Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamun Aleykum! Değerli Aliaksoy Kardeşim!
Aleyküm selam Dost1; Siz yüzünüzü salatınızda Mescid-i Haram'a dönüyorsunuz. Peki salatınız haricinde nereye dönüyorsunuz ? Ayette belirtilen husus tüm durumları ve kişileri kapsayıcı değil mi ?
Değerli Aliaksoy Kardeşim! Yazıma şu sözlerle başlamıştım. Tüm evren ibadethane, her yön Allah'ın yönüdür. Nereye dönülürse dönülsün O'nun zatı oradadır. O, her yerde yapılan kulluktan haberdardır.
Bakara;115:"Ve Lillahil meşriku vel mağribü feeynema tüvellu fesemme vechullah innAllahe Vasi’un ‘Aliym" Maşrik/doğu/ doğma yeri de mağrib /batı, batma yeri de Allah’ındır . O halde nereye dönerseniz Allah’ın vechi oradadır. Muhakkak ki Allah Vasi’dir/varlığı sürekli genişletip büyütendir/kuşatandır, Aliym’dir/en iyi bilendir.
Bu ayet dinin özünü anlatmaktadır. Önemli olan belli bir yöne dönmek değil gönülden Allah'a yönelmektir. Gönüller Allah'a yönelik olduktan sonra nereye dönülürse dönülsün sakıncası yoktur. Gönül Allah'a yönelik olmadıktan sonra bedence kıbleye yönelmiş olmanın hiç bir yararı yoktur.
Bakara;177:"Leysel birra en tüvellu vücuheküm kıbelel meşrikı vel mağribi ve lakinnel birra men amene billahi vel yevmil ahıri vel Melaiketi vel Kitabi ven Nebîyyiyn ve atelmale alâ hubbihı zevil kurba vel yetama vel mesakiyne vebnes sebiyli ves sailiyne ve fiyrrikab ve ekamessalate ve atezzekate vel mufune bi ahdihim iza ahedu vas Sabiriyne fiyl be'sai ved darrai ve hıynel be's ülaikelleziyne sadeku ve ülaike hümül müttekun" Vechlerinizi maşrik ve mağrib yönüne döndürmeniz birr/hakiki iyilik değildir. Fakat birr , Allah’a, ahir gün’e, melaike’ye, Kitab’a ve Nebîler’e iman eden; onun muhabbeti üzere malı akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara, isteyenlere ve kölelere veren; salatı ikame eden ve zekatı veren; ahidleştiğinde ahdini tam yerine getirenler, sıkıntı/fakirlik, hastalık durumlarında, savaşta/öfkenin şiddetlendiği anda sabredenlerdir. İşte sadık olanlar/doğru olanlar/özü sözü bir olanlar bunlardır. Ve işte korunanlar da bunlardır.
Bakara 115 ve 177'de ibâdette herhangi bir tarafa dönüşün, sembolik bir eylem olduğu; bilgisiyle her yerde ve yönde olan Allah'ın, kulun amacını bildiği belirtilerek dinin özünün sağa, sola dönmek değil; gönülden Allah'a yönelmek, içtenlikle dine bağlanıp Hakk'ın rızâsını aramak olduğu ifade edilerek dinde kolaylık getirilmektedir.
Siz yüzünüzü salatınızda Mescid-i Haram'a dönüyorsunuz. Peki salatınız haricinde nereye dönüyorsunuz ?
Evet. Salatımda yönümü Mescidil Haram’a dönüyorum. Salatımın haricinde yönüm; Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’ımın vahyindeki emir ve yasaklarınadır.
Ayette belirtilen husus tüm durumları ve kişileri kapsayıcı değil mi?
Buyurun birlikte bakalım kapsayıcı mı değil mi diye;
Bakara;148:"Ve liküllin vichetün huve müvelliyha festebikul hayrat eyne ma tekûnu ye'ti bikümullahu cemiy’a innAllahe alâ külli şey'in Kadiyr" Herkesin bir vichesi /yönü/ tarafı vardır, ona döner. O halde hayratta/iyi işlerde yarışın. Nerede olursanız olun, Allah sizi cem’ eder/biraraya getirir. Şüphesiz ki Allah herşeye Kadiyr’dir/gücü yetendir. Her ümmetin yöneldiği bir yönü olduğu, asıl önemli olanın, bedenen bir yöne dönmek değil, dinin özü olan hayır işlerini yapmak olduğu belirtilmek üzere"Her ümmetin yöneldiği bir yönü vardır. O halde hayır işlerine koşun; nerede olsanız, Allah sizi bir araya getirir, şüphesiz Allah, her şeyi yapabilir." buyurulmaktadir
Bakara;149:" Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatralMescidil Haram* ve innehu lelHakku min Rabbike, ve mAllahu biğafilin amma ta'melun" Nereden çıkarsan çık, vechini Mescid-i Haram/Saygın Mescid tarafına çevir. Bu elbette Rabbinden bir Hak’dır/gerçektir. Allah amellerinizden gafil değildir.
