Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Kıssanın vermek istediği mesaj noktasında, "Davut(a.s)'un tekamülüne/rüşdüne ilişkin geçirdiği evrim" kanaatinde birleşiyoruz düşüncesindeyim.
Kıssanın başlangıcında yer alan 38/20 ayeti, aslında tekamülünden/rüşdünden sonraki durumunu belirtiyor.
"Mülk ve yönetimini güçlendirmiştik. Kendisine hikmet ve hakla batılı ayıran söz etme yeteneği vermiştik." 38/20 (y nuri öztürk)
Akabinde tabiri caizse filmi başa tekrar sararak, o noktaya varmadan önceki evreleri kıssa ile detaylandırıyor Rabbimiz.
Kıssanın anlatısı noktasında ise siz, müteşabihatın içindeki istiare (mecazi benzetme) kalıbıyla değerlendiriyorsunuz, bense müteşabihatın içindeki temsil (temsili benzetme) kalıbıyla değerlendiriyorum.
Netice itibarıyla, Davut(a.s)'un rüşdüne ulaşması noktasındaki zihinsel fonksiyonlarının nasıl çalıştığını ve Allah'lı bir hayatı nasıl tercih ettiğini anlıyoruz.
Değerli Kardeşim Öğrenci 98!
Sizin Davud'un rüşdüne varmasındaki tekamül /evrim düşüncenize katılmıyorum. En azından kıssadan takdim te'xir yaparak da bunu anlamıyorum. Önce mahkeme sahnesi ve devamı (21-26), daha sonra da filimi başa sararak Davud'a hikmet, mülk vs. verilmesi...(17-21) düşüncen benim aklıma yatmıyor. Davut, iki taraf arasında hüküm verirken hüküm, Hak ve hikmet bilgisine sahipti, her türlü ehliyetle donanımlıydı, rüşdünün zirvesindeydi. Yoksa ne diye taraflar aralarında Hak ile hümetmesi için O'na gelsinler...! Henüz hak ve Hikmet verilmemiş, Davud'un bulunduğu makam hangi makamdır? Davud neye göre hüküm veriyor, hevasına göre mi? Sizce Davud hakim koltuğunda hüküm verirken kendisine henüz risalet verilmemiş miydi?
Dikkatinizden kaçmamıştır: Davud'un huzuruna gelenlerin gelişleri, tavırları, hitap tarzları, ve nihayet dönüp gidişleri normal insanlarınkine benzemiyor. Bu da gösteriyor ki, Davut sınanıyor, sorgulanan Davut oluyor. Aslında suçlu konumunda olan, sanık sandalyesinde oturan Davut'tur. Bu durum, konukların tavrından, âmir/hâkim buyurganlıklarından belli olmuyor mu? Davut konuklarının tavırlarından bunu anladı ve Allah'tan kendi kusurları için mağfiret diledi, Allah da O'nun için kusurlarını mağfiret etti. Davut daha önce bir kusur mu işlemişti, yoksa yönetiminde yanlış yapmaması için geleceğe yönelik bir uyarı mıydı bu...?
Davud'un bu kıssası üzerinden verilmek istenen mesaj nedir? Gerçekten verilmek istenen; hüküm verirken iki tarafı da dinleyip öyle hüküm vermek gerekliliği midir? Yani bu kadar basit bir kuralı öğretmek mi amaç? İslamcı arkadaş, "Davud, birini dinleyip öbürünü dinlemeden hüküm verdi" deyip Davud'u zulum işlemekle mahkum etmesi ve bu yargıyı şiddetle savunması, konuyu müzakereye daha başında kapatmış oldu. Görüşünde o denli katı ki, ne söylersen duymuyor, "ya odunlarım", deyip duruyor.
Katılma Tarihi: 03 haziran 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 292
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
sen bana ikinci şahsın konuşmasını getir bende eyvallah diyim haktansapmaz. ama yok. bende baktım ayette ikinci şahsın konuşması yok. varsa gösterde aydınlanalım...
