Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
ben hayatin gercek manasinin ezelde ruha yüklendigi anlayasindayim.
Buradan da su sonuca varabilmekteyim: Ruhumuz madde ve
madde ötesi anlasilabilen ve anlasilamayan bütün kavramlari
ihtiva edecek kapasiteyle donatilmistir diyorum. Bedenide ruhun üzerine
gecirilmis bir tür örtüden ibaret görüyorum. Dünyayi da ruha
yüklenenlerin aynasi kabul ediyorum.
Akli, ruhu ve bedeni veya örtüyü dengede tutan unsur olarak niteliyorum.
Islevi itibariyle beden veya örtü dünyayla paralel olarak tam bir uyum icinde yaratilmistir.
Bir tarafta ruha ezelde yüklenen manalar zinciri , öte yanda bedenin
dünyayla paralellik icindeki uyumu birde bunlari dengeleyen akil .
Iste Insani bu üc kavramin bir araya gelmesi sonucu olusan bir varlik olarak kabul ediyorum.
Zamanin yaratilmasi iste bu dünya imtihaninin baslamasinin bir sonucuna bagliyorum.
Insanin merkezi ruhudur. Bu dünya imtihaninda ruha yüklenmis bu
kapasitenin ihtiva ettigi unsurlari belirlemekle mükellefiz.
Beden veya örtünün sürekli ön planda bulunmasi , ruhun islevini
köreltmektedir. Burada aklin görevi ise bu dengesizligi düzeltmektir,
bunuda ibadet denilen olguyla yerine getirtmekte.
Asil nokta ruhun icerigini belirlemekte. Cünkü orada yaratilma gayesi sakli; ibadetin manasida burada önem kazanmakta.
Ruha yönelik yapilan bütün faaliyetler, Ruhu tanimamiza bu vesileyle de
Allahi anlamamiza sebebiyet verecektir.
Iste benim anladigim Insan olma hadisesi bundan ibarettir.
Manalar zinciri size neyi ifade ediyor? Bundan siz ne anliyorsunuz?
Kisaca söyle diyebilirmiyiz: "Kendini bilen Rabbini bilir."
Bu söylemi siz baska bir manada degerlendirebilirsiniz, ben daha baska bir anlamda algilayabilirim. Siz bu söylemi ne sekilde anliyorsunuz?
Bu sorularin cevabini ayri ayri sizden almak isterim, ama öyle bilinmemezlik kaliplari icine indirgeyerek degil, acik yorumlarla. Gerekirse betimlemeler yapin.
Ve son olarak:
Ruhlar'in kaynagi nedir desem, Allah'tir diyecegiz elbette. Daha mühim soru, Ruhlar Allah'in var-in'dan gayrimi(bagimsizmi) yaratilmistir, yoksa Allah kendi var-in'dan mi yaratilmistir?
Siz bu konuda hangi görüsü benimsiyorsunuz, sizin Ruhunuz bizzat Allah'in var-in'dan mi yaratilmistir yoksa Allah'in zatindan ayri, bagimsiz olarak mi yaratilmistir?
Allah Insan ruhunu kendi zatindan
yaratmistir.Bundandir ki Ruhu hayatin bütün manasini ihtiva eden
yapi olarak algiliyorum. Bir tür Ressam-Resim iliskisi gibi, zaman ve
mekani yok sayarsak.
Ruhta gercek hayatin manasi sakli
nitelemesinden kasit, var olma gercegiyle iliskili ayrintilarin bütünü
ve akabinde de ait oldugu yeri belirlemesinden ibaret. Buradaki manalar
cinzirinin, dünya hayatinda var kabul edilen anlayisla aciklanmasina
olanak yoktur. Bu sezgi veya kavramayla alakala olan birseydir. Zira
Allah bu aciklama olanagini Akla yükleseydi hayatin ve imtihanin bir
manasi kalmazdi.
Hayatin gercek manasini ancak ve ancak ruhun diliyle
kavramak mümkündür.Yapilan bütün ibadetlerin gayesi iste bu ruh dilinin
anlasilmasina yöneliktir. Allah Ibadeti bunun icin Farz kilmistir.
"Kendi ruhunu bilen ,taniyan Allahi bilir ve tanir." betimlemesin
deki mana benim anlayisimla: Insan özü itibariyle Ruhundan ibarettir ve
bu Ruhun ait oldugu yerde Allahin zatidir.
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam.
Böyle derin bir meseleyi kisa cümlelerle degerlendirmek istemem. Siz dilediginiz ölcüde konuya yaklasabilirsiniz.
Savundugunuz ne varsa Ruh'un esaretine/gizemliligine baglayip, bu mevkiye/mertebeye gelenler(erenler) anlar diyor kapiyi ardinizdan kapatiyorsunuz. Böylece daha fazla aciklama yapma zorunlulugunuz kalmiyor. Aslina bakarsaniz simdi beni bu sözkonusu mertebe/Ruh hali de ilgilendirmiyor, yani ayni Ruh halini yasamaksizin kendi tabanimdan sicrayip yorum getirmek gibi bir amacim yok, zaten ayni ruh halini yasayan, ayni görüste/inanista olurdu.
Bu arada yineleyeyim, birseyin zorlu ve bir ömür boyu sürmesi, o birsey'in hakikat oldugu anlamina gelmez. Dahasi, siradisi olmak, ne mertebe üstünlügüne nede alcakligina delildir.
Beni ilgilendiren esas konu, Ruhlarin ne sekilde hangi kaynaktan var olmasi idi, cünkü fikir ayriligi zaten burada basliyor, mevzunun özü'de bu. Sizden de bunun kesin cevabini almis oldum.
