Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Necm 20-30. ayetler ve Şefaat kavramında gözden kaçanlar
Bu "kısa yazıda" Necm 20. ve 30. ayet-i kerimeler'de konu edinilen "ilk anlayan öznelerin" "Şefaat inançları bağlamında Melek" inançları konu edinilecek, bugünkü "şafaat" anlayışıyla karşılaştırılması yapılacaktır. Necm 20 ila 30. ayetler şöyledir;
“Gördünüz mü?” Lêt ve Uzzê’yı? (19). Ve diğer üçüncüsü Menêt’ı? (20). Erkek (çocuk) sizin, dişi O’na mı? (21). Bu insafsızca bir paylaştırma! (22). Gerçekten o,(paylaştırma) ancak siz ve babalarınızın o isimlendirdiği isimlerdir. Allah, o paylaştırmayı (onaylayan) bir yetki indirmedi. Ancak Zanna ve “Benliklerinin meyillerine” tabi oluyorlar.Gerçekten, Rablerinden onlara rehber gelmiştir (23).[20-23].
Yoksa, arzu ettiği şey İnsan için midir? (24). Oysa, “Ahiret ve öncesi de” Allah'ındır(25). Ve Göklerdekinice meleğin, aracılığı Allah’ın -dilediği ve razı olduğu kimse için- onayı olduktan sonra bir şeye fayda eder, (26). Gerçekten ahirete inanmayan kimseler, Melekleri elbette dişi isimlerle isimlendiriyorlar, (27). Onlar, o konuda ilimden (bir şeye sahib değiller). Gerçekten ancak Zanna tabi oluyorlar. Ve gerçekten Zan, Hakk’tan bir şeye fayda vermez (28). Öyleyse yüz çevir hatırlatmamızdan sırt dönen kimseden ve ancak “Dunya Hayat”ı isteyenden de (29). İşte bu İlim den erişebildikleri! (30). [25-30].
Ayet-i Kerimelerde "Lêt, Uzzê, Menêt" (19-20). Muşrik Arab çok tanrılı/tanrıçalı inançlarında yer alan "tanrıçalar"dır. Arabların bu inaçları ve tanrı/tanrıça isimlerinde "Nebatilerle" benzer ve/veya Nebatilerin etkisi olduğu ileri sürülmektedir.
Yine "ahirete inanmayan kimseler"(27) bu inana mensub Muşrik Arablardır. Yine bunlar "Melekleri elbette dişi isimlerle isimlendiriyorlar"(27). Yani melekleri dişil özellikler "Tanrıçalar" olarak düşünüyorlardı.
Bu anlayışları yine şu ayetlerde eleştirilmektedir:
"Erkek (çocuk) sizin, dişi O’na mı? (21). Bu insafsızca bir paylaştırma! (22). Gerçekten o,(paylaştırma) ancak siz ve babalarınızın o isimlendirdiği isimlerdir. Allah, o paylaştırmayı (onaylayan) bir yetki indirmedi. Ancak Zanna ve “Benliklerinin meyillerine” tabi oluyorlar.Gerçekten, Rablerinden onlara rehber gelmiştir (23)."
Muşrik Arablar işlerinin yoluna girmesi, gelecekle ilgili dilekleri, istekleri ve arzularını bu "Tanrıçalar" vesilesiyle Allah'a sunuyorlardı. Bu tanrıçalar Allah ile onlar arasında bir aracı/şefaatçi konumdaydılar.
Yine Kur'an'ı Kerim onların bu şafaat anlayışını; "Göklerdekinice meleğin, aracılığı Allah’ın -dilediği ve razı olduğu kimse için- onayı olduktan sonra bir şeye fayda eder"(26). Hükmü İlahisince "Allah(a.c) onayına bağlamıştır" yani "Muşriklerin dilediği ve dediği gibi değil" ancak "Allah bir şeye onay vermesiyle"böyle bir şey mümkün olur ancakdenmektedir.
Yine Muşriklerin bu perestişleri metnin akışından anlaşılacağı gibi "Dunya Hayat" için söz konusudur.
Yine Metnin akışından onların “Melekleri” isimlendirmeleri/nitelemeleri kınanmaktadır.
Necm 20 ila 30. Ayet-i Kerimeler bugünkü “şefaat” anlayışına delil olabilecek bir işaret sunmamaktadır. Bugün “Melekler’den şafaat” taleb eden ve Onları “Dişi İsimlerle” isimlendiren bir “Müslüman(!) topluluk” bilinmemektedir.
Elbette Alîm olan Allah(a.c)’dir
Cehd bizden Tevfik Allah(a.c)’den
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
Başlığa ilişkin müşrikler hakkındaki açılımlarınız için teşekkür ederim. Müşriklerin bu inançlarının belki uzantısı gibi görünen ve içinde yaşadığımız topluma kadar uzanmış bir örneği ise, kız çocuklarımıza hala “Melek” isminin verilmesi.
Bir sonraki yazınızda ifade ettiğiniz “ahiretemi inanmıyorlar yoksa, ahirette yargılanmayacaklarına mı” şeklindeki düşünceniz garibime gitti. Peki şu ayetlere ilişkin neler söyleyebilirsiniz?
"Dediler ki: “Biz bir yığın kemik olduğumuz, un-ufak hale geldiğimiz zaman mı, gerçekten biz o zaman mı yeni bir yaradılışla diriltileceğiz.” " 17/49 (y nuri öztürk)
Ayrıca : 17/98; 23/35,82; 36/78; 37/16,53; 56/47; 79/10,11.
Muhabbetle…
__________________ Benliğin galebe çaldığı hiçbir yerde, vahiyden, adaletten ve merhametten bahsedilemez.
Ahir bir yaşama veya öldükten sonra hesap vermeye inanmamanın dille söylenen düşünceler olmadığı kanısındayım bu hatırlatılan ayetleri; dille bunu dedikleri halde yaşam olarak yansıtmayan insanların halleri olarak algılıyorum.
Bir düşünelim, bi etrafımıza bakalım, ahireti inkar eden kaç insan tanırız.? Belki hiç.! İstisnasız diyebilirim ki her kez evet hesap var der ama yaşamımız nasıldır.? Hiç hesabı düşünen gibi yaşıyormuyuz.? (yaşamaya gayret edenler müstesna)Tabiki bununda bir sebebi var o da yanlış ve zan üzeri uydurulan AHİRET TASAVVURU. Zaten necm suresindeki bu ayetlerde, başka ayetlerde de bu zandan bahsediyor. Dikkat etmeliyiz ki aldatıcı/lar bizi Allah'la aldatıyor. O'nun şefaat izni vereceğinden, cezayı çektirdikten sonra cennetine sokacağından bahsedip insanları günaha meyilli hale getiriyorlar aslında inkar ettiriyorlar farkında değiliz resmen isra/49 daki ayeti telkin ediyorlar.
Bu dirilmeyi inkar edenlerin inkar hallerinin anlatıldığı ayetleri, ahirete inandığını zanneden, aslında inanmadığının farkında olmayan insan gupların anlatıldığı ayetlerle aynı olduğunu düşünüyorum, bu iki grubunda işledikleri eylemlerinin bir nevi bu inkarları dile getirme hali olduğunu düşünüyorum.
Bazı düşüncelerin ortaya çıkması için, "garib" olabilecek şeylerin ulaştırılması gereklidir diye düşünüyoru. Bazen "tahrik"te buna neden olur.
Edebli olduktan sonra "garib" ve "tahrik" edici sözlerin bilgi ediniminde tetikleyici rolü vardır. (Ögrenci98 ve akarapir kardeşlerimizin fikrinide öğrenmiş olduk.)
İletimde akla hemen takılabilecek soruları gündeme getirdim,
"İşittik ve İsyan ettik" 2:93'teki gibi sözmü? Fiil mi?
yine; "dediler ki, bu dunya hayatımız ölürüz ve yaşarız bizi helak eden ancak zamandır" 45:24
öğrenci98 kardeşim misal verdiği ayet-i kermelerde dikkate alındığında,
Kur'an'ı Kerim'in inzal olduğu tarihsel bağlamda "muşrikler" aynılaşmış inançlara mı sahibtirler? 29:61, 31:25, 39:38, 41:50, 43:9 benzeri ayetlerde Allah'a inandıklarını itiraf etmekteler (o halde İnkar edenler neyi inkar ediyor?)
Muşrikler Allah(a.c)'e inanmakla birlikte Ahireti mi inkar ediyorlar?
ben bunu "tartışabiliriz" demiştim ikinci iletimde,
devam ederiz inşAllah,
selam ve dua ile,
rıdvan
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
Katılma Tarihi: 06 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 148
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Allah, geçmiş ümmetlerin ve Kuran'ın indiği zaman da müşriklerin tüm görüşlerini değil, "çarpıtılmış ve yozlaştırılmış" inanç ve görüşlerini lav ediyor.
Evet Rıdvan, müşrikler yerleri ve gökleri Allah'ın yarattığını söyledikleri halde, biz kemiklere ayrılıp çürüdükten sonra mı dirilecmişiz? diyebiliyorlar.Hem Allah hakkında hem de ahiret hakkında görüşleri bozulmuş,netlikten bozulmuş buğulu camların arkasına gizlenmiş.
Ayhan'ın son paragrafına bende katılıyorum, hatta günümüzde bile ahirete inandığını söyleyip, yaşamında bu inanca uygun hiçbir şey yapmayanları (yalan,dolandırma,kötülük,zina,la-ibadet vb) gördüğümüzde, sanki "inanmadığının farkında olmayan inanan" olduklarını tahmin edebiliyoruz
Soru: Kuran'da, müşriklerin hem ahirete (yeniden dirilmeye) inanmadıkları hem de kendilerini Allah'a yaklaştırsın diye putlara taptıkları belirtiliyor. Burada bir çelişki var mı? (C. Erdem)
Cevap: Müşrikler ölümden sonra ruhun devam edeceğine inanıyorlardı. Onlarda bir çeşit öte âlem düşüncesi vardı ama toprak haline gelen cesedin dirileceğine, insanların yaptıklarından hesap vereceklerine inanmıyorlardı. Onlardaki ahiret düşüncesi kesin değil, kuşkulu bir inançtı. Caydırıcı olmayan böyle bir inancı, Kuran inanç kabul etmediği için müşriklerin tam anlamıyla ahirete inanmadıklarını vurgulamaktadır. Casiye Suresi'nin 32. ayetinde onlardaki kuşkulu ahiret düşüncesine işaret edilmektedir.
Ahirette müşriklere, "Allah'ın va'di gerçektir, (Duruşma) sâ'at(inin geleceğin)de şüphe yoktur" dendiği zaman, "Sâ'at nedir, bilmiyoruz, (onu) sadece (bir kuruntu) sanıyoruz, biz ona inanmıyoruz demiştiniz ha!" Böyle kuşkulu ahiret inancı caydırıcı olmaz ve böyle bir inancın yararı bulunmaz. Maalesef bugün birçok Müslümanın inancı da bu seviyededir. Çünkü gerçek ahiret düşüncesi olsa insan kötülük yapamaz. Kötülük yapan kimse ahiret sorumluluğuna kesin biçimde inanmıyor, kuşku içinde demektir.
__________________ O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
"...Böyle kuşkulu ahiret inancı caydırıcı olmaz ve böyle bir inancın yararı bulunmaz. Maalesef bugün birçok Müslümanın inancı da bu seviyededir. ..."
selam
bu söz de, bir çelişkiyi yansıtmaz mı? Hırsızlık yapan müslüman, içki içen müslüman, yalan söyleyen müslümanlar olduğunu kurandan öğreniyoruz. ya ahirete inanmayan ya da ahiretten kuşku duyan müslüman?
Kafirlerin zannı inkar anlamınadır. Zan Kuran'da inanmak anlmınadır. Zan kuşku, acaba anlamına değildir. Süleyman Ateş'in Müşriklerin Ahiret inancına sahip olduğu iddiası tutarsız bir iddiadır, çelişkidir.
Müşriklerin tek bir inanca mensup olduklarını düşünmüyorum. Mekke ticaret yollarının kesiştiği, farkı toplum ve kültürlerle irtibatta olan bir belde. Dolayısıyla farklı inançlara sahip olmaları da normal. Kuranda müşriklere farklı hitap tarzları var.
Örneğin, kafirlerden bir gurup tercihini dünya dan yana yapıyor.
İbrahim 3:
Onlar ki sefil ve iğreti hayatı âhirete tercih ederler ve Allah yolundan alıkoyup o yolu eğri büğrü yapmayı isterler. İşte bunlar, dönüşü olmayan bir sapıklık içindedirler.
Nahl 107:
Bu böyledir, çünkü, onlar şu iğreti hayatı âhirete tercih etmişlerdir. Ve Allah, küfre sapanlar topluluğunu doğruya kılavuzlamaz.
Bir başka gurup var, gök cisimlerine tapıyor. Şi'ra yıldızına, güneşe, aya.
Bir başka gurup meleklere.
Bir başka gurup putperest.
Bir başka gurupta hiç Allah inancı yok. Kendilerinin yaşayıp ölmelerini zamana bağlıyorlar.
Ancak Kuran da ayetlere muhattap olanların çoğu, "ahiret gününe ve ahirete inanmayanlar". Dikkatli bakılırsa vahyin en fazla üzerinde durduğu noktalardan birisi bu. Müşriklerle olan ideolojik savaşın en keskin olduğu noktalardan birisi bu.
Başlangıçtaki ayetlerde sadece ahiret ile ilgili bilgi verilirken ve uyarı yapılırken,
Ala 16-17:
Fakat sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz
Oysa âhiret, daha hayırlı ve süreklidir.
bir yerden sonra bu mesaja tepki yükseliyor ve muhtemelen müşrik guruplar, çıkarları açısından en uygun olan "ahiret gününe ve ahirete inanmayan" gurupların arkasında toplanıyor veya müşriklerin savunması için bu bakış açısı, bu mesaj daha uygun düşmüş olabilir. Vahiy daha çok müşriklere öncülük yapan bu gurubu hedef alıyor.
Doğrusunu Allah bilir.
Muhabbetle
__________________ O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma