Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Değerli Savana Kardeşim!
Bu konu ile ilgili soru işaretlerini kaldırmaya yararlı olabilir düşüncesiyle aşağıdaki değerlendirmeyi bilgilerinize sunmak istiyorum.
Müzzemmil Sûresi'nde Peygamberimize, geceleyin kalkıp ibâdet etmesi emredilmişti.
Müddessir 1-7. âyetlerde, örtüsüne sarılıp yatmakta olan Allah Elçisine, kalkıp kavmini uyarması, Rabbinin ululuğunu söylemesi, elbisesini temizlemesi, kirden pislikten uzak durması, yaptığını çok görmemesi, Rabbi için sabredip Allah'ın buyruklarını duyurma yolunda başına gelecek zahmetlere katlanması emredilmektedir.
Müddessir 4:-“ Ve siyabeke fetahhir;” Elbiseni temizle,
Müddessir:5: “Verrucze fehcur;” Pislikten kaçın.
Burada Peygamber Efendimize ibâdetle beraber elbisesini temizlemesi de emredilmektedir ki bu, ibâdetten önce abdest almanın ilk aşamasına işaret olduğu gibi abdest temizliğine de işaret etmektedir.
Tuhr, taharet: temizlik; Tathîr temizlemek; tetahhür: temizlenmek; mütetahhir: temizlenen demektir. Taharet: temizlik ikiye ayrılır: Beden temizliği, ruh temizliği. “Elbiseni temizle, pislikten kaçın" âyetlerinde hem beden, hem ruh temizliği emredilmiştir.
Peygamberimize ibâdetten önce temizlenmesi, pislikten uzaklaşması emredilmektedir.
Araplar kötü sıfatlardan uzak, iyi ahlâklı kişiye "nakıyyu's-siyâb, tâhiru's-siyâb: temiz giysili" derler.
"Elbiseni temizle"
âyetindeki muhtemel olan mânâlar için şunlar söylenebilir:
- Elbiseyi pislikten temizlemek.
- Elbise mecazdır. Bununla nefsi günâhlardan ve kusurdan temizlemek.
- Temiz kazanç ile sağlanan elbise giymek, helâl olmayan elbise giymemek
"râ'nın zammı ve kesriyle "pislik, azâb ve günâh anlamlarına gelir. Burada uygun olan, pislik anlamıdır.
Bu âyette Peygamber'e pislikten, maddî ve ma'nevî kirlerden uzak durması âyetleriyle hizmetleri ve iyilikleri çok görerek başa kakmaması, Rabbi uğrunda çektiği zahmet ve sıkıntılara katlanması emredilmektedir.
Ahzâb33:” Ve karne fiy buyutikünne ve la teberrecne teberrucel cahiliyyetil’ula ve ekımnes Salate ve atiynez Zekate ve etı'nAllahe ve Rasûlehu, innema yürıydullahu liyüzhibe ankümürricse EhlelBeyti ve yütahhireküm” tathiyra;” “Evlerinizde oturun, ilk câhiliye çağı kadınlarının açılıp kırıtması gibi açılıp kırıtmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resulüne ita'at edin. Ey Ehli Beyt, Allah sizden, kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.”
âyetinde yüce Allah'ın, Peygamber'in ev halkından manevî kirleri tamamen gidermeyi ve onları tertemiz yapmak istediği bildirilmekte ve Peygamber hanımlarına nezahetlerini, ağırbaşlılıklarını korumaya dikkat etmeleri emredilmektedir.
Ahzâb53 :”… zâliküm atheru likulubiküm ve kulubihinn …”
“Onlardan bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalbleriniz, hem de onların kalbleri için daha temizdir. Sizin, Allah'ın Elçisini incitmeniz ve kendisinden sonra onun eşlerini nikahlamanız asla olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyüktür. “
âyette mü'minlere, Peygamber'in hanımlarından bir şey istedikleri zaman perde arkasından istemeleri, hem kendilerinin, hem de hanımların kalblerinin herhangi bir kötü düşünceden temiz kalması için böyle yapmanın daha uygun olduğu, Allah'ın Elçisini incitmeğe, yahut kendisinden sonra onun eşleriyle evlenmeğe kimsenin hakkı olmadığı, böyle şeylerin, Allah katında büyük günâh olduğu buyuruluyor.
Bakara 232:”… zâliküm ezka leküm ve ather…” Kadınları boşadığınız zaman bekleme sürelerini bitirdiler mi, kendi aralarında güzelce anlaştıkları takdirde, kocalarıyla evlenmelerine engel olmayın. Bu, içinizden Allah'a ve âhiret gününe inanan kimseye verilen öğüttür. Bu, sizin için daha iyi ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”
âyetinde Kur'ân'in belirlediği sınırlar içinde davranmanın, daha yüce ve daha temiz davranış olduğu vurgulanmaktadır.
Tevbe108:”… fiyhi Ricalün yuhıbbune en yetetahheru vAllahu yuhıbbul muttahhiriyn;…” “Orada asla namaza durma, tâ ilk günden takva üzere kurulan mescid, elbette içinde namaza durmana daha uygundur. Onda temizlenmeyi seven erkekler vardır. Allah da temizlenenleri sever.”
âyetinde de Peygamber'e, Takva üzere yapılmış olan İlk Mescid'de namaz kılmasının daha uygun olduğu; çünkü orada temizlenip manen arınmayı seven adamların bulunduğu bildirilmekte ve Allah'ın, temizlenenleri sevdiği vurgulanmaktadır.
Bakara 222:” Ve yes'eluneke anilmehıyd kul huve ezen fa'tezilün nisae fiylmehıydı ve la takrabuhünne hatta yathürne, feizâ tetahherne fe'tuhünne min haysü emerakümullah innAllahe yuhıbbut tevvabiyne ve yuhıbbul mütetahhiriyn;”
“Sana ay başı/adet halinden sorarlar. De ki: “O bir eza’dır. Hayızlı iken kadınlardan uzaklaşın ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendiklerinde, Allah’ın emrettiği yerden onlara varın”. Muhakkak ki Allah çokça tevbe edenleri sever, çokça temizlenenleri sever.”
Dilde akmak, taşmak anlamına gelen hayd belli zamanda kadından gelen kan ve kan gelmesi durumudur. Fakihlere göre âdet süresi en az üç, en çok on gündür. Bundan az veya çok süre akan kan, hayd değil, hastalık eseri sayılır.
Fakîhlere göre hayd halinde kadın oruç tutamaz, namaz kılamaz, Kur'ân'a el süremez. Orucunu sonra kaza eder ama namazını kaza etmez.
Fakîhler kişi rivayetleriyle gelen hadîslere dayanarak bu yargılara varmışlardır.
Hayızlı kadının namaz kılamayacağı hakkındaki rivayet, sadece Âişe annemize dayandırılmaktadır.
Âişe annemizden gelen bir rivayete göre zamansız âdet gören bir kadın,
(Kimine göre Fatıma binti Ebî Hubeys (Müslim, Hayd: b. 14, h. 62), kimine göre Abdu'r-Rahmân ibn Avf'm karısı, Peygamber'in de baldızı olan Ümmü Habîbe binti Çatış'tır (Müslim, Hayd: b. 14, h. 63-64).)
Allah'ın Elçisine gelip düzensiz âdet gördüğünü, bu durumda namaz kılıp kılamayacağını sormuş, Allah'ın Elçisi ona: "O gerçek âdet değildir, yıkan ve namazını kıl!" demiştir.
