Yazanlarda |
|
Sinan_25 Ozel Grup
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam.
Asd Yazdı:
Verdigim örnegi anlamak istetedigin gibi yorumlamissiniz. Örnegi tekrarliyorum:
Eni ve boyutu olmayan, zaman ve mekandan arinmis Derya ve onun damlaciklari meselesi.
Oysa sizin deniz ile ilgili verdiginiz örnegin benimkiyle uzaktan yakindan ilgisini ne? Sadece denizi almissiniz, gerisi ene, boya, zamana ve mekana bagli anlatimdan baska birsey degil; bir tür Cografya dersinde gibi olmus. |
|
|
Bu ne hikmettir. Örnegi elestirmek yerine, örnekle izah etmeye calistigim hususa neden deginmiyorsunuz? Üstelik ben size Ruh'un salt kimliginide sordum, nedendir, es gectiniz.
Adi üstünde örnek. Sizin verdiginiz örnege karsilik olsun diye yapmadim ki ben bu benzetmeyi.
Yaptigim Deniz örneginin neresinde zaman-mekan olgusu var? Ben size deniz'in enini boyunu, derinligini, üzerinde neyin ne kadar var oldugunu tarif ettim mi, bir sinirlama getirdim mi? Hayir! Peki bu nasil cografya dersidir?
Adi Deniz olsun, Derya olsun, Okyanus olsun, ben enini boyunu degerlendirmiyorum. Örnekte denizin neyi(Tanriyi) sembolize ettigini ve baska bir boyutta(Dünyada) ne sekil(örnegin Insanlar) aldigini izah etmeye calisiyorum. Ve bu Deniz üzerindeki(mecazi!) hayali sekillerin mutlak anlamda var olmadigini, eninde sonunda özüne dönecek olmalarini anlatiyorum.
Suanki tartismamizin özü imtihan sirri degil efendim, onada deginiriz. Ben halen size Ruh'un salt kimligini soruyorum, enini boyunu, boyutunu, edini büdünü sormuyorum. Siz neden konunun özüne inmektense etrafinda dolanmayi tercih eder gibisiniz?
Sorumu yineliyorum:
Sinan Yazdı:
Madem size göre benim icimde de bir Ruh var ve bu Ruh bizzat Tanri'nin var-in'dan var olmustur ve tekrar özüne ister istemez kavusacaktir, o halde size soruyorum:
Maddesel varligimi bir kenara atin, Ben kimim? Icimdeki Ruh'un salt kimligi nedir Asd? Ben benmiyim, yoksa Tanri icimemi aksediyor?
Bakiniz ben sizden herhangi bir terimle buna cevap vermenizi istemiyorum, sadece Ruh'un salt kimligini soruyorum? |
|
|
Buyurun!
Saygilar
|
Yukarı dön |
|
|
asd123 Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 18 ekim 2005 Gönderilenler: 85
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam
Sizin kimliginizi teshir etmekle görevli biri degilim. Siz
kendinizi nasil kabullenmisseniz ondan ibaretsiniz. Neyi, nasil idrak
edebilmisseniz, yada sizin anlaysisinizla; suur etmisseniz, onunla
varsiniz.
Icinizdeki ruhun salt kimligi, beyninizin kontrol edemedigi,
ettigini kabullendigi, veya öyle varsaydigi. özü itibariyle Allahin
zatinda bütünün bir parcasidir. Bu demek degildir ki; Allah sizin
beyninizin algisi geregi icinize aksediyor. Isin detayi burda gizli.
Ruhumuzu tanima adina yapacaginiz calismalar sonucunda Allahin zatini
idrake baslayacaksiniz. Idrak, beynin ürünü degildir. Yanliz ve yanliz
Allahin zatini tanitan; sezgi veya kavrama seklidir. Buda Allahin
bizatihi kendisini tanitmasiyle olur. Anlayacaginiz aklin hükmü disinda
gelisen bir olay.
Siz burda yine sizsiniz. Ancak, beyninizin algi sininiri dahilinde ,kendi kimliginizi var saymaktan ibaretsiniz.
Yeterli oldu mu?
Saygilar
|
Yukarı dön |
|
|
asd123 Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 18 ekim 2005 Gönderilenler: 85
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam
" Siz burda yine sizsiniz." dememdeki gayeye tekrar dönersek...
Allah zatinin tecellisinin ruh boyutunda gerceklestigini
anlattim. Bende var olanin , benim anlama sinirim dahilinde olmasi
sebebiyle,yanliz benim durumumla ilgili hadiseyi belirtir.
