Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

PROMETHEUS, sonraki zamanların tiyatro eserlerinde ışığı, aydınlığı, aklı, adalet ve hümanizmi egemen kılmak için, insanoğlunun dayanma sınırlarını aşan ıstıraplara göğüs geren "ışık ve hizmet kahramanı" olarak yer almış ve yeniden saygın bir destanın konusu yapılmıştır. (Prometheus konusunda bk. Robert Graves; The Greek Myths.)
Bizim Prometheus'la ilgilenmemiz de bu yüzdendir.
İslam dünyası, o arada Türkiye, yeni Prometheus'lara muhtaçtır. İslam dünyası eski Prometheus'larının kıymetini bilmemiştir; onlara nankörlük etmiştir.
Künyesinin anlamı, "haniflerin ve hanifliğin babası" demek olan İmamı Âzam, nankörlüğe maruz bırakılan Prometheus'larımızın başta gelenlerinden biridir. İslam dünyası, iman ve idealleri için başını vermiş bu büyük ruhun henüz bir apolocyasını (müdafaasını) yazmamıştır. Bu satırların yazarı, bu apolocyayı ilk yazan bir Kur'an aydını olmakla onur ve gurur duymaktadır.
İslam dünyası hiç değilse, tanrısal takdirin ortaya çıkardığı Prometheus'ların emanetlerine sahip çıkmak borcundadır. Aksi halde, geleneğin, ışık ve aydınlığı örten yedek ilahlar cenderesinden daha uzun yıllar kurtulamaz.
Prometheus; şirk güçlerine, şirk geleneğine ve şirk panteonuna karşı mücadele eden ve bu yüzden rahatını ve itibarını yitiren, en yakınları (babası dahil) tarafından "sapık, zalim, isyancı" diye damgalanan Hz. İbrahim'i de andırmaktadır.
Prometheus'un panteonla, özellikle panteonun başı olan Zeus'la çekişmesinin ve sonuçta Zeus'un kahrına uğrayıp akıl almaz işkencelere uğratılmasının dört ana sebebi var:
1. Panteon ilahlarının, özellikle Zeus'un tekelinde olduğu varsayılan aklı kullanmaya yeltenmek.
2. Panteonun yanında değil, insanların, halkın yanında yer almak.
3. Halkın kullanımına verilmeyen ateşi (aydınlık ve gerçekçiliği) panteonun izni olmadan halkın yararına sunmak.
4. Kurban edilen boğanın (imkân ve nimetlerin) en iyi yerlerini Zeus'a vermeyip halka dağıtmak.
İslam dünyasındaki maskeli panteon şürekâsına (yedek ilahlara) karşı çıkan tevhit erlerinin yaptıklarıyla nasıl da benzeşiyor Prometheus'un yaptıkları...
Devam edelim:

PROMETHEUS'LARIN DEĞİŞMEZ SUÇU (!)

Zeus, Prometheus'u, panteonun, özellikle kendisinin itibar ve egemenliğini zedelemekle suçlar ve onu bu suçundan dolayı cezalandırmaya karar verir.
Tabii, tarih de Prometheus'u ödüllendirmeye karar vermiştir.
Batı'ya isyanı, "gerçeküstücülük"e öncülüğü ve şiiri "gönül gözü" olarak anlamasıyla efsaneleşmiş Fransız şairi Arthur Rimbaud (ölm.1891), Prometheus'un kelime anlamını veren "voyant" sözcüğünü şiirinde kullanmakta, ışık ve akıl adına panteonlara isyan eden Prometheus'ları yüceltircesine şunu söylemektedir:
"Honneur au voyant superieur,
Au superieur voyant honneur!"
Türkçesi şu:
"Onur, o herkesin göremediğini gören yücenin! O herkesin göremediğini gören yücenindir onur!"

 Habertürk-Yaşar Nuri Öztürk

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

tabiki Yaşar Nuri hocaya uyarımız "ateşi" "Panteon'dan" çalıp "Firavun'a" vermemek gerektiği olacak.

"dinci zalim" sahte-tanrılardan kurtulup, " seküler-laik zalim" sahte-tanrılara kul olmaya çağırmamak olacak.

Hikayenin sonunu da yazsa iyi olurdu. kafkas dağında zincire vurulmuştur Promete suçundan dolayı. hergün yeniden oluşan ciğerini kartal gelir ve yer. kendisine acı ile bakan insanlara şöyle seslenir Promete : " Benim acılarım ZEUS tahtından düşünce biter" . Bu felsefe Batı'da kiliseyi tahtından düşüren Aydınlanmanın ( reform ve rönesans ) bayrağı-zikri-paradigması olmuştur. ama ne yazık ki ateş bu sefer de Firavunların eline geçmiş ve Promete'nin acıları azalacağına kat kat artmıştır. tabiat bile bundan nasibini almıştır. ( son 300 yıldaki savaşlarda toplam ölü sayısı 250 milyon, yarısı kadar yaralı sakat, sömürgeler, insan hakları ihlalleri, çevre felaketleri, hayvan katliamları.... ). yani iş sadece yağmurdan kaçmak değil, kaçayım derken yanlış yerlere gidip doluya da tutulmamaktır.

