Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
s.a aşşağıdaki yazı Cemaş Çağlak'tan bir alıntıdır.Faydası olur ümidiyel bir bölümünü astım yazının tamamı için sondaki linki tıklayın.
selam ve dua ile
Kur´anı okumak ifadesini çokça kullanıyoruz.Keşke bu okumanın mahiyetini gereği gibi anlasak ve hükümlerini yerli yerinde uygulayabilseydik.Vahyin indiği dönemlerde bu kitabin hükümlerine iman eden insanlar,kitabın bütünüyle karşı karşıya değillerdi şüphesiz.Peyderpey inen ayetler tedricen bir olgunlaşma süreci oluşturuyor; kalpleri sağlamlaştırıyordu.Yani müminler hikmetle ilerliyorlardı.Onlar için, inen ayetler salt bir bilgilenme vasıtası değil, hayatın şartlarını belirleyen ve uygulanması gereken hükümlerdi.
Bu yüzden inen her ayet pratiğini de peşinen ortaya koyuyordu.Vahiy “Şunların hiçbirisine itaat etme.”(Kalem-10)) dedikten sonra,iman edenlerin, Allah´a rağmen kafirlere ve sistemlerine itaatleri söz konusu bile değildi.Yani bir başlangıç oluşturuluyor ve müminlere konumlarını belirlemeleri, net bir tavır koymaları emrediliyordu. Allah, bu insanların karşısına direk olarak mevcut sistemin isnad edildiği putları koyarken aynı zamanda devrilmesi gereken ilk hedefler olduğunu da bildiriyordu.
Çünkü putların devrilmediği yerde elde edilebilecek olan ufak kazanımlar sadece geçici bir ferahlık getirecek, arkasından da cahiliye, egemenliğini devam ettirecekti.Ancak işin merkezinde yer alan tağutlar baş aşağı edilebildiği taktirde mevcut sistemle beraber zalimce uygulamaları da ortadan kalkacaktı.Nitekim İslam inkılabı gerçekleştiğinde artık müminlerin lütfenle talep edeceği bir şey kalmamış,yapılması gerekenleri İslamın iktidarı kendiliğinden inşa etmişti.Yani peygamber, işe şarap küplerini kırarak, herkese başörtüsü dağıtarak, hırsızlığın had karşılığını anlatarak, faizin getirisini ve götürdüklerini anlatarak başlamadı.O ,iki şeyi ortaya koydu:Bunlar Allah´ın kulları için seçip beğendiği ve bir hayat tarzı haline gelmesi gereken İslam,diğerleri de tek şemsiye altında toplanan küfürdü.Eğer iman, taraftarlarıyla beraber belli bir seviyeye erişirse zaten diğer hükümler, mevcut olan İslam otoritesi altında kendiliğinden ağırlığını ortaya koyacaktı.
Ne acıdır ki bugün için kardeşlerimizin model olarak ortaya koyduğu mücadele tarzında öne çıkan ucuz beklentiler, asil tehlike olan şirki göz ardına atmıştır.Karşımızdakilerden örtümüz için istediğimiz özgürlük bir gün “pat diye” avucumuza koyulduğunda ne yapacağız? arkasından “Ha bir de şarapla faiz mi vardı” diyeceğiz?” Zaten kendisini, bu melanetlerden istifade etmek için dayatan sistemden ayrıntılı hak talep etmek yerine, inananların önlerine niçin olsun tepedeki küfrü; mevcut anayasal düzeni koymuyoruz? Madem ki onlardan ve Allah´tan başka taptıklarından ayrıdığımızı, ayrılmamız gerektiğini söylüyoruz.
O halde neden hala bunların merhamet duygularının uyanmasını ve burunlarını kıvırarak karşımıza koyacakları “lütfeni” bekliyoruz.Müslümanız değil mi?Eğer çocuğunuz karşınıza geçse ve Allah´a küfür etse ne yaparsınız?Bir kere hepiniz duygusal açıdan büyük bir hüsrana uğrar ve evde bir yılan yetiştiğinden bahsedersiniz.İyi de, her gün okula gönderdiğiniz ve Allah´ın indirdiklerine sırt dönmeye programlanarak gelen evlatlarınıza bakmıyor musunuz? onların ellerine tutuşturulan ödev kağıtlarında; Rabbinizin indirdiğini iptal etmeyi kendilerine görev bilmiş sahte rablerin övüldüğünü ve taptırmak istedikleri sistemi görmüyor musunuz? onların sabah akşam heykellerin karşısında saygı durusu altında laik ibadete mecbur edilişleri sizi hiç rahatsız etmiyor mu?Kaygınız sadece fen liseleri mi,Anadolu liseleri mi,üniversiteler mi?hayır, bizim Rabbimiz büyüktür ve tavrımız da büyük olmalıdır.
Öyleyse amacımız onların lütfenleriyle önümüze koyacakları değil, neye mal olursa olsun, Rabbimizin istediklerini kuşanarak karşılarına çıkmaktır.Bizim karşımıza geçerek “Laik sistemde okullara baş örtüsüyle girilmez.” diyen küfür otoritesine “Ama demokrasi var, okumak hakkımız var.”gibi basit ve yalvarıcı taleplerle karşılık vermek yerine; “İslamın da, laiklik dahil hiçbir küfür sistemine ve müminlerin de kafirlere itaat izni yoktur.” diyelim ve sadece okullarına değil sistemlerine ve onun bütün uzantılarına sırt döndüğümüzü söyleyelim.
Böylece, sadece bir diplomaya bağlanmış mücadeleyi islamileştiriyor olmak yerine hayatın her alanını kuşatan bir taleple önlerine çıkmış olacağız.Vermeyecekler mi?Bu hiç önemli değil.Allah´a ve ahret gününe iman eden bir topluluk bunu eninde de sonunda da alacaktır.
Bugünkü İslam dünyası gerçekten kurtulmak istiyorsa, öncelikli olarak düşman bildiklerini bir kenara bırakarak, kendi kendisiyle hesaplaşma sürecine girmelidir.Biliyoruz ki Allah şirk koşulduğu müddetçe cenneti haram kılmaktadır.Bu anlayış sahiplerine cenneti haram kılan Allah, elbette dünya hayatında da zillet elbisesini üzerimizden çıkartmayacaktır.Üzerimizde olan baskıların ve şeytani güçlerin, canımıza, malımıza ve namusumuza kadar elini uzattığı bir alçakça hayatın esiri olmuşken, peygamberlerin ve onların yolunda gönülden yürüyenlerin onurlu duruşlarıyla bağımız olduğunu söylemek gerçekten çok zor.
Bir taraftan binlerce şeyhin, türbenin, ölünün altında kalan bir inançla daima diri olan Allah´ın kulu olabilmek, öte taraftan Kur´an´a sıra getirmeyecek kadar kitap yüklenerek hidayeti yakalamak, beri taraftan da peygamberlerin dışında önderler bulmakla bu nasıl olacak? Etrafındaki insanların namusu ayaklar altına alındığı halde oturduğu yerden kalkmayan ancak Amerika´lı askerin attığı füze, imamının türbesinin kenarını biraz yıkınca yarim saat mersiye dökenlerin ve zır zır zırlayanların, zekadan azade itikatları mı kurtaracak bizleri?Dinine sövüldüğü halde hala mezhebinin, tarikatının, cemaatinin, şeyhinin hesabını yapan; üstündeki zalime karşı yalaklanmayı borç bilip yanındaki mazluma it duruşu cesaret gösterenler mi?
Kendilerine inmiş Kur´an´ı bir kenara bırakıp tarihinden, hocasından, babasından aldığı yalanlarla, hurafelerle, efsanelerle mi kurtuluşu yakalayacak? Bu mantık hangi savaşı kazanabilir ki?...Daha karşısındakine meydan okumasına gerek kalmadan kendi kendisinin mağlubu olmuş bir kere.Topraklarında taş üstüne taş kalmamışken, adam hala sünnete göre kaç taşla taharet yapacağının ve temizleneceğinin hesabını yapıyor.Bu kafayla yatıp kalkan allemelerin dizlerinin dibinde yetişenler, altındaki pislikleri temizlemeden önce kafalarına yağan pisliğe bakarlarsa belki akıllarını bir parça temizleyebilirler.Belki yadırgayabilirsiniz ama bu toplumun tez elden bir zihniyet arındırma konsülüne ihtiyacı var.
Hıristiyanların kitapları için yaptığını bu kez kendi kafalarına yapmak zorundadırlar.Bu din; itikattan amele her mezhebin içinde sayısı bilinmeyecek kadar artan cemaatlerine kadar, İslam kılığına bürünmüş ama şirkten başka bir şey kusmayan hurafeler dünyasına kadar tek tek ayıklanmadıkça, müslümanım diyen bu toplumun felah bulması asla mümkün değildir. Evet, bu iki kere ikinin dört ettiği gibi gerçektir ve müslümanım diyen için beş olmayacaktır.Dün bir kitabın ve o kitabın kendisine indiği peygamberin yanındaki ayak takımı denen ve herkesin hor gördüğü, işkence edip muhasaralara, göçe zorladığı toplum, çok zaman geçmeden kovuldukları yere geri gelmiş orayı fethetmişler ve putlarla dolu olan bir makamı ve sistemi tertemiz yapmışlardı.Bu yolun başından sonuna kadar Allah´tan kendilerine inen kaynağın önüne geçirdikleri hiçbir görüş yoktu. Kitabın belirlediği sınırlar içinde kalan müminler ya izzetleriyle ölüyorlar ya da yaşıyorlardı.
Muhammed ve arkadaşları hiçbir zaman ciltler dolusu kitapların altında bir inkılap gerçekleştirmediler.Onlar Rablerinden gelen hükümleri ve “Kendilerine okunan kitabi sana indirmemiz onlara yetmedi mi?”(Ankebut-51) ayetini çok iyi anlamışlar; hayatın her alanını peyderpey inşa eden bu hükümleri başka hiçbir beşeri unsurun altında bırakmayacak şekilde aziz tutmuşlardı.Bu yüzdendir ki her şeyin üstünde tutmuş oldukları kitabın hükümleri de onları hiçbir şeyin altında bırakmıyor; zillet denen lekeler “Elbisesini temiz tutan”(Müddessir-4) bu topluluğun eteklerine dahi bulaşmıyordu.Böylece kararlı, doğru, fedakarca bir birliktelik içinde ortak bir duruşla ortak amaca yürüdüler ve kazandılar.
Ancak bundan sonraki dönemler her geçen süreyi bir sonrakinin üzerine felaket katmanı olarak ilave etti.Neticede yanlarında olan bir kitapla inkılap yapan toplum ortadan kalktı ve kütüphaneler dolusu ilimin(!) altında sürünen, fırkalaşan ve kendisinden başkasını düşünmeyen bir toplum oluştu.Bugün geldiği ve sahip olduğu bilgi seviyesi açısından Kureyş müşriklerine taş çıkartacak kadar sapmış olan İslam dünyası, asli değeri ve kaynağı olan Kur´an´dan o kadar uzaklaştı ki kendisine Müslüman dediği halde İslamla savaştığının bile farkına varmaktan aciz kaldı.
Böylece kendisine acı çektirenlere karşı Allah´tan yardım isterken, aslında Allah´ın dinine ne kadar uzak olduğunu ve karşısındaki zalimlerle aynı değere eş bir küfre bulaştığını anlamadı.Evet kaybımız buradadır.Ne yazık ki bindörtyüz küsür yıl önceki tevhidi anlayışa bir türlü erişemezken Muhammed´e savaş ilan eden Kureyş kafirlerinin mantığını aynen kabul ettik.
Müslümanlar şunu anlamak zorundadır:Bu din kendisini belirleyen ilk ayetten son ayetine kadar Allah´a rağmen yeni ilkeler oluşturulmasına asla müsaade etmiyor! hiç kimse içinde bulunduğu kaygıları öne sürerek zamanın değiştiğini ve yeniden yapılanma adı altında tevhidi ilkelere ilaveler ya da eksiltmelerle müdahale edemez.Yaratmada ortak tanımayan Allah hükmetmede nasıl ortak kabul edebilir; yaratılmış olan kulların hükümler ilave etmesine razı olabilir?Bütün bu gayelerin bahanesi ise güya başarıya bu şekilde ulaşılabileceği içindir.Teşekkür ederiz!..Allah´ın eksik bıraktığı noktayı iyi yakaladınız.Peki her şeyi bilen Allah, kulların ihtiyacı olan bir dini indirmekten acizmidir ki onun indirdiği ile yetinmeyip tersine onun men ettikleri şeyler çıkar yol amacıyla önümüze sürülüyor?
Sonra da bu mantık, ellerini kaldırmış ve amellerinin kabul edilmesi için Allah´a dua ediyor ve diyor ki: “Ya Rabbi, işlerimizi kolaylaştır ve zalimlere karşı bizlere yardim et.” Asırlardan beridir açılan bu ellerin üzerine yağan kan, sefalet, cehalet ve ümitsizlik, işte bu bir kenardan yaptığımız kulluğun ve ona bağlı olan duanın karşılığıdır.Bu duaya gelen karşılık ise; Allah´ın dinine yardım etmek yerine kendisini dinle süsleyen tağutların yaldızlı elbiselerine aldananların, karşılığı yine tağuttan görmesidir."
cecaglak@mynet.com
http://rapidshare.de/files/20296809/HUD_KISSASI.doc.html
|