Benim, ruhun Allahin zatinda bütünün parcasidir nitelelememdeki
maksadin, Allahin kendi tecellisini kendi zatiyle yapmasina isaret
etmemdir.Hersey onun dahilinde gelisir ve anlam kazanir.
Insani akil üzere yaratmasindaki amac, Allah hükmünün bütün
kainatta tecelli ettigi gercegini sakli tutmaktir. Insana kendi
zatindan olusan ruhuda taninmak ve anlasilmak üzere bahsetmistir.
Demek oluyor ki, ruhumu tanimam ve anlamam, Allahi tanimama ve anlamama
sebebiyet verecektir, Allahin kendisini tanitmasi ve anlatmasi
dahilinde. Ben tanimam, O, yani Allah tanitir. Ben ancak kendi
sinirlarim ölcüsünde hareket eder ve aklimin ölcüsünde de
düsünürüm,beni baglayanda budur. Allahla bütün olan ben ve aklim degil,
Allah kendisiyle bir bütündür. Ben bu gercegi sezmek ve kavramakla
vazifeliyim.
Yani öz kimligimi bilmekle yükümlüyüm.
Bunun ilk basamagi Allahi kabul etmektir: Allahi biryerlerdeymis gibi
degil, Ruhumun Allahin zatinina ait oldugu gercegini kabul etmemdir,
asil olan.
Saygilarimla
|
Yukarı dön |
|
|
Abdullah16 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 21 eylul 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 727
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Sinan kardeş.Konu ayrı bir din,hatta apaçık bir şirk dini olup,en büyük yalancı peygamberi de İbn-i Arabi olan tasavvufdan kayıp ruh konusuna gelmiş.Sen ne kadar dil döksen de bunlar,kendi rabbilerinin vahiylerini tasdik etmedikçe sana teslim olacak değiller.Bence bu konuda felsefi tartışmalara giripte lafı uzatmak yerine,ruh'un ilminin rabbimiz katında olduğuna inanmak ve bize ondan az bir ilmin verildiğini kabul etmek daha doğrudur.
Evet,bu belki tartışmadan kaçınmanın kolay yoludur.Ama bu insanlarda ne hikmetse böyle konulara balıklama dalıp gayet şehvani bir arzuyla coştukça coşuyorlar.Felsefeyle de ilgilenen birisi olduğum için bu tür tartışmaların hep çıkmaza girdiğini ve her felsefi ekolün(dinin.çünkü insana nasıl yaşayıp düşüneceğini öğreten her sistem bir dindir.)kendi haklılığını kanıtlamak için kılı kırk yardığına,kelimelerin anlamlarını kaydırmak için yarıştıklarına çok şahit olmuşumdur.Bırakalım bunları kendi kazdıkları çukurlarında oyalanadursunlar da biz şu ayetlere kulak verelim:
24.Görmedin mi Allah nası bir örnekleme yaptı: Güzel söz; kökü yerde, dalları gökte olan güzel bir ağaca benzer. 25. O ağaç, Rabbinin izniyle yemişlerini her zaman verir. Allah, insanlara böyle örnekler verir ki, düşünüp ibret alabilsinler. 26. Çirkin bir söz de gövdesi toprağın üstünde destek bulmuş bir ağaca benzer, dayanağı yoktur onun. 27. Allah, inananları dünya hayatında da âhirette de tutarlı sözle sağlamlaştırır. Allah, zalimleri şaşırtır. Allah, dilediğini yapar. 28. Bakmadın mı şunlara ki, Allah'ın nimetini inkârla/nankörlükle değiştirdiler ve toplumlarını helâk yurduna kondurdular. 29. Yaslanacakları cehenneme kondurdular. Ne kötü bir duruş yeridir o! 30. Yolundan saptırmak için Allah'a eşler uydurdular. De ki: "Hadi, nimetlenin! Sonunda varacağınız yer ateştir." (14/24-30)
Selam olsun yalnızca kelimetüttayib'e gönül verenlere.
__________________ ''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
|
Yukarı dön |
|
|
asd123 Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 18 ekim 2005 Gönderilenler: 85
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam
Ayetler tartisilmak icin gönderilmemistir. Üzerinde durup düsünmek icindir.
Düsünmüssen anlatirsin. Anlatirsan düsünen oldugunu gösterirsin.
Kestirip atiyorsan hic birseyi bilmedigini anlatmis olusun, bildigini
sanmaktan öteyede gidemezsin.
Kuran bak nediyor demek , sen ne anliyorsun demek degildir.
Sen ne düsünüyorsundan yola cikip Kurani anlamaya calisman dogru olan.
