buhari Yazdı:
Kur’anda Allah azze ve celle bir önde giden insanları anlatırken çoğunluğu öncekilerden azı da sonrakilerden diyor.
sizde önce olanların hepsini atıyorsunuz kabul etmiyorsunuz. Bir de bunları ince ince düşünün inşaallah.
|
|
|
Aleyküm Selam
Sevgili Buhari, gel ilgili ayetlere birlikte bakalım.
Vakıa Suresi
10. Ve oluşta önde gidenler, yarışta önde gidenler... (Sabikunessabikun)
11. İşte onlardır yaklaştırılanlar (mukarrebun)
12. Nimetlerle dolu bahçelerdedirler (Naim Cennetleri)
13. Büyük kısmı öncekilerden,
14. Az bir kısmı da sonrakilerden.
Bu ayetler kuşkusuz hepimizin bildiği gibi Son Peygamberimize indi. Demek ki önceki-sonraki ayırımında milat noktası Sevgili Peygamberimiz.
Son Peygamberimizden önce gelmiş geçmiş (sayısını Rabbimiz bilir) tüm Peygamberlerimizin (selam olsun) güzide arkadaşları ve seçkin ümmetleri bu “öncekilerden” bölümüne giriyor. “Sonrakilerden” bölümüne de Hz. Muhammed’in tebliğine muhatap olmuş ve olacak kıyamete kadar ki İslam Ümmetinin tamamı giriyor.
Kısacası biz yada yaşadığımız çağ bu skalada çıkış noktası olamaz.
Nimetlerle dolu bahçelere girecek olanların çoğunluğu önceki Peygamberimizin ümmetleri, az bir kısmı ise Son Peygamberimizin ümmeti. Bu gayet makul ve adil zira diğer tüm Peygamberimizin de sayıları bizleri katlayan mümin ümmetleri vardı. Yani sanılanın aksine ne Hz. Muhammed ümmetlerini Cennete gönderme yarışında Peygamberler arasında açık farkla önde olan bir şefaat makinesi ne de onun ümmeti ayrıcalıklı bir ümmet. İlahi Buyruklar karşısında ve yaptıklarımızın sonucunu görme bağlamında hepimiz eşitiz. Ümmetler yarışında kimse kayırılmış değil.
Bir başka açıdan da bizler eğer “biz ve bizden öncekiler” değerlendirmesi yapıyorsak ve öncekileri karalayıp kendimizi sütten çıkmış ak kaşık ilan ediyorsak büyük bir hata yapıyoruz demektir.
Burada, bu forumda şahıslar değil ilkeler tartışılıyor, tartışılmalı. Bu ilkelerdeki biricik referans noktası yada yegane öncül Birleyicilik, Dini Yalnız Allah’a Özgüleyicilik yani Hanifliktir. Artık biz yada bizden öncekiler bu Kur’ani düstura ne kadar sadıksalar o kadar değerlidirler. Aslında bu konuda bizler öncelikle kendimizden sorumluyuz, yargıçlık üzerimize vazife değil.
Ne biz özeliz ne de öncekiler büsbütün sapkın. Özel olan İlkemiz. Bu temel İlahi Buyruğa kim ne kadar uyarsa o kadar özeldir, güzeldir, değerlidir. Hem bu ilke bizim özmalımız da değildir, bizimle özdeşleştirilebilecek bir kavram da değildir. Eksikliklerimiz bizimdir. Haniflik Allah’ın tüm Müslümanlara apaçık bir emridir, maalesef onların (bizim) yitik malıdır.
Bu yüzden prensipten yola çıkarak ve o prensibi kendimizle özdeşleştirerek hatta birilerinin yaptığı gibi ilkeyi kendimiz adına “patent bizde” diyerek tekelleştirerek “biz ve diğerleri” şeklindeki bir kategorizasyon YANLIŞTIR. “Biz ve diğerleri” değil Kur’ana göre “hanif olanlar ve olmayanlar” ve bir de “haniflik yolunda olanlar” şeklinde bir değerlendirme içinde olursak ve tabiki kişisel çıkarımlarımızla insanları yargılama yerine öncelikle kendimize bakarsak gayet isabetli bir iş yapmış oluruz.
Birleyiciliği=Hanifliği ne kendimizle ne de anlayışlarımızla kısıtlamak haddimize değil.
Gelin bu İlahi Buyruğa (Dini Yalnız Allah’a Has Kılmaya) hep birlikte sahip çıkalım.
Not: Sevgili Buhari, bizlere “ortak paydamız olan Kur’an” ile uyarılar yapmaya ve ayetlerle yada çerçeveleriyle süslenmiş öğütler vermeye ne dersin? Böylece birbirimize daha fazla katkımız olmaz mı?
Saygılar