Bu söyledikleriniz bana çok ters geliyor ama "İlle de benim bildiğim doğrudur," diyemem. Araştıracağım, Allah isterse .
Şu ana kadar ulaştığım bilgi:
YEVM: gün (24 saat)
NEHAR: gündüz (günün güneşli bölümü)
LEYL: gece (günün güneşsiz bölümü)
TULÛ (طلوع): doğmak (geceyi sona erdirip gündüzü başlatır, 20:30).
GURÛB (غروب): batmak (gündüzü sona erdirip geceyi başlatır, 20:30)
MAĞRİB (مغرب): batı, günbatımı, 18:86.
MAĞRİB süre değil noktadır, "tarafeyin nehar"dan yani gündüzün iki ucundan biri. "Mağrib"in güneşli yanı gündüzün içindedir, güneşsiz yanı ise gecenin içinde.
Güneşin en tepede durması ile gündüzün uçları arasında ilgi yok. Gündüzün iki ucu güneşin batma ve doğma zamanlarıdır (Bkz S Ateş). Güneşin en tepede olduğu an ise gündüzün ucu değil ta ortasıdır.
*
FECR gündüzün içinde olamaz; gecenin içindedir ve zaman uzunluğudur yani süre. Tam olarak, ortalığın ağarmaya başlamasıyla güneşin doğması arasındaki süredir.
GÜNDÜZ: day
GECE: night
GÜN= gündüz + gece
Aşağıdaki "
gün çemberi"nde zaman, saat yönünde akıyor.
Buna göre GÜNORTASI (midday = noon) güneşin en tepede olduğu andır.
Öte yandan GECEYARISI (midnight): gün çemberinin
başlama (00.00) ve
bitiş (12) noktasıdır.
GÜNDOĞUMU: sunrise
GÜNBATIMI: sunset
GÜNDÜZ gündoğumunda başlar, günbatımında biter.
GECE günbatımında başlar, gündoğumunda biter.
güneşin batışından sonraki vakit geceye değil gündüze aittir ve ismi akşam yada mağriptir ki Arapçada akşam namazı vaktine salatul mağrip denir.
Burada "SALATUL MAĞRİB akşam namazıdır; işa yatsı namazıdır" iddiası görülüyor. Hattâ öyle bir izlenim verilmiş ki bunlara sanki bir de SALATİ'L VUSTA eklenecek.
Oysa Kuranda Mağrib namazı (salatul mağrip) olmadığı gibi VUSTA NAMAZI da yok.
Kuranen VST (الوسطي) aşırılıktan uzak, erdemli anlamına gelir (2: 143, 5: 89, 68: 28). "Salâti'l vusta"nın anlamı şudur: inananlar sabah namazını, akşam namazını, cuma namazını hattâ nafile namazlarını aşırıya kaçmadan ve bilinçle kılacaklar. Allah'ın emri bu.
*
Salâti'l fecr + salâtul mağrib + salâti'l işâ = günde 3 vakit namaz. Hayır! Hûd 114'ten beş, dört, üç vakit namaz çıkmaz. Çünkü orada sözü edilen namazların sayısı tarafeyin kelimesi ile sınırlanmıştır. TARAFEYİN "iki"dir; İKİ UÇ.
Arapçada TARAF uç demek. Etraf: uçlar. Örneğin insan vücudu (el raas) baş, (el jidh') gövde, ve (el etraaf) uçlar olmak üzere üç bölümden oluşur. Vücudun uçları göbek değil kollar ve ayaklardır. Göbek orta bölümdedir, kollar ve ayaklar uçta.
Bunu anadili Arapça olan bir zat okulda gördükleri biyoloji derslerine atıfta bulunarak* açıklıyor
Yerkürenin güneşin karşısında ve kendi ekseni etrafındaki dönüşüyle ilgili bir gerçektir bu. "Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü hükmü"nün gereğidir (9:36). Yani yeryüzünün bir noktasında örneğin İstanbul'da gündüzün yalnızca İKİ ucu var çünkü güneş İstanbul'da yalnızca bir kere doğup bir kere batıyor. 1 + 1 = 2. Matematik bu. Tartışma götürmez.
O yüzden bir günde yalnızca İKİ farz namazı var: salâti'l fecr ve salâti'l işâ. Ve bunlar "gece namazı"dır. Kuran'da gündüz namazı yok. Adı verilerek (24:58) vakten belirlenen (2:187, 11:114, 17:78) İKİ namazın ikisi de "gece namazı"dır.
*
Süleyman Ateş (VATAN gazetesi, 02.08. 2004):
Kur'ân, gündüzün İKİNCİ ucu olan akşam namazının başlangıç ve bitim sınırını da belirlemiştir. Başlangıcı, dülûküşşems (güneşin batma zamanı), sonu da ğasakulleyldir (alacakaranlık). İşte güneşin batımından itibaren alacakaranlık arası, akşam namazının vaktidir. Sabah namazı ise şafak atımıyla güneşin doğma zamanı arasındaki vakit içinde kılınır.
Bundan benim anladığım,
gündüzün
İKİNCİ ucu güneşin batma zamanı olduğuna göre
BİRİNCİ ucu güneşin doğma zamanıdır.
Sabah namazının vakti
kara ip ak ipten seçilince başlar (2:187);
BİRİNCİ ucun güneşsiz yanında sona erer (11:114).
Akşam namazının vakti
İKİNCİ ucun güneşsiz yanında başlar (11:114);
kara ip ak ipten seçilemeyince yani "gasaki'l leyl"de sona erer (17:78).
Süleyman Ateş'in "dulukuşşems"i güneşin batma zamanı olarak tanımlaması da son derece isabetli.
Çünkü İsrâ 78'deki deleke (دلك) fiili güneşin ufka sürtünmesini çağrıştırır. (Delektu re'si: Başımı sürttüm). DULUKU'Ş ŞEMS güneşin ufuğu aşıp geceye sarkması demek. O sarkmanın gündüzün ortasındaki tepe noktası ile ilgisi yok.
Sevgi ile,
Hasan Akçay
____________________________
* http://www.free-minds.org/hur
In its general sense, “taraf” is simply “end” as expressed in the Quran by “tarafay elnahhar” (two ends of the day, 11:114) or “Atraaf elnahaar” (ends of the day, 20:130). “Taraf” (end) is a multi-meaning word, which is found in 13:41 and 21:44 to express the “ends” of the earth. I have to remember here my basic biology / science lessons in the primary school: The body is divided into three parts: (el raas) the head, (el jidh') the trunk, and (el etraaf) ends: arms and legs, as they are the ends of your body...