Size göre, ben, siz, herkesin Ruh'u Tanri'nin birer parcalari oluyor. (Kasitli olarak Tanri diyorum cünkü sizin Tanri modelinizi benimsemiyorum ve Allah'imi tenzih ederim)
Ruhlar Tanri'nin var-in'dan var oluyorsa, bu demektir ki Tanri parcalara ayriliyor ve mahluk bedenlerine giriyor.
Yanlis mi düsünüyorum? Sizce Ruhlar'in asil kimligi nedir? Insanmi, Tanrimi?
Benim inandigimin ne oldugunu betimlemeniz dogrusu cok yanlis.
Allah- Tanri kavramini bir düsünün. Size göre olan , bana göre de olamaz mi?
Diyor sinan,
Ruhlar Tanri'nin var-in'dan var oluyorsa, bu demektir ki Tanri parcalara ayriliyor ve mahluk bedenlerine giriyor.
Birebir degerlendirirsek
yaklasiminiz dogru. Ama isin asli; eni ve boyutu olmayan zaman ve
mekandan arinmis derya ve onun damlaciklari misali . Bu,
bire bir yaklasimin ötesinde sezgi ve kavrama isi, ha... demeden
hakikati idrak etme meselesi, kisaca uc noktadaki seyr hali.
Mahluk beden,parcalanmislik kavramlari bizler (Insan) icin
gecerli, vehme dayali oldugumuz itibariyle. Oysa ki bütün kainatin
sahibi Allah icin durum baska. Onun Nuru Arsi-Alemi kaplamistir.
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam.
Madem size göre benim icimde de bir Ruh var ve bu Ruh bizzat Tanri'nin var-in'dan var olmustur ve tekrar özüne ister istemez kavusacaktir, o halde size soruyorum:
Ben kimim? Icimdeki Ruh'un salt kimligi nedir Asd? Ben benmiyim, yoksa Tanri icimemi aksediyor?
Bakiniz ben sizden herhangi bir terimle buna cevap vermenizi istemiyorum, sadece Ruh'un salt kimliklerini soruyorum?
Örneklerden yola cikalim:
Bir büyük deniz, bu deniz üzerinde farkli hacimde buz kaliplari, belki nem vardir, belki bulutlar dahi vardir, yagmurda yagabilir.
Büyük deniz Tanri oluyorsa, bu demektir ki, üzerinde her ne varsa Tanridan bagimsiz var olamaz, Tanrinin yansimalari, bizzatihi'nin farkli farkli acilimlaridir, asl olanin, farkli boyutta özünden farkli bir sekil almasidir.
Üzerindeki bulutlar er gec, yagmur olur denize tekrar yagarsa ne olur? Özünde yok olur!
Buz kaliplari erirse ne olur? Özünde yok olur!
Nem denize cökünce, özünde yok olur!
Sizin pencerenizden baktigim zaman iste ben bunlari görebiliyorum, ve sizin temel inanciniza göre ben zaten ben olamam ki. Sizin inanciniza göre benim Tanri varindan bagimsiz bir varligim yok ki. Madde boyutunda her birimiz Tanri'nin yansimalari, bir sekil tecellisi oluyoruz. Dilerseniz birer kölge deyin, hangi terim olursa olsun zaten amacim aslini acip ortaya koymak degil bunu zaten yapamam, ama bu terimler enazindan sizin sahip oldugunuz Allah inancina pencere acacak kadar yeterlidir.
Ben deniz üzerinde belki bir bulut'um, belki nem, belki buz kütlesi, ne olursam olayim, denizden bagimsiz bir varligim yoktur ve olmayacaktir, eninde sonunda özümde yok olmus olacagim.
Söz konusu Ask ehli ise, ölmeden evvel deniz'de yok olanlardir.
Kisacasi bu, eger yaniliyorsam, itiraz edin, düsüncelerinizin dogrusunu bana bildirin. Ben sahsim adina görüslerimi en kolay sekilde ortaya koymaya calisiyorsam sizdende ayni cabayi beklerim, zira burada suan sadece benimle muhatab olsanizda, bu Forumu ikimizden baska takip eden türlü Insan var.
Verdigim örnegi anlamak istetedigin gibi yorumlamissiniz. Örnegi tekrarliyorum: Eni ve boyutu olmayan, zaman ve mekandan arinmis Derya ve onun damlaciklari meselesi.
Oysa sizin deniz ile ilgili verdiginiz örnegin benimkiyle uzaktan
yakindan ilgisini ne? Sadece denizi almissiniz, gerisi ene, boya,
zamana ve mekana bagli anlatimdan baska birsey degil; bir tür Cografya
dersinde gibi olmus.
Ben kalibim itibariyle Insan boyutunda varliktan baska bir sey degilim.
Kalip olarak et ve kemikten ibaretim. Oysaki ruhumun boyutu,
sekli ve yogunlugu hakkinda bir kaniya varamamaktatayim.
Bedeni algilamak basit oldugu halde ruhu anlamak niye bu kadar zor, hatta imkansiz?
Dünya imtihan yeri bizlerde imtihan edilen oldugumuz gerceginden yola cikarak soruyorum:
Beden mi imtihan ediliyor, yoksa ruh mu imtihan edilen?
Her ikisi denilebilir mi? Elbetteki denemez.
Bedeni imtihan etmenin anlami olabilirmi ? Bilinen birseyin imtihani olmaz.
Demekki bilinmeyendir imtihan edilen , yani ruhumuz.
Iste Allaha inanmanin gayesindeki sir, ruhumuzu tanimak sirridir.
Bunun icindir ki " Kendini taniyan , Allahi bilir" denmektedir.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma