Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
KUR’AN IŞIĞINDA
SORULARA-CEVAPLAR
Kaynaklar : 1-İşte Kur’an- Hakkı YILMAZ
2-Evrensel Çağrı Kur’an Meali-Mustafa SAĞ
3-Mesaj- Edip YÜKSEL
4-Kuranrehberi.com-Hilmi POLAT
1-Kur’an’dan Başka Bir Kaynak Var mı ?
45/6 İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir ki, onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah'tan ve onun ayetlerinden sonra hangi hadise/söze inanıyorlar?
(Allah’ın ayetlerine karşı çıkan ortak koşucu Araplara Allah, Bu Ku’an ayeti ile meydan okuyor. Peygamberin tebliğ ettiği kur’an vahyine karşı çıkan o günkü Mekke müşrikleri denen Ebu Cehil; Ebu Süfyan; Ebu Lehe, As bin Vail ve yandaşları idi. Yüz yıllar sonra, aynı ortak koşucu inkarcıların çocukları ve torunları, peygamber adına uydurdukları çelişkili rivayetleri, Hadis diye Kur’ana eş tutup dinin kaynağı yaptılar.)
52/34 Doğru sözlüler iseler bunun benzeri bir hadis getirsinler.
(Hadis ve sünneti Kuran'a eş koşanların kutsal kabul ettiği Ebu Davut'ta yer alan bir hadise göre, "Muhammed'e Kuran ve benzeri hadis verilmiştir." Hadisleri Kuran'a denk tutan bu hadisin Kuran'ın meydan okumasına müşriklerin bir yanıtı olduğu aşikardır.)
6/112. Böylece, her peygambere insanlardan ve cinlerden olan şeytanları düşman kıldık. Aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözleri vahyederler. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. Onlara ve ettikleri iftiralara aldırma. (Peygambere yakıştırılarak insanlara "vahiy" adı altında sunulan yaldızlı sözlere, ahiret hayatına gerçekten inanmamış olanlar inanır. İsa'yı Tanrı'nın oğlu olarak putlaştıranlar aslında İsa'nın baş düşmanlarıdır. Nitekim, Buhari başta olmak üzere diğer hadis kitaplarını Kuran ile karşılaştırarak incelediğinizde, o kitapları derleyenlerin aslında peygamberin baş düşmanı olduğunu göreceksiniz)
6/114. ALLAH'tan başka yasa koyucu mu arayayım ? O ki size kitabı detaylı olarak indirmiştir. Kendilerine kitap vermiş olduklarımız onun Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. O halde kuşkulananlardan olma. (Bir önceki ayetlerde peygamber düşmanlarının peygambere yakıştırdıkları iftiralarını yaldızlı sözler olarak birbirlerine ilettiklerini bildiren Allah, şimdi Muhammed'in ağzından onlara üç maddeden oluşan en güzel cevabı veriyor: 1) Biricik yasa kaynağı Allah'tır. 2) Allah'ın yasası Kuran'dadır. 3) Kuran detaylıdır. Nitekim hadis, sünnet ve mezhep öğretilerini dinin diğer kaynakları olarak kabul edenler birinci ve üçüncü maddeyi direk olarak, ikinci maddeyi de Kuran'daki yasaya isyan ederek inkar etmektedirler.)
12/111 Onların tarihinde, bilinç sahipleri için bir ders vardır. Bu, uydurma bir hadis değil; fakat kendisinden öncekilerin doğrulayıcısı, her şeyin detaylı açıklaması ve inananlar için bir hidayet ve Rahmettir.
35/43 Yeryüzünde büyüklendiler, kötülük planladılar. Halbuki kötü plan sahibine geri teper. Geçmişlere uygulanan sünnet (yasa) dan başkasını mı bekliyorlar? ALLAH'ın sünnetinde bir değişiklik göremezsin; ALLAH'ın sünnetinde bir sapma göremezsin.
(Allah'ın sünnetine karşı Muhammed'in sünnetini uyduranlar bu ayete muhataptırlar)
33/38. ALLAH'ın kendisine yasallaştırdığı bir konuda peygambere herhangi bir engel yoktur. Bu, öteden beri, gelmiş geçmişlere uygulanan ALLAH'ın sünneti (yasası) dır. ALLAH'ın emri, belirlenmiş ve kesinleşmiştir. (Kuran, "hadis" (söz) kelimesini Allah'ın sözlerinden farklı sözler için kullandığında genellikle kötü bir anlamda kullanır (12:111; 31:6; 33:53; 45:6; 52:34; 66:3). Peygambere yakıştırılan yalanların "hadis ve sünnet" adıyla anılacağını önceden bilen Allah "sünnet" (yasa) kelimesini de sürekli "Allah'ın sünneti" olarak kullanmıştır (33:38,62; 35:43; 40:85; 48:23). Tanrı'nın sünnetine karşı putlaştırdıkları Muhammed'in sünnetini uyduranlar, 35:43'te sözü edilen sünnete mahkum olacaklardır. İşin daha da ilginci, Hadis ve Sünnet'in yanında uydurulan üçüncü öğreti olan İcma (toplu karar) kelimesi de Allah hariç kimin için kullanılmışsa olumsuz bir anlamla mahkum edilir (20:60; 70:18; 104:2; 3:173; 3:157; 10:58; 43:32; 26:38; 12:15; 10:71; 20:64; 17:88; 22:73; 54:45; 28:78; 7:48; 26:39; 26:56; 54:44...). Tüm bunlar bir rastlantı mı? Bak 39:18; 66:3.)
68/42. Gün gelecek, onların içyüzleri açığa çıkarılacak, secdeye çağrılacaklar; ancak buna güçleri yetmeyecektir (Hadise dayalı tefsirler bu ifadeyi çarpıtmışlar ve bu çarpıtmayı her zamanki gibi peygambere yakıştırmışlardır. Buhari'de üç kez rivayet edilen bir hadise göre Tanrı, Yargı Gününde kimliğini kanıtlamak için örtüsünü kaldırıp bacaklarını peygamberlere gösterecekmiş! Tanrı'ya bir striptiz sahnesini yakıştıran Buhariyi "sahih ve kutsal" kabul eden Diyanet Meali, bu ayetin çevirisinde onu dinlememiştir)
2-Kur’an’ ın Başka Bir Dile Çevirisi Yapılabilir mi ?
Şuara Suresi
192. Bu, evrenlerin Rabbinin indirdiği vahiydir. |
193. Onu Güvenilir Ruh (Cebrail) indirmiştir. |
194. Senin kalbine... Uyarıcılardan biri olasın diye. |
195. Apaçık Arapça bir dille. |
198. Onu Arapçadan başka bir dilde gönderseydik, |
199. Ve onu Araplara okusaydın ona inanmıyacaklardı. |
Fussilet Suresi 44. Onu yabancı dilde bir Kuran kılsaydık, "Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi?" diyeceklerdi. İster yabancı dil, ister Arapça olsun, de ki, "O, inananlar için (dilleri sözkonusu olmaksızın) bir rehber ve şifadır. İnanmıyanların ise kulaklarında ağırlık vardır. Onlara sanki uzak bir yerden sesleniliyor gibi onlara kapalıdır.
Rahman Suresi
1. Çok merhametli(Allah) |
2. Kur'an'ı öğretti |
Zuhruf Suresi 2,3. Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık
(Arabiy" (Arapça) kelimesinin kökü olan A'RB, Arapçada, "kusursuz, mükemmel" anlamına gelir. (Örneğin bak 56:37). Kuran'ın mesajı tüm insanlığa gönderildiğinden, Arapça olan orijinal Kuran'ın dilinin anlaşılması onun Arapça oluşundan değil, Arapçasının gerçekten A'RB, yani "mükemmel" oluşundan kaynaklanıyor. Bir başka deyişle, bu ayette kastedilen anlam, özel isim olarak Arapça değil, onun kelime anlamıdır. Her Adil adaletli olmayabildiği gibi, her Zeki zeki, her Arap arap (mükemmel) olmayabilir. Aynı şekilde her Arapça metin arapça (mükemmelce) olmayabilir! Kuran'ın dili arapçadır, kusursuzdur, mükemmeldir. Bir Arap peygambere mükemmel bir Arapça ile nazil olan Kuran, Rahman tarafından öğretildiği için (55:2), hangi dille konuşursa konuşsun, tüm insanlık için Tanrısal bir mesajdır, bir elçidir.)
Kur’an’da Hüdhüd adlı bir kuşun; Allah’ın elçisi Hz.Süleyman’a şunları söylediği bildirilmektedir: Neml Suresi
22. Çok geçmeden (hüdhüd) geldi ve, "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim," dedi, "Sana Sebe'den önemli bir haber getirdim." |
23. "Onları yöneten bir kadın buldum. Kendisine her şeyden verilmiş ve büyük bir sarayı var." |
24. "Onu ve halkını ALLAH'ın dışında güneşe secde eder buldum. Şeytan onların işlerini kendilerine süslemiş ve onları yoldan çıkarmış ve bu yüzden doğruyu görmüyorlar." |
25. "Halbuki onlar, göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran ALLAH'a secde etmeliydiler. O, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir." |
26. ALLAH: O'ndan başka tanrı yoktur. O büyük yönetimin Rabbidir |
Hüdhud adlı bu kuş, bunları Allah’ın elçisi Hz.Süleyman’a, Süleyman’ın dilinde söylemiyor. Arapça olarak da söylemiyor. O Yalnızca kendi kuşdilince cikleyerek söylemiştir. Hüdhud adlı kuşun bu ciklemelerinin anlamını diğer duyanlar değil, yalnızca ‘’Ey İnsanlar bize kuş dili öğretildi’’( Neml suresi 18) diyen Hz. Süleyman anlamıştır. Hz.Süleyman kuşdilini bilmiyor olsa, bu kuşun ne dediğini anlamayacaktı.Bu kuşun o ciklemeleriyle Süleyman Peygambere söyledikleri, Cebrail tarafından Arapçaya çevrilerek Hz. Peygambere vahyedilmiştir. O da ,Araplara Arapça olarak tebliğ yapmıştır ki, Araplar anlayabilsin. Kur’an’a göre kuşların dilinde bile anlam olarak bulunan Kur’ansal kavramların,’’ Türk dilinde ya da başka dillerde kavram olarak karşılığı yoktur’’ demek, bilerek ya da bilmeyerek, Müslümanları Kur’an bilgisinden uzaklaştırmaktır.
3-NAMAZ
3.1- Namaz kılınmasındaki amaç nedir ?
Namaz kılınmasındaki amaç : Allah’ı anmak içindir :
Taha 14. "Ben, evet Ben ALLAH'ım; Benden başka tanrı yoktur. Bana kulluk et ve Beni anmak için namazı gözet.
Namazın amacı, insanın manevî yücelmesini sağlamak, kişiyi topluma yararlı iyi bir insan hâline getirmek olduğundan, vücudun beslenmesindeki üç öğün gıda gibi namaz da öğünleştirilmiştir. Yani, belirli vakitlerde namaz kılınması istenerek insanın manevî beslenmesinin sürekli olması sağlanmıştır. “Fiilî dua” anlamına gelen “salât (namaz)”ın, müminler için günün belli vakitlerinde yerine getirilecek bir görev olması öncelikle, insan şuurunda Allah inancının devamlılığını gerçekleştirme gayesini gütmektedir. Din psikolojisi araştırmaları ortaya koymaktadır ki, insanın içsel yönelişlerinin ihmal edilmesi, onu manen kör bir varlık haline getirmekte ve bunun sonucunda da insan, iyi bir yapıcı toplum elemanı olamamaktadır. Dolayısıyla, insan için namaz çok önemli bir ödev durumundadır ve bu sebeple de günün belli vakitlerinde (sabah, akşam ve gece) zorunlu olarak namaz kılması emredilmiştir:
3.2-Namazda ne yapılır?
