emel1 Newbie
Katılma Tarihi: 19 temmuz 2006 Gönderilenler: 16
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ARKADAŞLAR
sizlerle benim fikirlerim farklı herkes de farklı düşünmekte serbestir zaten bu son satırları yazdıktan sonra bu siteyle alakamı kesmeyi düşünüyorum.
Rabıta kelime olarak bir şeyi diğerine bağlamaktır. Rabıta tefekkürün bir çeşidirdir. tefekkür varlıkları düşünerek onlarda gizlenen ilahi rahmeti hikmetei bu vesile ile kalbi geçirmektir. kalbin en önemli görevi tefekkür yolu ile allah bağlanmaktır. Allahın zatından başka her varlık ile tefekkür edirlir.
bir ayeti kerimede: Kamil mürşidler, "Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve bu hali korumak için sadık kullarımla beraber olun." (Tevbe/119) ayetiyle tarif edilen sadıklardır.
başka bir ayeti kerime : Ey iman edenler, Allah'tan korkun, O'na yaklaşmaya vesile arayın, O'nun yolunda mücadele edin ki, mutluluğa erebilesiniz. işte bunlar kuranı kerimden alınan ayetler . demekki Allahu teala bana ulaşma için vesile arayın demiş. yoksa bana direk gelin kimse olmasın dememiş.
virde gelince virdde Allah adı zikredirilir. Bunda ne sakınca olabilir ne yanlışlık olabilir. binlerce defa Allahın adına tekrarlamak kadar güzel ne olabilir. Yine Resûlullah (s.a.v) efendimizin belirttiği gibi: "Yeryüzünde Allah, Allah diye zikredenler bulunduğu sürece kıyamet kopmayacaktır." 1
başka bir kaç hadis gerçi hadis sizleri ne şekiklde tatmin eder bilmiyorum ama :
"İnsanlar, Allahu Teala'nın kulları içinden seçtiği salihlerin sebebiyle yağmura kavuşur, onların bereketiyle müminler ilahi yardıma ulaşır. halktan umumi azap kaldırılır." 2
"Allah bu ümmete ancak aralarındaki zayıf görünümlü salihlerin duası, namazı, orucu ve ihlası sayesinde yardım eder." 3
benim fikirlerim bunlar ben bu yolda devam ediyorum kimseyide zorla peşimden çekmiyorum.
Yinede hakkınızı helal edin.
|
blindpoint Uzman Uye
Katılma Tarihi: 05 mayis 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 275
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
RABITA Nedir¿
Bağlantı, bağlantı vasıtası, bağlılık, tutarlılık, tertip, düzen, bağ, münâsebet, ilgi; müridin, şeyhini düşünerek, kalbinden dünya ile ilgili şeyleri çıkarması, şeyhi vasıtasiyle Hz. Peygamber (s.a.s)'e ve Allah'a kalbini bağlaması anlamında bir tasavvufî terim. " Rabıta/رابıتا " Arapça bir kelime olup, "r-b-t" kökünden türemiş bir isimdir. Çoğulu " revâtib/ ريفاتيب "dir.
Kur'an'da "rabıta/رابıتا " kelimesi geçmemekle beraber, kökü olan "r.b.t" mazi fiili iki yerde, muz arisi olan "yerbitü" bir yerde, emri çoğul olarak " râbitü/رابيتو " şeklinde bir yerde ve aynı kökten gelen " ribât/ريبات " ismi de bir yerde geçmektedir (Kehf, 18/14; el-Kasas 28/10; el-Enfâl 8/11; Âl-i İmran 3/200; el-Enfâl 8/60).
Bütün bu ayetlerde geçen bu kelimeler, birbirlerine yakın manalar ifâde etmektedirler. Hemen hemen hepsinde "bağ, bağlantı, bağlılık" manaları için kullanılmışlardır:
(Ashabı Kehf'in) kalplerini (sabır ve metânetle) bağla(yıp kuvvetlendir)miştik" (el-Kehf, 18/14);
"Musâ'nın annesinin gönlü bomboş sabahladı. Eğer biz (va'dimize) inananlardan olması için onun kalbini iyice pekiştirmemiş (sabır ve sükûnete bağlamamış) olsaydık, neredeyse işi açığa vuracaktı" (el-Kasas, 28/ 10).
"O zaman sizi, Allah'tan bir güven almak üzere hafif bir uyku bürüyordu; üzerinize sizi temizlemek, şeytanın pisliğini (içinize attığı kötü düşünceleri) sizden gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak ve ayaklarınızı pekiştirmek için üzerinize gökten bir su indiriyordu " (el-Enfâl, 8/ I 1).
Bu ayetlerde geçen "r.b.t" kelimesi, insanı sabır, sükûnet ve metanette sabit kılmak, ona bu duyguyu vererek itmi'nana kavuşturmak demektir (ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, Kâhire 1977, IV, 216; el-Beydâvî, el-Envâr, Mısır 1955, II, 3).