Hanifler sadece hanif değil, HANİF MUHLİS MÜMİN olmalı. Dini yani HAYATI SADECE ALLAH HAS KILANLAR olmalı ve buna iman etmeli. 

Hayatı bölüp, metafizik-özel alanın Tanrısı Allah düzeni İslam ve Kuran, fizik-kamusal alanın Tanrıları biziz düzeni bizim SİSTEMİMİZ-HÜKÜMLERİMİZ diyenlere KULLUĞA yani İTAATE çağırandan ne HANİF olabilir ne Promete olsa olsa şeytana sağdan kaçıp soldan yakalanan olur.

HANİF MUHLİS MÜMİNLER için gökte de ilah Allah'tır yerde de İLAH Allah'tır ve din yani hayat yalnız O'na has kılınmalıdır. dinin olmadığı yani ALLAH'A TESLİM OLUNMAYACAK bir alan bir boşluk yoktur bu dinde. dinil kayyıme budur. Ancak insanların çoğu bilmezler.

selam ile. 

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

adalet Yazdı:  selam ebu kerem kardeş,  Düşüncelerinize katılıyorum.Dini Allaha has kılmak=O'nun gönderdiği son kitaba has kılmak demektir,zaten bundan başkası da mümkün değildir.

sayın arkadaşlar,

Dini Allaha has kılmak ve uygulamada dini Kur’ana has kılmak güzel düşünce. Hanifliğin temeli.

Ama Hayatı dine has kılarsanız Geleneksellerin hatasına düşersiniz.  

Onlarda Allahın dinini peygamber sünnetine has kıldı. Ne oldu. Fena halde hurafeye battılar. Hala çıkamıyorlar.

Hayat = Din değildir. Din, Hayatın inanç boyutudur.

Din inançtır. Milletten millete değişiyor. Aynı dinin mensupları arasında bile kişlerin kültürü, algısına göre değişen bir şey. 


Müslüman ülkeler  hala  Fransız ihtilalini ve Sanayii devrimini anlayabilmiş değil.

İslam ülkelerinde Demokrasi neden yok. Cevap: Fransız devrimini anlamadılar.

İslam ülkelerinde üretim, teknolojik gelişme niye yok : Endüstri devrimini anlamadılar.

Laiklik neden var. Çünkü Avrupadaki Hristiyan dini insan aklını prangaya vurmuştu. İnsan aklını kullanamadığı için eziliyordu, çünkü bir türlü reşit olamıyordu. İnsan aklını kullanınca reşit olacak ve özgürleşecektir. (İmmanuel Kant 1760 lar) . Din inanç mevzuudur. Vicdani bir kanaattir. Kişiden kişiye de değişir. (kişinin kültürü, ortamı, algısına göre.)

Bu laflar aynen miladi 800 lü yıllarda Bağdatta Mutezilenin dediklerine benziyor. Mutezile önce akıl, sonra inanç demiştir. Ehli-i sünnet önce inanç sonra akıl demiştir. BU yüzden halife Memun devrinde Mihne veya Mihna adı verilen bir Engizisyon oluşmuş, Halk-ul Kur'an meselesi tartışılmıştır. Mutezile Allah Kur'an yaratmıştır demiş, Ehli sünnet Kur'an Allahın zatında ezelden beri vardır demiş birbirlerine girmişler bu yüzden İmam Ahmet bin Hanbel 24 sene zindanda yatmış, işkence eziyet görmüştür. Akla aykırı bir tartışma. Saçmalığın daniskası.  Tabii ki Kur'an Allah tarafından yaratıldı.

Akılcı , nakilci ayrışması olmuş. Akılcılar 1100 lere kadar zayıflayarak devam etmiş ve 1200 lerde bitmiş. İslam dünyasına akılcılık değil nakilcilik esas olmuş.

Biz hanif müslümanlar, geleneksellerin hatasına düşmemeliyiz. Biz dinde akılcılığı benimsemeliyiz.

Neden Kur'an çünkü Kur'an da din adına herşey var. Kur'an akılcı, Kur'an hurafelerden arınmış bir metin. Gerçek Vahiy.

Ama şunu unutmayın Din adına her şey var. Bilim adına, dünya adına değil.

Şİmdi burada bir yanlış saptama var. Laik düzenler Firavunun, Ebu Lehebin düzeni falan deniyor. Ne alakası var.  Zamanın putperest anlayışlarının, kendini tanrı gibi gören kralların anlayışlarının , bugünün en azından dini inançlara saygılı  Türkiye, Amerika, Almanya, Fransa hükümetleri ile ne alakası var.  

Şöyle bir bağlantı kuruluyor. İşte devlet dünyada iktidarı kimseyle paylaşmıyor. Allaha şirk koşuyor.

Bilim kendini ilah ilan ediyor. Allaha şirk koşuyor.

Devlet in de, Bilimin de Avrupada yüzyıllar boyunca Kilise baskısında kaldığını unutmayın. Her ikisi de din adına kendisine karışılmasını istemiyor. Bu olay taa Eski Yunandan beri var. BU dinlerin aslının değil ama uygulanan yüzünün boğazına kadar hurafeye battığı da hepimizin malumu değilmidir.