Saygilarimla
|
Yukarı dön |
|
|
asd123 Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 18 ekim 2005 Gönderilenler: 85
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam
Abdullah 16, yazilarimin icerigini anlamadiginiz cok acik. Burda
hicbir Kuran ayeti falan inkar edilmiyor. Ben de Krana
bagliyim. Düsüncelerimin
kaynagini insan olmanin cabasindan almaya calismaktayim. Rehberim Allahin varligi ve Kuranin nurudur.
Senin veya benim anlayisiyla ugrasmaktan "Insan olma" gayesini unutmusuz. Cok yazik.
Varsa paylasmak istediklerin buyurun paylasalim. Öyle Allahtan daha hüküm sahibipliligine soyunman cok yanlis.
Saygilarimla
|
Yukarı dön |
|
|
Sinan_25 Ozel Grup
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Arkadaslar.
Abdullah Yazdı:
Selam Sinan kardeş.Konu ayrı bir din,hatta apaçık bir şirk dini olup,en büyük yalancı peygamberi de İbn-i Arabi olan tasavvufdan kayıp ruh konusuna gelmiş.Sen ne kadar dil döksen de bunlar,kendi rabbilerinin vahiylerini tasdik etmedikçe sana teslim olacak değiller.Bence bu konuda felsefi tartışmalara giripte lafı uzatmak yerine,ruh'un ilminin rabbimiz katında olduğuna inanmak ve bize ondan az bir ilmin verildiğini kabul etmek daha doğrudur. |
|
|
Tavsiyen icin tesekkür ederim Abdullah, ama benim bu arkadasi kendime(inancima, düsüncelerime) cekme gibi bir niyetim yok.
Mümkün mertebe salt felsefe ile bakis acilarimizi paylasiyor, degerlendiriyoruz.
Asd Yazdı:
Sizin kimliginizi teshir etmekle görevli biri degilim. Siz kendinizi nasil kabullenmisseniz ondan ibaretsiniz. Neyi, nasil idrak edebilmisseniz, yada sizin anlaysisinizla; suur etmisseniz, onunla varsiniz. |
|
|
Yanlis anlamissiniz, ben demekle zaten Ruhlarin kimliklerini kastetmistim. Ki sonrasinda soruya yanit vermissiniz. Devam ederek:
Asd Yazdı:
Icinizdeki ruhun salt kimligi, beyninizin kontrol edemedigi, ettigini kabullendigi, veya öyle varsaydigi. özü itibariyle Allahin zatinda bütünün bir parcasidir. Bu demek degildir ki; Allah sizin beyninizin algisi geregi icinize aksediyor. Isin detayi burda gizli. Ruhumuzu tanima adina yapacaginiz calismalar sonucunda Allahin zatini idrake baslayacaksiniz. Idrak, beynin ürünü degildir. Yanliz ve yanliz Allahin zatini tanitan; sezgi veya kavrama seklidir. Buda Allahin bizatihi kendisini tanitmasiyle olur. Anlayacaginiz aklin hükmü disinda gelisen bir olay.
Siz burda yine sizsiniz. Ancak, beyninizin algi sininiri dahilinde ,kendi kimliginizi var saymaktan ibaretsiniz.
|
|
|
Basta söyledikleriniz zaten, bence!, sordugum sorunun acik yanitidir: "Icinizdeki ruhun salt kimligi, beyninizin kontrol edemedigi, ettigini kabullendigi, veya öyle varsaydigi. özü itibariyle Allahin zatinda bütünün bir parcasidir."
Kisacasi Ruhlar öz itibariyle "Tanri" kimligidir. Insan'in has kimligi degildir. Kendi ortamimizda bir nevi suni kimliklere sahibiz, kendimizi var saymaktayiz, ama özümüz bu degil. Demek istiyorsunuz. Zaten son cümlenizde bunun altini cizmis. Mesajinizin orta kismi ise, net olarak beyan ettiginiz düsünceleri süsleme islemi görüyor.
Ve bir sonraki Mesajinizda:
Asd Yazdı:
" Siz burda yine sizsiniz." dememdeki gayeye tekrar dönersek... Allah zatinin tecellisinin ruh boyutunda gerceklestigini anlattim. Bende var olanin , benim anlama sinirim dahilinde olmasi sebebiyle,yanliz benim durumumla ilgili hadiseyi belirtir. |
|
|
Demek ki verilen Deniz örneginde hic bir sorun yok, nedendir siz bu örnegin sadece kalibina takilip elestirmeyi uygun gördünüz.