-Namaz da Allah’dan yardım dilenir :
Bakara 153 (Medenî 87) |
İnananlar! Güçlüklere karşı sabır ve namaz ile yardım dileyin. ALLAH sabredenlerle beraberdir. |
Bakara 45. Güçlüklere karşı direnerek (sabır) ve namazla yardım isteyiniz. Elbette bu, halka ağır gelir; ancak saygılı olanlar hariç.
Peki ana dilinde namaz kılmayan kişi kendi özel derdiyle ilgili özel duygularını nasıl dile getirip de Allah’tan yardım dileyecektir. Ana dilde ibadete karşı çıkanlar bu ayetin hükmünün yerine gelmesini engellemiş olmuyorlar mı ? Kuran’da olmayan birçok teferruat harfiyen yerine getirilir. Ama Allah’ın hatırlanması bu Arapça-perestlik, ezbercilik, teferruatçılık yüzünden gölgelenir, engellenir
- Namaz da ne söylediğimiz bilinir :
Nisa 43. İnananlar! Sarhoşken, ne dediğinizi bilinceye kadar, yolcu olanlar hariç cinsel ilişkiden sonra yıkanıncaya kadar namaza durmayın. Hasta veya yolcu iseniz, yahut biriniz tuvaletten gelmişse, yahut kadınlarla cinsel ilişkiye girmiş olup da su bulamamışsanız, temiz ve kuru bir toprağa dokunup yüzünüze ve ellerinize sürerek teyemmüm edin. ALLAH Affeder, Bağışlar.
Böylece Allah sarhoşların ne söylediklerinden habersiz oldukları için namaz kılmalarını istemediğini bildirmiştir. Peki ayık kafalıyken hem bilmediği bir dilde, hem de ezbere Arapça Kuran okuyup ne dediğini bilmeyenlerin durumunun bu sarhoşlardan farkı nedir ?
Bunların namazlarında yerine getirmedikleri unsur olan ne söylediklerini bilmemek, sarhoşların yerine getirmediği unsurla aynı değil midir?
Düzgün kılınmayan bir namaz birçok kişi tarafından iyi bir niyetle yapılmış olur. Fakat sonuç yine de papağanvari bir tekrarlama ve sarhoşvari bir namaz olmaktadır. Bu yüzden kişinin ana dilinde ne söylediğini bilerek ibadet etmesi papağanlıktan ve sarhoşvarilikten kurtulup Allah’ın dileğini yerine getirmesi için çok önemlidir.
Ana dilde ibadet, kişinin söylediğinin farkında olması demektir. Buysa gerçek manada hatırlamanın oluşması için zaruridir. Ana dilde ibadet bir kolaylık olarak görülmemelidir. Ana dilde ibadet kişinin yaratıcısı ile bağı kurması için olmazsa olmaz kuralıdır.
İslam dini sadece Arapların dini değildir. Arapçılık ve Arapçacılık pazarının en büyük oyunu, ibadetin Arapça olması gerektiği yolundaki aldatmacadır. Dinin Arapçalaştırılması söz konusu bile olamaz. Din evrenseldir. Evinin bir köşesinde Allah’la yalnız kalan kimsenin kullandığı dilin önemi yoktur. Allah ile kul arasına girilemez.
3.4- Namaz kaç vakit’tir ?
Nisa; 103: Sonra (korku hâlindeki) namazı tamamlayınca, artık Allah’ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükûnet bulduğunuzda/ güvene erdiğinizde, namazı ikame edin. Hiç şüphesiz ki namaz, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir yazgıdır.
Ayetteki “vakti belirlenmiş yazgı” ifadesinden anlaşılmaktadır ki; namaz, sadece vaktinde farzdır, vakti gelmeden farz olmaz, vaktinin dışında da kaza edilmez. Vaktinde kılınmamış namaz, vaktinde yenilmemiş yemek veya vaktinde alınmamış ilaç gibidir, yani geçen geçmiş olur. Bizlere namaz kılmayı emreden Yüce Rabbimiz, namazları hangi vakitlerde kılmamız gerektiğini de, (bizi şeyhe, imama, müçtehide muhtaç bırakmadan) Kur’an’da açıkça bildirmiştir:
Hud; 114: Ve gündüzün iki tarafında ve gecenin yakın saatlerinde namaz kıl; çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, ibret alanlara bir öğüttür.
Bu ayette peygamberimize gündüzün iki tarafında (yani sabah ile akşam) ve gecenin yakın zamanlarında (yani “yatsı”) olmak üzere toplam üç vakitte namaz kılması emredilmiştir.
İsra; 78, 79: &am p;nb sp; Güneşin dülûkundan (batmasından, kaybolmasından) gecenin kararmasına kadar namaz kıl ve sabah Kur’an’ını da. Çünkü sabah Kur’an’ı görülecek şeydir. Ve geceden de. Ayrıca, sana özgü bir nafile olarak sen, onu (gece namazını) teheccüd et (uyanıp kıl)! Rabbinin, seni güzel bir makama ulaştıracağı umulur.
Bu ayetlerde de aynı şekilde peygamberimize, güneşin batmasından gecenin karanlığına değin (akşam), tan yeri ağarırken (sabah) ve geceden bir bölümde (yatsı) namaz kılması emredilmiştir. Yani, emredilen vakitler; sabah, akşam ve gece (“yatsı”)dir. Ayrıca peygamberimize özgü bir ayrıcalık olarak nafile olmak üzere (asıla ziyade olarak, yani ek görev olarak) onu (gece namazını) teheccüd etmesi (gece uyuyup uyanarak kılması) emredilmiştir.
Dikkat edilirse, Hud suresinin 114. ayeti ile İsra suresinin 78. ve 79. ayetlerinin ifadeleri aynı olup, bu ayetler namazın vakitlerini belirtmektedir. Ancak bu vakitler, Kur’an’ın genel üslûbuna uygun olarak; aynı anlamın, değişik üslûp ve özdeş kelimelerle ifade edilmesi suretiyle belirtilmiştir.
Bu ayetlerde, akşam, sabah ve gece namazı olmak üzere üç vakit namaz emredilmekte olup, bu ayetlere göre öğle ve ikindi namazlarının farz olduğunu söylemek mümkün değildir. Peygamberimizin bazı uygulamalarından, özellikle de öğle ve ikindi namazını bazen beraber kılmasından da, öğle ve ikindi namazlarının farz olmadığı, yani namazın aslının beş vakit olmadığı kesin olarak anlaşılmaktadır. Ama işin aslı, bu konuda ortalıkta dolaşan rivayet dalgaları arasında kaybolmuştur. Oysa, namazı beş vakit olarak ifade eden rivayetlerin bazıları uydurma, bazıları da namaz vakitlerini düzenleyen ayetlerin inişinden evvelki uygulamaları içeren rivayetlerdir.
Özetlemek gerekirse; sabah, akşam ve gece (yatsı) namazı vakti (üç vakit), Kur’an ile sabittir. Öğle ile ikindi, -eğer rivayetler doğru ise- peygamberimizin kendi uygulamalarıdır, Allah tarafından emredilmemiştir.
3.5- Namaz Kaç Rekat’tır ?
101. Yeryüzünde savaş için yolculuğa çıktığınız zaman inkarcıların size saldırmasından korkuyorsanız namazı kısaltmanızda bir sakınca yok. Kuşkusuz inkarcılar sizin açık düşmanınızdır * |
102. Sen içlerinde olup onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir grup sizi korumak için yanınızda bulunsun ve silahlarını da yanlarına alsın. Namaza duranlar secdeye vardıklarında arkanızda bulunsunlar. Sonra namaz kılmamış olan grup gelsin ve seninle birlikte namaza dursunlar, (namazı bitirmiş olan grup ise) silahlarını alıp nöbet tutsunlar. İnkarcılar, silahlarınız ve eşyanız hakkında dikkatsiz davranmanızı ve böylece sizi ani bir baskınla bozguna uğratmayı umarlar. Yağmur ve hastalık gibi özürlerden ötürü silahlarınızı bırakmanızda bir sakınca yok. Ancak alarmda olun. ALLAH kafirlere alçaltıcı bir azap hazırlıyor. |
103. Namazı bitirdiğiniz zaman ayakta, oturarak ve uzanarak ALLAH'ı anın. Güvene kavuştuğunuzda namazı gözetiniz. Namaz, inananlar üzerine belirli vakitlerde farz kılınmıştır. * |
Namazın rekât sayısı ise Nisa suresinin 101-103. ayetlerinde belirlenmiştir. Nisa suresinin 101. ayetinde korku hâlinde namazın kısaltılabileceği bildirilmiş, 102. ayette de kısaltılmış namaz tarif edilmiştir. Buna göre, namaza duranlar secdeden sonra arkada bekleyenlerle yer değiştireceklerdir. Yani kısaltılmış olarak kılınacak namaz, kıyam, rükû ve secdeden ibarettir; bir rekâttır. 103. ayette ise, korku hâlinin geçmesinden sonra namazın tam bir biçimde yerine getirilmesi istenmektedir.
Nisa suresinde verilen bu bilgilerden, namazın iki rekât olduğu anlaşılmaktadır.
3.6- Türkçe Namaz Nasıl Kılınır?
Örnek: 1 rekatın kılınması:
Her rükün ve hareket değişikliğinde söylenecek söz:
“Allah En Büyüktür” (Allahu Ekber)
Euzubillahimineşşeytanirraciym, Bismillahirrahmanirrahim:
“Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım”, “İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla”
Namazda Ayakta iken okunacak dualar: Yalınızca (Fatiha Açılış süresi) Allah anılır.
“Her şeyin yaratıcısı ve mutlak sahibi, İyiliği sonsuz, ikramı bol, Hesap gününün mutlak hâkimi Allah, neylerse güzel eyler. Sadece sana kulluk ettiğimizden sadece senden yardım isteriz. Bizi dosdoğru yola - nimet verdiklerinin yoluna- ilet. Sapmışların ve gazaba uğramışların yoluna iletme.”
Ruküda söylenecek dua:
“Neylerse güzel eyleyen yüce Allah’ım, tüm varlığımla sana boyun eğdim, kul oldum, teslim oldum.”
Ruküdan kalkarken söylenecek dua:
“Her şeyin yaratıcısı ve mutlak sahibi Allah, neylerse güzel eyler”
Secdede söylenecek dua:
“Neylerse güzel eyleyen yüce Allah’ım, tüm varlığımla sana boyun eğdim, kul oldum, teslim oldum.”
Oturuşta söylenecek dua:
“Allah, Şüphesiz ki kendisinden başka ilah olmadığına şahittir. Melekler ve adaleti gözeten ilim sahipleri de mutlak Hüküm ve Hikmet sahibi Allah’tan başka ilah olmadığına şahittirler. Ben de şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed O’nun kulu ve elçisidir.”
Oturuşta okunacak Salâvatlar:
“Ey yüce Allah’ım! Peygamberlerine yardım edip destek olduğun gibi bizlere, dostlarına, dinine yardım edenlere, senin uğrunda mücadele edip gayret harcayanlara yardım et, ordularınla destek ol. Şüphesiz ki sen övülmeye layık olansın. “Ey yüce Allah’ım! Peygamberlerine bolluk, bereket, rahmet verdiğin gibi bizlere, dostlarına, dinine yardım edenlere, senin uğrunda mücadele edip gayret harcayanlara bolluk, bereket ver, üzerimize rahmet ve güven indir. Şüphesiz ki sen övülmeye layık olansın.
Daha sonra yapılabilecek Dualar:
“Rabbimiz doğru yolu bulduktan sonra kalplerimizi kaydırma, katından bize rahmet ver. Şüphesiz sen çok çok verensin”
“Rabbimiz üzerlerimize sabır yağdır ve canlarımızı müslüman olarak al.”
“Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et”
“Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.”
“Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru”
“...Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”
“Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber’e uyduk. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber yaz.”
“Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al. Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize vaat ettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, vaadinden dönmezsin.”
“Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.”
“Ey Rabbimiz! Bizi zalimlerle beraber kılma.”
“İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.”
“Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin”
__________________ Gerçek Şu : Bu KURAN Sana ve toplumuna elbette bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bundan sorumlu tutulacaksınız. Zuhruf 44
|