(Müslim, Hayd: b. 14, h. 62-64)
Bu kadın, her vakitte yıkanıp namazını kılarmış.( Müslim, Hayd: b. 14, h. 66)
Bu rivayeti duyan Abdu'r-Rahmân ibn Hişâm: "Allah, Hind'e rahmet eylesin. Keşke bu fetvayı duysaydı. Vallahi bu özründen dolayı namaz kılamadığı için ağlayacak derecede üzülürdü!" demiştir.( Müslim Hayd- b 14 h 64)
Bir rivayete göre Âişe annemiz,
"Hayız günlerindeki namazlarını kaza etmemiz gerekir mi?"
diye soran bir kadına:
"Sen Harûriyye(Hâricîler)den misin? Allah Elçisi zamanında biz âdet görürdük. Bize (âdetten sonra) namazımızı değil, sadece orucumuzu kaza etmemiz emredilirdi"
demiştir.( Müslim Hayd- b.15,h.67-68 )
İşte adetli kadının namaz kılamayacağı, oruç tutamayacağı hakkındaki delîl sadece Âişe annemize dayandırılan bu rivayetlerdir.
Zan ifade eden bu rivayetlerle Kur'ân'in kesin emri nasıl askıya alınabilir?
Kaldı ki bu rivayette adetli kadının namaz kılamayacağı hakkında bir söylem de yoktur. Sadece âdetli kadının, kılmadığı namazı kaza edip etmeyeceğine dair bir sorunun cevabı vardır.
Âişe annemizin,öncelikle namazın kazasından söz etmesi de kuşkuludur. Çünkü Peygamber döneminde öyle günlerce kılınmayan namazların kazasından söz edilmez. O dönemde müslümanlar, namazlarını özürsüz olarak terk etmezlerdi. Özür dolayısıyla bir iki vakit veya bir iki günlük namazlar da kaza olarak değil, tertîb ile cem'edilerek kılınırdı.
İnsanın isteği dışında hasıl olan “özür”, ibâdete engel değildir.
Peygamberimiz, düzensiz âdet gören kadına, yıkanıp namaz kılmasını emretmiş ve bu kadın, her namazında yıkanarak (veya abdest alarak) namaz kılmıştır.
Düzensiz âdet görme ile, düzenli âdet görme arasında ne fark vardır?
İkisinde de kadından gelen kan, aynı kandır. Gelen kan, pis görüldüğü için bu kadına, temizlenip, yani abdest alıp namazını kılması emredilmiştir.
İnsanın elinde olmayan bir hal, neden onun ibâdetine engel olsun?
Düzensiz âdet görme özür sayılıyor da, normal âdet görme neden özür sayılmasın?
Peygamber Efendimizin, normal âdeti özür saydığını belirten rivayet de vardır.
Âişe annemizin rivayetine göre Âdet halinde bulunan Âişe annemiz, Mescidde bulunan Peygamber'in başını yıkayıp tarardı. Peygamberimiz, adetli Âişe annemize:
"Mescidden bana humre/seccade yi getir! demiş." Âişe annemiz adetli olduğunu söylemiş. Peygamberimiz:
"Âdet, senin isteğinle olan bir şey değildir. Sen Mescide git, bana humre/seccadeyi getir!" demiş.( Müslim, Hayd: b. 5, h. 11-13)
Kendi içinde olağanüstü çelişkili olan bu kişi rivâyetleriyle ma'alesef din bozulmuş, Kur'ân'ın söylemediği şeyler dîne sokulmuştur.
Kur'ân-ı Kerîm'in kendisinde:
1. Âdetin süresinden,
2. Âdetli iken Kur'ân okunamayacağindan,
3. Âdetli namaz kılınamayacağından,
4. Âdetli oruç tutulamayacağından
söz edilmemiştir.
Hayd, tıpkı idrar tutamamak gibi bir özürdür.İdrarını tutamayan birine:” Sen namazını kılmayabilirsin.” denilebilir mi?
Özürlü erkek ibâdetten mu'âf tutulabilir mi?
Yapılacak olan, her vakit için abdest alıp ibâdetini yapmaktır.
Kur'ân,adetli kadın ile cinsel ilişki yapılamayacağını söylüyor.
Kadına eziyet vereceği için erkeklere, bu durumdaki kadınla ilişkiye girmemeleri emrediliyor.
Maksat kadına eziyet vermemek, o durumda olan kadına karşı bir soğukluk duygusunun oluşmasına fırsat vermemektir.
Bunun dışında hayd hali, normal bir özür durumudur.
Nasıl ki cünüp kimse:
Su ile yıkanamadığı takdirde teyemmüm ederek namaz kılıyorsa,
Özürlü de özürü devam ede ede ibâdetini yapabiliyorsa,
âdetli kadın da:
1. Her namaz için abdest alarak namazını kılar,
2. Kur'ânı'nı okur,
3. Orucunu tutar ve diğer ibâdetlerini yapar.
4.
Kur'ân'ın sınırlamadığı bir şeyi kimse sınırlayamaz.
Kur'ân'a ters şeyler hadîs olamaz.
O rivayetler, peygamber'e iftiradır.
Adetli kadın hakkında Yahûdîlikten ve çeşitli uluslardan Araplara sızan gelenekler hadîs biçimine getirilerek İslâm literatürüne sokulmuştur.
Bunların aslı olsaydı mutlaka Kur'ân'da kadının hayd halinde bu ibâdetleri yapamayacağına dair bîr açıklama olurdu.
Zira Kur'ân İbâdet yapamama gibi önemli bir hali kapalı bırakmaz, bunu belirtirdi.
Kur'ân;
hayd halindeki kadınla cinsel ilişki yapılmamasını söylüyor da,
hayd halindeki kadının namaz kılamayacağinı,
hayd halindeki kadının oruç tutamayacağını,
hayd halindeki kadının diğer ibâdetleri yapamayacağını
neden söylemiyor?
Yoksa Allah katında cinsel ilişki namazdan, oruçtan, Kur'ân okumaktan daha mı önemlidir?
Kur'ân'a ters bu tür düşünce ve uygulamaları bırakıp Kur'ân'a dönmeli ve Kur'ân ne diyorsa onu uygulamalıyız.
Bir özür (hastalık) dolayısıyla oruç tutamayanın, başka zaman onun yerine oruç tutacağı, ama hastalık veya sefer durumunda oruç tutmanın daha sevâb olduğu bildiriliyor.
Hiçbir halde namaz düşmüyor veya ertelenmiyor. Hastalık halinde nasıl namaz düşmüyorsa bir hastalık olan özür halinde de namaz düşmez.
Ancak oruç başka günde tutulmak üzere ertelenebilir. Fakat oruç tutmak daha efdaldir.
Ayette hayd (âdet) durumunda sadece bir tek yasak getirilmektedir; o da kadının kendisine değil, onunla ilişkide bulunmak isteyen kocasınadır.
Kocasına, adetli hanımı ile ilişkide bulunmaması, çünkü bu eylemin, kadına eziyet vereceği buyuruluyor.
“De ki: 'O eziyettir'.":
Ezâ, eziyet veren bir hastalık mânâsına gelebileceği gibi, insanı tiksindiren pislik anlamına da gelir. Yani hayız, kadına eziyet veren, sizi de tiksindiren bir haldir. Bu halde bulunan kadınla münâsebetten uzak durunuz.
Âyetteki “Âdet halinde kadınlardan ayrılın, temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın" sözü, "onlarla cinsel ilişkide bulunmayın", anlamındadır. Yoksa "Onlarla büsbütün ilişkileri kesin", demek değildir.
Hazreti peygamber , hayız halindeki hanımlarıyla, cinsel ilişki dışında bütün ilişkilerini sürdürmüştür.
Değerli Kardeşim!
İslamiyetten önceki toplumlarda “Hayd halindeki kadınlarla” ilgili olarak değişik inançlar ve düşünceler vardı.
Meselâ İranlılar, âdet halindeki kadını evden çıkarırlar, kent dışında küçük bir çadıra kapatırlar; ona yemek götüren hizmetçi dahî ona veya onun temas ettiği eşyaya değip pis olmaması için ellerini, burnunu ve kulaklarını bez parçasıyla sarardı.
Yahudiler, hayızdan çok sakınırlar, hayızlı kadınla yatmadıkları gibi beraber yemek de yemez, aynı odada dahi oturmazlardı. Hıristiyanlar ise hayza hiç önem vermezler, hayızlı kadınlarla ilişkide bulunurlardı.
Araplar, özellikle Kitâb ehliyle bir arada oturan Medîneliler, bu hususta Yahudilerin etkisinde kalmışlardı. Onlar da Yahudiler gibi yapıyorlardı.
Müslümanların bazıları , adetli kadınla bütün ilişkileri kesmek gerektiğine, ona el sürülmeyeceğine, elini vurduğu her şeyin pis olacağına inanıyorlardı. Erkeklerde, o haldeki kadınlara karşı bir tiksinti duygusu yerleşmişti.
Bazı sahâbîler, Peygamber Efendimizden bu konuda İslâm'ın hükmünü sordular. İşte bu âyet bu soruya yanıt olarak indi.
Peygamber Efendimiz, bu tür inançlar nedeniyle, adetli kadınlar ile Kur'ân'ın yasakladığı cinsel ilişki dışındaki tüm ilişkilerin sürdüğünü sıkça beyan etmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm'de hayzın, kadının cünüp olacağına ve hayzı kesilen kadının, cünüplükten yıkanır gibi yıkanması gerektiğine dair bir söylem yoktur.
Yalnız kan akması, insanlar tarafından pislik kabul edilir. Özellikle akan kan temizlenmezse o bölgede mikrop üremesine neden olur.
Bu bakımdan âyette“Temizlendikleri", yani kan akması durduğu zaman, onlarla cinsel ilişkide bulunulabileceği belirtilmektedir. Elbette akan kan durduktan sonra o bölgenin yıkanması gerekir. Bu, cünüplükten temizlenme değil, kan bulaşıklarından temizlenmedir. Bunu cünüplük hali olarak görmek hatâdır. Çünkü Kur'ân'da böyle bir söylem ve tanım yoktur.
Âdet ve loğusa halindeki kadının kirliliği inancı, Kur'ân'dan değil, Tevrat'tan alınmadır.
Kur'ân, bundan söz etmediğine göre demek ki, Tevrat'ın bu hükümlerini muhataplarından kaldırmış iken gelenek, bunları hadîsleştirerek fıkıh kuralları haline getirmiştir.
Levililer: 12/2-5:” Tevrat, loğusa kadını murdar (cünüp) saymaktadır.”
Levililer. 15/19,23-24:”Yine Tevrat'a göre kendisinden kan gelen (adetli) kadın, yedi gün murdar olur, ona dokunanlar da murdar (pis) olurlar, hattâ o kadının oturduğu yatak, ya da döşek üzerine bir şey bulaşırsa o şeye dokunan erkek, akşama kadar murdar (pis) olur. Adetli kadınla yatıp da üstüne bîr şey bulaşan erkek de yedi gün murdar (pis) olur .”
Levililer: 15/19:"Ve eğer bir kadının akıntısı olur ve bedeninde akıntısı kan olursa yedi gün murdarlığında kalacak ve ona her dokunan akşama kadar murdar olacaktır."
Levililer:12/2,5:"Bir kadın gebe kalır, çocuk doğurursa âdet murdarlığı günlerinde olduğu gibi murdar olacaktır. Fakat çocuk doğurursa iki hafta murdar olacak ve altmış altı gün kendi tathiri kanında kalacaktır."
Fakat Kur'ân adetli kadının murdar olacağından söz etmez. Ancak âdet halindeki kadınla yatmanın, kadına eziyet olacağını, bu yüzden adetli kadınla yatmaktan uzak durulmasını emreder (Bakara 222).
Tevrat'ın, adetli kadının pis olacağı hükmü de hadîs şekline getirilmiştir.
Kusursuzluk sadece Allah’a mahsusdur.
Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah’a emanet olunuz.
|