Ben size dedim ki, Deniz'in üzerindeki bütün acilimlari(boyut), Denizle birlikte bir bütündür(asil olan), ancak bu acilimda(boyutta), örnegin bir buz kütlesi(örnegin Ahmet bey), bir bulut(örnegin Mehmet bey), kendi boyutlarinda birer kimlige sahiptir, ama öz kimlikleri yinede Deniz'dir(Tanri). Cünkü eni boyu olmayan bu Deniz'den ayri bagimsiz birer varliklari yoktur.
Bu deniz modelini bir bütün olarak ele aldigimizda, esasinda bölünüp parcalanan birsey de yok, zaten bir bütündür. Ancak sirf acilim boyutuna girdigimiz/indigimiz zaman, Tanri bizzat degil, yansimalari mevcut fakat öz itibariyle yine Tanri'dir.
Kisacasi hersey Tanrinin bünyesinde(sinirlama getirmiyorum dikkat cekerim!) gelismekte, bünyesinden bagimsiz hic birsey olamaz. Bir Insan'in "BEN VARIM" demeside özünün bunu söyletmesinden ibarettir ve bu insanin suni varligi mutlak varligin yaninda bir hayal gibi kaliyor.
Asd Yazdı:
Benim, ruhun Allahin zatinda bütünün parcasidir nitelelememdeki maksadin, Allahin kendi tecellisini kendi zatiyle yapmasina isaret etmemdir.Hersey onun dahilinde gelisir ve anlam kazanir.
Insani akil üzere yaratmasindaki amac, Allah hükmünün bütün kainatta tecelli ettigi gercegini sakli tutmaktir. Insana kendi zatindan olusan ruhuda taninmak ve anlasilmak üzere bahsetmistir. Demek oluyor ki, ruhumu tanimam ve anlamam, Allahi tanimama ve anlamama sebebiyet verecektir, Allahin kendisini tanitmasi ve anlatmasi dahilinde. Ben tanimam, O, yani Allah tanitir. Ben ancak kendi sinirlarim ölcüsünde hareket eder ve aklimin ölcüsünde de düsünürüm,beni baglayanda budur. Allahla bütün olan ben ve aklim degil, Allah kendisiyle bir bütündür. Ben bu gercegi sezmek ve kavramakla vazifeliyim.
Yani öz kimligimi bilmekle yükümlüyüm.
Bunun ilk basamagi Allahi kabul etmektir: Allahi biryerlerdeymis gibi degil, Ruhumun Allahin zatinina ait oldugu gercegini kabul etmemdir, asil olan. |
|
|
Özetle:
Tanriyi niye bir yerlerde arayasiniz ki, Tanri özünüz itibariyle sizin icinde gizli. Kendinizi bilirseniz Tanriyi bilmis olacaksiniz.
Cünkü sizin "BEN" diye bir öz kimliginiz yok, BEN diye es deger kildiginiz Ruh'unuz Tanrinin bünyesinde bir bütünün parcasidir, kimlik zaten Tanridir. Bütün fiilleriniz Tanriya dayanmakta. Siz onun var-in'da bir bütünün parcasisiniz. Madde ve her ne varsa vehim mertebesinde, sabitligi yok, birer kölge varliklar.
Böylece Vahdeti Vücud anlayisini, La mevcude Illallah'in ne anlama gelebilecegine dair bir acilim yapmis olduk. Daha dogrusu bu acilimi ben yaptim, Asd arkadasin itirazlari olabilir.
Saygilar.
Sinan
|
Yukarı dön |
|
|
asd123 Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 18 ekim 2005 Gönderilenler: 85
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam
Sinan diyorki:
Cünkü sizin "BEN" diye bir öz kimliginiz yok, BEN diye
es deger kildiginiz Ruh'unuz Tanrinin bünyesinde bir
bütünün parcasidir, kimlik zaten Tanridir.
Bütün fiilleriniz Tanriya dayanmakta. Siz onun var-in'da bir
bütünün parcasisiniz. Madde ve her ne varsa vehim
mertebesinde, sabitligi yok, birer kölge varliklar.
Tam olarak öyle degil. Iste meselenin en ömenli tarafi bu tam , tanimlamasinin özünde gizli.
Simdi burda , bu düsünceleri aktaran benim. Bunu neye göre ,
hangi kaynaga dayali olarak yaptigimin önemi yok. Bu sadece ve sadece
beni ilgilendirir; hickimseye dayandirilamaz; sorumlusu da benim ,aklim
ititibariyle.
Ruhun etki alanina girildigi andan itibaren; beden ve beyin olarak degil, kavrama manasinda ,olay degismekte. O zaman Ben
hükmünü yitirmekte, Allah zatinin hükmü tecelli etmesi münasebetiyle.
Bundan sonra bütün fiiliyat O´nun yani Allahin kontrolünde gelismekte.