Bazen de, " ribât/ريبات " kelimesi, bağlanıp beslenen atlar (savaş araçları) manasını ifâde etmektedir:
"Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihat için bağlanıp beslenen atlar (savaş araçları) hazırlayın. Bununla Allahın düşmanını, sizin düşmanlarınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız, tam olarak size ödenir ve hiç haksızlığa uğratılmazsınız" (el-Enfâl, 8/60).
" râbitü/رابيتو " şeklindeki emrin bulunduğu ayetin meâli de şöyledir:
Okunuş: Ya eyyühellezine amenusbiru ve sabiru ve rabitu vettekullahe lealleküm tüflihun
"Ey iman edenler, sabredin; direnip (düşman karşısında) sebât gösterin; üstün gelin; cihat için hazır ve rabıtalı olun" (Âl-i İmran, 3/200).
Bu ayette söz konusu olan "rabıta''nın ne demek olduğu hususunda alimlerin farklı yorumları vardır. Alimlerin bu husustaki değişik tariflerini şöyle sıralamamız mümkündür:
1- Atlarla saf bağlayıp tam bir irtibat halinde düşmana karşı durmak.
2- Düşman hudutlarındaki karakolları beklemek.
3- Allah düşmanlarının saldırısını önlemek için nöbet beklemek.
4- Bir namazdan sonra diğer namazı beklemek (et-Taberi, Camiul-Beyân on Te'vili Ayetil-Kur'an, Mısır 1954, IV, 221 v.d.; el-Kurtubî, el-Camiuli Ahkamil-Kur'an, Mısır 1967, IV, 323 vd.; er-Razî, et-Tefsirul-Kebir, IX, 156).
Bazıları da bu ayette kastedilen rabıtanın tasavvufî manada olduğunu söylemişlerdir (Muhammed Vehbi, Hulâsetul-Beyân fi Tefsiril-Kur'an, Şehzadebaşı 1341-1343, III, 289).
Mutasavvıflar rabıta'yı, müridin şeyhini düşünerek kalbinden dünya ile ilgili şeyleri çıkarması, şeyhi vasıtası ile Hz. Peygamber (s.a.s)'e ve Allah'a kalbini bağlaması şeklinde anlamışlardır. Hemen hemen bütün tarikatlarda rabıta vardır. Bilhassa Nakşibendiyyenin ıstılahlarındandır. Tarikat ehli, rabıtayı ayet ve hadise dayandırmaktadır. Onlara göre, "sadıklarla birlikte olun" (et-Tevbe, 9/119) gibi ayetler ve "kişi sevdiğiyle beraberdir" (Buharî, Edeb; 96; Müslim, Birr, 165; Tirmizî, Zühd, 50) gibi hadisler, rabıtanın caiz olduğunu göstermektedir (Süleyman Uludaş, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1991, Rabıta mad.).
Tasavvufta, kişi doğrudan doğruya Allah'ı düşünür, bir nevi Allah ile manevi bir bağ kurar ve hep O'nunla beraber olduğunu tasavvur eder. Bu şekilde manevi bir bağ kuramazsa, bağlı bulunduğu mürşidini düşünür. Onun bağlı bulunduğu şeyhlerin silsilesi ile Hz. Muhammed (s.a.s)'e ulaşır. O'nun vasıtası ile de Allah'a ulaşır ve O'nunla manevi bağ kurar. Tasavvuftaki rabıta, bu şekilde dolaylı yoldan Allah'a gitmek ve aracılar vasıtasıyla O'nunla manevi bağ kurmaktır. Doğrudan Allah ile manevi irtibat kuramayanlara bu şekildeki rabıta tavsiye edilmiştir. Aksi hallerde buna lüzum görülmemiştir (M. Halid, Rabıta hakkında risâle, İstanbul 1924, s. 238; Selçuk Eraydın, tasavvuf ve Tarikatlar, İstanbul 1990, s. 447).
Peygamberimiz (s.a.s)'in de, rabıta ve ribat hakkında söylemiş olduğu hayli hadis vardır. O'nun bu hadislerinden bazıları şöyledir:
"Bir gün Allah yolunda ribatta bulunmak, dünya ve dünyada bulanan her şeyden daha hayırlıdır" (Buharî, Cihad, 73; Müslim, İmâre, 163; Nesâî, Cihâd, 39; İbn Mace, Cihâd, 7);
Allah'ın onunla hataları affedip bağışlayacağı, dereceleri yükselteceği bir şeyi size söyleyeyim mi? Abdest üstüne abdest almak, camide cemaatle namaz kılmaya devam etmek ve her namazdan sonra diğer namazı beklemek. İşte ribat budur!. İşte ribat budur!. İşte ribat budur!. " (Müslim, Tehâret, 41; Tirmizi, Teharet, 39; Neseî, Teharet, 106; Muvatta, Sefer, 55);
"Kim bir günlük (yirmi dört saatlık) ribatta bulunursa, bir aylık oruç ve ibadetten daha fazla sevap kazanmış olur" (Nesaî, Cihad, 39; Tirmizî, Fedâilul-Cihâd, 35; İbn Mace, Cihâd, 7).
Bütün bu ayet ve hadislerden anlaşıldığı gibi, rabıta, çeşitli manalar için kullanılmıştır. Ancak daha çok bir cihat terimidir. Ayet ve hadislerin çoğunda rabıta, Allah ve Peygamberin düşmanlarına karşı silahlanma, cihat için hazırlıklı olma, müslümanlarla kâfirlerin arasındaki hudut karakollarında nöbet bekleme ve bu duygulara sıkı sıkıya bağlı olma demektir. Buna göre ayet ve hadislerde kasdedilen anlamlardan mutasavvıfların uygulamasını destekleyecek en ufak bir işaret yoktur. Ayet ve hadislerde dile getirilen cihad ruhunu meskenete çevirmekten başka bir şey yapmayan mutasavvıflar Kur'an ve hadislerdeki bu ribat kelimesini çok yanlış bir alana çekmişlerdir. Hiçbir sahabi Resulullah'ı aracı kılarak rabıta yapmadığı gibi, hiçbir tabii de sahabe'yi aracı kılarak rabıta yapmamıştır. Rabıtanın bu şekildeki uygulaması tarikatların Hicri yedinci yüzyıldan sonraki dönemlerde uydurdukları bir bid'attir.
Nureddin TURGAY
__________________
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
emel1 Yazdı:
bir ayeti kerimede:
Kamil mürşidler, "Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve bu
hali korumak için sadık kullarımla beraber olun." (Tevbe/119) ayetiyle
tarif edilen sadıklardır.
|
|
|
Bakalım Allah ne diyor? Bakalım Allah’a göre sadıklar kimlermiş? Bunu anlamak için fazla kafa yormaya gerek yok. Ayetlerin önüne ve sonuna bakmak yeterli.
Tevbe
Suresi
117. Yemin olsun ki, Allah,
içlerinden bir grubun kalpleri kaymaya yüz tuttuktan sonra, peygambere ve o
güçlük saatinde ona uymuş olan Muhacirlerle Ensar'a tövbe nasip etmiş, sonra da
onların tövbelerini kabul buyurmuştur. Çünkü onlara karşı Raûf ve Rahîm'dir.
118. Geride bırakılan üç kişinin de tövbesini kabul etmiştir. Bütün genişliğine
rağmen yeryüzü onlara dar gelmiş, öz benlikleri kendilerini sıkıştırmıştı;
Allah'ın öfkesinden kurtulmak için yine Allah'a sığınmaktan başka çare olmadığını
fark etmişlerdi. Sonra onlara tövbe nasip etti ki, eski hallerine dönsünler.
Hiç kuşkusuz, Allah, tövbeleri çok çok kabul eden, rahmeti sınırsız olandır.
119. Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve özü-sözü bir kişilerle beraber olun.
120. Medine halkına ve çevrelerindeki Bedevî Araplara, Allah resulünden geri
kalmaları ve onu bırakıp da kendi canlarının derdine düşmeleri yakışmaz. Çünkü
Allah yolunda uğrayacakları bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık, kâfirleri
öfkelendirmek üzere bir yere ayak basmaları, düşmana karşı herhangi bir başarı
kazanmaları durumunda kendileri için, barışa yönelik iyi bir amel mutlaka
yazılacaktır. Allah, güzel düşünüp güzel davrananların ödülünü yitirmez.
Bu ayetlere göre sadıklar
kimlermiş? Tekkelerinde pinekleyen şıhlar mı?
Üstteki Ayetlerde savaştan
kaytaranlar kötüleniyor, miskinlik lanetleniyor ama aynı ayetler her nasılsa
miskinliğin ve pişkinliğin pirleri olan şıhları sadık olarak işaret ediyor. Pes yani...
Bakın ve görün, ayetler nasıl da tersinden okunurmuş. Nasıl da ayetler tam zıt bir anlayışa malzeme edilirmiş. Hem de müslümanlık adına.
Bu, Kur’ana zulüm değil de nedir?
Bu kitabı okumak değil, kitabın canına okumak değil de nedir?
Tarikatçılardan daha ala “Kur’an
Düşmanı” var mı? Kanıma dokunuyor yahu. Üzülüyorum, kahroluyorum.
Nedir bu Kur'anın sizden çektiği???
Not: Sözlerim Emel'e değil. Bu çarpıtmanın asıl sahiplerine...
|