Bakara;150:" Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatralMescidil Haram ve haysü ma küntüm fevellu vücuheküm şatrehu, li ella yeküne linnasi aleyküm huccetün, illelleziyne zalemu minhüm fela tahşevhüm vahşevniy ve liütimme nı'metiy aleyküm ve lealleküm tehtedun" Her nereden çıkarsan çık, vechini Mescid-i Haram/Saygın Mescid tarafına döndür. Nerede olursanız olun, vechlerinizi O’nun tarafına çevirin ki, insanların sizin aleyhinize bir hücceti/delili olmasın. Ancak onlardan zulm işleyenler başka. O halde onlardan korkup çekinmeyin, benden korkup çekinin; ki sizin üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım ve umulur ki ideal olana hidayet olunursunuz.
Bakara 144,149,150. âyetlerde,Mescid-i Harâm'a yönelmesi emredilmektedir. Mescid-i Haram Ka'be anlamında kullanıldığı gibi, Mescid ve çevresi, Mekke'yi çevreleyen Harem bölgesi anlamında da kullanılmaktadır.
Tüm durumları ve kişileri kapsamak ... Bu gerçekten olabilir mi? Bütün durumlarda(Yaşamın her safhası) tüm inanmış olanlar yönünü Mescidil Harama çevirecekler. Yaşam durdurulup herşeyin Mescidil Harama yönünde dondurulmuş olması gerekir.
Sizin icmayı bir delil olarak kabul etmediğinizi zaten tahmin edebiliyorum.
İslam aleminde İcma gerçekten olsaydı sayısız mezhepler ortaya çıkmazdı.
Diyorum ki, atalarımız bu ayetlerin tüm kişileri ve durumları kapsadığını bilmişler, içine düştükleri çıkmazdan kurtulmak için de, bu ayetin sadece salatı kapsayacağı hususunda "İCMA" etmişler. Bu kabul edilebilir mi ?
Mescidil Haram’a dönüşün tüm durumları ve kişileri kapsaması mümkün değildir. Olay salat ile ilgili birlikteliği sağlamaya yöneliktir. Kıbleye yönelmek, tevhîd dînine yönelmenin bir sembolüdür. Çünkü Ka'be, tevhidin en büyük önderi olan Hazreti İbrâhîm tarafından yapılmış tevhîd ma'bedidir. Oraya yönelmekle İbrâhîm'in getirdiği dinin ruhu olan tevhîde dönülmüş olur. Yönü bilen ve yönelme imkânı olan kimse, salatında kıbleye doğru durur. Yönü bilmeyen veya yönelme imkânı bulamayan, istediği yöne durabilir.
dost1 Yazdı: Allah Resulunun yönünü Mescidil Haram'a çevirdiği mescid halen daha "kıbleteyn Mescidi" olarak tarihe şahidlik etmektedir.
Eğer Kıbleteyn mescidi tarihe şahitlik ediyorsa, ben size tarihe şahitlik eden başka bir şey daha göstereyim. Bakınız aşağıdaki alıntıda bahsedilen şey nelere şahitlik ediyor: Sual: Hacıların Hacer-i esvede el sürmeleri, ondan bir yarar beklemeleri, şefaat ummaları putun şefaati ile aynı değil mi? Şirk değil mi bunlar? Niye o taşı Kâbe�den sökmezler ki? CEVAP Canlıyı konuşturan ve bazılarına şefaat yetkisi veren Allahü teâlâ, hayvanları ve cansızları konuşturamaz mı? Onlara şefaat yetkisi veremez mi? Kur'an-ı kerimde de canlı-cansız her varlığın tesbih ettiği bildiriliyor. Fakat biz anlamıyoruz diye -hâşâ- Kur'an-ı kerimi mi inkâr etmek gerekir? Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Yedi kat gök ve yer ve bunların içindekiler, Allah�ı tesbih eder. Hiçbir varlık yok ki, Onu hamd ile tesbih etmesin. Fakat onların tesbihini anlayamazsınız!) [İsra 44]
(Gökte olanlar, yerdekiler, kanatlarını çırparak uçan kuşlar, gerçekten Allah�ı hep tesbih ediyorlar.) [Nur 41]
(Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allahü teâlâyı tesbih etmektedir.) [Hadid 1]
Allahü teâlâ dilerse taş da konuşur, ağaç da konuşur, hayvan da konuşur.
Bütün mahlukat Allah�ı zikrediyor. Onlara zikir etme kuvvetini veren Allahü teâlâ onları konuşturamaz mı, onlara şefaat izni veremez mi?
Hacer-ül esved denilen taş, Cennetten gelmiştir. O taşı oraya Allahü teâlâ koydurdu. Hacer-i esvedi öpmek sünnettir. Hazret-i Ömer, tavaf ederken, Hacer-i esvede karşı, (Sen bir taşsın, bir şey yapamazsın! Ama Resulullah öptüğü için ona uyarak seni öpüyorum) dedi. Hazret-i Ali, bunu işitince, Resulullahın, (Hacer-ül esved, kıyamette insanlara şefaat eder) buyurduğunu ben işittim dedi. [Hazret-i Ömer, Hacer-ül Esvedin Cennetten geldiğini, o taşı öpmenin sünnet olduğunu, taşın şefaat edeceğini elbette biliyordu. Böyle söylemesi, Hazret-i Ali�nin o hadis-i şerifi nakletmesi ve dindeki bir hükmün vesika haline gelmesi içindi.]
Hacer-ül esvedle ilgili çok hadis-i şerif vardır. Bazıları şöyledir: (Hacer-ül esved, Cennet yakutlarındandır. Kıyamette, iki gözü ve bir dili olduğu halde getirilir. Tazim ve sıdk ile istilam edenin lehinde şahitlik eder. Riya ve alay ile istilam edenin de aleyhine şahitlik eder.) [Tirmizi]
(Hacer-ül esvedi hayırlı işlerinize şahit yapın. Çünkü o, kıyamette şefaati reddedilmeyen bir şefaatçidir. Dili ve iki dudağı olacak ve ona elini sürene şahitlik yapacaktır.) [Taberani]
(Resulullah, Hacer-ül esvedi istilâm ettiklerinde, onu öper ve yüzünü sürerdi.) [İbni Mace]
(Hacer-ül esved, kıyamette insanlara şefaat eder.) [İbni Hibban]
(Hacer-ül Esvede cahiliye zamanı adamlarının manevi pislikleri bulaşmasaydı, ona dokunup da iyi olmayan dertli kalmazdı.) [Beyheki]
(Kıyamette Hacer-ül esved huzura getirilir, onun fasih bir dili olduğu halde ve o, iman ile kendisine dokunanlara şehadet eder.) [Hâkim]
(Hacer-ül Esved kardan daha beyazdı, insanların günahları onu kararttı.) [Taberani
Değerli Kardeşim! Hamdolsun Rabbime ki, şükründen acizim.İnançta mürşidimiz;Allah’ın Resulu Muhammedimizin mürşidi olan Kur’an’dır. Sözünü ettiğimiz İki Kıbleli Mescid bu gün fiziksel anlamda bulunmaktadır. Yönümü salatımda döndüğüm Mescidil Haram, fiziksel olarak vardır.
Şimdi ben Kuran'da anlatılan Peygamberimize mi inanayım, yoksa tarihin şahitlik ettiğine mi ? Tabi ki, Kur’an’da anlatılan Peygamberimize inanacaksınız. Yukarıda “Tarihin şahidliği” altında verdiklerinizi de Kur’an’a uymuyorsa Peygamberimize atılan bir iftira olarak kaldırıp atacaksınız.
