hatırlatıcı Uzman Uye
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 201
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam
Bu geçici hayattan ayrılış ölmek bitmek değil bir yılanın deri yenilemesi gibi bedenden ayrılıştır yani bu sadece bedenin ölümüdür insanın değil insan bedenle değil kendisindeki yetilerle insandır ve asıl olan odur beden sadece bir araçtır tıpkı bir bilgisayarın bedeni olan monitör ve işletim sistemi olan yetileri gibi. yani insan yapısını oluşturması için bedenleşmiştir denilebilir ve insan bedeninin sonlanması insanın sonlanması demek değildir ilk bedenli yaşamında oluşturduğu yapının sonraki yaşamında oluşturduğu yapının sonsuza dek tatması için boyut değiştirmesidir. Haklı olarak nerden biliyorsun delil olarak gidip gelen varmı denilecek. birincisi böyle bir delil isteği yanlış ,hem bu birilerinin söyleyecekleridir benim için ne kadar ikna edici delil olabilir öyleyse bu delil benim ve herkesin olaşabilecekleri bir delil olmalı ve o delil hepimizde mevcut bunlardan bir iki tanesini sıralıyacak olursak yapımıza yerleştirilen yetilerden sonsuzluk isteği hesap sorup ceza veya mukafatını alma sevgi özlem kaybetmeme kavuşma daha iyisini elde etme ve hergün herkesin tanıklığını yaptığı rüyalar vesaire
Kâinatın yapı taşı olarak bilinen atom ve hayat binasının ana maddesi olarak kabul edilen hücre. Atom, bunca küçüklüğüne rağmen büyük bir mûcize; Hücre, bunca görülmezliğine rağmen bir başka mucize. Şüphesiz bu kâinat, her dilden okunan, her vesile ile anlaşılan apaçık bir gerçekler kitabıdır. Evrenin herhangi bir noktasına dikkatlice bakmak, tanrıya ve sonraki yaşama, yani âhirete inanmak için yeterlidir.
Tanrı'nın kâinat için koyduğu bazı kanunlar vardır.Bu tabiat için koyduğu kanunlarından biri "ceza=karşılık kanunu"dur. Yapılan hiçbir hareket karşılıksız değildir. Ateş yakar, ekilen tohum biter, olgunlaşan meyve yere düşer... Yani kâinatta neyi düşünsek, nereye göz atsak, Tanrı,nın koymuş olduğu bu "karşılık kanunu"nu görürüz. Atasözlerinde de "eden bulur", "eşen düşer", "ne ekersen onu biçersin" gibi ifadeler, karşılık kanunu için örneklerdir. Karşılık kanunu, en büyük adâlettir. Çünkü insan, daha önceden bildiği esaslara uyup uymamanın neye mal olduğunu bilmekte, seçimini hür irâdesiyle ona göre yapma imkânına sahip olmaktadır. Bu tanrı kanununa göre, herkes yaptıklarının karşılığını görecek, . Bu da insanın, bahane bulma duygusunu yok edecek; "kendim ettim, kendim buldum" şeklinde bir neticeye varmasına yol açacaktır. Kâinatta her şeyin bir karşılığı olduğu gibi, yapılan hiçbir kötülük, kimsenin yanına kâr kalmayacaktır. Hal böyle iken, bütün karşılıkların görülebilmesi için, dünya hayatı elbette kâfi değildir. O zaman şöyle bir durumla karşı karşıya kalırız: Bir tarafta karşılık kanunu, diğer tarafta dünya hayatının buna kâfi gelmeyişi. Burada, “insanın sonraki yaşam için kendi yapısını oluşturması” söz konusudur. Bu açıdan bakıldığında "karşılık kanunu", sonraki yaşama inanmanın zarûretini de ortaya koyar. Yani her şeyin bir karşılığı olacağına göre, dünya hayatının da bu karşılıklar için kâfi gelmediğine göre, mutlaka bir karşılık zamanı olmalıdır.
Dünya, sonraki yaşamın habercisi, sonraki yaşam dünyanın izdüşümüdür. İnsan adlı bu ölümsüz yolcu, birinden diğerine intikal ederek sürdürür sonsuz yolculuğunu. Çünkü ölüm, bir başka hayatın geçişidir.
Sonraki yaşam, seçme hürriyetinin, irâde ve şuurun doğal sonucudur. İnsanın seçiminin Tanrı tarafından kaale alındığının, değerlendirildiğinin bir delilidir.
Sonraki yaşama inanma, ölüm korkusunun insanda bir kâbusa ve kronik bir illete dönüşmesini engeller. Ölümden sonra bir hayatın olduğuna inanan, kendisini koyvermez. Onun için, ölüm bir bitiş değil; bir intikaldir. Bu nedenle Sonraki yaşama inanan olgun insan, hayatta bir kez ölür, inanmayan ise her ölümü hatırlayışta ölür. Bir de biz erdemli insanların ölümü güler yüzle karşıladıklarını, onunla sık sık selâmlaştıklarını düşünelim.
Sonraki yaşam bize ölümü sık sık düşündürür ve bizi oraya hazırlar.Bu bilinç, bize sadece sonraki yaşam azığı değil; dünyada kaybettiğimiz izzeti, insanlık onurumuzu da kazandıracak ve ölüm korkusunu yenen, ölümle sevdalanan bir seviyeye çıkaracaktır. Ancak bu sayede haklarımızı söke söke almak için dileniş değil direniş gerektiğini öğrenir ve yapımıza yerleştirilenin şahidleri olarak şerefli bir hayat süreriz. İnsanların çokça hatırlaması gereken ölüm, her canlının kendisine erişeceği bir hâdisedir.
Ölüm, kendi yolunda sapmadan ve durmaksızın ilerler. Ne geride bıraktıklarına, ne de ıstırap çekenlerin feryadına bakar. Korkanların korkusu, sevenlerin de sevgisi bunu önleyemez. dünya, sonraki yaşamın tarlasıdır. Dünya hayatını ıslah etmek, ondan her tür kötülüğü ve bozgunculuğu kaldırmak, bütün insanlar için iyilik ve adâleti gerçekleştirmek gibi işlerde sarf edilen emek ve uğraşıların hepsi, sonraki yaşamın sermâyesidir. Böyle bir inançla çalışan ve gönülden sonraki yaşama inananların yeryüzünü ihmal etmeleri, azgınlıklara ve bozgunculuklara göz yumarak dünyayı terk etmeleri mümkün olabilir mi? İnsanın yaratılışındaki hayret verici durumlar, organlarının yapısındaki çeşitli özellikler, onun tekrar diriltilmesinden çok daha önemli ve dikkat çekicidir. Tanrı,nın sanat ve kudretindeki bu incelikleri, düzenlemeleri bilip görenler, öldükten sonra dirilmeyi artık nasıl inkâr edebilirler?
__________________ ALLAH'IN EVRENSEL HAK DİNİ = Aklı doğru modda kullanarak yaratıcının bizde yarattığı yaratma yetisini işleterek yapımızdakileri sistematize edip ,kendimizle ve doğayla uyumlu bir yaşam sürmektir
|