyas edilemez bir şeref ve mevkiye sahip olduklarını, kendilerinden başka her kesin, kendilerinde aşağıda olduklarını iddia ediyorlardı.
“ÖZET OLARAK, “O Ev’in yeri”ni İbrahim’e Allah gösterdi (22:26). Tarıma elverişsiz bir vadinin içinde. Ama İbrahim çocuklarından bir kısmını yine de o bölgeye yerleştirdi (14:37). Onlarının geçimini Rabbinin sağlayacağını biliyordu.”
“O Ev”, İbrahim’den önce de var olan ve daha önce bilinen bir ev midir? Eğer ilk defa İbrahim bu evi inşa ediyorsa, Allah hangi evin yerini ona göstermiş? Neden tarıma elverişsiz bir vadinin içinde? Ama İbrahim çocuklarından bir kısmını yine de o bölgeye yerleştirdi (14:37). Niçin? Namaz kılmak için (!).Başka yerde namazlarını kılamazlar mıydı?
“İbrahim, oğlu İsmail’le birlikte evin temellerini Allah’ın gösterdiği yere attı. Baba oğul, yapıyı dualarla yükseltip tamamladılar (2:127).”
Allah, onlara evin temellerinin atılacağı yeri ne zaman gösterdi? Halbuki İbrahim, daha önce soyundan bir kısmını Allah’ın Muharram Beyt’inin yanına yerleştirmemiş miydi? (14/37)
2/127. ayet baba oğulun Beyt’in temellerini attığını ve dualarla tamamladıklarını söylemiyor. Sadece Beyt’in kavaidini yükselttiklerini ve Rablerinden kabulünü istediklerini söylüyor.
Allah kendilerine evin yerini gösterdi de neden kullanacak malzemeyi de göstermedi? Hem ekinsiz; susuz, ağaçsız bir vadide harç yapmak, hatta içmek için suyu, evin üstünü örtmek için de ağacı nereden getireceklerini de göstermeli değil miydi? Yoksa bu ikincisi daha mı önemsizdi?
Unutulmamalıdır ki, İbrahim’e yeri gösterilen Ev’in temeli, “Allah’a hiçbir şeyi şirk koşmamak” tı.
Her mescidde imama ayrılıp mihrab denen yer oluyor. Ama o evdeki mihrab sıradan bir yer değil İbrahim Peygamber’in makamıydı. O yüzden makam-ı İbrahim adını aldı (2:125).
Bu 2/125. ayet, İbrahim’in Ev’in içindeki makamından, İbrahim ve İsmail’in Ev’i temiz tutmalarından söz ediyor. Bir ayet sonra da (127) aynı evi inşa etmelerinden söz ediyor. Düşündürücü gelmiyor mu size?
Makam-ı İbrahim, İbrahim’in içinde ikamet ettiği yerdir.
“Büyük olasılıkla kapının tam karşısına düşen duvarın önü. Mescide önce gelenler o sayede rahatsız edilmiyor ve daha sonra gelenler kolayca girip yer bulabiliyordu.
Zaten cemaat, İbrahim’in ailesinden ibaretti; mescide rahat rahat sığıyorlardı.
Ama yüzyıllar geçip nüfus artınca sığmaz oldular; avluya taştılar. Avludakiler giderek ASIL CEMAAT oldu. Ve avlu ASIL MESCİD. Buna Mescid-i Haram dediler.”
!!!
“Arapçada KÂBE, küp şeker şeklinde demek. O ibadet evi de şeklen aşağı yukarı öyle olduğu için KÂBE diye anılır oldu.”
“Ka’be”nin “şerefli” manası da yok mudur?
“Sonra Kâbe’nin içinde hiç namaz kılınmaz oldu. Ama İbrahim Peygamber’in anısı hâlâ yaşıyordu. Kapısı halka açıktı. Kalabalıktan fırsat bulabilenler içeri giriyor, ALLAH BİR ilkesini “makam-ı İbrahim”de tefekkür ediyorlardı.”
!!!
Fırsat bulamıyanlar ise muvahhid İbrahim’i Kâbe’yi dolanmak suretiyle anıyorlardı. Ama tavaf denen bu anmanın kuralı, dolayısıyla düzeni yoktu; nerde başlayıp nerde biter, hangi yöne akar… belli değildi.
!!!
Sonra Ev’in doğuya bakan köşesine hacer-i Esved denen bir kara taş yerleştirdiler; “Burda başlayıp burda bitsin!” dediler.
!!!
Gün oldu Kâbe, her ev gibi, eskiyip döküldü; gün oldu sel baskınına, düşman saldırısına uğrayıp yıkıldı. Ama her seferinde yeniden yapıldı. Ve kara taş, yerine kondu. Bakınız, kara taşın genç Muhammed tarafından yerine konuluşunu gösteren minyatür:
!!!
Muhammed Peygamber’in ilettiği İslamda, tavaf farz kılındı ve bir düzene sokuldu,şöyle denerek: … Yoluna gücü yetenlerin O Ev’i ziyaret ve tavaf etmesi Allah’a olan borçlarıdır (3:97). Gitsinler. Kirlerinden arınsınlar ve o “Kadim Ev“i tavaf etsinler (22:29).
Ayette sadece, “Beyt_i Atiq’i tavaf etsinler /Beyt-i Atiq’ ile bigilensinler” deniyor. Ayrıca “ziyaret” geçmiyor.
Bu Ev için Kuran “huden linnas; insanlara yol gösteriyor” diyor. İçi boş bir ev nasıl yol gösteriyor? İçinde İbrahim Rasül yada baka bir rasül olmadığına göre nasıl yol gösteriyor? Yoksa Kıral Abdullah xadim-ul- Harameyn olduğuna göre, aslında “rabbul / seyyid-ul-Harameyn” denmesi daha uygun düşer, hüda oluşu onunla devam mı ediyor?
Mamur ev, içinde yaşam olan evdir, Mamur şehir, içinde yaşayan insan oranında mamurdur. İçinde insan yaşamayan ev yada şehir, yapıları ne kadar muhteşem ayakta dursa da mamur değil, viranedir, ölüdür; ışığı/ ışıkları sönmüştür içindeki sahiplerinin ölmesiyle. Kendisi karanlığa gömülmüş bir ev, kimsenin önünü aydınlatamaz, kimseye yol gösteremez. İbrahim, İsmail ve son Rasül Muhammed de öldüklerine göre, bu Beyt-ül-Atiq asırlardır karanlığa gömülmüş, kimseciklere yol gösteremediği her yıl yeniden tekrar tekrar tescillenmektedir.
Demek ki, Allah’ın evi dört duvardan oluşan, zamanla yıkılıp yıkılıp İnanan inanmayan, müşrik münafık demeden her defasında insanlar tarafından yeniden yapılan bir ev olamaz. Allah’ın Ev’i asla yıkılmayacak kadar sağlam, isteyen herkesi içine alacak kadar geniş ve son derece aydınlıktır.
|