Allah'ın hakkında hiç bir delil indirmediği bir taşın bana şefaat edeceğine, Peygamberimizin de buna böylece inandığına, ona yüz yürüp, onu öptüğüne nasıl inanayım ? Yazımda böyle bir ifade kullandım mı? Ahirette torpil yok. Şefaat bu dünyada. Alemlerin Rabbi olan Allah; Şefaatçi/yardımcı olarak Resullerini/Nebilerini göndermiş vahyi ile. Kur’an vahyini kulluk nizamnamesi yapmış. Dileyen bu şefaati/yardımı kabul ederek ona uygun yaşar dileyen de şefaati/yardımı kabul etmeyerek ona uygun yaşamaz.
Ben bu husustaki başka rivayetleri de okuyorum. Aynı kaynaklardan çıkan rivayetlerde deniyor ki, bu taş cennetten ilk indiğinde bembeyazdı. İnsanlar putlar için hayvan kesip akıttılar, asırlarca üzerine kan akıtıldığı için zaman içerisinde karardı, siyahlaştı... Dikkat ediniz, bunları -sözde- tarihin şahitleri söylüyor. Yani Peygamberim, Allah'tan başkası adına kesilen hayvanların kanları ile isyahlaşmış bir taştan medet umacak, onu öpecek, ona yüz sürecek, ashabına da bunu emredecek !
Bu taş da hala orada duruyor. Şimdi bu bana tarihten bir şahit midir ? Cennet ile ilgili Mescidil Haram ile ilgili Kabe ile ilgili Rabbimin vahyinde ne varsa odur. Alemlerin Rabbi olan Allah’ım; Kabedeki siyahtaş sana şefaat edecek mi diyor? Tarihte bir olayın yaşanmış olması ile o olay hakkında anlatılanlar birbirinden farklıdır. İstanbul Şehri, Osmanlı Devleti tarafından Fatih Sultan Mehmet’in padişahlığı sırasında Kuşatılarak Bizanslılardan alınmıştır. Bu olay tarihe şahitlik etmektedir. Surlarıyla, hisarlarıyla, saraylarıyla.... Ancak bu olay ile ilgili anlatılanlardan doğrular da olabilir yanlışlarda. Tarihte yaşanan o olayla ilgili olarak yaşanmamıştır denilebilir mi? Kıbleteyn Mescidinin tarihe şahitlik yapmasını bu anlamda kullandım.
dost1 Yazdı:
Bakara;148:"Ve liküllin vichetün huve müvelliyha festebikul hayrat eyne ma tekûnu ye'ti bikümullahu cemiy�a innAllahe alâ külli şey'in Kadiyr" Herkesin bir vichesi /yönü/ tarafı vardır, ona döner. O halde hayratta/iyi işlerde yarışın. Nerede olursanız olun, Allah sizi cem� eder/biraraya getirir. Şüphesiz ki Allah herşeye Kadiyr�dir/gücü yetendir. Bakara;149:" Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatralMescidil Haram* ve innehu lelHakku min Rabbike, ve mAllahu biğafilin amma ta'melun" Nereden çıkarsan çık, vechini Mescid-i Haram/Saygın Mescid tarafına çevir. Bu elbette Rabbinden bir Hak�dır/gerçektir. Allah amellerinizden gafil değildir. Bakara;150:" Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatralMescidil Haram ve haysü ma küntüm fevellu vücuheküm şatrehu, li ella yeküne linnasi aleyküm huccetün, illelleziyne zalemu minhüm fela tahşevhüm vahşevniy ve liütimme nı'metiy aleyküm ve lealleküm tehtedun" Her nereden çıkarsan çık, vechini Mescid-i Haram/Saygın Mescid tarafına döndür. Nerede olursanız olun, vechlerinizi O�nun tarafına çevirin ki, insanların sizin aleyhinize bir hücceti/delili olmasın. Ancak onlardan zulm işleyenler başka. O halde onlardan korkup çekinmeyin, benden korkup çekinin; ki sizin üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım ve umulur ki ideal olana hidayet olunursunuz. Bu ayetleri delil olarak kabul etmediğinize göre... Kur'an nezdindeki hakikati araştırma işinizde başarılar dilerim. Bulamadığınızda ne olabilir diye sorsam ne dersiniz?
1) Bu ayetleri delil kabul etmesem delil edinip size sormam. Asıl bu ayetler benim delilimdir. Derim ki, bir insanın her nerede olursa olsun, yahut her nereden çıkarsa çıksın bir yön olarak Kabe istikametine dönmesi imkansızdır. Allah, hiç kimseye imkansızı teklif etmez. Ne olabilir ? İşte ben de bunu soruşturuyorum.