__________________ ne kadar hatırlanmak istiyorsan o kadar hatırla.
Tamam işte, şimdi tabiri caizse danayı yüzüp kuyruğuna geldik, acaba duvarı aşıpta yanına gelenler kimlerdi, yoksa sizin dediğiniz gibi zahiri manada birileri mi? Yoksa tamamen beyinsel fonksiyonlarının/akli melekelerinin faaliyetleri mi? Belki de tüm mesele buraya düğümlü!!!
Ben şahsen bu kıssada Rabbimizin, Davut(a.s)'un beyinsel fonksiyonlarının tekamüle ulaşma sürecini, teşbih sanatı ile anlattığı kanaatindeyim.
Muhabbetle...
__________________ Benliğin galebe çaldığı hiçbir yerde, vahiyden, adaletten ve merhametten bahsedilemez.
Tamam işte, şimdi tabiri caizse danayı yüzüp kuyruğuna geldik, acaba duvarı aşıpta yanına gelenler kimlerdi, yoksa sizin dediğiniz gibi zahiri manada birileri mi? Yoksa tamamen beyinsel fonksiyonlarının/akli melekelerinin faaliyetleri mi? Belki de tüm mesele buraya düğümlü!!!
Benim güzel kardeşim, Davud'un huzuruna girenler hakkında benim öyle demediğimi, onların gelişleri, sergiledikleri tavırları, Davud'un değil de onların Davud'u emreder sorgulamalarıyla yargıladıklarına dikkat çektiğimi, yazdıklarımı bir kez daha gözden geçirirsen göreceksin.
sen bana ikinci şahsın konuşmasını getir bende eyvallah diyim haktansapmaz. ama yok. bende baktım ayette ikinci şahsın konuşması yok. varsa gösterde aydınlanalım...
Sana göre Davut haksız/zalim.. Çünkü davalıyı dinlemeden hüküm verdi. Diğer bir deyişle, Davud'un davacıyı konuşturmadığını /konuşmasına izin vermediğini söylüyorsun. Neticede şunu da söylüyorsun: Davacı yalan beyanda bulundu, Davut Kendisine Allah tarafından tevdi edilen Hakk'a göre değil de bu yalan beyana (hevaya) göre hüküm verdi. Onun için de Hak'tan zulme saptı.
Peki şimdi senin uslubunla ben de sana sorayım: Sen, davacının yalan beyanda bulunduğu iddianı ispatlayabilecek misin? Davalının konuşmamış olması, ki konuşmadığını kesin olarak bilmiyoruz, davalının yalan beyanda bulunduğuna delil olabilir mi? Sen Davud'u kesin olarak haksızlık yapmakla yargılıyorsun. Davacı muhtemelen yalan söylemiştir demiyorsun, kesinlikle yalan söylediğine inanarak Davud'u mahkum ediyorsun.
Ben diyorum ki; Davut kesinlikle doğru /Hak ile hükmetti. Çünkü davacı doğru beyanda bulunmuştu. Bunu, huzura girenlerin istisnasız hepsinin: "Birimiz diğerine zulmetti, aramızda Hak ile hükmet...!" sözleri de doğruluyor. Bu beyan, iki tarafın da müşterek beyanlarıydı (22).
Demek ki, davacı doğru beyanda bulunmuştu. Şayet yalan beyanda bulunmuş olsaydı, daha önce hitapta ona baskın çıkan davalı mutlaka itiraz edecekti. İtiraz etmemesine hiç bir neden de yoktu. Davut kararını davalının huzurunda açıklamıştı. Demek ki, davalı hasmının söylediklerini ya susarak, ki sükut ikrardan gelir, yada konuşarak veya bir çeşit ima ile "evet" diyerek onaylamıştır.