 Dini inançlara saygılı olmak başka.Teokratik yönetim başka. Batı Dünyasında kurumlar  bunun zararlarını görmüş. Kendine göre önlem alıyor. Bazen aşırıya da kaçabiliyor.  Osmanlıda da zararı görüldü. Mesela dini Hukukun Zımmi diye bir kurumu var. Müslüman ülkede Müslüman olmayanların hukukunu belirtir.

Biz sanırdık ki sadece Cizye vergisini ödeyince iş bitiyor. Meğer Mahkemede bir müslüman = iki hristiyan ayrımı varmış. Aynen bir erkek = iki kadın gibi. Mesela Hristiyan şahitse, ancak iki hristiyanın şahitliği bir müslüman şahitiği olurmuş. Bir müslüman, bir hristiyan şahit var. Müslümanın şahitliği yanında hristiyanın şahitliğinin esamesi okunmuyor.

Mesela ölüm tazminatı olarak diyet diye bir kurum var. Ölenin ailesinin öldürenden talep ettiği tazminat. Bu diyet ödenirse adam öldürülmekten kurtuluyor. Hristiyanın, Yahudinin  Diyeti , müslümanın diyetinin yarısı. Hindu vb. diyeti bunlarında yarısından az. Mesela bir müslüman için diyet 100.000 Tl eski parayla 100 milyar olsun. Ölen Hristiyansa 50.000 Tl, Hindu vb ise 10000  Tl  falan oluyor.

Cizye ve Diyet Kur’anda var. Ama böyle bir uygulama Kur’anda var mı.   Bu adil bir uygulama mı. Allah bunu mu emretti. Hayır. Allah Cizye emretti. Müslüman olmayana adaletsizlik yap demedi. Bunu kim böyle yaptı. Bağdattaki mezhepçi  fıkıhçılar. İş fıkıh olunca, insanların yalan yanlış uygulamaları da Allahın emri gibi algılanıyor, ona karşı çıkılamıyordu.

Bazı muhafazakar tipler diyor ki Osmanlı Avrupaya adalet götürdü falan. Böyle mi götürdü. Şunu  diyebilirler. Avrupalılar Müslümanlara bu kadar da davranmıyordu. Hiç hayat hakkı tanımıyordu , ona göre bu adalettir. Tamam.

O zaman ne oluyordu işte. Senin kendi vatandaşın Rum, Ermeni kapütülasyonlardan yararlanıp senin mahkemenden kaçıyor, Fransız konsolosluğunda yargılanmak istiyordu. Sen kendi ülkende kendi vatandaşına yargı egemenliğini kullanamıyordun. Tanzimat fermanı, Islahat fermanı batı zorlamasıyla Osmanlıya verilen ayardı ama anlayan kim. Süleymaniye Kürt Emiri Babanzadeler sırf Tanzimat Fermanı Hristiyanlara hak verdi , “Gavura , gavur deyilmeyecek” Tanzimattan anladıkları bu idi, diye isyan etti. Osmanlı tarihindeki ilk Kürt isyanıdır. Kürtçülük için değil, Tanzimat fermanına karşı yapılmıştır. Düşünün bir de A’li Paşa Fransız medeni kanunu 1870 de tercüme ettirip uygulasa ne olurdu. Memleket parçalanırdı maazallah.  

Dinin Osmanlıya zararı, matbaayı geç getirmesinden ziyade bu şekilde olmuştur.

Onun için bu olay İttihat ve terakki tarafından düşünüldü. Kapütülasyonlar 1914 te kaldırıldı. Lozanda özellikle İngiltere , Kapütülasyonların kalkmasına karşı,  Türkiyede yaşayacak hristiyanların hakları ile ilgili maddeler koydurdu . Esasen bunlar M.K. nın istediği şeylerdi. Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz gibi bir şey oldu.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

a.s. Saffet Metin abi,

bu yazdıklarının içinde benim anlatmak istediğim şey gizli.

sünni-şii-mezhepçilerin siyaset alanındaki saçmalıklarını zulümlerini yazıp duruyorsun ki ben bunları zaten reddediyorum.

ancak sen şunu bir türlü anlamak istemiyorsun ve ölümü gösterip felce razı oluyorsun.

ben de diyorum ki ikisine de olmayalım HANİF MUHLİS MÜMİN olalım. bunun bir yolu ve uygulaması var. biraz daha gayret.

bak kendi ağzınla söylüyorsun "Dini Allaha has kılmak ve uygulamada dini Kur’ana has kılmak güzel düşünce. Hanifliğin temeli.

Ama Hayatı dine has kılarsanız Geleneksellerin hatasına düşersiniz.  

Onlarda Allahın dinini peygamber sünnetine has kıldı. Ne oldu. Fena halde hurafeye battılar. Hala çıkamıyorlar."

şu cümlelerini iyice düşün ve benim demek istediğimin bu olmadığını lütfen gör.

iki yanlış bir doğru etmez.

selam ile.