Allah Razı olsun. Ne güzel söylüyorsunuz. Yukarıda da bunun olanaksız olduğunu belirtttim.
Şu halde, bu ayette dile getirilen Mescid-i Haram, atalarımın anladığı gibi "Kabe" olamaz. Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’ım; İsra;1: Subhanelleziy esra bi abdihi leylen minel Mescidil Harami ilel Mescidil Aksalleziy barekna havlehu linüriyehu min ayatina* innehu huves Semiy’ul Basıyr" Tenzih O Subhan’a ki, kulunu geceleyin Mescid-i Haram’dan, havlini/çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya gece yolculuğu/ gece yürüyüşü yaptırdı. O’na ayetlerimizden gösterelim diye. Hakikat şu; O’dur Semi’, Basıyr. Diye buyuruyor.
Allah’ın Resulu olan Muhammedimizin Mekke’de yaşadığı ve oradan Medine’ye hicret ettiği tarihi bir gerçek değil midir?
Rabbimiz yine: Tevbe;28:” Ya eyyühelleziyne amenu innemel müşrikûne necesün fela yakrabül Mescidel Harame ba'de amihim haza* ve in hıftüm ayleten fesevfe yuğniykümullahu min fadlihi in şa'e, innAllahe Aliymun Hakiym” Ey inananlar! Müşrikler ancak bir necestir/pisliktir. Artık bu senelerinden sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluğa düşmekten korkarsanız, Allah dilerse sizi yakında fazlından zenginleştirir. Muhakkak ki Allah Aliym’dir, Hakiym’dir. Diye buyuruyor.
Bu ayet Tebliğ edildikten sonra müşrikler Mescidil Haram ve çevresine sokulmamışlardır ki,bu yasak günümüzde de ağırlaştırılmış olarak uygulanmaktadır.
Söylediğimiz bölgenin dışında bu yasağın uygulandığı bir yer duydunuz mu?
Mescidil Haram Kabe olamaz diyorsunuz. Tabi bu sizin tercihiniz. İnancım,Mescidil Haram’ın bu günkü Kabe ve çevresi için kullanıldığıdır.
2) "Bulamadığınızda ne olabilir diye sorsam ne dersiniz?"
Bu kitapta insanlar için her manadan nice türlüsünü açıklayan Rahman, elbette daima kendine yönelenleri dosdoğru yoluna eriştirecektir. Rabbimizin vahyini okurken, “Feizâ kara'tel Kur’âne festeız billahi mineş şeytanir raciym” “Kur’an’ı okuduğun vakit, şeytan-ı raciym’den Allah’a sığın.” Emrine uyduktan sonra kendine yönelenleri dosdoğru yoluna eriştireceği ile ilgili zerre kadar şüphem yoktur.
Sevgili Dost1;
Ben şu siteye katılalı daha bir sene oldu. Bizlere, "Kuran yeter, türlü rivayetlere aldanıp dinde fırkalara ayrılmayın, Allah'ın hakkında bürhan indirmediği şeylere inanmayın, atalarımız çok zaman dedikleri ile hem Allah'a hem Peygamberimize İFTİRA etmiştir" diyenler sizler değilmiydiniz ?
Allah Razı olsun. Ömrümüzün sonuna kadar da demeye devam edeceğiz. Allahın Resulu Canım Muhammedime atılan iftiraları temizlemeye de devam edeceğiz. İnşaallah.
Allah sizden Razı olsun ki, düştüğümüz bataktan çıkmamızda vesile oldunuz. Muhakkak ki, hidayet yalnız Allah'tandır. O, kimi dilerse onu hidayete kavuşturur.
Allah yolunda olan tüm kullarından razı olsun ki, olacaktır.İnşaAllah. Fecr;23-) Ve ciy'e yevmeizin bicehenneme yevmeizin yetezekkerül'İnsanu ve enna lehüzzikra; O gün, cehennem de getirilir. O gün, insan tezekkür edersorgular/ hatırlar. Zikra’nın/hatırlamanın ona nasıl faydası olur?
Fecr;24: Yekulü ya leyteniy kaddemtü lihayatiy; “Keşke hayatım için önceden yararlı şeyler yapıp gönderseydim” der.
Fecr;25: Feyevmeizin la yu'azzibu 'azâbe hu ehad; Artık o gün, O’nun azabı gibi hiçbir kimse azab edemez.
Fecr;26: Ve la yusiku vesakahu ehad Ve hiçbir kimse O’nun bağladığı gibi bağlayamaz.
Fecr;27: Ya eyyetühen Nefsül Mutmainneh; “Ey O Nefs-i Mutmainne!”/huzura eren .
Fecr;28: İrci'ıy ila Rabbiki radıyeten mardıyyeten; “Razı olarak, Razı olunmuş olarak Rabbine dön!”.
Fecr;29: Fedhuliy fiy 'ıbadiy “Kullarımın içine dahil ol!”.
Fecr;30: Vedhuliy cennetiy; “Cennetim’e dahil ol!”.
Ben atalarımın Kuran'ı terkedip, rivayetleri delil edinerek sapıttığını gördükten sonra ve Allah'ın bu kitabın muttakiler için onları karanlıklardan aydınlıklara çıkaracak bir rehber olduğu hususundaki apaçık ayetlerini okuduktan sonra nasıl gerisin geri döner de atalarımın uydurduğu şeylere, taktıkları isimlere inanırım ?
Allah Razı olsun. Size böyle bir şeyi ima etmekten bile Allah’a sığınırım. Ömrümü bu yola adayanlardanım. Rabbimin “kullun nefsin zaiketul mevt” haberi nefsim için vucud bulurken, Bu canımı tenim ile birlikte , Vahyine teslim olmuş ve vahyini tebyin eder üzere bulsun . İnşaAllah.
Geçmiş ümmetlerde insanları putlara inandıran şey, putlardan gördükleri bir faydamıydı, yoksa atalarından gördükleri inançmıydı ? Araştırmayanlar ve sorgulamayanlar için atalarından gördükleri inançtı.
İnsan, çok sayıda kişinin, uzun zamandan beri yapmakta olduğu şeyleri doğru kabul etme eğilimindedir. Neyi, niçin,neden yaptığını bilmeyenler için bu söylediğiniz hep vardır ve olacaktır da.
Gerçekten, elimize bir siyer yahut hadis kitabı alsak, yahut rivayetleri ballandıra ballandıra anlatan bir adam dinlesek, nerdeyse onun o sırada orada olduğuna inanacağız.
Ne yazık ki öyle. Aklını Allah’ın vahyi ile işletmeyenlerin akıllarının kirlendiğini söyler Rabbimiz. (Yunus100)
Dikkat edelim. Müşrikler ateist değillerdi. Şeytan, hak ile batılı karıştırarak pusu atıyor. Müşrikler, inandıkları şeyleri atalarından gördüklerini, bunları da kendilerine (atalarına) Allah'ın emrettiğini söylüyorlardı.
Bu söylediğiniz çoğunlukla gözardı edilen bir gerçek.
Batılın çokluğu sizi hayrete düşürmesin. Rabbim, hayret etmememi Necm suresinde vurgulamaya başladığı için hayret etmiyorum.
Muhtemeldir ki, onların da ilimde derinleşmiş alimleri, tarihi kanıtları, hikayeleri vs. vs. vardı. Zaten bunlar olmasa insanlar neden inansınlar ki ?
İlimde derinleşen Alimlerinin olacağını sanmıyorum. İlimde derinleşen Alimler eğer adaletli ise asla şirk ehli olmazlar.
Ali İmran;18:”ŞehidAllahu ennehu la ilahe illâ huve, vel Melaiketü ve ülül ılmi kaimen bil kıst la ilahe illâ huvel Aziyz’ül Hakiym; Allah, kendisinden başka tanrı olmadığına tanıktır. Meleklerle ilim sahipleri de adalet ölçüsüne sarılarak tanıklık etmişlerdir ki, o Azîz ve Hakîm olandan başka hiçbir ilah yoktur.
Bunlar (Tevatür), ne kadar yaldızlı olursa olsun, Hak Rabbimizdendir. Tevatür kelimesini ne tür anlam yükleyerek kullandınız bilmiyorum. Kur’an’ın bize gelişi tevatür yoluyladır.
Allah'ın tanıklığı da en sağlam tanıklıktır.
Bunları sizin de aynı böyle iman ettiğinizi bilerek size söylüyorum. Beni yanlış anlamayın. Allah Razı olsun.İnandım ve doğruladım. Sizi yanlış anlamam için bir neden yok. Lutfen bu konuda rahat olun.
Fakat, siz bana şunu söylerseniz sizi can kulağıyla dinlerim.
Kardeşim, elbette ve elbette Allah'ın tanıklığı en sağlam tanıklıktır. Elbette ve elbette bu Kuran kendisine uyanları karanlıklardan aydınlıklara çıkarır. Fakat, sen Kuran'ı yanlış anlıyorsun. Yanlış anlamlandırma yapıyorsun. Bunların doğrusu şudur...
Fakat siz derseniz ki, ben kıbleteyn mescidine bakar, kıble değişikliğine hüküm veririm. Kıble de ancak salatta söz konusu olan bir şeydir. Ayette, her ne kadar "salat" istisnası yapılmasa da ben şundan şundan dolayı bunun sadece "salat" için söz konusu olacak bir kıble değişikliği olduğuna inanırım.
Eğer böyle diyorsanız, malesef katılamayacağım. O ayetin mealini herkesin okuyabildiği gibi ben de okuyorum. Hiç bir istisnanın koyulmamış olduğunu da görüyorum. Kuran'da başkaca bir ayetin, buna istisna getirmediğini de görüyorum.
Kıble ile ilgili söyleyeceklerimi önceki yazımda da bu yazımda da söyledim. Hangi ayetlere göre olduğunu da belirttim.
Ve ben, Lut kavminden her bahsedişinde Allah'ın Lutun karısının azapta kalanlardan olduğunu nasıl titizlikle istisna ettiğini de görüyorum.
Ve ben, arapça bilmediğim halde Arapça bildiğini düşündüğüm iki tarihi kişiliğin (bir şeye şahitlik anlamında değil, ayetin yorumlanması anlamında), Kuran lafızlarının hiç birinin ne kıble değişikliğine, ne de Peygamberimizin yöneldiği kıblelerden herhangi birine delalet etmediğini İTİRAF ettiklerini, fakat Allah'ın kitabını bu şekilde okumalarına rağmen TEVATÜRÜ Allah'ın dediğine tercih ettiklerini İTİRAF ettiklerini de delil olarak getiriyorum.
Aslında “tevatür” sözünü incelemekte yarar var. Sözünü ettiğiniz kişilerin tefsirlerini ve yazdıklarını okudum. Biliyorum.
Elbette onların dediği şey mutlak doğru değildir. Fakat, ben mi göremiyorum bilmiyorum. Ben ayetlerin mealinde namazda Kabe'ye yönelin diye bir şey okuyamıyorum.
Ayetin orijinalinde olmayan bir kelimeyi var demekten Allah’a sığınırım. Bu nedenle de gönderme yaptığım ayetlerin orijinalini özellikle yazdım. Her ayet yazışımda Nahl Suresinin 25 ayeti gelir aklıma ve ürperirim. Bilerek,kendi elimle kendimi ateşe atar mıyım. Bilmeden yaptıklarımdan da Allah’ıma yönelir affını dilenirim.
Ve Allah'ın beni tevatürün karanlıklarına mahkum etmeyeceğine de muhakkak inanıyorum.
Allah'ın indirdiğini BÜTÜN TEVATÜRE tercih ediyorum.
Kur'ân-ı Kerim', Yüce Allah, tarafından Resulu Muhammed'e Arapça olarak indirilmiş, bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş, mushaflarda yazılı, Fatiha Sûresi ile başlayıp Nâs Sûresi ile sona eren kelâmıdır.
Çok aldatıcı şeytanın pususundan, Allah'ın indirdiğine yöneliyorum. Allah Razı olsun.Hepimizin yönelişi de Allah’ın gönderdiğine olsun. İnşaAllah.
Ben bunları söylerken siz şöylesiniz diye sizi karalamak, rencide etmek için söylemiyorum. Bu, doğruyu bir arayıştır. Eğer sözlerimde sizi incitecek bir şey söyledi isem özür dilerim. Muhabbetlerimle.
Asla, böyle bir düşüncem olamaz. Siz, doğru bildiklerinizi; ben de doğru bildiklerimi yazıyorum. Sizleri incitecek bir şey söylediysek af edilmeyi hem sizden, hem de Alemlerin Rabbi olan Allah’ımdan dilerim.
Kusursuzluk sadece Allah’a mahsusdur. Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir. Sevgi,saygı ve muhabbetle . Allah’a emanet olunuz.
|