Yarattigi beden ve onu yönlendiren akil itibariyle Ben yine bana
aitim, ruhun kavranmasiyle, ki bu kavrayis O´nun yani Allahin
kavramasidir, O´na yani Allaha aitim.
Saygilarimla
|
Yukarı dön |
|
|
Sinan_25 Ozel Grup
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam.
Bu ayrintiya zaten son iki mesaj'dir temas ettigimi saniyordum.
Iki farkli boyut var, mutlak(Tanri) boyutunda sizin "ben" demenizin hic bir degeri yoktur cünkü Tanri'nin var-in'da siz diye birsey zaten yok, suanki madde ortamindaki varliginiz ve aklin islevi sadece sizin bu boyuttaki kimliginizi gösterir. Ki bu suni kimliginizin, öz kimligin yaninda bir varligi yoktur ve sadece kendi boyutu icinde bir gecerliligi vardir.
(Hâlen bu noktada itirazlariniz varsa, aciklayin lütfen)
Bakin size yine (daha önceki yazilarda gecen) bir örnegi vereyim:
Suan bir tane ev hayal ediyorum, bu evde dört kisi yasiyor. Bu evin icinde bir kac oda olmasina ragmen, evin disinda baska hic bir ortam yoktur hayal ettigim, icinde yasayan dört figürün ev'den cikmasi sözkonusu olamaz cünkü ben böyle bir istegi bu figürlerde canlandirmadigim icin böyle bir iradeye sahip olamazlar, dahasi, zaten bu evin disinda baska bir ortam yok ki, evin disinda gidebilecek bir mekan olsun.
Simdi isin enteresan tarafi, benim düsledigim hayalin ötesinde birer etkenlikler farz edelim ki, bu hayalimde ki figürler kendi iradelerine göre hareket ediyor olduklarini var saysinlar.
Asd123, size soruyorum, bu 4 figür'den, bir tanesinin dahi bana ermesi mümkün mü?
Bence degil! Cünkü zaten benim varimda birer varliklari yoktur. Sadece kendi varimin hayal mertebesinde/boyutunda bir bir acilimidir! Ayni hayali bir baskasi düslese ve bende o insan'in hayalindeki yine ayni 4 figür'den birinin rolüne girebilsem, bende hayal edilen olurdum ve diger hayal edilenler gibi kendime has bir kimligim oldugunu, kendi irademle hareket ediyor olmami savunurdum.
Deniz örnegindeki gibi olayin sekline takilmaktansa özüne yaklasmanizi dilerim. Nitekim bu örnekte sadece bir örnektir, yaklasimdir.
Mutlaka, eger itirazlariniz var ise, tam olarak hangi ayrintilarda oldugunu acik secik yaziniz, sizin bana anlattiklarinizi kendi acimdan degerlendiriyor, sizin pencerenizden ne kadar bakabiliyorum diye betimlemelerle geri yansitmaya calisiyorum.
Saygilar
Sinan
|
Yukarı dön |
|
|
asd123 Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 18 ekim 2005 Gönderilenler: 85
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam
Sinan Diyor:
"Mümkün mertebe salt felsefe ile bakis acilarimizi paylasiyor , degerlendiriyoruz."
Konunun ele alinis bicimiyle, ilk etapta böyle oldugu kanisi
olusturulabilir, felsefik yaklasimdan söz edilebilinir. Ama
detaya inildiginde bunun hicte felsefik olmadigini belirtmek isterim.
Felsefik yaklasim; beyin ve unun katmanlarinin neticesidir. Oysa burda
benim vurguladigim, veya vurgulamaya calistigim , icerik ve sekli
itibariyle Din olgusunun bir ürünüdür,yani sezgi ve kavrayis
acilimimdan ibaret aktarimimdir.
Size sunlar soruyorum;
" Ruhun etki alanina girildiginden itibaren..." dememdeki mananin ne anlama geldigini kendi anlayisinzla aciklarmisiniz?
"Yarattigi beden ve onu yönlendiren akil itibariyle Ben yine bana aitim, ruhun kavranmasiyle, ki bu kavrayis O´nun yani Allahin kavramasidir,
O´na yani Allaha aitim."Dedigimde, kavrayis kelimesi üzerinde
yogunlasarak ne anliyorsunuz? Bu söylemlerimin ne kadari felsefik, ne
kadari Dini anlatim iceriyor, belirtirseniz sevinirim.
Sorularima örnek getirmeksizin , kendi anlayisiniz ölcüsünde yanitlamanizi istiyorum.
Saygilarimla
|
Yukarı dön |
|
|
|
|