Unutulmamalı ki, Davut Hak ile hükmetmekle görevli (22 ve 26). Hak Allah'ın dediğidir/Sırat-ı müstakimi'dir. Davut da yeryüzünde Allah'ın halifesi /yetkili kıldığıdır (26). Davut diyor ki: "... ortakların /birlikte yaşayan insanların ekserisi biri birinin hakkına tecavüz ederler. Ancak ıslaha yönelik çalışan inananlar müstesnadır. Unutmayalım ki, bu inananların başında peygamberler gelmekteler. Yine unutmayalım ki, Davut da bir peygamberdir.
Benim güzel kardeşim, Davud'un huzuruna girenler hakkında benim öyle demediğimi, onların gelişleri, sergiledikleri tavırları, Davud'un değil de onların Davud'u emreder sorgulamalarıyla yargıladıklarına dikkat çektiğimi, yazdıklarımı bir kez daha gözden geçirirsen göreceksin.
Saygıdeğer Abdurrahman abi;
Yukarıdaki alıntı yaptığım yazınızda "onlar" diye ifade ettiğiniz kimler? Bu konuda herhangi bir tanımlama yapmıyorsunuz!!! Onun için belki de buraya düğümlü bir hal olduğunu ifade ediyorum.
Davut aleyhiselamın anlatılan bu kıssasının bana düşündürdüklerinin neticesini, tekrar ifade edecek olursam:
1. 38/20 ayeti Davut aleyhiselamın kendisine hikmet/doğru ve yararlı hakikat bilgisi verildiğini,
2. 38/21-26 ayetler arası, almış olduğu bu hikmetin öncesinde yaşadığı, akli melekelerinin/beyinsel fonksiyonlarının geçirdiği tekamül sürecine ilişkin bir boyutun anlatısı,
3. Bu kıssa müteşabihatın içindeki temsil (temsili benzetme) kalıbıyla yerini bulan bir anlatı olması,
4. Davut aleyhiselamın yanına gelen zahiren, ne birileri nede koyunlar sözkonusu olmayıp,
5. Davut aleyhiselamın resullüğünün yanısıra, yöneticiliği/idareciliği döneminde sorunlara ilişkin çözüm sürecinde, insanları dinlemeden karar vermemesi gerektiğini anlaması,
6. Ve Alemlerin Rabbine karşı sorumluluk bilinciyle hareket etme düşüncesinde olanlara, Davut aleyhiselam üzerinden bir mesajdır.
Muhabbetle...
__________________ Benliğin galebe çaldığı hiçbir yerde, vahiyden, adaletten ve merhametten bahsedilemez.
Değerli kardeşim Öğrenci 98, anlaşılan o ki, bu konuda bir çok noktada farklı düşünüyoruz. İstersen müzakereye noktayı koyalım. Allah doğrulara ulaşmayı ve uymayı nasip etsin. Allah'a emanet olun.
Değerli kardeşim Öğrenci 98, anlaşılan o ki, bu konuda bir çok noktada farklı düşünüyoruz. İstersen müzakereye noktayı koyalım. Allah doğrulara ulaşmayı ve uymayı nasip etsin. Allah'a emanet olun.
Muhabbetlerimle.
Sayın abim;
Netice mahiyetindeki düşünce ve temennilerinize katılarak teşekkür ederim.
Muhabbetle...
__________________ Benliğin galebe çaldığı hiçbir yerde, vahiyden, adaletten ve merhametten bahsedilemez.
evet davutta bir peygamberdir musa gibi, yunus gibi hatalara düşebilir. sence tövbe etmesindeki mantık nedir? insan kötülük işlemeden tövbe eder mi?
Selam. Benim anladığım, hatayı nebi olarak değil daha ziyade beşer olarak yapıyorlar. Örneğin Hz Yakub'un hataları çok ciddi. Ama nebi olarak değil yalnızca baba olarak. En küçük iki oğlunu ötekilerden seçip ayırmak suretiyle ailesinin nerdeyse parçalanıp dağılmasına neden olmuş.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma